Teşekkur Teşekkur:  0
Beğeni Beğeni:  0
Sayfa 1/4 1234 SonSon
40 sonuçtan 1 ile 10 arası

Konu: Aydın Doğan'dan Emin Çölaşan'a Şok Teklif.....

  1. #1

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Aydın Doğan'dan Emin Çölaşan'a Şok Teklif.....

    Aydın Doğan'dan Emin Çölaşan'a şok teklif!





    Emin Çölaşan, işten kovulmadan önce şok bir teklif aldığını iddia etti. Eğer bu iddia doğruysa medya dünyası toz duman olacak..
    Çölaşan AKŞAM'a içini döktü-2

    30 buçuk yılın hesabını türbede Allah’a verdim

    Hürriyet’ten resmen kovulduktan sonra Hacı Bayram Türbesi’ne gidip Allah’a şükrettiğini anlattı Çölaşan. ‘Bir tek Ertuğrul’un bana kovulma tebligatını yaptığı gün sabaha kadar uyuyamadım.

    İzmir’de otel odasında, lobide, sokakta dolaştım. O gün sıfır uykuyla gezdim. İki kilo verdim’ dedi

    Kitapta, türbeye gidip dua ettiğinizi yazıyorsunuz. Bunu sık sık yapar mısınız?

    - Sık sık yapmam. Ama Allah’a inanan bir insanım. Onun için bu din sömürücülerine de karşı çıkarım. Yobazlara, din baronlarına yönelik binlerce yazı yazmışımdır. Allah ile kulun arasına girenlere ve dini ticarete alet edenlere karşı çıkarım. Allah’a inancı sonsuz olan bir insanım. 1977 yılında gazeteciliğe ilk Milliyet’te başlayacaktım. Hacı Bayram Türbesi’nde Allah’a dua etmiştim. Çünkü sıfırdım, hiçbir şey bilmiyordum. Gazeteciliğin ne olduğunu bilmiyordum. Aradan tam 30 buçuk yıl geçmişti. 2007 yılının 31 Ağustos günü bana resmen yazılı tebligat getirildi ve o gün resmi olarak ilişkimiz kesildi gazete ile. O 30 buçuk yılın hesabını gittim ben yine Allah’a Hacı Bayram Türbesi’nde verdim. Daha doğrusu Allah’a şükrettim. Çünkü bir yerlere gelmiştim. Gazetecilik mesleğinde başarılı olmuştum. O benim için bir vicdan borcuydu.

    GENELKURMAY’A GÖNDERDİM

    Kitapta 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile karşılaşmanıza da yer vermişsiniz. Kitap çıktıktan sonra bir temasınız oldu mu?

    - Hayır olmadı, ama kendisine imzalı bir kitabımı gönderdim. Genelkurmay Başkanı’na, Demirel’e gönderdim. Gazeteci arkadaşlarımıza gönderdim. Hürriyet’teki arkadaşları maalesef en sona bıraktım. O sırada da kitap tükendi. Onlara henüz gönderemedim. Onlar da hepsi kendisi almışlar. Devlet adamlarından başka kimseye sanıyorum göndermedim. AKP kanadından kimseye göndermedim.

    İşten çıkarılan birinin eski işyeri ile ilgili kitap yazmasının etik olmadığı yönünde eleştiriler ortaya atılıyor.

    - Ben oradaki özel olayları yazmadım. Özel hayata ilişkin olayları yazmadım. Ben sadece benim birebir yaşadığım olayları yazdım ki onlar sadece ve sadece benim yazılarımla ilgili olanlardır. Benim amacım bu kitabı yazarken, tarihe bir not düşmekti. Yani bu kitap bundan 100 yıl sonra da okunacak. Ben Türkiye’nin siyasi tarihine de bir not düştüm aynı zamanda. Bir iktidar var ve iktidarın medyaya yaptığı baskı var. O medyaya yapılan baskıları sadece ben yaşamadım. Binlerce arkadaşımız yaşadı ve yüzlerce arkadaşımız şu veya bu nedenle kovuldu.

    BEKİR SIĞINDIĞIM LİMANDIR

    Kitabınızda Ertuğrul Özkök ile aranızda geçen bir konuşmada Bekir Coşkun ile ilgili bir anekdota da yer veriyorsunuz. Özkök, size ‘Onu kimse iplemiyor. O magazin yazdığı için onu ipleyen yok’ diyor. Kitap çıktıktan sonra Bekir Coşkun ile bu konuda bir görüşmeniz oldu mu?

    - Kitapta geçen bu konuşmanın ardından Bekir’e aynen aktardım ben bu olayı. Bekir benim yaşadığım bazı olayların da bire bir tanığıdır. ‘Bak senin için de böyle böyle diyor’ dedim. Çünkü tepem atmış, nevrim dönmüş. Bekir benim sığınacağım bir liman. Gazetede aynı kattayız. Odalarımız yan yana ve dostum, arkadaşım, sırdaşım. Dolayısıyla Bekir de benle her şeyi paylaşırdı. Çok özel konuları dahi ben de paylaşırdım. Bekir de benden saklamazdı, ben de ondan saklamazdım.

    Bu kitabı elbet bir gün yazacağımı biliyordum

    Kitabınızdaki anlatımdan çok iyi notlar tuttuğunuz anlaşılıyor. Bu kitabı yazmayı daha önceden planlamış mıydınız?

    - Bir gün yazacağımı biliyordum. Bir gün yazmak zorunda kalacaktım. Çünkü daha AKP’nin ilk aylarında tablo çıkmıştı ortaya. Ne olacaktı? Şu veya bu nedenle artık dayanamayıp istifa edecektim ya da onlar beni kovacaktı. Ayrıldığım zaman bu notları kitap haline getirecektim kararlıydım.

    Benim alışkanlığımdır. Ben belli konularda not tutarım. Geçmişe ilişkin de çok ilginç notlarım vardır. AKP iktidara geldikten sonra ben bunlardaki büyük değişikliği hissetmeye başladım. Çünkü bire bir benim üzerime gelmeye başlamışlardı. Pek kimse bilmez not tuttuğumu. Ben yaşananları kaleme almaya başladım ve bunun sayesinde bu kitabı 8 iş gününde bitirdim inanır mısın? Sabah 10, 15-20 dakika yemek molası. Akşam 6 buçuk 7. 8 iş gününde bitirdim. Çünkü her şey hazırdı elimde. Yapacağım tek şey onları bir sıraya koymaktı. Şöyle üzerlerinden bir geçmekti kısaca. 3 gün falan da okuyup tekrar düzeltmelerini yapmak sürdü. Yani ben kitabı yazmaya başladığımda 10 Eylül 2007 idi. Kitap 5 Ekim 2007’de çıktı. 25 gün. Bu bir rekordur. Bilgi Yayınevi de çok iyi çalıştı. Bu kitap bir gün yazılacaktı. Eli mahkumdu.

    Kitabınızın Doğan Grubu’nun mağazalar zinciri D&R’da da satışa sunulması, sizi rahatsız ediyor mu?

    - Hayır niye rahatsız etsin. Gayet doğal bir şey. Sonuçta aferin uygarca bir iş yapıyorlar. D&R’da satılması beni sevindirir. Onların da uygarlığını gösterir. Daha çok insana daha çok kitap satarsın.



    Yara aldılar ürkütmek pahasına vak vaka başladılar

    Sizden sonra, Hürriyet’i nasıl görüyorsunuz?

    - O konuyu ben bilemem. Benim herhangi bir şey söylemem yanlış olur. Ama benim kovulmamdan önceki Hürriyet’i sorarsanız onu söyleyebilirim: Hükümeti eleştirmekten korkan, magazin ağırlıklı, baldır bacak ağırlıklı, suya sabuna dokunmayan bir gazete. Ertuğrul zaten bütün muhabir arkadaşlarımızla Ankara’da toplantı yaptı ve söyledi. ‘Beyler,’ dedi, ‘Bundan sonra siyaset istemiyor millet, bundan sonra magazine ağırlık vereceğiz. Bilginiz olsun. Haberlerinizi ona göre düzenleyin’ dedi. Benden sonraki Hürriyet için bir şey söyleyemem. Ama tahmin ediyorum. Benim olayımdan biraz yara aldıkları için bir parçacık daha, altını çiziyorum bir parçacık daha, hükümeti eleştirmeye başladılar. Ama kayda değer bir şey değildir. Hafif bir değişiklik seziyorum. Çünkü yara aldılar. O yarayı bir an önce sarmaları gerekiyor. Onun da tek çaresi ürkütmek pahasına vak vakları, muhalefet yapmalarıdır.

    Yalnız, Türk basınında bir şeylerin olacağı kanısındayım. Bir yerde bir dibe vuracak ve bir toparlanma ya da yok olma sürecine doğru gidecek bu iş. Şu Sabah gazetesi falan hele bir satılsın. Bir görelim bakalım kim alacak ne olacak ne bitecek. Önemli olaylar yaşıyoruz Türkiye’de.

    ÜZERİMDEN YÜK KALKTI

    İşinize son verilmesi üzerinizde nasıl bir etki yarattı?

    - 65 kiloyum ben 20 senedir. Ne iner ne çıkar. Bu olaydan sonra 2 kilo verdim. 65 kiloda 2 kilo vermek önemli bir olaydır. Bazıları beni gördüğü zaman ‘Aaa zayıflamışsınız. Yüzün falan çökmüş’ diyorlar. Fakat son derece rahatlamış hissediyorum kendimi. Üzülmedim mi, tabii ki üzüldüm. O ayrı olay. Ama bir yük kalktı üzerimden. Kavgasız, dövüşsüz, sinir bozucu olaylar yaşanmadan geçen bir süreç. Uykum zaten çok iyidir. Bir tek Ertuğrul’un bana kovulma tebligatını yaptığı gün sabaha kadar uyuyamadım. İzmir’de oteldeydim zaten. Sabaha kadar otel odasında dolaştım. Otelin lobisine indim çay içtim, otelin dışında dolaştım. O gün sıfır uykuylaydım.

    BEN BİR MEVZİ KORUYORDUM

    Üzerinizde baskılar sürerken neden istifa etmediğiniz merak ediliyor. Geçmişte ‘Yazılarının sansür edilmesini içine sindiren gazetecileri’ eleştiren yazılarınız da olmuştu.

    - Şimdi ben orada niye kaldım? Yazılar makaslandığı, sansürlendiği halde ben orada bir mevzi tutuyordum. Kimin adına mevzi tutuyordum ben orada. Milyonlarca Atatürkçü, laik, çağdaş, yurtsever insan adına ben orada bir mevzii koruyordum. Bekir Coşkun vardı, Özdemir İnce vardı. Tufan Türenç vardı. Tahmin ediyorum en önde gelen bendim. İşte orada bunların bana sansür uygulamaya başlaması, bana git mesajı vermekti. Ben bırakıp gidemezdim. İşte kavga oradan patladı zaten ve iş o boyuta geldi ki benim istifa etmem karşılığında Ertuğrul Özkök bana büyük paralar teklif etti. Hem de Aydın Doğan’ın ağzından teklif etti. ‘Emin istifa etsin, biz ona çok büyük paralar verelim. Hayatı boyunca rahat yaşamasını sağlayalım’ dediğini aktardı. İş o boyuta geldi. Böyle bir olay Türk basınında olmamıştır tahmin ediyorum bugüne kadar.


    'Beni böyle kovdular ey halkım'
    Ünlü gazeteci seçim döneminde muhalif yazılar yazmaması için uyarıldığını ve “Ne zamana kadar?” diye sorunca, “Köprüyü geçene kadar” yanıtını aldığını söylüyor. Emin Çölaşan’a, Aydın Doğan’ın memleketi Kelkit’e asılan Atatürk aleyhtarı pankartı köşesinde haber yapmasının “sonu getirdiği” aktarılmış

    Hürriyet Gazetesi’nde 22 yıl çalıştıktan sonra işine son verilen Emin Çölaşan’ın, yarın raflarda yer alacak “Kovulduk Ey Halkım Unutma Bizi” adlı kitabında, günlerce tartışılacak diyaloglar yer alıyor. Çölaşan’ın aktarımına göre, seçim sürecinde AKP aleyhinde yazmamasını isteyen Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, “Ne zamana kadar?” sorusuna şu cevabı vermiş: “Tayyip cumhurbaşkanı olunca bitecek. Abdullah başbakan olacak. O daha ılımlı bir adam, üzerimize bu kadar gelemez. Köprüyü geçene kadar...”

    KIRILMA NOKTASI

    Çölaşan, Aydın Doğan’la aralarındaki “kırılma noktası”nın ise, 27 Mayıs’taki köşesinde yer verdiği bir pankart haberi olduğunu söylüyor. Gümüşhane Kelkit’te asılan bu pankartta, “Alkollü sürücüler her gün trafik kazalarında hayat kaybediyor, kaybettiriyor” denildikten sonra Atatürk’ün resmi kullanılmış ve “Sizce suç kimde?” denilmiş.

    Yazısında, “Atatürk düşmanlığının hangi boyutlara ulaştığını ve nasıl sinsice sergilendiğini bu fotoğrafta bire bir görüyorsunuz. Gümüşhane Valisi ve Kelkit Kaymakamı, bu afişi herhalde görmemişler! Görseler bile anlamını, verdiği mesajı kavramamışlar! Türkiye’de şimdi böyle oyunları çaktırmadan oynuyorlar” diyen Çölaşan, sonrasını şöyle aktarıyor:

    “Bilmeden cami duvarına işemişim. Çünkü bizim patron Aydın Doğan Kelkitli... Bunu kovulma saatlerinden önce Ertuğrul söyledi. Kovulma sonrasında Sedat Ergin ‘Senin olayında kırılma noktası bu Kelkit yazısı oldu’ dedi. Onca sorun içerisinde bunun ne kadar doğru olduğunu bilemem. Belki de bir bahane idi. Her şey aklıma gelirdi de, Kelkit’in başıma iş açacağı doğrusu gelmezdi!”

    ÖZKÖK: JONGLÖRÜM

    Tecrübeli gazeteci, kitabında, 10 Mart 2004’te Özkök’ün Ankara Hilton’daki kral dairesinde Bekir Coşkun, Sedat Ergin ve kendisiyle yaptığı sohbette şunları söylediğini anlatıyor: “Bakın beyler gazeteyi yazar okutmaz, haber okutur. Biz hiçbir şey değiliz. Önemli olan haberlerdir. En baba yazar gazeteden ayrılsa tantanası bilemedin bir ay sürer ve unutulur. Hürriyet’i yönetmek Türkiye’yi yönetmekten çok daha zordur. Aslında gazetecilik yapmıyorum burada biliyor musunuz? Ben cambazım cambaz. Cambazlık yapıyorum. Siz bilmezsiniz. Benim zamanımın ancak yüzde 20’si gazetecilikle geçiyor. Yüzde 80’i cambazlıkla geçiyor. Benim karşımda patron var. Kızları var, damadı var. Hangisine dert anlatacağımı şaşırıyorum. Yediğim fırçaların haddi hesabı yok.Bakın benim yaptığım işi iyi bilin. Ben burada gazetecilik değil jonglörlük yapıyorum. Elimdeki beş topu yere düşürmeden havaya atıp tutuyorum.”

    Çölaşan’a sunulan üç seçenek

    AKP milletvekili Ömer Çelik ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında yazdığı iki yazının ardından gelişen olayları ise Çölaşan şöyle aktarıyor: “Ertuğrul yine aramaya başladı: ‘Yine yazıyorsun bunları be kardeşim, bin defa rica ettim yazma diye. Ondan sonra başımıza bela açıyorsun. Geliyorum Ankara’ya’ dedi. 16 Ocak’ta geldi. Derhal konuya girdi.

    ‘Bak arkadaş, hükümetin POAŞ’ta üzerimize nasıl geldiğini görüyorsun. Biz de önlem almak zorundayız. Aydın Bey’in sana çok selamları ve ayrıca senden çok önemli bir ricası var. Dedi ki; ‘Emin benim eski arkadaşımdır, bunların kesin olarak iletilmesini istiyorum.’ Şimdi sana onları aynen aktaracağım ve karar vermeni isteyeceğim.

    Başbakan, Maliye Bakanı ve hükümet hakkında yazı yazma. Bizim bunlarla işimiz var.

    İstersen uzun süreli izne çık ve bir süre yazma.

    İstersen gazeteden tümüyle ayrıl. Bu takdirde Aydın Bey, sana yüklü bir para verecek. Patron diyor ki ‘Emin’e istediği her türlü olanağı sağlayalım, gelecek kaygısı olmasın.”

    Sezer’le karşılaşma

    KOVULMA olayının ardından 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in, eşi Tansel Çölaşan’la telefonda görüşerek “geçmiş olsun” dediğini anlatan Çölaşan, Farabi’den Cinnah’a doğru yürürken Sezer’in konvoyuyla karşılaşmasını da kitabında şöyle anlatıyor: “Konvoy beni geçti, dört-beş metre ilerimde ve yolun ortasında birdenbire durdu. Şaşırmıştım. Siyah Mercedes’in sağ ön kapısı açıldı ve yaver inip selam durdu. Sonra sağ arka kapıyı açtı ve Ahmet Necdet Sezer aracından çıktı... Ayağımda kot pantolon, yaka bağır açık durumdayım. Sezer’le birbirimize doğru yürüdük. ‘Emin Bey, önce size geçmiş olsun diyorum. Hepimiz çok üzüldük başınıza gelene. Semra da çok üzüldü...”

    Simavi telefon edip dert yandı

    ESKİ patronu Erol Simavi’nin geçmiş olsun demek için aradıktan sonra söylediklerine, Çölaşan kitabında şöyle yer vermiş: “(Gazetenin başına elleriyle getirdiği Ertuğrul hakkında burada yazılması mümkün olmayan şeyler söylüyordu. Sonra içini döktü) Bak Çölaşan, param olsa inan ki şu yaşımda Babıali’ye dönüp gazete çıkaracağım. Param var ama bana yetecek kadar var. Senin olaydan sonra çok iyi bir promosyon verdikleri halde gazetenin satışı çok düştü. İnşallah ders almışlardır.”

    Tekelleşme muhalefeti bitirdi

    ÇÖLAŞAN, kitabında, Doğan Medya Grubu’nun tekelleşmesi konusunda da şunları söylüyor: “Doğan Medya Grubu’nda muhalefet yapan bir tek gazete vardı: Gözcü. Gün geldi, zarar ediyor gerekçesiyle onu da kapattılar. Patron, Vatan Gazetesi’ni de satın aldı. Sahip olduğu gazeteler, 2007 sonunda şöyle: Hürriyet, Milliyet, Posta, Radikal, Fanatik, Referans, Vatan. Yazılı basının yaklaşık yarısı. Tekelleşme denilen olayın ta kendisi. Sahip olduğu televizyon kanalları, (eksiğim olabilir) Kanal D, CNN Türk, Star TV. Öbür yanda POAŞ, İstanbul Hilton... Hilton arazisine gökdelenler dikmek için beklenen izinler... Enerji ihaleleri, özelleştirme işleri, yurtdışında satın alınan şirketler. Grup çok büyümüş, büyüdükçe AKP hükümetine olan ihtiyacı artmıştı. Muhalefet yapmak mümkün değildi.”

    FETHULLAH GÜLEN UYARISI

    KİTAPTA, 12 Kasım 2004’te Fettullah Gülen ile ilgili yazısı üzerine Özkök’le yaptığı telefon görüşmesini, Çölaşan şöyle anlatıyor:

    Ertuğrul otelden aradı:

    - Yav, gözünü seveyim. Fettullah Gülen’le, Zaman Gazetesi’yle ilgili bir şey yazma.

    - Niçin bir şey mi oldu? Onlar da yasak kapsamına mı alındı?

    - Zaman Gazetesi’nin dağıtımını biz yapıyoruz. Her gün 500 bin gazetenin dağıtım parasını alıyoruz. Herifleri ürkütüp kaçırırsak, Sabah’ın dağıtım şirketiyle anlaşırlar. Çok büyük para kaybederiz. Senin anlayışına havale ediyorum.

    - Eh yani bu kadarına pes diyorum.

    - Lütfen bundan sonra bunlara dokunma.

    ABDULLAH ILIMLI, BiZi ANLAR

    Çölaşan ve Özkök arasında, sansürün süresi için şu konuşma geçmiş:

    Peki ne zaman bitecek bu sıkıntılı dönem?

    - Tayyip cumhurbaşkanı olunca bitecek. Abdullah başbakan olacak. O daha ılılmlı bir adam. Söylediğimizi anlar. O zamana kadar biraz ılımlı gidelim. Köprüyü geçene kadar... Abdullah üzerimize bu kadar gelmez. Şimdi Tayyip bizi batırmaya çalışıyor.

    Peki cumhurbaşkanlığı konusuda Doğan Grubu olarak nasıl bir tavır alacaksınız?

    - Sessiz kalacağız, destek vermeyeceğiz ama karşı da çıkmayacağız. Bunlar bizi batıracak. Şu POAŞ olayında üzerimize nasıl geldiklerini gör. Ama Aydın Bey de kinleniyor. Zamanı gelince bunların (...)


    'Beni böyle kovdular ey halkım' -2
    Emin Çölaşan, ‘Kovulduk Ey Halkım Unutma Bizi’ isimli kitabında 22 yıl emek verdiği Hürriyet Gazetesi’nde yazılarına müdahalelerle başlayan süreçte yaşananları Aydın Doğan ve Ertuğrul Özkök gibi isimlerle yaşadığı diyalogları okuyucularıyla paylaşıyor



    Emin Çölaşan, “Kovulduk Ey Halkım Unutma Bizi” adlı kitabında yazılarına patronu Aydın Doğan’dan gelen müdahaleleri Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök’ün nasıl ilettiğini diyaloglarla aktarıyor.

    Usta gazeteci kovulmaya kadar giden sürecin başlangıcını kitabında şu sözlerle anlatıyor: 2003 yılı böyle geçti. Ertuğrul yazılarımla oynamaya başlamıştı. Her seferinde kavga ediyorduk. Arkadan vuruyordu. Telefon açıp uyarıyordum. Bir daha yapmayacağı konusunda söz veriyor, yemin ediyordu. Şubat 2004. Ertuğrul Ankara’da. ‘Özel bir şeyler konuşalım’ diye odama geldi. Limonlu çay söyledik ve konuşmaya başladı:

    E.Ö: Bak, Doğan Medya Grubu’nun bütün kuruluşları şu anda çok iyi gidiyor. Fakat hükümet isterse en sağlam kuruluşları, en sağlam bankaları bile bir günde batırır. Şimdi senden ricam iki-üç ay hükümetle ilgili bir şey yazma. Bu Aydın Bey’in de ricasıdır.’

    E.Ç: Yav Ertuğrul, tam seçim öncesindeyiz. Fıkra mı yazayım? Okuyucu beni tefe koyar. Bütün saygınlığımı yitiririm.

    - O halde bir ay falan yazma.

    - O da olmaz. Şimdi sen bana dürüstçe söyle. İktidar beni size şikayet mi ediyor?

    -Evet.

    - Kim.

    - Kim olduğunu tahmin edersin.

    - Tayyip mi?

    -Yorum yok.

    -Peki başka kimleri şikayet ediyorlar? Bekir de çok sert yazılar yazıyor. Ona var mı şikayet?

    -Ona yok. O mizah üslubuyla yazdığı için kimse iplemiyor.

    Çölaşan’ın kitabının bazı bölümlerinde hedef aldığı bir diğer ünlü gazeteci de Mehmet Ali Birand oldu. Çölaşan, Birand ile kendisini şöyle karşılaştırıyor: Ben dolandırıcılıktan hüküm giymiş olsaydım, Hürriyet’ten veya Doğan Grubu’ndan herhalde o gün kovulurdum. Kovulmayı bırakın, insanların yüzüne bakamazdım. Ama hem bizimkilerin hem de Mehmet Ali Birand’ın yüreği genişmiş. O da, bizimkiler de umursamadı bile!

    BAŞÖĞRETMEN ERTUĞRUL

    Çölaşan, AB ile ilgili bir yazısında Türkiye’yi AB karşısında ‘kuma’ya benzetince, Londra’da bulunan Özkök’ün kendisini “Bir daha böyle yazılar yazma” diye uyardığını anlatarak, şöyle devam ediyor:

    Feci bozuldum, tepem attı. Telefonu suratına kapattım. Hiç böyle olmamıştım. Başöğretmen (!) 7 Eylül fırçasından sonra şimdi de üzerime böyle geliyordu. Sigortalarım attı!

    SUYUM ISINIYORDU

    Özkök’ün 14 Ağustos 2007’de Bekir Coşkun’u öven yazısı ardından da Yılmaz Özdil: Büyük Yazar, Büyük Gazetede” denilerek işe alınması üzerine “Suyumun iyice ısındığını, tezgahın kurulduğunu, bu arkadaştan sonra benim kovulacağımı İstanbul Hürriyet’teki kulağı delik arkadaşlar bana söylemişti. İnanmamıştım” diyen Çölaşan, Kordon Deniz Restoran’da Özkök’ün kendisini nasıl kovduğunu şöyle anlatıyor:

    “Biraz meze söyledik. Masaya özel getirilen 15-20 şişe şarap arasından bir Avustralya şarabını seçti... Telaşlı ve ezikti. Birkaç dakika sonra doğrudan konuya girdi. Bak arkadaş, Aydın bey seninle çalışmak istemiyor... Bu kararı kesin. Ben de sana bildiriyorum!”

    Çölaşan, tebligatın ardından Özkök’ün mutlaka Bodrum’a giderek Aydın Doğan’ın gönlünü almasını istediğini de yazıyor.

    TÜRBEDE DUA ETTİM

    İŞİne son verilmesini resmi tebligatla almasının ardından Çölaşan’ın ilk işi Hacı Bayram Türbesi’ne giderek dua etmek oluyor: Çölaşan Büyük Allahım, sana her şey için binlerce şükürler olsun Yarabbim. Allahım, şu geride bıraktığım 30.5 yıllık gazetecilik mesleğim bugün için noktalandı. Ne mutlu bana ki bu mesleği şanla, şerefle, açık alınla, lekesiz sürdürdüm.... Sana her şey için binlerce şükürler olsun yarabbim. Amin.”

    Aydın Bey eski Aydın Doğan değil

    ÇölaŞan, köşelerin çoğunun iktidar yandaşı yazarlara bırakılmasından yakındığı kitabında patronu Aydın Doğan ile ilgili şu tespitleri yapıyor: “Aydın bey, artık eski Aydın Doğan değildi. Hayatı, büyük parasal çıkarlarına endekslenmişti. AKP döneminden önceki Aydın Doğan gitmiş, yerine sanki bir başkası gelmişti. Kendisine ait bazı yayın organlarında ‘fikir ve ifade özgürlüğü’ adına Kürtçülük, Ermenicilik, şeriatçılık, Fettullahçılık bile yapılıyordu. Hrant Dink cinayeti sonrasında Tempo dergisinin 25 Ocak 2007 tarihli sayısının kapağında Ermeni harfleriyle yazılar vardı. ‘Hepimiz Ermeniyiz’ sloganları atılıyordu. Cinayet kınanırken işin dozu kaçıyor ve halk CNN-Türk televizyonuna CNN-Kürt adını takmıştı.”

    alıntıdır....kaynak:Akşam Gazetesi...

  2. #2

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Emin çöleşan gunah cıkartıyor sanırım

  3. #3

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    emin çolaşan ve çetin altan en korktugum isimlerden birisi
    bu adamlardada var bir derinlik yazın bir kenara iki gün sonra patlak verecektir
    selametle
    süper Teklif sende üye ol sende kazan!!!!
    İşte Davet Linkin!!

    http://www.superteklif.com/SuperUye/...9-f6001b6878a1

  4. #4

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    denize düşen yılana sarılır bakalım önümüzdeki günlerde çölaşan ne süpriz yapacak bunun kitabını okumak degil ekmegi bile yenmez

  5. #5

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Alıntı yusufucar Nickli Üyeden Alıntı Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
    denize düşen yılana sarılır bakalım önümüzdeki günlerde çölaşan ne süpriz yapacak bunun kitabını okumak degil ekmegi bile yenmez
    zamanında ankara büyükşehir belediye başkanı maddi menevi tazminat davası açmıştı hakaretten dolayı buna dünyanın parasını kazanmıştı
    emin çolaşan tehlikeli bir gazeteci
    sag sol kavramını ikisinide idare edebilen bir yapısı var
    süper Teklif sende üye ol sende kazan!!!!
    İşte Davet Linkin!!

    http://www.superteklif.com/SuperUye/...9-f6001b6878a1

  6. #6
    Users Awaiting Email

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    bakıyorumda emin çöleşan imana gelmiş daha düne kadar türbana karşı okuları girilmesine kesinlikle karşı çıkardı şimdi iste türbeye gidip dua ediyomuş yeni geldi aklına herhalde ALLAh korkusu

  7. #7

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Alıntı yusufucar Nickli Üyeden Alıntı Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
    denize düşen yılana sarılır bakalım önümüzdeki günlerde çölaşan ne süpriz yapacak bunun kitabını okumak degil ekmegi bile yenmez

    al işte sözlerinin altına koca bir imza atıyorum bu tür insanları
    adam yerine koyduran yine medya asıl ülkemizde sorgulanması
    gereken duruma göre zik zak çizen görsel ve yazısal basındır

  8. #8

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    daha öncede kaç kez söyledik anketler açtık
    bu ülkeye yön veren ne siyasiler ne devlet başkanları kesinlikle medyadır!!!!
    süper Teklif sende üye ol sende kazan!!!!
    İşte Davet Linkin!!

    http://www.superteklif.com/SuperUye/...9-f6001b6878a1

  9. #9

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Neden bu Emin Çölaşan düşmanlığı? Fikirlerini beyenmeyebilirsiniz. Yalnız bu hükümet döneminde değil eski hükümet dönemlerindede gerçekleri yazmaması için diğer bazı gazeteciler gibi bunun üzerindede korkunç baskılar vardı. Bu bilinen şey. Çok gazeteci vicdanı bir kenara bırakıyor cüzdana sikişıyor. Aydın Doğan ın ne mal olduğunu bilmiyormusunuz.? 80 li senelerde Sirkacide Doğan arabası karaborsası yapan bir insan bu duruma nasıl gelebilir? Kendi çıkarları uğruna ülke gerçeklerini göz ardı ederek, kalemini satmamış yazarları varsa, siyasi iktidarlar aleyhine yazmamaları için baskı kurarlar.

  10. #10

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    bizimki emin çölaşan düşmanlı değil kesinlikle
    ama kulvarı belli olmayan bir insan devamlı olarak bir sagcı bir solcu gibi yazıları ve düşünceleri var bu rahatsızlık verici
    bazen başbakanı ve benzeri devlet erkanını türbandan dolayı eleştiriyor bazende türban olmayan bir ülkenin milli hassasiyeti kırılmıştır diyor
    anlaması zor bir kişilik!!
    selametle
    süper Teklif sende üye ol sende kazan!!!!
    İşte Davet Linkin!!

    http://www.superteklif.com/SuperUye/...9-f6001b6878a1

Sayfa 1/4 1234 SonSon

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an Bu Konuyu Gorunteleyen 1 Kullanıcı var. (0 Uye ve 1 Misafir)

Bu Konudaki Etiketler

Yer imleri

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •