Teşekkur Teşekkur:  0
Beğeni Beğeni:  0
Sayfa 4/28 İlkİlk 1234567891011121314 ... SonSon
272 sonuçtan 31 ile 40 arası

Konu: Saglı Bilgisi ve Ansiklopedisi

  1. #31

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Kramplar

    Herhalde geçmişte hepimizin herhangi bir organına kramp girmiştir. Gerçi ağrılı bir durumdur ama genellikle önemli değildir. Ama kramplar sık sık yineleniyorsa, tedavi edilmelidir ve bu tedavi yalnızca hastalığın belirtisi olan krampları geçiştirmeyi değil, kan dolaşımını güçlendirmeyi hedef almalıdır, çünkü kramplar dokudaki oksijen yetersizliğinin bir habercisidir.

    Uzun süreli bir tedavide, şifalı bitkiler sayesinde bu sıkıntıdan kurtulmak mümkündür. Gilaburu ağaç kabuğu 6 ölçü, alıç 2 ölçü, zencefil 1 ölçü, anason 1 ölçü, mayıs papatyası 1 ölçü, ökseotu 1 ölçü, nane 1 ölçü, olarak bitkiler çok ince kıyılır, ölçülür ve iyice karıştırılır. Yarım veya bir tatlı kaşığı bitki, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır, ağzı kapalı olarak 10 dakika demlendirilir ve süzülür. Günde 3-4 bardak taze demlenmiş çay, aç karnına veya öğün aralarında, soğutulmadan içilir.

    Mukoza kesecik iltihabı (Bursitis)

    Diz ve dirsek eklemlerinde, kirişler arasında, kemiklerin yüzeyinde, ya da birbirleri üzerinde olan kasların arasında sıvı dolu kesecikler, organların kendi aralarında hızla hareket etmelerini sağlar. Bu kesecikler iltihaplanabilir. Dizde oluşan iltihaplar, ‘temizlikçi kadın dizi’ olarak tanımlanır, iltihap dirsekte oluştuğunda ise ‘tenisçi dirseği’ denir. Bu problemler sert darbelerin, kazaların veya zamanla gelişen değişimlerin sonucunda ortaya çıkar. Eğer hastalık zamanla gelişen bir özelliğe sahipse, ‘romatizma ve eklem iltihabı’ bölümünde tavsiye edilen yöntemlerle tedavi edilmelidir. Problem eğer aniden ortaya çıktıysa, dıştan bir kompres, örneğin İsveç Şurubu kompresi veya kan dolaşımını uyarıcı friksiyonlar yapılmalıdır. Uygulanacak olan yöntemler iltihabı ve ağrıyı azaltacaktır. Eğer şikayetler yine de devam ediyorsa, içten uygulanacak bir tedavi yöntemine başvurulmalıdır. Kompresler, friksiyonlar ve içten uygulanacak olan tedavilerle ilgili ayrıntılar, aynen ‘romatizma ve eklem iltihabı’ bölümünde de dile getirilmiştir.

    Gut (Damla hastalığı)

    Bedende ürik asit birikiminden kaynaklanan ve çok sancılı iltihaplara yol açan bir eklem hastalığıdır. Bedenin dışkılama işlevinde, özellikle de böbrekler üzerinden gerçekleşen dışkılama işlevinde desteklenmesi gerekir. Burada, idrar arttırıcı ve antiromatizmal bitkiler yardımcı olabilir. Etkili bir bitki karışımı: Isırganotu, fasulye kabuğu, civanperçemi, kereviz tohumu, çok ince kıyılarak eşit oranda karıştırılır. Bir tatlı kaşığı dolusu bitki, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır, 10 dakika demlendikten sonra süzülür. 2-4 hafta boyunca, günde 3-4 bardak taze demlenmiş çay, aç karnına veya öğün aralarında, soğutulmadan içilmelidir. Ağrılar arttığında, bitki karışımına 1 ölçek zencefil eklenebilir.

    Gut hastalığına karşı önlem olarak veya tedavi sırasında, beslenme biçiminin önemi çok büyüktür. Temel olarak asit içermeyen besinler benimsenmeli, pürin içerikli besinlerin tümünden uzak durulmalıdır, çünkü pürinler bedende ürik aside dönüşürler. Pürin içerikli başlıca besinler: Balıklar, kabuklu deniz ürünleri ve karides, karaciğer, böbrek, dana uykuluğu ve fasulye. Kahve ve çay içilmemeli, ölçüsüzce yiyip içmemeye özen gösterilmelidir. Alkolün her türü zararlıdır!

    Lumbago (Bel ağrısı)

    Pek çok hastalığın belirtisi olabilir. Genelde kas kökenlidir, ama ani hareketlere, yorgunluğa, üşütmeye ve romatizmal hastalıklara bağlı olabilir. Omurgada doğumsal oluşum kusurları, omurlar arası disk fıtıkları, böbrek hastalıkları, cinsel organ hastalıkları veya omurgaya ağır yük bindirmekten de kaynaklanabilir. Ağrıların gerçek nedeni teşhis edilmeli ve uygun bir tedavi uygulanmalıdır. Duruma göre bu tedavi şifalı bitkilerle yapılabilir veya bir kemik hastalıkları uzmanı (osteopat) veya bir uzman cerrah tarafından tedavi edilebilir. Romatizma için önerilen, ısıtıcı ve kan dolaşımını uyarıcı friksiyon ilaçları da bu durumda çok yararlı olabilir. Ayrıca sıcak kompresler de uygulanabilir. Bir atkuyruğu tam banyosu mutlaka denenmelidir; çok rahatlatıcı olabilir!

    Siyatik ağrısı (Siyatalji)

    Siyatik sinir kökleri üzerinde oluşan baskılardan kaynaklanan, ağrılı bir nevraljik hastalıktır. Çok şiddetli olabilen ağrılar, kaba etlerden kalçanın ve uyluğun arka bölgesine, bacağın arka dış yanına ya da ayak tabanına yayılır. Siyatik sinirinin gerilip ağrının daha da artmasını önlemek için hasta, dizlerini ve kalçalarını bükerek durur. Siyatik siniri, bedenimizdeki en uzun sinirdir; kalçaların arka bölgesinden ayak tabanına kadar uzanır. Siyatik kavramı, kalçalardan baldırlara vuran ağrıların tümü için kullanılır ama, gerçek nedenleri çok değişik olabilir. Ama genelde, omurlar arası diskin fıtıklaşması sonucu veya kalça kemiğindeki bir bozukluk yüzünden, siyatik siniri üzerinde baskı oluşmasından kaynaklanır. Bu durumlarda, hastalığın uzman doktorlarca tedavi edilmesi gerekecektir. Nevraljilerde, yani sinir ağrılarında, sinir sistemini güçlendirici ve yatıştırıcı(sinir sistemi bölümüne bakın) ilaçlar yardımcı olabilir. Bu ağrıların oluşmasında, alt karın bölgesindeki birikimlerin de ağırlıklı rolü olabilir. Bağırsaklarda tıkanıklık veya kronik kabızlık oluşmamasına ve böbreklerin düzenli çalışmasına büyük önem verilmelidir. ‘Romatizma ve eklem iltihabı’ bölümünde tavsiye edilen tedavi yöntemleri, siyatik ağrıları için de geçerlidir. Bele ve bacaklara yapılan masajlar da çok rahatlatıcıdır.

  2. #32

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Burkulmalar (Distorsiyon)

    Kazalar sonucunda, bir eklemin kapsül ya da bağ yapısında ortaya çıkan ağrılı şişliklerdir. Kan dolaşımını uyarıcı bitkilerin katkısıyla hazırlanan tam veya yarım banyolar veya el ve ayak banyoları, bölgenin kan dolaşımını hızlandırarak iyileşmeyi çabuklaştırır. Bu banyolarda kullanılabilecek bitkilerin en etkilisi kekiktir. Bir ayak banyosu veya tam banyo için, 30-60g kuru kekik, yarım veya bir litre kaynar suyla haşlanır, üstü kapalı olarak 15-20 dakika demlendikten sonra, kapakta biriken sıvı da eklenerek süzülür ve sıcak banyo suyuna eklenir. Banyo süresi 15-20 dakikadır.

    Ama en kesin ve en kısa süreli tedavi yöntemi, burkulan eklemin üstüne bir İsveç Şurubu kompresi yapılmasıdır. Büyükçe bir pamuk şurupla ıslatılıp hafifçe sıkılır ve doğrudan burkulan eklemin üstüne çepeçevre yatırılır, pamuğun üstü bir naylon parçasıyla örtüldükten sonra, bandajla sıkıca sarılır veya burkulan diz veya dirsek eklemi ise, kompresin üstüne esnek bir dizlik veya dirseklik çekilir. Kompres saat başı tazelenir ve gece boyunca etkilemeye bırakılır. Genelde ertesi sabah şiş iner ve el veya ayak rahatlıkla kullanılabilir. Ancak, şurup kompresi bazı duyarlı derilerde kaşıntılara ve kızarıklıklara yol açabileceği için, burkulan bölge önceden aynısafa merhemi ile veya yağlı bir bitkisel merhemle ovalanmalıdır.

    -Karakafesotu kök veya yapraklarının kaynama suyu ile yapılan sıcak kompresler etkilidir.

    -Aynısafa çayı ile yapılan sıcak kompresler de etkilidir.

    -Mercanköşk yağı veya merhemi ile yapılan friksiyonlar veya kompresler rahatlatıcıdır.

    -Kantaron yağı ile yapılan friksiyonlar ağrıları dindirir ve iyileşmeyi hızlandırır.

    İç Salgı Sistemi (Endokrin Sistem)

    Ruhsal ve bedensel boyutun birbirine en çok yakınlaştığı alan, iç kontrol sistemimizin mükemmel bütünlüğüdür. Biz, bilincin beyinsel bir nitelik olduğunu düşünürken, sinir sistemi ve iç salgı sistemi işbirliği, bilinç ve beden arasında hemen bir köprü oluşturur. Önce düşünüp sonra hareket ederken, kaslarımızın isteğimiz doğrultusunda çalışmasını sinir sistemi yoluyla kontrol ederiz. Örneğin, tehlikeli bir durumda, adrenalin hormonu kalp atışlarımızı hızlandırır.

    Bu süreçlerin pek çoğu, doğrudan beynin kontrolü altında değil, sinir sisteminin ve hormonların içsel dengemizi sağlamasıyla gerçekleşir. Bedenimizin bilgeliği, bedensel dengenin sağlanmasında ve kendi kendine işleyen kontrol mekanizmasında kendini gösterir. Ama beynimizin etkisi genel anlamda belirgindir; iç salgı sisteminin ve sinir sisteminin yardımlarıyla, tüm bedensel işlevleri kontrol eden en önemli organdır o.

    İnsan bedeninin işlevlerini tam olarak yerine getirebilmesi ancak, her organın kendi içinde özel dengesini koruyabilmesine, her dokunun ve her hücrenin bu yolla gözlemlenmesine ve kontrol edilmesine bağlıdır. Hareketlilik, büyüme ve dokuların yenilenmesi gibi, beslenmenin ve atıkların dışkılanmasının da düzenli biçimde sürdürülmesi gerekir. Sinir sistemi, iç salgı bezleri ile işbirliği yapar. Bedenin çeşitli yerlerindeki bu salgı bezleri, salgıladıkları hormonlarını doğrudan kana karıştırırlar. Böylece hormonlar, en kısa sürede bedenin tüm hücrelerine ulaştırılmış olur. Hormonların etkinlikleri, pek çok ilginç araştırmanın ağırlık merkezini oluşturur ve insan bedeninin kusursuzluğu ve güzelliği hakkında şaşırtıcı gözlemler yapılabilmesine yardımcı olur.

    Beyin, sinir sistemi ve hormonlar arasındaki mükemmel ilişkiyi biraz olsun anlayabilmek için, hipofiz hormonlarını ve hipotalamusun işlevlerini kısaca gözden geçirebiliriz.

    Hipofiz bezinin salgıladığı hormonlar, ön, orta ve arka hipofiz hormonları olarak sınıflandırılır. Ön hipofiz hormonları şunlardır: Tiroit bezinin etkinliğini uyaran, tireotrop hormon (TSH); böbreküstü bezi dış bölümünden glikokortikol hormonların salgılanmasını uyaran, adrenokortikotrop hormon (ACTH); bedensel gelişmeyi etkileyen büyüme hormonu veya somatotrop hormon (STH); kadında yumurtalıklarda yumurta foliküllerinin olgunlaşmasını, erkekte ise sperm yapımını uyaran, folikül uyarıcı hormon (FSH); erkekte erbezi dokusu hücrelerini, kadında ise yumurtlamayı ve sarı cismin oluşumunu uyaran, lutein yapıcı hormon (LH); memedeki süt bezlerini ve sarı cisimden progesteron salgılanmasını uyaran, luteotrop hormonu (LTH), ya da öteki adıyla, prolaktin.

    Orta hipofiz hormonu olan, melanosit uyarıcı hormon (MSH), deriye rengini veren melanin pigmentinin yapımını uyarır.

    Arka hipofiz hormonları şunlardır: Bedenden su kaybını önleyen ve kılcal damarlarda büzülmeyi sağlayan, antidiüretik hormon (ADH); dölyatağının kasılmasını sağlayan oksitasin. ADH ve oksitasin aslında hipotalamustan salgılanmakta ve arka hipofizde depolanmaktadır.

    Hipotalamus, istem dışı sinir sistemi işlevlerinin düzenlenmesinde önemli rol oynar. Beden ısısının, kan basıncının ve sıvı-tuz dengesinin sabit tutulmasını; alınan besin miktarının denetlenmesini; sempatik ve parasempatik sinir sistemleri arasındaki dengenin korunmasını sağlar. Ayrıca, bazı içgüdüsel ve davranışla ilgili etkinlikler de hipotalamusun denetimi altındadır; açlığın giderilmesi, cinsel içgüdünün doyurulması ve duyguların dışavurumu gibi.

    Merkez sinir sisteminin, talamus, beyin kabuğu, lentiküler(merceksi) çekirdek, rinensefalon(koku beyni) gibi çeşitli yerlerinden hipotalamusa lifler ulaşır. Bu bağlantılar aynı zamanda göz, kulak ve burun gibi duyu organlarından kaynaklanan uyarıları da hipotalamusa iletirler. Hipotalamusta değerlendirilen sinir uyarıları, hipotalamusu beyin ve omurilik çekirdeklerine bağlayan lifler aracılığı ile ilgili organlara iletilir. Hipotalamus, sinir ileti yoluyla yaptığı bağlantıların dışında, kan yoluyla iç salgı sisteminin etkinliğini de etkiler. Hipofizde üretilen serbestleyici etkenler kan aracılığı ile ön hipofize ulaşarak, burada ilgili oldukları hormonların yapımını ketleyerek ya da uyararak, hipofizdeki hormon üretimini denetler. Hipotalamusun gösterdiği öteki iç salgı etkinliği ise, antidiüretik hormon (vazopressin) ve oksitosin hormonu yapımıdır. Bu maddeler, üretildikleri hipotalamustan arka hipofize sinir lifleri aracılığı ile iletilerek buradan kana verilir. Sonuçta hipotalamus, sinir sistemi ve iç salgı sistemi etkinliklerini bütünleştirerek, iç salgı bezlerinin, organizmanın gereksinimi doğrultusunda çalışmasını sağlar.

  3. #33

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Sağlık ve İç Salgı Bezleri

    Sağlıklı olmanın anlamı, uyumlu ve kusursuz işleyen bir iç salgı sistemine sahip olmaktır. Bu sağlıklılığı koruyabilmek için mutlaka, doğru beslenmeye, olumlu bir duygu ve düşünce dünyası oluşturmaya, hareketli ve amaçlı bir yaşam sürmeye çalışılmalıdır. Örneğin, akupunktur veya enerji dengeleyici yöntemler gibi alternatif tedavi yöntemlerinde, hep iç salgı sistemi hedeflenir; çünkü bu sistem sayesinde bedenin tümü tedavi edilebilir. Olası bir iç salgı sistemi dengesizliğinde, bu tür tedavi yöntemleri sayesinde çok olumlu sonuçlar alınabilir.

    İç salgı sistemi (endokrin sistem) rahatsızlıklarına yol açan, stres durumları gibi dışsal nedenler ve genetik bozukluklar gibi içsel nedenlere varana kadar, pek çok neden olabilir. Şifalı bitkiler bu konuda da yardımcı olabilirler. Bedenin eski gücünü ve canlılığını kazanabilmesi için, seçilen uygun bitkilerin gereğince kullanılması gerekir.

    Gerçek bir salgı bezi problemi değil de küçük bir salgı bezi dengesizliği olsa bile, bedenin genel dengesi bozulabilir; çünkü iç salgı sistemi bedenimizin en önemli temel taşlarından biridir.

    İç Salgı Bezleri İçin Şifalı Bitkiler

    Acı ilaçlar, iç salgı bezlerinin tedavisinde önde gelenlerdir. Bu bitkiler sindirimi destekleyici ve güçlendirici olarak tanındıkları için, ilk bakışta şaşkınlık yaratabilirler. Ama salgı sisteminde oynadıkları rol, tüm sistemlerde refleks benzeri bir uyarı başlatmalarıdır. Bu tür bir uyarıcı etki, sistemdeki fazla hareketliliği azaltır, yetersiz işlevleri güçlendirir ve beden dengesinin kusursuz işleyişine böylece katkı sağlar. Bu sonuç, hangi alanda olursa olsun, aksayan işlevleri şifalı bitkilerin her zaman destekleyebileceğinin bir göstergesidir. Bazı ilaçlar güçlü ve belirli etkiler içerirler, ama genelde şifalı bitkiler, bedenin zayıf ve aksayan bölgelerine ulaşır ve orada iyileşmeyi ve işlevlerin uyumunu desteklerler. Acı ilaçların yanı sıra, kan temizleyici bitkiler de bu konuda çok etkilidirler. İç salgı sistemi için en önemli acı ilaçlar: Pelinotu, civanperçemi, eğir kökü, hindiba.

    Etkili kan temizleyici bitkiler ise: Yoğurtotu(yapışkanotu), hindiba, kırmızı yonca, adaçayı, biberiye, ökaliptus yaprağı, ısırganotu, atkuyruğu, huş ağacı yaprağı.

    İç salgı sistemi çok geniş kapsamlı olduğu için, örneğin böbrek ve karaciğer gibi organların tedavisinde öne çıkan bitkiler de içsel dengenin yeniden kurulmasına yardımcı olabilirler. Hiç unutmamamız gereken en önemli gerçek, bedenimizin bütünlüğüne her bitkinin katkı sağlayabileceğidir.

    Salgı Bezi Sisteminde Hastalık Belirtileri

  4. #34

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Pankreas

    Karnın arka bölgesinde, omurganın önünde ve kendini hemen tümüyle örten midenin arkasında yer alır. Hem dış salgı, hem de iç salgı işlevi vardır. Dış salgı dokusu, organın büyük bir bölümünü oluşturur ve onikiparmakbağırsağına dökülen pankreas sıvısını salgılar. İç salgı bölümü ise, çapları yaklaşık 0,2mm olan küçük hücre adacıklarından oluşur. Bunlar yaygın olarak dağılmış olmakla birlikte özellikle organın kuyruk bölümünde yoğundur; farklı hormonlar salgılayan çeşitli hücre tiplerini içerir. Pankreasın iç salgı dokularından salgılanan insülin ve glükogan, şeker metabolizmasında son derecede önem taşır. İnsülin, karaciğer ve kaslardaki glikojen bireşimini ve hücrelerin glikoz kullanımını arttırarak ve proteinlerden glikoz yapımını engelleyerek, kandaki şeker düzeyini düşürür. Ayrıca, yağ metabolizmasında DNA ve RNA bireşimini ve aminoasitlerin kullanımını arttırarak ve proteinlerin kullanımını azaltarak, protein metabolizmasında rol oynar. İnsülin salgısı, doğrudan kandaki glikoz düzeyi ile düzenlenir.

    Pankreas iltihabı (Pankreatit)

    Pankreasta akut ya da kronik gidiş gösteren iltihap halidir. Akut pankreatit, kabakulak iltihabı sırasında ortaya çıkabilir ve mide ağrısı, sindirim bozukluğu, bulantı ve kusmayla kendini gösterir. Yakın ya da uzak enfeksiyon odaklarından gelerek pankreasa yerleşen irin yapıcı mikropların oluşturduğu biçimleri daha ağırdır. Ayrıca, organın kendi kendini sindirmesi olarak da tanımlanacak biçimde, pankreasın salgıladığı sindirim enzimlerinin dönerek pankreasa saldırmaları söz konusudur. Bu saldırının sebepleri henüz tam bir açıklığa kavuşmuş değildir; ama bir varsayıma göre, safrakesesinin ve pankreasın ortaklaşa kullandıkları çıkış kanalını bir safrakesesi taşının tıkaması sonucunda gerçekleşebilir. Bazı olaylar da fazla alkol tüketiminden kaynaklanmaktadır.

    Kitabın safrakesesi bölümünde dile getirilen beslenme biçimi ve şifalı bitki kullanımı ile ilgili açıklamalar gözden geçirilmelidir. Ama hastalığın çok önemli olduğu, ölümle sonuçlanabileceği unutulmamalı ve hasta mutlaka doktor kontrolüne girmelidir.

    Hastalığın tedavisinde kullanılabilecek şifalı bitki tavsiye edebilmek pek kolay değildir. Ama yine de, günde 2 bardak ökseotu çayı, içine 1 tatlı kaşığı İsveç Şurubu eklenerek, sabahları ve akşamları birer bardak olmak üzere, aç karnına içilebilir. Pankreas bölgesine uygulanacak uzun süreli İsveç Şurubu kompresleri de rahatlatıcı olabilir. Eğer mide bulantısı varsa, nane çayı rahatlık sağlayacaktır.

  5. #35

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Şeker hastalığı (Diabetes mellitus)

    Şeker hastalığı, en sık rastlanan iç salgı sistemi aksaklıklarından biridir; batı ülkelerinde yaşayanların yüzde birinden daha fazlası bu hastalığı çeker. Diabet olarak da adlandırılan bu hastalığın temel problemi, kandaki şeker düzeyinin yüksek olmasına karşın hücrelerde bu oranın düşmesidir. Pek çok nedenden kaynaklanabilen bu durum, öncelikle atardamarlarda ve kılcal damarlarda etkili olan değişik komplikasyonlarla ortaya çıkar.

    Genelde şeker hastalığına yol açabilecek belirgin bir neden yoktur. Kalıtımsallıkla, yaşla, şişmanlıkla veya stresle ilgili olabilir. Bedenin strese karşı gösterdiği tepkilerden biri, böbreküstü bezlerinde aktivite artışıdır ve bu durum kandaki şeker düzeyinin yükselmesine yol açar. Fazla stres şeker hastalığına yol açabilen bir neden değildir, ama gizli bir eğilimin harekete geçmesine pekala yol açabilir. Sebep ne olursa olsun ortaya çıkan sonuç, yüksek bir kan şekeri düzeyi, şekere açlık çeken hücreler, kilo kaybı, aşırı susama, aşırı idrar dışkılama, güç kaybı ve komaya girme olasılığıdır.

    Şeker hastalığının tedavisinde ve kontrol altında tutulmasında beslenme biçimi çok önemli rol oynar. Burada amaç, yalnızca bol karbonhidratlı besinlerden kaçınmak değil, aşamalı olarak kana glikoz karışımını önleyebilecek gerçek bir beslenme planı oluşturmaktır. Ama bu beslenme diyeti her hastanın özelliklerine göre oluşturulan, kişiye özgü bir diyet olmalıdır.

    Şeker hastalığına yol açan nedenler çok çapraşıktır ve uygulanacak olan tedavinin de aynı doğrultuda planlanması gerekir. Tedavi biçiminin, hastalığın kişideki belirtilerine uygun olması gerektiği halde, biz burada genel anlamda, kandaki şeker düzeyini düşüren veya içerdikleri insülin benzeri maddeler sayesinde başarılı olabilen ve pek çok ülkede kullanılmakta olan bitkileri tanıyacağız: Yaban mersini yaprağı, ısırganotu, zeytin yaprağı, böğürtlen yaprağı, bezelye, arpa, yulaf, ginseng, ökseotu, ıspanak, pelinotu, enginar yaprağı, havuç, hindiba, fasulye kabuğu, çiğ lahana, çiğ soğan, adaçayı, kara üzüm yaprağı, ökaliptus yaprağı, maydanoz, prasa.

    Bu bitkilerden oluşturulabilecek etkili bir karışım: Yaban mersini yaprağı 2 ölçü, zeytin yaprağı 1 ölçü, ısırganotu 1 ölçü, fasulye kabuğu 1 ölçü, böğürtlen yaprağı 1 ölçü, ökseotu 1 ölçü, çok ince kıyılarak ölçülür ve iyice karıştırılır. Bir tatlı kaşığı dolusu bitki, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır, 10 dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 1-2 bardak taze demlenmiş çay, soğutulmadan, öğün aralarında içilir.

    Bitki çayı ile kan şekerini düşürme uygulamasına başlandığında, kan şekeri düzeyi mümkün olduğunca sık aralıklarla ölçülür ve tutulan listeye tarihiyle birlikte sonuçlar yazılır. İhmal edilmemesi gereken doktor kontrolü sırasında bu listenin doktora gösterilmesi yararlı olacaktır.

    Bu tür tedavilerin erişkin tipi şeker hastalığında uygulanabileceği ve uygulamadan önce doktor onayı alınmasının doğru olacağı unutulmamalıdır.

  6. #36

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Tiroit Bezi

    Tiroit bezi, metabolizma dengesinde çok önemli bir rol oynar. Salgıladığı hormonlardan en önemlileri olan ikisi, bedenimizdeki tüm biyokimyasal işlemlerin düzenliliğini ve devamlılığını sağlar. Problemler, tiroit bezinin çok (hipertiroidizm) ya da az çalışmasından (hipotiroidizm) kaynaklanır, duygusal ve bedensel rahatsızlıklara yol açar.

    Tiroit bezinin çok çalışması (Hipertiroidizm)

    Gereğinden çok hormon salgılandığında, bu hormonların hücrelerdeki yakılma işlemi de normalde olduğundan daha uzun sürer. Gerçi iştah artar, ama aynı zamanda sürekli hareketlilik, korku ve gerginlik eşliğinde, kilo kaybı görülmeye başlar. Gerginlik ve sinirlilik halinin yatıştırılması için uygulanabilecek etkili bir tedavide, acı ilaçların yanı sıra, kediotu kökü, yulaf, arslankuyruğu ve sarı kantaron gibi yatıştırıcı bitkiler kullanılabilir. Belirtilerin yatıştırılabilmesi için uygulanan bu tedavinin yanı sıra, hormon benzeri maddeler içeren bitkilerin karışımıyla uzun süreli bir tedavi de mutlaka uygulanmalıdır. Aşağıdaki karışım bu tedavide başarıyla kullanılabilir:

    Arslankuyruğu 2 ölçü, kediotu kökü 1 ölçü, civanperçemi 1 ölçü, ısırganotu 1 ölçü, yapışkanotu 1 ölçü. Bitkiler çok ince kıyılarak ölçülür ve iyice karıştırılır. Yarım veya bir tatlı kaşığı bitki, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır, üstü kapalı olarak 10 dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 3-4 bardak taze demlenmiş çay, uzun bir süre boyunca (6-8 hafta), aç karnına veya öğün aralarında, soğutulmadan içilir.

    Hastalık mutlaka doktor kontrolü gerektirir.

    Tiroit bezinin az çalışması (Hipotiroidizm)

    Bu hastalık belirtisinde ise tiroit bezinin çok çalışmasının belirtilerinin aksine, genellikle uyuşukluk ve umursamazlığın eşliğinde kilo artışları ve depresyona yatkınlık halleri görülür. Bu durumda rahatlıklar sağlayabilecek bitkiler acı madde içerenler, sinir sistemini güçlendirenler ve orman sarmaşığı gibi bol miktarda iyot içerenlerdir. Uygun bir karışım aşağıdaki gibi olabilir:

    Orman sarmaşığı 2 ölçü, ısırganotu 1 ölçü, yeşil yulaf(veya sarı kantaron) 1 ölçü, pelinotu(veya eğir kökü) 1 ölçü, hindiba(kök ve yaprak) 1 ölçü. Bitkiler çok ince kıyılır, ölçülür ve iyice karıştırılır. Yarım veya bir tatlı kaşığı bitki, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır, ağzı kapalı olarak 10 dakika demlendikten sonra süzülür. Uzunca bir süre boyunca(6-8 hafta), günde 3 bardak taze demlenmiş çay, soğutulmadan, öğün aralarında içilir. Ayrıca dengeli ve besleyici bir beslenme programı uygulanması doğru olur.

    Hastalık mutlaka doktor kontrolü gerektirir.

  7. #37

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Guatr (Struma)

    Bu hastalıkta, tiroit bezinin büyümesi nedeniyle, boğaz bölgesini çevreleyen bir şişkinlik oluşur. Genellikle tiroit bezinin az veya çok çalışmasından kaynaklanır, ama başlıca nedeni, besinlerden ve sudan yeterince iyot alınamamasıdır. İyot maddesi, bedende öncelikle tiroit hormonlarının üretilmesinde kullanılır, bu yüzden bu önemli maddenin her türlü eksikliği tiroit bezini etkiler. Bu konunun beslenmeyle olan ilişkisi anlaşılıncaya kadar bu belirti, genellikle toprağında ve suyunda çok az iyot olan, örneğin dağlık bölgelerde yaşayan kişilere özgü bir hastalık olarak bilinirdi. İyot genellikle sofra tuzuna ve bazı ülkelerde ekmeğe eklenir. İyot içerikli bitkiler, öncelik sırasına göre, orman sarmaşığı ve yulaf olarak bilinir. Ayrıca, ülkemizde bilimsel olarak tanınmayan bir deniz yosunu türü de iyot açısından çok zengindir ve batılı ülkelerde bu doğrultuda yaygınlıkla kullanılmaktadır. Bitkinin, Latince, Almanca, İngilizce ve Fransızca adları şöyledir: Fucus vesiculosus, Blasentang, Sea kelp, Varech vesiculeux.

    Ama guatrın eritilmesinde yoğurtotu(yapışkanotu) bitkisinin çayı ile yapılan sürekli gargaralar ve arada birkaç yudum çay içimi çok olumlu sonuçlar verebilir.

    Ayrıca, biraz tuz eklenerek lapa haline getirilen taze sinirliot lapa kompresleri doğrudan guatrın üstüne yatırılıp tespit edilebilir. Günde 2 kere, 2-3 saatlik lapa kompresleri öncesinde bölgeye yağlı bir bitkisel merhem veya krem sürülmesi, olası deri reaksiyonlarını ve kurumaları önleyebilir.

    Bu tedavilerin uygulanması için doktor onayı alınması doğru olur.

  8. #38

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Böbreküstü Bezleri

    Böbreklerin üst ucunun tepesinde yer alırlar ve çok değişik iki bölümden oluşurlar; kabuk bölümü (korteks) ve iç bölüm (medulla). Hipofiz bezinin salgıladığı hormonlarla uyarılan kabuk bölümü, üç değişik hormon grubu salgılar. Bir hormon grubunun uyarıları sayesinde, sodyumun bedende tutulması ve potasyumun bedenden dışkılanması sağlanır. Yani bu hormon doğrudan, bedenin değişmeyen tuz dengesinin kuruluşuna/sürdürülmesine katılır. İkinci bir hormon grubu, şeker, aminoasitler ve yağ metabolizmalarını düzenler. Bu gruplardaki steroit hormonları, tüm hücrelerde normal bir yenilenme(regenerasyon) ve sağlıklı bir gelişme sürdürülebilmesi için gerekli olan temel maddelerin ve besinlerin kesintisiz biçimde hedeflerine ulaştırılmasını sağlar. Bu hormonlar pek çok bedensel işlevde rol oynar ve iltihaplanmaları bile önlerler. Bu etki, tıpta yapay steroit ilaçlarının kullanımına da açıklık getiriyor. Bu yapay ilaçlar, iltihaplanmalara ve eklem iltihabı gibi hastalıklara karşı çok başarılıdırlar, ama çok önemli yan etkileri vardır. Bu yan etkilerden kaynaklanan hastalıklar, ilaç tedavisinin yan etkilerinden kaynaklanan hastalıkların en kötülerinden sayılabilir. Ancak, hasta özelliklerinin gerektirdiği bazı kaçınılmaz durumlarda, böyle bir ilaçtan kaynaklanabilecek rizikolar göze alınabilir.

    Böbreküstü bezinin kabuk bölümünde üretilen üçüncü hormon grubu (kortikosteroit), erkeklik hormonu (androjen) ve dişilik hormonu (östrojen) ile birleşerek, bir cinsiyet hormonu kimliği oluşturur. Her iki hormon türü erkeklerde de kadınlarda da üretilir ve bunların arasındaki oran farkı, cinslerin arasındaki fiziksel farklılığın oluşmasını sağlar.

    Böbreküstü bezinin iç bölümü, dış bölümden bağımsız çalışarak, adrenalin ve noradrenalin hormonlarını üretir. Bu hormonlar, kavga veya kaçış durumları için gereken ani bedensel tepkileri oluşturur ve desteklerler. Ruhsal şoklar, ağrılar, yüksek dereceli ısılar veya kan şekeri düzeyinin düşmesi gibi stresli durumlarda, böbreküstü bezlerinin iç bölümüne sinirsel uyarılar göndermesi için, ara beyin uyarılır. Bu uyarıya yanıt olarak hemen, adrenalin ve noradrenalin doğrudan kana salgılanır. Bu hormonlar bileşiminin görevi, bedeni olağanüstü davranışlara hazır hale getirmektir; bu görev, solunumun hızlandırılması, kan basıncının yükseltilmesi ve kalp atımının hızlandırılmasıyla başlatılır. Kandaki şeker ve yağ asidi düzeyi de yükseltilerek, hücrelere enerji ulaşımı arttırılır, iç organlara ve deriye daha az kan gönderilerek kasların daha çok kanla beslenip güçlenmesi ve canlılık kazanması sağlanır.

    Bu tepki, stres durumunu yaratan etkenlerden bağımsız olarak oluşur. Ama oluşan tepki sonucunda ortaya çıkan enerjinin mutlaka kullanılarak tüketilmesi gerekir. Bu tepkinin bastırılması durumunda (ki genelde, duygusal nedenlerden kaynaklandıkları için bastırılmaya çalışılır) ortada kalan adrenali beden yadsıyamaz. Dışsal tepki bastırıldığı için, beden zorunlu olarak kendi içine yönelir. Süreklilik gösteren bu durum, güç kaybına yol açar ve büyük olasılıkla bedenin herhangi bir bölgesinde oluşabilecek kronik hastalıklara uygun bir ortam oluşturabilir. Böyle bir oluşum, kan şekeri düzeyindeki artışlar nedeniyle insülin üretimini arttırmak zorunda kalan pankreasta ortaya çıkabilir ve bu durum da diabet hastalığına yatkınlığın bir göstergesi olarak algılanabilir.

    Böbreküstü bezlerinin işlevlerini kusursuz yapabilmelerinin sağlanabilmesi için beslenmeleri ve kendilerini yenileyebilmeleri amacıyla kullanılabilecek şifalı bitkileri tanımak gerekir. Her ne olursa olsun alışılmış ölçülerin üstünde bir stres yaşandığında, böbreküstü bezlerinin desteklenmesi için şifalı bitkilerin yardımına başvurulmalıdır.

    Bitkisel araştırma bulgularına göre pek çok bitki, böbreküstü bezi hormonlarının değişik aşamalarını içermektedir. Bu bitkilerin en önemlileri: Hodan(Borago officinalis), suteresi, karakafesotu yaprağı, ginseng, meyan kökü.

    Stres baskısı altında olan herkes, uzun süreli bir bitki kullanımından yararlanmalıdır. Hodan çayının ve ginseng damlasının uzun süreli kullanımı özellikle önerilir. Yapay (sentetik) steroit hormonu ile tedavi edilen kişilerin, böbreküstü bezlerine yeniden canlılık kazandırılabilmesi için, 3-5 haftalık bir meyan kökü tedavisi uygulamaları yararlı olur. Çok ince kıyılan kökten yarım tatlı kaşığı, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır, 5-6 dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 2 bardak taze demlenmiş çay, öğün aralarında, soğutulmadan içilir. Yeni bir tedavi kürüne başlamak için 1-2 hafta beklenilmesi gerekir.

  9. #39

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Cinsel Sistem

    Bu bölümde ağırlık noktası dişi cinsel sistem olacak, çünkü bu bedensel bölgede pek çok özel rahatsızlık oluşur. İnsan anatomisinin nitelikleri açısından erkek cinsel sistemi, yapısına ve işlevine göre, dişi cinsel sistem gibi karmaşık değildir. Kendine özgü gizleri olan doğum mucizesi dişi bedene aittir; erkek bedeniyle ilişkisi pek azdır. Erkek cinsel sisteminde genellikle prostat bezi ile ilgili problemler görülür ve bu konuya Üriner Sistem bölümünde değineceğiz. Erkek cinsel sisteminde ortaya çıkan enfeksiyonlarda da, dişi cinsel sistemde uygulanan enfeksiyon tedavileri geçerlidir.

    Cinsel sistemin sağlıklı olması ve dengeli bir bütünsellikle çalışabilmesi için, bedenin ve ruhun bir bütün olarak sağlıklı ve dinç olması gerekir. Beslenme yetersizliğinde, adet görme düzensizlikleri ve vajinal akıntılar görülebilir. Eğer yaşam biçimimize karamsarlık hakimse, yeni yaşamlar oluşturmaya hazır olan sistem bu durumdan olumsuz etkilenecektir. Bebeklerin her bakımdan sağlıklı olarak dünyaya gelebilmeleri için gebelik sürecinde kusursuz bir yaşam sürdürülmelidir! Genel sağlık durumunu kontrol et, ama yaşamla olan ilişkilerini de; sevgi dolu ve güçlendirici duygulardan yardım al! Düşüncelerini şöyle bir gözden geçir; olumlu mu düşünüyorsun? Ne tür kitaplar okuyor, hangi filmleri izlemekten zevk alıyorsun, politik amaçların nelerdir? Bedeninin içindeki güç, yalnızca seni çevreleyen güç tarafından etkilenmez, daha çok senin onu kullanım biçiminden etkilenir ve bu daha da önemlidir.

    Dişi Cinsel Sistem İçin Şifalı Bitkiler

    Pek çok şifalı bitki, dişi cinsel sistemi olumlu etkileyebilecek niteliklere sahiptir. Şifalı bitkilerle tedavinin daha iyi anlaşılabilmesi için, bitkileri, öne çıkan iyileştirici özelliklerine göre sınıflandırmak gerekir.
    Dölyatağını güçlendirici bitkiler

    Dölyatağını güçlendirici bu bitkiler, tüm hücreleriyle birlikte sistemi güçlendirip canlandırır ve organik işlevleri desteklerler. Her bitkinin etki biçimi değişik olduğu halde, bu bitkilerin tümü, dişi cinsel sistemi bütünüyle olumlu etkilerler. Arslanpençesi, civanperçemi, çobançantası, ökseotu, sarı kantaron, kediotu kökü, mayıs papatyası, hayıt meyvesi(tohumu), arslankuyruğu, keçisakalı, genel anlamda kullanılan bitkilerdir. Genellikle akut bir rahatsızlık olmasa da cinsel organların güçsüzlüklerinin tüm bedeni olumsuz etkilemelerini önlemek amacıyla kullanılabilirler.

  10. #40

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Adet kanamalarını güçlendirici ilaçlar (Emmenagoga)

    Bu ilaçlar yetersiz kanamaları uyarıcı ve normalleştirici etkiler içerirler. Dölyatağını güçlendirici ilaçların pek çoğu da kanamaları normal düzeye çıkarır ve tüm sistemin dengelenmesinde etkili olurlar. Ama tüm sistemi etkilemeyip ancak sınırlı alanlarda etkili olan bitkiler de vardır. Hele öyleleri vardır ki, yaptıkları doğrudan etkiyle hatta bitkisel kürtajı gerçekleştirebilirler; ama biz bu konuyla ilgilenmeyeceğiz. Daha sonra, gebelik süresince kullanılmaması gereken bitkilerin bir listesini oluşturmaya çalışacağız.

    Adet kanamalarını güçlendirici ilaçların bir listesi: Yavşanotu, arslankuyruğu, civanperçemi, maydanoz, sedefotu, kekik, anason, eğir kökü, biberiye, pelinotu, sarı kantaron.

    Kendisine iyi gelecek bitkiyi bu liste içinde herkesin kendisinin seçmesi ve hatta bazı bitki karışımları oluşturması doğru olur. Ama bitkileri ve bitki karışımlarını yüksek dozda ve sürekli kullanmamak gerekir. Seçimlerinize örnek olabilecek bir bitki karışımı şöyle olabilir: Civapperçemi 2 ölçü, sarı kantaron 1 ölçü, biberiye 1 ölçü, maydanoz 1 ölçü, kediotu kökü 1 ölçü. Bitkiler çok ince kıyılarak ölçülür ve iyice karıştırılır. Yarım veya bir tatlı kaşığı bitki, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır, üstü kapalı olarak 10 dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 1-3 bardak taze demlenmiş çay, aç karnına veya öğün aralarında, soğutulmadan içilir.

    Çay içimi, adet görme tarihinden 5-6 gün önce başlar ve kanama sona erince bırakılır ve bir sonraki adet döneminden önce yine başlanır. Bu yöntemle uygulanacak 4-6 aylık bir tedaviden sonra büyük olasılıkla her şey yoluna girmiş olacaktır.

Sayfa 4/28 İlkİlk 1234567891011121314 ... SonSon

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an Bu Konuyu Gorunteleyen 1 Kullanıcı var. (0 Uye ve 1 Misafir)

Bu Konudaki Etiketler

Yer imleri

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •