Kadýnýn Tahsîl Hakký:
Ýslâm Dîni, ilme büyük önem verir. Nitekim onun ilk emri; "oku!.." þeklindedir. Kur’ân-ý Kerîm’de:
"Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?." (91) buyurulur.
Peygamber (s.a.v.) Efendimiz de:
"Beþikten mezara kadar ilim öðreniniz!"
"Ýlim Çin’de de olsa arayýnýz!"
"Ýlim öðrenmek, kadýn ve erkek her müslümana farzdýr." (92) buyurmuþlardýr. Kadýn da erkek gibi, Allâh’ýn emirlerini öðrenip yapmak, yasaklarýný da belleyip kaçýnmakla mükelleftir.
Kur’ân-ý Kerîm’de:
"Ey îmân edenler, kendinizi ve âilenizi cehennem ateþinden koruyunuz." (93) buyurulur.
Bu âyet-i kerîmeyi Hz. Ali (r.a.):
"Çocuklarýnýzý terbiye edin, onlara ilim öðretin.." tarzýnda tefsir etmiþtir. (94)
Kadýnýn âile ocaðýndaki en baþta gelen vazifesi, çocuklarýný yetiþtirip güzel terbiye etmesidir. Ayrýca, zaman, mekân ve imkân yönünden de buna müsâid olmasýyla kadýn, en mükemmel bir terbiyecidir. Bu itibarla kadýnlarýmýzýn, ilim, ahlâk ve irfân sahibi olmalarý þarttýr. Çocuða küçük yaþta iken kazandýrýlan güzel alýþkanlýklarýn önemi, herkesçe mâlumdur. Atalarýmýz bu gerçeði sözü ile dile getirmiþlerdir. Ýlim, ahlâk ve fazilet sahibi kadýnlar, kocalarý tarafýndan daha da çok sevilirler. Ve hüsn-i kabul görürler.
Ancak, kadýnlarýmýza bu üstün faziletleri kazandýracak müesseselerin, Ýslâm’dan hiç taviz vermeden; doðuþtan Allâh tarafýndan kýzlarýmýza bahþedilmiþ þefkat, hayâ ve iffet ... gibi üstün hasletleri muhâfaza etmesi ve daha yüksek bir seviyede geliþtirmesi gerekmektedir. Zîrâ ahlâk, hayâ ve iffet, kadýna kadýn olma özelliðini kazandýran yüce meziyetlerdir.
Bu meziyetlerin yanýsýra onlara, ev muhtevâsýna uygun bilgi ve kâbiliyetleri kazandýrmak zarûrîdir. Bu husûsda onlarý yaradýlýþ istikâmetine yönlendirecek þu nasîhat ne kadar mânâlýdýr:
"Kýzým, hayat süprizlerle doludur. Ne gibi þartlarla karþýlaþacaðýn belli deðildir. Dikiþi, nakýþý, yemek yapmayý, ev düzenini îtinâlý öðren! Meslek ve mâhâret kola takýlmýþ bir altýn bileziktir. Belki Allâh Teâlâ, senin rýzkýný ilerde bu yoldan verebilir." (95)
Nitekim Asr-ý Seâdet’te de Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz, kadýnlarýn okuma-yazma ve âile hizmetlerine dâir bilgileri öðrenmelerini daima teþvik ve emr ederlerdi. Hz. Ömer (r.a.)’ýn yakýn akrabasýndan olan ve Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’in dünyâya teþriflerinde Hz. Âmine vâlidemize ebelik yapan Þifâ Hatun, çok iyi okuma ve yazma bilirlerdi. Daha sonra sahâbiye olma þerefine nâil olan Þifâ Hatun, Hz. Ömer (r.a.)’ýn kýzý ve Hz Peygamber (s.a.v.)’in zevce-i muhteremesi Hz. Hafsa (r. anha)’ya okuma-yazma öðretmiþtir. (96)
Medîne-i Münevvere’de kadýnlar toplanýp Rasûlullâh (s.a.v.) Efendimiz’e gelmiþler ve:
"Erkekler her zaman yanýnýza gelip sizden ilim öðrenirler, bilmediklerine vâkýf olurlar. Biz ise, onlardan fýrsat bulup yanýnýza gelemiyoruz. Bize kendiliðinizden müstakil bir gün tahsis edin, gelip sizi dinleyelim ve bilmediklerimizi öðrenelim.."
demiþler, Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz de, onlara bu istekleri üzerine bir gün tahsis etmiþti. O gün kadýnlara va’z eder, emirler verirdi. (97)
Medîneli müslüman hanýmlar, bütün müþkillerini Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’den sorup öðrenirlerdi. Bu sebeple Hz. Âiþe (r.anha) þöyle demiþtir:
"Ensar kadýnlarý, ne iyi kadýnlardýr, sýkýlganlýklarý dînlerini öðrenmelerine mânî olmamýþtýr." (98)
Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz devrinde ilme ehemmiyet veren kadýnlardan biri de, Hz. Âiþe (r. anha) vâlidemizdi. Hz. Âiþe (r. anha) vâlidemiz, devamlý ilimle meþgul olur, bilmediði bir þey duyduðu zaman, onu iyice belleyinceye kadar, tekrar tekrar sorar ve iyice anlamaya çalýþýrdý. (99)
Hz. Âiþe vâlidemiz, bilhassa fýkýh ilminde ihtisas kesbetmiþ ve daha sonralarý en âlim kimseler tarafýndan bile, kendisine bir hukukçu olarak, kanâatini almak üzere mürâcaat olunmuþtur.
Ashâb-ý kirâmdan Ebû Mûsâ (r.a.) der ki:
"Rasûlullâh (s.a.v.)’in ashâbý olan bizlere müþkil gelen hiçbir mesele yoktur ki, Hz. Âiþe (r. anha)’nýn nezdinde ona dâir bir ilim bulunmasýn!.." (100)
Hz. Âiþe (r. anha)’nýn Hz. Peygamber (s.a.v.)’den 2210 hadîs-i þerîf rivâyet etmiþ olmasý da, O’nun ilimdeki kudretini göstermektedir.
Ayrýca Hz. Fâtýmâ (r. anha) vâlidemiz, Hz. Ebûbekir (r. a.)’ýn kýzý Hz. Esmâ (r. anhâ) ve Ümmi’d-Derdâ (r. anha), fetvâ vermekle þöhret bulmuþlardý. (101)
Kur’ân-ý Kerîm’de:
"Ey îmân edenler, Allâh’dan korkun ve sâdýklarla berâber olun!.." (102) buyurulmaktadýr.
Muhakkak ki insanlarýn, salâh bulmalarý ve kurtuluþa ermeleri için sâlih kimselerle berâber olmalarý ve onlarýn sohbetlerinden istifâde etmeleri lâzýmdýr. Hanýmlarýn da, sâliha hanýmlarýn meclislerinde ve sohbetlerinde bulunmalarý gerekir. Yoksa kadýn, erkeklere karýþýp sokak hayâtýna girdiði zaman kadýnlýk duygularýný ve özelliklerini yitirmekten kendini kurtaramaz. Çünkü insan, kiminle oturup kalkarsa, onun hâliyle hâllenir. Bu bir psikoloji kânûnudur. (103)
Bu sebepten genç kýzlarýmýzýn mânevî yönden eðitilmelerine daha fazla önem verilmeli, öncelikle rûhî zenginliklerle bezenecek þekilde yetiþtirilmeli ve kalb âlemleri zenginleþtirilmelidir. Böylece Hz. Hatice (r.anhâ) ve Hz. Âiþe (r.anhâ) vâlidelerimizin gönül ikliminden hisse almýþ kýzlarýmýz yetiþecek ve kalbî hayatlarýyla topluma yön vereceklerdir.


Teþekkur:
Beðeni: 



Yer imleri