436 numaralı odada Türk futboluna atılan imza
“Sözleşmeyi Hilton’daki 436 numaralı odamda, Boğaz’ın üzerinden Anadolu kıyılarını seyrederek yazıyorum. Önümde başka hiçbir yerde bulamayacağım güzellik ve tarih dolu uçsuz bucaksız bir ülke uzanıyor. Galatasaray’ın ‘beyefendileri’ o akşam beni önümüzdeki üç yıl için kulübe bağlayacak olan sözleşmeyi okumaya bile gerek duymuyorlar.

(…) Alp Yalman başarılarla dolu bir çalışma için bol şans diliyor. (…) Başarı dileklerini ‘yenilgi ve başarısızlık bizi bir gün ayırana dek’ diye algılıyorum. Ama önümüzdeki yıllarda her şey -yine- farklı gelişiyor.”

Önceki cuma aramızdan ayrılan Jupp Derwall, “Futbol Basit Bir Oyun Değildir” kitabında böyle anlatıyordu Türkiye'ye gelişindeki ilk adamını...

Bugün Hilton’un 436 numaralı odasında; bir kez daha bakmak lazım. Acaba Derwall’in hissettiğini hissedip; hala “güzellik ve tarih dolu uçsuz bucaksız bir ülke uzanıyor” diyebilecek miyiz ? Kendi adıma bunu rahatlıkla söyleyemeyeceğim. Ancak şunu ekleyeceğim: 436 numaralı oda da, orada kalan Derwall de bu ülkenin tarihindeki yerini aldı. Son 30 yılda tarih adına kazandığımız kıymetli bir değerdir.

Türkiye’de futbol tarihi ikiye ayrılır: Derwall’den önce ve Derwall’den sonra.
Uluslararası maçlarda oyuncularımız ortasahayı geçtiğinde neredeyse kalpten ölecek kadar heyecanlanan spikerlerin anlatımlarına şahit olanlar bunu daha iyi anlayacaktır. Bugün kulüp başkanlarının “övünç” duymak için anlattıkları “tesisleşme"nin temelini Türkiye onunla attı. Galatasaray’ın Avrupa sahalarında kükremesi için önce Aslan’ın yattığı yeri yeşillendirdi. Öyle ya Aslan yattığı yerden belli olurdu…


Erol golü kime atmıştı
“Başarı dileklerini ‘yenilgi ve başarısızlık bizi bir gün ayırana dek’ diye algılıyorum” demiş Derwall ama Galatasaray’dan alkışlarla yollandı. Ancak az daha “yenilgi ve başarısızlık”la ayrılacaktı; Denizlisporlu Erol 85. dakikada 30 metreden Beşiktaş’a o golü atmasaydı. Erol o golü atmasa Beşiktaş şampiyon olacak, Derwall de kapının önüne konulacaktı… Esasen Erol o golü Beşiktaş'a değil onu göndermek isteyenlere atmıştı...


Neyse ki Cimbom 14 yıl sonra mutlu sona ulaştı da Derwall eller üstünde uğurlandı. Derwall geride sadece şampiyon bir takım bırakmadı. Aynı zamanda zihniyet devrimini onun bıraktığı yerden büyük bedeller ödeyerek devam ettirecek bir ismi; Mustafa Denizli’yi bıraktı.

Denizli, şampiyon aldığı yadigarı yine şampiyon yaptı. Daha da önemlisi 1989’da Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası’nda bir Türk takımına ilk kez yarı final oynattı. Herkes yarı finalde Steaua Bükreş çıksın derken, o Real Madrid demişti… Çünkü o biliyordu kapalı kutu Bükreş’in ayan beyan bilinen Real’den daha tehlikeli olduğunu… Bizler ise henüz kavramamıştık bunu ki o yüzden her kura çekiminde hep en “bilinmeyeni” istedik durduk yıllarca.

Onun gibisi gelmemişti
Milli takım düzeyindeki başarıların temeli de bir başka Alman; Sepp Piontek tarafından atıldı. Piontek’in de Türkiye’yi tercih etmesinde Derwall’in parmağı vardır. Derwall-Denizli modeli, Piontek-Terim olarak devam etmiş ve böylece Türk futbol tarihinin en büyük başarıları yakalanmıştır; hem kulüp hem de milli takım düzeyinde…

Mustafa Denizli’ye “Derwall değil de başka biri olsaydı da Türk futbolunda devrim olmaz mıydı ?” diye sorduğumda kesin bir ifadeyle “Hayır” diyor ve Derwall’in farkını şöyle anlatıyor: “Türkiye’ye ondan önce onlarca yabancı geldi. Ama onun çizgisinde kimse gelmedi. Alman Milli Takımı’nı bıraktıktan bir hafta sonra Türkiye’ye geldi. Derwall Türkiye’de diye bütün dünya ilgiyle takip etti. Dünya futbolu Türkiye’yi de ilgi alanına aldı. Bu zaten yeterli bir hadisedir.”

Evet tüm hadise bundan ibarettir. Ve bugün gelinen noktada ileri gitmek için çeyrek asır öncesinin zihniyetine sahip olmak gerekiyor galiba: Roberto Carloslar’ı Dubai yolundan değil; Real Madrid yolundan çevirmek lazım..

Cimbom'un 14 yıllık hasretine son verdi
1945-1962 yılları arasında futbol oynayan Jupp Derwall, 1959'da antrenörlük kariyerine başladı. 1970'te Almanya Milli Takımı'nda Helmut Schön'ün yardımcılığına getirilen Derwall, bu görevinde 1974 Dünya Kupası Şampiyonluğu yaşadı. 1978'de Almanya'nın başına geçen Derwall, 1980'de Avrupa Şampiyonluğu'na ulaşırken, 1982'de Dünya Kupası'nda ikincilik yaşadı. 1984 yılında Galatasaray'a gelen Derwall, Cimbom'u 14 yıl sonra; 1986/87 sezonunda şampiyonluğa taşıdı. Derwall bir sonraki sezon ise kulübe danışmanlık yaptı. 1927 yılında doğünlü Jupp Derwall, 27 Haziran'da 80 yaşında hayata veda etti.