Teşekkur Teşekkur:  0
Beğeni Beğeni:  0
Sayfa 8/43 İlkİlk 12345678910111213141516171833 ... SonSon
423 sonuçtan 71 ile 80 arası

Konu: Günün Şiiri

  1. #71

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Hayat Nedir Anne...

    Benim hiç sapanım olmadı anne,
    Ne kuşları vurdum,
    Ne kimsenin camını kırdım
    Çok uslu bir çocuk değildim ama,
    Seni hiç kırmadım, hem boynumu kırdım.
    Ben hayatım boyunca
    Bir tek kendimi vurdum!.

    Suskun görünsem de,
    Fırtınalı ve mağrurdum anne.
    Bir mızrak gibi,
    Aynada hep dik durdum anne!
    Ben sana hiçbir Gün laf getirmedim,
    Leke sürmedim.
    Ama göğsümü çok hırpaladım,
    Kalbimi çok yordum
    Ben hayatım boyunca,
    En çok kendimi sordum!.

    Benim hiç sevgilim olmadı anne,
    Ne bir yuva kurdum,
    Ne bir gün şansım güldü
    Öpemeden bir bebeğin gıdısını,
    Tükendi gitti çağım
    Kimi yürekten sevdiysem,
    Yüreğini başkasına böldü
    Bir muhabbet kuşum vardı,
    O da yalnızlıktan öldü

    Sen beni hep, göğsünde
    Acılarla mı soğurdun anne?
    Yoksa, evlat diye,
    Koca bir taş mı doğurdun anne?
    Eziyet değilim, zahmet değilim,
    Musibet hiç değilim;
    Bir senin mi balına sinek kondu, söylesene!
    Doğurdun da beni,
    Ne ile yoğurdun anne?

    Benim hiç hayalim olmadı anne
    Ne seni rahat ettirdim,
    Ne kendim ettim rahat
    Bir mutluluk fotoğrafı bile çektirmedi bu hayat!
    Kaybolmuş bir Anahtar kadar
    Sahipsizim anne
    Ne omzumda bir dost eli,
    Ne saçımda bir şefkat

    Say ki yollardan akan,
    Şu faydasız çamurdum anne
    Say ki ıslanmaktan, üşümektim,
    Say ki yağmurdum anne!
    Bunca yıldır gözyaşını,
    Hangi denizlere sakladın?
    Oy ben öleyim,
    Sen beni ne diye doğurdun anne?

    Hayat nedir, nedir ki anne;
    Bir oyun, bir masal değil mi?
    Bak, kırıldı oyuncaklarım
    Ömrüm gitti,
    Sevdam bitti
    İnan, ben hiç büyümedim ki

  2. #72

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Lambayı yakma,
    bırak sarı bir insan başı düşmesin pencereden kara.
    Kar yağıyor karanlıklara.
    Kar yağıyor ve ben hatırlıyorum.
    Kar...
    Üflenen bir mum gibi söndü koskocaman ışıklar...
    Ve şehir kör bir insan gibi kaldı altında yağan karın.

    Lambayı yakma, bırak!
    Kalbe bir bıçak gibi giren hatıraların dilsiz olduklarını anlıyorum.
    Kar yağıyor ve ben hatırlıyorum.

    NAZIM HiKMET

  3. #73

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Sevgilim çocuklar
    bencilliğin kuyusuna düşmeden
    düş gömüsü masallarınızın
    sevgiyi öğretmelisiniz
    fotoğrafını çekmelisiniz yanıp kül olmadan
    son kırıntısı...

    Böyle değildi büyükler çocukken
    hangi kıyımda kalmıştır bilinmez
    solgunlaştı yeşil saçlı peri kızları
    zamanı tomurcuklandırırken evren
    unuttuk ebruliyi
    bahçesinde kara üzüm, dut
    pırtlatan bal masalı bir de..

    Hep böyle gülemezsiniz
    ağaçlara tırmanmanın çağı da geçer
    önce pembe bir bulut geçer sevdanızın üstünden
    her zaman dirimi ansıtmaz yağmur
    yağmurla gelen günler...

    Günlerin sabahını anımsayın sevgilim çocuklar
    sevmeyi anımsatın bize...

    -Bilgin Adalı-(Eskimeyen Yüreğim)

  4. #74

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Sessizce girer umutlar pencerenden içeri
    Rüzgar perdelerini havalandırmamıştır henüz odanın
    Güneş sıcak bir öpücük kondurur yanağına
    Ve kulağına sessizce fısıldar
    Haydi kalk, her şey daha güzel olacak.
    Hep bugünü beklemiş sanki bütün sevinçler
    Dünyayı sırtlayıp götüreceğim sanırsın dilediği yere kadar
    Apartman çatılarını deniz belleyen martıların sesiyle
    Sonsuz bir maviliğe kanat çırpar yüreğin
    Bir kez daha anlarsın , her şey daha güzel olacak.
    Evet, her şey daha güzel olacak
    Güneş parladığı , insan umut ettiği sürece…

    -Canan Yıldırım-

  5. #75

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Aç Kapıyı

    Aç kapıyı haber var,
    Ötenin ötesinden.
    Dudaklarda şarkılar,
    Kurtuluş bestesinden.

    Biz geldik, bilen bilsin.
    Gönül gönül girilsin.
    İnsanlar devşirilsin,
    Sonsuzluk destesinden.

    Necip Fazıl Kısakürek

  6. #76

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Ulu Orta

    'seyrek gülüş sen ne güzel bir şeysin
    nazlanırsın ama bir gün gelirsin'

    düşen bir yaprağa bağladım hayatımı
    olsun artık diyorum ne olacaksa
    paralı asker miyim neyim ben
    ekleyip duruyorum sabahları akşama
    ve kendimi arıyorum meşgul çalıyor
    gerçi söylenmez böyle şeyler uluorta
    aşk diyor başka bir şey demiyor kalbim
    nasıl bir dostluk ki bu,hem kadim
    hem de mayhoş elma tadında.

    kendimi de koysam ayağımın altına
    yine de yetişemiyorum ey aşk,
    omzunun hizasına.
    çünkü bende birikiyor her şeyin tortusu
    ve ayağını kaldırıyor dünya,konuşurken benimle.
    budanan oğullar gibiyim,sessiz ve narin
    nereye konsam geri sayım başlıyor
    kurcalıyor beni bir çırağın elleri
    ah,unufak olsam ve desem ki
    ağzın tat görmesin hayat
    kandırdın beni.

    sorma,
    elim kırılsın bir daha
    dokunursam güneşe.

    kılpayı kaçırılmış bir şeyin
    bıraktığı ardında
    neyse oyum ben.
    yaralı serçe,benim için dua et;
    gök bir kayalık gibi şimdi üstümde
    dr şükrü öncüoğlu'ndan
    üç ayda bir reçete.

    acıyan bir şeyim ben burdan çok uzaklarda
    ve koskocaman bir hansın sen uğraşma bu çocukla
    çünkü nasıl birşey biliyorum itin taştan korkması
    bir yastık arıyorum kuş seslerinden
    mühim değil sonrası.

    sorma,
    yangın sönseydi suyla
    denizler her akşam böyle yanmazdı.

    yakartop oynayan melekler gördüm güneşle
    ve büyük çiftçiler gördüm dağları biçen
    yolundaydı herşey,ben bile yolundaydım
    ama
    kıyıya vardığımda
    kendimi unuttuğumu anladım
    karşı kıyıda.

    şiirler söyledim belki duyarsın diye
    çığlığıydım içinde dilsiz bir şehzadenin
    sana seslendim durdum bu küçücük odadan
    acımı duy,sensin pusulam benim
    ki dünya
    silinmiş bir harita
    gibi yabancı bana.

    sorma,
    usulca uzandığında
    bir ceset oluyorsun öpüldükçe şımaran.

    İbrahim Tenekeci

  7. #77

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    DOSTLUK

    Dostlar ırmak gibidir
    Kiminin suyu az, kiminin çok
    Kiminde elleriniz ıslanır yalnızca
    Kiminde ruhunuz yıkanır boydan boya

    İnsanlar vardır; üstü nilüferlerle kaplı,
    Bulanık bir göl gibi...
    Ne kadar uğraşsanız görünmez dibi.
    Uzaktan görünüşü çekici, aldatıcı
    İçine daldığınızda ne kadar yanıltıcı....
    Ne zaman ne geleceğini bilemezsiniz;
    Sokulmaktan korkarsınız, güvenemezsiniz!

    İnsanlar vardır; derin bir okyanus...
    İlk anda ürkütür, korkutur sizi.
    Derinliklerinde saklıdır gizi,
    Daldıkça anlarsınız, daldıkça tanırsınız;
    Yanında kendinizi içi boş sanırsınız.

    İnsanlar vardır, coşkun bir akarsu...
    Yaklaşmaya gelmez, alır sürükler.
    Tutunacak yer göstermez beyaz köpükler!
    Ne zaman nerede bırakacağı belli olmaz;
    Bu tip insanla bir ömür dolmaz.

    İnsanlar vardır; sakin akan bir dere...
    İnsanı rahatlatır, huzur verir gönüllere.
    Yanında olmak başlı başına bir mutluluk.
    Sesinde, görüntüsünde tatlı bir durgunluk.
    İnsanlar vardır; çeşit çeşit, tip tip.
    Her biri başka bir karaktere sahip.
    Görmeli, incelemeli, doğruyu bulmalı.
    Her şeyden önemlisi insan, insan olmalı...

    İnsanlar vardır; berrak, pırıl pırıl bir deniz.
    Boşa gitmez ne kadar güvenseniz.
    Dibini görürsünüz her şey meydanda.
    Korkmadan dalarsınız, sizi sarar bir anda.
    İçi dışı birdir çekinme ondan.
    Her sözü içtendir, her davranışı candan...

    CAN YÜCEL

  8. #78

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Güzelleme
    Bak bunlar ellerin senin bunlar ayakların
    Bunlar o kadar güzel ki artık o kadar olur
    Bunlar da saçların işte akşamdan çözülü
    Bak bu sensin çocuğum enine boyuna
    Bu da yatak olduğuna göre altımızdaki
    Bak bende yalan yok vallahi billahi
    Sen o kadar güzelsin ki artık o kadar olur
    İşe bak sen gözlerin de burda
    Gözlerinin ucu da burda yaşamaya alışık
    İyi ki burda yoksa ben ne yapardım
    Bak çocuğum kolların işte çıplak işte
    Bak gizlisi saklısı kalmadı günümüzün
    Gözlerin sabahın sekizinde bana açık
    Ne günah işlediysek yarı yarıya
    Sen asıl bunlara bak bunlar dudakların
    Bunların konuşması olur öpülmesi olur
    Seni usulca öpmüştüm ilk öptüğümde
    Vapurdaydık vapur kıyıdan gidiyordu
    Üç kulaç öteden İstanbul gidiyordu
    Uzanmış seni usulca öpmüştüm
    Hemen yanımızdan balıklar gidiyordu.

    Cemal Süreya

  9. #79

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Zafere Dair

    Korkunç ellerinle bastırıp yaranı
    dudaklarını kanatarak
    dayanılmakta ağrıya.
    Şimdi çıplak ve merhametsiz
    bir çığlık oldu ümid...
    Ve zafer
    artık hiçbir şeyi affetmeyecek kadar
    tırnakla sökülüp koparılacaktır...

    Günler ağır.
    Günler ölüm haberleriyle geliyor.
    Düşman haşin
    zalim
    ve kurnaz.
    Ölüyor çarpışarak insanlarımız
    - halbuki nasıl hakketmişlerdi yaşamayı -
    ölüyor insanlarımız
    - ne kadar çok -
    sanki şarkılar ve bayraklarla
    bir bayram günü nümayişe çıktılar
    öyle genç
    ve fütursuz...

    Günler ağır.
    Günler ölüm haberleriyle geliyor.
    En güzel dünyaları
    yaktık ellerimizle
    ve gözümüzde kaybettik ağlamayı:
    bizi bir parça hazin ve dimdik bırakıp
    gözyaşlarımız gittiler
    ve bundan dolayı
    biz unuttuk bağışlamayı...

    Varılacak yere
    kan içinde varılacaktır.
    Ve zafer
    artık hiçbir şeyi affetmeyecek kadar
    tırnakla sökülüp
    koparılacaktır...

    Nazım Hikmet

  10. #80

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    KÜÇÜK DENİZ FENERİNİN YÜREĞİ – Adnan ÖZER


    Kıyıya indim
    ve yüzleştim denizin yüzüyle.
    Her şey hazırdı
    güzel görüntülerim için,
    boşluk, ışık ve zaman.

    Küçük deniz fenerinin yüreği atar bu sularda.
    Anların içinde, küçük, beyaz
    an yumurtaları çatlar.
    Köpük bezleri yarılır
    denizin yüzünde.
    Gürler ve yeşil yeleli boynunu çıkarır
    deniz dibinin aslanı.

    Patiryot balıkçıların dalgası gelir
    kumlara sürtünmeye.
    Kıyıya inerim
    ve yüzleşirim denizin yüzüyle.

    Her şey hazır burada
    sevişgen cümlelerim için.
    Taneyi samandan ayırmaya,
    damlarda güneşin diliyle yalaşmaya,
    köylere çıkan rüzgarın boş yatağı,
    poyrazın topukladığı bir yelkenli gibi gıcırdayan
    körfezin beli
    ve küçük deniz fenerinin
    çabuk pişman olan yüreği…

    Kıyıya inerim
    öpüşerek yuvarlanırım kumlarda,
    kucakladığım bir dalga danteliyle.

    Kıyıda çıplak ayaklı güneş
    alıştığımız sabah gezisini yapar
    ve ilk florya sürüsü yol alır
    tavşanlı çalılıklara.

    Resmi geçit gibi selamlayarak geçer
    menevşe balıkları
    küçük deniz fenerinin anısını.
    Zamanın hızlı solukları sakinleşir…

    Her şey hazırlanır böylece
    nesne ötesi uçuşlara geçecek
    imgeler için.

    Ey şoseden geçen keten şapkalı yolcu!
    Durup seyret bu uyumu;
    her şey hazır burada
    yaşam sevincin için.
    Küçük deniz fenerinin yüreği atar bu sulurda
    kötü niyetli bir çağa uymamak için.

Sayfa 8/43 İlkİlk 12345678910111213141516171833 ... SonSon

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an Bu Konuyu Gorunteleyen 1 Kullanıcı var. (0 Uye ve 1 Misafir)

Bu Konudaki Etiketler

Yer imleri

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •