NEFİS VE NEFSİN TEZKİYESİ
Arapça bir kelime olan nefs, lügatte, ruh, bir şeyin kendisi, akıl, insan bedeni, ceset, kan, azamet, arzu ve kötü istekler gibi manalara gelmektedir.(1)
Tasavvufî olarak da, "kendisinde iradi hareket, his ve hayat kuvveti bulunan latif buharlı bir cevherdir."(2) şeklinde tanımlanır. Kötülüğü emreden manasında anlaşıldığı gibi, Allah tarafından insana üflenen ve "ruh-ı Rahmani", "ilahi ben" manasına da kullanılmıştır.(3)
Nefs kelimesi Kur’an-ı Kerim’de ; zatullah(4) , insan ruhu(5), kalp(6), insan bedeni(7), bedenle beraber ruh(8), insana kötülüğü emreden kuvvet(9), zat ve şahıs(10) ve cins(11) anlamlarına gelecek şekilde kullanılmıştır.(12)
Nefsin tezkiyesi tabiri ise, kişinin kötü istek ve arzulardan arınması ve kendine hakim olabilmesi anlamında kullanılmaktadır.
Kur’an-ı Kerim’de "nefsini temizleyen kurtuldu. Onu fenalıklara gömen kimse de ziyana uğradı."(13) buyrulmaktadır ki bu ayette nefis temizlenmesi gereken, arıtılmaya muhtaç bir hasse olarak kullanılmıştır.
Kişinin nefsini temizlemeden yüce makamlara ulaşmayı beklemesi hayaldir.
Sen canından geçmeden canan arzu kılarsın
Belden zünnar kesmeden iman arzu kılarsın
Men aref nefse dersin kendi nefsin bilmezsin
Melaikeden yukarı seyran arzu kılarsın. (Eyüplü Memiş Efendi)(14)
"Nefsin hüsn-i hali, ahlak-ı zemimesinden geçirüb mücahede ve riyazatla ahlak-ı hamideyle muttasıf kılmaktır. Zira bir kimse Hak için benliğini terk idüb, kendi sıfatını fani (bilip), sıfat-ı Hak ile baki kalırsa terk ettiği şeyler bedeli min-tarafillah hediyelere mazhar olup nice halde lika-i Bari’ye vuslatla mesrur olur."(15) diyen Safer Baba nefsi terbiye yolunda çekilecek cefanın Allah tarafından gelecek hediye ve icabetlerle unutulacağını ve nihayette Allah’a vuslatla mutlu olan insanın hiç sıkıntı çekmemiş gibi olacağını çok güzel bir şekilde izah etmiştir.
Yine Safer Baba; Hak yolunda mücahede olmadan vuslata, mertebelere ve derecelere nailiyyetin imkansız olduğunu, nefsin kul ile Rab arasında bir perde olduğunu, nefsin aradan çıkarılmadan Hakkın tecellilerine mazhar olmanın zor olduğunu, bu nefis perdesinin de ancak Nur-ı Muhammediyye’nin doğmasıyla kalkabileceğini ve o zaman bu nurun sahibinin Hakka Yakin olup, halktan emin olabileceğini, takva elbisesine bürünüp şerden emin olup hayır ve hasenata erişebileceğini ifade eder.(16)
Nefse hakim olmak arzu ve isteklerine veya öfkesine hakim olmak, sabretmek demektir.(17)
Nefisle mücadele dünyevi muharebeden güçtür. Çünkü nefis gizli ve insanın içinde bulunan, daim savaş halinde bulunan bir düşmandır ki her an fırsat gözetmektedir. Zahiri düşman ise dışarıdadır ve düşmanlığı açıktır. Onunla savaş belli bir zamanda cereyan eder ve biter. Nefis ise sürekli mücadele verilmesi gereken bir düşmandır. Nefsini terbiye edememiş kararsız şahsiyetlerin öz yapılanmasını sağlamadan/sağlayamadan zahir düşmanlara savaş açması kuru bir cehalet veya hamasetten mütevellid bir safdilliktir.
Konumuz büyük cihat-küçük cihat tartışması olmadığı için burada sadece ihlası kuşanamamış zengin, alim ve şehidin Allah’ın emri üzere cehenneme atıldığını haber veren Buhari hadisine işaret etmekle yetiniyoruz.
Nefis öyle bir perdedir ki, kulu Mevlasından perdeler. Nefis kalpleri istila edip kapladı mı onları esir eder, emri altına alır, hükümran olur. Nefis bir kalbin hakimi olduğu müddet, dünya ve baş olma sevgisi katiyyen kulun kalbinden çıkmaz. O nefsin öyle bir teşkilatı vardır ki, ancak Allah’ın yardımı ile ondan kurtulmak mümkün olur. Kötü hevai istekler, şirk hali, halkla çekişmek,kötü zan, kibir ve varlık davası, saygısızlık, meşhur olmak,ün yapmak gibi daha neler neler... Hep bunlar onun için hayattır. Her kim ki, nefsine şefkat gözüyle bakar ebedi felah bulmaz. İnsan öldürücü bir zehirden nasıl korunursa nefisten de öyle korunmalıdır. Mutlaka nefisle uğraşmak icap eder. Nefsi teraziye vurmak, o övüldükten sonra hemen kötülüğünü tasvir etmek, bir izzet içinde midir, hemen zillete döndürmek, bir ikram içinde mi yaşıyor elinden alıp küçük düşürmek bütün bu sayılanlar nefis için bir ölçü aletidir. Nefsine karşı açtığı mücahede ve mücadeleyi bırakanın vay haline.(18)
Hz Şeyh Beka Batur (ks) şöyle der: "Bir kimse nefsini altetmek için Allah’tan yardım talebinde bulunmazsa nefsi onu yener”.(19)
Hz Şeyh Aliyyü’l- Havvas (ks) ise: "Nefis övüldükçe kirlenir, zemmedildikçe temizlenir."(20) demiştir.
Nefse uyup rah-ı Hak’dan taşra çıkmak yol mudur,
Kibr u ucb ile adın dervişe takmak yol mudur,
Matlubun a’la iken ednaya bakmak yol mudur,
Yar-ı Baki var iken ağyare bakmak yol mudur.
Nice bir emmarelikte eyleye nefsin karar,
İşidüp "fefirruilallah" ile ol yana firar,
Tövbe kıl cürme Hüdayi eyle Hakk’a itizar,
Her muradı Hak verirken gayra bakmak yol mudur.(21)
Nefis şahine benzer. Bunu yetiştirmek ve alıştırmak için karanlık bir yere hapsederler. Gözlerini kaparlar ve alıştığı her şeyden uzak tutarlar. Sonra yavaş yavaş et verirler. Böylece sahibine alışır ve ona itaat eder. Bunun gibi nefis de alışkın olduğu adetlerinden kesilmedikçe, gözü, kulağı ve dili bağlanmadıkça Allah Teala ile yakınlık kuramaz. İlk zamanlar küçük çocuğu sütten kesmek gibi bu nefse zor gelir. Fakat bir zaman sonra sütten kesilmiş bir çocuğun bir daha meme almaması gibi olur.
Herkesin riyazeti daha çok sevdiği ve istediği şeyi nefsine yaptırmamaktır. Galip olan şeyi yapmamasıdır. Makam ve iktidarı seven nefsine bunun terkini söylemeli, mal ve serveti seven bunun terkini söylemelidir. Bunun gibi Allah Teala’dan başka şeyle teselli bulmak isteyen bu fikri zorla kendinden uzaklaştırmalı ve nefsini ebedi lazım olacak şeye gayret ettirmelidir. Ölüm zamanında seni bırakacak olan şeyleri bugün ölüm gelmeden bile bile seve seve sen bırak ve Allah Teala’ya ibadetle uğraş.(22)
Biz bu çalışmamızda nefsin ne demek olduğunu, onunla mücadele etmenin gerekliliğini, sonuçlarını ve mücadelenin nasıl olabileceğini izah etmeye çalıştık.
Allah bizleri ve tüm inananları nefsin hile ve desiselerinden uzak kalarak iman ve ibadetle temiz bir hayat süren kullarından eyleyip, bizi, göz açıp kapayıncaya kadar bile nefsimize bırakmasın. Amin.


Teşekkur:
Beğeni:
Alıntı

Yer imleri