CİRCÎS (Aleyhisselâm):
Îsâ aleyhisselâmdan sonra gönderildiği rivâyet edilen peygamber veya velî. Şam diyârında ve Filistin'de yaşadı. Îsâ aleyhisselâmın dîninin hükümlerini insanlara bildirdi.
Circîs aleyhisselâm, ticâretle uğraşır, her sene zekâtını verir, bütün kazancını fakir mü'minlere sadaka olarak dağıtırdı. Musul civârında yaşayan Dâdı Veyh veya Dâdıyan adında bir kralı putlara tapmaktan vaz geçirmek için Allahü teâlâya inanmaya dâv et etti. Circîs aleyhisselâmın dâvetini kabûl etmeyen kral, ona çok işkence ve eziyet ettirdi. Ağaçtan direk diktirip Circîs aleyhisselâmı bağlattı, soyup vücûdunu demir taraklarla tarayıp lime lime parçalattı. Sirke ve tuz getirip, iplik gibi baştan başa dilinmiş vücuduna döktürdü. Büyük bir demiri ateşte kızdırıp Circîs aleyhisselâmın başı üzerine koydu. Kızarmış demir beynini kaynattı ve beyni yüzüne aktı. Allahü teâlâ ona acı hissettirmedi ve eski hâline çevirip korudu. Kral, büyük bir kazanın altına ateş yaktırıp, içinde bakır erittirdi. Circîs aleyhisselâmı kazanın içine attırdı. Allahü teâlâ Circîs aleyhisselâmı bu işkenceden de korudu. Kral, Circîs aleyhisselâmın el ve ayaklarından çivileterek zindana attırdı. Allahü teâlânın yardım ıyla zindandan da kurtulan Circîs aleyhisselâmı, ağacı ikiye yarıp arasına sıkıştırttı. En sonunda zâlim kral ve avânesi Circîs aleyhisselâmı şehîd ettiler. (Taberî, İbn-i Esîr)

CİSM:
1. Boşlukta yer kaplayan şekil almış veya başka bir şekle giren madde.
Bu dünyâda her cisim kendine mahsus sıfatları, özellikleri ile tanınmaktadır. Her cism, birer elementler ve bileşikler yığınıdır. Elementler, bileşikten bileşiğe geçerek yer değiştirmekte, her cismin terkîbi bozularak, sıfatları yok olmakta, başka sı fatlı başka cisim hâline dönmektedir. Bu devamlı değişmelerde, madde yok olmuyor ise de, cisimler zamanla değişmekte, yok olup başka cisimler meydana gelmektedir. (Seyyid Şerîf)
Cisimlerin, maddelerin durmadan değişmeleri, birbirlerinden hâsıl olmaları, sonsuz olarak gelmiş değildir. Yâni böyle gelmiş, böyle gider denilemez. Bu değişmelerin bir başlangıcı vardır. Değişmelerin başlangıcı vardır demek, maddelerin var oluşların ın başlangıcı vardır demektir. Yâni hiçbir şey yok iken, hepsi yoktan yaratılmıştır demektir. (Ahmed Âsım Efendi)
2. Beden, vücûd.
Dünyâ lezzetleri ve elemleri iki türlüdür. Birincisi cismin, ikincisi rûhun lezzetleri ve acılarıdır. Cisme lezzet veren her şey rûha elem verir. Cismi inciten herşey, rûha tatlı gelir. Görülüyor ki, rûh ile cesed birbirinin zıddı, aksidir. (İmâm-ı Rabbânî)

CİZYE:
İslâm devletinde zımmî denilen gayr-i müslim vatandaştan, can ve mal güvenliklerinin korunmasına karşılık seneden seneye alınan vergi. Buna harâc-ur-ruûs (baş vergisi) de denir.
Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyuruyor ki:
Kendilerine kitab verilenlerden Allahü teâlâya ve âhiret gününe inanmayan, Allahü teâlânın ve Resûlünün haram (yasak) ettiği şeyleri haram tanımayan, hak olan İslâm dînini kabûl etmeyen kimselerle; zelîl, hakîr ve kendi elleriyle cizyelerini verinceye kadar muhârebe edin. (Tevbe sûresi: 29)
Müşrikler (putperest) den olan düşmanınıza rastladığınız zaman onları şu üç şeye dâvet ediniz: İslâmiyet'e dâvet edin. Kabûl ederlerse onları öldürmeyin. Kabûl etmezlerse, cizye vermelerini isteyin. Kabûl ederlerse öldürmeyin. Kabûl etmezlerse, Allahü teâlânın yardımına sığının ve onları öldürün. (Hadîs-i şerîf-Fedâil-ül-Cihâd)
Kâfirlerden cizye alınmasını emretmekten maksat, onları sıkıştırmak, aşağı tutmaktır. O kadar aşağı düşerler ki, cizye vermemek için kıymetli elbise giymezler. Süslü eşyâ kullanamazlar. Çok vergi vermemek için, korkarlar ve titrerler. Allahü teâlâ, k âfirlerin düşkün olup horlanmaları için cizye vermelerini emretti. Böylece onların aşağı, müslümanların da üstün, izzetli ve şerefli olmalarını sağladı. (İmâm-ı Rabbânî)

CÖMERDLİK:
Dînin, vicdânın ve mürüvvetin (insanlığın) vermeyi emrettiği yerde vermek kendisine zor gelmemek.
Cömerdlik, Cennet ağaçlarından bir ağaçtır. Dalları dünyâya uzanmıştır. Kim ondan bir dal tutarsa, o dal onu Cennet'e çeker. (Hadîs-i şerîf-Et-Tarîk-üs-Sâlim)
Cömerdin yemeği şifâ, cimrininki hastalıktır. (Hadîs-i şerîf-Dâre Kutnî)
Cömertlik bütün ayıpları örter. (Hadîs-i şerîf-İhyâ)
Peygamber efendimiz insanların en cömerdi idi. Bir şey istenip de, yok dediği görülmemiştir. İstenilen şey varsa verir, yoksa cevap vermezdi. O kadar iyilikleri, o kadar ihsânları vardı ki, Rum imparatorları, İran şahları o kadar ihsân yapamazlardı. Fakat kendisi sıkıntı içinde yaşamayı severdi... (Muhammed Rebhâmî)
Cömerdlik, isrâf ile cimrilik arasında orta bir durumdur. Âzâlarla vermek kâfi değildir. Ayrıca kalbin de verme işinden râzı olması, buna karşı çıkmaması lâzımdır. (Yûsuf Sinânüddîn)
Bir kimsenin Allahü teâlâya muhabbetinin (sevgisinin) gerçek olup olmadığının alâmeti, kendisinde deniz misâli cömerdlik, güneş misâli şefkat, toprak gibi tevâzu (alçak gönüllülük) olmasıdır. (Bâyezîd-i Bistâmi)