KARAGÖZ ÝLE HACÝVAT: MÝRAS
Karagöz’e Mýsýr’daki amcasýndan bir sandýk altýn miras kalýr. Bunun üzerine Karagöz yakýn arkadaþý Hacivat ile beraber bir ticaret gemisine binip Mýsýr’a giderler. Miras iþlemlerini hallettikten sonra yine bir ticaret gemisine binip geri dönerler. Ama Marmara Denizi’nde kürekçilerin isyaný sýrasýnda su alan gemiden yolcular kayýklara binerek kurtulurlar.
Karagöz ile Hacivat altýn dolu sandýkla Mudanya kýyýlarýna, bindikleri kayýkla ulaþýrlar ama sahilde konuþmaya daldýklarýndan iskeleye iyi baðlamadýklarý kayýk dalgalara kapýlýr ve gözden kaybolur. Daha sonra bir at arabasýna binerler ve Bursa’daki evlerine dönerler. Býrak bir sandýk altýný ceplerindeki para da bitmiþtir. Ýþ bulup çalýþarak para kazanmalarý gereklidir ama nasýl bir iþ? Onlar aralarýnda bu konuyu konuþurken tatlý bir sohbete dalarlar. Giderek sohbet koyulaþýr, þakalaþmalar artar.
Karagöz: “ Sence nasýl bir iþ tutayým Hacivat. Ama tutacaðým iþ de az emek harcayýp çok para kazanayým. “
Hacivat: “ Öyle iþ olmaz Karagözüm. Ne demek az emek çok yemek. Az emek az yemek. “
Karagöz: “ Sen de amma yaptýn be Hacýcavcav. Bana az yemek vere vere açlýða mý alýþtýracaksýn. Biraz insaflý olsan da tabaðýmý dolmayla doldursan. Pek severim dolmanýn yanýna köfteyi, ondan sonra pilavý ve þamtatlýyý. “
Hacivat: “ Bu kadar yeter mi Karagözüm? Ýstersen nohuttan, musakkadan, makarnadan ve cacýktan da alsan.”
Karagöz: “ Onlarý sen ye Hacýcavcav. Benim istediklerimden ikiþer porsiyon olsaydý, o yemeklerden birazý sabaha kalsaydý, ne güzel olurdu. “
Hacivat: “ Tamam Karagözüm, bu istediklerin olur olmasýna da, çok çalýþýrsan, çok kazanýrsan, bu yemeklerden yersin. “
Karagöz: “ Ahh. Ah. Keþke kayýðý iyi baðlasaydýk ve altýnlar kaybolmasaydý. Altýnlarý bozdurur bozdurur harcar, yer içerdik. Keyifli bir hayat sürerdik. "

Yazan: Serdar Yýldýrým

5. Sýnýf Türkçe Kitabý
Üç Renk Yayýnevi
Soru Bankasý
Yayýn Yýlý: 2015
Sayfa: 168

-------------------------------------------------------------------------------------
KARAGÖZ ÝLE HACÝVAT: HACÝVAT’IN ATI
Hacivat’ýn son zamanlarda iþleri iyi gider. Çok para kazanýr. Bu birikimi deðerlendirmek için, bir yarýþ atý satýn alýr. Girdiði her yarýþý kazanan meþhur bir at: Küheylan. Olayý duyan Karagöz, Hacivat’ýn evine gidip kapýyý çalar. Hacivat pencereye çýkar ve sorar: “ Buyur Karagöz’üm, bir þey mi istemiþtin?
Karagöz: “ Evet Hacivat, bir þey istemiþtim. Duyduðuma göre, Küheylan’ý satýn almýþsýn. Onu bana satar mýsýn? “
Hacivat: ” Neden olmasýn Karagöz’üm. Ýyi bir fiyat verirsen satarým. De bakalým, ne veriyorsun? “
Karagöz: “ Hý?..”
Hacivat: “ Yani kaç para verirsin? Küheylan’ý kaça alýrsýn? “
Karagöz: “ On altýn veririm. Sattýn mý? “
Hacivat: “ Dur bakalým, Karagöz’üm. Hemen sattýn mý olur mu? Bir pazarlýk yapalým, deðil mi? “
Karagöz: “ Nazarlýk taktýrýrým, Küheylan’a. Anlaþtýk o zaman. “
Hacivat: “ Yapma Karagöz’üm. Alýþveriþi oldubittiye getirme. On altýna Küheylan mý satýlýrmýþ? Çýk biraz, çýk çýk. “
Hacivat’ýn ne dediðini tam olarak anlayamayan Karagöz evin merdivenlerini çýkmaya baþlar. Sonunda, burnu kapýya dayanýr.
Hacivat: “ Çýk Karagöz’üm, çýk çýk. “
Karagöz: “ Kapýya kadar çýktým. Daha fazla çýkamýyorum. “
Hacivat: “ Ben sana merdivenleri çýk demedim. Fiyatta çýk, yani on altýn dedin ya onu arttýr, yirmi de, otuz de. “
Karagöz: “ Yirmi, otuz. “
Hacivat: “ Çýk, çýk. “
Karagöz: “ Elli, altmýþ. “
Hacivat: “ Çýk, çýk. “
Hacivat’ýn çok para istemesine kýzan Karagöz baðýrýr: “ Çýk çýký, çýk çýk. Sanki zil takýp oynuyorsun. Bre Hacivat, sen ne istiyorsun bu ata, onu söyle bakalým. “
Hacivat: “ Bak Karagöz’üm, ben atý yüz altýna aldým. Üstüne kar da koy. Yüzü geç, yüzü geç.”
Karagöz: “ Yüzgeç balýklarda olur, alýk. “
Hacivat: “ Hemen sinirlenme Karagöz’üm. Þunun þurasýnda ne güzel pazarlýk yapýyoruz. Bak Karagöz’üm, Küheylan’ý sana veririm ama yüz yirmi altýnýný alýrým. Bir kuruþ aþaðý olmaz. “
Hacivat’ýn konuþmasýna içerleyen ve Küheylan’ý alamadýðýna üzülen Karagöz, Hacivat’a küser. Bir hafta ne Hacivat’ýn evinin önünden geçer, ne de onunla konuþur. Daha sonra iki eski dost tekrar barýþýrlar.

Yazan: Serdar Yýldýrým

4. Sýnýf Ata Tatilde
Ata Yayýncýlýk
Sayfa: 14-15
--------------------------
4. Sýnýf Tüm Dersler
Gezegen Yayýncýlýk
Soru Gezegeni
Yayýn Yýlý: 2019
Sayfa: 39

----------------------------------------------------------------------------------
KARAGÖZ ÝLE HACÝVAT: ÝBÝÞ’LE DOMUZ AVI
Karagöz ile Hacivat, yanlarýna Ýbiþ’i de alýp, Uludað’a domuz avýna çýkarlar. Önceleri ellerde ok ve yay, kaþlar çatýlmýþ, bakýþlar keskin ormanda domuz ararken, sonralarý yorgunlukla birlikte ok yaydan, kaþ kaþtan, bakýþlar keskinlikten sýyrýlýr. Sýkýntýyý azaltmak için Karagöz’ün anlatmaya baþladýðý av hikâyeleri baþýna bela olur, çünkü anlattýðýnýn bir numara büyüðünü Ýbiþ’ten duymak, Karagöz’ün giderek sinirlenmesine neden olur. Karagöz, Ýbiþ’i uçurumdan aþaðý atmakla tehdit eder.
Ýbiþ: “ Tamam, beyabi. Kýzma bana. Ben de bundan sonra konuþursam iki olsun. Þimdi rahat rahat istediðini anlat. “
Karagöz: “ Bre Ýbiþ, sussana artýk. Bir daha sana av yok. Hacivat, Ýbiþ’i ava giderken yanýmýza alalým demek yok artýk. Bu son. “
Hacivat: “ Merak etme Karagözüm. Sen kalbini serin tut. Hiçbir ava Ýbiþ’i götürmeyiz. “
Daha sonra Karagöz ile Hacivat ve Ýbiþ domuz aramaya devam ederler, fakat ortalýkta hiç domuz yoktur.
Hacivat: “ Sabahtan beri arýyoruz, bir domuz göremedik. Hayatýmda böyle bir þey ne gördüm, ne de duydum. “
Karagöz: “ Göremeyiz tabi, bu Ýbiþ yanýmýzdayken. Bunun sesini duyan domuz karþý daða kaçýyor. Ýki ok atmýþ, üç domuz vurmuþ. Anlatsana o hikâyeyi bir daha. “
Hacivat: “ Aman Karagözüm, sinirlenme. Ýbiþ o hikâyeyi anlattý, geçti. Ben inanmadým. Senin anlattýðýn hikâyeler daha bir inandýrýcý oluyor. “
Karagöz: “ Doðru, çünkü ben olmuþ olaylarý anlatýyorum. Yýllar önce gençken köyden arkadaþlarla domuz avýna gittiydik. On kiþiyiz. Ormanda büyük bir domuz sürüsünü tuzaða düþürdük. Etrafýný kuþattýk. Baktý domuzlar kaçýþ yok, birer birer yanýma geldiler. Ben de çaldým býçaðý boyunlarýna, yirmiden sonrasýný sayamadýmdý. “
Hacivat: “ Hah hah ha.. Ýlahi Karagözüm. Sen de deðme avcýlara taþ çýkartýrsýn. Avcýlýkta, atýcýlýkta benden ileridesin. “
Ýbiþ: “ Benim de yýllar öncesinden bir domuz avý hikâyem vardý, ama beyabi kýzar diye anlatamýyorum. “
Hacivat: “ Yeni bir domuz hikâyesi ha. Ama anlatma. Karagöz’ü kýzdýrmayalým. Keþke demeseydin. Merakta býraktýn beni, Ýbiþ. “
Karagöz: “ Ben de meraklandým. Bana bak Ýbiþ, destekli atarsan kýzmam ama desteksiz atarsan, seni uçurumdan atarým, bilmiþ ol. “
Ýbiþ: “ Tamam beyabi ve Hacýabi. Atýþlar destekli olacak. “ Ýbiþ, konuþmasýna devam eder ve ben sekiz yaþýndayken der. Karagöz’ün ayaða kalktýðýný gören Ýbiþ aðýz deðiþtirir. “ Yani on sekiz yaþýndayken demek istedim. “
Bunun üzerine Karagöz: “ Hah öyle söyle. Beni kýzdýrma. Þimdi devam et. “
Ýbiþ: “ Manda kadar bir domuz bizim tarlalara dadandýydý. Tarlada mýsýr, baðda üzüm býrakmadýydý. Ye babam ye. Baktýk yedikçe doymaz bu domuz, yakýnda aðaçlarý da yer. Babam, dedem, amcam, yeðenlerim ve ben tarlada, baðda nöbete durduk. Ben baðda bekliyorum. Bir gün öðle vakti domuz baða girdi. Zönk zönk deyip yürüyüp geliyor. Yakaladým domuzu suratýna iki tokat, baþladý domuz aðlamaya. Bir yandan da,” Abi, ben sana ne yaptým? Neden vuruyorsun?” diye výzýrdýyor. Ben de baðýrdým. Bak þu baðdaki üzümleri ben mi yedim. Baþkasýnýn üzümünü nasýl habersiz yersin. Ben böyle baðýrdým ama domuz ne dese beðenirsiniz. Ne yapayým, açým, abi. Yemeseydim de açlýktan ölse miydim? O gün domuzu býraktým. Bir daha onu oralarda gören olmadý. Çok uzaklara gitmiþ olmalý. “
Karagöz: “ Bre densiz, yine desteksiz attýn. Ben seni uçurumdan atayým da gör “ diyen Karagöz, Ýbiþ’in üstüne yürür. Bunun üzerine Ýbiþ kaçar, gider. Daha sonra Karagöz ile Hacivat baþka olay olmadan evlerine dönerler.

----------------------------------------------------------------------------------
KARAGÖZ ÝLE HACÝVAT: HIRSIZ
Bir gece Karagöz’ün evine hýrsýz girer. Karagöz sabahleyin uyanýnca bakar ki, ev tam takýr kuru bakýr. Hýrsýz utanmamýþ ve sokak kapýsýný söküp götürmüþtür. Karagöz olayý zaptiyeye, hanýmý da komþulara haber verir. Komþular, evin önünde toplanýr ve az sonra iki zaptiye gelir. Karagöz’ün oðlu Yaþar, annesine sarýlmýþ, aðlamaktadýr. Küçük Yaþar’ýn birkaç parça oyuncaðýný götüren hýrsýz acaba onlarý ne yapacaktýr?
Karagöz’ün evinin soyulduðunu duyan kadim dostu Hacivat, eve gelir ve evde inceleme yapmaya baþlar. Ýki zaptiye olayý soruþturur ve hýrsýzý yakalayacaklarýný söyleyip gider. Zaptiyeler gidince, komþular daðýlýr. Karagöz ailesinin yanýnda Hacivat kalýr ve Karagöz’ü sorguya çekmeye baþlar.
Hacivat: “ Caným Karagöz’üm, hýrsýz gelmiþ, dolaplarý, masalarý götürmüþ. Kapýyý sökmüþ. Hiç mi gürültü, týkýrtý duymadýn? “ diye sorar.
Karagöz: “ Bu ne biçim soru, Hacivat. Gürültü, týkýrtý duysam kalkýp da hýrsýzýn ümüðüne basmaz mýyým? “
Hacivat: “ Her neyse, olan olmuþ, biten bitmiþ, eþyalar gitmiþ. Þimdi bir oyun etmeli de, þu hýrsýzý yakalamalý. Hah buldum!. Karagözüm, siz bir yandan, ben bir yandan komþularýn arasýna dalalým, onlarý senin evde bir kese altýn olduðuna inandýralým. Bu durum kulaktan kulaða yayýlýr ve hýrsýzýn kulaðýna giderse, hýrsýz mutlaka senin eve damlar. “
Karagöz: “ Sen ne diyorsun, Hacivat? Bende bir kese altýn yok ki? “
Hacivat: “ Olduðunu farz et. Hýrsýzý yakalamak için, bu bir yem. Oltanýn ucuna yem takarsan balýk yakalarsýn. Balýk yeme gelir de, hýrsýz altýna gelmez mi? Siz benim dediðimi yapýn gerisine karýþmayýn. “
Karagöz: “ Tamam, Hacivat. Senin bu tür iþlere aklýn erer. Bende bir kese altýn olduðunu yayarýz. Haydi, haným, Yaþar, kalkýn gidiyoruz. “
Karagöz’ün evinde bir kese altýn olduðunu akþama kadar duymayan kalmamýþtý. Eski kulaðý kesiklerden olan Celal, gece yarýsýna kadar evin içinde dört döndü. Daha sonra evinden çýkýp, karanlýk sokaklardan süzülerek geçti ve bir hayalet sessizliðinde Karagöz’ün kapýsýz evinden içeri girdi. Evdekilere elindeki þiþenin içindekini koklatýp altýnlara konardý. Þiþeyi koklattýðý kazazede top atsan uyanmazdý, fakat bu defa durum bambaþkaydý. Evdekiler uyanýktýlar ve onu bekliyorlardý. Celal yatak odasýna girince Karagöz ile Hacivat tarafýndan yakalandý ve bir iple sýkýca baðlandý. Ertesi gün zaptiyeler tarafýndan sýký bir dayaktan geçirilerek zindana atýldý.
Karagöz’ün eþyalarý hýrsýzýn evinde bulundu. Kader, son günlerde iþsiz olan, Hacivat’ýn bulduðu iþlerde çalýþarak, kýþýn da turþu satarak geçimini saðlayan Karagöz’ün alnýnýn teriyle çalýþarak kazandýðý eþyalarý kaybedip buldurarak, onu sevindirmiþti.

---------------------------------------------------------------------------------
KARAGÖZ ÝLE HACÝVAT : OÐULLARI
Karagöz’ün oðlu Yaþar ile Hacivat’ýn oðlu Sivrikoz arasýnda, babalarý kadar olmasa bile, hatýrý sayýlýr bir rekabet vardý. Yaþar, Sivrikoz’un elinde yeni alýnmýþ bir oyuncak görmesin, ne yapar eder, Karagöz’e oyuncaðýn aynýsýný aldýrýrdý. Hani ya Sivrikoz’un Yaþar’dan aþaðý kalýr yaný mý vardý? Sivrikoz, Yaþar’ýn elinde ne görürse isterdi. Oðlunun gözlerinde yaþ, kalbinde acý görmek istemeyen Hacivat ikiletmeden oðlu ne istiyorsa alýrdý.
Böylece aradan yýllar geçti. Ýkisi de birer yiðit olan gençler düðün güreþlerine katýlmaya baþladýlar. Güreþlere katýlanlar birer havlu, rakiplerini yenip baþ olan güreþçi ise, kýnalý bir koç kazanýyordu. Ýlk katýldýklarý güreþlerde birinci, ikinci turlarda elenen Yaþar ile Sivrikoz, tecrübeleri arttýkça güreþlere aðýrlýklarýný koymaya baþladýlar. Nihayet, bir düðünde finale kalma baþarýsýný gösterdiler. Bunun üzerine Karagöz, Hacivat’ýn yanýna gider ve oðlunun güreþlerden çekilmesini ister.
Hacivat: “ Hiç öyle þey olur mu Karagözüm? Oðullarýmýz bileklerinin hakkýyla finale adlarýný yazdýrdýlar. Çýkarlar meydana aslanlar gibi güreþirler. Kim güçlüyse galip gelir ve þampiyon olur. “
Karagöz: “ Benim oðlum þampiyon olur, çünkü senin oðlundan daha iri. “
Hacivat: “ Ýrilikle þampiyon olunmaz ki, güreþte kuvvetli olan, atak olan ve nefesini iyi ayarlayan rakibine üstünlük saðlar. Bütün bunlar benim oðlumda var. “
Karagöz: “ Günah benden gitti. Rezil olmayasýnýz diye geldim. Benimki, senin oðlunu hamur gibi yoðuracak ve koçu kazanacak. “
Hacivat: “ Bak Karagözüm, koçu benim oðlum kazanýr. Bundan korktuðun için, oðlun güreþten çekilsin diyorsun. “
Karagöz: “ Ben kimseden korkmam. Hata bende, kýrk yýlda bir þey istedim, onu da yapmadýn. “
Hacivat: “ Ama caným efendim, borç para istemiyorsun ki, dediðini yapayým. Oðluma güreþten çekil, hükmen yenik sayýl diye nasýl söylerim. “
Karagöz: “ Söyleyemezsin tabi, çünkü korkaksýn. Yarýn senin evin karþýsýnda koçu þiþe takýp kýzartacaðým. Sakýn gelme bir parça et için. Yaðma yok “ diyen Karagöz arkasýný dönüp uzaklaþmaya baþlar. Hacivat’ýn seslenmesiyle durup dönen Karagöz’e, Hacivat þöyle der:
“ Yarýn koç benim bahçede kýzaracak. Toplanýn gelin, kurban bayramý haricinde et yüzü mü görüyorsunuz? “
Ertesi gün yapýlan güreþi Hacivat’ýn oðlu Sivrikoz kazanýr. Karagöz buna itiraz eder ve Sivrikoz’un daha önce açýk düþtüðünü ve güreþi oðlu Yaþar’ýn kazandýðýný söyler. Bunun üzerine hakem heyeti toplanýr ve karar deðiþikliði yaparak, Yaþar’ý þampiyon ilan eder. Bu duruma da Hacivat itiraz eder. Hakem heyeti görevsizlik kararý alýp topluca Bursa Kadýsý’na gider. Bursa Kadýsý, iki tarafý ve hakem heyetini dinledikten sonra müsabakayý berabere ilan eder. Kýnalý koç kurallara uygun olarak kesildikten sonra, yarýsý Sivrikoz’a, yarýsý Yaþar’a verilir. Böylelikle olay tatlýya baðlanýr.

-----------------------------------------------------------------------------------
KARAGÖZ ÝLE HACÝVAT: ÝDAM FERMANI
Günlerden bir gün, Karagöz, Bursa sokaklarýnda turþu satarken, yanýna bir adam yaklaþýr:
" Ben beni arýyorum ama bulamýyorum. Sen beni buldun mu? " diye sorar. Adamýn ne dediðini anlamayan Karagöz sadece " hý " der. Bunun üzerine adam tekrar sorar:
" Ben kendimi arýyorum ama yokum. Yoksam yokum ve ben yoktan çýkýp, kendimi bulup kendimle kucaklaþmak istiyorum. "
Karagöz: " Bre adam, kendinle nasýl kucaklaþacaksýn ki? Ýnsan ancak bir baþkasýyla kucaklaþabilir.
Adam: " Ýnsanlar çift yaratýlmýþtýr derler. Böyle bir þey doðruysa eðer, iþte ben bu çiftimi, benzerimi arýyorum. Týpkýsýnýn aynýsý ben bu adamý sen tanýyor musun? Görmüþlüðün var mý? "
Karagöz: " Görmüþlüðüm var. Onunla konuþtum bile. "
Adam: " Gördün mü? Konuþtun mu? Nerede gördün, konuþtun, çabuk söyle? "
Karagöz: " Az önce görmeye, konuþmaya baþladým. Þimdi de onu görüyorum, konuþuyorum. O sensin ya. "
Karagöz ile konuþan, onu ara sokaklara çeken, Hacivat'týr. Ulucami'nin yapým iþinde çalýþan Karagöz ile Hacivat sýk sýk tartýþarak caminin yapýmýný geciktirince, padiþah Orhan Gazi bunun nedenini mimardan öðrenir ve Karagöz ile Hacivat hakkýnda idam fermaný çýkarýr. Ertesi gün tebdil kýyafet camiye gelen Orhan Gazi, Karagöz ile Hacivat'ýn tartýþmalarýný izler ve gülümsemekten kendini alamaz. Saraya dönünce, verdiði ölüm kararý için piþman olur. Padiþah, fedailerinden birini, Hacivat'a gönderir. Fedai, Hacivat'a, tanýnmamasý için ne lazýmsa yapýp, Karagöz'ü de yanýna alýp, Bursa'dan gitmelerini ve kurtulmalarýný söyler.
Hacivat evine gider ve sakallarýný keser, sadece býyýklarý kalýr. Yýllardýr giymediði elbiselerini giyer, Karagöz'ü arar. Hacivat'ýn Karagöz'ün yanýna gidince sesini deðiþtirerek konuþmasýnýn sebebi; Karagöz'ün þaþýrmasýný saðlayarak daha ne olduðunu anlamadan, onu Bursa'dan uzaklaþtýrmaktýr. Hacivat olanlarý Karagöz'e küt diye anlatsa, padiþahýn idam fermanýna karþý gelmek istemeyecek Karagöz, kendini celladýn önüne atacaktýr.
Hacivat Karagöz'ü Bursa dýþýna çýkarýnca normal sesiyle konuþmaya baþlar, Hacivat olduðunu söyler ve olanlarý anlatýr. Karagöz Hacivat'ý yýllardýr sakallý gördüðü için, sakalsýz haline güler ve Hacivat'la alay eder. Hacivat'ýn tanýnmamak için sen de sakalýný kesmelisin demesi üzerine Karagöz: " Sen ne diyorsun Hacivat? Ben hayatta sakalýmý kesmem. " der.
Bunun üzerine Hacivat: " Sakalýný kesmezsin ama tanýnýr da yakalanýrsan ne olacak? Ýnsanýn hayattaki en önemli amacý, hayatýný devam ettirebilmesi olmalý. Geride kalacak karýný, çocuðunu düþün. Onlar sensiz ne yapar, ne yer, ne içerler? " der.
" O da doðru ya. "
" Gel bakalým, þu dere boyunda týraþýný ol. Erkek adama býyýk da yakýþýr. "
Týraþtan sonra Hacivat, Karagöz ile birlikte, yakýndaki bir çiftlikten iki at satýn alýrlar ve atlarýna binip hep batýya doðru yol alarak, Balýkesir taraflarýna giderler. Birkaç yer dolaþtýktan sonra, bir köyde iþ bularak, tarlada ýrgat olarak çalýþmaya baþlarlar.

Ýki ay içinde çalýþkanlýklarý ve doðruluklarý sayesinde köydekilerle saðlam dostluklar kuran Karagöz ile Hacivat, bu arada kendilerine birer ev yaparlar. Köylülerin yardýmýyla ailelerini buraya getirtirler ve uzun yýllar boyunca sakin bir hayat yaþarlar.
Bu arada Karagöz ile Hacivat'ýn idam edildikleri söylentisinin çýkmasý üzerine arkadaþlarý Þeyh Küþteri çok üzülür ve perde gerisinde Karagöz ile Hacivat oyunu oynatmaya baþlar. Oyun, Bursa halký tarafýndan çok beðenilir ve zamanla Anadolu'ya yayýlýr. O köyde ve civar köy ve kasabalarda pek çok defa kimliklerini belli etmeden oyunlarý seyreden iki dost çok önemli bir ayrýntý hariç, oyunlarý beðenirler.
Karagöz'ün hemen her oyunda Hacivat'a vurup, O'nu dövmesi...
Bu durumun açýklamasýný Karagöz þöyle yapar: " Ben Hacivat'a neden vurayým? O tam bir beyefendi. Bana her zaman yardýmcý oldu. Ýþsiz, parasýz kaldýðým durumlarda bana iþ buldu. Bu durum beni üzüyor. "
Hacivat ise: " Yok efendim, yok. Dayak, vurma falan yok. Bu oyunu oynatanlar, ilgiyi üst düzeyde tutabilmek için, Karagöz'e beni dövdürtüyorlar. Gerçekte, Karagöz bana bir fiske vurmamýþtýr. Oyun oynanýrken, Karagöz bana vurduðunda seyredenler gülmeseler, zamanla bu kötü hareketin oyun harici kalacaðýna inanýyorum.

-------------------------------------------------------------------------------------
KARAGÖZ ÝLE HACÝVAT: PINARBAÞI MEYDANI
Bursa’daki Pýnarbaþý Meydaný’nda takriben yirmi kiþilik bir kalabalýk toplanmýþ ve neþeli vakit geçirmekteydi, çünkü orta yerde tartýþanlar, gelmiþ, geçmiþ en iyi güldürü ustalarýndan ikisiydi: Karagöz ile Hacivat. Dilerseniz þimdi biz de hoþça vakit geçirmek için, tartýþmaya küpe olalým ve küpeyi parmaðýmýza takalým.
Hacivat: “ Olur mu Karagözüm, hiç küpe parmaða takýlýr mý? “
Karagöz: “ Ya nereye takýlýr? “
Hacivat: “ Küpe kulaða takýlýr. Kulaðýna küpe takan hanýmlar, daha bir güzel görünürler. Haným hanýmcýk olurlar. “
Karagöz: “ Hamam açýksa bizim hanýma söyleyeyim de, Yaþar’ý da götürsün. Hamamda bir güzel yýkansýnlar. “
Hacivat: “ Ah Karagözüm, Yaþar hiç kadýnlar hamamýna gider miymiþ? Büyüdü, kocaman adam oldu. “
Karagöz: “ Kocaman adam mý? Yaþarcýk daha altýsýný sürüyor. “
Hacivat: “ Olsun Karagözüm. Altý yaþýnda oðlan çocuðu kadýnlar hamamýna götürülmez, çünkü kadýnlar ondan korkarlar. “
Karagöz: “ Amma yaptýn ha Hacivat. Yýllar önce annem beni on beþ yaþýndayken kadýnlar hamamýna götürmüþtü de yalnýz yýkanmýþtým. "
Hacivat: “ Yapma ya, iyi ki hamamda kadýn yokmuþ. “
Karagöz: “ Aslýnda hamamda yýkanan kadýnlar vardý ama ben göbek taþýna doðru yürüyünce hamam boþalýverdi. Benden neden kaçtýlar, anlayamadým.”
Hacivat: “ Paçalý uzun donunla mý girmiþtin hamama. “
Karagöz: “ Sen ne diyorsun Hacivat? Hamamda donla yýkanýlmaz ki. “
Pýnarbaþý Meydaný’ndaki kalabalýk kahkahalarýn çaðýrdýklarýyla birlikte kýrk kiþi olmuþtu. Yirmi kiþide kýrk ayak vardý da, kýrk kiþide kaç ayak vardý?
Karagöz: “ Bak Hacivat, okumam, yazmam yoktur ama hesabým kuvvetlidir. Kýrk kiþide altmýþ ayak vardýr. Altmýþ ayakta dört yüz parmak vardýr. “
Hacivat: “ Olur mu Karagözüm. Kýrk kiþide ikiþerden seksen ayak vardýr. Seksen ayakta beþerden dört yüz parmak olur. “
Karagöz: “ Tamam iþte, ben de dört yüz parmak demiþtim. “
Gülmekten gözleri yaþaran, karýnlarýný tutarak gülen ve yerlerde debelenenler haricindeki çoðulcu kalabalýktan bir alkýþ tufaný koptu. Hacivat’ýn, ama sen altmýþ ayakta dört yüz parmak demiþtin, Karagözüm, dediðini benden baþka kimse duymadý.
Ýnsanlar, doðar, büyür ve olgunlaþýrlar. Olgunlaþma geçici deðil, kalýcýdýr. Olgunlaþma yeni olgunlaþmalarý beraberinde getirir. Bu böyle sürüp gider. Ýnsan olgun bir meyvedir, dersek yanlýþ olmaz.
Karagöz: “ Olur mu öyle þey, Hacivat? Þimdi ben meyve mi oldum? Elma, armut gibi mi yani? “
Hacivat: “ Hayýr, erik gibi. “
Karagöz: “ Demek beni erik yaptýn? Þimdi görürsün. Sen de olsan olsan þu ekþi limon olursun. Üç, iki deðil, bir iþe yaramayan limon. “
Hacivat: “ Doðru Karagözüm. Limon bir iþe yaramaz, çok iþe yarar. Hani limonu ortadan kesersin, çaya, çorbaya sýkarsýn. Tadý leziz olur. “
Karagöz: “ Adý keriz mi olur? “
Hacivat: “ Hayýr Karagözüm. Adý keriz deðil, tadý leziz olur yani lezzetli olur. Ýç ferahlatýr, gönül açar. “
Karagöz: “ Hayda bre pehlivan. Limon anahtar mý ki, Gönül teyzenin kapýsýný açsýn. Teyzem ellisini geçti hala evlenmedi. Gönül teyzenin gönlünü açacak anahtar daha yapýlmadý. “
Dünyanýn pek çok þehrinde, belli günlerde pazar kurulur. Bu pazarlarda köyden getirilen sebze, meyve satýlýr. Pazara gidenin kesesi doluysa ve cimri deðilse ürünün en iyisini alýr. Anadolu’da sebze ve meyveler þehirlerin isimleriyle anýlýr olmuþtur. Amasya’nýn elmasý, Ýnegöl’ün pýrasasý gibi.
Karagöz: “ Býrak ya Hacivat. Ne demek Amasya’nýn elmasý, Ýnegöl’ün pýrasasý. Yani elma almak için Amasya’ya mý gidelim? “
Hacivat: “ Karagözüm, elma almak için, Amasya’ya gitmene gerek yok. Salý pazarýnda Amasya elmasý satýlýyor. Elma alýrken, Amasya elmasý almak gerekir. “
Karagöz: “ Amasya’nýn elmasý elma da baþka yerin elmasý armut mu? Benim bahçedeki elmalar, Amasya elmasýna bin basar. Tadý güzel kokusu hoþ, eder insaný sarhoþ. “
Hacivat: “ Armut alýrken deveci armudunu, üzüm alýrken Mürefte üzümünü tercih etmek gerekir. “
Karagöz: “ Deveci armudunu boþ ver þimdi. Çocukken köye gittiðimizde dedemin baðýna koþardýk. Dedemin üzümlerinin tadýný, sonraki senelerde yediðim üzümlerin hiçbirinde bulamadým. Elma alýrken Bursa elmasý, pýrasa zaten Bursa’dan, armut Bursa’dan, üzüm Bursa’dan, erik Bursa’dan, domates, patates, þeftali, viþne, kiraz hep Bursa’dan. Hey benim güzel Bursam, kovsalar gitmem þu Bursa’dan. “
Hacivat: “ Karagöz, az önce kiraz dedin. Söyle bakalým bu kiraz Bursa’nýn neresinde yetiþiyor? Sen eskiden hiç yalan söylemezdin. “
Karagöz: “ De git oradan Hacivat. Þimdi de yalan söylemiyorum. On yaþlarýndaydým. Edebey Köyü’ne gitmiþtik. Orada bir kiraz aðaçlarý vardý, aklýn durur. Sanýrsýn kiraz ormaný. Epey bir gezindim orada, dallardaki kiraz çokluðundan güneþi göremedim. “
Hacivat: “ Güneþ görünmüyorsa orman karanlýktýr, kirazlarý nasýl gördün? “
Karagöz: “ Pöh, þunun sorduðu soruya bak. Kirazlarýn verdiði ýþýltý ormaný aydýnlatýyordu. Aðaçlara çýktým, belki iki kilo kiraz yedim. Sen Edebey kirazýnýn tadýný nereden bileceksin. “
Aradan zaman geçtikçe kalabalýk çoðalmýþ ve yüz kiþiyi bulmuþtu. Hava kararmaya baþlamýþtý, akþam oluyordu. Ýþi tadýnda býrakmak gerekirdi. Karagöz ile Hacivat ellerini havaya kaldýrýp teslim iþareti çizdikten sonra kahkahalar býçak gibi kesildi.
Karagöz: " Haydi bakalým aðalar, bu günlük bu kadar, " dedi ve yürüdü gitti.
Hacivat: " Yarýn ayný saatte buluþmak üzere þimdilik hoþça kalýn, deyip Karagöz'ün peþine topal ördek gibi yürüyerek takýlmasý kahkahalarý meydana paraþütle geri getirdi.

Yazan: Serdar Yýldýrým

-----------------------------------------------------------------------------------
KARAGÖZ ÝLE HACÝVAT: ÝBÝÞ SIRTLAN AVINDA
Ýbiþ ok ve yay alarak Uludað'a sýrtlan avýna çýkmýþ. Gezmiþ, dolaþmýþ, ortalýkta hiç sýrtlan yokmuþ. Derken, Serdar Yýldýrým'a rast gelmiþ. Serdar yaþadýðý zamandan 650 yýl gerideymiþ. Elinde tüfek varmýþ, belinde fiþek doluymuþ. Ýbiþ'e aslan avýna çýktým, demiþ.
Ýbiþ: " Hani ok, hani yay? Neyle vuracaksýn aslaný? "
Serdar: " Bak Ýbiþ, ok ve yay ilkel silahlar. Bu gördüðün tüfektir. Tüfeðe þu fiþeklerden koyarsýn, sonra tetiði çektin mi, dan, hop aslan yerde. "
Ýbiþ: " Küçücük fiþek mi aslaný yere düþürecek? Fiþek aslana çarpar sonra aslan sana kýzar. Kaçarken tozu dumana katarsýn. Hele yakalamasýn aslan seni, bir lokmada yutar. "
Serdar: " Öyle deðil iþte. Fiþek aslanýn vücudunu deler geçer. "
Ýbiþ: " Dediðin gibi olsun. Sen bu tüfekle aslan avladýn mý? "
Serdar: " Avlamam mý? Yüzden çok aslan vurdum."
Ýbiþ: " Yüzden çok mu? Hepsini Uludað'da mý vurdun? "
Serdar: " Tabi ya ne sandýn? "
Ýbiþ: " Ama Uludað'da aslan yok diyorlar. "
Serdar: " Var caným, olmaz olur mu? Ormanýn derinlikleri aslan kaynýyor. Ýstersen gidelim, bak Uludað'da aslan var mý, yok mu, kendi gözlerinle gör. "
Ýbiþ: " Çok isterdim ama þunu baþka bir güne býraksak. "
Serdar: " Sen nasýl istersen Ýbiþ. Aslan avý cesaret isteyen bir iþ. Kolay olsaydý her önüne gelen aslan avcýsý olurdu."
Ýbiþ ile Serdar çene yarýþtýrýrken ileriden iki avcýnýn geldiðini görmüþler. Bunlar Karagöz ile Hacivat'mýþ. Karagöz ile Hacivat, Ýbiþ'i tanýyorlarmýþ, Serdar ile de tanýþmýþlar.
Karagöz Serdar'ýn aslan avýna çýktýðýný duyunca þaþýrmýþ. Tüfek, fiþek olayýný duyunca aklý karýþmýþ. Serdar, ben bu tüfekle Uludað'da yüz aslan vurdum, deyince kaþlarý çatýlmýþ.
Karagöz: " Bak Serdar, bol keseden konuþma. Ben böyle þeylere kýzarým. Ýbiþ de atar tutar ama sen onu beþe katladýn. Ýbiþ'i dövdüm, seni de döverim. "
Bunun üzerine Serdar: " Geçen kýþ aralýk ayýnda Uludað'a çýkmýþtým. Ne bereketli avdý. Dört tane gergedan avladým. " deyince Karagöz Serdar'ýn üstüne atýldý. Aralarýnda bir boðuþma baþladý. Ýkisi birlikte yere yuvarlanýnca Serdar Ýbiþ'in yardýmýyla Karagöz'ün elinden kurtuldu, kaçmaya baþladý. Karagöz Serdar'ýn peþine takýldý. Az sonra yorulan Karagöz bir taþýn üstüne oturarak Hacivat'ýn ve Ýbiþ'in gelmesini beklemeye baþladý. Onlar geldikten sonra Karagöz: " Geyik gibi koþuyor, yakalamak ne mümkün. "
Hacivat: " Aman Karagözüm, yakalayamadýn iyi oldu. "
Karagöz: " Nee? Sen hangi taraftansýn Hacivat? "
Hacivat: " Ben senin tarafýndaným Karagözüm. "
Karagöz: " Ama ondan tarafa çýktýn. "
Hacivat: " Serdar Ýbiþ'le konuþurken, biz araya girdik. Nasýl olsa bir þey vuracaðýmýz yok. Býrak anlatsýn. Avda böyle hikayelerin anlatýlmasý ava renk verir. Ortam neþelenir. Bol bol gülünür. "
Karagöz: " Orhan neþelensin, gülsün. Ben gülemem. Boþ keseden böyle avcý hikayelerini duyunca kan beynime çýkýyor. "
Hacivat: " Caným Karagözüm, büyüklük göster. Býrak gelsin, anlatsýn. "
Ýbiþ: " Sen büyüksün, yücesin, güçlüsün Karagöz Baba. He mi, geliversin mi? "
Karagöz: " Siz bu kadar istedikten sonra.. Gelsin bakalým. "
Hacivat'ýn çaðýrmasýyla Serdar anýnda onlarýn yanýnda bitti. Karþýsýndaki Karagöz'ün kara gözlerinin içine bakarak avcý hikayelerinin son versiyonunu anlatmaya baþladý:
" Bir çakal varmýþ. Bu çakal tilkiden kurnaz, kurttan kavgacýymýþ. Kaplanlarý rakip bilmiþ. Uludað'da günün her saati kaplan kovalarmýþ. Kaplanlarýn çakal karþýlarýna çýkacak diye ödü koparmýþ. Olaydan haberim oldu. Tüfek, tesisat kuþandým. Tam tekmil çakalý aramaya koyuldum. Çakala benim onu aradýðýmý söylemiþler. Çakal yüz arkadaþýný toplayýp geldi, benim etrafýmý sardýlar. Tüfekle çaktým aldým. Son kalan çakal, çak al beni de, dedi. Çaktým o çakalý da aldým. Dünya kurulalý beri böyle bir avcý görmekse Uludað'ýn kýsmeti oldu. Uludað benimle ne kadar gururlansa azdýr. "
Müdahale etmemek için kendini zorlayan, hýrstan dudaðýný ýsýrarak kanatan Karagöz dinamit gibi patladý. Önüne çýkan Ýbiþ'e vurdu, Serdar'a vurdu. Yere yuvarlanan Ýbiþ'le Serdar kaçýp gittiler. Karagöz'ü sakinleþtirmek Hacivat'a düþtü. Ýleride dere boyunda Ýbiþ'le Serdar yüzlerini yýkayýp, su içtiler, biraz kendilerine geldiler.
Ýbiþ: " Karagöz amma kýzdý ha. Arada ben de tokadý yedim. Gülüp geçeceði yerde kýzýyor. "
Serdar: " Doðru Ýbiþ. Ben böyle hikayeleri eðlencelik olsun diye anlatýyorum. Son hikayeyi anlatýrken, onun gülmese bile kýzmayacaðýný düþündüm. Gülmedi ama kýzdý. Hem çok kýzdý. Hacivat'ýn güldüðü yanýna kar kaldý. Sen ne kar ne zarardasýn. Ben de bu iþten sebeplendim. "
Ýbiþ: " Nee, sebeplendin mi? Tokadý yedin yeri öptün, sonra? "
Serdar: " Bir haftadýr aðrýyan çürük diþim vardý. Sallanýp duruyordu. Korkudan diþçiye gidememiþtim. Karagöz bir tokatta o diþi bana yutturdu. Buraya gelirken konuþmadýk ya dilimi diþ oyuðunda tutup kaný durdurdum. Derede aðzýmý çalkaladým. Ýnanmazsan gel de bak. "
Ýbiþ gelir, bakar: " Gerçekten oradan yeni diþ çýkmýþ. Belli oluyor. " der ve kahkahalarla güler.

SON