CEBEL-Ý RAHMET:
"Rahmet daðý" mânâsýna, Arafat ovasýndaki tepe.
Peygamber efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem Vedâ haccýnda Arefe günü Cebel-i rahmet denilen koyu yeþil taþ yýðýnlarýndan meydana gelen tepenin eteðinde, yüzbini aþkýn müslümana Kusvâ adlý devesinin üzerinde Vedâ hutbesini okuyup, Eshâb-ý kirâmýyl a vedâlaþtý. (Halebî)
Âdem aleyhisselâm ile Havvâ vâlidemiz, Cebrâil aleyhisselâmýn yol göstermesiyle Arafat ovasýnda buluþtular. Âdem aleyhisselâm Cebel-i rahmet tepesi üzerinde iken, Allahü teâlâdan rahmet ve maðfiret (baðýþlanmasýný) dileyip duâsý kabûl oldu. Onun için bu tepe Cebel-i rahmet diye anýldý. (Altýparmak Muhammed Efendi)

CEBÎRE:
Kýrýk ve çýkýðýn iki yanýna baðlanan tahtalar.
Gusülde ve abdestte cebîre üzerine mesh câizdir. (Ýbrâhim Halebî)

CEBR:
Zorlama, zor kullanma. Ýrâde ve ihtiyârýn zýddý.
Ýnsanýn hiç bir irâde ve ihtiyâra sâhib olmadýðýný, her þeyin cebr elinde esir olduðunu ve varlýðýnýn otomatik, fakat zembereði kýrýk bir makina gibi olduðunu iddiâ etmek yanlýþtýr. (Seyyid Abdülhakîm Arvâsî)

CEBRÂÝL ALEYHÝSSELÂM:
Dört büyük melekten biri. Peygamberlere vahy getirmek, onlara Allahü teâlânýn emir ve yasaklarýný bildirmekle vazîfeli melek. Buna Cibrîl, Rûh-ul-emîn, Rûh-ul-kuds, Nâmûs-ý ekber de denir.
Âyet-i kerîmede meâlen buyruldu ki:
Gerçekten Cibrîl, Kur'ân-ý kerîmi, Allahü teâlânýn izniyle senin kalbine indirdi (Bekara sûresi: 97)
Allahü teâlâ Cebrâil'e (aleyhisselâm), filân þehri yerin dibine geçir, diye emr etti. Cebrâil, yâ Rabbî! Bu þehirdeki filanca kulun sana bir ân isyân etmedi. Hep itâat ve ibâdet ediyor deyince; Allahü teâlâ onu da berâber geçir! Zîrâ günâh iþleyenleri görünce, bir kerrecik yüzünü deðiþtirmedi buyurdu. (Hadîs-i þerîf-Mektûbât-ý Rabbânî)
Cebrâil aleyhisselâm çok defâ Resûlullah'ýn huzûruna, Eshâb-ý kirâmdan Dýhye-i Kelbî sûretinde gelirdi. Resûlullah efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem, Benî Ümeyye'den üç kiþiyi üç kiþiye benzetti ve þöyle buyurdu: "Dýhye-i Kelbî, Cebrâil'e; Urve bin Mes'ûd Sekafî, Îsâ'ya; Abdül-üzza ise Deccâl'e benzer." (Hadîs-i þerîf-Ýhyâu Ulûmiddîn)
Þüphesiz Allahü teâlâ bir kulundan râzý olup, onu sevdiðinde, Cebrâil aleyhisselâmý çaðýrýr ve ona buyurur ki: "Ben falan kulumu seviyorum sen de onu sev." Cebrâil aleyhisselâm onu sever. Sonra semâda seslenip der ki:"Allahü teâlâ falan kulu seviyor, siz de onu sevin." Semâdakiler de onu sever. Sonra onun sevgisi yerdekilerin gönüllerinde yerleþir. (Hadîs-i þerîf-Sahîh-i Müslim)
Âdem aleyhisselâmýn boyu ve ömrü kesin olarak bildirilmedi. Bir rivâyette, bin sene yaþayýp beþ yüz yaþýnda iken peygamber oldu. Allahü teâlâ, kendisine on kitap gönderdi. Cibrîl aleyhisselâm ona on iki sefer gelmiþti. (Niþancý Muhammed Efendi)

CEBRÝYYE:
Hicrî birinci asrýn sonlarýnda ve ikinci asrýn baþlarýnda Cehm bin Safvân tarafýndan ortaya çýkarýlan bozuk yol. Buna mürcie fýrkasý da denir.
Cebriyye fýrkasý; "Ýnsan aslâ bir iþ yapmaz, cansýzlar gibi hareket eder. Ýnsanýn kudreti, kastý, ihtiyârý (isteði) yoktur. Ýnsanlar iyi iþ yapýnca sevâb kazanmaz, kötü iþlerine azâb yapýlmaz. Kâfirler günâh iþleyenler mâzûrdur, mes'ûl olmazlar. Çünk ü insanýn her iþini yalnýz Allah yapýyor. Ýnsan istese de istemese de günah yaratýyor ve insan günâh yapmaya mecbûrdur. Günah insana zarar vermez. Âsî, fâsýk kimseler azâb görmeyecektir." diyorlar. Cebriyyenin bu sözleri küfürdür ve hepsi mel'undur. Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellem; "Mürcie mezhebinde olanlara yetmiþ peygamber lânet etmiþtir." buyurdu. (Ýmâm-ý Rabbânî)
Cebriyye fýrkasý mensûblarýnýn dediði gibi insanda irâde ve ihtiyâr olmasaydý, kötülükleri günâhlarý Allahü teâlâ zor ile yaptýrsaydý, eli-ayaðý baðlanýp daðdan aþaðý yuvarlanan kimse ile yürüyerek etrâfýný seyrederek inen kimsenin hareketlerinin bir birlerinden farklý olmamasý gerekirdi. Hâlbuki birincinin yuvarlanmasý cebr ile, ikincisinin inmesi irâde ve ihtiyâr ile (kendi isteðiyle) olmaktadýr. (Mevlânâ Hâlid-i Baðdâdî)

CEDEL:
Münâkaþa, mücâdele, tartýþma, kavga. Mantýkda, meþhur veya doðruluðu herkesçe kabûl edilen kadiyye (önerme)lerden meydana gelen kýyas'a verilen ad.

CEFÂ:
Ýncitmek, eziyet etmek, kötülük.
Hayâ îmândandýr. Fuhuþ (çirkin þeyler) söylemek cefâdandýr. Îmân Cennet'e, cefâ Cehennem'e ¤¤¤ürür. (Hadîs-i þerîf-Buhârî)
Þu üç günah, îmânýn gitmesine sebeb olur: Birincisi, îmân nîmetine kavuþtuðuna þükretmemek. Ýkincisi, îmânýn gitmesinden korkmamak. Üçüncüsü, müminlere ezâ ve cefâ etmek. Peygamber efendimiz buyurdu ki: "Haksýz yere bir müslümaný incitmek, Kâbe'yi yetmiþ defâ yýkmaktan daha büyük günahtýr. (Hakîm-i Tirmîzî)
Peygamber efendimizin aklý o kadar çoktu ki, Arabistan Yarýmadasý'nda, sert, inatçý insanlar arasýnda gelip, çok güzel idâre ederek ve cefâlarýna sabrederek, onlarý yumuþaklýða ve itâate getirdi. Çoðu eski dinlerini býrakýp müslüman oldu. (Yûsuf Sinânüddîn)
Her iþe Besmele ile baþla. Temiz ol. Dâimâ iyiliði âdet edin. Tembel olma. Namaza önem ver. Nîmete þükr, belâya sabret. Dünyâ rahatýna aldanma. Kimseye kýzma. Eziyet ve cefâ etme. (Akþemseddîn)