Teşekkur Teşekkur:  0
Beğeni Beğeni:  0
Sayfa 2/2 İlkİlk 12
13 sonuçtan 11 ile 13 arası

Konu: Çeşitli Hastalıklar Hakkında Bilgi

  1. #11

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    BADEMCİK İLTİHABI

    Bademcik denilen tonsiller, boğazın her iki yanında yer alan, vücudun savunma sisteminin bir parçası organlardır. Üzerindeki çok sayıda delikten içeri giren mikroplar, organın içinde zararsız hale getirilir ve ölü hücreler tekrar bu delikten dışarı atılır, ayrıca antikor üreterek vücudun savunmasına yardımcı olurlar. Ancak bu deliklerin çeşitli etkilerle tıkanması sonucu iltihap yayılarak tüm organı tutar ve bir enfeksiyon kaynağı haline gelir. Bademciğin şişmesi, boğaz ağrısı, ateş, kırgınlık ve yutma güçlüğü akut iltihabın belirtilerindendir. Çocuklarda çok daha aktif bir organ olduğundan iltihabı da daha sık görülür. Tedavisinde etken mikroplara etkili antibiyotikler, anti septik boğaz gargaraları, antienflamatuar ve ağrı kesici türü ilaçlardan yararlanılır. Bademciklerin görev yapamayıp, bizzat kendinin enfeksiyon kaynağı haline gelmesi kronik bademcik iltihabı demektir. Hastanın şikayetleri, akut olanlara nazaran daha müphemdir. Küçük bir tahriş sonucu hemen ağrı ve yutma güçlüğü oluşurken, düşük dereceli bir ateş ve zaman zaman ağız kokusu şikayetlerdendir. Dolayısıyla sık sık enfeksiyon atağı geçirilmeğe başlar. Muayenede; bademciklerin etrafında kızarıklık olması, çevre dokulara yapışık olmaları boğaz kültürü sonucunun pozitif olması, kan değerindeki bozulma, tanı koydurur.
    Bazen anaokulu çocukları ile ilkokul öğrencileri arasında halk arasında "beta" tabir edilen Beta Hemolitik Streptokok salgını olur. Bu mikroba karşı konkada oluşan antikor (kısaca ASO)'un kan değerlerinin normalde 200'ün altında olması gerekirken çok yüksek olması durumunda Akut Romatizmal Kalp Hastalığı denilen eklemleri tutan ve kalp kapakcıklarında kalıcı hasara yol açan bir hastalık riski çok artar. Beta mikrobunun tedavisinde penisilin ve türevleri kullanılır. Ancak bademciğin enfeksiyon kaynağı haline gelmesi durumunda kan ASO değerleri bir türlü düşmeğe fırsat bulamaz ve bu antikor gidip kalp kapakçığını tutarak, bozulmasına yol açar. Dolayısıyla beta mikrobu taşıyıcısı bu bademciklerin çıkarılması gerekir.
    Bazen de bademcikler yutmayı ve konuşmayı engelleyecek derecede iri olabilir. Bu durumda organ hasta olmasa bile zararını önlemek amacıyla alınması söz konusudur.
    Özetleyecek olursak; 1- Sık enfekte olan kronik bademcik iltihabı, 2- Beta mikrobu taşıyıcısı bademcikler, 3- Aşırı büyük bademciklerin ameliyatla alınmaları gerekir. Bademcik için yaş sınırı 3 yaştır. Yani 3 yaş altında bademcik ameliyatı yapılmamalıdır. Gene aynı tip bir organ olan geniz eti ya da bademciği içinse böyle bir alt sınır yoktur.
    Ameliyat, çocuklarda genellikle, genel anestezi altında yapılır. Kısa süren bir ameliyat olup, bugünün modern tıp imkanlarıyla minimal komplikasyonu vardır. Ameliyat yeri ortalama bir hafta içinde iyileşir. Bu dönemde antibiyotik ve ağrı kesiciler kullanılır. Başlangıçta sulu, giderek yarı katı yiyecekler ve 10 gün içinde de normal katı gıdalara geçilebilir. Bademcik ameliyatı iyi yapıldığında ve doğru gerekçelerle alındğıında hastanın şikayetlerinde bariz bir düzelme olur ve genel durum da hızla düzelir. Halk arasında yanlış bilinen bir konu, bademciklerin alındığında, savunma sisteminin zayıflayacağıdır. Böyle bir durum, yapılan klinik araştırmalarla ispatlanmamıştır. Çocuklarda haklı gerekçelerle alınan bademciklerin görevini boğazımızdaki başka dokular üstlenir. Erişkin hastalarda ise zaten bademcik büyük ölçüde fonksiyonunu yitirdiğinden eksikliğinden dolayı bir problem çıkmaz. Ancak tahriş edici etkenlere sürekli maruz kalan kişilerde farenjit tablosu müzminleşebilir. O nedenle sigara, kirli hava boğaz için her zaman zararlıdır.
    Bademcik ameliyat yapılmasına karar verilen çocukların ailelerinin yaşadığı en büyük korku anestezi korkusudur. Bu korku aslında yersizdir. Çünkü fazla abartılmakta ve yanlış bilgilere dayanmaktadır. Genel anestezi yurdumuzda yüzbinlerce kez uygulanmakta ancak 20-30 binde bir ölüm duyulmaktadır. Riskin bundan çok daha fazla olduğu durumlarla günlük hayatta sık sık karşılaşmıyor muyuz? Mesela kaldırımda yürürken araba çarpamaz mı? Bu durumda kaldırımda yürümeyelim mantığı elbette kabul edilemez. Ancak ameliyat ne kadar küçük olursa olsun, hafife alınmamalı her türlü tedbiri anestezist gözetiminde almalıdır. Tüm incelemeler sonucu, anestezi uzmanının muayenesinden geçerek "ameliyat olabilir" oluru olan aileler rahat olup, hekimlerine güvenmeleri gerekir.


    HEPATİT

    Karaciğerde meydana gelen bütün iltihaplı hastalıklara "hepatit" denmektedir. Hepatit yapan birçok sebepler vardır: Virüsler, parazitler, mantarlar, bakteriler, bazı ilaçlar, zehirler ve alkol başlıca iltihap sebepleridir.
    Hepatitin en tipik belirtisi "sarılık"tır. Çoğu vakalarda karaciğer yetmezliği de vardır.
    Virüslerin sebep olduğu hepatit, akut ve kronik hepatit diye ikiye ayrılır. Akut hepatit, üç tip virüsün marifetidir. A tipi virüsün kuluçka devresi 15 günle iki ay arasında değişir. B ve C tipi virüsün kuluçka devresi daha uzun olup iki ila altı ay kadardır.
    Belirtileri:
    * İlk belirtisi iştahsızlık, halsizlik, bulantı, kusma, ishal, eklemlerde ağrı, ateş, öksürük, nezle, göz yaşarması ve deride kaşıntıdır.
    * İlk belirtilerden bir hafta sonra sarılık başlar. Belirtiler kaybolurken, ateş de düşer. Sarılık dönemi altı ila sekiz hafta kadardır. Bu müddet içinde karaciğer büyür ve hassaslaşır. İdrarın rengi koyulaşmıştır.
    * Sarılık ilk olarak gözlerde başlar. Beyaz kısımlarda farkedilir bir sanlık görülür.
    Ne Yapmalı?
    * Virüslerin sebep olduğu akut hepatit istirahat ve titiz bir diyetle atlatılabilir. Diyet, karbonhidratlı yiyecekler fazla verilirken; yağlı gıdalar mümkün mertebe azaltılır.
    * İyi bir yatak istirahati ve karbonhidratlı beslenme ile sarılık iki ila altı hafta içinde şifa bulur.
    Kronik Hepatit:
    Kronik hepatit doğrudan doğruya başlayabileceği gibi; ihmal edilen akut bir hepatitin gelişmesi ile de teşekkül edebilir. Siroz ve karaciğer kanserine dönüşebilen kronik hepatite "aktif kronik hepatit" adı verilir.
    Tedavi, idrar, dışkı, kan ve salyadan alınan örneklerin test edilmesi sonunda başlatılır. Tedavinin şekli, hepatite sebep olan mikroorganizmanın cinsine bağlıdır

  2. #12

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    FELÇ

    Beyin ve sinir sisteminin beslenme yetersizliği sonucu ortaya çıkar. Sinir hücrelerinin oksijensizliğe ve kan şekeri düşmesine tahammülü birkaç dakika ile sınırlıdır. Herhangi bir sebeple (genellikle beyne kan taşıyan damarların tıkanması, daralması) aksaması durumunda saniyeler içinde konuşma, görme, anlama bozulabilir ve vücudun bir yarısında kuvvet azalması veya tamamen fonksiyon kaybı olabilir. Bu kayıp yine saatler içinde kısa sürede geçiyorsa geçici felçten bahsedilir.
    Hastalıkta bazen tablo gelişmeden haberci uyarıcı bulgular da görülebilir: Vücudun bir tarafında gelip geçen uyuşma, kısa süreli baş ağrısı nöbetleri, konuşmanın bozulması veya durması, görmede geçici ani kayıplar, dengesizlik gibi...
    Hastalığın ana sebebi beyin ve hücrelerini sulayan beyin damarlarındaki tıkanmalardır. Daha nadir olarak beyin kanaması, beyin ve zarının iltihapları anılabilir.
    Damar tıkanmasının sebepleri ise: Bünyenin yaşlanması, damarların sertleşmesi, kan yağlarının fazlalığı, kandaki kırmızı hücrelerin (eritrosit) çokluğu, tansiyonun yüksek seyretmesi, sigara, alkol, uyuşturucu gibi kötü alışkanlıklar, kalp ve damar hastalıklarına irsî yatkınlık, şeker hastalığı, böbrek rahatsızlığı, aşırı stres, dengesiz beslenme, düzensiz yaşama vs...
    Felçte ne yapılmalı?
    Hasta apar topar hareket ettirilmemeli. Gereksiz panikle hastaya zarar verilmemeli ve en yakın sağlık merkezine götürülerek erken müdahale edilmelidir. Bazı felçler günler içinde yapılan tedaviyle iz bırakmadan geçer. Felcin geçmemesi durumunda şu yanlışlardan kaçınmalıdır:
    * Gereksiz ümitlerle hasta hekim hekim dolaştırılmamalıdır.
    * Tıp dışı bazı ters uygulamalara fırsat verilmemelidir.
    Hastanın takip ve tedavisini üstlenen hekimle diyaloğu koparmamalıdır. Takip süreci uzun olacağı bilinerek tedbirler düzenlenmelidir. Hastalığın ilk haftalarından itibaren bıkmadan, usanmadan doktor tavsiyesine uygun fizyoterapi (masaj ve egzersiz) uygulanmalıdır.
    Hastanın hareketlenmesi, iyileşmeye motivasyonu, yatakta döndürülmesi (yaralar oluşmaması için), beslenme düzeni, psikolojik ve moral durumu, hasta yakınlarının ilgi ve desteği tedavide kullanılacak ilaç ve metodlardan çok daha faydalı olduğu bilinmelidir.
    Tedavide kullanılan ilaçların temel hedefi felcin tekrarlama ihtimaline karşı bünyeyi korumaktır. Tansiyonu ayarlamak, kan yağlarını düşürmek, moral ve destek tedavileri önemlidir.
    Ağır olup da yatalak kalan hastaların hayatla ilgilerinin kopmamasına dikkat etmeli, çökkün (deresif) düşünceleri gelişmesi durumunda tedavisi yoluna gitmelidir.

  3. #13

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    ÇAĞIN VEBASI: AİDS


    1980'lere girildiğinde "cinsel özgürlük" aileye son", "feminizm" gibi akımların da tesiriyle dünya tam bir kargaşa içindeydi. Homo****üellik, bir sapıklık değil de "3. cins" sayılıyor, giderek güçlenen bir lobi haline geliyor ve hatta erkekler birbirleriyle evlendiriliyordu. Her üç çocuktan biri evlilik dışı münasebet neticesi dünyaya geliyor ve yine üç çocuktan ikisi anne-babanın ayrı olduğu parçalanmış ailelerde büyümek zorunda kalıyordu. Çünkü kurulan her iki evlilikten biri ayrılma ile sonuçlanıyordu. Artık cinsellik, ulvi hedefi olan hissi bir beraberlik olmaktan çıkmış, hayvani ve mekanik bir zevk vasıtası haline gelmişti. İşte bu manzara, tam Kainatın Sultanı Peygamber Efendimizin (s.a.v.) "Bir toplulukta fuhuş yaygınlaşırsa Allah, adını bilmediğiniz hastalıklar indirir" şeklinde haber verdiği ortamdı. 1981 yılında 8'i homo****üel ve 1 'i de yine onların bulaşığı enjektörü kullanan uyuşturucu müptelası toplam 9 kişi esrarengiz bir hastalığa yakalandılar. Vücudun savunma (immun) sistemi iflas etmişti ve mikrobik hastalıklara karşı korunamıyordu. Hastalığa, "Kazanılmış immun Yetmezlik Sendromu" manasına gelen kelimelerin baş harfleri olan AİDS adı verildi. Bu hastalığın amili insanları acı ve ölüme terk ederek bir bedenden diğerine, bir ülkeden başka bir ül***e ve bir kıtadan başka bir kıtaya atlayan, görünmeyen bir virüstü.
    Aritmetik dizi şeklinde hızla yayılan AİDS, ciddi ruhi krizlere ve bozukluklara yol açıyordu. Korku, endişe, hayati kriz, ümidsizlik, suçluluk, çaresizlik, belirsizlik, yakınlarını kaybetme, aile ve toplumdan dışlanma, ağrı, dayanılmaz acılar, terkedilme ve ölüm duygu düşünce ve reaksiyonları veren bir hastalığın adıydı.
    Kimine göre çağın vebası, kimine göre ise yüzyılın en korkunç hastalığı olan AlDS'e 1987'de 126 ülkede 62.445 kişide rastlanmıştı. Bu rakam 1991'de 359.271, 1995'te ise 22 milyon oldu. 2000 yılında AlDS'li sayısının 40 milyonu geçmesi bekleniyor.
    Türkiye'de ise 1996'da 594 AİDS vakasına rastlandı. AİDS ile Mücadele Derneği, "Türkiye henüz taşıyıcı devresinde 2000'li yıllarda İstanbul ve Doğu Karadeniz'de yaygınlaşan fuhuş sebebiyle özellikle İstanbul ve Karadeniz'de AİDS patlaması olacak" diyor.
    Dünyada her dakikada 5, günde ise 8.500 kişi AlDS'e yakalanıyor. Afrika'da çıkan hastalığın dünyaya yayılmaya başladığı, 1980'den bu yana ise 5.8 milyon kişi AİDS'ten öldü. Dünya Sağlık Örgütünden bir yetkili, "Sadece 1992 yılında Avrupa'da 90 bin AİDS vakasına rastlandı. AİDS 21. asrın en mühim sağlık problemi olacak. AİDS, bir zamanlar frenginin dünyaya yaptığını yapacak. Ancak tek farkı, AİDS'ten ölüm oranı yüzde 85-100 gibi çok yüksek olması" diyor.
    AİDS'in Tedavisi Var mı ?
    AİDS, kişi virüsü aldıktan sonra 12 yıl içinde ortaya çıkabiliyor. Yakalanan şahıs ise en fazla 3 yılda ölüyor. Ve AİDS'ten kurtuluş yok. Dünya Sağlık Teşkilatı'ndan Dr. Michael Mersen, "HIV virüsünü kaptıktan sonra hastalığın gelişmesi ortalama 10 yıl alıyor. AİDS vakalarına bugünkü durumu bize 10 yıl önce neler olduğunu anlatıyor" diyor.
    Şu an için AlDS'e karşı elde henüz ne bir tedavi ne de bir aşı var. Yıllardan beri süren çalışmalar boşa çıktı. Birbiri ardına insanları hayat kırıklığına uğrattı. Virüsü almış fakat hastalık belirtileri henüz ortaya çıkmamış kişilerde tesirli olduğu kabul edilen AZT adlı ilacın da çok cüz'i bir faydaya sahip olduğu anlaşıldı.
    Haftalık ilim dergisi Science'in AİDS üzerinde çalışan dünyanın en tanınmış 150 araştırmacısı arasında yaptığı anketteki ortak cevap enteresandı. "AİDS hakkında daha fazla şey öğrendikçe, herşeyden daha az emin oluyoruz." Daha düne kadar doğruluğu tartışma götürmeyen birçok görüş, temelden yanlış olduğu anlaşılarak bir kenara bırakılıyor. Artık bozuklukta rol oynayan dolaylı mekanizmalar ilim adamlarının aklını karıştırıyor.
    Tedavi Pahalı
    AİDS tedavisinde denenen ve cüz'i faydaya sahip olduğu iddia edilen ilaçlar çok pahalı, ilacın etkisi sadece hayat süresini uzatması. Yıllık maliyeti ise 12 ile 16 bin doları buluyor. Üstelik bu tedavilerin ne kadar süre uygulanması gerektiği de belli değil.
    AİDS'in Hedefi
    AlDS'e yakalananlar yüzde 95 oranında sapıklar, fuhuş yapanlar ve damardan uyuşturucu kullananlardan teşekkül ediyor. Tabii arada AlDS'li kanı nakledilen masum kişilere de bulaştığı oluyor. Bu da "Öyle bir fitneden sakınınız ki, sizden yalnız zalimlere (ona sebep olanlar) dokunmakla kalmaz, masumları da yakar." (Enfal, 25) ilahi buyruğuna uygun düşüyor.
    Evet, önceki bütün semavi dinler gibi İslam'ın çağrısı da sapıklığı, zina ve fuhşu yasaklıyordu. Bugün bu çağrıyı ilim ve tıp yapıyor. Eşlere, birbirlerini aldatmamaları tavsiyelerinde bulunuluyor. Saygı ve sevgi, günümüzde yeniden keşfediliyor. Sadakat kavramı yeniden gözde hale geliyor. Üstelik insanların acıya, felakete, faciaya maruz kalmaması için...

Sayfa 2/2 İlkİlk 12

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an Bu Konuyu Gorunteleyen 1 Kullanıcı var. (0 Uye ve 1 Misafir)

Bu Konudaki Etiketler

Yer imleri

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •