Hayvan zekâtı

Soru: Hayvanların zekâtı var mıdır?

Cevap: Yılın yarıdan fazlasında parasız çayırda otlıyan hayvanlar, üretmek için, [sütü için] olursa, bunlara (Sâime) hayvan denir. Sâime hayvan sayısı, nisâb miktarı olduktan bir yıl sonra, zekâtı verilir. Yün için, yük taşımak için, binmek için olursa, sâime denilmez ve zekât lâzım olmaz. Deve, sığır gibi başka cinsden sâime hayvanlar, birbirlerine ve diğer ticâret eşyâsına eklenmez.

Deve zekâtı: Devenin nisâbı beştir. Beş devesi olan, bir koyun verir.

Sığır zekâtı: Sığırın nisâbı otuzdur. Otuz sığır için bir adet, bir yaşını aşmış erkek veya dişi buzağı verilir. Kırktan ellidokuza kadar sığırı olan, bir adet, iki yaşını bitirmiş, erkek veya dişi dana verir. Manda zekâtı, sığır gibidir.

Koyun zekâtı: Koyunun nisâbı kırktır. 40'dan 120'ye kadar koyunu olan, yalnız bir koyun verir.

Kimler oruç tutmaz

Soru: Hasta olanlar nasıl oruç tutar?

Cevap: Dînimiz, insana yapamıyacağı işleri yüklememiştir. İbâdetlerde her türlü kolaylığı göstermiştir. Meselâ, hasta, hastalığı artacak ise, hâmile kadın, süt veren kadın, harbeden asker zayıf olursa, oruç tutmaz. İyi olunca kazâ eder.

Sefere çıkan, ya'nî üç günlük yola [104 kilometreye] gitmek için niyet ederek yola çıkan, seferî olur. Böyle misâfir, orucunu ertesi gün bozabilir ve Ramazandan sonra kazâ eder ise de, zarar etmezse, tutması efdaldir.

Yolda ve onbeş günden az kalacağı yerde tuttuğu orucu bozarsa, keffâret lâzım olmaz. Misâfirliği bitip evine gelince veya gittiği yerde onbeş gün kalmaya niyet edince, tutmadığı günleri kazâ eder.

Hasta, hastalığının artmasyndan veya iyi olmasının gecikmesinden yâhud şiddetli ağrı gelmesinden korkar ise, oruç tutmayıp sonra kazâ eder. Bu, Tabîb-i müslim-i hâzık'ın söylemesi ile anlaşılır. Hâzık, mütehassıs, uzman olmak demektir. Kâfir ve fâsık, ya'nî büyük günâh işlediği bilinen tabîbe muâyene ve tedâvî, zarûrî hâllerde câizdir. Fakat bunların sözleri ile ibâdet bozulmaz. Orucunu bozarsa, keffâret lâzım olur.

Ba'zı ağır hastalar hariç hemen hemen her hasta oruç tutabilir. Yıllarca oruç tutturulmayan birçok hastaya, yakinen tanıdığımız dahiliye mütehassısı bir doktor, oruç tutturdu. İlâçların dozlarını oruç vaktine, ya'nî sahura ve imsâka göre ayarladı. Hastaların en ufak bir sıkıntısı olmadı. Yeter ki doktor, hastasının oruç tutmasını istesin. Peşin hükümlü olmasın. Tedâviyi ona göre ayarlar. Bu olmıyacak bir iş değildir. Bunun için dînimiz, her doktorun değil, o branşta mütehassıs olma şartını ve müslüman olması şartını getirmiştir. Mütehassısı olmazsa yanlış karar verebilir. Sâlih müslüman değilse, dînin emir ve yasaklarına önem vermiyeceği için, bunun sözünü de ölçü kabûl etmemiştir.

İhtiyâr olup, ölünceye kadar Ramazan orucunu veya kazâya kalmış oruçlarını tutamıyacak kimse ve iyi olmasından ümit kesilen hasta, oruç tutmaz, fakat gizli yer. Böyle kimse zengin ise, hergün için bir fıtra, ya'nî binyediyüzelli gram buğday veya un veya kıymeti kadar altın veya gümüş parayı, bir veya birkaç fakîre verir. Ramazanın başında veya sonunda toptan hepsi bir fakîre de verilebilir. Fidye verdikten sonra hasta iyileşirse, Ramazan oruçlarını ve kazâ oruçlarını tutar.

Kutuplarda oruç

Soru: Kutuplarda olan nasıl oruç tutar?

Cevap: Kutuplara ve Ay'a giden müslümanın da, seferî değilse, Ramazanda gündüzleri oruç tutması lâzımdır.

24 saatten daha uzun günlerde, oruca saatle başlar ve saatle bozar. Gündüzü böyle uzun olmıyan bir şehirdeki müslümanların zamanına uyar. Eğer oruç tutmazsa, gündüzleri uzun olmayan yere gelince kazâ eder..