Teşekkur Teşekkur:  0
Beğeni Beğeni:  0
48 sonuçtan 1 ile 10 arası

Konu: ALLAH'ın İsimleri

Hybrid View

önceki Mesaj önceki Mesaj   sonraki Mesaj sonraki Mesaj
  1. #1

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    ALLAH'ın İsimleri

    ALLAH'IN
    İSİMLERİ




    O Allah ki O'ndan başka ilah yoktur.
    Gaybı da, müşahede edebileni de bilendir.
    Rahman, Rahim olan O'dur. O
    Allah ki, O'ndan başka ilah yoktur.
    Melik'tir; Kuddus'tür; Selam'dır; Mümin'dir;
    Müheymin'dir; Aziz'dir; Cebbar'dır; Mütekebbir'dir.
    Allah (müşriklerin) şirk koştuklarından çok yücedir.
    O Allah ki, yaratandır,
    (en güzel biçimde) kusursuzca var edendir,
    'şekil ve suret' verendir. En güzel isimler O'nundur.
    Göklerde ve yerde olanların tümü O'nu tesbih
    etmektedir. O, Aziz, Hakimdir.
    (Haşr Suresi, 22-24)


    SİZİ YARATANI NE KADAR TANIYORSUNUZ?


    Sizi kim yarattı? Size bu bedeni, gözlerinizin rengini, saçlarınızın rengini kim verdi? Boyunuzun uzunluğunu, derinizin rengini kim belirledi? Sizinle birlikte diğer insanları, gökleri, yeri ve bu ikisi arasında yaşayan canlıları kim yarattı? Uzayın derinliklerindeki gezegenlerin, güneşin ve yıldızların düzenini kim koydu?
    Siz bütün bu sorulara tek bir cevapla karşılık verirsiniz: "Allah". Sizin gibi diğer insanlara da bu sorular sorulduğunda onlar da "Allah" diye cevap verirler. Allah Kuran'da insanların kendi ağızlarıyla bu gerçeği ikrar edeceklerini bildirmiştir:

    Andolsun, onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı, güneşi ve ayı kim emre amade kıldı?" diye soracak olursan, şüphesiz: "Allah" diyecekler. Şu halde nasıl oluyor da çevriliyorlar? (Ankebut Suresi, 61)

    Peki siz bu sorular karşısında biraz önce içinizden geçirdiğiniz veya kendi dilinizle andığınız Yaratıcıyı, sizi ve kainatı en ince ayrıntısına kadar planlayan Allah'ı ne kadar tanıyorsunuz? Size göre Allah nerede? Gerçekten size küçüklüğünüzden beri söylendiği gibi göklerde mi? Sizi duyuyor mu? Görüyor mu? Her an yanınızda mı? Sizi yarattıktan sonra kendi halinize mi bırakıyor? Yoksa nasıl yaşamanız gerektiğini mi bildiriyor? Allah'ı görebilir misiniz? Onunla konuşabilen bir insan var mı? İnsanlardan başka hangi varlıkları yarattı? O, ölümden sonra nasıl bir hayat vaat ediyor?
    Kuşkusuz bunlar gibi daha yüzlerce soru sorulabilir ve siz de kendinize göre bu soruların hepsini cevaplarsınız. Bu cevaplar ya ailenizden, ya akrabalarınızdan ya çevrenizden ya da okuduğunuz kitaplardan öğrendikleriniz olacaktır. Ya da yıllar önce din dersinde okuduklarınızdan aklınızda kalanlar... Peki verdiğiniz cevapların gerçeğe uygun olduğunu ve gerçekten doğru olduğunu nereden biliyorsunuz?
    Kuşkusuz herkes Allah hakkında çok değişik fikirler öne sürebilir. Bir felsefeci Allah'ı tanımlarken ve O'nu anlatırken öncelikle aldığı eğitimi ön plana çıkarır, etkilendiği filozofların fikirlerini kullanarak bir tanımlama yapar. Allah hakkında hiçbir bilgisi olmayan bir ev kadını komşusundan duyduğu bilgilere inanır. Allah'la ilgili kitap yazan bir yazar ise belki de hiç din eğitimi almamıştır, hatta Allah'ın indirdiği ayetlerin tek bir tanesinden bile habersizdir. Fakat bu yazarın kitabını okuyan herkes, sanki onun fikirleri tartışmasız doğruymuş gibi kabullenir, tüm yazılanları uygular ve çevresindeki herkese kendinden çok emin olarak okuduklarını anlatır. Ve çoğu insan, o güne kadar çevresinden duyduklarının ve öğrendiklerinin yanlış veya eksik olabileceğine ihtimal vermez.
    Fakat unutulmamalıdır ki, insan yanılabilen, cahillik edebilen bir varlıktır. Şu halde bize, Allah'ı en doğru tanıtacak kaynak, yalnızca O'nun bizlere indirdiği hak kitabı Kuran olabilir. Allah Kuran'da insanların öğrenmesi gereken herşeyi tek tek açıklamıştır. Yukarıdaki soruların Kuran'daki cevaplarına bakacak olursak, öncelikle Allah'ın yalnız göklerde değil her yerde olduğunu görürüz. Allah bütün insanlara olduğu gibi size de şah damarınızdan daha yakındır. Sizin her yaptığınıza şahittir, herşeyi görür. Söylediğiniz tüm kelimeleri işitir. İçinizden ettiğiniz tüm duaları da bilir. Her an sizin yanınızdadır. Üstelik Allah dilediği kuluyla konuşur. Örneğin Kuran'da, Hz. Musa ile konuşarak onu diğer insanlardan üstün kıldığı bildirilmiştir. Allah insanlardan başka, melekleri ve cinleri de yaratmıştır. Ve Allah dünya hayatından sonra sonsuza kadar sürecek bir cennet ve cehennem hayatı yaratmıştır. İnsanlara ölümlerinden sonra cennete gidebilmeleri için nasıl yaşamaları gerektiğini de Kuran'la bildirmiştir. Bütün bunlar yukarıdaki soruların çok kısa yanıtlarıdır ve bu yanıtların hepsi Kuran'dan alınmıştır.
    Şu an elinizde tuttuğunuz bu kitap da size şah damarınızdan daha yakın olan Allah'ı, Kuran'da bildirdiği şekilde tanıtmak için yazılmıştır. Bu kitabın amacı, kafanızdaki puslu, silik, belirsiz bilgileri silip onların yerine Kuran-ı Kerim'deki gerçek Allah inancını koymak, böylelikle Yüce Allah'ı daha iyi tanımanızı, O'na daha yakın olmanızı sağlamaktır. Allah, 1400 yıl önce indirdiği Kuran ayetleriyle insanlara kendini tanıtmış, kendine ait isimleri bildirmiştir. Kuran'da verilen çeşitli örnekler ve anlatımlar O'nun sonsuz aklını, ilmini, sanatını gözler önüne serer. Allah Kuran'la kendisini kullarına tanıtır.
    Bu kitapta yer alan her ismin altında kullanılan ayetler, açıklanan ismin geçtiği ayetlerdir. Bu ayetlerin Arapçasına bakıldığında, Allah'ın bu isimlerinin ayetlerin içinde geçtiği görülecektir. Ayrıca her ismin altında, belki de bugüne kadar üzerinde düşünülmeyen detayları hatırlatacak kısa tefekkürler bulunmaktadır. Elbette bu tefekkürler Göklerin ve Yerin Rabbi olan Allah'ı tanıtmak için yeterli değildir. Zira tüm kainatı, tüm canlıları, insanları ve maddeyi Yaratanın sıfatlarını tam anlamıyla açıklamak bir insan için mümkün değildir. En güzel isimlerin sahibi olan Allah'ın tek bir ismini açıklamak için dahi ciltler dolusu tefekkür yazılabilir. Fakat böyle bir imkan olmadığı için bu kitapta kısa örnekler, insanı düşünmeye sevkedecek izahlar kullanılarak, okuyucunun tefekkür ufku açılmaya çalışılmıştır.
    Elinizdeki kitapla ilgili gözden kaçırılmaması gereken bir nokta daha vardır: Bu kitap yalnızca Kuran'da geçen bilgileri aktarmaktadır. Çünkü bizim, Allah'ın isimleri hakkında O'nun bize Kuran'da öğrettiğinden başka hiçbir bilgimiz yoktur. Bizim bilgimiz dışında kalanlar ise herşeyde olduğu gibi O'nun katında saklıdır:

    Dediler ki: "Sen yücesin, bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yok. Gerçekten sen, herşeyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi olansın." (Bakara Suresi, 32)



  2. #2

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    ADL
    Adil olan, adaleti emreden

    Ey iman edenler, adil şahidler olarak, Allah için, hakkı ayakta tutun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletten alıkoymasın. Adalet yapın. O, takvaya daha yakındır. Allah'tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızdan haberi olandır. (Maide Suresi, 8)

    Allah adalet yapanların en hayırlısıdır. O'nun mizanı tüm kainatı kuşatmıştır. O, adaletini dünyada ve ahirette kullarına gösterecektir. Herşeyi hakkıyla gören, herşeyin içini dışını bilen, herşeyden haberdar olan Allah'ın tüm işleri hikmetli ve adaletlidir.
    İnsanların yaşamları boyunca işledikleri tüm fiiller muhakkak Allah'ın adaletine göre değerlendirilecektir. Zulüm yapanların zulümleri elbette karşılıksız kalmayacağı, iyi tek bir sözün bile mükafatının verileceği, Kuran'da bizlere bildirilmiştir. Zaten iyi ile kötü bir olamayacağına göre tüm bunların adilce değerlendirileceği bir yer olmalıdır. İşte bu yer ahirettir; Allah'ın sonsuz adaletinin tecelli edeceği yer...
    Dünya hayatında inkarcıların peygamberlere ve müminlere çıkardıkları zorluklar, engellemeler, attıkları iftiralar elbette yanlarına kar kalmayacaktır. Müminlerin cennetteki mertebesini yükselten tüm bu zorluklar, inkarcıların da cehennemin en alt tabakalarına inmelerine vesile olacaktır. Allah hesap gününde son derece duyarlı terazilerle hiçkimseyi haksızlığa uğratmayacak, dünyada onlara verdiği sürenin sonunda sonsuz adaletine uygun olarak hesabını çok seri olarak görecektir. Şüphesiz Allah hiçbir şeyi unutmayan ve vaadine en sadık olandır. İnsanlar dünyada yaptıklarının karşılığını ahirette muhakkak görecektir. Böylece inkarcılar, içinde yaşadıkları küfrün, en acı şekilde karşılığını bulacak, Allah'a imanında ve bağlılığında kararlı olanlar ise yaptıklarının karşılığını en güzeliyle muhakkak Allah'tan alacaklardır:

    Şüphesiz sana biat edenler, ancak Allah'a biat etmişlerdir. Allah'ın eli, onların ellerinin üzerindedir. Şu halde, kim ahdini bozarsa, artık o, ancak kendi aleyhine ahdini bozmuş olur. Kim de Allah'a verdiği ahdine vefa gösterirse, artık O da, ona büyük bir ecir verecektir. (Fetih Suresi, 10)

    Allah'ın adaletini düşünürken kesinlikle bir insanın adalet anlayışıyla değerlendirme yapılmamalıdır. Çünkü Allah'ın adaleti hiçbir şeyle kıyaslanamaz. İnkar eden bir insan isteklerine ve zaaflarına uyabilir, adaleti gözetirken duygusallığa kapılabilir, karşısındaki hakkında yanlış hüküm verebilir ve karşısındaki insanın yaptıklarını unutabilir. En önemlisi de karşısındakinin içinden geçirdiklerini bilmesi mümkün değildir. Allah ise asla yanılmaz ve asla unutmaz. Her insan için onun her hareketini gözetleyen ve kaydeden adil melekler tayin etmiştir. Bu melekler insanların hem içinden geçeni, hem de tüm eylemlerini yazarlar. Sonuç olarak Allah insanın ruhuna tamamiyle hakimdir. Böylece en adaletli hüküm verecek olan da kendisidir. İsra Suresi'nin 71. ayeti, Allah'ın her zaman adil olduğunu açıkça söylemektedir:

    Her insan-grubunu imamlarıyla çağıracağımız gün, artık kimin kitabı sağ eline verilirse, onlar kitaplarını okuyacaklar ve onlar, bir 'hurma çekirdeğindeki iplikçik kadar' bile haksızlığa uğratılmazlar. (İsra Suresi, 71)

    Yapılan tüm kötülüklerin, inananların aleyhine kurulan örgütlenmelerin, hazırlanan tuzakların karşılığı en küçük ayrıntısına kadar ahirette verilecektir. Allah inkarcılara, dünya hayatında aslında yalnızca onların kötülüklerini arttırmaya yarayacak mal, mülk, zenginlik ve bunun gibi birçok imkan verebilir. Müminlere de buna aldanmamalarını bildirir. Çünkü kısacık dünya hayatının karının, ahirettekinin yanında hiçbir anlama ve öneme sahip olmadığı şüphe götürmez bir gerçektir. Hele sonsuz bir cehennem o inkarcılara gittikçe yaklaşıyorken...
    Asıl yurt olan ahirette her nefis yaptıklarını karşısında hazır bulacaktır. Allah sonsuz adaletinin tecellisini kullarına, cennetinde ve cehenneminde sonsuza kadar gösterecektir. Allah en sonunda kendisine inananlarla inanmayanların arasını hak ile ayıracaktır.
    Allah, sizinle din konusunda savaşmayan, sizi yurtlarınızdan sürüp-çıkarmayanlara iyilik yapmanızdan ve onlara adaletli davranmanızdan sizi sakındırmaz. Çünkü Allah, adalet yapanları sever. (Mümtehine Suresi, 8)

    Şüphesiz Allah, size emanetleri ehline (sahiplerine) teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor. Bununla Allah, size ne güzel öğüt veriyor!.. Doğrusu Allah, işitendir, görendir. (Nisa Suresi, 58)

    ... Onlar, yalana kulak tutanlardır, haram yiyicilerdir. Sana gelirlerse aralarında hükmet veya onlardan yüz çevir. Eğer onlardan yüz çevirecek olursan, sana hiçbir şeyle kesin olarak zarar veremezler. Aralarında hükmedersen adaletle hükmet. Şüphesiz, Allah, adaletle hüküm yürütenleri sever. (Maide Suresi, 41)

    De ki: "Rabbimiz (kıyamet günü) bizi bir arada toplayacak, sonra da hak ile aramızı ayıracaktır. O, (gerçek hükmünü vererek hak ile batılın arasını) açandır, (herşeyi hakkıyla) bilendir. (Sebe Suresi, 26)

  3. #3

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    AFÜVV
    Affı çok

    Bir hayrı açıklar ya da gizli tutarsanız veya bir kötülüğü bağışlarsanız, şüphesiz Allah, affedicidir, güç yetirendir. (Nisa Suresi, 149)

    İnsan, yapısı gereği hata yapmaya çok müsait bir varlıktır. Her an, pek çok konuda eksik düşünebilir, yanlış bir karar verebilir, hatalı bir tavır sergileyebilir. Ancak insanı yaratan ve ondaki bu eksiklikleri bilen Allah, yapılan hataları da affedicidir. Allah'ın 'affediciliği' olmasa hiçbir insanın cennete girmesi mümkün olmazdı. Nitekim bu gerçeğe Kuran'da açıkça dikkat çekilmiştir:

    Eğer Allah, insanları zulümleri nedeniyle sorguya çekecek olsaydı, onun üstünde (yeryüzünde) canlılardan hiçbir şey bırakmazdı; ancak onları adı konulmuş bir süreye kadar ertelemektedir. Onların ecelleri gelince ne bir saat ertelenebilirler, ne de öne alınabilirler. (Nahl Suresi, 61)

    Fakat unutmamak gerekir ki, Allah'ın affediciliği samimi kulları için geçerlidir. O, kendisine içten yönelip dönen insanların günahlarını affeder ve onları bağışlar. Önemli olan kişinin samimi olup, kesin bir kararlılıkla tevbe etmesidir. Yoksa tevbe edip tekrar tekrar eski hatalarına geri dönenlerin ve yaptıklarından gerçek bir pişmanlık duymayanların tevbesini kabul etmeyeceğini Allah bir ayetinde şöyle bildirmiştir:

    Allah'ın (kabulünü) üzerine aldığı tevbe, ancak cehalet nedeniyle kötülük yapanların, sonra hemencecik tevbe edenlerin(kidir). İşte Allah, böylelerinin tevbelerini kabul eder. Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibi olandır. (Nisa Suresi, 17)

  4. #4

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    AHİR
    Herşeyin yok oluşundan sonra da var olan

    O, Evveldir, Ahirdir, Zahirdir, Batındır. O, herşeyi bilendir. (Hadid Suresi, 3)

    Allah kainatı yokluktan yaratmıştır ve onu en sonunda yine eski durumuna çevirecek, yok edecektir. Yok olmayacak hiçbir eşya, ölümsüz olan hiçbir canlı mevcut değildir. Dünyadaki tüm canlılar doğarlar ve ölürler, herşeyin bir ömrü, sayılı günü vardır. Oysa Allah'ın evveli, başı olmadığı gibi sonu da yoktur. Herşey yok olduktan sonra kalacak olan da O'dur.
    Ömrü ve zamanı yaratan Allah maddeye ait tüm bu özelliklerden uzaktır. O, öncesi ve sonrası olmayandır. Yok olacağı kesin bir gerçek olan evren, dünya ve içinde yaşayan tüm canlılar, O'nun sonsuzluğuna ve birliğine şahittir. Sonsuzluğun sahibi, zamanın ve mekanın üstünde olan Allah'tır. Sonuçta kainat tekrar başlangıç noktasına dönecek, canlı cansız hiçbir şey kalmayacaktır. Yalnız Allah'ın varlığı baki kalacaktır. Allah bu gerçeği Kuran'da şöyle bildirmiştir:

    (Yer) Üzerindeki herşey yok olucudur;
    Celal ve ikram sahibi olan Rabbinin yüzü (kendisi) baki kalacaktır. (Rahman Suresi, 26-27)

  5. #5

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    AHKAM-ÜL HAKİMİN
    Hüküm verenlerin hakimi

    Allah hükmedenlerin hakimi değil midir? (Tin Suresi, 8)

    Her işin hükmünü veren, sonuçlandıran Allah'tır. Tüm olaylar O'nun emriyle, dilemesiyle oluşur ve gelişir. Allah'ın verdiği hükümlerde mutlaka birçok hikmet gizlidir. Fakat insanların çoğu, kendi kısıtlı akılları ile değerlendirme yapabildikleri için Allah'ın hükümlerini tam olarak kavrayamazlar. Oysa Allah sonsuz aklın sahibidir. Üstelik zaman ve mekandan da münezzehtir; bu kavramları yaratan ve insanların zamana ve mekana tabi olarak yaşamasını uygun görendir. İnsan hiçbir zaman bir gün sonra, hatta bir saat sonra neler yaşayacağını bilemez. O ise bir işe hükmettiği zaman bir gün sonra, yıllar sonra ve hatta kıyamete kadar o işin neyle sonuçlanacağına da hakimdir. Dolayısıyla verdiği hüküm her zaman en doğru, en iyi ve en hikmetli hükümdür.
    Fakat iman etmeyenler bu gerçeğin farkına varamazlar. Çevrelerinde oluşan her olayın belirli sebeplere bağlı olarak, tesadüfen oluştuğunu düşünürler. Allah'ın olayların arkasında sakladığı hükümlerinin hikmetlerini değerlendiremezler. Meydana gelen her olayın Allah'ın kontrolünde olduğunu farkedemezler. Müminler ise Allah’ın verdiği hükümlerin hikmetlerini kavramaya çalışır ve O'nun daima en iyi hükmü verdiğinden en ufak bir şüphe duymazlar.

    Sana vahyolunana uy ve Allah hükmünü verinceye kadar sabret. O, hükmedenlerin en hayırlısıdır. (Yunus Suresi, 109)

    Nuh, Rabbine seslendi. Dedi ki: "Rabbim, şüphesiz benim oğlum ailemdendir ve senin va'din de doğrusu haktır. Sen hakimlerin hakimisin. (Hud Suresi, 45

  6. #6

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    ALİM
    Herşeyi çok iyi bilen
    Doğu da Allah'ındır, batı da. Her nereye dönerseniz Allah'ın yüzü (kıblesi) orasıdır. Şüphesiz ki Allah, kuşatandır, bilendir. (Bakara Suresi, 115)

    İnsanlar düşünebilecek bir şuura kavuştukları andan itibaren bir şeyler öğrenmeye başlarlar. Belli bir yaşa ulaştıktan sonra da öğrenim görmeye ve bu şekilde sayısız bilgiler edinmeye devam ederler. Hatta bazı insanlar belirli bir veya birkaç konu üzerinde öğrenebilecekleri herşeyi öğrenerek uzmanlaşırlar. Örneğin bir fizik mühendisi, fizik kurallarının tamamını öğrenebilir veya felsefe üzerine öğrenim görmüş bir insan, felsefi konulara tam olarak hakim olabilir. Yine yakın tarih üzerinde uzmanlaşmış bir araştırmacı, yakın tarih ile ilgili çok isabetli yorumlar yapabilir. Çünkü bu konu ile ilgili öğrenilebilecek herşeyi biliyordur.
    Yukarıda saydıklarımız, 'bilmek' fiilinin insanlar için geçerli olan kısmıdır elbette. Ancak 'bilmek' fiilinin, insanların asla tasavvur edemeyeceği, güç yetiremeyeceği bir boyutu vardır: Allah'ın bilmesi...
    Allah göklerin, yerin, bu ikisi arasında olan tüm canlıların, kainatta işleyen tüm kanunların, her an meydana gelen tüm olayların bilgisine sahiptir. Çünkü tümünün yaratıcısı O'dur. Üstelik Allah'ın 'bilmesi' sınırsızdır; O aynı anda dünya üzerinde doğan ve ölen insanların kimliklerini, yeryüzündeki her bir ağaçtan düşen yaprakların sayısını, evrendeki milyarlarca galaksi içindeki milyarlarca yıldızın her birinin özelliklerini ve burada sayfalarca saysak da asla bitiremeyeceğimiz herşeyi bilir. O, yeryüzünde, aynı anda uzayda meydana gelen her olayı, dünya üzerindeki milyarlarca insanın, hayvanın, bitkinin hücrelerinde kodlu olan şifreleri de bilir.
    İnsanın unutmaması gereken çok önemli bir sır vardır: Allah yukarıda sayılan tüm detayların yanında insanın içini, aklından geçenleri, gizli veya açık işlediği tüm fiilleri de bilir. İnsan, içinde yaşadığı duyguların, düşüncelerin, sıkıntıların yalnızca kendi bilgisi dahilinde olduğunu zanneder; ama bu büyük bir yanılgıdır. Kainatın her noktasına tam olarak hakim olan Allah insanın içine ve dışına da hakimdir. Nitekim Allah'ın bu sonsuz bilgisi pek çok ayetle de bildirilmiştir:

    Sevdiğiniz şeylerden infak edinceye kadar asla iyiliğe eremezsiniz. Her ne infak ederseniz, şüphesiz Allah onu bilir. (Al-i İmran Suresi, 92)

    Görmedin mi ki, göklerde ve yerde olanlar ve dizi dizi uçan kuşlar, gerçekten Allah'ı tesbih etmektedir. Her biri, kendi duasını ve tesbihini şüphesiz bilmiştir. Allah, onların işlediklerini bilendir. (Nur Suresi, 41)

    Güneş de, kendisi için (tesbit edilmiş) olan bir müstakarra doğru akıp gitmektedir. Bu, üstün ve güçlü olan, bilen (Allah)ın takdiridir. (Yasin Suresi, 38)

    Haberiniz olsun; gerçekten onlar, ondan gizlenmek için göğüslerini büker (Hak'tan kaçınıp yan çizer)ler. (Yine) Haberiniz olsun; onlar, örtülerine büründükleri zaman, O, gizli tuttuklarını da, açığa vurduklarını da bilir. Çünkü O, sinelerin özünde saklı duranı bilendir. (Hud Suresi, 5)
    Oysa onlar, önceden ellerinin takdim ettiklerinden dolayı onu (ölümü) hiçbir zaman kesin olarak dilemiyeceklerdir. Allah, zalimleri bilendir. (Bakara Suresi, 95)

    Onları siz öldürmediniz, ama onları Allah öldürdü; attığın zaman sen atmadın, ama Allah attı. Mü'minleri kendinden güzel bir imtihanla imtihan etmek için (yaptı.) Şüphesiz Allah, işitendir, bilendir. (Enfal Suresi, 17)

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an Bu Konuyu Gorunteleyen 1 Kullanıcı var. (0 Uye ve 1 Misafir)

Bu Konudaki Etiketler

Yer imleri

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •