Teşekkur Teşekkur:  0
Beğeni Beğeni:  0
Sayfa 1/3 123 SonSon
21 sonuçtan 1 ile 10 arası

Konu: Etleri Yenen ve Yenmeyen Hayvanlar

  1. #1

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Etleri Yenen ve Yenmeyen Hayvanlar

    Etleri Yenen ve Yenmeyen Hayvanlar
    47- Yaratılışında vahşet ve bayağılık olmayan, iğrenç görülmeyen hayvanların etleri din ölçüleri içinde helaldir, yenebilir. Tavuk kaz, ördek, zürafa, deve kuşu, bağırtlan kuşu, güvercin, bıldırcın, koyun keçi, deve, sığır, manda, ekin kargası, tavus, kırlangıç, baykuş, tavşan ve turna gibi hayvanlar bu kısım eti yenen hayvanlardandır. Serçe ve sığırcık kuşlarını yemekte de bir sakınca yoktur.
    Yarasa kuşunun yenip yenmemesinde, haram veya mekruh olup olmamasında ihtilaf vardır. Hüdhüd kuşunu yemek mekruhtur.
    Saksağan, kumru, bülbül, keklik kuşlarının eti aslen helaldir. Ancak bunların etlerini yiyenlerin bir belaya tutulacakları halk arasında söylenti haline geldiği için yenmeleri iyi değildir.
    (Şafiîlere göre, kırlangıç, tavus, hüdhüd ve papağan kuşlarının etleri haramdır. Martı ve balıkçıl kuşları ise helaldir.)
    48- Azı dişleri ile kapıp avlayan ve parçalayan, kendisini koruyan hayvanların etleri haramdır, yenilemez. Kurt, ayı, aslan, kaplan, pars, sincap, samur, sansar, maymun, sırtlan, fil, köpek, kedi, keler, tilki, gelincik gibi hayvanlar etleri haram hayvanlardır. Azı dişleri olduğu halde bunlarla başkasına saldırmayan bir hayvanın eti de yenebilir; deve gibi...
    49- Tırnakları ile kapıp avlanan, tırmalayan ve yaratılışında bayağı olan kuşların etleri de haram veya tahrimen mekruhtur. Kerkenez, çaylak, kartal, kuzgun, akbaba, alaca, karga, yarasa, atmaca, şahin gibi... Bunlar leş yemekten çekinmezler. Tırnaklı olduğu halde bununla hayvanları avlamayan bir kuşun eti yenilebilir, güvercin gibi...
    50- Yaratılışı bakımından iğrenç olan birtakım hayvanların etleri de haramdır, yenmez: Fare, yaban faresi, akrep, yılan, kene, kurbağa, kara ve deniz kaplumbağası, arı, kara sinek, sivrisinek, köstebek, kirpi, bit, pire gibi böcekler.
    Görülüyor ki, bu haram olan hayvanlardan bir kısmı yırtıcı bir yaratılışa sahibdir, yaratılışında zararlıdır ve bayağılık vardır. Bir kısmı ise iğrençtir ve nefret edilir haldedir. İnsan ise temizdir, mükerrem bir yaratıktır. Bunun için insanlar, bu gibi bayağı ve zararlı hayvanların etlerinden korunmuşlardır. Besinlerin insanlar üzerinde iyi ve kötü tesir bıraktığı inkar edilemez. İnsanlar kendisi için yararlı olanı ararsa, İslam dininin müsaade ettiği şeylerden yararlanmalı, yasakladığı şeylerden de kaçınmalıdır. Bundan başka selamet yolu yoktur.
    51- Pislik gibi temiz olmayan şeyleri yemiş olan tavuk, koyun, sığır ve deve gibi hayvanların etleri, bu hayvanlar bir müddet hapsedilmeden kesildikleri takdirde, mekruhtur. Çünkü bu halde etleri fena bir kokudan kurtulmuş olamaz. Bunların hapsedilme müddeti tavuklar için üç gün, koyunlar için dört gün, sığır ve develer için de on gündür. Böyle pislik yiyen bir hayvana Celâle denir.
    Bu hayvanlar, etleri, kokmayacak şekilde pis şeylerden yiyecek olsalar, hapsedilmeleri gerekmez, etleri kerahetsiz olarak yenebilir.
    52- Domuz sütü ile beslenmiş kuzuların yenmesi helaldir; çünkü süt, tüketilerek eseri kalmaz.
    Eti yenilir bir hayvan şarap içip de arkasından kesilecek olsa, bunun eti kerahetle helal olur.
    53- Yalnız süt emip de başka bir şey yiyemeyen küçük kuzuların öldükten sonra karınlarından çıkarılan peynir mayaları temizdir. Aynı şekilde koyun ve deve gibi ölmüş hayvanların memelerinden çıkacak sütler de temizdir. Bedenlerin temiz olmaması, sütlerini etkilemez.
    54- Atlar, savaşa yarayan kıymetli hayvanlardır. Bu bakımdan bunların etlerini yemek İmam Azam'a göre, tahrimen mekruhtur. İki İmama göre ise, tenzihen mekruhtur.
    55- Yabanî olmayan (ehli) merkeblerin ve anaları merkeb olan katırların etleri haram veya tahrimen mekruhtur. Yabanî merkeblerin ve anaları sığır olan katırların etleri ise haram değildir. Hayvanlar yenme bakımından anaya bağlıdırlar.
    (İmam Malik'den rivayete göre, ehli merkeblerin etleri mekruh, bir rivayete göre de haramdır. Meşhur olan görüşe göre, atların etleri de haramdır. İmam Şafiî ile İmam Ahmed'e göre, atların etleri mekruh değildir.)
    56- Devamlı olarak suda yaşayıp barınan hayvanlardan her nevi balık etleri yenebilir, helaldir. Kalkan balığı, sazan balığı, yunus balığı, yılan balığı bunlardandır. Fakat diğer su hayvanları çirkin şeylerden sayılır, yenmeleri caiz olmaz. Yengeç, midye, istiridye, istakoz gibi olanlar helal değildir, etleri yenmez.
    Yine, deniz insanı, deniz aygırı, deniz hınzırı gibi balık şeklinde bulunmayan deniz hayvanlarının yenmeleri helal olmadığı gibi, avlanmaları da helal görülmemektedir.
    57- Dıştan bir etki olmaksızın kendi kendine suda ölüp su yüzüne çıkan balıklar yenmez. Fakat suyun açılıp kurumasından, fazla sıcak veya soğuktan ölen veya kuşlar tarafından öldürülen, su içinde bağlı tutulmakla ve buz içinde sıkışmakla ölen balıklar yenir. Balıklarda boğazlamaya gerek yoktur.
    58- Göle veya denize atılan balık otunu yemekle göl veya deniz içinde ölen veya avlanıp da sudan çıkarılmadan başlarına tokmakla vurulup öldürülen ve ağ içinde kurtulamayıp ölen balıkların yenmeleri de helaldir.
    59- Balıklar temiz olmayan suların içinde bulunmuş olsalar da etleri yenebilir.
    Avlanan bir balığın içinden çıkan bir balık sağlam ise, o da yenebilir, sağlam değilse yenmez.
    60- Boğazlanan bir hayvanın karnından çıkan yavrusu, İmam Azam'a göre yenmez. Anasının boğazlanmış olması, yavrusu için yeterli olmaz. Bir canlının boğazlanması ile iki canlı boğazlanmış olamaz. Çıkan yavru canlı ise boğazlanmak suretiyle yenilebilir.
    (Üç imamın (Şafiî, Malik ve İmam Ahmed) görüşleri de böyledir.)
    61- Canlı olup olmadığı bilinemeyen bir hayvan boğazlanırken hareket ederse veya boğazlanan diri hayvanlardan çıkan kan gibi bir kan çıkarsa, eti yenebilir. Çünkü bunlar hayat alametleridir. Ancak, sadece gözünü veya ağzını açması veya ayağını uzatması bir hareket sayılmaz. Böyle bir hayvanın kesilirken gözünü yumması, hayatın varlığına delalet eder.
    62- Hayvanların "Demi mesfuh = Akar kan" denilen kanları temiz değildir. Burada Besmele ile kesilmiş olup olmamaları eşittir.
    Eti yenen hayvanlardan Besmele ile kesilenlerin içlerinde kalıp akmayan kanları temizdir. Bunların karaciğer ve dalakları da temizdir. Bunlardaki kanlar paktır.
    Kesilen bir koyunun ödü, bezesi, idrar torbası, cinsel organları, yumurtaları mekruhtur, bunlar yenmemelidir.
    63- Domuzun bütün cüzleri pistir, bunlar temiz olmazlar, hiç bir şeyi helal değildir. Yalnız kıllarından yararlanıp yararlanılamayacağı konusunda ihtilaf vardır. İki imam ile İmam Şafiîye göre domuzun kıllarından badana fırçası yapılması ve bunlarla ayakkabı dikilmesi caizdir. Öyle ki, bu kıllardan bir mikdar az su içine düşecek olsa, o su İmam Muhammed'e göre pislenmiş olmaz. Çünkü bu kıllarla yararlanmaya izin verilmesi, temizliğine delildir. Fakat İmam Ebû Yusuf'a göre, bu yararlanma için olan izin, bir zaruretten dolayıdır, suya düşme halini kapsamaz. Onun için, içine düştüğü az bir suyu temizlikten çıkarır, bozar. Domuzların İslam ülkesi olmayan yerlere götürülüp orada müslüman olmayanlara satılması caizdir.
    64- Bir misafire ikram olmak üzere Besmele ile kesilen herhangi bir eti yenen hayvanın eti yenebilir; ikram niyeti olunca Allah rızası için boğazlanmış olur. Fakat herhangi bir adamın gelişine hürmet olsun diye sadece o şahıs için kesilirse, besmele olsa bile, yenmez. Çünkü bu Allah için misafire ikram değil, o büyük görülen zata tazim için kesilmiş sayılır. Onun için misafirliği gözeterek insana ikramda bulunmalı ve yedirmeli, niyet bu olmalıdır.
    Yine, herhangi bir ölüye tazim için kabir üzerinde kesilen kurbanın eti de helal olmaz. Kurban Allah rızası için kesilir ve onun sevabı istenilen bir müslümana bağışlanabilir.

    kaynak ömer nasuhi bilmen büyük islam ilmihali
    Konu pencere77 tarafından (19-10-2007 Saat 21:44 ) değiştirilmiştir.

  2. #2

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    arkadaşlar hocamın bu yazısına göre karides midye ve yengeç (yani en çok yenen bunlar) dinen yemek caiz değildir!!!
    selametle
    süper Teklif sende üye ol sende kazan!!!!
    İşte Davet Linkin!!

    http://www.superteklif.com/SuperUye/...9-f6001b6878a1

  3. #3

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Alıntı CABBARİ Nickli Üyeden Alıntı Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
    arkadaşlar hocamın bu yazısına göre karides midye ve yengeç (yani en çok yenen bunlar) dinen yemek caiz değildir!!!
    selametle
    c) Kara Hayvanları

    Kara hayvanları özelliklerine göre gruplandırılarak etinin yenmesinin dinî hükmü açıklanabilir.

    a) Etlerinin yenmesinin helâl olduğunda görüş birliği bulunan hayvanlar dört gruptur:

    1. Sığır, manda, koyun, keçi, deve, tavşan, tavuk, kaz, ördek, hindi türünden evcil hayvanların,

    2. Geyik, ceylan, dağ keçisi, yabanî sığır ve zebra gi-bi vahşi hayvanların,

    3. Güvercin, serçe, bıldırcın, sığırcık, balıkçıl gi-bi kuşların etlerinin helâl olduğunda fakihler görüş birliğindedir.
    Bu sayılanların bir kısmının helâlliği Kur’an’da tasrih edilmiş (el-Mâide 5/1; el-Hac 22/28, 30), diğerleri de Kur’an’ın “yiyiniz” dediği iyi ve te-miz şeyler kapsamında görülmüştür. Bu hayvanların yırtı-cı olmadığı yani ağızlarının dört yanındaki uzun ve siv-ri dişleri ile veya pençeleriyle kapıp avlanmadığı ve kendilerini savunmadıkları da açıktır.

    4. Çekirge de, sünnette yenebileceğine dair özel hü-küm bulunması sebebiyle yenmesi helâl hayvanlar grubunda yer almıştır (Buhârî, “Zebâih”, 13; Müslim, “Zebâih”, 52).

    b) Etlerinin yenmesinin haram olduğunda görüş birliği bulunan hayvanlar ise üç gruptur:

    l. Domuzun haram olduğu Kur’an’ın açık hükmüyle sa-bittir (el-Bakara 2/173). Kur’an’da tür olarak yasaklanan tek hayvan domuzdur. Domuzun çeşitli parçalarından ya-rarlanmanın dinî hükmü aşağıda ayrıca ele alınacaktır.

    2. Allah’tan başkası adına kesilen hayvanların etle-rinin haram olduğu da yine Kur’an’ın hükmüne dayanır (aş. bk.). Bu İslâm’ın tevhid akîdesine verdiği önemin ve şirke karşı aldığı kesin tavrın bir sonucudur. Câhiliye döneminde Araplar putlar adına kurban kesip Kâbe’nin duvarına bırakırlardı. Hayvanların kesiminde Allah’ın adının anılmasının emredilmiş olması da bu se-bepledir. Törenlerde, açılış ve karşılamalarda kesilen hayvanlar ise, Allah’ın adı anılarak kesildiği, uğruna kesilen şahıs veya kuruma bir kutsiyet atfedilmediği sürece bu grupta yer almaz.

    3. Meyte tabir edilen, dinî usulde kesilmemiş veya kendiliğinden ölmüş hayvanın etinin haram olduğu da yine Kur’an’ın açık hükmüne dayanır. Bakara sûresinin 173. âyetinde, “Allah size meyteyi (dinî usullere göre boğaz-lanmadan ölmüş hayvan etini), kanı, domuz etini ve Al-lah’tan başkası adına boğazlanmış hayvanı haram kılmıştır”, Mâide sûresinin 3. âyetinde de, “Meyte, kan, domuz eti, Allah’tan başkası adına boğazlanmış, boğulmuş, darbe ile (bir yerine vurularak) öldürülmüş, (yukarıdan) yuvarlanarak ölmüş, (başka hayvan tarafından) süsülerek ölmüş, -ölmeden yetişip boğazladıklarınız müstesna- yırtıcı hayvan tarafın-dan yenmiş (yırtıcı hayvan artığı), dikili taşlar (putlar) üzerine boğazlanmış hayvanlar... size haram kılındı” buyurularak bir önceki âyetin hükmüne açıklık getirilmiştir.

    Birinci âyette üç türlü hayvan etinin haram olduğu bildirilmektedir: Ölü hayvan eti, domuz eti ve Allah’tan başkası adına boğazlanmış hayvan eti. İkinci âyette bun-lar tekrarlandığı gibi, ayrıca altı madde sayılmaktadır. Fakat bunlardan beşi (boğulmuş, darbe ile bir yerine vuru-lup öldürülmüş, yüksekten yuvarlanıp ölmüş, başka hayvan tarafından süsülüp ölmüş, yırtıcı hayvan artığı) esasen ilk âyetteki birinci madde kapsamındadır, yani bunlar da meyte hükmündedir. Altıncı madde ise (dikili taşlar, put-lar üzerine boğazlanmış hayvan) birinci âyetin son madde-si kapsamındadır, yani Allah’tan başkası adına kesilen-lerdendir. İşte bu âyetlerde sayılan hayvan etlerinin haram olduğu hususunda bütün İslâm bilginleri fikir bir-liği içindedir.

    c) Yukarıda sayılan grupların dışında kalan hayvanla-rın etlerinin yenmesinin dinî hükmü fakihler arasında tartışmalıdır. Bazı hayvanlar fakihlerin ittifaka yakın derecede büyük çoğunluğu tarafından haram veya helâl sayılırken bazı hayvanlarda görüşlerin dengeli şekilde dağıldığı görülür.

    1. Yırtıcı hayvanlar grubundan olan yani alt ve üst çe-nesindeki dört uzun ve sivri dişleri ile kapıp avlanan ve kendisini bu yolla savunan -evcil olsun olmasın- kurt, aslan, kaplan, pars, maymun, sırtlan, köpek, kedi gibi hayvanlar ile pençesiyle kapıp avlanan şahin, do-ğan, kartal, akbaba gibi yırtıcı kuşlar, bu özellikte olmasa bile genelde pislikle beslenen kuzgun, karga gibi kuşlar, tabiatı itibariyle iğrenç bulunan fare, yılan gibi hayvanlar, akrep, sinek, örümcek gibi haşerat fakihlerin büyük çoğunluğu tarafından haram görülmüştür.

    Mâlikî bilginlerin bir kısmına göre aslan, kaplan gi-bi yırtıcı hayvanların etlerini yemek helâldir, bir kıs-mına göre haram olmamakla beraber mekruhtur. Mâlikî mez-hebinde meşhur görüşe göre şahin, kartal gibi yırtıcı kuşların ve pislikle beslenen kuşların yenmesi de mekruh-tur. Bu âlimler Kur’an’da sadece domuzun haram kılınmış olmasından, âyetteki genel iznin hadisle sınırlanamaya-cağı noktasından hareket etmişlerdir.

    2. Eti yenen hayvanların tesbitinde çerçeveyi en dar tutanların Hanefîler, en geniş tutanların ise Mâlikîler olduğu söylenebilirse de bu çerçeve içinde pek çok görüş farklılıkları bulunmaktadır. Bazı hayvanların saldırganlık özelliği, avını tutma ve yeme şekli ile tabiatı iti-bariyle iğrenç sayılıp sayılmaması hususunda farklı de-ğerlendirmeler bulunduğu için etlerinin hükmü hakkında da ihtilâf edilmiştir. Meselâ tilki, Hanefîler’den Ebû Yûsuf ve Muhammed’e, Şâfiîler’e, -bir rivayette- Hanbelîler’e ve bazı Mâlikîler’e göre helâl sayılmıştır. Yine bu değerlendirmeler çerçevesinde olmak üzere, ayı Hanefî ve Şâfiîler’e göre haram, Mâlikî ve Hanbelîler’e göre helâl, zürafa Şâfiîler’de mutemet görüşe göre ha-ram, diğer üç mezhepte helâl kabul edilmiştir. Kezâ ta-vus kuşu ve papağan Şâfiî mezhebinde haram, diğer üç mezhepte helâl, kirpi Hanefî ve Hanbelîler’de haram, Şâfiî ve Mâlikîler’de helâl sayılmıştır.

    Bu çerçeve dahilinde pek çok detay ve görüş farklılı-ğı bulunmaktadır. Hanefîler’e göre -yukarıda sayılanlar dışında- yenmesi câiz görülmeyen belli başlı hayvanlar şunlardır: Çakal, sincap, samur, sansar, sırtlan, keler, gelincik, çaylak, kuzgun, baykuş, atmaca, kaplumbağa, köstebek, kertenkele, salyangoz ve her türlü haşerat.

    Hakkında hadis bulunması veya bir hadis ile ilgi ku-rulması dolayısıyla yenmesinin câiz olup olmadığına dair farklı görüş belirtilen hayvanlar da vardır. Bunların başlıcaları şunlardır:

    3. Tavşan eti, dört Sünnî mezhebe göre helâl olmakla birlikte, bazı sahâbe ve tâbiîn bilginleri ile müctehid imamlardan İbn Ebû Leylâ’ya göre tahrîmen mekruhtur.

    4. At eti, dört mezhepte genel kabul gören görüşe gö-re helâldir; Ebû Hanîfe’ye göre ise tahrîmen mekruhtur. Hanefî literatüründen zâhirü’r-rivâye eserlerinde “mek-ruh”, Hasan b. Ziyâd rivayetinde “haram” nitelemesi geçmekte ise de, asıl belirtilmek istenen husus bunu yeme-nin helâl olmadığıdır. İmâmeyn ise (Ebû Yûsuf ve Muham-med) at eti yemeyi mekruh saymamışlardır. Fakat bazı Ha-nefî bilginlerin görüşü doğrultusunda olmak üzere Hanefî mezhebinde tenzîhen mekruh görüşü yaygındır. Mâlikî mez-hebi içinde de at eti yemeyi haram görenler ve tenzîhen mekruh sayanlar vardır.

    5. Evcil eşek eti konusunda dört mezhepçe genellikle kabul edilen hüküm, ehlî merkeplerin etinin haram olduğu yönündedir. Mâlikî bilginlerin bir kısmı bunu tenzîhen mekruh saymış, bazı sahâbîlerden ve Hanefî bilgin Bişr el-Merisî’den ehlî eşek etinin helâl olduğu görüşü nak-ledilmiştir.

    6. Katır ve benzerlerinin etine gelince, iki ayrı türden hayvanın birleşmesi ile meydana gelen hayvanın konusunda üç durum söz konusudur: a) Her iki tür, eti helâl olanlardan ise, bunlardan meydana gelen hayvanın eti de helâldir. b) Her iki tür, eti haram olanlardan ise, bunlardan meydana gelen hayvanın eti de haramdır. c) Biri eti helâl olanlardan diğeri haram olanlardan ise, Hanefî ve Mâlikîler’e göre hükümde ananın türü esas alınır; Şâfiî ve Hanbelîler’e göre helâl olmayan taraf esas alınır. Buna göre dört mezhepte de anası eşek olan katırın haram olduğu görüşü yaygındır. Anası at ise, Ebû Hanîfe’ye göre mekruhtur; Ebû Yûsuf ve Muhammed’e göre mekruh değildir. Ayrıca, anasının at veya eşek olması hususunda ayırım gözetmeden başka delillere dayanarak katır etinin mekruh olduğunu savunan bir görüş de var-dır.

    d) Su Hayvanları

    Kur’ân-ı Kerîm’de deniz avının ve denizden elde edi-len yiyeceğin helâl olduğu bildirilmiş (el-Mâide 5/96; el-Fâtır 35/12), Hz Peygamber de deniz hakkında sorulan bir soruya “Onun suyu temiz, meytesi (içinde ölen) helâldir” şeklinde cevap vermiştir (Ebû Dâvûd, “Tahâret”, 41; Tirmizî, “Tahâret”, 52). Gerek bu açıklamalar gerekse hakkında özel bir hüküm bulunmayan konularda mubahlığın esas alınması ilkesi suda yaşayan hayvanlarla ilgili hükmün temelini teşkil eder.

    1. Balık türleri bütün mezheplere göre helâldir, bo-ğazlama işlemine de gerek yoktur. Şu var ki, Hanefîler’e göre kendiliğinden ölmüş ve su üzerine çıkmış balıklar yenmez. Hanefîler’in bu görüşü sağlık açısından ihtiyatı tercih etmiş olmalarından kaynaklanır. Fakat suyun çok sıcak veya soğuk olmasından, buzlar arasına sıkışmaktan, su içine hapsedilmekten ve suyun çekilmesinden ötürü ölen balıklar kendiliğinden ölmüş sayılmaz, yenebilir. Yine, balık avlamak üzere suya balık otu atıldığında balıklar ele geçirilmeden ölse ve onların bu yüzden öl-düğü bilinse, kezâ kılıç balığı gibi büyük balıklar av-landığında sudan çıkmadan başına sert bir cisim vurula-rak öldürülse, yenebilir.

    2. Balık türü dışında kalan (midye, kurbağa, yengeç gibi) su hayvanlarını yemek Hanefîler’e göre helâl de-ğildir. Diğer üç mezhebe göre ise, sadece suda yaşayan her türlü hayvan -kendiliğinden ölmüş bile olsa- yenebi-lir, helâldir. Şâfiî mezhebinde, Hanefîler’in paralelin-de bir görüş ile su hayvanlarından eti yenen kara hay-vanlarına benzeyenleri helâl, eti yenmeyen kara hayvan-larına benzeyenleri haram sayan bir görüş de vardır.

    Hanefîler Mâide sûresinin 3. âyetinde geçen “meyte” lafzını mutlak şekilde yorumlamışlar, ayrıca balık dı-şındaki türleri “habâis” (iğrenç şeyler) kapsamında kabul etmişlerdir. Fakihlerin çoğunluğu Mâide sûresinin 96. âyetindeki “deniz avı” ifadesinin umumunu (kapsamlı olu-şunu) esas almışlar ve ayrıca Hz. Peygamber’in “Denizin suyu temiz, ölüsü helâldir” (Ebû Dâvûd, “Tahâret”, 41; Tirmizî, “Tahâret”, 52) anlamındaki hadisine dayanmışlardır.

    e) Hem Karada Hem Suda Yaşayan Hayvanlar

    Hem karada hem suda yaşayan kurbağa, kaplumbağa, yen-geç, yılan, timsah gibi hayvanlar hakkında üç görüş var-dır: Hanefîler’e ve Şâfiîler’e göre bunları yemek helâl değildir. Mâlikîler’e göre bu tür hayvanlar yenebilir, helâldir. Hanbelîler’e göre timsah, kurbağa ve yılanın yenmesi helâl değildir, diğerleri yenebilir. Ancak bun-lardan, akıcı kanı olan (kaplumbağa, su aygırı gibi) hay-vanlar için boğazlama işlemi gerekir, akıcı kanı olma-yanlar için boğazlama da gerekmez. Yengecin akıcı kanı olmamakla beraber mezhepte yaygın görüş, herhangi bir yerini keserek boğazlama yerine geçecek bir işlemin (tezkiye) yapılması gerektiği yönündedir. Ahmed b. Hanbel’den ise tezkiye gerekmediği rivayet edilmiştir.

    f) Hayvan Etleri ile İlgili Bazı Meseleler

    Etinin yenmesi helâl sayılan bir hayvanın usulüne gö-re boğazlanması (tezkiye), avlanma yoluyla elde edile-cekse bu konudaki dinî şartlara uyulması gerekir. Her iki konu da ileride ayrıca ele alınacaktır.

    Etinin yenmesi helâl olmakla beraber, pislik yemiş olan kara hayvanlarının (cellâle) bekletilmeden kesilip yenmesi hemen bütün mezheplerce mekruh görülmüştür. Ahmed b. Hanbel’den mekruh ve haram olduğuna dair iki rivayet vardır; Mâlikîler’de yaygın görüş mekruh olmadı-ğı yönündedir. Bu tür hayvanlar bir süre temiz yiyecek-lerle beslenmeli, etindeki kötü kokunun gitmesi sağlan-malıdır. Fıkıh kitaplarında, bu durumdaki tavuklar için üç gün, koyunlar için dört gün, sığır ve develer için on gün gibi süreler belirtilmiş ise de aslolan hayvandaki pis kokunun gitmesini sağlayacak bir süre beklenmesidir.

    Balıkların temiz olmayan sularda bulunmuş olması, et-lerinin yenmesine engel değildir. Balığın yuttuğu balık da -eğer parçalanmamışsa- yenebilir.

    Etinin yenmesi helâl türlerden bile olsa, canlı hay-vandan -henüz boğazlama yapılmadan- koparılan parça, meyte (murdar) hükmündedir; yenmesi bütün bilginlere göre haramdır. Usulünce kesilmiş hayvanın da yenmesi câiz görülmeyen bazı organ ve cüzleri vardır.

    Hayvanların yumurtası ve sütü genellikle etlerinin hükmüne bağlanmıştır; ancak bazı ayrıntılar vardır. Buna göre, etinin yenmesi câiz olan bir hayvandan ister canlı iken ister dinî usulüne göre boğazlandıktan sonra (ya da balık gibi boğazlamaya gerek olmayan hayvanlardan ölü ha-linde) çıkan yumurtanın yenmesi -bozulmuş olmadıkça- câ-izdir; bu hususta İslâm bilginleri fikir birliği içinde-dir. Etinin yenmesi câiz olan fakat dinî usulüne göre boğazlanmadan ölmüş bir hayvandan çıkan yumurta sertleş-mişse yenebilir, aksi halde yenmez. Etinin yenmesi câiz olmayan hayvanın yumurtasına gelince, Hanefîler’e ve Hanbelîler’e göre bunun yenmesi câiz değildir. Şâfiîler’e göre -domuz, köpek ve bunlardan doğmuş hayvanlar hariç- canlı halinde iken bütün hayvanlar temiz olduğun-dan, eti yenmeyen hayvanların da canlı iken yaptıkları yumurta temizdir ve yenebilir. Mâlikî fakihleri de yumurtlayan hayvanlarda eti yenen ve yenmeyen ayırımı yap-mayıp, zararlı değilse bunların yumurtalarının yenebile-ceği görüşündedir.

    Süt, dört mezhebe göre etin hükmüne tâbidir. İnsan eti, saygınlığına binaen haram kılınmıştır. Ancak sütü haram değildir. Ebû Hanîfe’den at etinin haram veya mek-ruh olduğuna dair nakledilen görüşü esas alan bazı bil-ginler sütünü de haram veya mekruh olarak nitelendirmiş-lerse de, mezhepte sahih kabul edilen görüşe göre atın sütü mubahtır, çünkü eti pis olduğu için değil cihad aracı olduğu için yasaklanmıştır.

    Eti yenen bir hayvan boğazlandığında karnından çıkan yavru ile hemen doğum sonrası ölen yavru hakkında, hay-vanların deri, boynuz, kıl gibi parçalarından yararlan-manın hükmü hakkında özel hükümler mevcut olup bu konuya ileride temas edilecektir.

    g) Domuzla İlgili Fıkhî Hükümler

    Domuz etinin yenmesi gerek Kur’an’da (el-Bakara 2/173; en-Nahl 16/115) gerekse Hz. Peygamber’in hadislerinde açık ve kesin bir ifade ile müslümanlara yasak kılınmış, ümmetin icmâı ve uygulaması da bu yönde olmuştur. Zaten İslâm’da yiyecek ve içeceklerden haram kılınanlar olduk-ça sınırlıdır ve bunların başında da domuz eti yer alır. Hatta Kur’an’da tür itibariyle haram kılınan tek hayvan domuzdur.

    Esasen domuz etinin yenmesi bütün ilâhî menşeli dinler-de, söz gelimi Ya-hudilik ve Hıristiyanlık’ta da haramdır. Tevrat’ta domuzun murdar olduğu be-lirtilip etinin yenmesi ve ölüsüne dokunulması yasaklanmıştır (Tesniye, 14/8). İn-cil’de domuz yer yer aşağılandığı halde (bk. Matta, 7/6; Markos, 5/11-14) etinin yenmesini yasaklayan açık bir ifade yoktur. Ancak bu durum, Hıristiyanlığı bu yönde köklü a-lışkanlıkları olan toplumlara benimsetebilmek maksadıyla Pavlus’un domuz etini yasaklayan ibareleri İncil’den çıka-rıp “İnsanı ağızdan giren değil ağızdan çıkan kirletir” (Matta, 15/11, 18) hükmünü esas aldığı ve “Çarşıda alınıp satılan şeyler yenebilir” (Korintoslular’a Birinci Mektup, 10/25) gibi ifadelerle bu yönde bir uygulama başlattığı şeklinde açıklanmaktadır.

    Kur’an’da akıtılmış kan ile domuz, meyte ve Allah’tan başkası adına kesilen hayvanların etinin haram kılındığı birkaç defa tekrar edilir (el-Bakara 2/173; el-Mâide 5/3; el-En‘âm 6/145; en-Nahl 16/115). Yine Kur’an’da temiz o-lan her şeyin insanlar için helâl, pis olan şeylerin de haram kılındığı bildirilir (el-A‘râf 7/157; Tâhâ 20/81; el-Mü’minûn 23/51). Hz. Peygamber de bu yasağı devamlı teyit etmiş, “Allah ve resulü şarabın, ölü hayvan etinin, domuzun ve putların alım satımını haram kılmıştır” buyur-muş, hadisin devamında da meytenin yağının gemilerin cilâlanmasında, derilerin yağlanmasında ve aydınlatmada kullanılmasının da haram olduğunu ifade etmiştir (Buhârî, “Büyû‘”, 112; Ebû Dâvûd, “Büyû‘”, 66; Tirmizî, “Büyû‘”, 61). Yeme açısından domuzun etiyle yağının ara-sında fark olmayıp ikisinin de haram olduğunda İslâm hukukçuları görüş birliği içindedir.

    Domuzun cüzlerinin, söz gelimi iç yağının gıda dışın-daki amaçlarla kullanılmasına gelince, İslâm hukukçula-rının çoğunluğu ilgili âyet ve hadisleri yorumlayarak bunların da necis ve haram olduğu sonucuna varmışlardır.

    İslâm bilginleri domuz etinin haram kılınmasını açık-lamak amacıyla, domuz etinin insan sağlığını ve tabiatı-nı olumsuz yönde etkileme özelliği üzerinde ısrarla du-rur, bu hususta birçok aklî, tecrübî ve ilmî açıklamada bulunurlar. Ancak, bu anlatılanlar domuz etinin haram kılınmasının gerçek sebebi (illeti) olmadığından, haram-lık hükmü zikredilen sakıncaların olup olmamasına göre değişiklik göstermez. XX. yüzyılda gelişen teknolojik imkânların bu sakıncaları bertaraf etmesi, domuz eti ve yağının başka terkip ve şekiller altında hazırlanması veya katkı maddesi olarak kullanılması da dinin bu açık yasağını kaldırmaz. Çünkü, dinin emir ve yasaklarının mutlaka mâkul bir sebebi ve açıklaması olsa bile, bunun tamamının bugün için kavranabileceğini ve gerçek sebebin bulunabileceğini ileri sürmek ölçüsüz bir iddia olur. İlmî gelişmeler ve tecrübeler arttıkça dinin emir ve yasaklarındaki hikmet ve gaye daha iyi anlaşılmaktadır. Öte yandan müslüman açısından İslâm’ın emir ve yasakla-rı, doğruluğuna inanılan gerçekler olup iyi müslüman olma bunlara sıkı sıkıya bağlı olmakla mümkün olur.

    İslâm toplumlarında domuz etinin ve yağının yenmesi-nin haramlığı konusunda gerek uygulamada gerekse hukuk doktrininde görüş birliği vardır. Ancak etinin yenmesi hariç domuzla ilgili birçok fıkhî mesele tartışılmıştır. Bunlar arasında, domuzun ağzını sürdüğü kabın ve suyun hükmü, kılının, derisinin, kemiğinin kullanımı, domuzun alım satımı, telef edildiğinde tazmininin gerekip gerek-mediği sayılabilir.

    Ana hatlarıyla ifade etmek gerekirse, domuz İslâm hu-kukunda müslümanlar açısından hukuken değerli mal (mütekavvim mal) sayılmaz. Bir müslümanın domuz üzerinde mülkiyet hakkı olamayacağı gibi kasten telef edilmesi halinde tazmini ve çalınması halinde çalanın cezalandı-rılması gerekmez. Domuzun gayri müslimlere nisbetle mal hükmünde olup olmadığı ise tartışmalıdır. Hanefî ve Mâ-likîler’e göre maldır, gayri müslime ait bir domuz hak-sız yere telef edilmişse tazmin edilmesi gerekir.

    İslâm hukukçularının büyük çoğunluğu domuzun canlı iken de necis olduğu, bu sebeple salyasının, terinin vs. bulaştığı şeyin de necis olduğu görüşündedir. Bu sebeple de ağzını sürdüğü kabın, biri toprakla olmak üzere yedi defa yıkanması gerektiğini söylerler. Mâlikî hukukçular ise canlı olduğu sürece köpek gibi domuzun da necis ol-madığı görüşündedir. Bu ihtilâfın pratik sonucu domuzun girip çıktığı veya salyasını bulaştırdığı suyun temizliği ve temizlenmesi konusunda kendini gösterir. İslâm hukukçularının çoğunluğu domuzun derisinin tabaklansa bile kullanılmayacağı, necis olduğu görüşünde iken, Zâ-hirîler, Ebû Yûsuf, İbn Hazm gibi bazı hukukçular tabaklanan domuz derisinin kullanılabileceği görüşündedir. Bir kısım hukukçu da bu derinin tulum gibi sıvı madde-lerde değil de örtü, sergi, çadır gibi suyla temas etti-rilmeden kullanılabileceğini söyler. Domuzun kılının iğne ve badana fırçası olarak kullanılmasının İslâm hu-kukçularının çoğunluğu tarafından câiz görülmesi de buna o dönemde olan ihtiyaç sebebiyledir. Domuzun eriyip çürüyüp başka bir maddeye dönüşmesi halinde İslâm hukuk-çuların çoğunluğuna göre bu yeni oluşan maddenin hükmü esas alınır. Bazı koruyucu terkiplerin içinde domuz vb.nin yağının bulunması da, istihâle ve temize karışma yoluyla değişme konusunda hâkim olan ölçü ve yaklaşımdan hareketle hükme bağlanabilir.


    buda diyanetin web sayfasından alntıdır

    link: Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.

  4. #4

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Teşekkürler.Saksağan,kumru,bülbül tamam helal olmasına rağmen halk tarafından yenmiyorda keklik için duymamıştım.Keklik'te ne yenir ama,yemeyen olursa ben yerim.

  5. #5

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Alıntı kucer06 Nickli Üyeden Alıntı Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
    Teşekkürler.Saksağan,kumru,bülbül tamam helal olmasına rağmen halk tarafından yenmiyorda keklik için duymamıştım.Keklik'te ne yenir ama,yemeyen olursa ben yerim.
    fazla yiyip kilo alma

  6. #6

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Zaten 90 kiloyum pazartesi günü doktorum diyetisyene gönderiyor şekerim ve kolestrolüm yükselmişte.

  7. #7

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Alıntı kucer06 Nickli Üyeden Alıntı Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
    Zaten 90 kiloyum pazartesi günü doktorum diyetisyene gönderiyor şekerim ve kolestrolüm yükselmişte.
    diyet menünü forumda verde bizlerde faydalanılm.doktora gitmeden.bekliyorum pazartesi akşamı diyet menusunu

  8. #8

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Tamam kardeşim veririm merak etme

  9. #9

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    acaba antilop ve bufallonun eti caizmi?
    şimdi aklıma geldide??
    süper Teklif sende üye ol sende kazan!!!!
    İşte Davet Linkin!!

    http://www.superteklif.com/SuperUye/...9-f6001b6878a1

  10. #10

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Bildiğim kadarıyla caiz.Ben askerdeyken mutfağa o kadar büyük etler, but'lar gelirdiki hayret ederdik, gerçektenden'de ben hiç o büyüklükte sığır eti görmemiştim.Yalan veya doğru o zaman o etlerin bufalo eti olduğunu söylerlerdi.

Sayfa 1/3 123 SonSon

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an Bu Konuyu Gorunteleyen 1 Kullanıcı var. (0 Uye ve 1 Misafir)

Bu Konudaki Etiketler

Yer imleri

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •