Teşekkur Teşekkur:  0
Beğeni Beğeni:  0
50 sonuçtan 1 ile 10 arası

Konu: Sağlıklı Yaşam Önerileri

Hybrid View

önceki Mesaj önceki Mesaj   sonraki Mesaj sonraki Mesaj
  1. #1

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Icon12 Sağlıklı Yaşam Önerileri

    SAĞLIKLI YAŞAM ÖNERİLERİ


    Sağlıklı olmak, insan mutluluğunun öncelik taşıyan bir öğesidir. Sağlık genelliklekendiliğinden var olan bir durum olarak algılanır. Oysa sağlıklı olma uğrunda çaba gösterilmesi gerekir. Hatta bugünkü bilgilerimiz bize bu uğraşın daha doğum öncesi dönemde başlaması gerektiğini göstermektedir. Doğal olarak bu aşamada yapılması gerekenler, anne ve babalara düşmektedir. Olaya nesillerin sağlığı olarak bakıldığında, sağlığın ve sağlıksızlığın nesiller boyunca aktarılabileceği görülür. Anne ve babalar genetik özelliklerinin yanı sıra kendi sağlıklarına gösterdikleri özenle bebeklerine sağlık aktarabileceklerini bilmelidirler.
    Sağlıklı bir yaşam için alınması gereken önlemlerin pek çoğu günlük yaşamımızda uygulamamız gereken küçük ve kolay çabalardan oluşur. Nerede olursa olsun günlük yaşamı düzenleyen bazı temel kuralların bilinerek uygulanması, sağlığın korunmasını ve diğer bireylerle paylaştığımız yaşamı kolaylaştırır. Bu kurallardan en önemli bazıları temizlik, sağlıklı beslenme, bedensel ve zihinsel çalışma, düzenli yaşam, sigara, alkol, uyarıcı ve uyuşturucu maddelerden uzak durma, kazalardan korunma, sorunlarla başa çıkmada doğru ve uygun yöntemler kullanmadır.
    Çoğunlukla günlük çabalarda hedefin mutluluk olduğu varsayılır. Oysa altta yatan asıl neden güvenlik duygusudur. Çünkü hayatta kalmayı sağlayan en ilkel dürtü korkudur ve güvenlik duygusu korkunun yatıştırılmasıyla ortaya çıkar. Kendimizi güvende hissedebilmemizin ilk koşulu ise bilmektir. Ancak bildiğimiz şeyi, bildiğimiz kadarı ile kontrol edebiliriz. İkinci basamaksa bilginin eyleme dökülmesidir. Bilgimizi davranışımıza yansıtamıyorsak bu bilgi bizim için huzursuzluk kaynağı olmaktan öteye geçemez. Bir sonraki aşama ise paylaşarak çoğaltma, yandaş oluşturmadır. Bunun için bilgimize dayanan doğru bulduğumuz davranışı kurallaştırmaya çalışırız. Toplum içindeki pek çok kural bu yolla oluşmuştur. Zaman içinde altta yatan bilgi evrimleştikçe kurallar da değişecektir.
    Bugün sağlıklı yaşam için bilinmesi gereken başlıca kurallar şunlardır:

  2. #2

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    A- HİJYEN NEDİR, NE ÖNEMİ VARDIR?

    Sağlığa zarar verecek ortamlardan korunmak için yapılacak uygulamalar ve alınan temizlik önlemlerinin tümü hijyen olarak tanımlanır.

    Her insan kendi temizliğinden sorumludur. Çocuk yaşlarda anne, baba veya öğretmenler tarafından çoğu zaman bizzat yapılarak öğretilen temizlik uygulamalarının, çocukluktan sonra bireyin kendisi tarafından yapılması gerekmektedir. Örneğin; tuvaletten sonra ve yiyeceklere dokunmadan önce ellerin yıkanması bir alışkanlık olmalıdır. Her gün yapılan işler arasında banyo yapma bir başka temizlik uygulamasıdır.
    Temizliğin sadece görünür kirlenme olduğunda yapılması yeterli değildir. Örneğin; uykudan uyanınca yüzün yıkanması, çamaşırların değiştirilmesi, gündelik temizlik uygulamalarıdır.

    Su ve sabun olmadan temizlikten bahsetmek olası değildir. Gelişmiş toplumlarda kişisel temizlikte en fazla kullanılan malzemelerin başında su ve sabun gelmektedir. Bunun yanı sıra banyo süngerleri, lifleri, diş fırçaları, el ve ayak temizliği ile vücut temizliğinde kullanılan fırçalar, tırnak makası ilk akla gelen temizlik araçlarıdır. Bunların tümü başkalarıyla paylaşılmaması gereken, kişisel temizlik araçlarıdır.
    Başta kişinin kendi sağlığı olmak üzere, başkalarının da sağlığını korumanın en önemli aracı temizliktir. Sadece beden temizliği değil, kullanılan her şeyi ve her ortamı temiz tutmak da temiz olmanın gereğidir.

  3. #3

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    B- CİLT TEMİZLİĞİ


    Vücuda ait kişisel temizlik ile pek çok hastalığın önüne geçilmektedir. Birkaç örnek vermek gerekirse; ishalli hastalıklar, soğuk algınlıkları, cildin mikrobik hastalıkları, cildin mantar, uyuz ve bitlenme gibi parazitlerle oluşan hastalıkları ve bazı allerjik hastalıklar sayılabilir. Uygun vücut temizliği bir çok deri sorununu ve hastalığını önleyici ve ortadan kaldırıcı bir önlemdir.

    Kişisel temizlik alışkanlıklarının önlediği diğer bir sorun vücut kokusudur. Vücut kokusu vücut yüzeyinde bulunan mikropların (bakterilerin) teri parçalamasına bağlı olarak meydana gelmektedir. Koku meydana getiren vücut bölgeleri öncelikle ayaklar, kıl köklerinin yoğun olduğu kasık ve koltuk altlarıdır. Her gün banyo yapılamadığı durumlarda koltuk altı önce sabunlu bir bezle, sonra su ile iyice silinmeli ve temizlenmelidir. Deri üzerine daha sonra bir deodorant veya ter önleyici uygulanabilir. Deodorantlar kokuyu sadece maskelerler. Bu nedenle temizlik aracı olarak değil, geçici bir uygulama olarak değerlendirilmelidirler. Giysilere sinen ter kokusu, beden temizliği yapılsa bile, aynı giysinin temizlenmeden tekrar kullanılması halinde kalıcı olur. Özellikle sık yıkanmayan kalın kazaklar kullanılırken bu nedenle özen gösterilmelidir. Vücudun terleme oranının artması kokunun da artması anlamına gelecektir. Ancak insan bir süre sonra kendi kokusuna duyarsızlaşır. Yoğun bedensel çalışma vücuttan çıkan ter miktarının artmasına neden olmaktadır. Bedensel etkinliği fazla olmadığı halde, bazı bireylerin ter bezi salgısı fazla olabilir. Bu durum ergenlik ve menapoz durumlarında özellikle ortaya çıkabilir.

  4. #4

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    C- SAÇ TEMİZLİĞİ VE BAKIMI


    Saçlar da baş derisinde bulunan kıl köklerinden uzayarak büyüyen kıllardır. Kıl köklerindeki bezlerden salgılanan maddeler yağlı yapıdadır.

    Sağlıklı saçlara sahip olmak için düzenli biçimde yıkanmak gerekmektedir. Saçların fırçalanması dökülen saçlar, kir ve tozları uzaklaştırıcı işlev görmektedir. Normal bir saçın haftada en az bir ya da iki kez yıkanması gerekmektedir. Yağlı saçlar ise daha sık yıkanmalıdır. Saçlar temiz su ile iyice durulandıktan sonra kurutulmadan önce nazik bir biçimde taranmalıdır. Saçların kurulanmasında yumuşak bir havlu kullanılmalıdır. Kurulama işlemi de yumuşak olmalıdır. Eğer sert bir havlu kullanılır ya da çok şiddetli ovulursa saçların uçları çatallanabilir. Saçlar elektrikli kurutucularla kurutulabilir. Ancak kurutucunun saça çok yakın tutulmaması gerekmektedir. Bu durumda saçlı deri ve saçlar fazla sıcaktan olumsuz etkilenebilirler.

    Saçların yıkanması için kullanılan sabunların ve şampuanların esasını kolay çözünebilir özellikteki yağ eritici bir madde oluşturur. Şampuanlara ayrıca koku, renk ve yoğunlaştırıcı maddeler eklenir. Bu ek maddeler saçlı deride tahrişe yol açabilirler. Piyasada bulunan şampuanlarda kullanılan bazı maddeler allerjik reaksiyonlara neden olabilir. Bu nedenle şampuan seçiminde, niteliği bilinmeyen maddelerden kaçınılmalıdır.
    Saç diplerinde kepek varsa, sık sık çok sıcak olmayan su ve sabunla yıkamak yararlı olabilir. Saçlar bol su ile iyice durulandıktan sonra da kepeklenme önlenemiyorsa bir sağlık kuruluşuna danışılmalıdır. Hekim önerisi dışında saçlar için yararlı olduğu ileri sürülen maddeler güvenli olmayabilirler. Saç temizliğinde kişisel olarak kullanılan fırça ve taraklar sık aralıklarla sıcak sabunlu su ile yıkanmalı ve durulanmalıdır. Sağlık yararı dışında saçların temizlik ve düzeni, insanlar arasındaki ilişkilerde ve kendini iyi hissetmede etkisi olan olumlu dış görünüş açısından da önemlidir.

  5. #5

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    D- YÜZ, GÖZ VE KULAK TEMİZLİĞİ

    Her sabah yataktan kalkıldığında su ile yüzün yıkanması gerekmektedir. Gece uykudan önce, yüzün sabunla yıkanarak temizlenmesi yüz derisi üzerindeki günün kirini arındırır. Cildin doğal kimyasal yapısına uygun sabunlar yüz temizliği için tercih edilmelidir.



    Çoğu zaman görme keskinliğinin kaybedildiği farkedilmeyebilir. Bu nedenle düzenli aralıklarla göz muayenesi yaptırılmalıdır. Görme bozukluğu olanların gözlük yerine kontakt lens kullanması oldukça yaygındır. Bazı kişiler sadece göz rengini değiştirmek için estetik amaçlı kontakt lens kullanırlar. Kontakt lens kullanımında temizlik çok büyük önem taşımaktadır. Bu temizliğe ilk gün nasıl uyuluyorsa kontakt lens kullanıldığı sürece de aynı titizlikle uyulması gerekmektedir.


    Bazen güzelliği daha belirgin hale getirmek için başta göz çevresi ve kirpikler olmak üzere makyaj amacıyla yüze sürülen çeşitli maddeler kullanmaktadır. Öncelikle bu maddelerin kaliteli olması çok önemlidir. Buna rağmen göz çevresinde ve yüzde mikrobik ya da allerjik sorunlarla karşılaşılabilir. Makyaj yapılıyorsa her akşam yatmadan önce muhakkak göz çevresinde ve yüzde kullanılan makyaj artıkları uygun krem ve solüsyonlar kullanılarak ya da su ve sabunla temizlenmelidir. Makyaj temizliğinde kullanılan malzemelerin niteliği de en az makyaj malzemeleri kadar önemlidir. Bu tür malzemeler yeterince kaliteli olmadığında cildin yıpranmasına, sivilce ve siyah noktaların oluşmasına hatta lekelenmelere yol açabilir.
    Kulak temizliğinde kulak arkasının temizliği unutulmamalıdır. Kulak içine herhangi bir cisim sokulmamalıdır. Dış kulak yolunun zedelenmesi tehlikeli iltihaplanmalara neden olabilir.
    Kulağa küpe takarken bunun kulakta allerji yapabileceği bilinmelidir. Bu nedenle kullanılacak küpelerin allerji yapma özelliği çok az olan altın ya da gümüşten yapılanları tercih edilmelidir.
    Klipsi olmayan küpe kullananlar kulak memesinde delik açtırmaktadırlar. Bu deliği açarken kullanılan delici aracın ve peşi sıra takılan ip ya da halkanın mutlaka mikropsuz olması gerekir. Aksi takdirde kulak memesinde çok tehlikeli durumlara yol açabilecek iltihaplanmalar görülebilir. Ayrıca kulak memesine delik açılırken tek kullanımlık aletler kullanılmadığı taktirde bugün için çok yaygın hale gelmiş kan yolu ile bulaşabilen sarılık (hepatit B), AIDS (HIV) gibi, mikropların yol açtığı hastalıklara yakalanma tehlikesi vardır. Doğal olarak bu riskler kulak gibi vücudun başka yerlerine de takılan cildi delici takıların ve işlemlerin (dövme gibi) tümü için geçerlidir.

  6. #6

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    E- AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞI

    Diş ve diş eti hastalıkları ülkemizde ve dünyada en önemli sağlık sorunları arasındadır. Ancak hayatı doğrudan tehdit etmediği için gereken önem verilmemektedir.
    Ağız sindirim kanalının girişidir. Ağızdaki olumsuzluklar diş sağlığının bozulmasına, sindirimin olumsuz etkilenmesine yol açar. Ağızla aldığımız yiyecekler çiğnenip, tükürükle karıştırılarak yutulmaya ve sindirime hazır hale getirilirler. Ağız aynı zamanda konuşmaya yardım eder. Tat alma organı olan dilin; çiğneme, yutma, konuşma gibi çok önemli yan görevleri de bulunmaktadır.
    Dişlerin besinlerin parçalanması, öğütülmesi görevlerinin yanı sıra konuşmada ve görünümümüzde önemli etkileri vardır. Dişleri eksilmiş kişilerin bazı sesleri çıkarabilmeleri zorlaşır, çiğnemede ve/veya ısırmada da zorluk olur. Dişlerin gelişim süreci içerisinde ilk çıkan süt dişleri, daha sonra yerlerini kalıcı dişlere bırakır.
    Ağız ve diş sağlığında en önemli iki hastalık diş çürükleri ve diş eti iltihaplanmalarıdır. Diş eti hastalıkları kimi zaman diş yuvasının bulunduğu çene kemiğinin erimesine kadar ilerleyen bir etki yapabilir. Diş sağlığının bozulması vücuttaki diğer organları da etkileyebilir. Dişler neredeyse bütün sistemleri olumsuz etkileyen sürekli enfeksiyon odağı haline gelebilir ve kalp, böbrek, eklemler vb. yapılarda önemli sağlık sorunlarına yol açabilen enfeksiyonlara kaynaklık edebilir.
    Ağızda ve dişlerde yapısal ve işlevsel herhangi bir bozukluğun olmaması, ağız ve dişlerin görevlerini tam olarak yapabilmeleri durumu “ağız ve diş sağlığı”nın varlığını gösterir.
    1. Diş Çürümesi


    Diş çürüklerinin oluşmasında üç temel etmen bulunmaktadır: Duyarlı bir diş yüzeyi, mikroorganizmalar için elverişli yiyecek artıkları, bunların parçalanmasına ve asit oluşumuna yol açacak mikroorganizmaların varlığı. Besinler içinde diş çürümesine en çok neden olanlar karbonhidratlar, yani kabaca, şekerli gıdalardır.
    Dişler düzenli olarak fırçalanır ve bakımlarına özen gösterilirse, mikroplar onlara zarar veremezler. Diş çürüğü, dişte oyuklar yaparak dişin yapısını bozan ve kendi kendine iyileşmeyen bir hastalıktır.
    Dişler iyi temizlenmeyecek olursa, üzerinde besin artıkları ve mikroplar birikir. Ağız içerisindeki bakteriler yiyecek artıklarındaki şekerli maddeleri kullanarak onu saydam, yapışkan bir madde haline getirir ve dişler üzerine yapışmasını sağlar. Bu birikintilere plak denir. Bu plaklar bakterilerin diş üzerinde tutunmalarını da kolaylaştırırlar. Besinlerin tatlandırılması için kullanılan şekerli maddelerin içinde bulunan asit, dişlere zarar verebilir, ancak bakterilerin kendileri de asit oluşturabilmektedir. Asit diş minesinin erimesine neden olur. Böylece oluşan erime bölgelerinden giren mikroplar kolayca alttaki yumuşak dokuya ulaşabilirler.
    Asitler dişin koruyucu tabakası olan diş minesi üzerinde küçük delikçikler oluşturur. Bu delikler giderek genişler ve küçük oyuklar haline gelir. Diş minesinin erimesinden sonra çürük hızla ilerler, alttaki tabakada geniş ve derin bir oyuk meydana getirir. Diş çürüğü diş özüne doğru ilerledikçe dişler ağrımaya başlar. Çürük daha da ilerlerse diş özü bölgesinde ve çene kemiği içerisinde cerahat oluşmaya ve birikmeye başlar. Buna diş apsesi denir. Eğer diş hekimi tarafından daha başlangıcında tedavi edilmeyecek olursa çürük diş için daha zor, karmaşık ve pahalı tedaviler gerekebilir. Diş plağı, diş etlerinin önemli hastalık nedenlerinden biridir. Yemeklerden sonra dişlerin fırçalanması ve diş ipi kullanarak yemek artıklarının çıkarılması dişlerin çürümesini, diş eti hastalıklarının oluşumunu ve ilerlemesini önler.
    Dişlerin ağrımaması sağlıklı olduğu anlamına gelmez. Diş ağrısının olması için diş çürüğünün çok ilerlemiş olması gerekir. Diş çürüklerinin tedavi edilebilir dönemde belirlenmesi için ağrı oluşmasını beklemeden senede en az iki kez diş hekimine giderek dişlerin muayene ettirilmesi gerekir. Diş hekimleri gerektiğinde dişlerin filmini çekerek gözle görünmeyen diş oyuklarını da belirleyebilirler.
    Diş çürüklerinin erken dönemde tanınması dişlerin kaybedilmesini engelleyebilir veya en azından geciktirebilir. Bu hem sağlık açısından, hem de sosyal ve ekonomik açıdan önemli katkılar sağlar. Ağza takma diş takılmasına olan ihtiyacı azaltır. Hiçbir şey kendi doğal dişlerimizin yerini tutamaz. Kalıcı dişlerin erken dökülmesi beslenme sorunlarına neden olur. Doğal dişlerin uzun süre dayanmasında ağız ve diş bakımının önemi çok büyüktür.
    Diş sağlığı açısından sularla aldığımız flor da çok önemlidir. Sularında flor eksikliği olan yerleşim yerlerinde diş çürüklerinin oranı çok artar. Bu nedenle florla ilgili olarak sağlık kuruluşlarının önerilerine uyulmalıdır.
    2. Diş Eti Hastalıkları
    Dişin diş eti dışında görünen bölümü diş minesi denilen sert bir tabaka ile kaplanmıştır. Bunun altında daha yumuşak bir yapı vardır. En içte ise diş özü vardır. Burada bol miktarda damar ve sinir bulunur. Diş gövdesi diş etine ve onun altındaki kemiğe girdiği bölümde daralır. Bu bölüme dişin boyun bölümü denir. Çene kemiği içinde kalan bölümüne ise dişin kök bölümü adı verilir. Diş kökü diş yuvasında çene kemiğine özel doku uzantıları ile sıkıca bağlanmıştır. Diş eti hastalıkları, diş çürükleri ağız kokusuna neden olabilir. Ağız kokusu olduğunda nedeni araştırılmalıdır.


    Diş eti hastalıkları en önemli diş sağlığı sorunları arasındadır. Ağız hijyeninin bozukluğu ile yakından ilişkilidir. Başlangıç döneminden itibaren diş etleri kolay kanar. Diş eti kanamalarında diş hekimi muayenesi zorunludur. Diş etleri, diş yuvaları ve ağız tabanındaki iltihaplanmalar genel olarak diş eti hastalığı olarak bilinmektedir. Diş üzerindeki plaklar bunun en önemli nedenidir. Tedavi edilmeyen diş eti iltihapları çene kemiğinin de iltihaplanmasına ve zarar görmesine yol açabilir.
    Diş çürüğü, diş eti hastalıkları, sinüzit, bademcik iltihabı, solunum sistemi hastalıkları, sindirim sorunları, ağız bakım yetersizliği ağız kokusuna neden olabilir. Bu hal, sosyal ilişkileri de etkiler. Bazı metabolizma hastalıkları da ağızda kendine özgü kokular yapabilir.
    3. Dişlerin Gelişim Bozuklukları
    Ağızda kapanma bozukluklarına neden olan diş düzensizlikleri dişlerin çürümesini kolaylaştırır ve daha erken dönemde dökülmesine yol açar. Düzensiz dişler, alt ve üst çene arasındaki ilişkinin bozulmasına neden olabilir. Çiğneme ve temizleme güçlüğü yaratırlar, kötü ağız kokusuna yol açarlar.
    Düzensiz dişlerin en önemli nedeni süt dişlerinin zamanından önce yitirilmesi olabilir. Bunun sonucunda çıkan kalıcı dişler birbiri üzerine gelecek biçimde yerleşebilirler. Düzensiz dişler konuşma bozukluklarına ve görünüm bozukluklarına neden olabilir.
    Sigara dişlerde renk değişikliği yapar. Sigara içenlerin dişleri kahverengimsi bir renk alır. Canlılığını kaybetmiş olan dişler gri renkte görünür. Çocuklarda hatalı olarak kullanılan bazı ilaçlar da dişlerde renk değişikliğine neden olabilir. Aşırı derecede flor dişlerin sararmasına neden olabilir.
    Hamilelikte ve süt çocukluğu döneminde kullanılan antibiyotik vb. bazı ilaçlar dişlerde kalıcı renk değişikliklerine neden olabilir. Bu nedenle hekim önerisi olmaksızın ilaç kullanılmamalıdır.
    4. Ağız ve Diş Sağlığı Nasıl Korunur?


    Diş hastalıkları ve diş sağlığının korunması açısından erken tanı çok önemlidir. Bu nedenle yılda en az iki kez diş hekimine muayene olunması önerilir.
    Diş çürümelerinin önlenmesinde sularda yeterli flor olması, düzenli olarak dişlerin fırçalanması, diş ipi kullanılması, aşırı tatlı ve şekerli yiyeceklerden olabildiğince kaçınma bunlar yendiğinde mutlaka dişlerin fırçalanması, diş hekimi kontrollerine gidilmesi temel uygulamalardır. Diş eti hastalıklarının önlenmesinde de diş fırçalama ve düzenli diş hekimi kontrolleri önemlidir.
    Dişlerde gelişim bozuklukları varsa erken dönemde özel diş hekimliği dallarında uzmanlaşmış birimlere başvurularak gerekli tedavi sağlanmalıdır.
    Aşırı asitli ve şekerli yiyecekler mikroorganizmaların etkisini artırır. Dişler sert cisimlerle karıştırılmamalı, fındık, ceviz vb. kabuklu yiyecekler dişlerle kırılmamalıdır. Bunlar diş minesinin çatlamasına ve bakterilerin etkisinin artmasına neden olur. Diş minesinin koruyucu etkisi ortadan kalkar.
    5. Diş Fırçalama Tekniği

    Dişlerimizi korumanın en etkili yolu düzenli olarak fırçalamaktır. Diş fırçalamanın ilk adımı doğru fırça seçimidir. En uygun fırça naylon ve orta sertlikteki fırçalardır. Ağız içinde kolay hareket ettirilmesi ve arka dişlere rahat ulaşabilme açısından fırçanın kafasının fazla büyük olmaması tercih edilir. Uygun fırça seçildikten sonra dişler en az günde iki kere düzenli olarak fırçalanır. Diş macunu ağza verdiği hoşa giden koku ve his nedeniyle diş fırçalanmasını kolaylaştırır. Diş parlatma tozları diş hekimi önerisi olmadıkça kullanılmamalıdır. Aşırı kullanımlar diş sağlığı açısından zararlıdır.

    Diş fırçalanmasında fırçanın duruşu dışındaki temel hareket aynıdır: Fırça diş eti çizgisine eğimli olarak yerleştirilir. Bu durum bozulmadan küçük dairesel hareketlerle dişler fırçalanır. Daha sonra fırça, bir fırça boyu kadar kaydırılarak fırçalama sürdürülür.
    1. Diş fırçası 45 derecelik açı yapacak biçimde tutulur ve diş eti hizasından başlanarak ağız boşluğuna doğru fırçalamaya başlanır. Dış yüzeylerden başlayan fırçalama sert darbeler halinde değil, yumuşak ve daireler çizecek biçimde, ön dişlerden arka dişlere doğru yapılmalıdır.
    2. Daha sonra dişlerin iç yüzeyleri aynı şekilde fırçalanır. Bu işlemde fırça eğik tutularak, diş etinden ağız boşluğuna doğru hareket ettirilir.
    3. Daha sonra dişlerin çiğneme yüzeyleri fırça düz olarak ileri geri hareket ettirilerek fırçalanır.
    Fırçalama işleminin en az iki-üç dakika sürmesi gerekir. Sağlıklı diş etleri fırçalama sırasında kanamaz.
    Diş fırçası kişiye ait bir araçtır, başkalarıyla paylaşılmaz. Diş fırçaları birkaç ayda bir, en geç altı ayda değiştirilmelidir. Gerektiğinde ara yüzlerin etkin olarak fırçalanmasını sağlamak üzere ara yüz fırçaları kullanılır. Bunlarla ilgili önerilerini almak üzere diş hekimine başvurmak gereklidir.
    6. Diş İpi Kullanımı


    Diş ipi, diş aralarında kalan yiyecek artıklarının uzaklaştırılması açısından çok yararlı bir araçtır. Çok küçük yaşlardan başlanarak uygun diş fırçalama ve diş ipi kullanma tekniklerinin öğrenilmesi gerekmektedir.
    Dişler fırçalandıktan sonra diş ve diş eti çizgisi ile dişler arasında kalan yemek artıklarının temizlenmesi için diş ipi kullanılır. Bu artıklar en önemli çürük nedenlerindendir.
    1. Otuz santimetre kadar diş ipi alınır. Diş ipinin bir bölümü bir elin orta parmağına diğer ucu da diğer elin orta parmağına dolanır. İpin bir bölümü ortada kalmalıdır.
    2. Ortada kalan ip bölümü işaret parmağı ile geriye doğru itilir.İp, dişler arasından geçirilir. Bu hareket sırasında sert olunmamalıdır. İp diş etine kadar indirildikten sonra ağız boşluğuna doğru diş aralarını sıyıracak biçimde indirilir. Bu sırada diş etinin kesilmemesine özen gösterilmelidir.
    3. Aynı uygulama diğer bir parça ip alınarak alt dişler için de tekrarlanır.

  7. #7

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Bütün çaylar (yeşil ve siyah çaylar) bu bitkiden elde edilir.4000 yıldır Çin'de tıbbi amaçlarla kullanılmaktadır. Başağrısı, vücut ağrıları, hazımsızlık, depresyon, immun sistem destekleyicisi, toksinleri uzaklaştırıcı, enerji verici ve yaşam uzatıcı olarak kullanılmaktadır.
    Modern tıpda şu özellikleri gözlemlenmiştir: (Yeşil çay içindeki kateşinler sayesinde)
    • Kanser riskini azaltır. (Reduces incidence of cancer)
        • Yeşil çay yemek borusu kanserini erkeklerde %57, kadınlarda %60 oranında önlemektedir.
        • Yeşil çay düzenli içilmesi halinde prostat kanseri riskini üçte iki azalmaktadır.
        • Yeşil çay deri kanserine yol açan ultroviyole ışınların zararından korur.
      • Tümörü küçültür. (Reduces tumors)
      • Antioksidandır. (Reduces oxidation by active oxygen)
        • Yeşil çaydaki antioksidan E vitaminindekinden 20 kez daha kuvvetlidir.
      • Kolestrolü düşürür. (Lowers blood cholesterol)
      • Tansiyonu ayarlar. (Inhibits increase of blood pressure)
      • Kan şekerini ayarlar. (Inhibits increase of blood sugar)
      • Bakterileri öldürürür. (Kills bacteria)
      • Grip virüsünü öldürür. (Kills influenza virus)
      • Ağız kokusunu önler. (Prevents halitosis)
    • Yeşil çay içindeki kafein sayesinde :
      • Performansı etkiler,yorgunluk ve uyku halini ortadan kaldırır. (Stimulates wakefulness - removes fatigue and sleepiness)
      • İdrar söktürücüdür. (Acts as diuretick) , idrar söktürücü özelliğinden dolayı zayıflama rejimlerinde kullanılıyor.
    • Yeşil çay içindeki C vitamini sayesinde :
      • Stresi azaltır. (Reduces stress)
      • Gribi önleyicidir. (Prevents flu)
    • Yeşil çay içindeki flavonoidler sayesinde :
      • Kan damarlarını güçlendirir. (Strengthen blood vessel walls)
    • Yeşil çay içindeki polisakkaridler sayesinde :
      • Kan şekerini düşürür. (Lowers blood sugar)
    • Yeşil çay içindeki fluorid sayesinde :
      • Diş çürümesini engeller. (Prevents cavities)
    • Yeşil çay içindeki E vitamini sayesinde :
      • Antioksidan olarak rol oynar. (Acts as antioxidant)
      • Yaşlanmayı geciktirir. (Regulates aging)
    • Yeşil çay içindeki EGCG (Epigallokateşin Gallat) adı verilen kimyasal madde sayesinde :
      • Kanser hücrelerinin gelişmesini önlüyor.
      • Akciğer, mide, bağırsak karaciğer ve deri kanserlerini önleyici etki yapıyor.
      • Sigara kullanımının toksik etkisini azaltıyor.
      • Yeşil çay içen hamile kadınlar sorunsuz bir doğum gerçekleştirebilirken, sakat çocuk dünyaya getirme riski de azalacak.
    • Yeşil Çay:
      • Anti enflamatuar, hücre yenileyicidir.
      • Arterioskleroz riskini azaltır.
      • Damar sertliğinden koruyor. Kılcal damarları büzerek ödem oluşmasını önlüyor.
      • Deriyi besler
      • Kalp ve dolaşım sistemini olumlu etkiler ve, hastalıklarını azaltır.
      • Kemik erimesini engelliyor.
      • Kilo verdirir.
      • Mide ve barsak problemlerini hafifletir.
      • Migreni geçiriyor.
      • Sürekli kullanımı, romatizmal hastalıkların tedavisinde fayda sağlar.
      • Vücuttaki yağların yakılma sürecini hızlandırarak diyetleri destekler.
      • İstenmeyen yeğların %30'unu absorbe eder.
    Bilim adamları, yeşil çayı fazlaca tüketen insanlarda neden kanser vakalarının daha az meydana geldiğini şimdi daha iyi anlayabildiklerini belirtti. Yeşil çayın içinde bulunan EGCG ve EGC gibi maddelerin, sigara ile ilişkili kanser riskine karşı da etkili bulunduğu belirlendi. EGCG maddelerin, brokoli, lahana, üzüm ve kırmızı şarapta bulunan flavonoid maddelerin değişik türü olduğu biliniyor.
    Önceki araştırmalarda, flavonoid maddelerin kansere karşı etkili olduğu gözlendi. Bilim adamları, yeşil çayın romatizmal arterit ve kolesterole karşı da etkili olduğunu, kanser üzerindeki etkisinin ise yeni araştırmada yeni bir sürprizi ortaya koyduğunu açıkladı.

    AH AKTİVİTESİNİ ÖNLEYEBİLİYOR
    Yeni araştırmada uzmanlar, yeşil çayın içindeki maddelerin AH (aryl hydrocarbon) molekülünün aktivitesini önleyerek, sigara dumanı ve dioxinin ortaya koyduğu toksin etkiyi yok edebildiğini belirledi. Bir molekül olarak bilinen AH reseptörünün, bazı genlerin değişerek zararlı hale gelmesi üzerinde etkili olduğu biliniyor. Antikanserojen etkisi bilinen yeşil çayın AH reseptörü üzerinde etkili olduğu şimdiye kadar bilinmiyordu. Dr. Thomas Gasiewicz, yeşil çayın içerdiği maddelerle bilindiğinden daha farklı olarak kansere karşı etkili bulunduğunun saptandığını açıkladı.
    ÇAY OLARAK TÜKETİLMESİNİN ETKİSİ ARAŞTIRILACAK
    Uzmanlar, laboratuvar ortamında elde edilen etkili sonucun, çay olarak içilmesiyle de sağlanacağının söylenemeyeceğine değindi. Normal olarak içilen yeşil çayın aynı etkiyi ortaya koyup koymadığının ancak yeni araştırmalarla saptanabileceğine işaret edildi.
    21 Temmuz tarihli “Chemical Research in Toxicology” dergisinde yer alan araştırma raporu, 4 Ağustos’ta özel bültenle duyuruldu.

    Sağlık kaynağı yeşil çay

    Moda, güzellik ve sağlık hakkında birbirinden ilginç konular yer alan Votre Beaute Dergisi’nin haziran sayısında yer alan habere göre günde dört bardak yeşil çay içmek kalp damar hastalıkları ve kanser riskini azaltıyor, diş çürümelerini ve kemik erimesini önlüyor, merkezi sinir sistemini uyarıyor, yaşlanmayı geciktiriyor.
    Merakla beklenen gençlik ve sağlık kaynağı yeşil çay Türkiye’ye ithal edilerek eczanelerde satılmaya başladı. Almanya’da Dr. B. Scheffler firması tarafından üretilen Additive Green Tea, yeşil çay ekstresinden elde edilmiş. Doğal kafein ve C vitamini de eklenerek içecek tozu haline getirilmiş. Yeşil çayın sayısız yararları bilimsel olarak kanıtlanmış durumda.
    Bilimsel raporlara göre günde dört bardak yeşil çay, yaşlanmayı geciktirdiği gibi kalp damar hastalıkları riskini azaltıyor. Kolesterol ve yağ değerlerini iyileştirerek tansiyonu ve kan şekerini ayarlıyor. Böylece damar sertliğinden koruyor. Kılcal damarları büzerek ödem oluşmasını önlüyor. Bakteriler ve grip virüsü ile savaşıyor.Ağız, yutak, mide ve bağırsak mukozasındaki ödemi azaltıyor.Yeşil çayın yararları saymakla bitmiyor. Migreni geçiriyor. İdrar söktürücü özelliğinden dolayı zayıflama rejimlerinde yardımcı oluyor. Diş çürümesi ve kemik erimesini önlüyor.
    Stres için birebir
    Ayrıca bütün bunların dışında stres, aşırı çalışma, huzursuzluk gibi farklı nedenlerden kaynaklanan yorgunluk ve uyku halini ortadan kaldırıyor. Ülkemizde her yirmi kişiden birinde görülen ve tedavi edilmediğinde kişilerin yaşam kalitesini bozan depresyonu yeniyor. İçimiyle ferahlık veren, uyarıcı, canlandırıcı Additiva Green Tea’nin tadı limon tuzu ve C vitamini de eklenerek daha lezzetli duruma getirilmiş. Ürünün hazırlanması da son derece pratik. Fincana bir poşet boşalttıktan sonra üzerine sıcak su doldurulup karıştırılıyor. İçeriğinde şeker de bulunduğu için ayrıca tatlandırmaya gerek kalmıyor.
    Kanseri de önlüyor
    Romatizmal arterit ve kolesterole karşı da etkili olduğu bilinen yeşil çayın, kansere karşı bilinenden daha fazla etkili olduğu tesbit edildi.
    ABD’de Rochester Üniversitesi Çevre Sağlığı Bilim Merkezi’nde yapılan araştırmada, yeşil çay ve içindeki maddelerin kansere karşı bilinenden daha güçlü etki ortaya koyduğu saptandı.
    Bilim adamları, yeşil çayı fazlaca tüketen insanlarda neden kanser vakalarının daha az meydana geldiğini şimdi daha iyi anlayabildiklerini belirtti. Yeşil çayın içinde bulunan EGCG ve EGC gibi maddelerin, sigara ile ilişkili kanser riskine karşı da etkili bulunduğu belirlendi. EGCG maddelerin, brokoli, lahana, üzüm ve kırmızı şarapta bulunan flavonoid maddelerin değişik türü olduğu biliniyor.
    Önceki araştırmalarda, flavonoid maddelerin kansere karşı etkili olduğu gözlendi. Bilim adamları, yeşil çayın romatizmal arterit ve kolesterole karşı da etkili olduğunu, kanser üzerindeki etkisinin ise yeni araştırmada yeni bir sürprizi ortaya koyduğunu açıkladı.
    AH AKTİVİTESİNİ ÖNLEYEBİLİYOR
    Yeni araştırmada uzmanlar, yeşil çayın içindeki maddelerin AH (aryl hydrocarbon) molekülünün aktivitesini önleyerek, sigara dumanı ve dioxinin ortaya koyduğu toksin etkiyi yok edebildiğini belirledi. Bir molekül olarak bilinen AH reseptörünün, bazı genlerin değişerek zararlı hale gelmesi üzerinde etkili olduğu biliniyor. Antikanserojen etkisi bilinen yeşil çayın AH reseptörü üzerinde etkili olduğu şimdiye kadar bilinmiyordu. Dr. Thomas Gasiewicz, yeşil çayın içerdiği maddelerle bilindiğinden daha farklı olarak kansere karşı etkili bulunduğunun saptandığını açıkladı.
    ÇAY OLARAK TÜKETİLMESİNİN ETKİSİ ARAŞTIRILACAK
    Uzmanlar, laboratuvar ortamında elde edilen etkili sonucun, çay olarak içilmesiyle de sağlanacağının söylenemeyeceğine değindi. Normal olarak içilen yeşil çayın aynı etkiyi ortaya koyup koymadığının ancak yeni araştırmalarla saptanabileceğine işaret edildi.
    21 Temmuz tarihli “Chemical Research in Toxicology” dergisinde yer alan araştırma raporu, 4 Ağustos’ta özel bültenle duyuruldu.
    Dr. Lesley A. Mitscher ise geçtiğimiz yıl yayınlanan ‘‘Yeşil Çay Kitabı’’ adlı çalışmasında ‘‘Uzakdoğu Paradoksu’’ ile yeşil çay arasında bağlantı kuruyor. Çin ve Japonya’da büyük ölçüde sigara tüketildiğine ancak kalp damar hastalıklarının yaygın olmadığına değiniyor. Mitscher, ‘‘Yapılan araştırmalara göre bunun nedeni yeşil çayın kolesterol ve yağ değerlerini iyileştirmesi, tansiyonu düzenlemesi ve damar sertliğini önlemesidir’’ diyor. Ayrıca ABD’de yapılan Hücre Biyolojisi Kongresi’nde de Purdue Üniversitesi’nden araştırmacı Dorothy Moore ve D. James Morre ve yeşil çayın kanser hücrelerinin oluşmasını önlediğini ve kanserli hücreleri öldürdüğünü bilimsel olarak açıklamışlar. İki araştırmacı yeşil çayın yapraklarında bulunan EGCg adlı bileşimin özellikle göğüs, prostat ve kalın bağırsak kanserini önlediğini kaydederek günde dört bardak yeşil çay içenlerin korunduklarını belirtmişler.
    Kaynak:11 Haziran 1999 Tarihli Hürriyet Gazetesinden alınmıştır.
    Uzakdoğu’da yüzyıllardır içilen, zengin antioksidan kaynağı. Kendine özgü aroması, yeşilimsi sarı rengi ve yalın tadı ile sağlıklı bir seçim.
    Doğal Mucize İlaç 'Yeşil Çay'
    Yeşil Çay, değişik kanser risklerini azaltıyor, kan kolestrol seviyesini düşürüyor, yaşlanmayı geciktiriyor ve değişik bakterilerin gelişmesini engelliyor.
    Yüzüncü Yıl Üniversitesi Ziraat Fakültesi Gıda Mühendisliği bölümü öğretim üyesi Yrd.Doç.Dr. Hayri Çoşkun, yeşil çayın yemek borusu kanserini erkeklerde yüzde 57, kadınlarda yüzde 60 oranında önlediğini söylüyor.
    Yrd.Doç.Dr. Hayri Çoşkun, yaptığı açıklamada, yeşil çay'ın, oksidasyon olmaması için toplandıktan sonra ezilme gibi işlemlerden korunduğunu, böylece doğal bileşenlerinin ve aromasının muhafaza edildiğini söyledi. Yeşil Çay'ın polifenoller, polisakkaritler ve değişik vitaminler gibi birçok farklı kimyasal bileşen içerdiğini kaydeden Coşkun, şöyle konuştu: "Yeşil Çay, değişik kanser risklerini azaltmakta, kan kolestrol seviyesini düşürmekte, yaşlanmayı geciktirmekte ve değişik bakterilerin gelişmesini engellemektedir. Yeşil çay, yemek borusu kanserini erkeklerde yüzde 57, kadınlarda ise yüzde 60 oranında önlemektedir. Ultra viole ışınlarının deride kanser ve buruşukluklara neden olduğu bilinmektedir. Yeşil çayın ise bu tür deri hastalıklarını koruyucu özelliği vardır. Sigara dumanında potansiyel kanser yapıcı madde olan NNK, akciğer kanserine neden olmakta, Yeşil çayın bu hastalığa karşı koruyucu etkisi bulunmaktadır."
    GÜZELLİK İÇİN ÇAY

    Yeşil çay, özellikle gözlere iyi gelir. Yeşil çaydan yapılan göz kremleri ve jelleri, vücut şampuanı ve nemlendiricileri piyasada bulabilirsin. Çayla yapılan kremlerin suda erime özellikleri vardır. Ayrıca cildin pH yapısına daha uygundur. Yalnız dikkat etmek gerek; çaylı kremler yaralı ciltlere sürüldüğünde cildi tahriş edebilir.

    Çay, banyo ve güzellik ürünlerinde de kullanılır. Çünkü cildi, içerdiği bitki yağlarıyla nemlendirir. İçindeki maddelerle güneş yanıklarına karşı korur. Polifenolslarla ciltte oluşan kızarıkları ve güneş yanıklarını iyileştirir.

    Yeşil çay duyarlı ciltleri yatıştırır, olgunlaşma aşamasında cildi besler ve vaktinden önce yaşlanmaktan korur.
    süper Teklif sende üye ol sende kazan!!!!
    İşte Davet Linkin!!

    http://www.superteklif.com/SuperUye/...9-f6001b6878a1

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an Bu Konuyu Gorunteleyen 4 Kullanıcı var. (0 Uye ve 4 Misafir)

Bu Konudaki Etiketler

Yer imleri

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •