Teşekkur Teşekkur:  0
Beğeni Beğeni:  0
Sayfa 4/4 İlkİlk 1234
34 sonuçtan 31 ile 34 arası

Konu: Temel Dini Bilgiler Arşiv....

  1. #31

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    KIBLEYE DÖNMEK

    Soru: İstikbâl-i kıble ne demektir?

    Cevap: Namazı Kâ'beye karşı kılmak demektir.

    Göz sinirlerinin çapraz istikâmeti arasındaki açıklık, Kâ'beye rastlarsa, namaz sahîh olur. Bu açı yaklaşık olarak 45 derecedir.

    Kıble, Kâ'benin binâsı değil, arsasıdır. Ya'nî yerden Arş'a kadar, o boşluk kıbledir. Bunun için uçakta da, bu cihete doğru kılınır.

    Her yerin bir kıble istikâmeti vardır. O yerden bu açı kadar o istikâmete dönülürse kıbleye dönülmüş olur.

    Vâsıtada namaz kılmak

    Soru: Vâsıtalarda namaz nasıl kılınır?

    Cevap: Hastalık ve düşman, hırsız korkusu veya yanlış bulmak ile, kıbleden ayrılmak câizdir. Yolcuların trende ve vapurda kıbleye dönmeleri farzdır. Bu sebeple misâfir, vapurda ve trende, farz namaza, kıbleye karşı durup, secde yeri yanına pusula koymalı. Vapur ve tren döndükçe, kendisi kıbleye karşı dönmelidir. Yâhud başka birisi, sağa sola döndürmelidir. Namazda göğsü kıbleden ayrılırsa, namazı bozulur. Çünkü, vapur, tren, ev gibidir. Hayvan gibi değildir.

    Otobüste, trende, dalgalı denizde kıbleye dönemiyenlerin, farz namaz kılmaları câiz olmıyacağından, bunlar, yolda oldukları müddetçe şâfi'î veya Mâlikî mezheblerinden birini taklîd ederek, öğle ile ikindiyi ve akşam ile yatsıyı cem' edebilir, beraber kılabilirler.

    Bunun için yola çıktıktan sonra, gündüz bir yerde durduğu zaman, öğle vaktinde öğleyi kılınca, hemen ikindiyi de kılmalı, gece durulduğu zaman, yatsı vaktinde akşamı ve sonra yatsıyı bir arada kılmalı ve bu dört namaza niyet ederken (Şâfi'î veya Mâlikî mezhebini taklîd ederek edâ ediyorum) diye niyet etmelidir.

    Kıblenin tesbiti

    Soru: Kıbleyi bilmiyen ne yapar?

    Cevap: Ramazan-ı Şerîfin başlamasını hesâbla, takvîm ile önceden anlamak câiz olmaz ise de, kıbleyi hesâb ile, kutup yıldızı, pusula ile bulmak câizdir. Çünkü hesâb ve âlet ile, tamam bulunmasa da, çok zan elde edilir. Kıble ve namaz vakitleri, fazla zan ile kabûl olur.

    Mihrâb bulunmıyan, hesâb, yıldız gibi şeylerle de anlaşılamıyan yerlerde, kıbleyi bilen, sâlih müslümanlara sormak lâzımdır. Kâfire, fâsıka ve çocuklara sorulmaz.

    Bir kimse, kıbleyi araştırır. Karâr verdiği cihete doğru kılar. Sonradan, yanlış olduğunu anlarsa, namazı iâde etmez.

    Kıble cihetini bilmiyen kimse, mihrâba bakmadan, bilene sormadan, kendi araştırmadan kılarsa, kıbleye rastlamış olsa bile, namazı kabûl olmaz. Fakat, rastlamış olduğunu, namazdan sonra öğrenirse kabûl olur...

  2. #32

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    NAMAZ VAKİTLERİ

    Soru: Kaç vakit namaz farz kılınmıştır?

    Cevap: Hergün beş defa namaz kılınması emrolundu. Bu beş vakit namazın şartlarından biri de vaktin girmiş olmasıdır.

    Hadîs-i Şerîfte buyuruldu ki:

    (Cebrâîl aleyhisselâm Kâ'be kapısı yanında iki gün bana imâm oldu. İkimiz, fecir doğarken sabah namazını, güneş tepeden ayrılırken öğleyi, herşeyin gölgesi kendi boyu kadar uzayınca ikindiyi, güneş batarken [üst kenarı kaybolunca] akşamı ve şafak kararınca yatsıyı kıldık. İkinci günü de, sabah namazını, hava aydınlanınca; öğleyi, herşeyin gölgesi kendi boyunun iki katı uzayınca; ikindiyi, bundan hemen sonra, akşamı oruç bozulduğu zaman, yatsıyı gecenin üçte biri olunca kıldık. Sonra, bana, "senin ve geçmiş peygamberlerin namaz vakitleri budur. Ümmetin, beş vakit namazın herbirini, bu kıldığımız iki vaktin arasında kılsınlar" dedi.)

    Başlangıç ve bitiş vakitleri

    Soru: Namazların başlangıç ve bitiş vakitleri nasıldır?

    Cevap: Beş vakit namazın başlangıç ve bitiş vakitleri şöyledir:

    Sabah namazının vakti: Fecrin doğmasından, ya'nî doğuda beyazlık başlamasından itibâren başlar, güneş doğuncaya kadar devam eder.

    Öğle namazının vakti: Gölgeler kısalıp, uzamaya başladığı zamandan itibâren başlar ve gölge bir misli veya iki misli uzayıncaya kadar devam eder. Birinci kavil iki imâma, ya'nî İmâm-ı Ebû Yûsüf ile İmâm-ı Muhammed'e göre, ikincisi ise, İmâm-ı a'zam Ebû Hanîfe'ye göredir.

    İkindi namazının vakti: Öğle vakti bitince başlar, akşama kadar devam eder. Bu da:

    1- İmâm-ı Ebû Yûsüf ve İmâm-ı Muhammed'e göre, gölge kendisini meydana getiren cisim kadar uzarsa başlar ve güneş kayboluncaya kadar devam eder.

    2- İmâm-ı a'zam Ebû Hanîfe'ye göre ise; gölge kendisini meydana getiren cismin iki misli olunca başlar, güneş kayboluncaya kadar devam eder.

    Akşam namazının vakti: Güneş kaybolduktan sonra başlayıp, kırmızılık kayboluncaya kadar devam eder.

    Yatsı namazının vakti: Akşam namazı vaktinin çıkmasından itibaren başlar, fecrin ağarmasına kadar devam eder. İmâm-ı a'zam Ebû Hanîfe'ye göre, yatsının vakti, gökteki beyazlık kaybolunca başlar. Yatsı namazını özürsüz, gece yarısından sonraya bırakmak mekrûhtur.

    Müstehab vakitler

    Soru: Beş vakit namazın kılınması en uygun olan vakitler nedir?

    Cevap: Sabah namazını, cemâ'atle kılmak için her mevsimde ortalık aydınlanınca kılmak müstehabdır. Yalnız kılmak mecburiyetinde kalanlar, sabah vakti girer girmez kılmalıdır!

    Öğle namazını, cemâ'at ile yazın sıcakta geç, kış günleri ise, erken kılmak müstehabdır.

    İkindi namazını, vakit girer girmez kılmak iyi olur.

    Akşam namazını, her zaman erken kılmak müstehabdır.

    Yatsı namazını, Şer'î gecenin, ya'nî gurûbdan, güneşin batışından fecre kadar olan zamanın, üçte biri oluncaya kadar geç kılmak müstehabdır. Gecenin yarısından sonraya bırakmak tahrîmen mekrûhtur.

    Bu geciktirmeler, hep cemâ'at ile kılanlar içindir. Evinde yalnız kılan, her namazı vakti girer girmez kılmalıdır.

    Mekrûh vakitler

    Soru: Namaz kılması mekrûh olan vakitler hangileridir?

    Cevap: Namaz kılması tahrîmen mekrûh, ya'nî harâm olan vakitler üçtür. Bu üç vakitte başlanan farzlar sahîh olmaz. Bu üç vakit, güneş doğarken, batarken ve güneş tepede olduğu vakittir. Bu üç vakitte, cenâze namazı, secde-i tilâvet ve secde-i sehiv de câiz değildir. Fakat, ikindi namazını kılmamış ise, güneş batıncaya kadar da kılmak lâzımdır.

    Yalnız nâfile kılmak mekrûh olan iki vakit vardır. Sabah namazının farzını kıldıktan sonra, güneş doğuncaya kadar. İkindi farzını kıldıktan sonra, akşama kadar. Akşamın farzından önce de nâfile kılmak mekrûhtur.

    Kutuplarda namaz

    Soru: Namaz vakitlerinin ba'zılarının olmadığı yerlerde, meselâ kutuplarda namaz nasıl kılınır?

    Cevap: Her memleketin namaz vakti, o memleketin Ekvatordan uzaklığı ve mevsimlere göre değişir:

    67 dereceden geçen kuzey kutup dairesinin kuzeyinde bulunan soğuk memleketlerde, güneşin meyli çok olduğu zamanlarda, şafak kaybolmadan fecir başlar. Bunun için Baltık Denizinin kuzey ucunda, yazın gece olmayıp, yatsı ve sabah namazlarının vakti başlamaz.

    Hanefî mezhebinde vakit, namazın şartı değil, sebebidir. Sebep bulunmazsa, namaz farz olmaz. Fakat ba'zı âlimlere göre ise, arz dereceleri bunlara yakın olan yerlerdeki vakitlerinde kılmak farz olur. Ya'nî bu iki namaz vaktinin başlamadığı zamanlarda, vakitlerinin başladığı en son günün vakitlerinde kılmak iyi olur.

    Namazı vaktinde kılmak

    Soru: Bir namazı vaktinden önce kılmak câiz olur mu?

    Cevap: Bir namaz, vakti gelmeden önce meselâ beş dakika önce kılınırsa, sahîh olmaz. Hem de, büyük günâh olur.

    Namazın sahîh olması için, vaktinde kılmak lâzım olduğu gibi, vaktinde kıldığını bilmek, şüphe etmemek de farzdır. Hadîs-i Şerîfte, (Namaz vakitlerinin bir evveli vardır. Bir de sonu vardır) buyuruldu.

    Sabah namazı kılarken, güneş doğmaya başlarsa, bu namaz sahîh, geçerli olmaz. Sadece ikindiyi kılarken güneş batarsa, bu namaz sahîh olur.

    Ba'zı mezheplerde ba'zı hâllerde namazlar, öğle ile ikindi, akşam ile yatsı, cem' ya'nî birleştirilebiliyor. Hanefî mezhebinde, yalnız Arafât meydanında ve Müzdelife'de hacıların iki namazı cem' etmeleri lâzımdır.

    Başka mezhebi taklid

    Hanbelî mezhebinde, yolculukta, hastalıkta, abdesti bozan özürlerde, abdest ve teyemmüm için meşakkat çekenlerde, a'mâ ve yer altında çalışan gibi, namaz vaktini anlamaktan âciz olanın ve canından, malından ve nâmûsundan korkanın ve geçimine zarar gelecek olanın, iki namazı cem' etmeleri, birlikte kılmaları câiz olur.

    Namazı kılmak için işlerinden ayrılmaları mümkün olmıyanların, bu namazlarını kazâya bırakmaları, Hanefî mezhebinde câiz değildir.

    Bunların, yalnız böyle günlerde, Hanbelî mezhebini taklîd ederek, kılmaları câiz olur. Çünkü, Hanbelî mezhebinde, mukîm olan kimse de sıkıntı olduğunda namazları birleştirebilir.

    Farz ve müfsitler

    Yolculukta meşakkat, sıkıntı olduğunda ise, Hanefîler, Mâlikî veya Şâfiî mezhebini taklîd ederek namazları cem' edebilirler. Çünkü Mâlikî'de ve Şafiî'de seferde cem' etmek câizdir.

    Namazları birleştirerek kılarken öğleyi ikindiden ve akşamı yatsıdan önce kılmak, birinci namaza dururken, cem' etmeyi niyet etmek, birinci namazı kıldıktan hemen sonra ikincisini kılmak ve taklîd ettiği mezhebin abdest, gusül ve namazdaki farzlarına ve müfsidlerine uymak lâzımdır....

  3. #33

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    EZÂN VE İKÂMET

    Soru: Ezân okumanın hükmü nedir?

    Cevap: Erkeklerin ezân okuması sünnet-i müekkededir. Kadınların ezân ve ikâmet okuması mekrûhtur. Çünkü, seslerini yükseltmeleri câiz değildir.

    Vitir, bayram, terâvîh ve cenâze namazları için ezân ve ikâmet okunmaz.

    Ezânı vaktinden önce okumak sahîh değildir ve büyük günâhtır. Vakit girmeden önce okunan ezân ve ikâmet, vakit girince tekrâr okunur.

    Soru: İkâmet nedir?

    Cevap: Erkeklerin farz namaza başlamadan önce okuması sünnet olan, ezâna benzer sözlere ikâmet veya kâmet denir. Ezândan farkı fazla olarak Hayye alel felâh'tan sonra iki defa namaz başladı ma'nâsına olan Kad kâmet-is-salâtü denir.

    Ezan yüksekte okunur

    İkâmet, ezândan daha efdaldir. Ezân ve ikâmet, kıbleye karşı okunur. Ezânı erkeklerin, mescidin dışında yüksek yere çıkıp okumaları müekked sünnettir. Müezzin yüksek sesle okuyarak, komşulara duyurması lâzımdır. Fazla bağırması câiz değildir. Ekber derken son harfi cezm ederek durulur veya üstün okunarak vasl edilir. Ötre okumaz.

    "Hayye ales-salât" derken yüzünü sağa ve felâh derken sola çevirmesi sünnettir. Ayakları ve göğsü kıbleden ayırmaz. Parmakları kulaklarına koyar. Ezânı oturarak okumak tahrîmen mekrûhtur. Okurken konuşulmaz ve selâma cevap verilmez. Konuşursa, her ikisi de tekrar okunur.

    Evinde kazâ kılan, şâhidleri çoğaltmak için, ezân ve ikâmeti, odada işitilecek kadar, yüksek sesle kıbleye karşı okur.

    Kimler ezân okur?

    Soru: Ezânı kimler okuyabilir?

    Cevap: Ezânın sahîh olması için, müezzin, müslüman ve akıllı olmalı ve namaz vakitlerini bilmeli ve sözüne inanılan âdil bir kimse olmalıdır.

    Akıllı çocuğun, a'mânın, vakitleri ve ezân okumasını bilen câhil köylünün ezân okuması câizdir, mekrûh olmaz. Kadının, fâsığın, aklı ermiyen çocuğun ezân okumaları ve oturarak ezân okumak tahrîmen mekrûhtur.

    Hangi hâllerde ezân okunur
    Soru: Hangi hâllerde ezân ve ikâmet okunur?

    Cevap: Aşağıdaki hâllerde ezân ve ikâmet okunur:

    1- Kırda, yalnız veya cemâ'at ile farz kılarken, erkeklerin ezânı ve ikâmeti yüksek sesle okumaları sünnettir. Birkaç kazâyı bir arada kılan, ezân ve ikâmet okur. Sonraki kazâları kılarken, hepsine ikâmet okur, ezân okumasa da olur.

    2- Evinde yalnız veya cemâ'at ile vakit namazı kılan, ezân ve ikâmet okumaz. Çünkü, câmi'de okunan ezân ve ikâmet evlerde de okunmuş sayılır. Fakat, okumaları iyi olur. Müezzinin sesini evden duymak şart değildir. Câmi'de ezân okunmazsa veya şartlarına uygun okunmaz ise, evde yalnız kılan ezân ve ikâmet okur.

    3- Misâfir olanlar, kendi aralarındaki cemâ'at ile de, yalnız kılarken de, ezân ve ikâmet okur. Seferî olan kimse, bir evde yalnız kılarken de, ezân ve ikâmet okur. Çünkü, câmi'de okunan, onun namazı için sayılmaz. Seferî olanlardan ba'zısı, evde ezân okursa, sonra kılanlar okumaz.

    Ezân ve kâmet

    Soru: Cemâ'ati belli olan mahalle câmilerinde ezân ve ikâmet tekrar okunur mu?

    Cevap: Mahalle câmi'inde ve cemâ'ati belli kimseler olan her câmi'de, vakit namazı, cemâ'at ile kılındıktan sonra, yalnız kılan kimse, ezân ve ikâmet okumaz. Böyle câmi'lerde, vakit namazları, imâm mihrâbda olarak, cemâ'at ile kılındıktan sonra, tekrâr cemâ'atler yapılabilir. Sonraki cemâ'atlerde de, imâm mihrâbda bulunursa, ezân ve ikâmet okunmaz. İmâmları mihrâbda durmazsa, ezânı ve ikâmeti, cemâ'at duyacak kadar yavaş sesle okurlar.

    Yollarda bulunan veya imâmı ve müezzini bulunmıyan ve cemâ'ati belli kimseler olmıyan câmi'lerde, çeşitli zamanlarda gelenler, bir vaktin namazı için, çeşitli cemâ'atler yaparlar. Her cemâ'at için, ezân ve ikâmet okunur. Böyle câmi'de, yalnız kılan da, ezân ve ikâmeti kendi işiteceği kadar yavaş sesle okur.

    Ezâna saygı

    Soru: Ezânı işiten kimse ne yapar?

    Cevap: Sünnete uygun olarak okunan ezânı duyan kimse, işittiğini yavaşça söylemesi sünnettir. (Hayye alâ)larda bunları söylemeyip (Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh) der. Ezândan sonra, salevât getirilir. Sonra ezân duâsı okunur. İkâmette böyle yapılmaz.

    Ezânı işiten erkeklerin işini bırakıp, cemâ'ate gitmesi vâcibdir. Evinde âilesiyle de cemâ'at yapabilir. Fakat, câmi'de sâlih imâm varsa câmi'e gitmelidir!

    Ezân sünnete uygun okunmuyorsa, meselâ ba'zı kelimeleri değiştirilmiş ise ve ba'zı yerinde tegannî ederek ya'nî musikîye uydurarak okuyorsa veya ezân sesi, teyp ve benzeri âletlerden geliyorsa, bunu işiten, hiçbir parçasını tekrar etmez. Fakat, hürmetsizlik de edilmez.

    İkâmet okunurken câmiye giren kimse, oturur, ayakta beklemez.

    --------------------------------------------------------------------------------

    NAMAZ NASIL KILINIR?

    Soru: İki rek'atlık bir namaz nasıl kılınır?

    Cevap: İki rek'atlık sabah namazının farzını veya sünnetini kılabilmek için, kalbden niyet edilir. Meselâ, "Niyet ettim Allah rızâsı için sabah namazının farzını kılmaya" denir. Eller kulaklara kaldırılıp, (Allahü ekber) diyerek tekbîr getirilip eller göbek altına başlanır. Sonra, Sübhâneke okunur ve E'ûzü Besmele çekilerek Fâtiha,arkasından da zamm-ı sûre okunur.

    Kırâatten, ya'nî okumadan sonra, Allahü ekber diyerek rükü'a gidilir. Üç kere (Sübhâne rabbiyel azîm) denir. Rükü'dan kalkarken, (Semi'allahü limen hamideh) ve doğrulduktan sonra, (Rabbenâ lekelhamd) denir. Sonra secdeye gidilir. Secdede de üç defa, (Sübhâne rabbiyel a'lâ) denir. Her rek'atte iki secde yapılır. Birinci secdeden kalktıktan sonra bir miktar durulur, sonra ikinci secdeye gidilir.

    Ayağa kalkınca, ikinci rek'atta Besmele çekilerek Fâtiha ve bir zamm-y sûre okunur. Bundan sonra, birinci rek'attaki gibi, rükü' ve secdeler yapılır ve oturulur. Ettehiyyatü, salli, bârik ve Rabbenâ... okunarak selâm verilir. Böylece iki rek'at kılınmış olur.

    Dört rek'atli sünnetin kılınışı

    Dört rek'atli sünnet namazlardan öğlenin ilk sünneti müekked sünnettir. Üçüncü ve dördüncü rek'atlerinde kıyâmda iken, Fâtiha sûresinden sonra, zamm-ı sûre de okunur. İlk oturuşta da Ettehiyyâtü okunur.

    İkindi ve yatsının farzından önce kılınan dört rek'at ise gayrı müekked sünnet olup, ilk oturuşta Ettehiyyâtüden sonra Allahümme salli ve bârik de okunur. Üçüncü rek'ate kalkınca Sübhâneke ile başlanır.

    Üç rek'atlık akşam namazında ise, ilk iki rek'ati iki rek'atlık namaz gibi kılınır. Üçüncü rek'ate kalkınca, yalnız Fâtiha okunur. Rükü ve secdeler yapılır ve oturulup diğer duâlar okunarak selâm verilir.

    Kunut duâsını bilmeyen

    Yatsı namazından sonra kılınan vitir namazının üçüncü rek'atinde ayakta iken, zamm-ı sûreden sonra rükü'a gidilmeyip, eller kulaklara kaldırılarak tekbîr alınır. Eller başlanır ve Kunût duâları okunduktan sonra rükü' ve secdeler yapılarak oturulur ve namaz tamamlanır. Kunût duâsını bilmiyen, öğreninceye kadar, onun yerine üç kere istigfâr okur. Meselâ, (Allahümmagfirli) veya (Rabbenâ âtina...) yı sonuna kadar okur.

    Namazda az da olsa iyi bilinen sûre ve duâları okumalıdır. Namaza yeni başlıyan, önce kısa sûreleri ezberleyip diğerlerini öğrenene kadar bunlarla kılar. Meselâ, sadece Fatihâ, innâ a'tayna ve Kulhüvallahü ile ettehyiyâtü'yü ezberleyen bunlarla namazını kılabilir. Çok sûre bilmiyorum diye namaz terk edilmemelidir.

    Namazın hükmü

    Soru: Namaz kılmanın hükmü nedir?

    Cevap: Namaz kılmak, îmânın şartı değil ise de, namazın farz olduğuna inanmak, îmânın şartıdır.

    Mükellef ya'nî âkıl ve bâlig olan her müslümanın, hergün beş vakit namazı kılması farz-ı ayndır.

    Farz olduğu, Kur'ân-ı kerîmde ve hadîs-i şerîflerde, açıkça bildirilmiştir. Namaz kılmamak çok büyük günâhtır.

    Yedi yaşındaki çocuğa, namaz kılmasını emretmek, on yaşında kılmaz ise, el ile dövmek lâzımdır.

    Çocuklara, başka ibâdetleri de öğretmek ve yapmaya alıştırmak, günâhlardan sakındırmak lâzımdır.

    Namaza niyet

    Soru: Namaza niyet nasıl yapılır?

    Cevap: Namazın şartlarından biri de niyet etmektir. Niyet iftitâh tekbîri söylerken edilir. Daha önce de edilebilir.

    Cemâ'at ile namaz kılmak için niyet edip evinden çıkan kimse, ayrıca niyet etmeden hemen imâma uysa, câiz olur. Fakat yolda, namazı bozan şeylerden birini yapmamak lâzımdır. İftitâh tekbîrinden sonra edilen niyet, sahîh olmaz.

    Namaza niyet etmek demek, namazın ismini, vaktini, kıbleyi, imâma uymayı irâde etmek, kalbinden geçirip, kılmayı tercîh etmek demektir. Yalnız ilim, ya'nî ne yapacağını bilmek niyet olmaz.

    Dil ile niyet

    İbâdetler yapılırken, yalnız ağız ile söylemeye niyet denmez. Kalb ile niyet edilmezse, dört mezhebde de namaz sahîh olmaz.

    Kalb ile niyet edenin, şüpheden, vesveseden kurtulmak için, söz ile de niyet etmesi câiz olur.

    Farzlarda ve vâciblerde niyet ederken, hangi farz ve hangi vâcib olduğunu bilmek lâzımdır.

    Bayram ve vitir namazlarını kılarken, bunların vâcib olduklarını ve isimlerini düşünmek lâzımdır. Rek'at sayısını niyet lâzım değildir.

    Sünnet kılarken namaza niyet etmek kâfîdir. Cenâze namazına, Allahü teâlâ için namaza, meyyit için duâya diye niyet edilir.

    İmâmın niyeti

    İmâmın, erkeklere imâm olmaya niyet etmesi lâzım değildir. Fakat, cemâ'at ile kılmak sevâbına kavuşamaz. İmâm olmaya niyet ederse, bu sevâba da kavuşur. Yalnız kılan kimseye, sonra başkasının gelip uyması câizdir.

    Cemâ'atin uydum hâzır olan imâma diye de, niyet etmesi lâzımdır. Cemâ'atin imâmı tanıması, bilmesi şart değildir. İmâm tekbîr söylerken, ona uymaya niyet etmeli ve hemen namaza durmalıdır.

    İmâm, yerinde durunca, ona uymaya niyet edip, namaza berâber başlamak da iyidir.

    İmâmIn, kadınlara imâm olmaya niyet etmesi lâzımdır. Niyet etmezse, erkeklerin namazı sahîh olur, kadınlarınki sahîh olmaz.

    İftitâh tekbiri

    Soru: İftitâh tekbîri nedir?

    Cevap: Namazın şartlarından biri de tahrîme ya'nî iftitâh tekbîridir: Bu tekbîr namaza başlarken, "Allahü ekber" demek olup, farzdır. Namaz içindeki tekbîrler ise sünnettir. Başka kelime söylemekle olmaz. Bu iftitâh tekbîri, namazın şartlarındandır. Rükün değildir.

    Namaza başlarken, erkekler iki eli kaldırır. Baş parmak uçları kulak yumuşağına değer. Avuç içleri kıbleye döndürülmüş olmalıdır. Eller, kulaktan ayrılırken Allahü ekber demeye başlanıp, göbek altına başlarken bitirilir.

    Kadınlar, iki ellerini, omuz hizâsına kaldırır ve iftitâh tekbîrini getirir. Sonra, sağ eli, sol elin üstünde olarak, göğüse kor. Bilek kavramazlar.

    Kadının namazı

    Soru: Kadının, erkeğe göre, namazda farklı olduğu yerler nelerdir?

    Cevap: Kadın, namaza dururken, ellerini, kulaklara değil, omuzlarına kadar kaldırır.

    Ellerini kol ağzından dışarı çıkarmaz. Sağ el parmaklarını sol bilek üzerine halka yapmaz. Sağ avucu, sol el üzerinde olarak göğüs üstüne kor. Rükü'a eğilirken ayaklarını birleştirmez.

    Rükü'da az eğilir, belini başı ile düz tutmaz, dizlerini büker. Ellerini dizleri üstüne kor, dizlerini kavramaz ve parmaklarını açmaz.

    Secdede kollarını, karnına yakın olarak yere serer. Karnını uyluklarına bitiştirir.

    Teşehhüdde, ayaklarını sağa çıkararak yere oturur. Parmakları birbirine yapışık olur.

    Duâ ederken ellerini ileri uzatmaz, yüzüne karşı eğik tutar.

    Sabah namazını geç kılması müstehab değildir. Vakit girer girmez kılmaları iyi olur.

    Namazlarda yüksek sesle okumaz. Kurban bayramında farz namazlardan sonra teşrîk tekbîrini sessiz okur.

    Kıyâm

    Soru: Kıyâm nedir?

    Cevap: Kıyâm, ayakta durmak demek olup, namazın beş rüknünden birincisidir.

    Sağlam bir kimsenin gemide, trende, hareket hâlinde, farzları oturarak kılması, İmâm-ı a'zama göre câizdir. İmâm ise, özürsüz câiz görmedi. Fetvâ da böyledir.

    Ayakta iken, iki ayak birbirinden dört parmak eni kadar açık olmalıdır. Ayakta duramıyan hasta, ayakta başı dönen, başı, dişi, gözü veya başka yeri çok ağrıyan, idrâr, yel kaçıran, yarası akan, ayakta düşman korkusu, malın çalınmak tehlikesi olan, ayakta kılınca orucu veya okuması bozulacak veya avret yeri açılacak olan kimseler, oturarak kılar.

    Sandalyede oturarak namaz kılınmaz. Bu şekilde namaz kılmak hıristiyanlara benzemek olur. Hıristiyanlar, kilisede sandalyede oturarak âyin yaparlar. Ayrıca, sandalyede oturmak için zarûret yoktur.

    Sandalyede namaz

    Sandalyede oturarak namaz kılabilen, yerde oturarak da namaz kılabilir. Hasta veya ayakta duramıyan, rahat durabileceği şekilde oturur, namazını böyle kılar. Oturamıyan, yatarak kılar. Yatarken, başın altına yastık koyup başı kıbleye çevirmelidir. Veya kıbleye karşı sağ veya sol yanı üzerine yatar. Rükü ve secdeleri îmâ ile kılar.

    Her halükârda namaz kılmamız şartır. Kişinin şuuru yerinde ise, en azından başı hareket edebiliyorsa namazını kılmak zorundadır. Ba'zıları îmâyı göz ile olur zannediyor. Göz ile namaz kılınmaz. Mutlaka boyun veya beden hareketi lâzımdır. Az veya çok, hareket etmeden namaz olmaz.

    Kıraât

    Soru: Kırâat nedir?

    Cevap: Kırâat, okumak demektir. Namazın farz olan beş rüknünden biridir.

    Kendi kulakları işitecek kadar sesli okumaya, hafif okumak denir. Namaz kılanın kendi işitecek kadar sesli okuması şarttır. Yanında olan kimselerin de işitecekleri kadar sesli okumaya, cehrî ya'nî yüksek sesle okumak denir.

    Sünnetlerin ve vitrin her rek'atinde ve farzların ilk iki rek'atinde, ayakta, Kur'ân-ı kerîmden bir âyet okumak farzdır. Kısa sûre okumak daha sevâbdır. Buralarda, kırâat olarak Fâtiha okumak ve Fâtiha'dan başka bir de, sûre veya üç âyet okumak, vâcibdir.

    Farzlarda Fâtihayı ve sûreyi ilk iki rek'atte okumak ve ayrıca Fâtiha'yı sûreden önce okumak vâcibdir. Fâtihayı sünnetlerin her rek'atinde bir defa okumak da vâcibdir. Bu beş vâcibden biri unutulursa, secde-i sehv yapmak lâzım gelir.

    Sırayla okumak vâcibdir

    İmâmın, birinci rek'atte, ikinci rek'atte okuduğunun iki misli uzun okuması sünnettir. Yalnız kılan, her rek'atte aynı miktarda okuyabilir. Her namazda, ikinci rek'atte, birinciden üç âyet uzun okumak mekrûhtur.

    Birinci rek'atte okuduğunu, ikinci rek'atte de okumak tenzîhen mekrûhtur. Birincide Kul'e'ûzü bi-Rabbin-nâs okursa, ikincide tekrar okur.

    İkincide, birincideki âyetin devamını okumak efdaldir, daha iyidir. İkincide, birinci rek'atte okuduğundan sonraki bir kısa sûreyi atlıyarak, daha sonrakini okumak mekrûhtur.

    İkincide, birincide okuduğundan önceki âyetleri veya sûreleri okumak mekrûhtur. Kur'ân-ı kerîmi mushaftaki sıra ile okumak, her zaman vâcibdir.

    Rükü

    Soru: Rükü' nedir?

    Cevap: Namazın farz olan beş rüknünden biridir. Rükü'da, en az, üç kere (Sübhâne rabbiyel-azîm) denir. Rükü'da, bacaklar ve kollar dik tutulur. Sırt ve baş düz tutulur. Rükü'dan kalkarken, (Semi'allahü limen hamideh) denir. Cemâ'at bunu söylemez. Bunun arkasından, yalnız kılan ve cemâ'at, hemen (Rabbenâ lekel-hamd) der ve dik durulur ve (Allahü ekber) diyerek secdeye varılır.

    Secde

    Soru: Secde nedir ve nasıl yapılır?

    Cevap: Namazın farz olan beş rüknünden biri olup, rükü'dan doğrulduktan sonra, Allahü ekber denilerek alnı, burnu, el ayalarını, dizleri ve ayak parmaklarını yere koymaktır.

    Secdede el parmakları, birbirine bitişik, kıbleye karşı, kulaklar hizâsında, baş iki el arasında olmalıdır. Alnı temiz yere koymak farz olup, burnu da beraber koymak vâcibdir.

    Secdede en az üç kere, (Sübhâne rabbiyel-a'lâ) denir.

    Ka'de-i ahire

    Soru: Ka'de-i ahîre nedir?

    Cevap: Namazın farz olan beş rüknünden sonuncusu olup, son rek'atte, ettehiyyâtü okuyacak kadar oturmak demektir.

    Son oturuşta Ettehiyyâtüyü okumak vâcib, salli-bârik ve Rabbenâ duâlarını okumak sünnettir. Bunlar okunduktan sonra selâm verilir.

    Farzdan sonra, hemen son sünnete kalkmak, arada birşey okumamak sünnettir. Peygamberimiz farzı kılınca, Allahümme entesselâm ve minkesselâm tebârekte yâ zelcelâli velikrâm diyecek kadar oturup, fazla oturmaz, hemen son sünneti kılardı. Âyet-el-kürsî ile tesbîhleri, farzla sünnet arasında okumazdı. Bunları, son sünnetten sonra okumak, farzdan sonra okumak sevâbını hâsıl eder.

    Farzdan önceki sünnetler de, böyle olup, farz ile sünnet arasında birşey okunursa, namazın sevâbı azalır.

    Namazdan sonra duâ

    Soru: Namazdan sonra duâ nasıl yapılır?

    Cevap: Selâm verince üç defa (Estagfirullah) denir. Hadîs-i Şerîfte, (Her namazdan sonra, üç kerre, Estagfirullahel'azîm ellezî lâ ilâhe illâ hüv el-hayyel-kayyûme ve etûbü ileyh okuyanın, bütün günâhları affolur) buyuruldu. Bunları yüksek sesle okumak bid'attir.

    İstigfârdan sonra, Âyet-el-kürsî ve tesbîhleri okumak ve duâ etmek de müstehabdır. Hadîs-i Şerîfte, (Beş vakit farz namazdan sonra yapılan duâ kabûl olur) buyuruldu

    Duâ, uyanık kalb ile ve sessiz yapılmalıdır. Duâyı yalnız namazlardan sonra veya belli zamanlarda yapmak ve belli şeyleri ezberleyip, şiir okur gibi duâ etmek mekrûhtur.

    Duâya Allahü teâlâya hamd ve senâ ve Peygamber efendimize salevât ile başlamak ve duâ bitince, Sübhâne Rabbike âyetini okumak ve avuçları yüze sürmek sünnettir.

    Cemâ'atin imâm ile birlikte, sessizce duâ etmeleri efdaldir, iyidir. Ayrı ayrı duâ yapmaları ve duâ etmeden kalkıp gitmeleri de câizdir.

    Duâdan sonra

    Duâdan sonra, onbir İhlâs ve bir kerre iki Kul-e'ûzü okunur. Bundan sonra 67 kere de yalnız (Estagfirullah), sonra on kere (Sübhânallah ve bîhamdihi sübhânallahil'azîm), en sonra da (Sübhâne Rabbike....) âyeti okunur.

    Cenâze olduğu zaman, tesbîhleri terk etmemelidir. Cemâ'atin bunları okumalarına mâni' olanlar, Cehennemde şiddetli azâb görecekleri bildirilenlerin arasında bulunmaktan, çok korkmalıdırlar....

  4. #34

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    YOLCULUKTA NAMAZ

    Soru: Seferî kime denir? Bir kimse ne zaman seferî olur?

    Cevap: Seferî olana, yolcuya misâfir denir. 3 günlük yere gitmek niyeti ile yola çıkan kimse, konakladığı bir yerden 3 günlük yola gitmeye niyet ederek ayrılırsa, gideceği yolun iki tarafındaki evlerin hizâsından ayrılınca misâfir olur.

    Niyet etmez ise, bütün dünyayı dolağsa bile, misâfir olmaz. Düşmanı arayan askerlerin hâli böyledir. Fakat, geri dönüşte misâfir olur.

    İki günlük uzaklykta olan bir yere gitmeye niyet eden kimse, yolda iken veya o yere varınca, iki günlük yere daha gitmeye niyet etse, o dört günlük yere giderken misâfir olmaz.

    Seferîliğin başlaması

    Büyük şehirlerde kenar evler kalmamıştır. Bu bakımdan kasabaya veya şehire yakın mezarlık, fabrika, okul ve kışla ve kasabadakilerin harman yerleri, eğlence yerleri şehirden sayılır. Ya'nî, buralary geçince seferîlik başlar.

    İstanbul'da, Fâtih'ten otobüs ile sefere çıkan, bugün için, Edirnekapı kabristânını geçince, Aksaray'dan çıkan, Topkapı kabristânını, sâhil yolundan ise, Yedikule kapısını geçince, Üsküdar'dan çıkan, Selimiye kışlası ile Karaca Ahmed kabristânı arasından geçince, İstanbul'da Rumeli sâhilinde oturanlardan Anadolu'da 104 kilometreye gitmeye niyet edenler, boğazın karşı sâhiline geçince seferî olurlar.

    Seferilik mesâfesi

    Soru: Üç günlük mesâfe ne kadardır?

    Cevap: Âlimlerin çoğunluğu, üç günlük yolu, 18 fersâh olarak bildirdiler. Bu da yaklaşık yüzdört [103,680] kilometre olmaktadır. Sefer mesâfesinin, tam bu kadar kilometre olması şart değildir. Meşhûr olan veya zann-ı gâlib ile anlaşılan mesâfe kâfîdir.

    Mâlikide seferilik müddeti

    Soru: Şâfiî ve Mâlikî'de sefer mesâfesi ve müddeti ne kadardır?

    Cevap: Mâlikî, Şâfiî ve Hanbelî'de, 80,640 kilometre mesâfeye gidip, giriş ve çıkış günleri hariç, 4 günden az kalan seferî olur. 4 veya daha fazla gün kalan mukîm olur. Sefere çıkan kimse, sabah ezânları okunurken bir şehire girse, o gün sayılmaz.

    Ezânlar okunurken o şehirden çıksa çıktığı gün de sayılmaz. 3 gün kalınca 3 sabah namazı kılar, bir girişte, bir de çıkışta sabah namazı kılInmış olur ki, hepsi 5 sabah namazı eder. Demek ki, 3 sabah namazı değil, en fazla 5 sabah namazı kılan bile seferî oluyor, mukîm olmuyor. Şer'î gün, imsâk vakti girince başlar.

    Süratli vâsıta ile gidilirse

    Soru: Üç günlük yola süratli bir vâsıta ile giden seferî olur mu?

    Cevap: 3 günlük yola, sür'atli bir vâsyta ile, meselâ trenle daha az zamanda giden de seferî olur. Keşfedilecek yeni bir vâsıta ile, bir saniyede, bir ânda Amerika'ya giden de seferî olur. Kerâmetle bir ânda başka ülkelere giden evliyâ da seferî olarak namazlarını kılar.

    Bir yere 2 başka yoldan gidilse, biri kısa, öteki uzun olsa, uzun yol, 3 günlük yürüyüş ise, bu yoldan her vâsıta ile giden seferî olur.

    Misâfirin namazı

    Soru: Seferî olan, namazları nasıl kılar?

    Cevap: Misâfir dört rek'atlık farzları, iki rek'at olarak kılar. Üç rek'atları aynen kılar. Müekked sünnetler, gayrı müekked sünnet hâline gelir. Misâfir zuhr-i âhiri iki rek'at olarak kılar.

    Hanefî mezhebinde seferde, 4 rek'at olan farz namazları 2 rek'at kılmak vâcibdir. 4 rek'at kılmak mekrûhtur, günâh olur. Hadîs-i Şerîfte, (Seferde namazı tamam kılan, hazarda eksik kılan gibidir) buyuruldu.

    Mâlikî'de, meşrû seferde 4 rek'at farzları 2 kılmak sünnet, Şâfiî'de, meşrû seferde, 2 veya 4 kılmak da câizdir. İki kılmak evlâdır, iyidir. Hanbelî'de ise seferde 2 veya 4 kılmak Şâfiî'deki gibidir.

    Seferî olanın, mukîm olan imâma uyması Hanefî'de, edâ ederken câiz, Şâfiî'de hem edâ, hem kazâ ederken câiz, Mâlikî'de ikisinde de mekrûhtur. Mest üzerine, üç gün üç gece mesh edebilir. Orucunu bozabilir. Kurban kesmesi vâcib olmaz. Misâfir rahat ise, orucunu bozmamalıdır.

    Seferde ezân ve ikâmet

    Seferî olan, câmide veya evde yalnız veya cemâ'atle namaz kılarken ezân okur. Çünkü câmide, okunan ezân, onun namazı için sayılmaz.

    Misâfir farzı dört rek'at kılarsa, son iki rek'atı nâfile olur. Emri dinlemediği için ve nâfilenin iftitâh tekbîrini ve farzın selâmını terk ettiği için ve nâfileyi farz ile karıştırdığı için, günâh olur. Tevbe etmezse Cehenneme gidebilir. Unutarak dört rek'at kılan kimse secde-i sehv yapar.

    Misâfir imama uymak

    Misâfir olan imâm, yanılarak dört rek'at kılarsa, buna uymuş olan mukîmin namazı fâsid olur. İkinci rek'atte oturmazsa, farzı kabûl olmaz. Üçüncü rek'atin secdesini yapmadan, o şehirde 15 gün kalmaya niyet ederse, o farzı dört rek'at kılması lâzım olur. Fakat, üçüncü rek'atin kıyâmını ve rükü'unu tekrarlaması lâzım olur. Çünkü, bu ikisini nâfile olarak yapmıştı. Nâfile olarak yapılan ibâdet farz yerine geçemez.

    Misâfir sûreleri kısa okur. Tesbîhleri üçten az yapmaz. Yolda iken, ya'nî sıkıntılı zamanynda, sabah namazından başka sünnetleri terk edebilir. Sünnetleri özür ile terk etmek câizdir.

    Seferde, yatsı namazını kerâhet vaktine bırakmak câizdir.

    Seferîliğe niyet

    Soru: Sefer için niyete lüzûm var mıdır?

    Cevap: Evet vardır. Sefere niyet olmıyarak vatanından ayrılan kimse, dünyayı dolaşsa misâfir sayılmaz. Bir kimse 60 km.lik mesâfeye gitmek için bir otobüse binse, otobüste uyuyup 150-200 km.lik mesafeye gitse bile yine seferî olmaz. Çünkü buraya gelmeye niyet etmemiştir.

    15 günden fazla kalmak niyetiyle Ankara'dan Fatih'e giden kimse, Fatih'e gelince 15 günden fazla kalmamaya karar verse, 15 günden az kalmaya karar verdiği andan itibaren seferî olur.

    Seferî olduğundan şüphe eden, mukîmdir. Namazlarını 4 rek'at olarak kılması lâzımdır. Tahmininde yanılsa bile kasten 4 kılmadığı için ma'zur sayılır. Fakat seferî değilken 2 kılarsa, kıldığı namazları kazâ etmesi lâzım olur. İhtiyatlı hareket etmelidir.

    Şoförlerin seferiliği

    Soru: Vatan-ı aslîm Konya'dır. Vazîfe icâbı Fatih'te oturuyorum. Fakat işyerim Fatih'ten 120 km. uzaklıktadır. Cumartesi pazar hariç, her gün işime gidip akşama eve dönüyorum. Fatih'te ve işyerimin bulunduğu yerde seferî sayılır mıyIm?

    Cevap: Evet, hem işyerinde, hem de Fatih'te seferîsiniz. Vaziyet hiç değişmezse ömür boyu hep seferî olursunuz. Fatih vatan-ıaslîniz olursa, Fatih'te bulunduğunuz müddetçe seferî olmazsınız. Fatih'ten çıkıp, işyerinden tekrar Fatih'e dönünceye kadar seferî olursunuz. şehirlerarası şöförlük yapanların durumu da böyledir.

    Soru: Seferde kazâya kalan namazı, mukîmken, kaç rek'at olarak kılmak lâzımdır?

    Cevap: Seferde kazâya kalan öğle, ikindi ve yatsının farzları mukîm iken de yine 2 rek'at olarak kazâ edilir. Sabah, akşam ve vitir aynen kazâ edilir.

    Seferde mesh

    Soru: Mestli kimse, abdestli olarak sefere çıksa, 3 günlük mesh müddeti ne zaman başlar?

    Cevap: Seferde abdest bozulduğu anda başlar. 3 gün devam eder.

    Soru: Namaz vaktinin sonunda sefere çıkan veya vaktin sonunda vatanına gelen o vakitlerin namazlarını kılmamış ise kaç rek'at kılar?

    Cevap: Namaz vaktinin sonunda sefere çıkan, bu namazı kılmamış ise, 2 rek'at kılar. Vaktin sonunda vatanına gelen, bu vaktin namazını kılmamış ise, 4 kılar.

    Yolcu, seferden dönerken, çıkarken misâfir olduğu yere gelinceye kadar misâfir sayılır. Gelince mukîm olur.

    Otobüste namaz

    Soru: Otobüste namaz nasıl kılınır?

    Cevap: Sağlam bir kimsenin, gemi, tren, uçak ve otobüs gibi vâsıtalarda farzları oturarak kılması câiz değildir.

    Ancak teyemmüm yapmak için lâzım olan özürlerle câizdir.

    Zarûrî özürlerden ba'zıları şunlardır:

    Malın, canın, hayvanın tehlîkede olması, inince hayvanın veya hayvandaki veya yanındaki eşyânın, malın çalınması, yırtıcı hayvan, düşman, hastanın, inerken, binerken iyi olmasının gecikmesi veya hastalığının artması, arkadaşlarının beklemeyip tehlîkede kalması, indikten sonra hayvana yardımcısız binememek gibi sebepler özür olur.

    Böyle özürle vâsıta içinde îmâ ile namaz kılmak câiz olur. Namazda oturur gibi yere veya koltuğun üzerine oturarak ve kıbleye dönerek namaz kılınır.

    Bildirilen özürler yoksa oturarak vâsıtada namaz kılınmaz. Otobüslerin verdiği molalarda kılınabilir.

    Yâhut otobüsü durdurup namaz kılınır. Durdurulamazsa inilip namaz kılındıktan sonra başka vâsıta ile gidilir.

    İlk otobüse binerken, (Namaz vakitlerinde yolda durursan) diye pazarlık ederek binmelidir.

    Bu da yapılamazsa diğer 3 mezhebden biri taklîd edilerek iki namaz cem edilir.

    Gemide namaz

    Giden gemide farzları, özürsüz oturarak kılmak, iki imâma göre câiz değildir. Baş dönmesi özürdür.

    Deniz ortasında demirli gemi, rüzgârla çok sallanıyorsa, giden gemi gibidir. Çok sallanmıyorsa, sahile yanaşmışsa, farz namazları oturarak kılmak câiz olmaz.

    Giden gemide, namaza başlarken kıbleye karşı durmak ve gemi dönünce, kıbleye dönmek lâzımdır.

    Seferî olan, vapurda ve trende, farz namazı kıbleye karşı durup secde yerinin yanına pusula koymalı, vapur ve tren döndükçe, kendisi kıbleye karşı dönmelidir.

    Yâhut başka birisi, sağa sola dön demelidir. Namazda göğsü kıbleden ayrılırsa, namazı bozulur. Çünkü, vapur ve tren ev gibidir. Hayvan gibi değildir veya ikindi vaktinde, akşam ile yatsıyı akşam veya yatsı vaktinde kılabilmek için bir ihtiyâç hâsıl olması lâzımdır.

    Gerek yolda ve gerekse seferde ihtiyâç hâsıl olmadan takdim ve tehir ile namaz kılınmaz. Çünkü, kolay hükümleri toplamaya telfîk denir ki, câiz olmaz.

    Seferde trenle giden bir kimse, trende namazlarını ayakta kılamazsa, tren durduğu zaman takdim ve tehirle kılar.

    Otobüste, trende, dalgalı denizde kıbleye dönemiyenin, farz namazları câiz olmaz.

    Bunlar yolda seferî oldukları müddetçe Mâlikî veya Şâfiî'yi taklîd ederek, iki namazı cem ederek kılabilir.

    İki namazı birleştirmek

    Soru: Seferî, seferde Şâfiî veya Mâlikî'yi taklîd ederek iki namazı cem edebilir mi?

    Cevap: Şâfiî veya Mâlikî'yi taklîd ederek iki namazı takdim ve tehirle, ya'nî öğle ile ikindiyi öğle vaktinde veya ikindi vaktinde, akşam ile yatsıyı akşam veya yatsı vaktinde kılabilmek için bir ihtiyâç hâsıl olması lâzımdır.

    Gerek yolda ve gerekse seferde ihtiyâç hâsıl olmadan takdim ve tehir ile namaz kılınmaz. Çünkü, kolay hükümleri toplamaya telfîk denir ki, câiz olmaz.

    Seferde trenle giden bir kimse, trende namazlarını ayakta kılamazsa, tren durduğu zaman takdim ve tehirle kılar.

    Otobüste, trende, dalgalı denizde kıbleye dönemiyenin, farz namazları câiz olmaz.

    Bunlar yolda seferî oldukları müddetçe Mâlikî veya Şâfiî'yi taklîd ederek, iki namazı cem ederek kılabilir.

    Mekke'de seferilik

    Soru: Bir kimse Mekke-i mükerremede veya başka yerde niyet etmeden 15 günden fazla kalsa, seferî olur mu?

    Cevap: Mekke-i mükerremeye giden, 15 veya daha fazla gün kalmaya niyet ederse mukîm olur. 15 günden az kalmaya niyet ederse veya hiç niyet etmeden aylarca kalsa misâfir olur.

    Mekke, Minâ ve Arafât gibi başka başka yerlerde toplam 15 gün kalmaya niyet eden de, mukîm olmaz.

    Talebe, asker, işçi gibi emir altında bulunanlar, kendi niyetleri ile değil, hocalarının, kumandanlarının, işverenlerinin emrine göre hareket ederler.

    Âmirleri 15 gün kalmaya niyet etse, bunlar emri işitinceye kadar misâfir olurlar. Emri hiç işitmezlerse, kaç gün kalsalar hep seferî olurlar.

    Vatan çeşitleri

    Soru: Kaç çeşit vatan vardır?

    Cevap: İnsanın mukîm olduğu, yerleştiği yere Vatan denir. 3 çeşit vatan vardır: 1- Vatan-ı aslî, 2- Vatan-ı ikâmet, 3- Vatan-ı süknâ.

    Vatan-ı aslî: insanın doğup büyüdüğü, daha sonra evlendiği yerdir. Bundan sonra da hep kalmak niyetiyle yerleştiği yerdir. Burayı da değiştirip temelli kalmak üzere başka yere göçebilir. O zaman göçtüğü yer vatan-ı aslî olur. Vatan-ı aslîye giden kimse seferî olmaz.

    İki yerde zevcesi olan, o şehirlerin herbirine gidince, o yer, vatan-ı aslî olur. Oralarda mukîm olur. Üçüncü bir şehirde evlense, hanımı da o şehirde kalsa, 3 tane vatan-ı aslîsi olur.

    Zevcesi ölse, orada evleri, toprağı olsa bile, orası vatan-ı aslî olmaktan çıkar. Evlenmediği bir yere gidip yerleşmeye niyet edince, orası vatan-ı aslîsi olur.

    Çocuğun vatanı

    Bâlig bir çocuğun ana babasının bulunduğu yer, doğduğu yer bile olsa, buradan ayrılıp başka yerde, çıkmamak üzere niyet edip yerleşse veya evlense, orası vatan-ı aslîsi olur. Ana babasının yanına gidince, yerleşmeye niyet etmedikçe, burası, çocuğun vatan-ı aslîsi olmaz. Onun vatan-ı aslîsi, evlendiği veya son yerleştiği yerdir...

Sayfa 4/4 İlkİlk 1234

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an Bu Konuyu Gorunteleyen 1 Kullanıcı var. (0 Uye ve 1 Misafir)

Bu Konudaki Etiketler

Yer imleri

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •