Bugün buraya arkadaşlar.
Teşekkur: 0
Beğeni: 0
Bugün buraya arkadaşlar.
YA OLDUĞUN GİBİ GÖRÜN
YADA GÖRÜNDÜĞÜN GİBİ OL
POLEN NEDİR :
Arıların 200 ila 3000 arası çiçekten toplayarak, kanatlarında kovana
getirdikleri bitkinin erkek üreme hücresi olan doğa harikası bir bitki
özüdür. Arılar bal yapmak için çiçeklerden besin toplarken, çiçekten çiçeğe
konarlar. Böylece hem çiçeklerin döllenmesini sağlarlar hem de yavrularını
beslemek için kovana polen götürürler. Polenin çok yüksek besin değerli
olduğu keşfedildikten sonra kovanların girişlerine polen tuzakları
yerleştirilmiş ve bu sayede arıyı rahatsız etmeden kovandaki polen stokları
toplanmaya başlanmıştır. Arıların kovana girişlerinde kanatlarından
tuzaklara düşen polen; naturel kurutma sistemiyle kurutulur ve çok kıymetli
bir besin haline gelir.
Polenler renk, şekil ve içerikleri bakımından büyük farklılıklar
gösterirler. Polenlerin %80'i sarıdır. Bunun dışında siyah, kırmızı, mor,
pembe, eflatun vb. renklerde polene rastlamak da mümkündür. Polene bu
renkleri veren renk maddeleridir. Bu renk maddelerden karotenoidler başlıcı
a-karoten, b-karoten, lycopin, xanthophyl ve zeaksonthinden ibarettir.
Klorofil varlığına polende rastlanılmamıştır. Polende ortalama %25 protein
vardır. Protein miktarı polenin türüne, yöresine, toplama sistemine göre
farklılıklar göstermektedir. Polen bilim dalı Patinoloji'dir. İyi cins
polen; naturel kurutma sistemiyle vitaminleri ölmeden kurutulmuş, taze ve
bol nektarlı çiçeklerden toplanan 1.sınıf olmalıdır.
yervitamin
POLEN'DE BULUNAN VİTAMİN VE MİNERALLER NELERDİR :
Polen bilim dalı Palinoloji'dir.
Polende tam 22 çeşit aminoasit, 27 çeşit madensel tuz, doğal hormon, enzim,
coenzim, pigment, karbonhidrat ve ferment vardır.
Polende bulunan başlıca asitler pantothenic, linoleik, ascorbik ve
araohidonik'dir. Demir, bakır, kalsiyum, sodyum, magnezyum, silisyum ise
varlığı polende tespit edilen elementlerden bazılarıdır. Polende bulunan iz
elementler alüminyum, nikel, titaniyum ve çinkodur.
Dünyaca tanınmış bir araştırma örgütü CNRS Araştırma Örgütü'nün; Araştırma
Uzmanlarından Armond PONS; kitabında polenin bütün vitaminleri taşığıdığını
açıklamıştır.
Polende bulunan vitaminler A, B1, B2, B3, B4, B5, B6, B7, B8, B9, B12, C, D,
E, H, P, PP'dir.
Polende yüksek oranda rutin vardır (rutin kılcal damarları etkiler, aynı
zamanda kalp kasının çalışmasını güçlendirir).
Chauvin ve Lenormand'ın araştırmalarıyla polenin antibiotikler içerdiği
kanıtlanmıştır. Grecean ve Enciu'nin bu konuda yaptığı çalışmalar sonunda
polenin Staphylococcus, Salmonella, Ecoli ve Bacillus anthracis'e karşı
etkili olduğu ve bunların üremelerini engellediği tespit edilmiştir.
Polende insan yaşamının ihtiyacı için her şey mevcuttur. Bulundurduğu
(oglio-elementler) madenler, aminoasitler ve en son olarak zengin çeşitli
vitaminler yanında; protein, yağ, şeker, madeni gıda, hormon, büyütücü
faktör, pigment; beyin ve vücutça yorgun insanların tüm ihtiyacını karşılar.
Anemi (kansızlık) hastalarında, bir ay süre ile her gün bir kahve kaşığı
polen yedirilen bünyelerdeki alyuvarların; milimetre küpte 500.000 arttığını
göstermiştir
1 Gram Polendeki 8 mg B1 vitaminini şu besinler sağlar 70 gram Bira mayası,
3 kg. Karaciğer, 8 tam kepekli ekmek, 20 kg. elma veya domates
1 Gram Polendeki 5 mg B2 vitaminini şu besinler sağlar 50 gram Bira mayası,
6 kg. portakal, 12 kg. domates, 16 kg. elma 74 adet beyaz ekmek
1 Gram Polendeki 27 mg B5 vitaminini şu besinler sağlar 35 gram Bira mayası,
13 kg. sığır eti, 25 kg. kabuklu buğday, 95 lt süt
yerbilima
DÜNYA BİLİMADAMLARINA GÖRE POLEN VE FAYDALARI :
"Geleneksel tıbbi tedaviler gören MİDE ÜLSER'li hastaların %29'u
iyileşebilirken, Polen yedirilerek tedavi edilmiş MİDE ÜLSER'lilerin
%59.2'sin de Mide yaralarının iyileştiği denenerek kanıtlanmıştır."
Rusya Irkomtsk Tedavi Kliniği
"Günde 2 gram Polen yiyen hastalardaki YARA VE YANIKLAR'ın iyileşmesinde %30
hızlanış ve artış olmuştur."
ABD Wagne Üniversitesi Tıp Fakültesi Cerrahi Prof.Dr.N.S.Gimbal
"Polen, hayatın sırrı olan RNA ve DNA doludur. Uzun zamanlı hafıza,
kromozonların yapısına giren RNA' ya bağlıdır. RNA'sız beyin taşıyan insan,
kendi adını bile hatırlayamaz. Polen ZEKA'yıda arttırmaktadır.
Vikingler gözlemsel olarak farkettikleri poleni, "mabud yemeği " olarak
savaşlara giderken yerler ve ortalama 100 yıl yaşarlardır.
'Ensafalit' (Beyin iltihabı)'na yakalanan Danimarka'lı Jyte Elmgaad'a
doktorları dört ay ömrü kaldığını açıkladılar. Kısa zamanda duyu
özelliklerini kaybeden genç kadın, sağır, dilsiz ve kör olur. Bunun üzerine,
Polen özü enjeksiyonları yapılır. Sonuç hayret vericidir. Hasta mucize
şekilde ölümden kurtulur ve eski sağlığını kazanır.
BEYİN, PROSTAT, KARACİĞER, SOLUNUM YOLU İLTİHAPLARI VE DAMAR SERTLİĞİ'inde
sonucu şaşkınlık veren tıbbi kürler devam etmektedir."
ABD / Call Enterprise -Jim Kenner
"Bizler bilim adamları henüz polenin nasıl olup da hastalıkları iyi ettiğini
bilmiyoruz. (1969'da polenin bileşimi henüz tam bilinemiyordu). Fakat,
çeşitli antibiyotik ilaçlarla tedavi edildiği halde iyi olmayan pek çok
hastam, gözlerimin önünde iyi olmuşlardır. Bir çok SOLUNUM HASTALIKLARI'ının
da polenle tedavi edildiğini ve hastaların gerçekten hastalığı ve nekahat
süresini süratle atlattıklarını müşahade ettik. Söylenecek tek şey yok.
İnsanlık demek ki burnunun dibinde bulunan bu "Harika İlacı" şimdiye kadar
hiç farketmeden yaşamış"
İsveç Upsala Üniversitesi - Eric Ask Umparc
"Polen, harika besinlerin en üstünüdür. Kimyasal analizler polende tüm
vitaminler, proteinler, yağ, şeker, mineral, hormon, büyütücü faktör,
pigment vs. bulunduğunu gösteriyor. Bu canlı dengeli besin beyni ve vücudu
yorgun ve uyuşuk insanlara bir kaç günde canlılık ve yaşama neşesi veriyor.
Büyüme faktörleriyle cılız ve durgun çocukların hızlı gelişmesini sağlıyor.
Kansızlarda, bir ay süreyle her gün bir kahve kaşığı polen yedikten sonra
yapılan laboratuvar denemeleri, kırmızı küreciklerin, milimetre küpte
500.000 arttığını gösteriyor.
Hafif laktasif, yani BARSAK ÇALIŞTIRICI'dır. İÇ ZEHİRLENMELER'i önleyicidir.
Sabah ve öğle, vitamin almak için polen yiyiniz. Ilık süt, bal veya suya
karıştırılır. Veya doğrudan yenilir. AŞIRI YORGUNLUK, ZAYIFLIK, HASTALIK,
KANSIZLIK, YAVAŞ GELİŞME gibi durumlarda doz arttırılmalıdır. Hiç bir yan
etkisi tespit edilmemiştir.
Son araştırmalar ERKEN İHTİYARLAMA'dan koruduğunu gösteriyor. Siz, 60
yaşından sonra 40 yıl daha dinç yaşamak istiyorsanız Poleni hemen her gün
yiyiniz."
Kaynak : Pour vivre cink fois vingt ans ( 100 Yıl dinç yaşamak )
Yazar : Fransız Tıp Profesörü Dr.Robert Tocquet (5 ayrı dilde 26 tıbbi kitap
ve ansiklopedi yazan Bilimadamı)
diş etlerinizin kuvvetlendirmeniz için işte size etkisi büyük bir tavsiye.öncelikle küçük taneli tuzları diş fırçanızın üzerine koyun.daha sonra da diş etlerinize kadar dişlerinizi bir süre fırçalayın.ardındean diş macunu ile dişlerinizi yeniden fırçalayın.böylelikle dişlerinizdeki sarılık yerini beyazlığa bırakacaktır....
bana diş demeyin en korktugum hadise diş muhabbetidir çok fena..
birde bende diş fırçalama derdi var hiç alışamadım olmuyor
selametle..
diş fırçalamak hepimiz için zor bir iş gibi gelir ama sağlığımız açısından çok gerekli hergün 3 defa olmasa fırçalama bile 1 defa günde fırçalasanız bu zamanla sizde bir alışkanlık haline gelicektir.bir kaç gün zorlayın kendinizi sonrası kendiliğinden gelişecektir...
deneyecegim inşallah olur..melek73 Nickli Üyeden Alıntı
selametle..
bilgilendirme için teşekkürler arkadaşım
vallahi yemeklerimde bol tuzu severim
Uyku apnesi olanlar sağlıklı bir uyku uyuyamıyor, yeterli oksijen alamıyor, asabi ve yorgun uyanıyor.
İSTANBUL - Uyku laboratuvarlarında yapılan testlerle tanısı konabilen bu rahatsızlık en çok orta yaş üzeri erkeklerde, aşırı kilolu olanlarda, alkol ve sigara kullananlarda görülüyor.
Uykuda solunumun kısa süreli durması ve kandaki oksijen düzeyinin belirli seviyelerin altına inmesiyle karakterize olan bir sorun uyku apnesi. Toplumda yüzde 5 gibi ciddi bir oranda görülmesine rağmen, yeterince tanınmıyor. Uyku apnesini hasta tek başına fark edemediği için çoğunlukla sorunun varlığı eşler ya da ailenin diğer üyeleri tarafından fark ediliyor.
Uyku apnesini bu denli önemli yapan noktalardan biri de, tedavi edilmemesi durumunda, birkaç yıl içinde kalp hastalıkları da dahil olmak üzere hayati önem taşıyan sağlık sorunlarına yol açması. Hemen her yaş grubunda ortaya çıkmakla birlikte orta yaş üzerinde daha sık rastlanıyor. Yaş ilerledikçe de görülme ihtimali artıyor. Erişkinlerde kilo sorunu olan, alkol kullanan ve sigara içen kişilerde uyku apnesi daha fazla ortaya çıkıyor. Çocuklarda sıklıkla, bademcik ve geniz eti büyümesi ve burun tıkanıklığı sebebi ile görülüyor.
Özellikle çocuklarda ortaya çıkan uyku apnelerinin erken teşhisi çok büyük önem kazanıyor. Çünkü ihmal edilmiş teşhisler büyüme-gelişme geriliği, beynin oksijensiz kalması gibi çok ciddi problemlere veya uzun vadede akciğer ve kalp rahatsızlıklarına yol açabiliyor. Bunun yanında farklı nedenlere bağlanan okul başarısında azalma, öğrenme güçlüğü, sosyal izolasyon, çekingenlik, sinirlilik gibi sosyal problemlerin de ortaya çıkmasına neden olabiliyor.
Farklı nedenlerle ortaya çıkan uyku apnesi nöroloji, KBB ve göğüs hastalıkları disiplinlerinin konusunu oluşturuyor. Ancak öncelikle sorunun şiddeti ve tanımının doğru olarak tespit edilmesi gerekiyor ki bu noktada uyku laboratuvarları etkili oluyor.
İKİ TÜR UYKU APNESİ VAR
Anadolu Sağlık Merkezi KBB uzmanı Op. Dr. Anıl Güngör, uyku apnesinin esas olarak iki farklı türü bulunduğunu belirterek şu bilgileri aktarıyor:
Santral uyku apnesi: Beyindeki solunum merkezinin yetersiz ve uyumsuz çalışması sebebiyle ortaya çıkarlar. Solunumun azalması ve durmasını takiben kanda karbondioksitin artması ve oksijenin azalması sonrasında uyanma tipiktir. Santral uyku apnesinden muzdarip olan kişiler, periferik apne yaşayanlara oranla uyanma dönemlerini daha rahat hatırlıyor.
Periferik (Obstrüktif) uyku apnesi: Boğazda solunum yolunu açık tutan kasların gevşemeleri ile havanın geçeceği alanın kapanması, daralması sonucunda oluşuyor. Hava yollarının daralması sonucunda bir süre solunum duruyor ve kandaki oksijen miktarı azalıyor. Karbondioksit birikmesi bir süre sonra beyni uyarıyor ve tekrar solunum almayı sağlıyor. Beyin bu azalmayı algılıyor ve uyku derinliğini azaltarak hava yolunun tekrar açılmasını sağlamaya çalışıyor. Sonuçta hasta bütün geceyi nefes almak için uğraşmakla geçiriyor ve neler yaptığının farkında bile olmuyor. Horlamalar, çırpınmalarla geçen gecenin ardından hem ciddi bir efor sarfedilmiş, hem de gerekli uyku alınamamış oluyor. Bu da gün boyu yaşanacak yorgunluk, gerginlik ve sinirliliğe yol açıyor. Çocuklarda ise bütün gece nefes almak için harcanan efor ve bozulmuş uyku düzeni sebebi ile büyüme için gereken kaynaklar boşa gidiyor; büyüme ve gelişme geriliği ortaya çıkabiliyor. Santral ve obstrüktif uyku apnesinin beraber görülmesi halinde miks tip apneden sözediliyor.
Özellikle obstrüktif, yani solunum yolu tıkanmasına bağlı uyku apnesinin bazı problemlerin ortaya çıkmasında risk oluşturduğuna işaret eden Op. Dr. Güngör, şöyle konuşuyor:
“Bu kişilerde öncelikle kalp ritm bozuklukları görülüyor, hipertansiyona yatkın oluyorlar. Kalp krizi riski artıyor, önemli bir kısmında kronik üst ve alt solunum yolu enfeksiyonları ve nefes darlığı problemi yaşanıyor. Gün içindeki uyuklamaları artacağı için de yaşam kalitesinde de ciddi bir düşüş yaşıyorlar. Mesleklerinde verimleri düşebiliyor. Örneğin ABD´de uyku apnesi olduğu tesbit edilen kamyon şoförlerinin yapmış olduğu kazalar ciddi boyutlarda”.
APNENİN NEDENLERİ
Her yaş grubunda ortaya çıkan uyku apnesinin nedenleri de değişkenlik gösteriyor. Konuyla ilgili bilgiler veren Op. Dr. Güngör, yetişkinlerde ve çocuklarda ortaya çıkan uyku apnesine ilişkin şunları anlatıyor:
Bebekler ve çocuklarda: Bebeklerde gelişme eksikliğine bağlı larenksin (gırtlağın) ve solunum borusunun gelişmemesi gibi problemler ön plana çıkıyor. Bunların yüzde 95i bir yıl içinde bebeğin gelişmesiyle geçiyor. Yüzde 5’i ise cerrahi ya da tıbbi müdahale gerektiriyor. Bebeğin, doğumda oluşan değişik konfigürasyonlar nedeniyle küçük çeneli olmasından dolayı dili arkaya kaçabiliyor ve bu da uyku apne sendromuna yol açabiliyor. Bunları göreceli olarak basit tıbbi müdahalelerle tedavi etmek mümkün.
Çocuklarda horlama ise başlı başına bir sorun ve bir takım özel yaklaşımlar gerektiriyor. Horlayan her çocuğun apnesi yok, ama genellikle apnesi olan bütün çocuklar horluyor. Anne ve babaya apneyi sormanın yolu, çocuklarının uykularında bir süre soluklarının kesilip kesilmediği, ki bunlar genellikle horlayan çocuklar oluyor. “Bu dönem ne kadar sürüyor, bu dönem sonunda çocukların soluk almaları tamamen kesiliyor mu, yoksa nefes almaya çalışıyor da alamıyor mu?” gibi sorularla sorunun varlığı, şiddeti süresi tespit edilebiliyor. Uyku apnesi sorunu yaşayan çocuklarda parasomniya denilen ve uykunun REM fazında kalamamaya bağlı bir takım yan etkiler yaşanıyor. Oksijen düştüğü dönemlerde korkulu rüyalar görüyorlar ya da birdenbire gece işemeleri ortaya çıkabiliyor. Okul çağlarındaki çocuklarda okul başarısında birdenbire düşme olabiliyor. Gece bacaklarını sallama sık rastlanan bulgulardan. Öğretmeninden çocuğun dikkatsiz, çok sinirli ve kavgacı olduğu, sık sık ağladığı gibi şikayetler duyulabilir ki hekimin bunlara da çok dikkat etmesi gerekiyor. Tüm bunlar bir tablo içine yerleştirildiğinde ve büyük tablo görülebildiğinde anlam kazanıyor. Sürekli ağzından nefes alan çocuklarda diş ve damak gelişim bozuklukları, diş çürükleri, ağız kokusu, sık boğaz ağrısı ve iltihabı, yutma bozuklukları, yüz gelişim bozuklukları başlıyor.
Yetişkinlerde uyku apnesi: Yetişkinlerde tablo biraz değişiyor. Erişkinlerde ve çocukların bir kısmında uyku apne sendromu obeziteyle birlikte ortaya çıkıyor. Peki aşırı kilo uyku apnesini nasıl etkiliyor? Boyun çevresindeki yağ dokusunun artması bir yere kadar dışa doğru gelişirken, bir yerden sonra büyük bir kısmı solunum yolunu da daraltıyor. Vücudun büyümesiyle bağlantılı oksijen ihtiyacı artmakla birlikte, solunum yolunun daralmasına paralel oksijen alımı azalıyor. Yani birdenbire tüm fizyolojik denge tersine dönüyor.
UYKU LABORATUVARI
Uyku apnesinin kesin teşhisi ve şiddetinin ölçülebilmesi için uyku laboratuvarlarında “polisomnografi” adlı incelemeler yapılması gerekiyor. Uyku sırasında bir çok parametrenin kaydedildiği polisomnografi ile kalp fonksiyonu, solunum fonksiyonu, oksijen ve karbondioksit miktarları, beyin bölgelerinin aktiviteleri, uykunun yapısı ve uyku bozuklukları hakkında en sağlıklı bilgilerin alınması sağlanıyor.
Anadolu Sağlık Merkezi’nin uyku laboratuvarında yaptıkları polisomnografiye ilişkin uyku laboratuarı sorumlusu Nöroloji Uzmanı Dr. Levent Üçkardeşler şunları anlatıyor:
“Bu yöntemle, beyin elektrosu (EEG), solunum hareketleri, uyku sırasında kandaki oksijen miktarı, kalp elektrosu (EKG), göz hareketleri, kaslardaki kasılmalar, kol - bacak ve gövde hareketleri, hastanın sürekli video görüntüsü eşzamanlı (simultane) kayıtlanır ve böylece uyku sırasında vücut işlevleri hakkında ayrıntılı bilgi elde edilir. EEG ile uykunun seyri ve fazları, uykudaki anormal hareketler ve durumlar kaydedilmektedir. Polisomnografi, sık görülmeleri nedeni ile en sık uyku apnelerinin durumu ve tipinin saptanmasında kullanılır.
Bunun yanında nörolojik hastalıklar olan uyku bozukluklarının teşhisinde kullanılmaktadır. Bu yöntemle uyku ritm bozuklukları (disomnialar), uykusuzlukların (insomnia) tip tayini, narkolepsi ve huzursuz bacak sendromu (restless leg) gibi nörolojik hastalıklar, uykuda hareket bozuklukları (parasomnialar) teşhis edilir. Diğer yaygın bir kullanım alanı da erkeklerdeki impotansların, yani penisteki sertleşme bozukluklarının teşhisidir. Özel bazı kaydedicilerle peniste uyku sırasındaki sertleşmeler kaydedilerek iktidarsızlığın gerçekten var olup olmadığı ve psikolojik mi yoksa organik mi olduğuna karar verilmekte, böylece tedavisi daha sağlıklı yapılmaktadır.”
Uyku testlerinden sonra elde edilen bilgiler değerlendirilerek, uyku apnesinin gerçekten tedaviye ihtiyaç gösterip göstermediğine karar veriliyor. Burada da farklı disiplinlerdeki hekimlerin işbirliği içinde çalışması gerekiyor. Uyku apne sendromu olan hastaların nöroloji, KKB, göğüs hastalıklarının ortak takip ettiği hastalar olmakla birlikte; öncelikle nöroloji ve KBB takibinden geçmesinin uygun olacağı düşünülüyor.
YETİŞKİN VE ÇOCUK TEDAVİSİ
Tedavi uygulandığı taktirde uyku apnesinin ortadan kaldırılıp kaldırılmayacağının gruplara göre değişkenlik gösterdiğini söyleyen Anadolu Sağlık Merkezi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Reha Baran sözlerine şöyle devam ediyor;
“Çok küçük çocuklarda solunum yolu obstrüksiyonu varsa cerrahi müdahale ile bunları düzeltmek mümkün. Oyun çağı çocuklarında eğer obstrüksiyon yeri doğru tespit edilir ve bunlar ameliyatla uzaklaştırılırsa, çocuktaki pozitif etki hemen görülüyor. İleri yaşlarda obez kişilerde ise sorun ve çözümü biraz daha karmaşık. Ameliyatla solunum yolu açılabiliyor, ancak buradaki yağ dokularına genel olarak müdahale edilemiyor. Kesin çözüm için bu kişilerin kilo kaybına yönlendirilmeleri ve bir takım solunum cihazlarından faydalanmaları sağlanmalarıdır.”
Gögüs hastalıkları uzmanları olarak hastanın sorunun saptanmasının ardından genellikle CPAP ya da BiPAP cihazlarını kullandıklarını söyleyen Doç. Dr. Baran şu bilgileri veriyor:
“CPAP (Continious Positive Airway Pressure) cihazının kullanılmasındaki amaç hastaya devamlı hava basıncı uygulamasıyla uyku sırasında kapanan üst hava yollarını açık tutmaktır. CPAP cihazı hastanın burnuna yerleştirilen, yumuşak silikon bir maske ve bunu cihaza birleştiren hortumdan ibarettir. Cihazın olumlu etkisi birkaç gün içinde görülür. Yorgunluk, uyuklama gibi belirtiler kaybolur; hastanın günlük aktivitesi ve canlılığı artar, horlamalar kesilir. Artan dinamizm, şişman hastaların zayıflamasını ve sağlıklı kilolara ulaşmasını sağlar.
Bunlarda en önemli problem aslında hasta uyumu oluyor. Eğer hasta çok semptomatikse bunu kullandığında müthiş bir fayda görüyor. Ertesi gün yeniden doğmuş gibi oluyor. Sabah baş ağrıları olmuyor, kaliteli bir uyku uyumuş oluyor. Böyle hastalarda daha iyi bir uyum var. Fakat bu kadar şikayeti olmayan hastalarda çok uyumlu olmuyor bir süre sonra bırakıyor.”
RİSK FAKTÖRLERİ
* Kilo fazlalığı nedeniyle boynun ve boğaz çevresindeki yağ dokusunun artması.
* Özellikle çocuklarla büyümüş bademcik ve geniz etinin varlığı.
* Boğazın dar yapıda olması. Bazı kişilerde boğazın şekli doğuştan dar yapıda olabilir.
* Uyku apnesi erkeklerde kadınlara oranla 2 kat daha fazla ortaya çıkıyor, bu nedenle erkek olmak bir risk faktörü oluşturuyor.
* Uyku apnesi orta yaş üzerindeki erişkinlerde gençlere göre 2-3 kat daha fazla görüldüğünden yaş da bir risk faktörü olarak kabul ediliyor.
* Boğaz kaslarının uyku sırasında gevşemesine neden olduğu için alkol, sakinleştirici ve uyku ilaçları kullanımı da risk faktörü oluşturuyor.
Alıntı ntvmsnbc.com
YA OLDUĞUN GİBİ GÖRÜN
YADA GÖRÜNDÜĞÜN GİBİ OL
Şu an Bu Konuyu Gorunteleyen 1 Kullanıcı var. (0 Uye ve 1 Misafir)
Yer imleri