Teşekkur Teşekkur:  0
Beğeni Beğeni:  0
4 sonuçtan 1 ile 4 arası

Konu: Kadın Sağlığı

  1. #1

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart Kadın Sağlığı

    Kadınların Baş Belası ''Sistitler''

    Kendini sık ve ağrılı idrar, alt karın ağrısı, sıkışma hissi ile gösteren sistit kadınların en sık karşılaştığı hastalıklardan birisidir.
    Sistit birçok kadının sık karşılaştığı hastalıklardan birisidir. Tarif olarak idrar kesesinin iltahaplanmasıdır. Ana başlık olarak iki büyük tipi vardır. Bunlardan bir tanesi bakterilerin yol açtığı mikrobik sistit, diğeride mikroplar ile hiç ilgisi olamayan intersitisyel sistittir. Bu iki hastalığında belirti ve bulguları biribirine benzer ve sıklıkla birbirleri ile karışırlar.


    MİKROBİK SİSTİT

    Bakterilerin yol açtığı mikrobik sistit 20-40 yaş arasındaki genç kadınların % 25-30’da görülecek kadar sıktır. En sık bilinen nedeni cinsel aktivitedir. Koli bakterisi en sık bu hastalığa yol açan ajandır. Kadınlarda 40 yaşından sonra azalan mikrobik sistit 65 yaşından sonra tekrar artar. Bu yaş gurubunda ise görülme sıklığı % 20 civarındadır. Yaşlanma ile artmasının nedeni vucut direncinde azalma, idrar kesesinin aşağıya sarkması ve menapoz sonrası hormonal değişimlerin idrar yollarınıda etkilemesidir.

    Hastalarda idrar yaparken yanma hissi, sık ve az miktarda idrar yapma, acil idrara gitme hissi ve karnın en alt kısmında ağrı ve rahatsızlık hissi gibi yakınmalara yol açar. Bazı hasatalarda buna ek olarak idrarda kanama ve kötü kokulu idrar da görülebilir. Tanı idrar tahlili ve idrar kültürü ile konur.

    Tedavi 3 günlük kısa süreli antibiotik tedavisidir. En etkin korunma yöntemi ise kişisel hijyen ve cinsel ilişki sonrası idrar yaparak idrar kesesinin boşaltılmasıdır. Bu koruyucu yönteme rağmen sık sistit olan kadınlara cinsel ilişkiden hemen sonra tek doz antibiotik verilir. Çok nadiren buna rağmen sık sistit olan kadınlarda ise düşük dozda ve uzun süreli antibiotik tedavisi uygulanır. Ayrıca sık sistit olan kadınlar altta yatan taş, idrar kesesi sarkması idrar fistülleri gibi gibi hastalıkların araştırılması açısından radyolojik tetkikler ve sistoskopi ile değerlendirilmelidir.


    İNTERSİTİSYEL SİSTİT

    ABD’de her 100 bin kadının 50’sinde görülen ve mikrobik nedeni olmayan bir hastalıktır. Kendini sık ve ağrılı idrar, alt karın ağrısı, sıkışma hissi ile belli eder ve ciddi dalgalanmalar gösterir. Hastalar bazı günler çok iyi iken aniden kötüleşme ve bunu takip eden iyileşme süreci geçirirler. Kesin belli olan bir nedeni yoktur, gıda allerjileri, geçirilmiş idrar yolu enfeksiyonları, idrar kesesinin iç yüzünü döşeyen tabakanın bozulması, aşırı stress, sinirsel hastalıklar, idrarda bulunan irritan maddelerin etkisi olduğu kabul edilmekte ve halen araştırılmaktadır.

    Hastalığın tanısı ancak diğer olası hastalıkların ekarte edilmesi ile konur. Ekarte edilmesi gereken hastalıklar mikrobik sistit, idrar kesesi kanseri, idar yolları verem hastalığı, idrar kesesini sinirsel çalışma bozuklukları gibi hastalıklardır. Bu amaçla idrar kesesinin içine optik cihazlar ile bakılması (sistoskopi) dahil geniş bir yelpaze içindeki tetkik yöntemleri uygulanır.

    Hastalığın kesin olarak bilinen tek bir tedavi yöntemi yoktur. Hastalığın alevlenme gösterdiği dönemlerde de faydası olduğu bilinen ilaçlar belli bir sistematik içinde denenmeli ve hastanın fayda gördüğü ilaç tespit edilirse ataklar sırasında bu ilaç kullanılmalıdır. Bu amaçla ağızdan alınan haplar veya idrar kesesi içine ince bir kateter ile verilen solusyon halindeki ilaçlar kullanılır. İlaçlara cevap vermeyen olgularda cerrahi yöntemler son çaredir. Hastalığın tanısı konduğu zaman hastalara bunun kronik bir hastalık olduğu anlatılmalı, ömür boyu bu hastalıkla birlikte yaşanılacağı vurgulanmalı ve gerekirse psikolojik destek verilmelidir

  2. #2

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Kadınların yaptırması gereken 10 test

    Günümüzde ölümcül hastalıkların tedavisi bile mümkün. Ancak bunun için erken tanı şart.
    Erken tanıya giden yol ise, yaşamsal önem taşıyan testlerden geçiyor.
    İşte her kadın için hayati önem taşıyan ve yaşam boyu yaptırılması gereken testler...
    İSTANBUL - Memorial Hastanesi Dahiliye Uzmanı Dr. Soner Dileklen, her kadının mutlaka yaptırması gereken 10 test ve tanı yöntemleri hakkında bilgi verdi.








    MAMOGRAFİ İLE MEME KANSERİNDE ERKEN TEŞHİS
    Özellikle meme kanseri, erken tanı ile ölümcül bir hastalık olmaktan çıktı. Bunun için kadınların 20 yaşından sonra her iki memesini de ayda bir kez kontrol etmesi ve 2-3 yılda bir doktor muayenesinden geçmesi gerekli.
    Meme muayenesinin olmazsa olmazı mamografi. Uzmanlar kadınları, 40 yaşından itibaren her yıl mamografi çektirmesi ve eğer birinci derece akrabalarda meme kanseri varsa, sıkı takip altında olmaları gerektiği yönünde uyarıyor.

    Mamografide, düşük doz x-Ray, yani iyonizan radyasyon üreten bir tüp ile meme inceleniyor. İnceleme için hasta mamografi denilen röntgen cihazının önüne oturtuluyor. Meme x ışınına duyarlı bir levha üzerine yerleştirilerek sıkıştırılıyor. Ardından radyasyon verilerek, her iki memenin iç yapısının görüntüleri filmde oluşturuluyor.

    Mamografi, meme kanserini henüz ele gelen bir kitle olmadan, yani kireçlenme aşamasındayken tespit edilebiliyor. Bu sayede meme kanseri çok erken evrede tedavi edilebiliyor.


    TONOMETRE İLE KÖRLÜK ENGELLENİYOR
    Glokom, halk arasındaki adıyla ‘göz tansiyonu’, yaptığı sinir hasarı ile körlüğe neden olabilen bir göz hastalığı.

    İlaç tedavisi ve lazer ile körlüğün önüne geçiliyor ancak bu da erken teşhis ile mümkün. Körlük riskine karşı glokomun rutin muayenelerine en geç 40 yaşında başlanmalı. Ancak ailede glokom hastası varsa bu testler daha erken yaşlara alınmalı, da başlanmalı.

    Göz içi basıncında genel adı tonometre olan cihazlara başvuruluyor.
    Retina kontrolünde, gözün arka bölümünü görebilmek için gözbebeği damla formundaki ilaçlarla genişletiliyor. Göz içi basıncı, tonometre cihazından kontrollü bir şekilde hava püskürtülmesiyle ölçülüyor.


    EFORLA KALP SORUNLARI BELİRLENİYOR
    Uzmanlara göre 40 yaşını geçmiş her kadın senede bir kez kardiyolojik Check-up’tan geçmeli.

    Uzmanlara göre, 40 yaşını geçmiş her kadının senede bir kez kardiyolojik check-up’tan geçmesi, kalp sağlığı açısından büyük önem taşıyor. Ailede kalp krizi hikayesi bulunanlar için ise bu daha erken yaşlarda başlamalı. Efor testi, bu yaşamsal önem taşıyan check-up’ta başvurulan yöntemlerden biri.
    Test, çoğunlukla koşu bandında uygulanıyor. Yaklaşık 10 dakika süren test sırasında kalp ve kalp kapaklarının durumu ile işleyişi hakkında bilgi veren EKG sürekli izleniyor, belirli aralıklarla damar basıncı ölçülüyor.
    Efor testi egzersizi ritim ve ileti bozukluklarını araştırmak amacıyla yapılıyor. Bu sayede kalp ve dolaşım sistemi hastalıkları da ciddi boyutlara ulaşmadan tedavi edilebiliyor.


    SMEAR İLE RAHİM AĞZI KANSERİNE SON
    Uzmanlar, 18 yaşını aşmış ve aktif cinsel yaşamı olan her kadınının yılda bir kez düzenli olarak pap smear testi yaptırmalarını öneriyor.
    Çünkü bu test sayesinde jinekolojik kanserler arasında 2. sırada yer alan rahim ağzı kanseri, çok erken safhada teşhis edilebiliyor.

    Muayene sırasında, özel bir fırça yardımıyla rahim ağzı bölgesinden hücre sürüntüsü alınıyor. Bu sürüntüler patoloji laboratuarlarında inceleniyor. İnce yayma tekniğiyle, rahim ağzı kanserine yol açan Human Papilloma virüsü tespit ediliyor.

  3. #3

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Doğum kanseri önlüyor




    Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ali Ayhan, doğurmanın ve emzirmenin; yumurtalık kanseri, rahim ağzı kanseri (serviks kanser) ve meme kanseri riskini azalttığını söyledi.

    Kanser riskini azaltıcı ve artırıcı faktörlerin olduğunun altını çizen Prof. Dr. Ayhan, “Emzirme süresinin ve doğurganlık sayısının artmasıyla meme kanserinde olumlu yönde azaltıcı yönde bir etki vardır. Emzirme, bebek sağlığı açısından olduğu kadar, kadın açısından da son derece çok önemlidir. Sağlık Bakanlığı’nın, hastane bazındaki verilerine göre, kadınları etkileyen kanser türlerinden meme kanseri ilk sıralarda yer alıyor. Kadınlar bilinçlendirilirse, fayda ve zararı tartışılırsa, kadınların emzirmeden kaçacağını sanmıyorum” diye konuştu.

    %/100 bilinmiyor

    Bir ilaç firmasının sponsorluğunda, İskenderun Yarıkkaya Ratory Kulübü tarafından İKEM Koleji’nde düzenlenen ‘Kadınlarda Genital Kanserler ve Menopoz’ adlı panelde konuşan Prof. Dr. Ali Ayhan, kanserin tamamen önlenmesi için sebebinin yüzde 100 bilinmesi gerektiğini, ancak günümüzde tıp biliminin bu soruya henüz cevap bulamadığını hatırlattı.

    Meme kanserinin erken teşhis edilmesi halinde yüzde 100 sağ kalımın sağlanabildiğine işaret eden Prof. Dr. Ayhan, “Bu hedefe ulaşabilmek için de, basit ve ucuz, kabul edilebilir, güvenilir test ile arama-tarama sistemi olmalıdır. Kadınlarda görülen meme kanseri, rahim ağzı kanseri, kolon kanseri, kalın bağırsak kanseri ve erkeklerde rastlanan prostat kanseri, arama-tarama ile ortaya çıkartılabilir ve ölümler minimuma indirilebilir” dedi. Dünyada her yıl 500 bin kişinin rahim ağzı kanserine yakalandığını ve bunun yarısının ‘geç teşhis’ sonucu hayatını kaybettiğini söyleyen Prof. Ayhan, “Dünyada kanser hastalıkları genellikle ileri seviyede tespit ediliyor. Ölümler de bundan kaynaklanıyor. Bu hastalık birdenbire ortaya çıkmıyor. Gelişimi 8-10 yıllık bir süreç. Arama-tarama çalışmaları beşer yıllık dilimlerle 65 yaşına kadar sürdürülmelidir” dedi.

    Muayene olun

    Kadınların yüzde 32’sinde meme kanserinin görüldüğünü vurgulayan Prof. Ayhan, “Bu hastalık türü, akciğer kanserinden sonra ikinci öldürücü kanser türüdür. 20 yaşından itibaren kişinin kendi kendini aylık muayeneden geçirmesi gerekir. Klinik muayene ise 40 yaşına kadar üç yılda bir, ileriki yaşlarda da yılda bir olmalı” dedi.

  4. #4

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Orta yaş sonrası gebeliklerde tehlike büyük...




    Türk Jinekoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Bülent Tıraş, bir kadının 43 yaşından sonra kendi yumurtalarıyla bebek sahibi olmasının hemen hemen imkansız olduğunu belirterek, "45 yaşın üstündeki kadınların yumurta bağışıyla da olsa gebe kalması, hem tıbbi hem de etik açıdan doğru değil" dedi.
    AA-Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı'nda öğretim üyeliği görevini de yürüten Tıraş, Türkiye'de yumurta bağışı yasak olduğu için orta yaşın üstündeki kadınların Kıbrıs ya da Yunan adaları gibi yerlerde genç kızların yumurtalarıyla bebek sahibi yapıldığını söyledi.


    Tıraş, son zamanlarda kamuoyunda "hangi yaşta olursanız olun bebek sahibi olabilirsiniz" şeklinde bir hava estirildiğini belirterek, bu vakalar kamuoyuna yansıtılırken, "kontrolsüz bir şekilde yumurta bağışıyla bebek sahibi yapıldıkları gerçeğinin" açıklanmadığını söyledi.



    Bir kadının 43 yaşından sonra kendi yumurtalarıyla bebek sahibi olmasının hemen hemen imkansız olduğunu bildiren Tıraş, "Kamuoyuna yansıtılan bu vakalarla, 'kaç yaşında olursanız olun sizi çocuk sahibi yapalım' mesajı verilmek isteniyor. Ancak, 50-60 yaşlarındaki bir kadında yüksek tansiyon, şeker, damar sertliği, kemik erimesi, stres, depresyon, meme kanseri gibi sağlık sorunları bulunabilir. Daha önce ortaya çıkmayan bu sorunlar gebelik sonrası ortaya çıkabilir, hatta bunlar ölüme kadar götürebilir"dedi.



    45 yaşın üstündeki kadınların yumurta bağışıyla da olsa gebe kalmasının, hem tıbbi hem de etik açıdan doğru olmadığını belirten Tıraş, "45 yaşından sonra doğanın getirdiği sınırlamalara karşı gelmeyin" uyarısında bulundu.

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an Bu Konuyu Gorunteleyen 1 Kullanıcı var. (0 Uye ve 1 Misafir)

Bu Konudaki Etiketler

Yer imleri

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •