Teşekkur Teşekkur:  0
Beğeni Beğeni:  0
Sayfa 1/2 12 SonSon
11 sonuçtan 1 ile 10 arası

Konu: Formula 1 Efsane Pilotlar

  1. #1

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Icon14 Formula 1 Efsane Pilotlar

    Ayrton Senna (BRA) World Champion - 1988, 1990, 1991
    Senna spor dünyasına düşmüş bir kuyrukluyıldız, başka bir dünyadan gelmiş bir süperstar gibiydi. Yaydığı ışıltı, parlak zekası, Formula 1'de bir daha ortaya çıkmayacak karizmasıyla efsane oldu. Sürekli kendisiyle yarışan, limitlerini aşmayı deneyen, hırslı bir pilottu. Sürüş dehasının ötesinde spor dünyasının en zor, en ihtiraslı, en etkileyici kişiliklerinden biriydi. Yaptığı her şeye ruhunu ve bedenini koyması herkeste hayranlık uyandırırdı. Hem hayranlık uyandırırdı hem de geleceği için tedirginlik yaratırdı.

    Ayrton Senna da Silva 21 Mart 1960'da Brezilya'nın Sao Paulo şehrinde doğdu. İyi bir eğitim aldı. Yarışlara katılmasının para ile ilgisi yoktu. 81'de girdiği 18 Formula Ford yarışından 13'ünü kazandı. 1982'de Formula Ford 2000 ve 1983'te İngiliz Formula yarışlarında birinci gelerek 84'te Toleman takımıyla Formula 1'e geçti. Monako'da McLaren takımından Alain Prost'un ardından kazandığı sansasyonel ikincilik, spor dünyasına fırtına gibi giren bir yeteneği müjdeliyordu. Toleman'ın sınırlı kaynakları Senna'nın tırmanan hırsını karşılamaya yetmeyince 1985'te Lotus'la anlaşma imzaladı. Lotus'la 3 sezonda toplam 16 kez pol pozisyonundan yarışa başladı ve 6 zafer kazandı.

    1988'de McLaren'e geçti ve bu takımda 35 yarış kazandı, 3 dünya şampiyonluğu aldı ve 6 sezon geçirdi. 88'de McLaren-Honda 16 yarışın 15ini aldı. Senna takım arkadaşı Prost'tan daha fazla yarış kazanarak (Senna 8, Prost 7 yarış kazandı) 1988 şampiyonu oldu. Böylece iki büyük pilot, aralarındaki rekabet yüzünden, çok çirkin bir mücadelenin iki kahramanı oldular. 1990 yılında Senna ikinci şampiyonluğunu ilan etti. Üçüncü şampiyonlukla birlikte Senna'nın pilot olarak çok baskın ve saplantılı bir çizgide olduğu iyice belli oldu. 1994'teki talihsiz sezona kadar hayranlarını çok sevindiren başarılara imza attı.

    Senna büyük bir ihtirasla delirmiş gibi araba kullanırdı. Acımasız hırsı sürekli eleştirilirdi. McLaren'deki takım arkadaşı Prost onu yaşamaktan çok kazanmayı umursamakla, tehlikeli bir deli olmakla suçlamıştı. Prost'a ve pek çok pilota göre Senna kendisine Tanrı'nın yardımcı pilotluk yaptığını düşünüyordu. Martin Brundle şöyle demişti: "Senna bir dahi. Dengesizliğin doğru tarafında durduğunu ama çok çok uçlarda gezindiğini söyleyebilirim. Her defasında paçasını bu işten çok zor sıyırıyor ve bu da beni korkutuyor."

    Senna bazen çok ileri gittiğini de itiraf ediyordu. 1988'deki Monako GP'sinde o kadar hızlanmıştı ki Prost'tan 2 saniye daha önde yarışı bitirdiğinde bilincini yitirdiğini ve çok korktuğunu söylemişti.
    Ölümlü olduğunun tamamıyla farkında olduğunu ve sınırlarının ne olduğunu görmek için kendisini zorladığında korktuğunu söylüyordu. Yarışları hayat için metafor gibi görüyordu. Yarışlar kendisini keşfetmesi için bir araçtı: "Bu araştırma beni büyülüyor. Ne kadar ileri gidersem kendimle ilgili o kadar çok yeni şey keşfediyorum. Fakat bir çelişki var. Aracı daha hızlı kullandığım her sefer daha kırılgan olduğumu fark ediyorum. Bu iki uç sınır kendimi çok çok derin anlamda bilmemi sağlıyor."

    İçe dönük yaşıyormuş gibi görünmesi insanlık için faydalı şeyler yapmasına engel olmadı. Çocukları çok seviyordu ve servetini (öldüğünde yaklaşık 400 milyon dolar servete sahipti) Brezilyada yoksul semtlerde yaşayan çocukların geleceği için harcadı. Kendi geleceği ile ilgili ise şöyle demişti: "Gerçek anlamda dolu dolu yaşamak istiyorum. Ara vererek, bir hastalıkla savaşarak ya da yaralanıp sakatlanarak yaşamayı asla istemiyorum. Hayatıma mal olacak bir kaza geçireceksem, umarım bir anda her şey olur biter."

    Kötü son Mayıs 1994'te geldi. San Marino GP'sinde beton duvara çakılarak hayatını kaybetti. Milyonlarca insan kazaya televizyondan tanık oldu ve ağladı. Sao Paulo'daki cenazesine, aralarında Alain Prost da olmak üzere, pek çok pilot katıldı.

  2. #2

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Nigel Mansell (GBR) 1992 Dünya Şampiyonu
    Formula 1 dünyasına girdikten sonra bile mücadeleyi asla bırakmamış çok az pilottan biridir. Son derece kararlı, aşırı derecede saldırgan ve şaşırtıcı derecede risk alan Mansell, seyretmesi en heyecan verici pilotlardan biriydi. Ya kazan ya kaybet yaklaşımıyla -31 birincilik ve 32 kaza- en başarılı İngiliz pilot oldu ve dünya sıralamasında en hızlı turlarda üçüncü, yarış kazanmada dördüncü ve pol pozisyonu sıralamasında beşinci adam oldu. Garip kişiliğiyle pek çok düşman edinmesine rağmen pistte gösterdiği kahramanca performans ile milyonlarca hayran kazandı.

    İlk arabasını 7 yaşında kullanan Nigel 8 Ağustos 1953'te Birmingham yakınlarında doğdu. Aynı sene Lotus
    kullanan Jim Clark'ın 1962 Britanya Grand Prix performansını seyrettikten sonra büyük İskoç pilotun yolundan gitmeye karar verdi. Bu fikir yaşıtları tarafından alay konusu olsa da pek azı Mansell'in başına gelen talihsiz olaylardan sağ çıkabilirdi.

    Kart yarışlarındaki başarılarından sonra, test sürüşlerinde boynunun kırılmasıyla sonuçlanan bir kazaya rağmen 1977 Britanya Formula Ford şampiyonasını kazandı. Doktorların 6 ay boyunca yataktan çıkmaması ve bir daha otomobil kullanmaması gerektiğini söylemelerine rağmen Mansell hasteneden gizlice kaçıp yarışmaya devam etti. Bu kazadan 3 hafta önce Mansell uçak mühendisi olarak çalıştığı işinden istifa etmişti. Bundan önce ise Formula Ford yarışlarına katılabilmek için kişisel birikimlerinin tümünü harcamıştı. Formula 3 kariyerine başlayabilmesi içinse Mansell ve eşi Rosanne sahip oldukları evi sattılar. 1979'da meydana gelen ve bir başka otomobil ile çarpışıp takla atmasına sebep olan kazadan kırık bir omur ile kurtulabilmesi ise şanstı. Bu olaydan kısa bir süre sonra ağrı kesiciler ile tıka basa dolu olmasına rağmen Lotus ile yaptığı deneme sürüşünde Formula 1 takımı için test pilotu olmayı başardı. Formula 1'de katıldığı ilk yarışı olan 1980 Avusturya Grand Prix'sinde kokpitte meydana gelen yakıt sızıntısı vücudunun alt tarafında birinci ve ikinci derece yanıkların meydana gelmesine sebep oldu.

    Lotus patronu Colin Chapman ile çok yakın bir ilişkisi olan Mansell, Colin'in 1982'deki ani ölümüyle yıkıldı. Lotus takımında 2 sene daha kalıp 1985'te Williams'a transfer oldu. Katıldığı 71 Grand Prix yarışında hiçbir birincik elde edemeyen Mansell, 85 Avrupa Grand Prix'sinde aniden parladı ve birincilik kazandı. Sevinçten podyumda gözyaşı döken Mansell kazandığı Avrupa GP'sini takip eden 18 ay boyunca 11 yarış kazandı. Fakat kazanması beklenen 2
    dünya şampiyonluğunu kaçırdı. 1986'da Adelaide'de patlayan lastiği çok başarılı geçecek sezonu son anda mahvetti. 1987'de Suzuka'da sıralama turlarında geçirdiği ciddi bir kaza sırtını tekrar incitmesine neden oldu. Kazadan dolayı çekilmek zorunda kaldığı yarışı, nefret ettiği Brezilyalı Nelson Piquet (Williams Honda'dan takım arkadaşı) kazandı ve şampiyonluğunu ilan etti. Mansell için 87'nin en önemli anı hiç hoşlanmadığı Piquet'in Silverstone pistinde kendisini geçtiği andır.

    Mansell başına gelen tüm olumsuzlukları büyütüyor, kötü giden bir şeyler olmasa bile yaratıyordu. "Bütün dünya bana karşı" zihniyeti pek çok kişiyle büyük sürtüşmelere girmesine neden oldu. Medya Mansell'in kronikleşen şikayetlerinden bıkmıştı. Fakat hayranları yarışlardaki saldırganlığını seviyordu. 1989'da Ferrari ile çıktığı Rio'da zafer kazandı. 1990 yılında eldivenlerini seyircilerin üzerine doğru fırlatarak yarışları bıraktığını ilan etti. 2 ay sonra Williams'a geri döndüğünü açıkladı. 1991'de Williams-Renault'da 5, bir sonraki sene 9 yarış kazandı. 1992'de dünya şampiyonu olduktan kısa bir süre sonra tekrar yarışları bıraktığını açıkladı. 1994 yılında Williams Avusturalya'daki 4 final yarışı için Mansell'i pistlere geri döndürmeyi başardı. 15 sezonda toplam 187 start alan 41 yaşındaki pilot, bir sonraki sene McLaren için iki defa yarıştıktan sonra F1'i bıraktı.

  3. #3

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Alain Prost (FRA) 1985-1986, 1989, 1993 Dünya Şampiyonu
    Kariyeri, başarılarını gölgede bırakan kavga ve gürültülerle dolu olsa da, spor dünyasının en büyük pilotlarından biri olarak Formula 1 tarihinde önemli bir yeri vardır. 4 defa dünya şampiyonu oldu. Kazandığı 51 zafer diğer pilotlarla her zaman savaş halinde olduğu için politik anlamda başarısızlık olarak görülebilir. Ayrton Sena ile kavgalı olmaları her ikisine de kötü ün kazandırdı. Ama yine de şampiyon pilotlar arasında sadece Michael Schumacher ve Juan Manuel Fangio, Prost'tan daha fazla zafer kazanmıştır.

    Prost 24 Şubat 1955'te doğdu. 1974'te tüm zamanını yarışlara ayırmak için okuldan ayrıldı. 1978 ve 1979'da hem Fransa hem de Avrupa F3 şampiyonluğunu kazandı. 1980'de McLaren'le anlaştı. İlk Formula 1 sezonunda 4 yarıştan puan almayı başardı fakat çok kaza yaptı. Birinde bileğini kırdı, diğerinde şiddetli çarpışmadan dolayı beyin sarsıntısı geçirdi. Tüm bu teknik başarısızlıklar karşısında Prost McLaren'in başarısız bir takım olduğunu ve kendisinin yanlış yolda olduğunu düşündü. 2 sene sonra McLaren'le anlaşmayı bozdu ve Renault ile anlaştı. Renault'da 3 sezonunda toplam 9 zafer kazandı. Takım arkadaşı Rene Arnoux ile arası bozuldu ve 1984'te tekrar McLaren'e döndü. McLaren'le 6 sezonda 30 yarış kazandı. 1985'te Fransa'nın ilk dünya şampiyonu oldu.

    1986'da Jack Brabham'dan sonra arka arkaya şampiyonluk kazanan ilk pilot oldu. 1988'de Prost'un takımı toplamda 16 yarışın 15'ini kazandı. Parlak bir geleceğe sahip yeni takım arkadaşı Senna 8 yarış kazandı ve pilot şampiyonu oldu. Böylece spor dünyasının bu 2 büyük yarışçısının arasında başarı grafiklerini yükselten ama aynı zamanda çetin mücadelelere sahne olan duygusal bir rekabet başladı. Profesör lakaplı Prost'un sürüşü sisteme ve tekniğe dayalıydı, hesaplı ve ılımlıydı. Senna bayrağı görür görmez fırlama eğilimindeyken Prost yağmurda sürmekten nefret ederdi. Senna'nın ihtiraslı kişiliği toplumun daha çok ilgisini çekince aralarındaki kavga Formula 1 tarihinin en büyük ve en meşhur mücadelesi haline geldi. Prost takım arkadaşını tehlikeli sürmekle suçladı ve sonunda da Ferrari'ye geçti. 1991'de 10 yıl sonunda ilk defa Alain Prost bir yarışı kazanamadı. 1992'de kısa bir süre için TV yorumculuğu yaptıktan sonra 1993'te Williams takımına girdi. Burada 51. zaferini kazandı ve en çok yarış kazanan pilot oldu, ardından yarışları bıraktığını açıkladı.

  4. #4

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Juan Manuel Fangio (ARG) 1951, 1954, 1955, 1956, 1957 Dünya Şampiyonu
    Fangio tüm zamanların en iyi pilotu kabul edilir. 24 Haziran 1911 Balcarce, Arjantin doğumlu Juan Manuel Fangio kariyerine 38 yaşında başladı ve oğlu olacak yaşta pilotlarla yarıştı.
    5 kez Formula 1 Dünya şampiyonluğunu kazanan tek pilot ünvanına sahip Fangio katıldığı yarışların 24'ünde zafer kazandı. 8 yıllık kariyerinde 4 farklı takımda 5 kez şampiyon olan Fangio 51 GP şampiyonasında 48 kez en önde başladı, 23 defa en hızlı tur derecesi yaptı, 35 kez podyuma çıktı.

    Fangio 11 yaşındayken teknisyen olarak çalışmaya başladı ve yaklaşık 40 senesini bu işe adadı. Bu süre içerisinde daha sonra çok önemli başarılara imza atmasına sebep olacak pek çok zorlukla karşılaştı, bunların üstesinden geldi ve pek çok anlamda kendini donattı, üstünlük kazandı. 38 yaşında Avrupa'da ilk kez yarıştığında teknik anlamda rakipsiz bir konumdaydı. Rekabet kabiliyeti ve yarış sanatı ile ilgili ustalığı çok üstündü. Formula 1 yarışlarında araçların teknik açıdan karmaşık hale gelmesi Fangio'nun yüksek dereceler alarak yeteneklerini daha iyi göstermesine neden oldu. Azmi, sabrı, konsantrasyonu, zihinsel dayanıklılığı Fangio'nun gücüne güç kattı.

    Çok az kaza yaptı. Usta sürüş tekniği karizmatik kişiliği ile birleştiğinde tüm dünyanın hayran olduğu bir Fangio figürü ortaya çıktı. Kadınların çok çekici bulduğu Fangio'nun 20 yıllık bir ilişkisi vardı ve hiç bozulmadı. Centilmen, cömert, nazik, saygılı, alçakgönüllü, dürüst kişiliği tüm dünyada, özellikle de diğer pilotlar tarafından çok beğenildi.

    Fangio, kariyeri boyunca otuzdan fazla arkadaşını kazalarda kaybetmenin üzüntüsüyle, arkasında şampiyonluk rekoru bırakarak yarışlardan çekildi ve bir efsane olarak kaldı. 17 Temmuz 1995 tarihinde 84 yaşındayken, evinde, Balcarce Argentina'da öldü

  5. #5

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Jim Clark (GBR) 1963, 1965 Dünya Şampiyonu
    Jim Clark 2 şampiyonluk kazandı ve kariyerinde 25 kez GP zaferi elde etti. 32 yaşında kariyerinin doruklarındayken Hockenheim'deki F2 yarışlarında yağmurlu bir günde lastiğindeki bir arıza nedeniyle kaza yaparak hayatını kaybetti. Aracın içindeyken asla yenilmez bir hale bürünen Clark aracın dışındayken zayıf ve savunmasız ve çelimsiz görünürdü, bu yüzden daima gönülsüz bir kahraman oldu. Yarışları asla bir yaşam biçimi haline getirmedi.

    Jim Clark 4 Mart 1936 yılında İskoçya, Kilmany'de çiftçi bir ailenin tek erkek çocuğu ve 5 kız kardeşin en küçüğü
    olarak dünyaya geldi. Ailesinin karşı çıkmasına rağmen Jim Clark 1950'lerin sonlarında küçük rallilerde yarıştı ve başarılar kazanmaya başladı. Bir yarış sırasında Colin Chapman kendisini izledi ve yeteneğinden çok etkilendi. 1959 yılında Chapman'ın Lotus takımıyla Formula 2 anlaşmasına imza attı. Formula 2'de başarısını gösteren Jim, kısa sürede Lotus ile Formula 1'de yarışmaya başladı.

    19 Haziran 1960'da Formula 1, Belçika'da, tarihinin en kötü haftasonlarından birine şahit oldu. Spa'daki yarışın başında Chris Bristow ölümcül bir kaza yaptı. Clark pistin üzerinde yatan Bristow'un yaralı bedenini ezmemek için manevra yapabildi fakat aracına kan sıçramıştı. Birkaç tur sonra Clark'ın arkadaşı ve Lotus'un diğer pilotu Alan Stacey bir kuş çarptığı için aracın kontrolünü kaybetti ve kaza yaparak hayatını kaybetti. Bu ürkütücü kazalar Clark'a yarışları sonsuza kadar terk etmesi gerektiğini söylüyordu. 61 yılında Monza'daki yarışta Ferrari pilotu Wolfgang von Trips ile çarpıştı. Clark'a hiçbir şey olmadı. Suçsuz olsa da von Trpis'in ve 14 seyircinin ölümü onu emekli olmaya daha da mecbur etti. Colin Chapman sürekli onu bu histen vazgeçiriyordu. Clark ile Chapman artık çok iyi dost olmuşlardı. Chapman Clark'ın samimiyetine, dürüstlüğüne, alçak gönüllüğüne büyük saygı duyuyor, sadece pilot olarak değil insan olarak da kişiliğinin çok etkileyici olduğunu söylüyordu.

    1960 yılında başladığı kariyerini 1963 ve 1965 yıllarında olmak üzere 2 kez Formula 1 Dünya Şampiyonluğu ile süsledi. Basın önünde açıklama yapmaktan ve görünmekten rahatsız oluyordu. Herkesin hatta diğer pilotların hayranlık beslediği biri olsa da hiç kimse onu iyi tanımazdı. Aracın içinde otururken sakin ve kontrollü bir saldırganlığa sahipti ama aracın dışında tırnaklarını kemirir, kararsız bir insan haline dönüşür, hangi restoranda yemek yiyeceğini seçerken bile problem yaşardı. 8 yıllık kariyeri boyunca 73 yarışta start alan Clark'ın 25 Grand Prix galibiyeti bulunuyor. 7 Nisan 1968'de Hockenheim, Almanya'daki Formula 2 sırasında lastiğindeki bir arıza nedeniyle kaza yaptı ve yaşamını yitirdi.

  6. #6

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Nelson Piquet (BRA) 1981, 1983, 1987 Dünya Şampiyonu
    17 Agustos 1952'de Rio de Janerio, Brezilya'da dünyaya gelen Nelson Sautomaior, 14 yaşında karting yarışları ile tanıştı. Ailesi izin vermediği için yarışlara annesinin soyadı Piquet ile katılıyordu. 1971 ve 1972 yıllarında Brezilya Kart Şampiyonu olduğunda, ailesi onun kart yarışcısı oldugunun farkında bile değildi. 1976 yılında Formula Super Vee yarışlarında Brezilya Şampiyonu olduktan sonra 1978 yılında İngiltere F3 yarışlarında boy gösterdi ve 26 yarışın 13'ünde elde ettiği zaferle B F3 şampiyonu oldu.

    79'da Brabham'ın patronu Bernie Ecclestone tarafından Niki Lauda'nın yanına yardımcı pilot olarak kiralandı. Sezon sonunda tecrübeli pilot Lauda F1'den uzaklaşınca Piquet takımın pilotu oldu. 1980 yılında US Grand Prix'inde ilk zaferini kazandı ve ardından 1981'de dünya şampiyonu oldu. 82 sezonundaki Kanada ayağını kariyerindeki en önemli başarı saysa da, bu sezon sadece bir zafer kazandı. 1983'te ikinci dünya şampiyonluğunu elde eden pilot, aynı zamanda turbo motor kullanan ilk şampiyondu. Renault pilotu Alain Prost ile uzun süren tartışmalar yaşayınca duygusal anlamda çok yıprandı. Seyahat etmekten de çok yorulduğunu öne sürüp yarışlardan çekilmeyi düşündü. Bu düşüncesinden onu Niki Lauda'nın tavsiyesi vazgeçirdi: küçük kişisel bir jet özel hayatını kolaylaştırabilirdi. Gerçekten de öyle oldu.

    Hayatı kolaylaşmıştı ama masraflı yaşam stili daha fazla para kazanmasını gerektiriyordu. Daha fazla şampiyon olması bunu sağlayabilirdi ancak ne 84'te ne de 85'te Brabham takımı pek başarı kazanamadı.

    Piquet uzun sure boyunca pistlerin en etkili pilotlarından biri oldu, 1987 yılında üçüncü kez dünya şampiyonluğunu kazandı. 40 yaşında Formula 1 yarışlarından çekildi. 1991 yılına kadar devam eden kariyeri boyunca 205 Grand Prix'de 23 kez birincilik yaşayan ve 1981,1983 ve 1987 yıllarında Dünya Şampiyonluğu'na ulaşan Piquet, Formula 1 tarihinin efsane pilotları arasında yer almaktadır.

  7. #7

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Jackie Stewart (GBR) 1969, 1971, 1973 Dünya Şampiyonu
    Kırdığı rekorlar hala en başarılı şampiyonlar listesinde üst sıralarda kalmasını sağlar. Kariyeri boyunca 99 Grand Prix'de 27 kez birincilik yaşamış, 1969,1971 ve 1973 yıllarında Dünya Şampiyonluğu'na ulaşmıştır. İnsanlarla etkili iletişim kurması her zaman popüler olmasını sağladı. Pilot profesyonelliğine yeni standartlar getirdi ve F1 yarışlarından reklam geliri sağlayan ilk pilot oldu.

    11 Haziran 1939'da Dumbartonshire, İskoçya'da dünyaya geldi. Jackie'nin arabalarla tanışması küçük yaşlarda oldu çünkü babasının bir oto tamirhanesi vardı. Kardeşi annesinin karşı çıkmasına rağmen yerel yarışlara katılıyordu. Jackie okuma güçlüğü çektiğinden okulda başarısız oldu ve 15 yaşında okulu bıraktı. Kariyeri 1963 yılında Ingiltere F3 yarışları ile başladı. Üst üste 7 yarış kazanan ve bir anda dikkatleri üzerine çeken Jackie, 1965'te BRM takımı ile F1 dünyasina adım attı, 2 GP zaferi aldı ve 3 sezon BRM'de kaldı. 1968'de F1 yarışlarına katılan Ken Tyrrell, Stewart'ın en uyumlu takım arkadaşı oldu ve 6 sezon boyunca yarışlara birlikte katıldılar. Stewart 1973'te 34 yaşında yarışları bırakana kadar Tyrrell'la daima başarılı bir grafik çizdi. Kazandığı 27 yarış ve aldığı 3 şampiyonluk Manuel Fangio'dan bu yana en başarılı pilot olmasını sağladı. Ama spor dünyasına bıraktığı miras rekor kitaplarına bıraktıklarından daha değerliydi.

    Pek çok insanın karşı çıkmasına rağmen Stewart'ın güvenliği artırılmış araçlar geliştirme mücadelesi, ölümlerin fazla olduğu bu spor dalında sayılmayacak kadar çok hayat kurtarmıştır. 1970'de yakın arkadaşları Piers Courage ve Jochen Rindth, 1973'te katıldığı son yarışta arkadaşı Francois Cevert öldüğünde yıkılmıştı. Stewart bu olaylardan sonra araç güvenliği ile ilgili çalışmalarının hızını iki katına çıkardı.

    Stewart'ın ölümle kendi randevusu 1966 Belçika GP'sindeydi. Birinci turun sonunda yağmur atıştırmaya başlamıştı. Steward'ın aracı pistte spin attı ve su dolu bir çukura girerek devrildi ve araçtan yakıt sızmaya başladı. Yakında pist görevlisi yoktu ve 2 pilot hurdaya dönmüş aracın içinden kendi imkanlarıyla çıkmayı başardılar. Steward oldukça eski bir ambulansa yerleştirildi. Yolda ambulans hastanenin yolunu kaybetmişti. Stewart o günü şöyle anımsıyor: "Sadece köprücük kemiğim kırılmıştı, fakat yine de her şey çok komikti. Burada ciddi, sonu ölümle bitebilecek yaralanmalara sebep olan bir spor dalından bahsediyoruz ama ne bu sporu destekleyecek altyapı var ne de bu kazaların olmasını engelleyebilecek araç güvenliği var. Bu yüzden bişeyler yapmak zorunda olduğumu hisediyorum."

    Katkıdabulunduğu önemli işler arasında tüm yüzü saran kaskları, emniyet kemerini ve pistte dolaşan GP sağlık ekibini sayabiliriz. Hem pilotların hem de seyircilerin emniyeti için pist kenarlarına güvenlik bariyerleri yerleştirilmesi ve tehlikeli dönemeçlere büyük boşluklar bırakılması konularında başarılı kampanyalar yürüttü. Ancak hem medyadan hem de pek çok pilottan, yarışlara romantik yaklaştığıyla ilgili tepki aldı. Güvenlik tedbirlerinin gösteri amaçlı yapılmış hareketlere engel olduğu söyleniyor ve Stewart cesur olmamakla suçlanıyordu. Fakat o son derece tehlikeli şartlarda yarışlara katılmaya devam ediyor ve büyük başarılara imza atıyordu. Mesela dünyanın en tehlikeli pisti olan Almanya'daki Nurburgring'de 4 kez zafer kazanmış fakat yine de bu pistten korktuğunu açıklamıştı.

    Stewart uzun saçlarıyla bir rock yıldızlarını andırıyordu. Çok popüler olmuştu. Evine bağlı bir aile babası olsa da, film yıldızlarıyla, politikacılarla, müzisyenlerle birarada, riskli ama cazibeli bir hayatı vardı. TV yorumlarına katılıyor ve kampanyalar organize ediyordu. Dünya çapında reklam turlarına katılıyor, basın açıklamaları yapıyordu. F1 yarışları dünya çapında bir TV gösterisi haline geldiğinde büyük sponsorlar yarışlara destek vermeye başladı ve Stewart çok para kazandı. Aslında her anlamda kazanan biriydi; yeni kurduğu Stewart GP takımını 1999'da zafer kazandıktan sonra Ford'a sattı, Ford Ford-Stewart takımını daha sonra "Jaguar" olarak tekrar marka haline getirdi. 2001'de şovalye ünvanı da alan Stewart dünyanın en iyi bildiği F1 şampiyonudur.

  8. #8

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Niki Lauda (AUT) 1975, 1977, 1984 Dünya Şampiyonu
    Formula 1 yarışlarına canı pahasına baş koymuş, doktorların tamemen "irade gücü" diye nitelendirdiği bir iyileşme sürecinden sonra, yarış dünyasına benzerine zor rastlanabilecek bir şekilde geri dönmüştür. Olağanüstü yarış kariyerinde kendisine hem kahraman hem de kötü adam gözüyle bakılmış olan Lauda, kazandığı iki şampiyonluktan sonra yarışmaktan sıkılmış ve pistlere veda etmişti. Fakat bu ayrılık 3. kez şampiyon olmak için pistlere geri dönmesine kadar sürdü. Şansa ve geleneksele her zaman kafa tutan, vücudunun büyük kısmı savaş yaraları ile kaplı şampiyon yaşayan bir efsane haline dönüşmüştür.

    22 Şubat, 1949'da dünyaya gelen Nicholas Andreas Lauda, finans ve kağıt sektöründeki başarıları ile ün yapmış bir ailenin çocuğudur. Otomobil yarışlarına katılma isteği yüzünden ailesi ile devamlı zıt düşen Niki, babasının kağıt üretiminden elde ettiği servetten uzak bırakıldı. İyi bir otomobil pilotu olabilmek için üniversiteyi bırakıp, Avusturya bankalarından aldığı kredilerle yarış kurslarına kayıt olan Niki, 1968'de Formula Vee ve Formula 3 yarışlarına, 1972'de bir başka banka kredisi ile March Formula 2 ve Formula 1 takımlarına girdi. March takımının rekabetten uzak ortamı Niki'nin başarısını gösterememesine ve aldığı borçları ödeyememesine neden olsa da yarışlara katılmaya ısrarla devam etti.

    1973'te BRM takımı ile kazandığı başarıları sayesinde aynı sezon BRM takımı ile yeniden masaya oturdu ve takımda iki sene kalması karşılığında bankalara olan bütün borçlarının silinmesini öngören yeni bir kontrat imzaladı. BRM takımından ayrılmasını sağlayacak tazminatı yeni işvereni Enzo Ferrari'den alan Niki 1974'de Ferrari takımına geçti.

    1964 yılında John Surtees'in birinciliğinden beri pistlerde şampiyon çıkaramayan Ferrari, acımasız dürüstlüğü karşısında bocalasa da yeni transfer ettiği zayıf Avusturyalının kendisine aşırı güven duymasından ve aptalca davranışlara izin vermeyen iş ahlakından oldukça etkilenmişti. 1974'te Ferrari 312 ile yaptığı ilk test sürüşünden sonra Enzo'ya verdiği raporda otomobilin "işe yaramayan bir teneke" olduğunu belirten Niki otomobili yarışlara katılabilecek düzeye getireceğine dair söz verdi. Ferrari'yi kurtarabilecek adam olarak görülen Niki'nin soğuk ve ölçülü tavrı kendisine takma isim olarak "bilgisayar" denmesine neden olsa da, 1974 yılında "Bilgisayar"ın yaptığı hatalar Ferrari'ye pahalıya mal oldu. Fakat bu kazalardan birinde basına verdiği demeçte söylediği "gelişmenin en hızlı yolu hatalardan ders çıkartmaktır" sözünü doğrularcasına önce İspanya, sonrasında ise Hollanda yarışlarında birinci oldu.

    Niki 1975 yılında Ferrari 312/T'si ile Monaco, Belçika, İsveç, Fransa ve Amerika Birleşik Devletleri yarışlarında birinci olup, Dünya Şampiyonu oldu. Ferrari'nin son 10 yıl içinde kazandığı ilk Pilotlar Şampiyonası birinciliği bütün İtalya'yı sevince boğarken, sayıları artan kupalarını arabasını bedavaya yıkatmak için Avusturya'da bir garaja hibe eden duygusuz şampiyonu pek etkilememişti.

    1976 sezonun ortalarında, Niki kazandığı 5 yarışla bir önceki sene olduğu gibi emin adımlarla şampiyonluğa doğru ilerliyordu. Ancak Nurburgring pistinde yapılan Almanya Grand Prix'sinin 2. turunda Niki'nin Ferrari'si kötü bir kaza yaptı ve alevler içinde kaldı. Niki'nin duman tüten bedeni, alevlere dalan 4 cesur pilot ve pist görevlisi tarafından otomobilden çıkarıldı. Vücudundaki ağır yanıkları, kırıkları ve soluduğu zehirli gazlar nedeniyle kavrulmuş ciğerlerini tedavi etmeye çalışan doktorlar Niki'ye hayatta kalma şansı vermiyordu. Niki'nin 6 hafta sonra kafasında bandajıyla İtalya Grand Prix'sinde 4. olması doktorlar tarafından muhteşem bir irade gücü olarak niteledirildi. Jackie Stewart ise aynı olayı spor tarihinin en yürekli geri dönüşü olarak görmüştü. Kazadan sonra yüzünde oluşan yanık izlerini saklamak için - tabii ki dolgun bir ücret karşılığı - kırmızı bir şapka ile dolaşmaya başlayan Niki, kulağının yarısını yitirmenin kendisine telefonla konuşurken büyük kolaylık sağladığını söylemiştir.

    1976 sezonununda Niki ve McLaren pilotu James Hunt arasındaki şampiyonluk mücadelesinin galibini Japonya'nın Fuji pistindeki yarış belli edecekti. Ancak şiddetli yağmur altında yarışmayı çok tehlikeli bulan Niki yarıştan çekildi, dolayısıyla şampiyonluğu da Hunt'a kaptırmış oldu. Niki'nin yarıştan çekilmesini cesur bir haraket olarak gören Hunt'a rağmen, İtalya'daki birçok kimse bunun korkaklık olduğunu söylüyordu. Hatta Enzo Ferrari'nin Niki Lauda yerine başka bir pilotla anlaşmak istediği ortaya çıkmıştı. Niki hakkında söylenenlere 1977'de kazandığı Pilotlar Şampiyonası birinciliği ile verilebilecek en iyi cevabı verdi. Şampiyonluğun bitimine iki yarış kala birinciliğini ilan eden Niki, kalan yarışlara katılmayacağını ve Ferrari takımından ayrılma kararını açıkladı. Sonrasında ise Bernie Ecclestone'un Brabham takımına katıldı.

    1978 sezonunda Brabham ile iki yarış kazanan Niki, sezonu 4. olarak bitirdi. Sonraki sene ise, zayıf bir araba ile sadece 4 puan kazanabildi. Sezonun sondan bir önceki yarışı olan Kanada Grand Prix'sinin ilk antreman turlarından sonra "bir çemberin etrafında dönmekten sıkıldığını", bundan sonra kendi havayolu şirketini kuracağini söyleyerek Formua 1 yarışlarına veda ettiğini açıkladı.

    Lauda Havayollarının büyüyebilmesi için paraya ihtiyacı olan Niki, bu parayı bulabilmek için bildiği tek iş olan yarışlara geri döndu. 1982'de Formula 1 tarihinin en pahalı pilotu olarak, sürücülük hizmetleri karşılığı sadece 1 dolar isteğini geri kalan meblanın "kişisel" olduğunu söyleyerek 5 milyon dolar karşılığı McLaren'e imza attı. Niki Lauda 3. şampiyonluğunu 1984'de McLaren otomobili ile yarışırken, takım arkadaşı ve gelecek vaad eden genç pilot Alain Prost'un 0.5 puan önünde kazandı. Lauda son yarışını 1985'de kazanıp, Formula 1'i bıraktı.

    Niki Lauda sonraki yıllarda Ferrari için danışman, Jaguar takım başkanı ve Formula 1 sporunun bütün inceliklerini bilen -bu sporda hayatta kalacak kadar şanslı olup, onu fethedebilecek kadar da zeki biri olarak televizyon yorumcusu olarak çalıştı.

  9. #9

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Graham Hill (GBR) 1962, 1968 Dünya Şampiyonu
    Graham Hill son derece kararlı, gururlu ve cesur bir pilottu. Dışa dönük bir kişiliği vardı, sahne ışıklarını seviyordu. F1'in ilk medya starlarından biriydi. Milyonlarca hayranı Hill'in araba kazasında değil de bir uçak kazasında öldüğüne inanamamıştı.

    Norman Graham Hill, 15 Şubat 1929'da Londra'da doğdu. Kararlılığını annesinden espri yeteneğini babasından aldığını söylüyordu. Her iki özellik de savaş zamanı Londra'sının tehlikeleriyle ve yoksulluğuyla başedebilmesi için gerekliydi. Motosikletiyle yaptığı bir kaza sonrasında uyluk kemiği kırıldı ve sol bacağı kısa kaldı. Bu durum bundan sonraki hayatını hafif bir toplalıkla geçirmesine neden oldu. Askerliğini denizci olarak yaptıktan sonra kuralları ve askerliği protesto etmek amacıyla bıyık bıraktı. Daha sonra bıyığı Graham Hill dendiğinde akla gelen en büyük özelliklerinden biri oldu.

    1953 yılında 34 model Morris marka külüstür bir araba aldı. Araba kullanmayı kendi kendine öğrendi. Çalıştığı işten çıktı ve teknisyen olmak için bir okula başvurdu, o kadar başarılı oldu ki kısa bir süre sonra bu okulda eğitmen olarak ders vermeye başladı. Colin Chapman ile tanıştı ve Chapman'ı ona part time bir iş vermesi konusunda ikna etti. Kısa bir süre sonra da full time bir Lotus çalışanı oldu ve arasıra bir yarışa katılmasına izin verildi. 1958'de Chapman, Graham Hill'in Lotus takımı için F1'de yarışmasının vakti geldiğine karar verdi. Hill'e göre Lotus yavaştı ve güvenilir değildi. 1960 yılında BRM takımına geçti. Bu kariyerinin en kötü hareketiydi çünkü BRM'nin F1'deki etkisi giderek kayboluyordu. Fakat Hill moralsiz takıma dört elle sarıldı, çok çalıştı, her şeye iyimser bakarak takımın moralini yükseltti. 1962'de Hollanda, Almanya, İtalya ve Güney Afrika yarışlarını kazanarak hakettiği bir dünya şampiyonluğu aldı.

    Şeytani bıyığı, arsız bakan parıltılı gözleri ve nükteli hazır cevaplılığıyla son derece canlı görünen Hill kötü ün yapmış bir medya kahramanı olma yolunda hızla ilerliyordu. Alışılmamış şeyler yapmasıyla, mesela partileri neşelendirmesiyle, masaların üzerinde dans etmesiyle, aniden striptiz yapmasıyla, havuzun etrafında çırılçıplak görünmesiyle meşhur olmuştu. 3 çocuğunun annesi Bette'yi üzdüğünü bile bile kadınlarla edebe aykırı şekilde flört ediyordu. Yarışların tehlikesi yeterli gelmeyince bir uçak aldı ve Hillarious HavaYollarının hiçbirşeyi dert etmeyen çılgın pilotu oldu.

    1966'da Indianapolis 500 yarışını kazansa da, kendi F1 kaderinin ancak başladığı yere geri dönerek değişebileceğini düşündü ve 1967'de Lotus takımına geri döndü. O sırada Lotus'ta Jim Clark kariyerinin doruklarındaydı. 1968'in başlarında büyük İskoç pilot bir kazada hayatını kaybedince Hill kendini Lotus takımının pilotu olarak buldu. Chapman, Hill'in tüm saldırılara karşı tek başına meydan okumasına hayret etmişti. Hill azmetmiş, İspanya, Monako ve Meksika'da zafer kazanıp şampiyonluğunu ilan etmişti.

    1969'da US GP'sinde Hill büyük bir kaza geçirdi. İyileşti ve yarışlara devam etti ancak hiçbir zaman eskisi gibi olmadı. Rob Walker ile 1 sene ve Brabham ile 2 sene yarıştı. 1972 Le Mans'taki zafer Hill'e motorsporlarının 3 önemli tacını alan (Le Mans, Monako ve Indy 500) tek pilot ünvanı kazandırdı. 1973'te kendi F1 takımını kurdu. 1975'te Monako GP'sinde yarışları bıraktığını açıkladı. Aynı yıl 29 Kasım'da Fransa dönüşü, yoğun sis sebebiyle Elstree'ye inmeye çalışırken çift motorlu uçağı yere çarptı ve alev aldı. Hill bu kazada hayatını kaybetti.

  10. #10

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Gilles Villeneuve
    Gilles Villeneuve pekçok insan tarafından tüm zamanların en hızlı ve en kahraman pilotu olarak kabul edilir. Hırsı ve sadece tekerleklerin üzerindeyken yaşadığını hissettiğini söylemesi Senna'nın yaşadıklarıyla benzerlik gösterir. 18 Ocak 1950de Quebec'de doğdu. İlk F1 yarışı 1977 yılında Silverstone'da McLaren takımıyla oldu. 77 sezonunun sonunda geleceği parlak bir yıldız olarak ünü iyice artmıştı.

    1978'de Ferrari'ye transfer oldu. Ferrari'nin Gilles ile ilgilenmesinin asıl sebebi Niki Lauda'nın Ekim ayındaki Kanada ayağında aniden Ferrari'den ayrılma kararıydı. Gilles bu vesileyle kariyerinin en kısa ve en maceralı Ferrari bölümüne başlamış oldu. Mosport yarışında bir araçtan sızan yağ yüzünden pist dışına çıktı, Fuji'deki bir başka yarışta seyircilerin hayatını tehlikeye atmamak için gene yarış dışı kaldı. Daha sonra verdiği demeçte şöyle diyordu: "Eğer biri bana 3 dilek dilemem gerektiğini söylese bunlardan birincisi yarışlara katılmak ikincisi F1'e girebilmek, üçüncüsü Ferrari'de yarışmak olurdu."

    Villeneuve bir sonraki yıl ilk defa 6 F1 yarışında birden zafer kazandı. 1979'da Jody Scheckter'ın arkasından pilotlar puan sıralamasında ikinci oldu. Emrindeki araçların hiçbiri dünya fatihi Lotuslar kadar iyi değildi, bu yüzden yeteri kadar başarı gösteremiyordu. 1979 Dijon'daki Fransa GP'sinin son turundaki mücadele F1 tarihinde sonsuza kadar unutulmayacak önemli sahnelerden biridir. Jabouille and Arnoux kalkış sıralamasında Renault'larını en ön sıraya yerleştirmişlerdi. Gilles üçüncü sıradaydı. Yeşil ışık yandığında yerinden roket gibi fırlayan Gilles öne geçti. Ferrari pilotlarının her ikisinin de lastikleriyle başı beladaydı; Scheckter geri düştüğünde Jabouille Villeneuve'ye oldukça yaklaşmıştı. Jabouille sonunda
    Ferrari pilotlarından liderliği aldı ama seyirciler çılgına dönmüştü. 10 tur kala Jabouille geri düştüğünde bütün gözler Gilles ve Arnoux'a çevrildi. Yakıtı azalan Arnoux Gilles'in sağ tarafında gerisindeydi. Gilles'in lastikleri limitlerini çoktan aşmıştı. 3 tur daha gittikten sonra Arnoux Gilles ile yanyana geldi. Villeneuve'nin ön lastiklerinden dumanlar çıkmasına rağmen Arnoux'u öne geçirmemek için elinden geleni yaptı. Fakat savaşı kaybetmiş, Arnoux öne geçmişti. Gilles'in sözcük dağarcığında "bırakmak" diye bir kelime yoktu! Bir sonraki turda Gilles düzlüğün sonunda frene basmayı tamamen bıraktığında Gilles ve Arnoux'un lastikleri birbirine kenetlendi. Arnoux içeri girip Gilles'in önüne geçmeyi denediğinde çarpıştılar. Arnoux yolun dışına çıktı ama kısa sürede toparlandı, yine piste çıktı. Gilles frene basmak zorunda kaldığında Arnoux gelip arkadan Gilles'e çarptı ve gaza basıp arayı iyice açtı. Gilles kılpayı ile podyumda ikinciliğe çıktı. Seyirciler asla unutmayacakları bu mücadeleyi nefeslerini tutup seyrettiler.

    Diğer büyük pilotlar gibi Villeneuve'ün de uyumsuzluk olarak nitelendirilebilecek türde kişilik bozuklukları vardı. Lauda onu şöyle tanımlıyordu: "Formula 1'de görüp görebileceğiniz en çatlak, en deli pilottur, kazanmak için yapmayacağı şey yoktur ama tüm bunların üzerinde çok hassas ve sevgi doludur." Motorlu kızak yarışları, uçmak, araba yarışları düşünüldüğünde Villeneuve'un klasik anlamda bir risk alıcı olduğunu söyleyebiliriz. Fakat arkadaşları aracın içindeyken onun son derece adil ve vicdanlı olduğunu ve kendisinin zararına da olsa kimsenin hayatını tehlikeye atmayacağını söylüyorlardı. Bu özellikler birleşince Villeneuve sadece hayranları için değil diğer pilotlar ve hatta düşmanları için bile son derece sevilen bir kişi oluyordu.

    1982 yılında Imola'daki en son turda Pironi, nasıl olsa yarışı kazandıklarını düşünen ve bu sebeple yavaşlayan takım arkadaşı Gilles'in aniden önüne geçti. Gilles takım arkadaşına oldukça öfkelendi ve hırslandı. 2 hafta sonra Zolder pistindeki Belçika GP'sinde aracını oldukça zorladı ve daha yavaş giden March takımından Jochen Mass'ın -aracını yoldan çekmeye çalışsa da başarılı olamadı- aracına arkadan hızla çarptı. Çarpmanın şiddetiyle araç paramparça oldu. Gilles'e hemen acil müdahale yapıldı ancak aldığı yaralar ölümcüldü, o akşam hastanede hayatını kaybetti. Dijon efsanesindeki rakibi Arnoux bile Gilles'in öldüğü gün ağladığını itiraf ediyor. Temmuz 1997'de Kanada, favori pilotları Gilles anısına bir pul bastırdı. Şu anda oğul Villeneuve'ün baba Villeneuve'den daha çok hayranı var fakat Jacques'ın pek çok huyunu babasından aldığını söylememiz ve o şekilde karşılaştırma yapmamız daha doğru olur.

Sayfa 1/2 12 SonSon

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an Bu Konuyu Gorunteleyen 1 Kullanıcı var. (0 Uye ve 1 Misafir)

Bu Konudaki Etiketler

Yer imleri

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •