Hayat ne garip.Bir nehir gibi akıp gidiyor .Kimi zaman kanatarak ,acıtarak ,kimi zaman mahzun bir çocuk bakışıyla içimizi burkarak.Ara ara gülümseyip ümit veren bir aşık gibi kandırarak gidiyor..
Zaman zaman gökkuşağının sekizinci rengi gibi hissettirse de, an gelip grimsi gözyaşlarını anıların tozlu yapraklarına düşürüyor.Bazen bir atın yelesindeki rüzgar gibi geçip gidiyor önünden peşi sıra .Gün geliyor saniyeleri sayıyorsun sabırsızlıkla…


Ey hayat!
Ne sendeki bu sır söyle bana ?Sen beni “Fuzuli”ettin karşında.
Sevgin düşmesin sessizliğime,
Kayıp sensizliklerimi yanıma aldım.
Ağarırken içimin sancısı,
Geriye tek saydam gözyaşların kalır.
Kirpiklerinin ılık teninde kıpırdaşan yüreklerin hazin çığlığı…
Hayata alınmış bir çift sözden gayrı,
Geriye ne kalır?
Dopdolu bir hiçlikten yana, nedir payımız?
Yorgun hayallerimizin hoyrat karanlığı çalındı kulaklarımıza,
Üzgün ve sessizdi yankıları hayatlarımızda.
Vazgeçme!
Dost ve düşman kaderlerimiz,
Üzerine eksilmişliklerimizi serpiyor çiy çiçeklerinin ellerine,
Maviye sarılmış yosun kokulu yaralarımın arasına,
Yasemin kokulu tükenmişliklerim ekleniyor.
Başka yalnızlıklarımı da istiyor,
Çoğalttıklarının yanına.
Yetinmiyor…