Teşekkur Teşekkur:  0
Beğeni Beğeni:  0
10 sonuçtan 1 ile 10 arası

Konu: Beslenme

Hybrid View

önceki Mesaj önceki Mesaj   sonraki Mesaj sonraki Mesaj
  1. #1

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Beslenme

    Diyet Ve Tiroit İlişkisi

    Tiroit yetmezliği metabolizmayı yavaşlatan ve bu nedenle kişilerde önceki kilolarına göre %15-30 oranında kilo alınmasına neden olan bir hastalıktır. Bu nedenle tiroit bezi yetmezliği tedavi edilmeden kilo vermek çok zordur. Tiroit hormon ilaçları (Levotiron veya Tefor gibi) ile hastaların çoğund Tiroit yetmezliği metabolizmayı yavaşlatan ve bu nedenle kişilerde önceki kilolarına göre %15-30 oranında kilo alınmasına neden olan bir hastalıktır. Bu nedenle tiroit bezi yetmezliği tedavi edilmeden kilo vermek çok zordur. Tiroit hormon ilaçları (Levotiron veya Tefor gibi) ile hastaların çoğunda tedaviyle birlikte kilo verme oluşursa da hastaların % 17’si kilo veremez. Özellikle menopozdaki kadınlarda bu durum daha sık görülür. Hem menopoz hem de tiroit yetmezliği kilo vermeyi engeller.

    Tiroit bezi yetmezliği olmadığı halde kilo vermeye çalışan kişilerde belirli bir kilo verdikten sonra kilo kaybının azaldığı veya durduğu bir dönem oluşur. Bu durum vücudun kendini koruma mekanizmasıdır. Vücudumuz daha fazla kilo verilmesine direnç göstermeye başlar. Bu direnç tiroit hormonlarının azalmasıyla olabildiği gibi bazı başka hormonların salınmasının artması ile de oluşur. Kalori alımı yani yenilen gıda alımı azaldıkça vücudumuzda bulunan T4 hormonunun T3 hormonuna dönüşümü azalır ve sonuçta hücrelere giren ve etkili olan T3 azaldıkça metabolizmamız yavaşlar ve kilo veremeyiz.

    Kalori alımı azaldıkça yani diyet yaparken az yemek yedikçe vücudumuzdaki yağlardan salgılanan Leptin isimli hormon kanda azalır. Azalan leptin hormonu ise beyindeki iştah merkezini uyararak iştahı artırır ve gıda alınmasını sağlar.

    Kilo vermeyi engelleyen hormonlardan birisi Ghrelin hormonudur. Bu hormon mideden salgılanmakta ve kana karışarak beyine ulaşıp yemek yemeyi artırmaktadır. Kilo vermek için diyet yaparken bu hormon kanda artmakta ve daha fazla kilo verilmesini engellemektedir. Bu hormonun salgılanmasını önleyecek bir ilaç ise henüz yoktur.

    Bazı minerallerin eksiklikleri de kilo vermeyi engeller. Manganez, krom çinko, kalsiyum ve magnezyum eksikliği özellikle çok önemlidir. Bu minerallerde saptanan eksikliklerin tedaviyle düzeltilmelidir.

    T4 hormonunun T3’e dönüşmesinde selenyum minerali de etkili olduğundan kilo veremeyen kişilerde selenyum eksikliği olup olmadığına bakılması gerekir. Selenyum eksikliği varsa bu eksiklik giderilir. Ayrıca çinko, demir, bakır mineralleri de T4’ün T3’e dönüşümünde etkilidir. Bu minerallerde eksiklik olup olmadığına da bakılması gerekir.

    Omega-3 alımını artırmak kilo vermede faydalı olabilir. Omega-3 yağ asitleri tiroit hormonlarının hücrelerdeki etkisini artırmaktadır.

    Kanda insülin hormonu yüksek ise kilo vermede sıkıntılar oluşur. İnsülin yüksekliğini azaltmanın önemli bir yolu şeker yükü yüksek olan karbonhidratları yememektir. Beyaz ekmek, şeker, makarna, patates, kek, tatlı, çikolata gibi şeker yükü fazla gıdalar insülin hormonunu kanda iyice artırarak kilo vermenizi önler. Bu gıdalar yerine tam buğday unundan yapılmış ekmek (köylü ekmeği gibi), kepekli makarna, nohut, kuru fasulye, mercimek, bezelye, sebze ve meyvelerle beslenmek gerekir.

    Tiroit yetmezliği olan hastalarda metabolizma yavaşladığından alınan karbonhidratların (unlu, şekerli gıdaların) sindirilmesi veya parçalanması ve kandaki şekerin hücrelere girmesi zorlaşır. Bu nedenle vücut daha fazla insülin salgılayarak kan şekerini düşürmeye çalışır. İnsülin arttıkça da iştahta artma ve kilo alma oluşur. İnsülin hormonundaki yükselmeler gün içinde kan şekerinde düşme yaptığı için de yorgunluk, baş dönmesi, bitkinlik, öfkelenme, birden sinirlenme, bağırma ve açlık hissi oluşur. Sizde bu belirtiler varsa kan şekerinizde düşmeler oluyor demektir. Bunu anlamak için 3-4 saatlik şeker yükleme testi yaptırmanız gerekir.

    Stresli kişilerde stres hormonu dediğimiz kortizol artmaya başlar ve artan kortizol hormonu da kan şekerini yükseltir.

    Yukarıda söz edilen faktörler hipotiroidili bir hastada kilo almaya, kan şekerinde düşmelere neden olur. Eğer kilo veremezseniz ileride bu defa şeker hastalığı gelişir.

    Bu nedenle karbonhidrat ve yağdan fakir bir beslenme ile ve egzersiz yaparak kilo vermeyi denemelisiniz.

    İyi beslenmenize ve egzersiz yapmamıza rağmen zayıflayamıyorsanız doktorunuz size bazı ilaçlar verecektir. Bu ilaçlar zayıflamanıza yardımcı olur.

    Hipotiroidili hastalarda selenyum desteği almak T4 hormonunun T3’e dönüşümünü artırarak dokulardaki tiroit azlığını veya metabolizma yavaşlamasını artırmaya faydalı olabilir. Bu nedenle selenyum ölçümü yaptırınız. Eksiklik varsa doktorunuz size selenyum desteği için ilaç verecektir.

    Kilo veremeyen tiroit yetmezlikli hastalarda T4 (Levotiron veya Tefor) ve T3 ilaçlarını birlikte almak bazen faydalı olabilir. TSH hormonunu 1.5-2.5 arasında tutacak şekilde doktorunuz bu ilaçları ayarlayacaktır.

    Yukarıdaki önlemlere rağmen kilo veremeyen kişilerde altta yatan diğer nedenleri araştırmak gerekir. Bunlar depresyon, stres, uyku bozuklukları, bazı mineral ve vitamin eksikleri ve gıda allerjileri olabilir. Özellikle selenyum, çinko, ve demir eksikliği varsa bunların tedavisi kilo vermeniz açısından çok önemlidir.

    Bazen TSH hormonu normal olduğu halde kilo veremeyen hastalarda anti-TPO antikoru yüksek olabilir. Anti-TPO antikor yüksekliğinde tiroit bezinin çalışmasında hafif bozukluklar olabilir. Çok hassas TSH ölçümleri ile bu durum anlaşılabilirse de gizli tiroit yetmezliğin tanısı için TRH testi yapılabilir. TRH sonrası 25nci dakikada TSH 15’den yüksek çıkarsa tiroit bezi az çalışıyor demektir.

    Özetle; tiroit yetmezliği olan kişiler kilo veremiyorsa şu nedenler araştırılır:

    1. İlaç yeterince alınıyor mu? TSH düzeyi istenen seviyede mi? TSH düzeyi 1-1.5 düzeyine indirmekle kilo verme sağlanabilir.

    2. Gıda allerjisi olup olmadığını araştırmak gerekir. Gıda allerjisi varsa kilo vermede sıkıntı olur.

    3. Kanda insülin düzeyine bakılır. İnsülin yüksek ise ona yönelik tedaviler uygulanır.

    4. Kalori azaltılmasını yeterince yapmamış olabilirsiniz

    5. Selenyum, B vitamini, yağ asitleri, magnezyum ve kalsiyum eksikliğiniz varsa kilo veremezsiniz

    6. Psikolojik stres varsa düzeltilmelidir. Stresi olan kişilerin kilo vermesi zordur.

    7. Kanda anti-TPO antikoruna bakılır. Yüksek ise ona yönelik tetkik ve tedaviler yapılır.

    8. Diğer hormon bozuklukları olup almadığı araştırılır (Kortizol eksikliği, yumurtalık kistleri, prolaktin hormon yüksekliği, kan kalsiyum azlığı gibi).

  2. #2

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Zayıflamanın Bilimsel Yolu

    ‘’Şişmanlık, dünyada ve ülkemizde hızla artmakta olan bir hastalık. Şişmanlığın hızla artmasının temel nedeni insanların yaşam biçimindeki değişiklikler. Dünyanın bazı bölgelerinde açlıktan ölen insanlar olmasına karşın, büyük bir kesim aşırı ve sağlıksız besleniyor; arabalarda, televizyon
    ’Şişmanlık, dünyada ve ülkemizde hızla artmakta olan bir hastalık. Şişmanlığın hızla artmasının temel nedeni insanların yaşam biçimindeki değişiklikler. Dünyanın bazı bölgelerinde açlıktan ölen insanlar olmasına karşın, büyük bir kesim aşırı ve sağlıksız besleniyor; arabalarda, televizyon ve bilgisayar başında, hareketsiz saatler geçiriyor. Yeni kuşaklar fast foot tuzağına düşmüş durumda. Sağlıksız yiyecekler tarım kesimindeki doğaya yakın yaşayan insanların yaşamına bile sızmaya başladı. Öte yandan, şişmanların sayısı arttıkça insanlar fazla kilolarından kurtulmak için, traji-komik bir takıntıyla, her türlü tuhaf öneriye kulak vermeye başladılar. Bu kitapta şişmanlığın nedenleri, yol açtığı hastalıklar, bilimsel olarak sağlıklı ve dengeli beslenmenin nasıl olması gerektiği, besinler, vitamin ve minerallerin kullanımı konularıbnda özet bilgiler vermeye çalışırken, zayıflamak isteyenleri, bilimsellikten uzak diyet kitaplarına, internetteki sıradan diyet listelerine, tek gıdaya dayalı yanlış diyet önerilerine karşı da uyarmak istedim.

    Şişmanlık, dünyada ve Türkiye’de hızla artmakta olan bir hastalıktır. Günümüzde, tüm dünyadaki aşırı kilolu insan sayısının bir milyarı geçtiğini söyleyebiliriz. Önceleri sadece erişkin insanların problemi olarak görülen şişmanlığın, son yıllarda çocukları da tehdit ettiği ve aşırı şişman çocuk sayısının hızla arttığı gözlenmektedir. Şişmanlığın hızla artmasının başlıca nedenleri: Aşırı beslenme ve hareketsiz yaşam biçimidir. Bu faktörler dışında, anne ve babadan gelen bazı genlerin şişmanlıkta rol oynadığı da artık bilinmektedir.

    Şişmanlık, sigaradan sonra önlenebilir ölüm nedenlerinden ikincisidir. Kilosu fazla olan kişilerde şeker hastalığı (diabetes mellitus), tansiyon yüksekliği (hipertansiyon), kan yağlarında yükseklik (hiperlipidemi) ve kalp hastalıklarının daha fazla olması ve bu rahatsızlıkların erken yaşlarda ölüme yol açması nedeniyle, kilo vermek ve sağlıklı beslenmek büyük önem taşımaktadır.

    Fazla kilolardan kurtulmanın ilk yolu sağlıklı ve dengeli beslenmek, az yemek ve egzersizi artırmaktır. Otomobil kullanımının artması, televizyon ve bilgisayar başında geçirilen hareketsiz saatler, insanların kilo almasının belli başlı nedenleridir. Akşam yemeğinden yatıncaya kadar geçen süre içinde atıştırılan yiyecekler de fazla kiloların önemli bir nedenidir.

    Ülkemizde beslenmeyle ilgili en büyük yanlışlığın beyaz ekmek tüketimi olduğunu söyleyebiliriz. Artık köylerde bile bol miktarda beyaz ekmek tüketilmektedir. Bol nişasta içeren, buna karşılık mineral, vitamin ve posa açısından zayıf olan bu tür ekmeğin, sağlığa faydası olmadığı gibi, şişmanlığa, şeker, kalp ve tansiyon hastalıklarına zemin hazırladığı da bilinmektedir. Eğer beyaz ekmek tüketimi bu hızla devam ederse, ülkemizde, şişmanlık, şeker, kalp ve kanser gibi hastalıklarda büyük bir artış olacaktır. Beyaz ekmek yerine tam buğday ekmeği veya çavdar ekmeğinin yenmesi artık alışkanlık haline getirilmelidir.

    Ülkemizde beslenme konusundaki çok yaygın bir başka yanlışlık, meyveleri bol şekerle kaynatarak reçel yapmaktır. Sadece meyvenin kendi şekeriyle, yani şeker ilave edilmeden yapılan reçel daha sağlıklıdır.

    Bir diğer önemli yanlış beslenme alışkanlığı ise, ülkemizde, süt, yoğurt ve peynirin yağlı olanının tercih edilmesi, yağsız yoğurt ve peynirin pek makbul sayılmamasıdır. Oysa peynir, yoğurt ve sütün yağsız olanı sağlıklıdır.

    Kilo almanın önemli bir nedeni kahvaltı yapmamak, öğleyin az, akşamları çok fazla yemektir. Aslında sağlıklı olanı kahvaltıyı iyi yapmak, öğlen normal, akşam ise hafif yemektir. Özellikle çocukların çoğunun kahvaltı yapmadığı ve bu nedenle gün içinde fazla miktarda abur-cubur yiyip kilo aldıkları bilinen bir gerçektir. Bu nedenle sabahları ailece iyi bir kahvaltı yapılması çok önemlidir. Kahvaltı yapan kişilerin gün içinde daha az acur-cubur atıştırdığı bilimsel olarak ortaya konmuştur.

    Sağlıklı bir yaşam için, günde en az 6-8 bardak su içilmesi gerekmektedir. Maalesef ülkemizde su içme alışkanlığı yoktur. Az su içenlerde şişmanlık, böbrek taşı ve bağırsak hastalıkları daha fazla görülür. Zayıflamak isteyenlerin de günde en az 6-8 bardak su içmeleri gerekir. Kola, gazoz veya diğer meşrubatlarda şeker oranının fazla olduğunu unutmayınız. Kola veya gazoz yerine su içmeyi alışkanlık haline getiriniz ve hatta susamadan su içmeye çalışınız.

    Son yıllarda sevinçle gördüğümüz önemli bir değişiklik, artık çoğu kişinin yemeklerde bitkisel sıvı yağları tercih etmeye başlamasıdır. Margarin, tereyağı, iç yağı ve diğer katı yağların sağlığa zararlı olduğu bilinmektedir. Etiketinde, ‘hidrojenize bitkisel yağ’ içerdiği belirtilen gıdalar, bisküvi, gofret, kurabiye, pasta ve keklerin sağlığa zararlı olduğunu unutmayın. Yağların hepsi zararlı değildir. Bitkisel sıvı yağlar, zeytinyağı, ceviz, badem, Antep fıstığı, yer fıstığı, fındık ve balıkta bulunan yağlar sağlığa faydalıdırlar. Bizi kalp ve damar hastalıkları, kanser ve yüksek kolesterol’den koruyan omega 3 yağlarını yeterince almak için, haftada en az iki defa balık ve her gün 4-5 tane ceviz veya badem yemeye çalışınız.

    Sağlıklı beslenmenin bir başka önemli kuralı da bol miktarda sebze ve meyve tüketmektir. Özellikle renkli olan meyve ve sebzeleri tüketmek sağlığımız için daha faydalıdır. Fazla miktarda sebze ve meyve tüketenlerde tansiyon, kalp ve kanser gibi hastalıkların daha az görüldüğü bilimsel olarak ortaya konmuştur. Meyve ve sebzelerin tazesini bulamadığınızda konservesini değil, dondurulmuş olanını tercih ediniz.

    Beslenmenin ve uzun yaşamanın altın kuralı, gıdaları mümkün olduğu kadar çok çeşitli ve doğal halinde yemek; buna karşılık rafine edilmiş (işlenmiş), konserve, katkı maddeli, renk verilmiş, margarinle yapılmış veya işlenmiş gıdalardan uzak durmaktır. Yediğiniz gıdaların kalorisini öğrenmeye çalışmak, posalı gıdalar dediğimiz sebze, meyve ve tam tahılları çok miktarda, şeker yükü fazla olan patates, havuç, muz ve reçel gibi gıdaları az miktarda yemek, kilo vermede önemli adımlardır. Sağlıklı bir yaşam için un, tuz ve şekerden (3 beyaz) uzak durmak gerekmektedir.

    Kilo vermenin anahtarı, kalorisi düşük bir diyet yapmak ve hareketi mümkün olduğunca artırmaktır. Yanlış yeme davranışlarını değiştirmek, iyi uyumak ve stresten uzak durmak da zayıflamak için çok önemlidir. Stresli ve uykusuz kişilerde atıştırma ve kilo alımı daha fazladır.

    Zayıflayacağım diye aç kalmak, çok az veya dengesiz beslenmek, öğün atlamak, kahvaltı yapmamak ve tek gıdaya dayalı yanlış diyet veya beslenme alışkanlıkları, vücudunuzda birçok hastalığın ortaya çıkmasına neden olabileceği gibi, verilen kiloların hemen geri alınmasıyla sonuçlanır. Önemli olan, günlük kalori alımını, vücudun temel besin ihtiyacını karşılamayı göz ardı etmeden, sağlıklı ve dengeli bir şekilde azaltmak ve bunu sürdürmektir. Hızla zayıflamanın da sağlığa zararlı olduğu unutulmamalı ve yavaş bir şekilde kilo verilmelidir.

    Kilo alımının önemli nedenlerinden biri de, vücudumuzun genetik olarak buna eğilimli olması ve bazı hormon bozukluklarıdır. Yapılan bilimsel çalışmalar kilo alıp vermelerde beynimizin hipotalamus adı verilen bir bölgesinin çok önemli rol oynadığını ortaya koymuştur. Yağ dokusundan salgılanan ve beyine sinyaller göndererek iştahı kesen leptin isimli hormonun şişmanlarda iyi çalışmadığı artık bilinmektedir. Beynimizin hipotalamus adı verilen bir bölgesinde iştahı artıran veya azaltan birçok hormonun salgılandığı ve bunların şişmanlama üzerindeki etkileri daha yeni aydınlığa çıkmaktadır. Tıp biliminin bu beyin hormonları ve hipotalamus konusunda bilgisi arttıkça, iştahın mekanizması ve şişmanlık daha iyi anlaşılacak ve yeni tedavi olanakları ortaya çıkacaktır. Görüldüğü gibi kilo almanın henüz tam anlamıyla çözülememiş bir beyin boyutu vardır ve bilimsel araştırmalar bunu aydınlatmaya çalışmaktadır.

    Şişmanlıkla mücadelenin ilk koşulu, çocukluk çağından itibaren sağlıklı beslenmeyi öğrenmek, uygulamak ve spor yapmayı alışkanlık haline getirmektir. Bu bilincin ailede ve toplumda yaygınlık kazanması, çağımızın hastalığı olan şişmanlık ve onun neden olduğu hastalıklarla savaşımın ilk koşuludur. Ailenin sağlıklı beslenmeyi öğrenmesiyle, çocuklar daha sağlıklı beslenecektir. Çocuklarımız genellikle anne ve babanın davranışlarını taklit ettiklerinden, beslenme alışkanlıkları hızla değişecektir.

    Zayıflamak ve yaşamınızı sağlıklı bir kiloda sürdürmek istiyorsanız, piyasadaki bilimsellikten uzak diyet kitaplarına, internetteki sıradan diyet listeleri veya zayıflama metotlarına fazla rağbet etmemenizi, öncelikle sağlıklı beslenmeyi öğrenmenizi öneriyorum. Beslenme alışkanlığında değişiklik yapmak da, hiç egzersiz yapmayan birinin yürümeye veya spor yapmaya başlaması da, başlangıçta biraz sıkıntılı olsa bile, zaman içinde bir alışkanlığa dönüşür. Bu alışkanlık da kilonuzu kontrol altında tutmanızı mümkün kılar. Başlangıçta bazı kaçamaklar olabilir. Bunlar umudunuzu kırmasın, başladığınız işte ısrarcı olun ve beslenmenizi sağlıklı bir duruma getirin. Bu değişikliğin sizin sağlığınız kadar eşiniz ve çocuklarınızın sağlığı için de çok önemli olduğunu ve bu sayede birçok hastalığı önleyeceğinizi unutmayın.

    Diyet ve egzersize başlamadan önce fazla kilolarınızın nedenini anlamak, hormon bozukluğu veya başka hastalığınız (şeker hastalığı, kan yağları yüksekliği, tansiyon veya kalp hastalığı gibi) olup olmadığını ortaya çıkarmak için, önce doktorunuza başvurun. Bu hastalıklarla ilgili tetkikler yapıldıktan sonra, doktorunuzun önerisi doğrultusunda bir diyet planlaması yapmak için bir diyetisyenle görüşüp egzersize başlamak uygundur. Hormon bozukluğu olan bir kişinin, bu bozukluğu giderecek tedavi görmeden zayıflaması mümkün değildir.

    Psikolojik sıkıntılar, aşırı stres, uykusuzluk ve yeme bozukluğu gibi sorunların, bir psikolog veya psikiyatr desteği ile çözümlenmesi ve gevşeme tekniklerinin öğrenilmesi de zayıflamanın başarılı olmasında büyük önem taşır.

    Bu kitapta şişmanlığın nedenleri, yol açtığı hastalıklar, bilimsel olarak sağlıklı beslenmenin nasıl olması gerektiği, dengeli beslenme, besinler, vitamin ve minerallerin kullanımı konularında özet bilgiler vardır.

  3. #3

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Kolesterol yüksekliği - kalp damar sağlığı komplikasyonlar

    Kolesterol nedir?
    Kolesterol yaşam için gerekli olan mum kıvamında yağımsı bir maddedir. Kolesterol beyin, sinirler, kalp, bağırsaklar, kaslar, karaciğer başta olmak üzere tüm vücutta yaygın olarak bulunur. Vücut kolesterolü kullanarak hormon (kortizon, **** hormonu....), D vitamini ve yağları
    Kolesterol nedir?
    Kolesterol yaşam için gerekli olan mum kıvamında yağımsı bir maddedir. Kolesterol beyin, sinirler, kalp, bağırsaklar, kaslar, karaciğer başta olmak üzere tüm vücutta yaygın olarak bulunur. Vücut kolesterolü kullanarak hormon (kortizon, **** hormonu....), D vitamini ve yağları sindiren safra asitlerini üretir. Bu işlemler için kanda çok az miktarda kolesterol bulunması yeterlidir. Eğer kanda fazla miktarda kolesterol varsa bu kan damarlarında birikir ve kan damarlarının sertleşmesine, daralmasına (arteriyoskleroz) yol açar. Arteriyosklerozda damar duvarında biriken tek madde kolesterol değildir; akyuvarlar, kan pıhtısı, kalsiyum... gibi maddeler de birikir. Toplumda arteriyoskleroz için damar sertliği, damar kireçlenmesi gibi ifadeler de kullanılmaktadır.Damarlar tüm vücutta yaygın olarak bulunur ve kalp, beyin, böbrek... gibi organlara kan taşıyarak bu organların görev yapmasını sağlar. Kolesterol hangi organın damarında birikirse o organa ait hastalıklar ortaya çıkar. Örneğin; kalbi besleyen atardamarlarda (koroner arterler) kolesterol birikimi olursa göğüs ağrısı, kalp krizi gibi sorunlar oluşur. Böbrek damarlarında kolesterol birikimi yüksek tansiyon ve böbrek yetmezliğine yol açabilir.

    İyi kolesterol-Kötü kolesterol
    Kolesterol, yağımsı bir maddedir. Normal koşullarda, yağ suyun içinde çözünmez. Kolesterol de su özelliklerini taşıyan kanda normal koşullarda çözünmez. Kolesterol, kanda çözünmesi ve taşınması için karaciğerde bir protein ile birleştirilir (paket edilir). Bu kolesterol ile protein birleşimine lipoprotein adı verilir. Değişik tipte lipoproteinler vardır:1.LDL (low density lipoprotein, düşük yoğunluklu lipoprotein): Kötü huylu kolesteroldür.2.HDL (high density lipoprotein, yüksek yoğunluklu lipoprotein): İyi huylu kolesteroldür.HDL ve LDL kolesterolden başka lipoproteinler de vardır.
    Yağ metabolizması bozukluğu olan hastaların yaptırdığı diğer bir kan incelemesi de trigliserid ölçümüdür. Trigliserid de kolesterol gibi kanda çözünen bir yağdır. Kan trigliserid düzeyi ile arteriyoskleroz arasındaki ilişki kolesterol kadar belirgin değildir.

    Yüksek kolesterol nedir?
    Kanda kolesterol ve LDL-kolesterolün yüksek olması hasta için risk taşır. HDL-kolesterolün düşük olması da bir risktir.
    20 yaşın üzerinde Kan kolesterol düzeyi
    200 mg/dl'nin altı istenilen düzeydir.
    200-239 mg/dl arası sınırda yüksek’tir.
    240 mg/dl'nin üstü ise yüksektir.
    Kan LDL-kolesterol düzeyi
    130 mg/dl'nin altı istenilen düzeydir.
    130-159 mg/dl arası sınırda yüksek’tir. Kan HDL-kolesterol düzeyi
    35 mg/dl'nin altı düşüktür.
    Kanda Kolesterol >200 mg/dl
    veya LDL-kolesterol>130 mg/dl
    veya HDL-kolesterol <35 mg/dl İSE >RİSK FAZLADIR
    HDL-kolesterol yükseldikçe risk azalır. Ortalama HDL-kolesterol düzeyi kadında 55 mg/dl ve erkekte 45 mg/dl’dir yani kadınlar bu yönden daha şanslıdır.

    Kan trigliserid ölçümüne göre sınıflandırma

    < 200 mg/dl ----> Normal
    200-400 mg/dl ----> Sınırda yüksek
    400-1000 mg/dl ----> Yüksek
    > 1000 mg/dl ----> Çok yüksek

    Kanda kolesterolün yüksek olması bir yağ metabolizması bozukluğudur. Yağ metabolizması bozukluğundan şüphe edilen bir hastada yapılması gereken kan alınarak öncelikle kolesterol, LDL-kolesterol, HDL kolesterol ve trigliserid düzeyi ölçülmesidir. Tedaviye karar vermeden önce bu değerler en az 2 kere ölçülmelidir.Tedavi düzenlenirken öncelikle LDL-kolesterol düzeyleri temel alınmalıdır.

    Kolesterol niye yükselir?
    Kanda kolesterol düzeyini etkileyen çok sayıda faktör vardır. Bu faktörlerin bazıları önlenebilir niteliktedir. Bunlardan bazıları:
    1.Kalıtımsal Faktörler
    2.Gıdalar
    3.Şişmanlık
    4.Stres

    gibi faktörler kolesterolü ve kötü huylu kolesterolü yükseltir.Düzenli egzersiz iyi huylu kolesterolü yükseltir ve kötü huylu kolesterolü azaltır.60-65 yaşa kadar yaşla birlikte kolesterol düzeyi artar. Kadınlarda menopozdan sonra kolesterol düzeyi artar.

    Kolesterol yükselmesine yol açan hastalıklar
    Bazı hastalıklarda kolesterol düzeyi yükselir. Bu hastalıkları ikiye ayırarak incelemek mümkündür:
    1.Kalıtsal yağ metabolizması hastalıkları
    A.Hipotiroidi: Tiroid bezinin yetersiz çalışması.
    B.Karaciğer hastalıkları
    C.Nefrit: Böbreğin mikrobik olmayan iltihabi hastalıkları
    D.Şeker hastalığı
    E.Şişmanlık
    F.Bazı ilaçlar
    2.Diğer hastalıklar

    Kolesterolün önemi nedir?
    Kalp ve damar hastalıkları Türkiye'de ve diğer ülkelerde ölüm ve kalıcı sakatlıklara yol açan yaygın sorunlardır. Türkiye’de 6 milyon kişide kan kolesterol düzeyi sınırda yüksek (200-239 mg/dl) ve 2 milyon kişide yüksektir (240 mg/dl). Gelişmiş ülkelerde ölüm nedenleri arasında kalp ve damar hastalıkları ilk sıradadır ve yüksek kolesterol, yüksek tansiyon, şişmanlık gibi sorunların düzeltilmesi ile bu ölümler önlenebilir veya geciktirilebilir. Bu nedenle Dünya Sağlık Örgütü kalp ve damar hastalıklarını 1 numaralı insanlık düşmanı ilan etmiştir.Kalp ve damar hastalıklarını kolaylaştıran faktörlere kardiyovasküler risk faktörleri adı verilir. Kanda kolesterol ve LDL-kolesterolün yüksek olması hasta için risktir ve kolesterol yüksekliği bir kardiyovasküler risk faktörüdür. HDL-kolesterolün düşük olması da bir risktir. Bu riske sahip hastalarda kalp krizi, felç, damar tıkanması, böbrek yetmezliği gibi hastalıkların ortaya çıkma olasılığı daha fazladır.

    Kardiyovasküler Risk Faktörleri
    Kolesterolü yüksek hastalarda, kardiyovasküler risk faktörlerinin değerlendirilmesi ve mümkünse değiştirilmesi, tedavinin temel noktalarından birisidir. Kolesterolü yüksek hastalarda, kolesterol yüksekliği dışındaki kardiyovasküler risk faktörlerine de sık rastlanır ve bu kardiyovasküler risk faktörlerinin düzeltilmesi ile kardiyovasküler kalıcı hasar ve ölüm riski kesin olarak azaltılır. Aşağıda kardiyovasküler risk faktörleri özetlenmiştir:
    Hipertansiyon
    Lipid (yağ) metabolizması bozukluğu, Kolesterol yüksekliği
    Sigara Diyabetes mellitus (şeker hastalığı)
    Şişmanlık
    Fiziksel aktivite azlığı ve sedanter yaşam
    Yüksek hematokrit (kanda çok fazla hücre bulunması)
    Artmış trombojenik faktörler (kanı pıhtılaştıran faktörler )
    İleri yaş
    Erkek cinsiyet
    Aile öyküsü
    Tip A kişilik yapısı (mükemmeliyetçi, obsesif hırslı ve gergin kişilik)
    Östrojen eksikliği
    Alkol yoksunluğu (alkol bağımlılığı)
    Fibrinojen yüksekliği
    Ürik asit yüksekliği
    Lipoprotein (a)
    Belirgin beyin, kalp, böbrek veya damar hastalığı

    Hipertansiyon, her yaş, cins, ırk için önemli bir kardiyovasküler risk faktörüdür ve hem büyük hem küçük tansiyonun yükseldikçe kardiyovasküler risk artmaktadır. Hipertansiyon tedavisi ile kardiyovasküler risk azalmaktadır.

    Lipid (yağ) metabolizması bozuklukları, majör ve düzeltilebilir kardiyovasküler risk faktörlerinden birisidir. Yapılan tüm büyük çalışmalarda serum kolesterol düzeyi ile kardiyovasküler risk arasındaki ilişki gösterilmiştir. HDL-kolesterolün düşüklüğü de bir kardiyovasküler risk faktörüdür. Diyetin kolesterol içeriği ile kardiyovasküler risk arasında da doğrudan ilişki vardır.

    Şişmanlık ile koroner arter hastalığı arasındaki ilişki birçok çalışmada gösterilmiştir. Ancak şişman hastalarda, hipertansiyon, fiziksel aktivite azlığı, diyabetes mellitus (şeker hastalığı) ve lipid metabolizması gibi diğer kardiyovasküler risk faktörlerine da daha sık rastlanır ve bu kardiyovasküler risk faktörler, şişmanlığın bağımsız etkisini maskeleyebilir.

    Günümüzde şişmanlık tanım ve sınıflandırmasında beden kitle indeksi kullanılmaktadır.Beden kitle indeksi=Beden ağırlığı(kg)/Boy(m)2 formülü ile hesaplanır.Örneğin vücut ağırlığı 85 kg, boyu 1.74 m olan bir insanda;Beden kitle indeksi=85/1.74x1.74=28’dir.Beden kitle indeksine göre kilo durumu aşağıda özetlenmiştir.<18.5 Zayıf18.5-24.9 Normal (sağlıklı)25-29.9 Fazla kilolu (gürbüz)30-39.9 Şişman>40 Tehlikeli şişmanYukarıdaki örnekteki kişi gürbüzdür.

    Yetersiz egzersiz kardiyovasküler riski arttırır. Öte yandan sedanter yaşam, kan şekeri, kolesterol ve kan basıncı kontrolunu zorlaştırır. Düzenli egzersiz yapanlarda, koroner arter hastalığı riski de azalır.

    Diyabetes mellitus (şeker hastalığı) iyi bilinen bir kardiyovasküler risk faktörüdür. Ayrıca diyabetik hastalarda lipid (yağ) metabolizmasi bozuklukları, hipertansiyon, şişmanlık gibi diğer kardiyovasküler risk faktörleri de sıktır.

    Sigara, koroner arter hastalığı sıklığını arttırdığı gibi diğer kardiyovasküler risk faktörlerinin etkisini de arttırır. Sigara içimi, Türkiye'deki en önemli sağlık problemlerinden birisidir ve ne yazık ki kullanımı giderek yaygınlaşmaktadır. Sigaranın bırakılması ile koroner arter hastalığı riski azalır ve bu azalma 12 ay sonra en belirgin hale gelir.

    Tip A kişiliğine sahip kişiler, mükemmeliyetçi, obsesif, hırslı ve gergin bir özellik sergilerler.

    Yüksek kolesterolün vücuda verdiği zararlar
    Kanda aşırı miktarda bulunan kolesterol yavaş yavaş (yıllar içinde) damar duvarında birikir. Bu birikim sonucu o damarda daralma, tıkanma ortaya çıkar. Bu durum bir su borusunda pisliklerin birikmesine benzetilebilir. Kolesterol hangi damarda birikmişse o damarla ilişkili sorunlar ve hastalıklar ortaya çıkar.Kolesterol yüksekliğinde belirti ve bulgular çoğu zaman ani kolesterol yükselmesine bağlı değildir, uzun süreli kolesterol yüksekliğinin damar duvarında kolesterol birikmesine yol açmasının sonucudur. Yani kolesterolünüz şu andaki değerinin 2-3 katına yükselse ve 3-4 saat yüksek kalsa size bir zararı olmaz. Asıl sorun sizde daha önce uzun süreli kolesterol yüksekliği olmasıdır.Kalbi besleyen damarlarda (koroner arter) kolesterol birikimi bu damarlarda tıkanma ve daralmanın sonucu göğüs ağrısı, kalp krizi ve kalp yetmezliği gibi sorunlara neden olur. Bunların sonucu hasta koroner by pass ameliyatı (cerrahi olarak darlığın ortadan kaldırılması) veya anjiyoplasti (balonla daralmış koroner arterin genişletilmesi) işlemine ihtiyaç duyabilir.Beyini besleyen boyun damarlarında kolesterol birikimi olması felçlere, konuşma bozukluklarına, dengesiz yürümeye, bilinç kaybına yol açar.Böbrek damarlarında kolesterol birikimi yüksek tansiyon ve böbrek yetmezliğine yol açabilir.Ana atardamarda (aort) kolesterol birikimi de tehlikelidir. Buradan kopan kolesterol birikintileri daha küçük damarları tıkayarak çok değişik sorunlara yol açabilirler: Bağırsağı besleyen damarları tıkayarak bağırsak ölümüne, göz damarlarını tıkayarak körlüğe, bacak damarlarını tıkayarak gangrene... yol açabilirler.
    Kolesterol yüksekliğine bağlı sorunlar ortaya çıktığı zaman hasta geç kalmış olabilir; bu nedenle kolesterol yüksekliğini önlemek, yükselmişse düşürmek çok önemlidir.

    Kolesterol-yüksek tansiyon ilişkisi
    Kolesterol ve yüksek tansiyon arasında doğrudan bir ilişki yoktur. Yani kolesterol yüksekliği yüksek tansiyona, yüksek tansiyon kolesterol yüksekliğine yol açmaz. Ancak ikisinin hedefi ve zarar verdiği organ aynıdır: Kan damarları. Yüksek tansiyon kan damarındaki basıncı yükselterek aşınma, yırtılmalara neden olur. Bu durum su borusu içindeki basıncın artmasına bağlı sorunlara benzetilebilir. Yüksek kolesterol de damar duvarında kolesterol birikimine yol açarak damarlarda daralma, tıkanmalara yol açar. Yüksek tansiyon ve kolesterol yüksekliği kan damarına diğerinin verdiği zararın şiddetini arttırır ve ortaya çıkmasını çabuklaştırır. Bu nedenle hem kolesterol yüksekliği hem de yüksek tansiyon tedavi edilmelidir.

  4. #4

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Bebek besleme teknikleri - anne sütü emzirme

    Anne Sütü ile Beslenme Tekniği

    Bebeğe doğar doğmaz verilecek ilk gıda anne sütü olmalıdır. Bebek bu şekilde ilk aşısını almış olur. Çünkü anne sütü içinde mikroplara karşı koruyucu maddeler vardır ve bebeğin tüm bağırsaklarını kaplayarak bazı hastalıklara karşı korunmasını sağlar
    Anne Sütü ile Beslenme Tekniği

    Bebeğe doğar doğmaz verilecek ilk gıda anne sütü olmalıdır. Bebek bu şekilde ilk aşısını almış olur. Çünkü anne sütü içinde mikroplara karşı koruyucu maddeler vardır ve bebeğin tüm bağırsaklarını kaplayarak bazı hastalıklara karşı korunmasını sağlar.

    * Bebek doğumdan sonra ağladıkça emzirilmelidir. Emzirme aralarının üç saati geçmemesine dikkat edilmelidir.

    * Emzirmeden önce annenin göğüslerini temizlemesine gerek yoktur. Önemli olan annenin emzirmeden önce el temizliğine dikkat etmesidir. Emzirirken bebeğin ağzını kocaman açarak bir ağız dolusu memeyi kavraması meme başı çatlaklarının gelişmemesi için önemlidir. Her emzirmede ilk verilen göğüs iyice boşaltıldıktan sonra diğerine geçilmesine dikkat edilmelidir. Her emzirmeye bir önceki emzirmede en son verilen meme ile başlanmalıdır.

    * Emzirmeden sonra annenin bir miktar sütünü sıkıp göğüs uçlarına sürmesi temizlik için yeterlidir. Emziren kadınların bolca bir sütyen kullanması ya da göğüslerinin aşağıya sarkmasını önleyecek şekilde eşarpla sıkmadan kaldırması uygun olur.

    * Bebeğini geçici olarak emziremeyen kadınların göğüslerini üç saatte bir elle ya da pompa (süt çeker) ile sağmaları gerekir. Sağılan sütler oda ısısında 6 saat, buzdolabında (0-4 derecede) 24 saat bozulmadan saklanabilir.

    Bebekleri Fincandan Besleme Tekniği

    * Bebek yarı oturur duruma getirilir.

    * Fincan bebeğin dudaklarına yaklaştırılır.

    * Fincan bebeğin dudaklarına değecek şekilde hafif eğilir, bebeğin alt dudağına dayanır ve fincanın kenarları üst dudağın dış yan kısımlarına değer.

    * Bebek uyanık duruma gelir gözlerini ve dudaklarını açar. Çok küçük bebekler dilleri ile sütü alırlar. Daha büyük bebekler sütü emer gibi çeker ve bir miktarını da dökerler.

    * Hiçbir zaman süt bebeğin ağzına dökülmemelidir. Fincan tutularak bebeğin kendisinin alması sağlanmalıdır.

    * Bebek yeterince alınca ağzını kapatır. Bu durumda ne kadar aldığı kayıt edilmelidir. Hesaplanan miktarı almamış ise bir sonraki öğünde daha fazla alabilir ya da daha sık beslenmesi gerekebilir.

    Bebeğin aldığı miktar günlük olarak ölçülmelidir.

    Bebekleri Biberon ile Besleme Tekniği

    Biberonla besleme, bebeğin anne memesini almamasına ve bazı hastalıklara neden olabileceği için önerilmemektedir. Zorunlu kalındığı durumlarda ise aşağıdaki önerilere uyulmalıdır;

    * Biberonun deliğinin genişliği kontrol edilmelidir. Bunun için mama konulduktan sonra biberon ters çevrilir. Mama biberondan önce ip gibi sonra damla damla akmalıdır. Sürekli olarak ip gibi akan ya da sürekli olarak damlayan deliği olan biberonlar uygun değildir.

    * Bebek yarı oturur durumda iken biberon verilmelidir.

    * Bebeğin her öğünde aldığı miktar yazılarak günlük miktar ölçülmelidir.

  5. #5

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Düzenli Beslenme

    Besinler 4 temel besin grubundan seçilmelidir.


    Süt grubu (Süt, peynir, yoğurt)

    Et grubu (et, tavuk, balık, kuru baklagiller)

    Sebze-meyve grubu

    Tahıl grubu (Ekmek, makarna, pirinç)


    Düzenli beslenme içi Besinler 4 temel besin grubundan seçilmelidir.


    Süt grubu (Süt, peynir, yoğurt)

    Et grubu (et, tavuk, balık, kuru baklagiller)

    Sebze-meyve grubu

    Tahıl grubu (Ekmek, makarna, pirinç)


    Düzenli beslenme için bu besin gruplarından orantılı olarak alınmalı, bir gruptan az, diğerinden fazla besin alıp metabolizmanın çalışma düzeni bozulmamalıdır. Tek gruba yönelik beslenme; kabızlık, ishal, midede şişkinlik, kan şekeri ve tansiyon düşmesi, başdönmesi, göz kararması gibi rahatsızlıklara sebep olacak ve devamında da doktor müdahalesini gerektirecek çok daha ciddi sorunlara yol açacaktır.

    Kişilerin kalori gereksinimlerine göre hazırlanması gereken beslenme programları;


    %60 karbonhidrat

    %20 protein

    %20 yağ


    içermelidir ve günde en az 2 lt su tüketilmelidir.

    Günlük alınması gereken besinler 5 öğünde alınmalıdır. Öğün atlamak ve/veya bir öğünde gerekenden daha fazla kalori almak yağ depolanması riskini arttıracaktır.

  6. #6

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Sık Görülen Beslenme Hastalıkları

    KANSIZLIK (Demir yetersizliği) Demir yetersizliğine bağlı :

    Besinlerle vücuda alınan demir mineralinin yetersiz alımına bağlı olarak kanda demirin (hemoglobinin) düşük olmasıdır. Kimlerde sık görülür?

    -Doğurganlık çağındaki kadınlarda

    -Bebek ve çocuklarda Neden KANSIZLIK (Demir yetersizliği) Demir yetersizliğine bağlı :

    Besinlerle vücuda alınan demir mineralinin yetersiz alımına bağlı olarak kanda demirin (hemoglobinin) düşük olmasıdır. Kimlerde sık görülür?

    -Doğurganlık çağındaki kadınlarda

    -Bebek ve çocuklarda Neden Görülür?

    -Beslenmede demir mineralinin yetersiz alınması:

    Demir yönünden zengin besinlerin tüketilmemesi sonucu oluşur.

    -Demirin vücutta iyi kullanılmaması:Bitkisel kaynaklı besinlerde bulunan demirin vücutta kullanımı daha düşüktür. Bu nedenle C vitamini kaynağı besinlerle (Turunçgiller, yeşil yapraklı sebzeler, domates vb.) birlikte tüketilmelidir.

    -Demir ihtiyacının artması

    -Kan kaybı (kanama, parazitler vb.)

    Belirtileri Nelerdir?

    -Yorgunluk, halsizlik, baş dönmesi

    -Nefes almada güçlük

    -Bulanık görme, uykusuzluk, titreme, iştahsızlık

    -Deride, göz kapaklarının iç kısmında, avuçta solukluk

    -Çarpıntı -Bacaklarda ödem (parmakla basınca iz kalır)

    -Kaşık tırnak

    -Toprak yeme Oluşan Sağlık Sorunları

    Bebek ve Çocuklarda

    -büyüme etkilenir

    -okul başarısı azalır

    -fiziksel aktivite azalır hastalıklar sık görülür

    Gebelerde

    -anne ölümlerine neden olur

    -bebek ölümleri artar

    -düşük doğum ağırlıklı bebek doğar

    -hastalıklar sık görülür

    Yetişkinlerde

    -işgücü azalır, yorgunluk görülür

    -hastalıklar sık görülür

    Önlenmesi

    -Demir yönünden zengin kaynakların tüketilmesi gerekir. Et, tavuk, balık, karaciğer, yumurta, kurubaklagiller, tahıllar, yeşil yapraklı sebzeler, pekmez, tahin demir içerir.

    -Kurubaklagil ve tahıl yemekleri C vitamini ile birlikte tüketilmelidir.

    -C vitamini yönünden zengin turunçgiller, yeşil yapraklı sebzeler, karnabahar, lahana, patates, domates, yeşil biber gibi besinler her öğün yemeklerle birlikte tüketilmelidir.

    -Kansız olan gebelerin demir ilaçları kullanması önerilir.

    -Demirin vücutta kullanımını engelleyen çay ve kahve yemeklerle birlikte tüketilmemelidir. Öğün aralarında, açık ve limonla birlikte tüketilmesi uygundur.

    -Ekmek, diğer unlu besinler (börek ve çörekler) mayalandırılarak tüketilmelidir.

    -Kişisel temizlik kurallarına uyulmalıdır.

    İYOT YETERSİZLİĞİ HASTALIKLARI

    İyot nedir?

    İyot yaşam için büyük önem taşıyan bir mineraldir. Tiroid hormonlarının yapımını sağlar. İyot vücuda yeterli iyot içeren toprakta yetişen besinler, su ve deniz ürünlerinden sağlanır. İyot neden önemlidir?

    -Normal büyüme ve gelişme

    -Beyin ve sinir sisteminin normal çalışması

    -Vücut ısısı ve enerjisinin düzenlenmesi için tiroid hormonlarının yapımı için gereklidir. Tiroid hormonu Tiroid hormonu, boyunda tiroid bezinde yapılır. İyot vücuda yeterli alınmazsa tiroid bezi çok çalışır ve büyür. Bu duruma guatr denir. Oluşan sağlık sorunları

    Bebek ve Çocuklarda

    -Büyüme geriliği

    -Zeka geriliği

    -Cücelik görülür

    Gebelerde

    -Düşük ve ölü doğum görülür.

    *Guatr her yaşta görülebilir. İyot yetersizliğine bağlı hastalık sorunları İYOTLU TUZ kullanmakla önlenir. İyotlu tuz kullanımı

    -Zeka geriliğini önler.

    -Guatrı tedavi edemez, guatr oluşmasını ve ilerlemesini önler.

    -İyotlu tuz serin, kuru ve güneş görmeyen yerde saklanmalıdır. PROTEİN – ENERJİ YETERSİZLİĞİ Neden görülür? Büyüme ve gelişme için gerekli olan enerji protein, karbonhidrat, vitamin ve minerallerin yeterince alınmamasına bağlı olarak gelişen bir hastalıktır. Oluşan sağlık sorunları

    -Çocuk ölümlerinin başlıca nedenidir.

    -Ateşli hastalıklar sık görülür.

    -İshal oluşur. İştah azalır, az besin tüketilir. Bu durum hastalıkların ağır seyretmesine neden olur.

    -Büyüme ve gelişmeyi önler, çocuğun boyu kısa kalır, ağırlığı yaşına göre düşüktür.

    -Tedavi edilemezse zeka gelişimi bozulur.

    Önlenmesi

    -Anne sütü 4-6 ay tek başına verilmelidir.

    -Büyüme izlenmeli, doğru ek besinlere zamanında başlanmalıdır.

    -Çocuk hastalıklardan korunmalı, aşıları düzenli yapılmalıdır.

    -Temizlik kurallarına uyulmalıdır.

    RAŞİTİZM (kemik hastalığı) Raşitizm:

    Vitamin D yetersizliği sonucu görülen bir hastalıktır. D vitamini yeterince vücuda alınmadığından kemikleşme bozulur ve kalsiyumdan yeterince yararlanılamaz.

    Kimlerde sık görülür?

    Bebek ve çocuklarda Neden Görülür?

    -Çocuğun yeterli D vitamini alamaması

    -Çocuğun güneşe çıkarılmaması

    -Annenin güneşten yararlanmaması

    Annenin gebelik döneminde yetersiz beslenmesi Belirtileri Nelerdir?

    -Doğumda bebekte kasılma

    -Huzursuzluk

    -Baş terlemesi, başın sürekli sağa ve sola çevrilmesi

    -Kabızlık

    -El-bilek genişliği (ağrısız ve 6 aydan sonra)

    -Kaburgalarda yuvarlak çıkıntılar (tesbih tanesi gibi)

    -Bıngıldakların kapanmaması (18 aydan sonra)

    -Kafa kemiklerinde yumuşama ve eğrilme (baş alın ve yanlarında çıkıntı)

    -Geç oturma ve yürüme

    -Bacaklarda eğrilik

    -Göğüs kemiklerinde bozukluk (göğüs içe veya öne doğru çıkar)

    -Kamburluk, bel kemiğinde eğrilik Raşitizmin Önlenmesi

    -Çocuğun her gün kalsiyum içeren besinler tüketilmesi sağlanmalıdır. Kalsiyumun en iyi kaynağı süt ve ürünleridir (yoğurt, peynir, çökelek vb).Pekmez de iyi bir kalsiyum kaynağıdır.

    -Çocuk her gün güneşe çıkarılmalıdır. D vitamininin en iyi kaynağı güneştir. Besinlerde D vitamini yeterli miktarda bulunmaz.

    -Güneşlenme cam arkasından olmamalıdır.

    -Güneşin az olduğu sonbahar ve kış aylarında yeni doğan bebeğe ek D vitamini, ihtiyacı kadar verilmelidir. AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞI

    -Sağlıklı beslenmemiz için gereklidir.

    -Güzel görünmek ve güzel konuşmak için gereklidir.

    Diş Çürükleri Nasıl Oluşur?

    -Dişler iyi temizlenmez ise üzerlerinde besin artıkları ve mikroplar birikir.

    -Mikroplar besin artıklarını ve şekerleri kullanıp, dişleri eriten asit oluştururlar.

    -Mikropların oluşturduğu asitler ile dişlerde çürük oluşur.

    Diş çürükleri ve diş eti hastalıkları nasıl önlenir?

    -Yeterli ve dengeli beslenmeye dikkat edilmelidir. Süt ve ürünlerinin tüketimi yeterli olmalıdır.

    -Şeker, yemek aralarında değil yemekle birlikte az tüketilmelidir. Fazla şeker ve şekerli besinlerin tüketiminden sakınılmalıdır.

    -Anne sütü 4-6 ay süre ile tek başına verilmelidir.

    -Dişler düzenli olarak florlu diş macunları ile fırçalanmalıdır.

    -Çocuklarda flor uygulaması yapılabilir.

    -Posa içeren besinler (elma, havuç vb ) tüketilmeli ve besinler iyi çiğnenmelidir.

    -Şeker içermeyen cikletlerin yemek sonrası çiğnenmesinin olumlu etkileri vardır.

    -Dişler belirli sıklıkla kontrol ettirilmelidir.

    -Yemek sonrası dişler fırçalanarak temizlenmelidir.

    OSTEOPOROZ Osteoporoz:

    Kemiklerden kalsiyum kaybının artması sonucunda kemiklerin kolaylıkla kırılabilir hale gelmesidir. Kemiklerin mineral içeriği ve yoğunluğu azalır.

    Kimlerde Sık Görülür?

    -Menapoza girmiş kadınlarda

    Yaşlılarda

    -Fiziksel aktivitesi az olan kişilerde

    -Yatağa bağımlı hastalarda

    Belirtileri Nelerdir?

    -Bel kemiğinde ve bacaklarda eğrilikler

    -Kolaylıkla oluşan kemik kırıkları. Kırıklar sıklıkla kalça kemiğinde, el bileğinde ve bel kemiğinde görülür.

    Öneriler

    -Çocukluk çağında kalsiyumdan zengin besinlerin tüketilmesi ve spor yapması yetişkinlik çağında osteoporozdan korunmayı sağlar.

    -Güneş ışınlarından uygun şekilde ve düzenli olarak yararlanılmalıdır.

    -Aşırı tuz ve tuzlu besinler tüketilmemelidir, sofrada tuz kullanılmamalıdır.

    -Aşırı yağlı ve şekerli besinler tüketilmemelidir.

    -Sigara ve alkolden sakınılmalıdır.

    -Fiziksel aktivite arttırılmalıdır. Haftada en az 2-3 kez 45 dakika yürünmelidir.

    -Süt ve ürünleri her gün en az 2 porsiyon tüketilmelidir.(İki su bardağı süt veya yoğurt, 2 kibrit kutusu peynir bir porsiyondur.)

    -Menapoz döneminde beden kitle indeksinin (ağırlık/boy m2) 26-27 arasında olması osteoporoza karşı koruyucudur. Aşırı zayıflıktan kaçınılmalıdır. Kalsiyumun en iyi kaynağı: Süt ve süt ürünleridir. Yeşil yapraklı sebzeler, kurubaklagiller, pekmez de kalsiyumdan zengin kaynaklardır.

  7. #7

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Şişmanlık ve Zayıflık Nedir ?


    Şişmanlık (Obesity):
    Obezite veya adipozite olarak da bilinir. Depo yağlarının yağsız vücut kitlesine oranla artması ve normal kabul edilen değerlerin üzerine çıkmasıdır. Oluşumuna çeşitli faktörler etki etmekle birlikte genelde neden, harcanandan fazla kalori alınmasıdır. Şişmanlığın Şişmanlık (Obesity):
    Obezite veya adipozite olarak da bilinir. Depo yağlarının yağsız vücut kitlesine oranla artması ve normal kabul edilen değerlerin üzerine çıkmasıdır. Oluşumuna çeşitli faktörler etki etmekle birlikte genelde neden, harcanandan fazla kalori alınmasıdır. Şişmanlığın sınıflandırılmasında çeşitli yöntemler kullanılmaktadır.Ancak BKİ kullanılarak da yapılabilir. Şişmanlık, hiperlipidemi, diyabet vb gibi hastalıklara zemin hazırladığından tedavi edilmesi gerekmektedir. Ancak, tedavide başarılı olabilmek için, diyet, egzersiz, davranış tedavisi gibi üçlü bir yöntem izlenmelidir. Uygunacak diyet hastaya en fazla haftada bir kilo verdirecek kadar planlanmalıdır, aksi halde vücut yağsız kitlesinde de kayıplar olur ve bu durum kişinin sağlığını şişmanlığından daha fazla tehlikeye sokar.

    Zayıflık (Chronic Energy Deficiency, Underweight):
    Vücut ağırlığının olması gereken kilonun altında olması. Değerlendirme BKİ esas alınarak yapılmaktadır. Buna göre, BKİ 18.5-20 ise Grade 0, BKİ 18.4-17 arasında ise Grade I, BKİ 16.9-16 arasında ise Grade II, BKİ <16 olduğunda ise Grade III zayıflık olarak değerlendirilmektedir. Zayıflık kadın ve erkeklerde hastalık riskini arttıran bir faktördür. BKİ 16 nın altında olduğunda erkeklerde mortalite 3 kat artış göstermektedir. BKİ <16 olan annelerden doğan bebeklerin % 50 sinden daha fazlasının doğum ağırlığının 2.5 kg nin altında olduğu belirlenmiştir. Kronik enerji yetersizliği, özellikle Grade 0 ve Grade 1 zayıflık, Çin, Hindistan, çeşitli Afrika ülkeleri ve Brezilya'da yaygın olarak görülmektedir. Çin'de populasyonun % 76 sında Grade 0, Hindistan'da % 38 inde Grade 0, % 27 sinde Grade I, % 18 inde Grade II ve % 16 sında Grade III zayıflık görülmektedir. Zayıflık kronik barsak enfeksiyonları, yeterli besin bulamama, aşırı enerji harcama gibi toplumsal nedenler yanında, kanser, hipertroidizm gibi hastalıklar, psikolojik ve emosyonel stres gibi nedenlerle ortaya çıkar. Tedaviden önce nedenin iyi bilinmesi ve ona göre tedavi programının belirlenmesi gerekir. Enerji alımının şu anki ağırlığından hesaplanmış enerji gereksinimi üzerine günde 500-1000 kkal eklenerek belirlenmesi önerilmektedir. Başlangıçta diyet tedavisinin vitamin-mineral suplemanlarıyla desteklenmesi diyetin uygulanmasını kolaylaştırabilir. Hasta kendini aç hissetmediğinde dahi zamanı gelmişse yemesi gerektiğini öğrenmelidir. Öğünlerle veya ara öğünlerle birlikte kalori veren sıvıların alınması besinlerin tüketimini kolaylaştırır ve enerji alımını arttırır. Günde 6-8 öğün beslenme uygulanmalıdır.

  8. #8

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Beden Kitle İndeksi-BKİ (Body Mass Index-BMI)

    Yetişkinlerde ağırlık-boy ilişkisine göre şişmanlığı en iyi gösteren ve kolay uygulanabilen bir indekstir. Bu indeks yetişkinler için boy ile en az, vücut yağı ile en yüksek korelasyona sahiptir. Ağırlığın, boy uzunluğunun karesine bölünmesi ile bulunur (BKİ= Ağırlık (kg)/ Boy2 (m)). BKİ nin yüksek olması mortalite ile ilişkilidir. BKI 25 in üzerine çıktığında mortalite riski dereceli olarak artmaktadır. Özellikle kalp-damar has-talıkları, diyabet ve safra kesesi hastalıkları bu yönden önem taşır. Beden kitle indeksi ile kan kolesterol düzeyi arasında pozitif bir ilişki mevcuttur. BKİ > 35 olanlarda BKİ= 20-25 olanlara oranla diyabetin görülme sıklığı 5 kat daha fazladır. Menapoz sonrası kadınlarda BKİ arttıkça göğüs kanserine yakalanma riski de artmaktadır. BKİ <20 olanlarda sindirim sistemi ve akciğer hastalıkları nedeniyle yaşam süresi daha kısadır. Bu nedenle orta düzeyde mortalite riskine sahiptirler. BKİ < 16 olanlarda mortalite 3 kat artmakta, BKİ < 16 olan annelerin bebeklerinin % 50 den daha fazlasının doğum ağırlığı 2.5 kg nin altında olmaktadır. Diyetsel faktörler, sigara kullanma alışkanlığı ve fiziksel aktivite düzeyleri, BKİ ile mortalite riski arasındaki ilişkiyi karmaşık hale getirebilir. Sigara içenler, içmeyenlerden daha zayıf olma eğilimi (BKİ düşük) göstermekte, sigaranın bırakılması ile ağırlıkta artma görülmektedir. 19-35 yaş arasında BKİ= 20-24.9 arası ideal indeks aralığı, 25 - 29.9 arası overweight (toplu - ağırlığı istenenden fazla), 30 üzeri şişman, 40 üzeri ise aşırı şişman olarak kabul edilmiştir. 25-34 yaş arası bireyler için BKİ=20-25 ideal indeks aralığını ve en düşük hastalık riskini gösterir. İdeal indeks aralığı 55-64 yaşta 22-27 olarak kabul edilebilir. BKİ=25-30 arası olanlar haftada en fazla 0.5-1 kg verecek şekilde zayıflatılmalıdır. BKİ >30 olan kişilerde tıbbi gözlem altında çok düşük kalorili diyetler de uygulanabilir. Yetişkinlerde kronik enerji yetersizliğinin sınıflandırılmasında da BKİ den yararlanılmaktadır

  9. #9

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Besin Satın Alma, Hazırlama, Saklama ve Pişirme İlkeleri

    SÜT VE ÜRÜNLERİ

    Hastalık yapıcı mikroorganizmalardan korunmak için iyi kaynatılmış, pastörize/sterilize edilmiş süt ve ürünleri kullanılmalıdır.
    Pastörize veya sterilize edilmemiş sütler, kabardıktan sonra 5 dakika kaynatılıp hemen soğutulmalıdır.
    Kaynatılmış ve pastörize sütler cam kavanozda buzdolabında 12 gün, kutusu açılmış sterilize sütler en fazla 3 gün saklanabilir.
    Sütlü tatlı yaparken, süt, un ve şeker birlikte pişirildiğinde sütün besin değeri (protein) azalır. Şeker, sütlü tatlı indirilmesine yakın eklenmelidir.
    Ülkemizde peynir, genellikle kaynatılmamış veya pastörize edilmemiş sütten yapılmaktadır. Bu tür peynirler taze olarak tüketildiğinde hastalık etkeni (BRUSELLA) olabilir.
    Çiğ sütten yapılmış peynir tüketilmemelidir.
    Yoğurt torbaya konup süzülür ve süzülen suyu atılırsa vitamin kaybı olur. Yoğurt suyu çorba ve hamur işlerinde kullanılarak değerlendirilmelidir.

    ET, YUMURTA, KURUBAKLAGİL

    Kıyma ve organ etleri uzun süre saklanmadığından, buzdolabında saklamak koşuluyla 1-2 gün içerisinde tüketilmelidir
    Etler hemen tüketilmeyecekse birer yemeklik miktarlarda, yassı şekilde paketlenmiş olarak normal buzdolabı buzluklarında 1 hafta, derin dondurucularda 3-4 ay süre ile dondurularak saklanabilir.
    Dondurulmuş besinler, özellikle etler buzu çözdürüldükten sonra yeniden dondurulmamalıdır.
    Çözülme işi, oda sıcaklığında, soba/radyatör üzerinde ve altında, hafif ateşte veya güneşli yerlerde yapılmamalıdır.
    Çözülme işlemi, buzdolaDinın alt raflarında bekletilerek yapılmalıdır.
    Çözülmüş besinler bekletilmeden pişirilmelidir.
    Kırık, çatlak ve kirli yumurtalar satın alınmamalıdır.
    Yumurta buzdolabında saklanmalı, kullanmadan önce mutlaka yıkanmalıdır.
    Çiğ yumurta tüketimi hastalık etkeni olabildiği gibi bazı vitaminlerin kullanımını da engeller.
    Yumurta en fazla 8-10 dakika süreyle haşlanmalıdır
    Uzun süre haşlanmış yumurtanın sarısı etrafında oluşan yeşil renk, besin değerinin azaldığını gösterir.
    Kurubaklagiler, pişirilmeden önce pestisit (böcek ilacı) kalıntılarından arındırmak için iyice yıkanmalıdır.
    Kurubaklagillerin iyi pişmelerini sağlamak için 8-10 saat ön ıslatma işlemi uygulanmalıdır. Islatma suyu dökülebilir.
    Kurubaklagilllerin haşlama sularının dökülmesi besin değerim azaltır.

    TAZE SEBZE VE MEYVELER

    Taze sebzeler önce ayıklanmalı, yıkanmalı, sonra doğranmalı ve yeteri kadar su ile pişirilmelidir.
    Sebzeler doğrandıktan sonra bekletilirse ve haşlama, pişirme suları atılırsa, vitamin ve mineralleri azalır.
    Salatalar önceden hazırlanıp bekletilirse vitaminleri azalır.
    Meyveler kesildikten ya da suyu sıkıldıktan sonra bekletilirse C vitamini değeri azalır.
    Konservelerin suyu dökülürse vitamin değeri azalır.
    Kapakları dışa dönük (bombelenmiş) konserveler sağlık için son derece tehlikelidir. Zehirlenmelere yol açabilir.

    TAHIL VE TAHIL ÜRÜNLERİ

    Ekmek, çörek, kurabiye yapmak için hamurun mayalandırılması besin değerini arttırır.
    Dış kepeği biraz ayrılmış fakat özü ve iç kepeği ayrılmamış undan mayalandırılarakyapılan ekmeğin besleyîci değeri beyaz undan yapılan ekmekten daha fazladır.
    Ekmek ince dilimlenip kızartılırsa besin değeri azalır.
    Tarhana güneşte kurutulursa vitamin değeri azalır.
    Makarna, erişte vb. besinlerin haşlama sularının dökülmesi besin değirini azaltır.

    ÜRÜN SATIN ALIRKEN İMAL VE SON KULLANMA TARİHLERİ'NİN KONTROL EDİLMESİ GEREKİR. SON KULLANMA TARİHİ GEÇMİŞ ÜRÜNLER KESİNLİKLE SATIN ALINMAMALIDIR.
    ÇÜNKÜ; ÜRÜN

    BOZULMUŞ OLABİLİR,
    MİKROORGANİZMA ÜREYEBİLİR,
    LEZZETİ VE FİZİKSEL GÖRÜNÜMÜ DEĞİŞEBİLİR,
    BESİN DEĞERİ KAYBOLMUŞ OLABİLİR.

    ÜRÜN SATIN ALINIRKEN ETİKET ÜZERİNDE;

    GIDA ADINA
    FİRMA ADI VE ADRESİNE
    ÜRETİLDİĞİ YERE
    MİKTARINA (NET GRAMAj)
    HAZIRLAMA VE KULLANMA TALİMATINA
    DEPOLAMA VE SAKLAMA KOŞULLARINA

    DİKKAT EDİLMELİDİR.

  10. #10

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    ohh sonunda bitti
    güzel çalışma tşkkrlr

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an Bu Konuyu Gorunteleyen 1 Kullanıcı var. (0 Uye ve 1 Misafir)

Bu Konudaki Etiketler

Yer imleri

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •