Teşekkur Teşekkur:  0
Beğeni Beğeni:  0
Sayfa 9/43 İlkİlk 1234567891011121314151617181934 ... SonSon
423 sonuçtan 81 ile 90 arası

Konu: Günün Şiiri

  1. #81

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    GÜNAYDIN ANNE(ANNELERİNİ KAYBETMİŞ TÜM İNSANLARA İTHAFIMDIR)

    Günaydın anne,
    Tertemiz bir bahar sabahında,
    En çocuk
    En ücra halimle
    Sana geldim bak.
    Elimde karanfiller
    Tarif edilemez sancılar içinde.
    Kanayan dizimle geldim anne
    Belki öpersin de geçer diye.

    Günaydın anne,
    Sabah uykusunun şirinliğine aldırmadan
    Sana geldim erkenden.
    Bilirsin,
    Hep mızmızdan uyanırken
    Hala öyleyim
    Değişemedim anne..

    Sakın seni unuttum sanma.
    Ne zaman Aklıma düşsen
    Şimşekler çakıyor yüreğimde
    Özlemin damlıyor gözlerimden.
    Şiirler dinliyorum.
    Seni en iyi anlatan.

    Geçenlerde
    Bir şiire denk geldim anne.
    Ayla aydemir yazmış,
    Nede güzel yazmış
    Bir dinlesen.
    Annesini kaybeden
    Bir çocuğu dillendirmiş
    Onun sol yanı acıyormuş anne
    Onun sol yanı acıyormuş
    Benimse her yanım acıyor anne.

    Dün,
    Bütün gün
    Bas bas bağırıyorlardı televizyonda.
    Bu gün anneler günüymüş anne..
    Herkes köşe bucak
    Hediye arıyor annesine.
    Kristaller, elmaslar, zümrütler
    Beni affet anne
    Çünkü
    Ben sana gözyaşlarımla
    Büyüttüğüm karanfilleri getirdim sadece.


    Tuncay Kutlu

  2. #82

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Aşka Bahar Yetmez

    kırlarda uçtuğumuz o ilk mevsim
    dalgalanan yeşil otlar, ekinler
    rüzgâr kaçırıyor seni
    ardından koşan kelebeğim
    kaç gün ki şu küçük ömrüm
    anlıyorum
    aşka bahar yetmez

    leylaklar öyle usul öyle deli mor
    kuytu bahçelerimde yine
    bir şarkı fışkırıyor pencerelerden
    bir perde benim için aralanıyor
    içimdeki küheylan kişnese de adımlarım ürkek
    yürüdüğüm yolları dal basmış
    oysa biliyorum
    aşka bahar yetmez

    bülbüller çağırıyor çiyli şafağı
    usulca öpüyor gökyüzünü
    toprağın nemli dudağı
    tomurcuk açımı gülümsüyoruz
    bütün güller yediveren olsa da
    usulca solduklarını görüyorum
    aşka bahar yetmez

    ben bir delice şahanım
    uçsam, kanatlarım pervane
    dönerim bulutların arasında
    güneşin kamaştığı yerde
    keskindir, aldanmaz gözlerim
    uzaktan seçerim yalnızları
    yüreğin çoraksa boşuna bekleme
    yeşilime koş, karış bana
    aşka bahar yetmez

    o ırmak kiminle konuşur
    eski sevdaların yatağında
    uyurken büyük uykusunu
    kim dağıtır bulutlarını
    kim siler gözlerinin pusunu
    can usuldan akan o sudur
    bulur bir gün okyanusunu
    aşka bahar yetmez

    gecikmiş yolcular adına
    yana yana geliyorum
    tut elimden çek beni
    içimin kuytularında açan o çiçek
    o çiçek, öldürecek beni
    son bir yağmur yağsa da
    baharımız uzasa da
    güz yelleri kavurur tomurcukları
    aşka bahar yetmez.

    Hüseyin Yurttaş

  3. #83

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    GÜN GELİR, GÜN AÇAR




    /bil ki her sabah uyandığında,
    dudak izlerimi bulacaksın dudaklarında,
    niçin bu gözyaşları.., sakın ağlama/

    gün gelir derin darbeler vurur, sağ yanımızdan....
    biz yakılması muhtemel kitaplar oluruz, biraz zincir ve işkence,
    öldürülecek yaşa gelirken çocuklarımız, darağaçları gölgesinde,
    ölümdür adı “bir varmış”ın, o karanlık günlerde...
    .,
    sen sakın ağlama sevdiğim, bundan sonrası artık ‘sensizlik’ diye.
    dudak izlerimiz kaldıkça hücre duvarlarında, penceredeki saksıda
    kör güneş ve sağır yıldızlarda
    bir gün yaşamaktan vazgeçeriz belki ama sevmekten asla...

    ...,

    /hiç korku düşmesin yüreğine,
    senin renklerin asla solmayacak ki bende,
    asma güzel yüzünü.., hadi gülümse/

    gün gelir ihtilal dumanları tüter, sol yanımızdan....
    uçurtmalarımızın kuyruklarında rengarenk umut oluruz, gökkuşağı
    alın terlerimiz ekin biçer ekimlerden ve bereketi, tarladaki başağı
    gün ışığıdır bu, “bir yokmuş”un hayallerinde saklı...
    .,
    yani bugün olmasa da yarın, mutlaka ve mutlaka göreceğiz aydınlığı.
    renklerimiz, nisan yağmurlarında sel olup akarken sonsuz denizlere
    zaman prizmalarında kırılsalar bile
    her bahar yeniden kanat açıp konarlar, duvağındaki kelebeklere...

    .......,

    (gün gelir, gün açar, açan gün karanfil kokar, gül kokar)

    /ah benim sevdiğim, ah canımın içi,
    daya yüreğini, yüreğimin tam üstüne şimdi,
    sessizce dinle.., dinle sana seslenişimi/

    gün gelir sevdiğim gün açar, tam da gün batarken....
    bir de rüzgar esip denizden, karışmaya başlarsa sakalıma saçların
    inan bu da en doyulmaz tadı olur, kendimize yazdığımız masalların
    cennete kapısı da böyle açılır, kainatımızın...
    .,
    giderek tükenmeye başlar, sakladığı bütün kötü ihtimaller zamanın.
    bir kelebek gelir kozasına girer gibi, girer yüreklerimize sevda gibi,
    o an taşar içimizden dünyanın bütün denizleri
    her damlasından bin çocuk doğar, hepsi de bizim çocuğumuz sanki,
    dalga-dalgadır saçları, güneş gibi...



    Cevat Çeştepe

  4. #84

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Özledim Seni...
    ayrılık yüreğimi uyuşturuyor karıncalandırıyor nicedir.
    beynimi uyuşturuyor özlemin...
    çok sık birlikte olmasak bile
    benimle olduğunu bilmenin
    bunca zamandır içimi ısıttığını
    yeni yeni anlıyorum
    Yokluğun,
    Hatırladıkça yüreğime saplanan bir sizi olmaktan çıkıp
    mütemadiyen bir boşluğa
    Sabahları seni okşayarak başlamaları
    aksamları her isi bir kenara koyup
    seninle baş başa konuşmaları özlüyorum;
    oynaşmalarımızı,
    yürüyüşlerimizi,
    sevimli haşarılığını,
    çocuksu küskünlüğünü...
    Nasılda serttin başkalarına karşı
    beni savunurken;
    ve ne kadar yumuşak
    bir çift kısık gözle kendini
    ellerimin okşayışına bırakırken
    Gitmeni asla istemediğim halde
    buna mecbur olduğunu görmek
    ve sana bunları söylemeden
    'git artık' demek
    'beni ne kadar çabuk unutursan, o kadar çabuk
    kavuşacaksın mutluluğa'
    demek sana nede zor
    seni görmemek ve belki yıllar sonra
    karsılaştığımızda
    bana bir yabancı gibi bakmanı istemek senden...
    yeni bir sevdayı yasakladığım kalbime söz geçirmek...

    Can Yücel

  5. #85

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Mecnun, Mum ve Pervane

    Bir gece Mecnun'un yaktığı
    Bir mumun etrafında
    Dönüyordu
    Zavallı incecik bir pervane
    Mumsa devrilmek istiyordu
    Pervane yerine
    Mecnun'un üstüne üstüne
    Sevgili mum
    Dedi Mecnun
    Sevdim seni
    Acıdığın için pervaneye
    Bende önerirdim
    Kader izin verseydi
    Beni yakmanı
    Onun yerine
    Ama acele etme vakit var
    Sayılıdır saatler dakikalar
    Azrail bile senden sabırlıdır
    Burada sencileyin benim de işim var
    Ben herkes için
    Değişik ve ayrı dozda
    Soyut bir otobiyografyayım
    Herkesin yaşadığı bir iç tarih
    Hekesin yüreğinden geçen bir coğrafya
    Gidip gidip varacakları
    Fakat ulaşamayacakları
    Bir panorama
    Kaderin zaman zaman
    Kabaran kanlara uyguladığı
    Nirengi noktaları batmış
    Beyaz bir karanlığa batmış
    Mutsuzca mutlu bir topoğrafya

    Sonra gece bitti mum söndü
    Bu söyleşilerle tan atarken
    Pervane Mecnun'a
    Mecnun pervaneye döndü

    Sezai Karakoç

  6. #86

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Memed'e son mektubumdur

    Bir yandan cellatlar girdi araya,
    Bir yandan, oyun etti bana
    bu mendebur yürek,
    Nasip olmayacak Memed’im yavrum,
    seni bir daha görmek.
    Biliyorum,
    buğday başağı gibi delikanlı olacaksın,
    ben de öyleydim gençliğimde,
    kumral, ince, uzun;
    gözlerin ananınkiler gibi kocaman,
    bazen de bir parça bir tuhaf mahzun;
    alnın alabildiğine aydınlık;
    herhalde sesin de olacak
    - berbattı benimkisi -
    türküler döktüreceksin yanık mi yanık...
    Konuşmasını mı bileceksin
    - ben de becerirdim o işi
    sinirlenmediğim zamanlar -

    bal damlayacak dilinden.
    Vay, Memet, kızların çekeceği var
    senin elinden.
    Müşküldür
    babasız büyütmek erkek evladı.
    Anneni üzme oğlum,
    ben güldürmedim yüzünü,
    sen güldür.
    Anan,
    ipek gibi kuvvetli, ipek gibi yumuşak;
    anan,
    nineliğinde bile güzel olacak
    onu ilk gördüğüm günkü gibi,
    Boğaziçi’nde,
    on yedisinde
    ay ışığı, gün ışığı, can eriği,
    dünya güzeli.
    Anan,
    ayrıldık bir sabah,
    buluşmak üzre,
    buluşamadık.

    Anan,
    anaların en iyisi en akıllısı,
    yüz yıl yaşar inşallah...

    Ölmekten, oğlum korkmuyorum,
    ama ne de olsa
    iş arasında bazen
    irkilip ansızın,

    yahut yalnızlığında uyku öncesinin
    günleri saymak biraz zor.

    Dünyada doymak olmuyor, Medet,
    doymak olmuyor...

    Dünyada kiracı gibi değil,
    yazlığa gelmiş gibi de değil,
    yaşa dünyada babanın eviymiş gibi...
    Tohuma, toprağa, denize inan.
    İnsana hepsinden önce.
    Bulutu, makineyi, kitabi sev,
    insani hepsinden önce.
    Kuruyan dalın
    sönen yıldızın
    sakat hayvanın
    duy kederini,
    hepsinden önce de insanın.

    Sevindirsin seni cümlesi nimetlerin
    sevindirsin seni karanlık ve aydınlık,
    sevindirsin seni dört mevsim.
    ama hepsinden önce insan sevindirsin seni.
    Memet,
    memleketler içinde bir şirin memlekettir
    Türkiye,
    bizim memleket,
    insanı da,
    su katılmamışı,
    çalışkandır, ağırbaşlı, yiğittir,
    ama dehşetli fakir.

    Memet,
    ben dilimden, türkülerimden,
    tuzumdan, ekmeğimden uzakta,
    anana hasret, sana hasret,
    yoldaşlarıma, halkıma hasret öleceğim,
    ama sürgünde değil,
    gurbet ellerde değil,

    öleceğim rüyalarımın memleketinde,
    beyaz şehrinde en güzel günlerimin…


    Bir Nazım Hikmet Şiiridir.

  7. #87

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Gün Gelecek Pişman Olacaksın

    Gün gelecek pişman olacaksın
    Açılacak yüreğinin gözleri yavaş yavaş
    O zaman farkına varacaksın
    Farkına vardığın kaybettiklerin olacak
    Yakıp yok edecek pişmanlık ateşlerin elinde olanları da
    İşte o zaman iş işten geçmiş olacak çoktan
    Keşke…
    Keşke diyerek yolumu gözlerken pencereden ayrılamayacaksın
    Gün gelecek çok pişman olacaksın çok…

    Açmıştım gönül hanemin kapılarını sonuna kadar
    Korktun girmeye cesaret edemedin
    Gerçek sevgiyi görmezden geldin
    Saf ve tertemiz sevgim aklına geldikçe
    Keşkelerin de çare olmayacak
    Fayda etmeyecek teselliler
    Anılar avutmayacak seni
    Gülen yüzlerin sahte olduğunu göreceksin
    Zehir olup
    Burnundan gelecek alıp verdiğin her nefes
    İşte o zaman çok pişman olacaksın…

    Dikleşmedim hiç kimseyle
    Barışık olmasam da kendimle hayatta hep dik durdum
    Kaldım ayaklarımın üstünde.
    Sen başaramayacaksın!
    Bensizlik sonun olacak, yıkılacaksın…
    Sonunu hazırlayacak alıp verdiğim her nefesim
    Attığım her adımda ezim ezim ezileceksin
    Her kahkaham gözyaşı olup akacak yüreğine
    Gıpta ile bakacaksın mutluluklarıma
    İşte o zaman beni umursamadığına çok pişman olacaksın…

    Çaresiz, kimsesiz kalıp sende anlayacaksın
    Derinden bir ah çekecek,
    İçinde yankılanacak yalnızlığın ve pişmanlığın sesi
    Hayalim gözyaşın olup akarken yüreğine
    Boğazın düğümlenecek
    Boğulacaksın
    Nefes alamayacaksın
    Kurtaramayacak seni saran eller, son pişmanlıklar
    Battıkça batacak çamurun içinde kaybolacaksın.
    Çaresizliği en iyi ben bilirdim
    Çaresiz kalıp anlayacaksın işte o zaman
    Çok sevmenin ne demek olduğunu
    Ve çok pişman olacaksın…

    Sen benden nefret etsen de, arkanı dönüp gitsen de
    Ne kinim ne de garezim var sana
    Sadece içimi döktüm…
    Biraz da serzeniş!
    Günü gelip ayna ile hesaplaşırken
    Gönül gözün aralandığında
    “Kendim ettim kendim buldum” diyeceksin.
    Alıp verdiğin her nefeste kendine kinin artacak
    Yüreğine kor ateşler hakim olacak
    Yanacaksın bana yaptıklarına, yaşattıklarına
    Pişmanlıkların da çare olmayacak yangınları söndürmeye.
    Kaybettiklerine eyvah diyerek
    Gün gelecek çok pişman olacaksın…

    //Son pişmanlık fayda etmiyor, “Sana git diyemem ama kal demek/te gelmiyor içimden.” Ve sen beni kaybettiğine çok pişman olacaksın… //

    Mustafa KARAAHMETOĞLU

  8. #88

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    TAKVİMDEKİ DENİZ

    Hasreti denizlerin,
    Denizler kadar derin.
    Ve o kadar bucaksız.
    Ta karşımda yapraksız
    Kullanılmış bir takvim.
    Üzerinde bir resim;
    Azgın, sonsuz birdeniz.
    Kaygısız, düşüncesiz,
    Çalkanıyor boşlukta
    Resimdeyse bir nokta;
    Yana yatmış bir gemi,
    Kaybettiği alemi
    Arıyor deryalarda.
    Bu resim rüyalarda
    Gibi aklımı çeldi,
    Bana sahici geldi.
    Geçtim kendi kendimden,
    Yüzüme o resimden,
    Köpükler vurdu sandım.
    Duymuş gibi tıkandım,
    Ciğerimde bir yosun.
    Artık beni kim tutsun.
    Denizler oldu tasam,
    Yakar onu bulmazsam
    Beni bu hasret dedim
    Varırım elbet dedim.
    Bir ömür geze geze
    Takvimdeki denize.
    Ne var bana ne oldu
    Odama nasıl doldu
    Birden bire bu meltem
    Ve dalgalandı perdem
    Havalandı kağıtlar.
    Odamda kıyamet var.
    Ah yolculuk yolculuk
    Ne kadar baygın soluk
    O gün bizde betbeniz
    Ve ne titrek kalbimiz.
    Ve eşyamız ne küskün.
    Yola çıktığımız gün
    Bir sıraya dizilmiş
    Gözyaşlarını silmiş,
    Bakarlar sinsi sinsi
    Niçin o anda hepsi
    Bir kuş gibi hafifler
    Arkandan geleyim der
    Niçin o güne kadar
    Dilsiz duran ne kadar
    Eşya varsa dirilir
    Yolumuza serpilir
    Ufak böcükler gibi
    Gezer onların kalbi
    Üstünde döşemenin
    Gizli bir didişmenin
    Saati çalar o an
    Birden bakar ki insan
    Herşey karmakarışık.
    Ayırmak olmaz artık
    Bir kalbi bir taraktan
    Ve kalb ağlayaraktan
    Çekilir geri geri
    Terkeder bu mahşeri.
    Bu mahşerin içinden
    O gün ben de geçtim ben,
    Nem varsa evim, anam,
    Çocukluğum, hatııram,
    Ve ne sevdalar serde
    Bıraktım gerilerde
    Kaçar gibi yangından.
    Rüzgarların ardından
    Baktım da süzgün süzgün
    Kurşun yükünü gönlün
    Tüy gibi hafiflettim.
    Denize hicret ettim.

    NECİP FAZIL

  9. #89

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Hayat bu kadar basit bir şeydi işte.
    Yaptıklarımız,
    Yapmak istediklerimiz,
    Özlediklerimiz,
    Pişman olduklarımız,…
    Onardıklarımız,
    Onaramadıklarımız…
    Hepsi basit, minicik şeylerdi ama ulaşamadıkça,
    Çözemedikçe,
    Yenemedikçe bize kocaman geliyordu.
    Kitlelerin sevgisi, para,ün, güç…
    Hiçbiri, hiçbiri bedel olamıyordu,
    Özlemini çektiğimiz o şey her ne idiyse…
    Sevildiğini bilmek,
    Bir vicdan rahatlığı,
    Bir tabak pilav,
    Bir sağlıklı nefes…
    Hayat bu işte; basit, küçük bir hadise…”

    -İclal Aydın-

  10. #90

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    YENİ BİR SAYFADA SANA BAKMAK

    Her şey yapılabilir bir beyaz kağıtla
    Uçak örneğin uçurtma mesela
    Altınakonabilir bir ayağı ötekilerden kısa olduğu için
    Sallanan bir masa
    Veya şiir yazılabilir süresi ötekilerden kısa
    Bir ömür üzerine

    Bir beyaz kağıda herşey yazılabilir
    Senin dışında
    Güzelliğine benzetme bulmak zor
    Sen iyisi mi sana benzemeye çalışan herşeyden
    Bir gülden, bir ilk bir sonbahardan sor
    Belki tabiattadır çaresi senin bir çiçeğe bu kadar benzemenin
    Ve benim bilinci nasırlı bahçıvan çaresizliğim
    Anlarım bitkiden filan ama anlatamam
    Toprağın güneşle kavuşmasını
    Sana çok benzeyen bir çiçek yoluyla

    Sen bana ışık ver yeter bende filiz çok
    Köklerin içimde gizlidir,
    Gelen, giden arayan, soran dere budak yok
    Bir şiir istersin içinde benzetmeler olan
    Kusura bakma sevgilim
    Heybemde sana benzeyecek kadar güzel birşey yok...yok!

    Uzun bir yoldan gelen, tedariksiz katıksız bir yolcuyum
    Yaralı yarasız sevdalardan geçtim
    Koynumda bir beyaz kağıt boşluğu
    Herşeyi anlattım olan olmayan, acıtan sancıtan
    Bilsem kisana varmak içindi bütün mola sancıları,
    Daha hızlı koşardım, severadım gelirdim gözlerinin mercan maviliğine
    Sana bakmak suya bakmaktı
    Sana bakmak, bir mucizeyi anlamaktı

    Sana sola bakmadan yürüdüğüm yollar tanıktır
    Aşk sorgusunda şahanem, yalnız kelepçeler sanıktır
    Ne yazsam olmuyor çünkü bilenler hatırlar
    Hem yapılmış hem yapma çiçek satanlar baçıvanlar değil tüccarlar
    Sen öyle gçz, sen öyle toprak ve güneş ortaklığı
    Sen içimde cennet kayganlığı iken,
    Sana şiir yazmak ahmaklıktı...

    Bir tek söz kalır dişlerimin arasında
    Ben sana gülüm derim gülün ömrü uzamaya başlar
    Verdiğim bütün sözler sende kalsın isterim
    Ben sana gülüm derim gül sana benzediği için ölümsüz,
    Yazdığım bütün şiirler sanabaşlayan bir kitap için önsöz

    Sana bakmak bir beyaz kağıda bakmaktır
    Herşey olmaya hazır
    Sana bakmak, suya bakmaktır
    Gördüğün suretten utanmak
    Sana bakmak,
    Bütün rastlantıları reddedip bir mucizeyi anlamaktır
    Sana bakmak,
    Allaha inanmaktır

    Yılmaz Erdoğan

Sayfa 9/43 İlkİlk 1234567891011121314151617181934 ... SonSon

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an Bu Konuyu Gorunteleyen 1 Kullanıcı var. (0 Uye ve 1 Misafir)

Bu Konudaki Etiketler

Yer imleri

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •