Amasra,yı Tanıyalım
Amasra - Kraliçenin Kenti Amasra'nın ilk adı Sesamos. Ünlü coğrafyacı Strabon'a göre Sesamos'u İskitler'in bir kolu olan Amazonlar kurmuşlardı. İlk dönem kaynaklarında Sesamos'un ne anlama geldiğine rastlanmaz. Amasralılar bu adın her bahar Boztepe yamaçlarını örten yabani susam çiçeklerinden doğmuş olabileceğini anlatırlar. Kent 300 yıl kadar Fenike egemenliğinde kalmıştır. Sesamos o devirlerde, canlı bir pazar yeri ve işlek bir iskeleydi. MÖ 9. yüzyılda Fenike Karadeniz kolonilerini terk edince kent İyonlar'ın egemenliğine girdi. Bugünkü Amasra'yı İskender'in baldızı İranlı Kraliçe Amastris kurdu. Başından bir kaç evlilik geçen Amastris, son kocası Denys tembellik hastalığına tutulup, şişmanlıktan kımıldayamaz hale gelince yönetime el koydu. Sesamos'a çekilip buranın imarını başlıca amaç edindi. Amastris'in ölümünden sonra kent Pontus yönetimine geçti. Bu dönem Amasra'nın refah çağı olmuştur. Pontus'un Roma'ya yenilmesinden sonra Sesamos (Amastris veya Amasra), Marmaralı korsanlar tarafından yağma edildi. Daha sonra Romalılar kapsamlı bir imara giriştiler. Roma egemenliği 500 yıl kadar sürdü. Kent Roma'dan sonra Bizans yönetimine geçti. Ekim 1460 tarihinde Fatih kenti Osmanlı topraklarına kattı.
(Necdet Sakaoğlu'nun 'Çeşm-i Cihan Amasra' adlı kitabından)
GÖRMEDEN DÖNMEYİN
Bartın evleri: Bartın da koruma altındaki ev sayısı 260 civarındadır. Bu evlere Kültür Bakanlığı Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulundan izin almadan hiçbir fiziksel müdahale yapılamamaktadır. Tescilli evlerin önemli bir kısmı çok iyi korunmuş ve halen içinde oturulmaktadır.
Evler genellikle bahçelerin ortasında yapılmıştır. Evlerin etrafı ağaç kapaklarından ya-pılmış yöre ağzıyla ''daraba'' denilen bahçe çitleriyle çevrilidir.Halk bahçeden çeşitli şekillerde yararlanır. Her bahçede bir su kuyusu bulunur. Bu kuyular taştan yapılmış olup bazılarında kitabe vardır. Bahçelerdeki yürüme alanları kayrak taşlarıyla kaplanmıştır.
Orduyeri Köprüsü: Bartın Çayı üzerinde 1891;de İsmail Kamil Bey tarafından yaptırılmıştır. Beş sağlam ayak üzerine basar. Birinci ve ikinci ayaklar batı tarafındadır ve aralarında yol geçer. Üçünce ve dördüncü ayaklar suyun içinde, beşinci ayak ise Orduyeri Mahallesi tarafındadır. Köprünün boyu 98, genişliği 7.3.mt ;dir.
Amasra Müzesi:1982 yılından ben bugünkü tarihi binasında hizmet vermektedir. Antik bir yerleşim merkezi olan Amasra ve çevresinde sık sık taşınabilir eski eserlerin ortaya çıkması, bu ada müze kurulması fikrini oluşturmuş, 1955 yılından itibaren derlenen arkeolojik ve etnografik eserler Belediye binasında küçük bir salonda sergilenmeye başlanmıştır.
Amasra Kalesi: Küçük bir yarımadanın üzerindeki kale Bizanslılar tarafından yaptırılmıştır. Bizans Dönemine ait olan Amasra Kalesi, özelikle Ceneviz Dönemlerinde değişikliklere uğramış ve 14-15 yy.larda Ceneviz ve Osmanlı Dönemlerinde de ciddi onarımlar görmüştür.
Yıkık durumdaki kale, her kenarı 500-600 m uzunlukta olan bir dikdörtgen biçimindedir. Dört kat halinde yükselir. 15-20 m yüksekliğindeki 24 burç ve kulesi büyük kesme taştan yaptırılmıştır. Kalede kraliçe Amastris'in sarayı, su kemeri ve freskli iki küçük kilise kalıntısı vardır.
Kuşkayası Anıtı: Bartın-Amasra yolu üzerindeki Askersuyu mevkiinin 100 m güneyindedir. Burası bir kayanın oyulmasıyla oluşturulmuştur. M.S. I. Yüzyılda Roma imparatorlarından Tiberius zamanında Gaius Iulius Aguilla tarafından yaptırılan anıt, kemerli bir niş içinde yer alan 180 cm boyunda bir insanla yanındaki yarım sütun üzerinde duran bir kartal kabartması biçimindedir. Yanda kitabe görülür.
Fatih Camii: 9. Yüzyılda Amasra kalesi içinde yapılmış eski bir Bizans kilisesidir. Amasra2nın Fatih Sultan Mehmet tarafından fethi sırasonda camiye çevrilmiştir. Dönemin tüm yapı özelliklerini taşıyan yapının Nartheks (ilk cemaat) bölümü ve Ambon (lapsis) çıkıntısı sonradan mekana katılmıştır. 19x11 metre boyutlarında olan cami 1887 yılında büyük bir onarımdan geçirilmiştir.
Aya Nikolas Kilisesi: 1319 yılında Bartın'daki Rum Cemaati tarafından yaptırılmıştır. 1936 yılından itibaren bir süre Elektrik Santrali olarak kullanılan bu tarihi yapı, 1994 yılında restore edilmiş olup, KüItür Evi olarak hizmete açılmıştır.
Gürcüoluk Mağarası: Bartın'a 32 Km. uzaklıkta ve Amasra ilçesi, Karakaçak köyünün Kuyupınar mahallesindedir. Mağaraya ulaşmak için; mahalleden güney yönünde bazen orman içi, bazen patika yollarla yaklaşık 3 Km yürümek gerekir. Üçgen biçimli ve 3-4 metrelik oda çevresinde toplanan 15 odadan oluşur. Birbirleriyle bağlantılı odalardan birinden üst kattaki odalara geçilebildiği gibi, bir diğerinden ancak bir kişinin sığabileceği büyüklükteki dehlizden de yeryüzüne çıkmak mümkündür.
Aksuçayı Şelalesi: Ulus - Kumluca bucağı KızılIar Köyü'nün Umar tepesi mevkisindedir. Umar tepesini 10 metre genişliğinde ikiye bölen Aksu çayı, üç aşamalı olarak 35 metrelik bir yükseklikten aşağıya düşmektedir.Umar tepesindeki kayalarda bulunan izlerin Hz. AIi'nin atının ayak izleri olduğu söylenir. Burada, kurak geçen yaz aylarında yağmur duasına çıkılır. Bu özellikleri Umar tepesini ve Aksu Çayı ŞelaIesini çekici kılmaktadır
İçmeler ve kaplıcalar
Dereköy Madensuyu: Bartın ilimizin şifalı su kaynakları yok denecek kadar azdır. En önemlisi olan ;Dereköy Madensuyu;dur. Bağırsak , safrakesesi ve bağırsak rahatsızlıklarında faydalıdır.
"PARTHENIA"dan Bartın'a dönüşen adın kaynağı "PARTHENIOS"dur. Bartın ırmağının antik çağdaki adı olan Parthenios; Yunan mitolojisinde, OKENAUS'un çocuklarından birisi ve "Sular Tanrısı"dır. "Sular ilahı veya Muhteşem akan su" anlamlarına gelir. Bir başka anlamı da "Genç Bakire veya Genç Kızlar için koro türküleri"... "Genç Bakire" ise, tanrıça Athena'nın bir sıfatı...
Antik çağda Parthenios adı verilen Bartın ırmağının kenarında kurulan Bartın kentinin PARTHENIA adıyla anıldığı ve zamanla Bartın'a dönüştüğü yazılı kaynaklardan anlaşılmaktadır.
Ünlü ozan HOMEROS, İLYADA destanında; Truva kentini korumak için Anadolu'dan gelen cengaverlere Parthenios Irmağı'nın suladığı ülkeden de yiğitlerin katıldığını anlatır. Amasyalı Strabon da bir eserinde yine Parthenios'tan söz eder.
M.Ö. 70 yılında Anadolu'ya giren Romalılar, Pontus Krallığının egemenliğine son vererek yöreye sahip oldular. Roma Döneminde, Bitinya ve Pontus'un Paflagonya'daki bölümü Bitinya -Pontus Eyaleti olarak Satraplıkla yönetilmeye başlandı. Amasra da bu Eyaletin Pontus bölümü başkenti oldu
M.S. 395 yılına kadar Roma İmparatorluğu'nun, Roma-Bizans bölünmesi üzerine de Bizans'ın payına düşen Bartın ve çevresi uzun yıllar Bizans'ın hakimiyetinde kaldı.
Bartın ve çevresi M.Ö. 390 yıllarında Hazar Hükümdarı Sahip Han komutasındaki Peçenek ve Kumanların, M.S. 798 yıllarında Abdülmelik komutasındaki Müslüman Arapların, 800 yıllarında Selçukluların ve 865 yıllarında da Rusların yoğun akınlarına hedef oldu.
Türklerin yöreye ilgisi 1084 yıllarında başladı. Kutalmışoğlu Süleyman Beyin Komutanlarından Emir Karatigin 1084 yılında Sinop, Çankırı, Kastamonu ve Zonguldak'ı alarak yörede Bartın, Ulus, Eflani, Safranbolu ve Devrek'i de kapsayan bir Türk Emirliği kurdu. Ancak, 1086 yılında Süleyman Beyin ölümü ve 1096 yılında başlayan 1. Haçlı Seferleri, Kuzeybatı Anadolu'ya yerleşen Türkler açısından ciddi sıkıntılar yarattı. Haçlı müttefiklerle Bizans arasında yapılan anlaşma sonrasında başta Amasra, Sinop ve Ereğli olmak üzere İstanbul'dan Samsun'a kadar tüm Karadeniz sahili yeniden Bizans'ın hakimiyetine girdi.
Kastamonu, Sinop ve Bolu tarihleri ile birlikte incelenen Bartın tarihinin IV. Haçlı Seferleri ile 1460 yılları arasındaki dönemine bakıldığında Amasra, M.Ö. 70 - M.S. 1261 tarihleri arasında Roma ve Bizans'ın daha sonra Bizans hakimiyetinde Ceneviz Kolonisi olarak kalırken Kurucaşile'nin bazen Amasra bazen de Bartın ile aynı kaderi paylaştığı, Bartın ve Ulus'un ise Anadolu'da yoğunlaşan nüfus kavgaları nedeniyle sık sık el ve sınır değiştiren imparatorluklar ve Beylikler dönemini yaşadıkları görülür.
1261 yılında, Bizans İmparatoru M. Paleologosun karşılaştığı güçlükleri göğüslemek için Cenovalılardan istediği yardıma karşılık Galata'da bir ticaret üssü kurmalarına izin verilmesi ve 1261 yılında yapılan Nymphaion Anlaşması'yla da Karadeniz'deki birkaç limanla birlikte Amasra'nın da kullanımını Cenovalılara bırakması Amasra'nın kaderini değiştirmiş, Amasra gittikçe gelişen bir Ceneviz Kolonisi olmuştu. Cenovalılar, çevre yönetimlerle kurdukları dostluklar sayesinde uzun süre bu statülerini koruyup 1460 yılına kadar 200 yıl Amasra'ya hakim oldular.
Bartın ve çevresi ise Bizans'tan sonra 11. yy sonlarında Anadolu Selçuklularının eline geçti. 200 yıllık Selçuklu Döneminden sonra 1326'da Kastamonu yöresine hakim olan Çandaroğulları Beyliği ve 1392'den itibaren de Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde yer aldı.
1460 yılına gelindiğinde, Bartın ve çevresi; Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde, Amasra ise Ceneviz Kolonisi idi. Anadolu'da Türk birliğini sağlamak Cenevizlilerin elinde bulunan Karadeniz ticaretini ve denizyolunu ülkesine kazandırmak amacıyla Kuzey Anadolu Seferine hazırlanan Fatih Sultan Mehmet Han, ilk hedef olarak Amasra, Kastamonu ve Sinop'u seçti.
1460 yılında, Fatih Sultan Mehmet Üsküdar'dan avlanmak bahanesiyle yola çıkarken, Mahmut Paşa komutasındaki Osmanlı Donanması da denizden hareket etti. Fatih Bolu'ya geldiğinde Kastamonu ve Sinop yörelerine hakim olan ve Çandaroğulları Beyliği'nin devamı sayılan İsfendiyaroğulları'nın Beyi İsmail Bey, padişaha kıymetli hediyeler göndererek bağlılığını bildirdi. Yoluna devam eden Fatih Ekim ayında Bartın'a gelip ordugahını bugünkü Orduyeri'ne kurdu. Donanmayla haberleşmeyi sağlayan haberciler, Donanmanın Amasra açıklarında göründüğünü bildirdiklerinde, Amasra üzerine yürüyen Fatih, Ceneviz Senyoru'ndan kan dökülmeden Amasra'yı teslim aldı.
Kastamonu, Sinop ve Amasra'yı bir daha el değiştirmemek üzere Osmanlı topraklarına katan büyük hükümdar Fatih Kuzey Anadolu Seferini zaferle bitirerek emeline ulaştı.
Bartın, Osmanlı Döneminin 1460 - 1692 yılları arasında Anadolu Beylerbeyliğine bağlı Bolu Sancaği sınırları içinde yer aldı. Bolu Sancağının kaldırılmasıyla 1692 - 1811 yılları arasında Voyvodalikla yönetilen Bartın, 1811 yılında da Kastamonu Vilayetine bağlı olarak yeniden kurulan Bolu Sancağı'na bağlandı.
Bu dönemde ticari potansiyeliyle bölgenin pazar yeri olan ve On iki Divan adını alan Bartın, 1867 yılında ilçe oldu. 1876 yılında da Belediye Teşkilatı' kuruldu.
Bartın, 1920 yılında Mutasarrıflık ve 1924 yılında da il olan Zonguldak'a bağlanmış, 07 Eylül 1991 tarihinde de 28.08.1991 tarih ve 3760 sayılı yasayla il statüsüne kavuşmuştur.
Bartın İli'ne bağlı ilçelerden Osmanlı Döneminde ilçe iken Cumhuriyetle birlikte bucak statüsüne dönüştürülen Amasra; 1987 yılında yeniden, Ulus; 1944 yılında, Kurucaşile; 1957 yılında il9e olmuştur.
Bartın'ın halen Merkez, Amasra, Ulus ve Kurucaşile olmak üzere 4 ilçesi, Arıt, Kozcağız, Kumluca ve Abdipaşa beldeleriyle birlikte 268 köyü vardır
______________________________________________
Yer imleri