İbni Teymiye kimdir(bu şahıs ibni teymiyeyi büük bilmekte ve kitaplarıda basılmaktadır)
Vehhabilerin ve bazı mezhepsizlerin şeyhülislam bilip yolundan gittikleri İbni Teymiye, Hanbeli fıkıh ve hadis âlimi iken mezhepsiz oldu. Ehli sünnete uymayan yazılarından dolayı Mısırda iki defa hapsedildi.
İslam âlimleri buyuruyor ki:
Allahü teâlânın, sapıtmasına ilmini sebep ettiği kimsedir. (İbni Haceri Mekki)
Arş kadimdir diyor. (Akaid-i Adudiyye şerhi)
Kitab-ül Arş onun en çirkin kitaplarındandır. Ona şeyhulislam diyenin kâfir olacağını söyleyen âlimler vardır. (İmam-ı Sübki)
İbni Teymiyeye uyanın malı ve canı helaldir. (Miratül-cenan, Nebras haşiyesi)
Kitabül-Arş isimli eserinde, “Allah Arş'ın üzerinde oturur, kendisi ile beraber oturması için Resulullaha da yer bırakır” diyor. Essırat-ul-müstekim kitabında, ibni Abbas gibi büyük sahabilere kâfir demiştir. (Keşfüzzunun)
Şam camiinin minberinden inerken “Allah gökten yere, benim indiğim gibi iner” dedi. (İbni Battuta)
Abdürrazık paşa diyor ki: Vehhabilik, bir bakımdan ibni Teymiyeye bağlı olduğu gibi, son asrın müceddidi denilen Abduhdaki dinde reform fikirleri de, ibni Teymiyeye bağlıdır.
(Kaza namazı kılmak lazım değildir) derdi. Halbuki dört mezhepte de farzdır.
Cehennem azabı sonsuz olmadığını söylerdi. Kâfirlerin Cehennemde sonsuz kalacaklarına dair bir çok âyet-i kerime vardır. (Bekara 81, Ahzab 65, Fussilet 28, Zuhruf 74)
(Ömer çok yanılmıştır) diyerek, İmam-ı Ahmedin bildirdiği (Allahü teâlâ, doğru sözü, Ömerin dili üzerine koymuştur. O hiç yanılmaz) hadis-i şerifine karşı gelmiştir. Eshâb-ı kirâmın çoğu, ictihad ile anlaşılacak işlerde yanılmış olsa da, onların yanılmaları, ictihadi mesele idi. İctihadda müctehidin yanıldığı bilinemez. Çünkü ictihad ictihad ile nakzedilmez. Bunun için, müctehid olan o büyükler tenkit edilemez. Dört mezhebin ictihadları farklı olduğu halde, benimki doğru diyerek biri ötekini tenkit etmemiştir.
Sadreddin-i Konevi, İbni Arabi hazretleri gibi tasavvuf büyüklerine de saldırmıştır. “Gazalinin kitapları uydurma hadis ile dolu” derdi. (Hadika)
İmam-ı Şarani hazretleri buyuruyor ki:
(İbni Teymiye, tasavvufu inkâr eder, evliyaya, ariflere dil uzatırdı. Kitaplarını okumaktan, yırtıcı hayvandan kaçar gibi kaçmalıdır.) (Tabakat-ül-kübra)
İmam-ı Süyuti hazretleri buyuruyor ki:
(İbni Teymiye kibirliydi. Kendini beğenirdi. Herkesten üstün görünmek, karşısındakini küçümsemek, büyüklerle alay etmek âdeti idi.) (Kam-ul Muarıd)
Muhammed Ali Bey; Hitat-uş-Şam kitabında diyor ki:
(İbni Teymiyenin hedefi, Luther adındaki papazın hedefine benzer. Fakat, Hıristiyanlığın reformcusu muvaffak oldu. İslamınki olamadı.)
İbni Haceri Askalani hazretleri buyuruyor ki:
(İbni Teymiye; “Kabri Nebeviyi ziyaret için sefere çıkmak haramdır. Hz. Ali iman ettiği zaman çocuk olduğu için Müslümanlığı sahih olmadı. Hz. Osman malı çok severdi” dedi, diyerek Eshâb-ı kirâmın büyüklerine dil uzattı.) (Ed-Dürer-ül-Kamine)
İbni Haceri Mekki hazretleri buyuruyor ki:
(İbni Teymiye, Peygamberlerin masumiyetini (günahtan korunmuş olduklarını) reddetmiştir. Halbuki, masumiyet Peygamberlerin sıfatlarındandır.
Başta Peygamber efendimizin kabri şerifleri olmak üzere Eshab-ı kiramın, velilerin, âlimlerin ve salih Müslümanların kabirlerinin ziyaret edilmesine karşı çıkmış, bunları şefaate vesile kılmayı da haram saymıştır.) (Fetava-i Hadisiyye)
Camiul-ezherdeki hanefi âlimlerinden Muhammed Bahitin (Tathir-ül-füad min-denisil itikad) kitabı, (Et-tevessüli bin-Nebi ve bis-Salihin), (Şevahid-ül-hak), (Cevahir-ül-bihar), (Seyf-ül-Cebbar) ve (Tâlim-üs-sübyan) kitapları, İbni Teymiyenin dalalete düştüğünü vesikalarla ispat etmektedir.
İbni Battuta, ibni Haceri Mekki, İmam-ı Sübki, kendi oğlu Abdulvehhab, izzeddin bin Cema'a, Ebu Hayyan Zahiri, Zahid-ül Kevseri, Yusufi Nebhani, İmam-ı Şarani, Ahmed bin Seyyid Zeyni Dahlan, Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi gibi nice âlimler İbni Teymiyeye reddiyeler yazmışlar, dalalet ve küfürlerini açıklamışlardır. Üstad Necip Fazıl da, (14. asrın irşad kutbu seyyid Abdülhakim Arvasi, “İbni Teymiye dini içinden zedeleyen kâfirdir” buyurdu) diyor. (Türkiyenin manzarası)
İbni Teymiye, Furkan isimli kitabında dini üç kısma ayırmaktadır. Selefilere göre bu üç prensip vazgeçilmez esaslardır. İslamiyet ancak bu üç kaide gereğince, aslına uygun olarak bilinebilir. Yoksa İslam pınarını, etraftan karışmış bulanık sulardan yani mezhep imamlarının ictihadlarından arındırmak mümkün değildir. Çünkü fıkıhçılar, kelamcılar ve tasavvuf ehli, dinin aslına ilaveler yapmışlar, bu bakımdan din çok genişletilmiş ve içinden çıkılmaz bir hal almıştır. Dine yapılan bu ilaveleri çıkarmak gerekir. Sımsıkı bağlanılan prensip üçtür:
1- Münezzel din: Kur’an-ı Kerimden ve sahih kabul ettiği hadis-i şeriflerden kendi anladıkları.
2- Müevvel din: Mezhep imamlarının Kitap ve sünnetten çıkardıkları hükümler.
3- Mübeddel din: Geçmiş dinlerin hükümleri ve uydurma saydığı hadis-i şerifler.
İbni Teymiyeye göre, Münezzel dine uymak bütün müslümanlara farzdır. Çünkü Allahü teâlâ bir müctehidin Kitap ve Sünnetten neyi anladığını bir başka mükellefe sormaz. Hatta onu mükellef de tutmaz. Herkesi Kitap ve Sünneti anladığı ölçüde sorumlu tutar. Bu bakımdan herkes, Münezzel din ile amel etmelidir. Müevvel dine, tevil edilmiş olana, ictihaddan aciz olan mukallitlere caizdir. Ama müctehid olanlara bu caiz değildir.
İbni Teymiyenin selefiye yolunu savunan bütün mezhepsizler, kendilerini birer müctehid zannettikleri için, mezhep hükümleri onlar için muteber değildir, Kitap ve Sünnetten anladıklarına tabi olurlar. Kendilerine selefiyiz diyen bugünkü mezhepsizler, kraldan çok kralcı olup, İbni Teymiye mukallit halk için müevvel din ile [mezhep imamlarının hükümleriyle] amel etmeyi caiz görürken, onlar cahillerin de, mezhep hükümleriyle amel etmesini caiz görmezler, herkesi Kitap ve sünnete el atmaya iterler.
İbni Teymiyenin Mübeddel din diyerek eski dinleri bir kalemde silip atması caiz olmaz. Çünkü geçmiş dinlerin iman yani inanılacak hususları (yani amentüdeki esaslar, insanlar tarafından bozulmadan önce) bütün dinlerde aynı idi. İslamiyet bozulan bu hususların doğrusunu bildirmiş, amele ait hükümlerin de, hepsini değil bazılarını nesh etmiştir.
Uydurma hadislerle amel edilen bir din yoktur. Uydurma hadis meselesi de ayrı bir konudur. Bir müctehidin usulüne göre, uydurma sayılan bir hadis, başka bir müctehidlerin usulüne göre sahih olabilir. İbni Teymiye, aklının almadığı hadis-i şeriflere hemen uydurma damgasını basmıştır. Fıkıh, kelam ve tasavvufun ortaya koyduğu hükümleri, usulleri, uydurma hadislerden çıkarıldığı havasını uyandırmak istemiştir. Onun bu mugalatasına islam âlimleri gerekli cevaplar vermiştir.
Mezhepsizler, imamları olan İbni Teymiyenin görüşlerine uyar ve onun usulüne uyup Kitap ve sünnetten ahkâm çıkarmaya çalışırlar. Bunu da gâyet normal sayarlar ve buna münezzel din derler.
Biz de mezhep İmamımız olan İmam-ı a'zam hazretlerinin hükümleriyle amel edince, onun usullerine uyunca, Allahın gönderdiği din ile değil, mezhep imamlarının çıkardığı din ile amel ettiğimizi söylerler. İbni Teymiyeye uyup Kitap ve Sünnete el ve dil uzatan mezhepsizler, bizim de İmam-ı a'zama uymamıza ne hakla karşı çıkarlar ki?
Yer imleri