Vakanüvis

İnsanın Allah’la olan irtibatının odak noktası, hiç şüphesiz ibadetler. Hazreti Adem’den Peygamber Efendimize uzanan çizgide ibadetler hep var’olageldi. Aynı durum, “ana hat”tan ayrılanlar için de* bu çizginin dışında kendiliğinden farklı yollar bulanlar için de ve hatta günümüzde bile oluşturulan “yeni dinler”le de geçerli. İnsan “yüce bir varlığa” yöneldiğinde; ona şükrünü, şükranını ifade etmek istediğinde her zaman ve yöntemde değişik ibadetler gündeme geldi. Bu ibadetler içinde oruç ise hemen her zaman var oldu, hatta “bütün dinler”deki ortak / benzer tek ibadet o oldu.



HZ. ÂDEM’DEN BU YANA…

Oruç ilk kez, insanlığın atası Âdem Peygamber’de görülmüştü. Rivayetlere göre; Cennet’ten yeryüzüne indirildiklerinde Hz. Adem Hindistan civarında, Hz. Havva ise Arabistan yarımadasındaydı. Hz. Adem, meşakkatli bir yolculuktan sonra Hz. Havva’ya kavuşmuştu. İşte, insanlığın ilk orucu da bu vesileyle ortaya çıkmıştı. Âdem Peygamber, eşi Havva ile buluştuğu gün olan 10 Muharrem’de Allah’a şükrünü eda için oruç tutmuştu.

Hz. Âdem’den sonra, tarihte pek çok din görüldü; bu dinlerin hemen hepsinde de oruç vardı. Ugo Bianchi’nin “Dinler Tarihi” ile Çığır Doğu Zorlu’nun “Dünya Mitolojisi”nde; tarih boyunca görülen dinler, bu dinlerdeki “tanrı inancı”, bu dinlerdeki ibadetler ve elbette oruç ibadeti anlatılmakta. Bu çerçevede, Eski Mısır’da “Mısır dini”nde de çok sayıda dini ritüel vardı. “Sünnet, beyaz elbise giyilmesi, domuz eti ve fasulye yenilmemesi, suyun kaynatılarak içilmesi” bunlardan bazılarıydı. Oruç ise haftada üç ya da dört günde bir tutulurdu.



Mısır’da Firavunlar’ın dayattığı dine karşı tevhid inancını ortaya koyan ve halkı yanına çeken Hz. Musa da oruç tutmuştu. Tevrat’a göre; Hz. Musa, Tur Dağı’nda 40 gün 40 gece kalmış ve bu süreyi oruç tutarak geçirmişti. Yahudilikte oruç sonraları da var oldu. Tarih içinde Yahudiler’in değişik adlar altında oruçları görüldüyse de en istikrarlı bir şekilde yerine getirilen oruç ibadeti, Yom Kippur olmuştu ve bu oruç günümüzde de tutulmakta. Bu oruç, akşam güneş batarken başlıyor, ertesi gün devam ediyor, o günün gecesinde ilk iki yıldız görülünceye kadar devam ediyordu. Yaklaşık 25 saat süren Yom Kippur orucu 19 Nisan’daydı. Takip eden bir hafta da “Hamursuz Bayramı” adı altında çeşitli ibadetlerle geçiriliyordu.



SÜMERLER, ESKİ YUNAN, ROMA VE ŞAMANİZM’DE ORUÇ

Oruç, Sümerlerde de vardı. Şehir devletlerden oluşan Sümerlerde her şehrin merkezinde, o şehre ait özel bir tanrı veya tanrıça (sahip) olurdu. İbadetler, o şehrin yöneticisine yapılırdı. Ziggurat adı verilen tapınaklar oruç ibadeti için de kullanılırdı. “Sümerolog” Muazzez İlmiye Çığ, Sümerler’in oruçlarıyla ilgili, “Sümer dininde ay kültürünün önemli bir yeri vardır. Ayın göründüğü gün, 15 günlük olduğu ve görünmediği günlerde törenler yapılır. Bu zamanlarda bazı yiyecekler yenmezdi” bilgisini veriyor.

Neredeyse “binlerce tanrı”nın olduğu Eski Yunan mitolojisine göre; tanrılardan biri olan Persephone, oruç tutuyordu. Ancak Persephone, bir nar tanesiyle orucunu erken bozmuş, bu nedenle de diğer tanrılar tarafından kınanmıştı. Bu arada tanrılar, orucunu bozan Persephone’ni değil, onun orucunu bozduğunu ihbar eden Asacalbus’u cezalandırmışlardı. Ascalabus’un cezası, baykuşa dönüştürülmek olmuştu. Eski Yunan’da ve sonra Roma’da değişik vesilelerle oruçlar vardı. Bu oruç günlerinde bazen hiçbir şey yenmiyor bazen de belli yiyeceklerden uzak duruluyordu, ayrıca cinsel perhiz de vardı.

Şamanizmde de oruç ibadeti yaygındı. Sibirya’daki Tunguzlar’ın Şamanları, ilk rüyalarından sonra başka rüyalar görmek ve ruhlarla iletişim kurmak için oruç tutarlardı. Yine, Şamanizm’den izler taşıyan Amerika’daki Kızılderililerin dinlerinde de oruç ibadeti görülmüştü.



SİHİZM VE ZERDÜŞTLÜK ORUCA KARŞIYDI

Geçmişi milattan önce 1500’lere kadar uzanan Hinduizm’deki oruç ise daha çok kendisini bu dine adayan “ermişler” tarafından tutulmaktaydı. Nefis terbiyesi için, belli günlerde, belli dualar eşliğinde, belli bazı yemekleri yemeyerek oruç tutulurdu. Hint yarımadası dinlerinden bir diğeri olan Brahmanizm’de, her ayın 12 ve 13’üncü günlerinde oruç tutma geleneği vardı. Aynı bölgede ortaya çıkan, bugün ise ABD ve Avrupa’da da kayda değer bir kitlesi bulunan Jainizm ise, belki de en fazla süreli oruç ibadeti olan dindi.



Bugün, değişik yorumlarla süresi azaltılsa da asırlar boyunca, Jainizm’de 40 gün oruç tutma vardı. Bu oruçta, aksam saatlerinde birkaç yudum su ve birkaç lokma yiyecek tüketildikten sonra oruca devam edilirdi. Budizm’de ise yılın belli günlerinde değil, her gün bir yemek disiplini vardı. Sadece güneş doğduktan sonra başlayıp öğlene kadar yemek yemek, “dinî motivasyonlu” bir alışkanlıktı. Bu saatlerin dışında yemek yiyenler, toplumca hoş karşılanmazdı.

Budist orucunda vejetaryen bir boyut da vardı. Çin takvimine göre dördüncü ayın on beşinci gününden önceki son beş gün içerisinde hayvansal gıda tüketilmezdi. Hinduizm ve İslâm’ın telif etme iddiasıyla onbeşinci yüzyılda ortaya çıkan Sihizm’de ise oruç ihmal edilmişti. Bu garip dinin kurucusu olan Arjan, “Ben ne Hindular gibi oruç tutarım ne de Müslümanlar gibi Ramazan ayını ihya ederim” demişti. Oruca karşı olan bir diğer din de Zerdüştlük’tü. Bu inançta, “Etle dolu bir mide, et girmeyen bir mideden daha iyidir. Dolu midenin ruhu da daha iyidir” vazederlerdi.



PUTPEREST ARAPLAR’IN “AŞURA ORUCU”

Hristiyanlıkta da oruç vardı. Bu dinin hem tahrif edilmemiş döneminde hem de sonrasında değişik vesilelerle oruç tutulurdu. Sonraları mezhepler ortaya çıkınca, belirli günlerdeki oruç tarihleri çeşitlenmiş, hatta bazen aynı mezhepten kilislerde birbirinden farklı tarihlerde de oruç tutulduğu görülmüştü. Paskalya orucu ise hemen bütün Hristiyan dünyasında gerçekleştirilen bir ibadet. Hristiyanlar 21 Nisan’ın, Hz. İsa’nın dirilip, göğe çekildiği gün olduğuna inandıkları için 19 ve 20 Nisan tarihlerinde Paskalya orucu tutuyorlardı. Bu ibadet bugün de devam etmekte.

Hıristiyanlığın değişime uğradığı, İslam’ın ortaya çıkışının yaklaştığı yıllarda ise Mekke ve çevresinde Hz. İbrahim’in dinini sürdürmeye çalışan çok az sayıdaki Hanifler, Hz. İbrahim’in sünneti olarak her ayın üç gününü oruç tutarak geçiriyorlardı. Aynı dönemde putperest Araplar da Recep ayında oruç tutuyorlardı. Araplar ayrıca, Hz. İsmail’in sünneti olarak gördükleri “Aşura orucu”nu da dikkat ederlerdi. Hatta Peygamber Efendimiz’in de Ramazan orucu farz kılınıncaya kadar bu orucu tuttuğu rivayetlerde yer alır.





BU haberin kaynağı için Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.