Teşekkur Teşekkur:  0
Beğeni Beğeni:  0
Sayfa 15/43 İlkİlk ... 567891011121314151617181920212223242540 ... SonSon
423 sonuçtan 141 ile 150 arası

Konu: Günün Şiiri

Hybrid View

önceki Mesaj önceki Mesaj   sonraki Mesaj sonraki Mesaj
  1. #1

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Bülbül

    Bütün dünyaya küskündüm, dün akşam pek bunalmıştım;
    Nihâyet, bir zaman kırlarda gezmiş, köyde kalmıştım.
    Şehirden kaçmak isterken sular zâten kararmıştı;
    Pek ıssız bir karanlık sonradan vâdiyi sarmıştı.
    Işık yok, yolcu yok, ses yok, bütün hilkat kesilmiş lâl...
    Bu istiğrâkı tek bir nefha olsun etmiyor ihlâl.
    Muhitin hâli 'insâniyyet'in timsâlidir, sandım;
    Dönüp mâziye tırmandım, ne hicranlar, neler andım!
    Taşarken haşrolup beynimden artık bin müselsel yâd,
    Zalâmın sinesinden fışkıran memdûd bir feryâd,
    O müstağrak, o durgun vecdi nâgâh öyle coşturdu:
    Ki vâdiden bütün, yer yer, eninler çağlayıp durdu.
    Ne muhrik nâğmeler, yâ Rab, ne mevcâmevc demlerdi:
    Ağaçlar, taşlar ürpermişti, güyâ Sur-ı Mahşerdi!

    -Eşin var, âşiyânın var, baharın var, ki beklerdin;
    Kıyâmetler koparmak neydi, ey bülbül, nedir derdin?
    O zümrüd tahta kondun, bir semâvi saltanat kurdun;
    Cihânın yurdu hep çiğnense, çiğnenmez senin yurdun.
    Bugün bir yemyeşil vâdi, yarın bir kıpkızıl gülşen,
    Gezersin, hânumânın şen, için şen, kâinâtın şen.
    Hazansız bir zemin isterse, şâyed ruh-ı ser-bâzın,
    Ufuklar, bu'd-i mutlaklar bütün mahkum-ı pervâzın,
    Değil bir kayda, sığmazsın -kanatlandın mı- eb'ada;
    Hayâtın en muhayyel gâyedir ahrâra dünyâdâ.
    Neden öyleyse mâtemlerle eyyâmın perişandır?
    Niçin bir damlacık göğsünde bir umman huruşandır?
    Hayır, mâtem senin hakkın değil...Mâtem benim hakkım:
    Asırlar var ki, aydınlık nedir, hiç bilmez âfâkım!
    Teselliden nasibim yok, hazân ağlar bahârımda:
    Bugün bir hânumansız serseriyim öz diyârımda!
    Ne hüsrandır ki: Şark'ın ben vefâsız, kansız evlâdı,
    Serâpâ Garb'a çiğnettim de çıktım hak-i ecdâdı!
    Hayâlimden geçerken şimdi; fikrim hercümerc oldu,
    Selâhaddin-i Eyyubi'lerin, Fâtih'lerin yurdu.
    Ne zillettir ki: Nâkuus inlesin beyninde Osmân'ın;
    Ezan sussun, fezâlardan silinsin yâdı Mevlâ'nın!
    Ne hicrandır ki: En şevketli bir mâzi serâb olsun;
    O kudretler, o satvetler harâb olsun, turâb olsun!
    Çökük bir kubbe kalsın ma'bedinden Yıldırım Hân'ın;
    Şenâ'atlerle çiğnensin muazzam kabri Orhan'ın;
    Ne haybettir ki: Vahdet-gâhı dinin devrilip, taş taş,
    Sürünsün şimdi milyonlarca me'vâsız kalan dindaş!
    Yıkılmış hânumanlar yerde işkenceyle kıvransın;
    Serilmiş gövdeler, binlerce, yüzbinlerce doğransın!
    Dolaşsın, sonra, İslâm'ın harem-gâhında nâ-mahrem...
    Benim hakkım, sus ey bülbül, senin hakkın değil mâtem!
    Mehmet Akif Ersoy

  2. #2

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    canan yurdu

    Eyvah! sevgilininyurdu ıssız kalmış
    Ayak bastığı heryer kırgın bir mezar olmuş
    İçindeki ahenk uçmuş da
    Ses seda kalmamış yuvada
    Yer yer gömülü durur emeller
    Sanki kıyamet gününü beklerler...
    Ya rab! niye böyle bir yığın toprak
    Olmuş yatıyor o temiz saha?
    Ya rab! niçin o parıltı ortada yok?
    Ya rab! niçin uzayıp gitmekte bu gölge?
    Ya rab! sevgilinin yuvası üzerine
    Gerilmiş bu kat kat aydınlık perdesinin anlamı ne?
    Mehmet Akif Ersoy

  3. #3

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Cenk marşı
    ey sürüden arkaya kalmış yiğit
    arkadaşın gitti haydi sen de git
    bak ne diyor ceddi şehidin işit
    haydi git evladım uğurlar ola
    haydi git evladım açıktır yolun
    zalimlere karşı bükülmez kolun
    bayrağı çek ön safa geçmiş bulun
    uğurun açık olsun uğurlar ola.
    eşele bir yerleri örten karı
    ot değil onlar dedenin saçları
    dinle şehit sesleridir rüzgarı
    haydi git evladım uğurlar ola
    haydi git evladım açıktır yolun
    zalimlere karşı bükülmez kolun
    bayrağı çek on safa geçmiş bulun
    uğurun açık olsun uğurlar ola
    haydi levent asker uğurlar ola
    yerleri yırtan sel olup taşmalı
    dağ demeyip taş demeyip aşmalı
    sende ki coşkunluğa er şaşmalı
    kahraman askerim uğurlar ola
    haydi git evladım açıktır yolun
    zalimlere karşı bükülmez kolun
    bayrağı çek ön safa geçmiş bulun
    haydi levent asker uğurlar ola
    haydi git evladım uğurlar ola.
    Mehmet Akif Ersoy

  4. #4

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Çanakkale Şehitlerine

    Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi?
    En kesif orduların yükleniyor dördü beşi.
    -Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya-
    Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
    Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
    Nerde-gösterdiği vahşetle 'bu: bir Avrupalı'
    Dedirir-Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
    Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!
    Eski Dünyâ, yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer,
    Kaynıyor kum gibi, tûfan gibi, mahşer mahşer.
    Yedi iklimi cihânın duruyor karşına da,
    Ostralya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!
    Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk:
    Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
    Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
    Hani, tâuna da züldür bu rezil istilâ!
    Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asil,
    Ne kadar gözdesi mevcûd ise hakkıyle, sefil,
    Kustu Mehmedciğin aylarca durup karşısına;
    Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
    Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...
    Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.
    Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbâb,
    Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.

    Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
    Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı;
    Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
    Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
    Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
    Atılan her lağamın yaktığı: Yüzlerce adam.
    Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;
    O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...
    Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
    Boşanır sırtlara vâdilere, sağnak sağnak.
    Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,
    Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.
    Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
    Sürü halinde gezerken sayısız teyyâre.
    Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
    Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
    Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
    Alınır kal'â mı göğsündeki kat kat iman?
    Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?
    Çünkü te'sis-i İlahi o metin istihkâm.

    Sarılır, indirilir mevki-i müstahkemler,
    Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;
    Bu göğüslerse Hudâ'nın ebedi serhaddi;
    'O benim sun'-i bedi'im, onu çiğnetme' dedi.
    Asım'ın nesli...diyordum ya...nesilmiş gerçek:
    İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmeyecek.

    Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
    O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,
    Vurulmuş tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
    Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
    Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
    Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
    Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi...
    Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
    Sana dar gelmiyecek makberi kimler kazsın?
    'Gömelim gel seni tarihe' desem, sığmazsın.
    Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...
    Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.
    'Bu, taşındır' diyerek Kâ'be'yi diksem başına;
    Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
    Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyle,
    Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
    Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
    Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;
    Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına,
    Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
    Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
    Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;
    Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
    Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana.
    Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
    Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddin'i,
    Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran...
    Sen ki, İslam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
    O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;
    Sen ki, rûhunla beraber gezer ecrâmı adın;
    Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın...Heyhât,
    Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...
    Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
    Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber.
    Mehmet Akif Ersoy

  5. #5

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Durmayalım
    Sa'di diyor ki: 'Bir gece biz kervan ile
    Ağır ağır gitmekte iken yolumuz düştü bir çöle.
    Hızla geçmek için o korkutucu ıssız çölü,
    Bütün yolcular istirahati feda ederek,
    Gitmektelerdi.Bir aralık bende yürümeye güç
    Hiç kalmamış ki düşmüşüm artık uykuya yenik.
    Avare bir yolcuyu bekler mi kafile?
    Çaresiz yola devam edecek varıncaya dek konak yerine.
    Bir de uyandım ki başucuma dikilmiş bir deveci şunları
    söylemekte:
    'Kalk ey zavallı yolcu, uzaklaştı kervan!
    Uykum benim de yok değil ama bu çöl,
    İstirahat yeri olurmu ki bin türlü korku var?
    Varmak istediği yere varıp durmayıp giden;
    Yoktur kurtuluş ümidi bu çöller geçilmeden.
    Yazık ki yolda böyle düşen uyku derdine,
    Hep yolcular gider de kalır kendi kendine! '
    Gerçi olayın kendisi önemsizdir, bunda haklısın, ancak düşün:
    İnsaflı ol, bundan başka hikmet dolu bir prensip varmı bugün?
    Varmak istersen -diyor Sa'di eğer maksada,
    Tuttuğun yollar hiç bitmeyecek gibi olsada;
    Yola devam et, durmayıp git, yolda kalmaktan sakın!
    Azim sahibi insan için neymiş uzak, neymiş yakın?
    Hangi güçlüktür ki gayrete gelince kolaylaşmasın?
    Hangi korkunç şey varki insandan korkmasın?
    Mehmet Akif Ersoy

  6. #6

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Edirne
    Edirne kal'asıdır gördüğün hisar-ı mehib
    Şu zirvesinde biten simsiyah ağaç da salib
    Murad-ı evveli koynunda gezdiren tepeler
    Nasıl rüku ediyor Ferdinand'a bak bu sefer
    Bizim midir sanıyorsun şu yükselen bayrak?
    Çeken Savof, Lala Şahin değil kuzum, iyi bak
    Edirne! İşte o islamın ahenin suru
    Edirne! İşte o şarkın cebin-i mağruru
    İkinci aşr-ı tealisi Al-i Osman'ın
    Birinci mevki-i feyyazı belki dünyanın
    Edirne! İşte o şarkın demir kilidi
    Sefil ayakları altında Bulgar'ın şimdi
    Muzaffer ordusu hakkıyla(!) intikam alıyor
    Kadın, kız, çoluk, çocuk, erkek ne bulsa parçalıyor
    Bu katliama da razıyım ihtiram olsa
    Harim-i dini de geçtik harim-i namusa
    Şu dört minareli cami ki yoktu hiçbir eşi
    Ki parlıyordu hilalinde sanatın güneşi
    Salibi sineye çekmiş de bekliyor.Nevmid
    Mehmet Akif Ersoy

  7. #7

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    fatih Camii
    Eğildi sonra o dağlar huzurunda ALLAH'ın
    Kapandı secdeye sonra korkusuyla ALLAH'ın
    İnayetiyle ALLAH kaldırınca herbirini
    Semaya doğru o dağlar da açtı ellerini
    O anda yüreklerden öyle dehşetli bir feryat koptu
    Ki ruhum sonsuza dek hatırlayacak bunu!
    Kesildi bir aralık inleyen hüzünlü sesler...
    Ne oldu Arş'a kadar yükselen o yanıp yakılmalar,
    O coşku içindeki iman?
    Evet! çağlayarak işte rahmeti ALLAH'ın...
    Bütün yüreklere serpildi kubbeden bir ruh
    güvenmenin, huzurun ruhu...
    Mehmet Akif Ersoy

  8. #8

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Gitme Ey Yolcu
    Gitme ey yolcu, beraber oturup ağlaşalım
    Elemim bir yüreğin karı değil, paylaşalım
    Ne yapıp ye'simi kahreyleyeyim, bilmem ki?
    Öyle dehşetli muhitimde dönen matemki!
    Ah! Karşımda vatan namına bir kabristan yatıyor şimdi
    Nasıl yerlere geçmez insan
    Şu mezarlar ki uzanmış gidiyor, ey yolcu
    Nereden başladı yükselmeye, bak, nerede ucu
    Mehmet Akif Ersoy

  9. #9

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    KAN YARGISI
    Akşamı karşıma aldım
    Cemile karşımdaydı
    Cemal'i karşıma aldım
    Seniha karşımdaydı
    Güzel otlar yaktım onlara
    Zeytin çıkardım
    Sürahiyle içki çıkardım
    Seniha'nın gözlerinde pek çoktur
    Kan yargısı çıkardım
    Bugün akşama 'kadar
    Her şey bana iyi oldu
    Çünkü durgun günler bana çoktur
    Dışarı çıktım, dolaştım
    Gün gündür kendimle söyleştim biraz
    Bir lavtaya girdim, boşaldım
    Eve döndüm, o ne ki bana çoktur
    Sütten kesilmiş çocuk mudur ki canım
    Canımı yatıştırdım, susturdum.

  10. #10

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    GÖZ SUYUMDA
    Yüreğimi genişlettiğim zaman
    Cemile bana sığsın
    Ben onun göklerinden biraz fazlayım
    O bana sığsın
    Yalnızlık ondan gitsin, kötü mü dedim
    Gitmezse ne yapsın, kötü mü dedim
    Ben neyin nesiyim ki ve herkes neyin nesi
    Alışamıyorsak birbirimize
    Sevemiyorsak birbirimizi
    Demem ki bir ben mi kaldım
    Kurtuluş'ta üç kış ne demek
    Birinde portakallar dondu
    Birinde ipler dondu pencereden pencereye
    Birinde yaşam dondu ve soldu
    Seniha'yı koydular ol solgunluğa
    O istedi ve oldu
    Her otelden bir mektup
    Dünyada sanki çok şemsiye bozuldu
    Gittim ki yetişemedim
    Döndüm ki yetişemedim
    Her otel bir oteli bir gül gibi doğurdu
    Canım ağrıdı gün gün
    Küçüldü küçüldü küçüldü
    Göz suyumda bütün oteller.

Sayfa 15/43 İlkİlk ... 567891011121314151617181920212223242540 ... SonSon

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an Bu Konuyu Gorunteleyen 1 Kullanıcı var. (0 Uye ve 1 Misafir)

Bu Konudaki Etiketler

Yer imleri

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •