Teşekkur Teşekkur:  0
Beğeni Beğeni:  0
Sayfa 2/3 İlkİlk 123 SonSon
23 sonuçtan 11 ile 20 arası

Konu: Attila İLHAN Şiirleri

  1. #11

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    KİMİ SEVSEM SENSİN

    her şeyi terk ettim, ne aşk ne şehvet
    sarışın başladığım esmer bitiyor
    anlaşılmaz yüzü koyu gölgeli
    dudakları keskin kırmızı jilet
    bir belaya çattık nasıl bitirmeli
    gitar kımıldadı mı zaman deliniyor
    kimi sevsem sensin hayret
    kapıların kapalı girilemiyor

    kimi sevsem sensin senden ibaret
    hepsini senin adınla çağırıyorum
    arkamdan şımarık gülüşüyorlar
    getirdikleri yağmur sende unuttuğum
    hani o sımsıcak iri çekirdekli
    senin gibi vahşi öpüşüyorlar
    kimi sevsem sensin hayret
    in misin cin misin anlamıyorum

  2. #12

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    SÖZLER Kİ

    o sözler ki acıdır
    mapusane avlularında
    demirli kırbaçlar gibi şaklar
    o sözler ki sırasında
    çiçek açmış bir nar ağacıdır
    dağ ufkuna vuran deniz aydınlığı
    sırasında gizemli bıçaklar

    o sözler ki
    imgelem sonsuzluğunun
    ateşten gülüdürler
    kelebek çarpıntılarıyla doğarlar ölürler
    o sözler ki kalbimizin üstünde
    dolu bir tabanca gibi
    ölüp ölesiye taşırız
    o sözler ki bir kere çıkmıştır ağzımızdan
    uğrunda asılırız...

  3. #13

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    ÖLMEK YASAK

    daha önce bıçaktan hiç su içmedim
    hiç kısılmadı kerpetene bıyıklarım
    gururlu bir gemiyim oldum bittim
    sabah olur yelkenlerimi saklarım
    özgürlük dediğim yerde demirledim

    üstüme varma bulutları tutamam
    böyle paldır küldür gideceklerdir
    gelmezsen farketmez kimseyi aramam
    asıl sevdiklerim en içimdekilerdir
    onlarla yaşarım eğer yaşarsam

    olurmu gecemi yesile çalmak
    yıldız çivilemek parmakuçlarıma
    ölüm kadar çabuksa eğer yaşamak
    hiç doğmamayı isterdim ama
    bir kere doğmuşum ölmek yasak

  4. #14

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    ÖLMEK ZAMANI

    dağılırdı saçlarınız yaz akşamı
    batan güneşe karşı / kumral
    susardınız ne de çok susardınız
    anlaşılması güç susmanızın anlamı
    sanki bir bulmaca uzun bir sarmal
    uzadıkça sersem eder adamı
    o zaman sevmek değil ölmek zamanı

    (uzak bir kız sisli mavi susarsa
    acılarla yüklüdür suskunluğu
    akıl almaz tehlikeler içerir
    hele hayatında bir sürgün varsa
    kelepçe kuşlarının buz gibi uçuştuğu
    o siyah tren uğultularla gelir
    bütün üçüncü mevki cıgara dumanı)

    bana susar bir hayalle konuşurdunuz
    hani fakülteden çıkarken vurmuşlardı
    kollarınızda ölen tıbbıyeli çocuk
    birbirinize nasıl da uymuştunuz
    sevginizde yüceltici birşeyler vardı
    korku bulaşığı garip bir mutluluk
    bir filmi hatırlatan belki bir romanı

    (uzak mavi kız dalgasız bir su
    ah onun yalnızlığı benim yalnızlığım
    içimizde gemiler ansızın yol kesiyor
    ansızın beni de vururlar mı korkusu
    izlendiğini sanmak her gece adım adım
    şehrin karanlığında devriyeler geziyor
    telsizde cızırtılar / cinayet alarmı)

    eflatun ve ıssız ağzınız bir muamma
    susardınız arkasında susmuşluğunuzun
    tekrar tekrar sizi duruşmaya çağırırlar
    geç vakte kalır sorgular bitmez ama
    hapislik nedir ki / unutulmak asıl sorun
    seyreldikçe seyrelir istanbul'dan mektuplar
    ne arayanı kalır gittikçe ne soranı

    (baksa da beni görmüyor sanki yokum
    duymadığı açık anlattıklarımı
    sessizliği kalabalık giremiyorum
    ölüler kuşatılmış sağımı solumu
    geçmişte yaşıyor biliyorum
    bir anlatabilsem onsuz olamadığımı
    o zaman sevmek değil ölmek zamanı)

  5. #15

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    SEN BENIM HICBIR SEYIMSIN

    Sen benim hicbir seyimsin
    Yazdiklarimdan cok daha az
    Hic kimse misin bilmem ki nesin
    Luzumundan fazla beyaz
    Sen benim hicbir seyimsin
    Varligin yoklugun anlasilmaz

    Galiba eski liman uzerindesin
    Nasil karanligima bir yildiz olmak
    Dudaklarinla cama cizdigin
    En fazla sonbahar otellerinde
    Universiteli bir kiz uykusu bulmak
    Yalnizligi olduresiye cirkin
    Sabaha karsi olduresiye korkak
    Kulagi cabucak telefon zillerinde

    Sen benim hicbir seyimsin
    Hicbir sevismek yasamisligim
    Henuz bos bir roman sahifesinde
    Hic kimse misin bilmem ki nesin
    Ne cok cigliklarin silemedigi
    Zaten yok bir tren penceresinde

    Sen benim hicbir seyimsin
    Yabanci bir sarki gibi yarim
    Yagmurlu bir agac gibi islak
    Hic kimse misin bilmem ki nesin
    Uykumun arasinda cagirdigim
    Cocukluk sesinle aglayarak
    Sen benim hicbir seyimsin...

  6. #16

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    SEN BEYAZ BİR KADINSIN

    asıl büyük sarhoş benim
    uzaktaki
    ben ki tek damla şarap içmedim
    ekmeğin beyaz zeytinin siyah
    olduğunu biliyorum
    asıl büyük sarhoş benim
    uzaktaki
    benim kusturucu sarhoşluğum
    yoksulluğum

    yüzüme bakmasan da
    yağmura düşürsen de gözlerini
    gözlerime bakmasan da ne kadar
    o kadar aydınlığın gökyüzüme uzanıyor
    uykularımda nefesinin sıcaklığı
    o kadar
    hangi akşam kapımı çalan sen değilsin
    sen değil misin gizli bir kıvılcım gibi
    gözbebeklerimde duran
    umutsuzlandığım her akşam
    senin rüzgârın almıyor mu
    uğultulu yorgunluğumu
    yoksulluğun eşiğinde kapaklandığım zaman
    ellerimden sımsıkı tutmuyor mu senin
    iyimserliğin

    ben bu tezgâhı kurdumsa senin için kurdum
    senin için dokuduğum basma ve pazen
    denizin yeşilinden süzdüğüm balık
    göğün mavisinden çaldığım kuş
    senin için
    felsefe okudumsa
    iktisat okudumsa gece yarıları
    boğazım kurumuş içim bir kalabalık
    sıcacık mısralar okudumsa yunus' dan
    senin için okudum
    geceyarıları

    sen beyaz bir kadınsın
    uzaktaki
    gözlerin aklımdan çıkmıyor
    sen beyaz bir kadınsın
    karanlıkları dinleyen
    uzaktaki
    sarmaşıkları duyuyor musun rüzgârda
    yorgun başını
    üşümüş yastığına koyuyor musun
    uyuyor musun...

  7. #17

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    --------------------------------------------------------------------------------

    SEN YOKSUN
    sen yoksun
    deniz yok
    yıldızlar arkadaşım
    ya bu gece harikalı bir şeyler olsun
    yahut bir bomba gibi
    infilak edecek başım

    ağzımda eski mısralar uzanıp kalmışım
    istanbul minareler odamda gibi
    gökyüzü temiz ve parlak
    işte kol kola girmiş en mesut günlerimiz
    muhalif bir rüzgar karşı sahilden

    fosforlu ışıklarıyla gökyüzü bir deniz
    havada kanat sesleri
    ve çılgın kokular

    deniz yok
    yıldızlar uzaklaşıyor
    ben yine yalnız kalıyorum
    istanbul minareler kaybolmuş
    sen yoksun...

  8. #18

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    SEVMEK İCİN GEÇ, ÖLMEK İÇİN ERKEN

    akşamın acı su karanlığı içinden
    soğuk kadife teması yalnızlığın
    şuh bir kahkaha balkonun birinden
    gizli işareti midir bir başlangıcın

    sevmek için geç ölmek için erken

    başbaşa çay elele yürümek derken
    boğaz vapurları mı iskele sancak
    telefonda kaybolmak sesini beklerken
    insan insanı yeniler doğrudur ancak

    sevmek için geç ölmek için erken

    içimdeki gökkuşağı besbelli neden
    bulutların içinden kuşlar yağıyor
    bir şiire başlarsın birini bitirmeden
    hiç kimse gözlerine inanamıyor

    sevmek için geç ölmek için erken

    sevmek sevildiğini bile farketmeden
    yaklaştıkça ölüm soğuk bir yağmur gibi
    sevmek zehir zemberek ve yürekten
    gecikerek de olsa vuruşur gibi

    sevmek için geç ölmek için erken

  9. #19

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    SİSLER BULVARI

    elinin arkasında güneş duruyordu
    aylardan kasımdı üşüyorduk
    ağacın biri bulvarda ölüyordu
    şehrin camları kaygısız gülüyordu
    her köşe başında öpüşüyorduk

    sisler bulvarı'na akşam çökmüştü
    omuzlarımıza çoktan çökmüştü
    kesik birer kol gibi yalnızdık
    dağlarda ateşler yanmıyordu
    deniz fenerleri sönmüştü
    birbirimizin gözlerini arıyorduk

    sisler bulvarı'nda seni kaybettim
    sokak lambaları öksürüyordu
    yukarda bulutlar yürüyordu
    terkedilmiş bir çocuk gibiydim
    dokunsanız ağlayacaktım
    yenikapı'da bir tren vardı

    sisler bulvarı'nda öleceğim
    sol kasığımdan vuracaklar
    bulvar durağında düşeceğim
    gözlüklerim kırılacaklar
    sen rüyasını göreceksin
    çığlık çığlığa uyanacaksın
    sabah kapını çalacaklar
    elinden tutup getirecekler
    beni görünce taş kesileceksin
    ağlamayacaksın! ağlamayacaksın!

    sisler bulvarı'ndan geçtim sırsıklamdı
    ıslak kaldırımlar parlıyordu
    durup dururken gözlerim dalıyordu
    bir bardak şarapta kayboluyordum
    gece bekçilerine saati soruyordum
    evime gitmekten korkuyordum
    sisler boğazıma sarılmışlardı

    bir gemi beni afrika'ya götürecek
    ismi bilmiyorum ne olacak
    kazablanka'da bir gün kalacağım
    sisler bulvarı'nı hatırlayacağım
    kırmızı melek şarkısından bir satır
    lodos'tan bir satır yağmur'dan iki
    senin kirpiklerinden bir satır
    simsiyah bir satır hatırlayacağım
    seni hatırlatanın çenesini kıracağım
    limanda vapurlar uğuldayacak

    sisler bulvarı bir gece haykırmıştı
    ağaçları yatıyordu yoksuldu
    bütün yaprakları sararmıştı
    bütün bir sonbahar ağlamıştı
    ağlayan sanki İstanbul'du
    öl desen belki ölecektim
    içimde biber gibi bir kahır
    bütün şiirlerimi yakacaktım
    yalnızlık bana dokunuyordu

    eğer sisler bulvarı olmasa
    eğer bu şehirde bu bulvar olmasa
    sabah ezanında yağmur yağmasa
    şüphesiz bir delilik yapardım
    hiç kimse beni anlayamazdı
    on beş sene hüküm giyerdim
    dördüncü yılında kaçardım
    belki kaçarken vururlardı

    sisler bulvarı'ndan geçmediğin gün
    sisler bulvarı öküz ben öksüzüm
    yağmurun altında yalnızım
    ağzım elim yüzüm ıslanıyor
    tren düdükleri iç içe giriyorlar
    aklımı fikrimi çeliyorlar
    aksaray'da ışıklar yanıyor
    sisler bulvarı ayaklanıyor
    artık kalbimi susturamıyorum

  10. #20

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    SOĞUK BİR İNTİHAR

    yıldızlar damlıyordu parmak uçlarından
    kısa kirpiklerine ne kızlar asılı
    elektrik çıtırtısı yok gibi saçlarından
    yüzünde görünmez bir şiir yazılı

    bir türlü anlaşılamadı nedeni nasılı
    belki bir çağrışım işlenmemiş suçlarından
    gülümsemesi bile ne kadar acılı
    sanki gözyaşları dudaklarından

    bu dünyaya ait her yanlışa meraklı
    yanılgılar üretiyor uzlaşmazlığından
    kendini çok dağıtmış herkesten alacaklı
    uykuları kilitli koyu baş ağrısından

    yalnızlığa saklanması kaçıp dünyalılardan
    çünkü duygusallığı onlardan farklı
    soluğu tıkanıyor o lazer tabancasından
    soğuk bir intihar ki hani içinde saklı...

Sayfa 2/3 İlkİlk 123 SonSon

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an Bu Konuyu Gorunteleyen 1 Kullanıcı var. (0 Uye ve 1 Misafir)

Bu Konudaki Etiketler

Yer imleri

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •