SÝMÝTÇÝ ÇOCUK
1970 yýlýnýn mayýs ayýnýn bir öðleye doðru vaktinde herkes kendi alemindedir. Büyük soðuklarýn hüküm sürdüðü, kar yaðýþýnýn manzarayý beyaza boyadýðý, tipinin, fýrtýnanýn bol olduðu bir kýþ mevsimi etkisini kaybetmiþtir. Yaz gelmiþtir. Aðaçlar dallanmýþ, kovanlar ballanmýþtýr. Yemyeþil çimenler bitmiþtir. Tomurcuklar ilk nefeslerini derin derin içlerine çekmektedirler. Kýrlar, parklar, bahçeler, insanla dolmuþtur. Kýþýn sokaklarýnda hayaletlerin, cinlerin kartopu oynadýklarý, kardan adam yaptýklarý bu þehir yazýn gelmesiyle birden bire heyecanlanmýþtýr. Dam altlarýný, kapý eþiklerini, insan nefesini bir heyecan kasýrgasý etkilemektedir.

Ýskender, 11 yaþýnda iþ almak için Beyaga'nýn fýrýnýna gelir. Kapý ardýna kadar açýk hemen kapýnýn bitiþiðinde geniþ ve uzun raflar vardýr. Kapýnýn üzerinde - Ýþi olmayan girmesin - yazýlý tabela bulunuyordu. Fýrýnýn orta yerinde tahminen bir metre yüksekliðinde geniþçe göbek taþý, bu taþýn üzerinde de üç tane uzunlu kýsalý fýrýn küreði ve koklayanýn ah ettiði taptaze, bol susamlý simitler duruyordu. Fýrýn ocaðýnýn baþýnda 40 yaþlarýnda, orta boylu, saçlarýnýn önü tamamen dökülmüþ, topluca yüzü ateþin etkisiyle kiremite çalan bir tavýr takýnmýþtý. Ýçeride ayrýca gençten dört kiþi vardý. Ýkisi simit satmak için bekleyen seyyar simitçi diðer ikisi hamur açýp simite þekil veren fýrýnda çalýþanlardý.

Ýskender içeri doðru birkaç ürkek adým atýp Ali Dayý'ya sordu: ---- Ben, dedi, simit alýp satmak için gelmiþtim. Þöyle bir yutkundu. Eðer satýcýya ihtiyacýnýz varsa çalýþmak istiyorum, dedi. Ali Dayý þöyle bir göz ucuyla çocuðu süzdü. Kýsa saçlý, esmer yüzündeki buruk ifade onun bundan önce geçen hayatýnýn pek kolay olmadýðýný gösteriyordu. Normal boylu, hafif zayýftý. Üzerinde eski ve siyah renkte biraz bol ve uzunca bir ceket ve pantolon vardý.
Ali Dayý: ---- Simitçilerimizden birisi gelmedi. Onunkileri sen satarsýn. Simitler 25 kuruþ. Simit baþýna 10 kuruþ kar veriyoruz. Söyle bakalým kaç simit almak istiyorsun?

Ýskender þöyle bir düþündü. Kararýný verememiþti. Hamurcu Cafer söze karýþtý:---- Ýstersen 50 simit al. Bugün pazar. Yýldýz Sinemasý saat 2' ye doðru daðýlýr. Ayrýca bugün top sahasýnda maç var. Oraya gidersin, dedi. Ýskender, Cafer'in konuþmasýndan güç alarak þöyle gerindi. Ali Dayý'ya dönerek " Tamam " dedi. " 50 tane satarým. "
Fýrýnda bir yandan simitler fýrýna verilirken diðer yandan da sohbet koyulaþýyordu.

Ýskender gün boyu sinema, maç, kahvehane, mahalle, sokak demeden dolaþmýþ ve elindeki simitleri satmýþ fakat oldukça yorulmuþtu. Eline hesap kitaptan sonra kalan 5 lirasýný aldý. Hava iyice kararmýþtý ve sokaklar hala insan doluydu, çünkü o akþam pazar akþamý olduðu için üç-dört yerde birden düðün vardý. Ýskender ele güne aldýrmadan evinin yolunu tuttu. Yol üstündeki bakkaldan içeri girdi. Tanesi bir lira olan ekmekten iki tane aldý. Koltuðunun altýna ekmekleri sýkýþtýrarak dýþarýya çýktý. Evleri þehir merkezinden oldukça uzaktý. Ýnegöl Belediyesi'nin göçmen evleri olarak yaptýrdýðý ayný tipte evlerden oluþan þehir kenarýnda kurulmuþ bir mahalleydi. Halký fakir insanlardý. Evlerde iki oda mevcuttu. Ayrýca evin yanýnda tuvalet ve çitle çevrilmiþ küçük bir bahçesi vardý. Bahçeye daha çok mýsýr, domates, biber, fasulye ekerlerdi. Daracýk, tenha sokaklar karanlýktý. Daha elektrik gelmemiþti. Mahalleli odalarýný kandil veya gaz lambalarýyla " eh iþte " aydýnlatarak karanlýðý kovuyorlardý. Ýskender evin kapýsýný çaldý. Kapýyý anasý açtý. Çocuðunun elinde iki tane ekmek görünce gözleri ýþýdý: ---- Oðlum, ekmekleri nasýl aldýn? diye sordu.

Ýskender buruk bir þekilde: ---- Ana bugün simit sattým. Kazandýðým paranýn bir kýsmýyla bu ekmekleri aldým, dedi. Annesi kapýyý kapadý. Birlikte odaya girdiler. Ýskender'in babasý, sedirin üstünde köþeye büzülmüþ, oturuyordu. Sobanýn üzerinde tencere kaynýyordu. Oda mis gibi kuru fasulye kokuyordu. Koku, Ýskender'in açlýðýný bir kat daha arttýrdý. Çünkü sabah içtiði çorbadan sonra aðzýna lokma koymamýþtý. Ekmekleri anasýna verdi ve sobanýn yanýna oturdu. Bahar aylarýnda olmasýna raðmen üþümüþtü. Geceleri nispeten soðuk oluyordu. Ýskender'in babasý, 38 yaþýnda ve orta boylu idi. Çektiði sýkýntýlar onu yaþýndan 10 yaþ daha yaþlý gösteriyordu. Sýrtý hafif çökmüþ, saçlarý kýrlaþmaya yüz tutmuþ, beti benzi solmuþtu. Gençliðinden beri tarlalara çapaya gider, ne iþ bulursa çalýþýrdý. Yaptýðý iþin karþýlýðýný alamamýþ, devamlý ezilmiþti. Bilirdi ki kendisinden çok daha mutlu ve rahat yaþayanlar vardý. Bilirdi ki nefes almak, üç beþ kuruþ kazanýp anca karýn doyurmak yaþamak deðildi. Ama ne yapsýndý ki ne yapsýn!

2 yýl sonra: Sonbaharda yavaþ yavaþ soðuklar baþlamakta kýþ gelmektedir. Ýskender'in anasý hamile kalmýþtýr. Fakat diðer yandan soðuktan iyi korunamamýþ, grip olmuþ, devamlý öksürmektedir. 1972 yýlý ocak ayýnda evinde doðum yapar, bir oðlu olmuþtur. Çocuðun adýný Ýsmail koyarlar. Yaptýðý doðum ve gýdasýzlýk nedeniyle kadýn çok halsiz düþmüþtür. Doktora gidecek, ilaç alacak paralarý yoktur. Bir hafta sonra hastalýk zatürreye çevirmiþ ve hasta periþan olmuþtur. O gece devamlý sayýklamýþ, inlemiþtir. Sabahý komþulardan birkaç kiþi aralarýnda para toplarlar. Öðleye doðru baba kadýný sýrtlar, Ýskender de beraber Ýnegöl Devlet Hastanesi'nin yolunu tutarlar. Kapýdan içeri girerken, ayakkabýlarýnýn çamurunu kenarda silerler. Ýçeride görevli adama doktoru sorarlar, yukarýda sola sapýn, ilerde, diye tarif eder. Baba zor zahmet merdivenleri çýkar. Doktorun kapýsýný çalar, içeri bir adým atar ki, ayaðý kenardaki masaya takýlýr. Zaten yorgunluktan bitmiþ, tükenmiþ olan baba sendeler ve sýrtýnda karýsýyla beraber yere yuvarlanýr. Kadýnýn kafasý sert zemine çarpar ve kanlanýr. Ýskender anasýnýn üstüne kapaklanýr: ---- Ana, ana, diyerek feryat eder. Seslere birkaç doktor ve hemþire gelir. Baba yerinden yavaþça doðrulur, þaþkýndýr. Ne yapacaðýný bilemez. Oðlunu tutar, kaldýrýr.
Doktor: ---- Kadýn zaten çok hastaydý. Adam birden düþtü. Adamýn bu iþte bir suçu yok, der. Polise haber verilir.

Anasýnýn hastalýðý ve hastanede vefat ediþi Ýskender'in tertemiz yüreðinde derin yaralar açmýþtý. Kolay deðil yýllarca insanlýk tarafýndan terk edilmiþ vaziyette ipe sapa gelmez kaderinle baþ baþa yaþa, tam yeni iþe girmiþ az buçuk ekmeðini kazanmaya baþlamýþ ve kardeþ sahibi olmuþken, anacýðýný, o hep iyiyi düþünen, yaþamýnýn en güzel yýllarýný onu büyütmek için feda eden anasýný kaybetmek... Babasý ve kardeþi Ýsmail ile yalnýz kalmýþlardýr. Kardeþi daha küçüktür ve bakýma ihtiyacý vardýr. Þefkate ihtiyacý vardýr. Yakýn komþularýnýn yardýmýyla durum birkaç gün idare edilir ve komþu mahalleden kocasý 1 yýl önce kýzý Kisme ile yüzüstü býrakýp kaçmýþ olan Ardüþ Haným'ý Ýskenderlerin evine getirirler. Kadýn çocuða bakacak, ev iþlerini yapýp o evin hanýmý olacaktýr. 1 yýldýr kýzýyla birlikte yalnýz yaþamaktadýr. Hayat þartlarý zordur. Kýzý Kisme 7 yaþýnda, zayýf ve siyah saçlýdýr. Eve üç yaþlý kadýnla Ardüþ Haným ve Kisme misafir gibi gelirler, konuþurlar,anlaþýrlar. Akþam üstü kadýnlar giderler ve Kisme anasýyla yeni evinde kalýrlar. Kisme çok sever Ýsmail'i, Ýskender'i de sever. Ýskender ne olduðunun farkýndadýr. Eve yeni bir kadýn gelmiþtir. Acaba iyi insan mýdýr? Ana diyebilecek midir? Sorularý kafasýndan geçerken sofra kurulur, babasýnýn sesini duyar. ---- Haydi bakalým oðlum, gel de yemeðimizi yiyelim. Ýskender oturduðu yerden kalkar, sofraya oturur.

Ýskender ertesi gün erkenden fýrýna gelir. Ýskender'i gören Ali Dayý:---- Ooo Ýskender, kaç gündür nerelerdesin? Seni çok özledik... Gel bakalým, þöyle azýcýk konuþalým, diye seslenir. Ýskender usul usul, mahsun tavýrla Ali Dayý'nýn yanýna yaklaþýr.
Durumu fark eden Ali Dayý: ---- Ne o, yoksa kötü bir þey mi oldu? Söylesene oðlum, der. Ýskender o gün annesinin çok hastalandýðýný, babasýyla hastaneye götürdüklerini, orada anasýnýn vefat ettiðini aðlayarak anlatýr.

Bu duruma Ali Dayý çok üzülmüþtür: ---- Her neyse, baþýnýz sað olsun, istersen bugün simit satma da yarýn baþlarsýn, diye söylenir. Fakat Ali Dayý düþünmeden konuþur.

Ýskender: ---- Öyle deme Ali Dayý, akþam evdekiler ekmek bekler. Ne yer, ne içeriz sonra, der. Yarým saat sonra Ýskender simitleri tablaya doldurup yola çýkýnca " Haydi, sýcak sýcak simitler, isteyen yok mu? diye baðýrýr. Son kelimesinde laf aðzýnýn içinde düðümlenir. Anasý, babasý, evi, kardeþi aklýna gelir. Gözleri dolar. Þöyle etrafýna bakýnýr. Ohoo kimin umurundadýr, anasý vefat etmiþ, babasý, kardeþi aç, kendisi aç, soðuktan küçücük elleri, kulaklarý, burnu, ayak parmaklarý mosmor olmuþtur. Kimse duymaz sanki onun sesini, belki de duymak istemezler.

Herkesin iþi gücü var, geçim dünyasýdýr, menfaat dünyasýdýr, bu dünya... Elma Ýskender, kurt da kederi içini hýzla sömürmekte ve çürümektedir. Ýskender, gözlerindeki yaþlarý siler buz kesmiþ parmaklarýyla. Memur vardýr, iþçi, köylü dertleri farklýdýr. Hepsinde dert tonla ekmek fakirde umuttur. Kasalar vardýr, cüzdanlar vardýr. Mis gibi hayat yaþamaktadýrlar. Fakir fukaranýn hakký olan ekmeðin bir parçasý toplanýr toplanýr, onlarýn boyunlarýna gerdanlýk, kollarýna bilezik, parmaklarýna yüzük olur. Eþitlik bu deðildir. Hak bu deðildir. Kardeþlik bu deðildir.

SON

Yazan: Serdar Yýldýrým ( 1984 )

Google'ye Serdar Yýldýrým'ýn Hayat Hikayesi yazdýðýnýzda çýkan site ve forumlardan birini açtýðýnýzda yazýnýn ortasýnda þöyle der: 1984 yýlýnda kendimi anlattýðým Simitçi Çocuk isimli ilk hikayemi yazdým. Daha sonraki 4 yýl sadece þiir yazdým. Aslýnda hikaye yazmak istiyordum ama pek çok defa denememe karþýn, bu mümkün olmadý. Önünde kaðýt, elinde kalem 1 saat, 2 saat öylece beklemek ve hiç birþey yazamamak korkunç zordur. 1988 yýlýnda gerçek anlamda hikayeler ve masallar yazmaya baþladým. O yýl aðustos ayýnda Korkak Tavþan' ý yazdým. Sonra Ot Yiyen Kaplan, Zavallý Çoban, Keloðlan Ýle Nasreddin Hoca.
Ýþte, bu Simitçi Çocuk adýndaki hikaye benim ilk hikayemdir. 32 yýl sonra 2-9-2016 tarihinde ilk olarak okunmasýný saðladým. Sadece daha önce Radyo Press' te program yaparken 1998 ve 1999 yýllarýnda iki defa radyodan okumuþtum.