Teşekkur Teşekkur:  0
Beğeni Beğeni:  0
Sayfa 1/3 123 SonSon
23 sonuçtan 1 ile 10 arası

Konu: Attila İLHAN Şiirleri

  1. #1

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart Attila İLHAN Şiirleri

    AYRILIK SEVDAYA DAHİL

    Açılmış sarmaşık gülleri kokularıyla baygın
    En görkemli saatinde yıldız alacasının
    Gizli bir yılan gibi yuvarlanmış içimde kader
    Uzak bir telefonda ağlayan yağmurlu genç kadın
    Rüzgar uzak karanlıklara sürmüş yıldızları
    Mor kıvılcımlar geçiyor dağınık yalnızlığımdan
    Onu çok arıyorum onu çok arıyorum
    Heryerimde vücudumun ağır yanık sızıları
    Bir yerlere yıldırım düşüyorum
    Ayrılığızı hissettiğim an demirler eriyor hırsımdan
    Ay ışığına batmış karabiber ağaçları gümüş tozu
    Gecenin ırmağında yüzüyor zambaklar yaseminler unutulmuş
    Tedirgin gülümser
    Çünkü ayrılık da sevdaya dahil çünkü ayrılanlar
    hala sevgili
    Hiç bir anı tek başına yaşayamazlar
    Her an ötekisiyle birlikte herşey onunla ilgili
    Telaşlı karanlıkta yumuşak yarasalar
    Gittikçe genişleyen yakılmış ot kokusu
    Yıldızlar inanılmayacak bir irilikte
    Yansımalar tutmuş bütün sahili
    Çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var
    Öyle vahşi bir tat ki dayanılır gibi değil
    Çünkü ayrılıklar da sevdaya dahil
    Çünkü ayrılanlar hala sevgili
    Yanlızlık hızla alçalan bulutlar karanlık bir ağırlık
    Hava ağır, toprak ağır, yaprak ağır
    Su tozları yağıyor üstümüze
    Özgürlüğümüz yoksa yalnızlığımız mıdır
    Eflatuna çalar puslu lacivert bir sis kuşattı ormanı
    Karanlık cöktü denize
    Yanlızlık çakmak taşı gibi sert, elmas gibi keskin
    Ne yanına dönsen bir yerin kesilir fena kan kaybedersin
    Kapını bir çalan olmadı mı hele elini bir tutan
    Bilekleri bembeyaz kuğu boynu parmakları uzun ve ince
    Sımsıcak bakışları suç ortağı kaçamak gülüşleri gizlice
    Yalnızların en büyük sorunu tek başına özgürlük
    ne işe yarayacak
    Bir türlü çözemedikleri bu olu bir gezegenin soğuk
    tenhalığına
    Benzemesin diye özgürlük mutlaka paylaşılacak suç ortağı
    bir sevgiliyle
    Sanmıştık ki ikimiz yeryüzünde ancak birbirimiz için
    varız
    İkimiz sanmıştık ki tek kişilik bir yalnızlığa bile
    rahatça sığarız
    Hiç yanılmamışız her an düşüp düşüp kristal bir
    bardak gibi
    Tuz parça kırılsak da hala içimizde o yanardağ ağzı
    Hala kıpkızıl gülümseyen sanki ateşten bir tebessüm
    zehir zemberek aşkımız

  2. #2

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    BELA ÇİÇEĞİ

    Alsancak Garı'na devrildiler
    Gece garın saati bela çiçeği
    Hiçbir şeyin farkında değildiler
    Kalleş bir titreme aldı erkeği
    Elleri yırtılmıştı kelepçeliydiler
    Çantasını karısı taşıyordu
    Hiç kimse tanımıyordu kimdiler
    Gece garın saati bela çiçeği
    Üçüncü mevki bir vagona bindiler
    Anlaşıldı erkeğin gideceği
    Bir şeyden vazgeçmiş gibiydiler
    Bir türlü karısına bakamıyordu
    Ayaküstü birer bafra içtiler
    Gece garın saati bela çiçeği
    Şimdiden bir yalnızlık içindeydiler
    Karanlık gelmişi geleceği
    Birdenbire sapsarı kesildiler
    Vagonlar usul usul kımıldıyordu

  3. #3

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    BEN SANA MECBURUM

    Ben sana mecburum bilemezsin
    Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
    Büyüdükçe büyüyor gözlerin
    Ben sana mecburum bilemezsin
    İçimi seninle ısıtıyorum.

    Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor
    Bu şehir o eski İstanbul mudur
    Karanlıkta bulutlar parçalanıyor
    Sokak lambaları birden yanıyor
    Kaldırımlarda yağmur kokusu
    Ben sana mecburum sen yoksun.

    Sevmek kimi zaman rezilce korkuludur
    İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur
    Tutsak ustura ağzında yaşamaktan
    Kimi zaman ellerini kırar tutkusu
    Bir kaç hayat çıkarır yaşamasından
    Hangi kapıyı çalsa kimi zaman
    Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu

    Fatih'te yoksul bir gramofon çalıyor
    Eski zamanlardan bir cuma çalıyor
    Durup köşe başında deliksiz dinlesem
    Sana kullanılmamış bir gök getirsem
    Haftalar ellerimde ufalanıyor
    Ne yapsam ne tutsam nereye gitsem
    Ben sana mecburum sen yoksun.

    Belki haziran da mavi benekli çocuksun
    Ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor
    Bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden
    Belki Yeşilköy'de uçağa biniyorsun
    Bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor
    Belki körsün kırılmışsın telaş içindesin
    Kötü rüzgar saçlarını götürüyor

    Ne vakit bir yaşamak düşünsem
    Bu kurtlar sofrasında belki zor
    Ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden
    Ne vakit bir yaşamak düşünsem
    Sus deyip adınla başlıyorum
    İçim sıra kımıldıyor gizli denizlerin
    Hayır başka türlü olmayacak
    Ben sana mecburum bilemezsin

  4. #4

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    BENCE MALUMDUR

    dikenin
    kalbime battığı bir sonbahar günüdür
    sen elini bulutların içinde gezdirirsin
    bulutlar senin gözlerinin üstünde yürürler
    içini kurtlar kemirir
    bence malumdur
    buğulanmış camların arkasında masmavi yüzün
    senin ateşler içinde olduğun
    bence malumdur
    ellerin muhakkak çocuk elleridir
    hep kimsenin bilmediği türküler düşünürsün
    onlar neden daima okul türküleridir
    süleymancıktan bahseder
    kara toprakta açık yeşil bir yıldız gibi akıp giden
    süleymancıktan
    ve karınca yuvalarından bahseder
    ışıksız kömürsüz karınca yuvalarından
    gökyüzünde kızıl bir hilalin kaydığını görürsün
    sen ansızın gökyüzünde görünürsün
    gözlerinin rengi
    bence malumdur
    elinde değildir akşam serinliğinde üşürsün
    eylül`den itibaren geceler hazindir uzundur
    sokaklar yorulur uykuya varıp gelirler
    sokakların üstüne bulutlar gelirler
    bulutların üstüne yıldızların gözleri gelir
    bir yıldız bir yıldızın ardınca gider
    yıldızların kayboldukları yer
    bence malumdur
    karanlıkta bir şeyler kopar dağılır
    uzaktan yabancı sesler duyulur
    sen elini bulutların içinde gezdirirsin
    elin hayallerimi dağıtır
    bilirsin
    sen elini bulutların içinde gezdirirsin

  5. #5

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    BÖYLE BİR SEVMEK

    Ne kadınlar sevdim zaten yoktular
    Yağmur giyerlerdi sonbaharla bir
    Azıcık okşasam sanki çocuktular
    Bıraksam korkudan gözleri sislenir
    Ne kadınlar sevdim zaten yoktular
    Böyle bir sevmek görülmemiştir.

    Hayır sanmayın ki beni unuttular
    Hala arasıra mektupları gelir
    Gerçek değildiler birer umuttular
    Eski bir şarkı, belki bir şiir
    Ne kadınlar sevdim zaten yoktular
    Böyle bir sevmek görülmemiştir.

    Yalnızlıklarımda elimden tuttular
    Uzak fısıltıları içimi ürpertir
    Sanki gökyüzünde bir buluttular
    Nereye kayboldular şimdi kim bilir
    Ne kadınlar sevdim zaten yoktular
    Böyle bir sevmek görülmemiştir

  6. #6

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    ELDE VAR HÜZÜN

    Söyleşir
    Evvelce biz bu tenhalarda
    Ziyade gülüşürdük
    Pır pır yaldızlanırdı kanatları kahkaha Kuşlarının
    Ne meseller söylerdi mercan köz nargileler
    Zamanlar değişti
    Ayrılık girdi araya
    Hicrana düştük bugün

    Ah nerde gençliğimiz
    Sahilde savruluşları başıboş dalgaların
    Yeri göğü çınlatan tumturaklı gazeller
    Elde var hüzün

    O şehrâyin fakat çıkar mı akıldan
    Çarkıfeleklerin renk renk geceye dağılması
    Sırılsıklam âşık incesaz
    Kadehlerin mehtaba kaldırılması
    Adeta düğün
    Hayat zamanda iz bırakmaz
    Bir boşluğa düşersin bir boşluktan
    Birikip yeniden sıçramak için
    Elde var hüzün

  7. #7

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    KORKARIM

    Ay soluk soluğa
    Yıldızlar akla ziyan bir irilikte
    Uzaydan yanmış kibrit kokuları
    Koklasam korkarım
    Koklamasam...
    Gizli yılan ıslıklarıyla özsuyu zaptediyor
    Henüz birer iskelet gibi çıplak
    Aşağıdan yukarıya agaçları
    Çiçekleri uyandı uyanacak
    Koparsam korkarım
    Koparmasam...

    Öyle yoğun bir elektrikle
    Çıtırdar ki saçları
    Kim değse tutuşacak
    Dokunsam korkarım
    Dokunmasam...

    Gözleri bir yangın başlangıcıdır
    Dudakları kırmızı alarm
    Uğultusu şehre yayılır
    Sokak sokak
    Tutulsam korkarım
    Tutulmasam...

  8. #8

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    NASIL BIR SEVDAYSA...

    Ay cok mu gecikti nerdeyse çıkar
    Sen yalnızlığıma varır varmaz
    Az sonra yağmuru durduracaklar
    Rüzgarı değiştirdim
    Ustura ağzı poyraz
    Yok canım yıldızları unutmadık
    Mutlaka yerlerinde bulunacaklar
    Kenarı yaldızlı mavi bir karanlık
    Sütlü çıplaklığını örtecek kadar
    Senin için olduğu asla bilinmeyecek
    Yapraklarını birden dökecek dutlar
    Şafak sökerken sekiz on kadar şimşek
    Balkonda işlemeli müstesna bulutlar
    Ayak bastığın an şehir de değişebilir
    Yoksa Moskova mı
    Belki Berlin belki Dakar
    Belki 30`lardan mehtap yorgunluğu İzmir
    Körfez`de şerefine donatılmış vapurlar
    Nerede ne zaman kaç kere yaşadık
    Nasıl bir sevdaysa eskitememiş yıllar
    Bitirdiğimiz herşeye yeniden başladık
    Dudaklarımızda birbirimizden mısralar
    __________________

  9. #9

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    ARTI SONSUZ

    yağmurun yerden göğe yağdığı
    bu gece yasak bölgedeyim
    büyük çingenelerin çaldığı
    kaçak silahların içindeyim
    sevişmek kapısının kapandığı

    bir nabız yoklar ki daima
    hızlı bir nabız yoklar elim
    öpüştüklerim hırsızlama
    çirkin bir ağızda dişlerim
    bir bıçak değer dudağıma

    gök yarıldıkça şimşeklerden
    soğuk aynalarda kilitliyim
    tırnaklarımdaki elektrikten
    su gibi erir iliştiklerim
    kıvılcımlar uçar kirpiklerimden

    doğumdan öncesini yaşıyorum
    henüz belli olmadı kimliğim
    vücudunu arıyor ruhum
    bir yerde atomun çekirdeğiyim
    bir yerde artı sonsuzum...

  10. #10

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    CINAYET SAATİ

    Haliç'te bir vapuru vurdular dört kişi
    Demirlemişti eli kolu bağlıydı ağlıyordu
    Dört bıçak çekip vurdular dört kişi
    Yemyeşil bir ay gökte dağılıyordu

    Deli cafer ismail tayfur ve şaşı
    Maktulün onbeş yıllık arkadaşı
    Üçü kamarot öteki aşçıbaşı
    Dört bıçak çekip vurdular dört kişi

    Cinayeti kör bir balıkçı gördü
    Ben gördüm kulaklarım gördü
    Vapur kudurdu kuduz gibi böğürdü
    Hiçbiriniz orada yoktunuz

    Demirlemişti eli kolu bağlıydı ağlıyordu
    On üç damla gözyaşını saydım
    Allahına kitabına sövüp saydım
    Şafak nabız gibi atıyordu
    Sarhoştum Kasımpaşa'daydım
    Hiçbiriniz orada yoktunuz

    Haliç'te bir vapuru vurdular dört kişi
    Polis kaatilleri arıyordu
    Deli cafer ismail tayfur ve şaşı
    Üzerime yüklediler bu işi
    Sarhoştum Kasımpaşa'daydım
    Vapuru onlar vurdu ben vurmadım
    Cinayeti kör bir balıkçı gördü

    Ben vursam kendimi vuracaktım

Sayfa 1/3 123 SonSon

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an Bu Konuyu Gorunteleyen 1 Kullanıcı var. (0 Uye ve 1 Misafir)

Bu Konudaki Etiketler

Yer imleri

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •