REKLAM

Teşekkur Teşekkur:  0
Beğeni Beğeni:  0
Sayfa 39/43 İlkİlk ... 14293031323334353637383940414243 SonSon
423 sonuçtan 381 ile 390 arası

Konu: Günün Şiiri

Hybrid View

önceki Mesaj önceki Mesaj   sonraki Mesaj sonraki Mesaj
  1. #1

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    TAHİR İLE ZÜHRE MESELESİ

    Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
    hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil,
    bütün iş Tahirle Zühre olabilmekte
    yani yürekte.

    Meselâ bir barikatta dövüşerek
    meselâ kuzey kutbunu keşfe giderken
    meselâ denerken damarlarında bir serumu
    ölmek ayıp olur mu?

    Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
    hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.

    Seversin dünyayı doludizgin ama o bunun farkında değildir
    ayrılmak istemezsin dünyadan ama o senden ayrılacak
    yani sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi şart mı?
    Yani Tahiri Zühre sevmeseydi artık
    yahut hiç sevmeseydi Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?

    Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
    hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.

    Nazım Hikmet

  2. #2

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    GÜNEŞİN ÇOCUKLARI



    Güneşin emzirdiği çocuklardık biz .
    Geceleri gökten toplayıp yıldız,
    Koyup cebimize misket misali ,
    Oynardık gün boyu deliler gibi .

    Kapımız açıktı sonuna kadar .
    Dostluğa ,sevgiye ve kardeşliğe .
    Yüz vermezdik yalana kalleşliğe ,
    Boy atardık dimdik serviler gibi …

    Yatağımız şilte, yastık sertse de
    Vicdanımız temiz pamuk gibiydi.
    Uyurduk deliksiz gece inince,
    Karnı tok, sırtı pek bebek misali …

    Bugün kimi kırdık üzdük demeden ,
    Kimseden bir çıkar, pay beklemeden ,
    Zemzem suyu içip haram yemeden ,
    Yaşardık hayatı pür neşe ile …

    Aynalara dosttuk kırana düşman ,
    Gülünce yüzünde güller açışan,
    Öyle bir nesildik mutluluk saçan ,
    Barışıktık sazla kemençe ile …

    Kim çaldı yaşama sevincimizi ,
    Kim çevirdi gamlı baykuşa bizi ,
    Sol yanımızdaki o cevahiri ,
    Alıp yerden yere vuranlar kim di ?

    Dikilsin heykeli tüm şehirlere .
    İhanetin, kötülüğün kavganın .
    Tükürsün yüzüne gelip geçen de ,
    Tüneğine dönsün uçan kuşların …

    MELAHAT ÇETİNKAYA .

  3. #3

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Yalnızlığa dayanırım da, bir başınalığa asla,
    Yaşlanmak hoş değil, duvarlara baka baka.
    Bir dost göz arayışıyla,
    Saat tıkırtısıyla...
    Korkmam geçinip gideriz biz mutlulukla,
    Ama;
    ''Günün aydın, akşamın iyi olsun'' diyen biri olmalı.
    Bir telefon çalmalı ara sıra da olsa kulağımda.

    Yoksa zor değil, hiç zor değil,
    Demli çayı bardakta karıştırıp,
    Bir başına yudumlamak doyasıya.
    Ama ''Çaya kaç şeker alırsın?''
    Diye soran bir ses olmalı ya ara sıra...

    CAN YÜCEL

  4. #4

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Mavi Gök Orda mı

    Bakıyorsun kuşlar
    Hazır
    Sokak lambaları yanık unutulmuş
    Bir Kadıköy vapuru hınca hınç insan
    Çok geçmeyecek
    Martılar beyhude turlar atacak
    Kıyılar lağım konserve kutuları
    Mısır koçanları

    Sevgi aranabilir yine
    Korkusuzca say koskoca kederlerini
    Bir kuyu bulunabilir

    Aklımdan çıkmıyorsun
    Sen hâlâ dizüstü
    Bunca anıyı besleyerek
    Sokaklarda avaz avaz konuşarak kendi kendinle
    Mektupları öpebilirsin kırmızı dudaklarınla
    Görür gibi olarak açıp baktığımı
    Bense şöyle diyorum:
    Buradan bir acı kanamış boyuna

    Kuşlar hazır
    Öncü havalanmak üzre
    Şehri gelen bir mevsime bırakıyorlar
    O vapur hâlâ hınca hınç
    Kimbilir her biri hangi dünyaya sağır
    Çok geçmez aradan

    Kadınlar kapı önlerinde
    Ellerinde meşalelerle
    Aydınlatırlar gelip geçen erkek suratları
    Yorgun bir sarıyla ben de
    Geçeceğim önlerinden

    Aklımdan çıkmıyorsun dedim
    Başka türlüsünü yorgunum anlatmaya
    Telefonlar yan hücrede çalışıyor
    Bense kurşunî bir dere
    Ağaçlar hayvanlar bile kaygılı
    Onu bir mersedesten indirdi kalçasına kadar açılarak
    Yapyaşlı bir rum kadın
    Her şeyde yanıp sönen bir kıyamet algısı
    Haydi koşayım diyorum belki dağılır
    Koşuyorum
    Sancağımda kendi rüzgârımla ölgün kıpırtılar
    Hayır daha sevgili daha sevimli değil
    Ne başka bir gün ne başka bir zaman

    Çok geçmeyecek aradan
    Şöyle diyeceğim:
    Bulutlar açmadı
    Mavi gök orda mı

    Cahit Zarifoğlu

  5. #5

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Bana bir şarkı söyle
    İçinde sesin olsun
    Ve çiçek izleri olsun
    Seni de severim çiçekleri de
    Bana bir şarkı söyle
    Bizi konuşan o şarkıyı söyle

    Akşam şarkılara yatkın bir andır
    Aklın tembel yanını, etin tembel yanını
    Bildiğin türlü tembelliği
    Alıp getiren akşam
    Bizi her gün bulan akşam
    Bize hiç danışmadan
    Uykuyu hazırlıyan
    Başlangıcı olan bir şarkıdır dünya

    Söyle

    De ki

    Bir yeri olmalı insanın
    Bir anahtarı
    Yüzünü yıkıyacağı su
    Erince açık yalnızlığında
    Düşünebileceği bu dünyayı
    Hiçbir sözünden caymamış
    Kendini sokağa bırakmıya hazır
    İlişkilerini sevip okşıyarak
    Kendi olabileceği o yer
    Şarkı pencerelerden duyulduğunda
    Dünyaya bir yanıt verebileceği o yer

    Henüz sonuna gelmiyen bu dünyada
    Adımları yarıda kesilen onun
    İnsanın şarkısını de


    Veysel ÖNGÖREN – DÜNYAMIZ

  6. #6

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Zaman

    Susarak anlattım bütün gizliyi
    Sakladım duygumu ben konuşarak

    Bir acı tarlası sessiz yüzünde
    Aşkı yürürlüğe koyma savaşı

    İçimde bir düzen kaynaşmaktadır
    Büyük ve çekingen bakışlarından

    En iyi anlatış artık susmaktır
    Anladım bunu ben seni bilince

    Gel denize yaslan yalnız denize
    Sırrını denizler taşır insanın

    Zaman bir hızdir ve yıldızdır akan
    Esneyen günler ve gece üstünden

    Bir uyku bölmezse anılarımı
    Korkarım çıldırtır bu hayal beni

    Gözlerin ne kadar İstanbul öyle
    Sebiller uçuşur parmaklarında

    Ortak günlerimiz tarih şöleni
    Saçlarında sayfa sayfa güneşi

    İçimde bir sergi var portrelerin
    Hayalim heryerde kavrar gölgeni

    Aşka ve tabiata ulaştır bizi
    Gel kurtar bu şehrin gürültüsünden

    Terketme n'olursun bir eşya gibi
    Ölümsüz bir hasret yaşarken bende

    Vurulmuş bir geyiktir sensiz zamanlar
    İçimin ormanı bir yangın yeri

    Bir uyku bölmezse anılarımı
    Korkarım çıldırtır bu hayal beni

    Istırap varoluş şartımız oldu
    Esef etme yasım karaymış diye

    Bir yanım vahşidir ürkütür seni
    Aykırı düşerim sulhçulüğüne

    Bir gün deli gibi sarsarak seni
    Göklerin yolunu sorabilirim

    Başımı taşlara vurabilirim
    Aklımdan çıkarsa anılarımız

    Paramparçayım sen onar beni
    Topla aynalardan eski gölgemi

    Göçebe ömrümü bağla zamana
    Dağılsın içimin karıncaları

    Bir uyku bölmezse anılarımı
    Korkarım çıldırtır bu hayal beni

    Mehmet Akif İnan

  7. #7

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Bayrağım

    Şehit kanlarıyla, vermişim rengini,
    Gökten Ay'la-Yıldızı koparmışım;
    Yüreğimi koymuşum sana, yüreğimi;
    Birde vatan sevgimi....
    Dalgalan ey şanlı Bayrağım;
    Sen dalgalan, ben coşayım,
    Uğruna destanlar yazayım!...

    Delikanlımın damarındaki kansın,
    Sen, cansın, canansın.
    Yansın, bu yürekler sana yansın;
    Vatan aşkıyla yansın
    Dalgalan ey şanlı Bayrağım;
    Sen dalgalan, ben coşayım,
    Uğruna destanlar yazayım!...

    Sevgisin, Mutluluksun, Umutsun;
    Aşksın, Destansın, bulutsun;
    Sen bensin, Benliğimsin...
    Sana, canım feda olsun!....
    Dalgalan ey şanlı Bayrağım;
    Sen dalgalan, ben coşayım,
    Uğruna destanlar yazayım!...

    Yılmaz Çelik

  8. #8

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Çanakkale Şehidlerine

    Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
    En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,
    Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya
    Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
    Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
    Nerde -gösterdiği vahşetle- "Bu bir Avrupalı!"
    Dedirir: Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
    Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!
    Eski Dünya, Yeni Dünya, bütün akvâm-ı beşer,
    Kaynıyor kum gibi... Mahşer mi, hakikat mahşer.
    Yedi iklimi cihânın duruyor karşısında,
    Ostralya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!
    Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk;
    Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
    Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
    Hani, tâ'ûna da zuldür bu rezil istilâ!
    Ah, o yirminci asır yok mu, o mahhlûk-i asil,
    Ne kadar gözdesi mevcud ise, hakkıyle sefil,
    Kustu Mehmetçiğin aylarca durup karşısına;
    Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
    Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...
    Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.
    Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbâb,
    Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.

    Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
    Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı;
    Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
    Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
    Yerin altında cehennem gibi binlerce lâğam,
    Atılan her lâğamın yaktığı yüzlerce adam.
    Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer
    O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkâz-ı beşer...
    Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el ayak,
    Boşanır sırtlara, vâdilere, sağnak sağnak.
    Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,
    Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.
    Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
    Sürü halinde gezerken sayısız tayyâre.

    Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
    Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
    Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
    Alınır kal'a mı göğsündeki kat kat iman?
    Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?
    Çünkü te'sis-i İlâhî o metin istihkâm.
    Sarılır, indirilir mevki'-i müstahkemler,
    Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;
    Bu göğüslerse Hudâ'nın ebedî serhaddi;
    "O benim sun'-i bedi'im, onu çiğnetme" dedi.
    sım'ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek:
    İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmeyecek.
    Şûhedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
    O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar...
    Vurulmuş tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
    Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
    Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
    Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
    Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhid'i...
    Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
    Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
    "Gömelim gel seni tarihe" desem, sığmazsın.
    Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...
    Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.
    "Bu, taşındır" diyerek Kâ'be'yi diksem başına;
    Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
    Sonra gök kubbeyi alsam da ridâ namıyle,
    Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
    Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
    Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;
    Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına;
    Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
    Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
    Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;
    Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
    Yine bir şey yapabildim diyemem hatırana.

    Sen ki, son ehl-i salibin kırarak salvetini,
    Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddin'i,
    Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran...
    Sen ki, İslâm'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
    O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;
    Sen ki, ruhunla beraber gezer ecrâmı adın;
    Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın... Heyhât!
    Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...
    Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
    Sana âguşunu açmış duruyor Peygamber.

    Mehmet Akif Ersoy

  9. #9

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Çanakkale

    Savaşmak için değil koşmaları
    Şehit olmaya koşuyor her biri
    Boşuna değil coşmaları
    Onları coşturan aziz milleti

    Askerler neredeyse kucaklaşacak
    Siperler o kadar yakın ki kendilerine
    Mermiler geçecek delik bulacak
    Çarpmamak için birbirine

    Atam çelik gibi bakıyor düşmana
    Sıkıysa gelin alın toprağımızı
    Arkası sağlam, bakmıyor arkasına
    Dalgalatarak geliyor yiğitler bayrağımızı

    Haykırışlar, feryatlar, nidalara karışmış
    Kurşun yarası bile hissetmezler
    Kader, Mehmed’ime ölmek yazılmış
    Bu koca yürekler asla pesetmezler

    Saçılmış tohum gibi ölü bedenler
    Birbiri üstüne yatıyor mehmetler
    Sulanmış kanlarla topraklar, tepeler
    Çıkacak, yeşerecek ağaçlar, verecek meyveler

    Muhterem Aslan

  10. #10

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Çanakkale Geçilmez

    Yedi düvel birleşip sebep olmuş eleme
    İstiklâl marşımızı hemen aldı kaleme
    Şehit olurken bile haykırmştı âleme
    Çanakkale geçilmez dedi şanlı Mehmedim
    Türk’e kefen biçilmez dedi şanlı Mehmedim

    Sabırla metanetle, cesaretle taşarak
    Vatan, millet aşkıyla, kükreyerek coşarak
    Düğüne gider gibi şehadede koşarak
    Çanakkale geçilmez dedi şanlı Mehmedim
    Türk’e kefen biçilmez dedi şanlı Mehmedim

    Etten duvar olmuştu kurşuna göğüs gerip
    En cömret bir şekilde aziz canını verip
    Bu uğurda savaşıp yüce şerefe erip
    Çanakkale geçilmez dedi şanlı Mehmedim
    Türk’e kefen biçilmez dedi şanlı Mehmedim

    Birleşmişti düşmanlar bekliyorken zaferi
    Tahmin etmemişlerdi cehenneme seferi
    Türk mağlüp olur mu hiç ölmeden son neferi?
    Çanakkale geçilmez dedi şanlı Mehmedim
    Türk’e kefen biçilmez dedi şanlı Mehmedim

    Dünya gördü mü acep destanın böylesini?
    Ters çevirdi Mehmedim düşmanın hilesini
    Tarih boyu devirdik yedi silsilesini
    Çanakkale geçilmez dedi şanlı Mehmedim
    Türk’e kefen biçilmez dedi şanlı Mehmedim

    Bütün dünya bilir ki kahraman Türk adımız
    Tarihe mühür oldu o şanlı tokatımız
    Rahmetle anıyoruz şadolsun ecdadımız
    Çanakkale geçilmez dedi şanlı Mehmedim
    Türk’e kefen biçilmez dedi şanlı Mehmedim

    Mikdat Bal

Sayfa 39/43 İlkİlk ... 14293031323334353637383940414243 SonSon

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an Bu Konuyu Gorunteleyen 1 Kullanıcı var. (0 Uye ve 1 Misafir)

Bu Konudaki Etiketler

Yer imleri

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •