Teşekkur Teşekkur:  0
Beğeni Beğeni:  0
50 sonuçtan 1 ile 10 arası

Konu: Sağlıklı Yaşam Önerileri

Hybrid View

önceki Mesaj önceki Mesaj   sonraki Mesaj sonraki Mesaj
  1. #1

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    YÜKSEK ENERJİLİ BESLENEN KADINLARIN OĞLU OLUYOR!!!


    Enerji bakımından zengin besinler alan kadınların erkek çocuk doğurma olasılığı daha yüksek olabilir...

    İngiltere’deki Exeter Üniversitesinden Fiona Mathews ve ekibi, annenin beslenme şekli ve bebeğin cinsiyeti arasındaki ilişkiyi araştırdı.

    740 hamilenin, gebelikten önce ve gebelik sırasındaki beslenme alışkanlıklarını inceleyen bilim adamları, ilk çocuğuna gebe kalan ve bebeğin cinsiyetini bilmeyen bu kadınları hamile kalırken, kalori desteklerine göre 3 gruba ayırdı.

    Enerji desteğini en fazla alan kadınların yüzde 56’sının erkek, en az alanların yüzde 45’ininse kız bebek dünyaya getirdiği görüldü.

    Araştırmada, kahvaltıda tahıl tüketimi, potasyum, kalsiyum, C, E ve B12 vitaminleri bakımından daha zengin ve daha çeşitli besin tüketimi ve erkek çocuk doğurma arasında güçlü bir ilişkinin olabileceği de ortaya çıktı.

    Mahthews, “bu çalışmaların, genç kadınların az kalorili beslenme tarzını tercih ettiği gelişmiş ülkelerde neden erkek oranının azaldığını açıklamaya yardımcı olabileceğini” söyledi.

    Son 40 yılda sanayi ülkelerinde erkek bebek sayısının az da olsa azaldığı gözleniyor. Bu düşüş, tüketim ürünlerindeki kimyasal maddelere bağlanıyor. Bununla birlikte araştırmacılar, gelişmiş ülkelerdeki genç kadınların değişen beslenme alışkanlıklarının da bu düşüşü açıklayabileceğini belirtti.

    Kahvaltı alışkanlığının gelişmiş ülkelerde neredeyse ortadan kalktığını söyleyen araştırmacılar, ABD’de kahvaltı yapan erişkinlerin oranının, 1965’te yüzde 86 iken 1991’de yüzde 75’e düştüğünü vurguladı.

    Araştırmacılar, kahvaltıyı atlamanın normal gece açlığı süresinin uzamasına, bu nedenle glikoz seviyesinin düşmesine neden olabileceği görüşünü savunuyor. Daha önce laboratuvarda yapılan araştırmalar, glikozun erkek bebek dünyaya getirme olasılığını artırabileceğini göstermişti.

  2. #2

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    İŞTAHINIZA HAKİM OLMA YÖNTEMLERİ


    Diyetin en zor kısmı canınızın bir şeyler çektiği zamanlar. Eğer siz de iştahınıza hakim olamıyor, sürekli bir şeyler yeme arzusu duyuyorsanız Diyetisyen Yasemin Batmaca nın önerilerine kulak verin.

    ATIŞTIRMA KRİZLERİNDEN KURTULUN

    Gün içinde sık ve az öğünler yemek, iştahınızın kontrolden çıkmasını önlemenin en kolay yolu. Belki yine arada bir şeyler atıştırmak isteyebilirsiniz, ama bu sefer yiyeceğiniz miktarlar az olacaktır. Böyle bir durumda atıştırmak için sağlıklı karbonhidratlara yönelin, çünkü bu besin türü sindirim sisteminde daha uzun süre kalıyor ve şeker seviyenizi yavaşça yükselterek daha uzun süreli bir tokluk hissi sağlıyor.

    ÇİĞNEYEREK YİYİN

    Yiyecekleri uzun süre çiğnedikten sonra yutmak, beynin vücuda giren besinleri kaydetmesine zaman tanımak anlamına geliyor. Üstelik bu şekilde tat alma duyusu da tatmin oluyor. Böylece doyduğunuzu anlamanızla, yemeye son vermeniz arasındaki zaman kısalıyor. Fazla yemekten kaynaklanan sindirim sorunlarından kurtulmanız da ayrı bir avantaj!

    TAT ALMA DUYUNUZU UYANDIRIN

    Yapılan araştırmalara göre, tat alma duyusunu değişik tatlarla tatmin etmek, daha az miktarlarla yetinmeyi sağlıyor. Sürekli aynı yemeği yemek de, özellikle tadı hoşunuza gitmiyorsa, bir süre sonra tat alma mekanizmanızın iptal olmasına yol açıyor. Ve bu nedenle de kendinizi sanki hiç yemek yememiş gibi hissedebiliyorsunuz. Böyle bir durumu engellemek için öğünlerinizi taze otlarla ve baharatlarla tatlandırabilirsiniz.

    Susasıkça Su İçin

    Su içmek kendinizi tok hissetmeniz açısından önemli. Ayrıca vücudunuz susuz kaldığında çoğu zaman açlık hissine benzeyen sinyaller gönderiyor. Su içmek, bedeninizin su istediği zamanlarda yemeğe yönelmenizi engelleyecektir. Susadığınızda gazoz, meyve suyu vs değil su için.

    GÜÇ GEREKTİREN EGZERSİZLER YAPIN

    Egzersizleriniz zorlaştıkça vücut ısınız artıyor ve daha fazla kalori yakmaya başlıyorsunuz. Bu durum da egzersizi takip eden birkaç saat boyunca iştahınızın bastırılmasına neden oluyor. Böyle bir durumda normal öğün saatinden birkaç saat önce egzersiz yapmak en mantıklısı. Çünkü öğün saati geldiğinde spor yapmanın verdiği etkiyle iştahınız biraz daha kapanır. Fakat asla öğün atlama hatasına düşmeyin, aksi halde hem vücudunuz zayıf düşer, hem de bir süre sonra aşırı yeme isteği duyarsınız.

    YEME İSTEĞİ BEYİNDE BAŞLIYOR

    Beyin, vücutta enerjinin azaldığını fark eder etmez açlık hissetmemize yol açan kimyasal maddeler salgılıyor. Bunun sonucu doğal olarak biz de yeme gereği hissediyoruz. Ancak beynimizin bu kimyasal maddeleri salgılayan kısmı, aynı zamanda duyguları da kontrol ediyor. İşte, sıkıldığımız veya kendimizi kötü hissettiğimizde hemen buzdolabına koşmamızın başlıca sebebi bu. Ayrıca yemeklerin tadı, kokusu veya görüntüsü de açlık duygusuna neden olabiliyor. Örneğin, yemek sonrasında canınız tatlı vitrininde duran o dondurma kasesinden çekiyorsa, bunun nedeni kesinlikle aç olmanız değil, kontrolden çıkan yeme isteğinizdir. Eğer bunu aklınızdan çıkarmazsanız, tokken yediğiniz yemek miktarını en aza indirmiş olursunuz.

  3. #3

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    AKCİĞER ATARDAMARI DARLIĞI


    Kanın sağ karıncıktan akciğer atardamarına geçtiği yolun darlığıdır, oldukça iyi sonuç alınan cerrahi girişimlerle düzeltilebilir.

    Doğumsal akciğer atardamarı darlığında, çeşitli bölgelerde ve değişik biçimlerdeki darlık sonucunda kan sağ karıncıktan akciğer atardamarına geçerken engellenir.

    Bu bölümde, karıncıklar arası bölmenin sağlam ve aortun normal olduğu koşullarda ortaya çıkan, yani tek basma görülen akciğer atardamarı darlıkları incelenecektir. Karıncıklar arası bölmede delik ya da daha karmaşık kalp hastalıklarıyla, örneğin Fallot (tetraloji) dörtlemesiyle birlikte görülen akciğer atardamarı darlıkları konu dışı bırakılacaktır.

    Tek başına görülen akciğer atardamarı darlığına oldukça sık rastlanır. Bütün doğumsal kalp hastalıklarının yüzde 10-15 ini bu hastalık oluşturur. Kalp cerrahisi girişimleriyle başarılı bir biçimde tedavi edilebilen ilk oluşum bozukluklarından biridir.

    Nedenleri

    Akciğer atardamar darlığı hemen her zaman doğumsal dır. Çeşitli nedenler sonucunda, örneğin, kalp İç zan iltihabına bağlı olarak geliştiği kesin bir biçimde gösterilen edinsel olgu sayısı çok azdır (romatizmal kalp hastalığı, diplokok enfeksiyonları, belsoğukluğu, frengiye bağlı olgular gibi).

    Yerleştiği bölgeye göre akciğer atardamarı darlıkları çeşitli gruplara ayrılabilir:

    • Kapak darlığı. Hastalık yalnızca akciğer atardamarı kapağını tutmuştur, kapak kanatları birbirine iyice kaynaşmıştır, ayrılmaları olanaksızdır. Kapak koni ya da kubbe biçimini almıştır, tepesinde küçük bir delik görülür; darlık oldukça ileridir. Bazen kapak kanatlarının yalnız bir bölümü birleşmiştir ve kısmen ayrılabilme özelliği taşır; bu olgularda darlık daha gevşektir. Bazen kapakta oluşum bozukluğu olabilir; örneğin, iki kanatlı yani iki ayrı kanattan oluşan bir kapak bulunabilir.

    • Akciğer atardamar kökünde darlık. Darlık yalnız akciğer atardamarının dibindedir, kapak yapısında bozukluk yoktur.

    • Kapak ve kökün darlığı. Her iki oluşum bozukluğunun birlikte bulunmasıdır.

    • Kapak üstü darlığı. Akciğer atardamar gövdesinde, ana dallardan ya da daha uç dallardan birinde darlık bulunmasıdır.

    Dolaşım Üzerindeki Etkileri

    Olağan koşullarda, karıncıkların kasılması sırasında kan sağ karıncıktan akciğer atardamarına kolayca atılır, çünkü bağlantı deliği bütünüyle açıktır. Darlık durumunda ise kan delikten zorlukla geçer. Kan dinamiğinin bozulmasına neden olan bu aksaklık önemli sonuçlar doğurur.

    Darlığın üst bölümünde, yani kanın sağ karıncıktan akciğer atardamarına akmasını zorlaştıran engelin üst bölümünde şu değişiklikler gözlenir.

    • Sağ karıncıkta. Darlığın sonuçlarından en erken etkilenen kalp bölümüdür. Çünkü karıncık kasılması ile akciğer atardamarına atılması gereken kanın bir bölümü daralan deliği aşamayarak sağ karıncık boşluğunda kalır ve kasılma sonunda karıncık içinde normal olarak kalan kana eklenir. Böylece sağ karıncık kanla aşırı dolmaya başlar. Her dolum (diyastol) döneminde sağ kulakçıktan normal olarak gelen kan, bir önceki kasılmada atılması gerekirken karıncıkta kalmış olan kanla birleşir. Aşın çalışan sağ karıncık kaslarında kalınlaşma ballar. Sağ karıncık duvarındaki kasların kalınlığı bazen sol karıncık duvarının kalınlığına erişebilir; hatta daha kaini hale gelebilir. Karıncık kasındaki bu kalınlaşma, akciğer atardamarının darlığı ile doğru orantılıdır. Kalp içine gönderilen kateter ile elde edilen çok önemli bir veri de, sağ karıncık içi basınç artışının, farklı olgularda darlığın düzeyine göre değişiklik göstermesidir.

    Sağ karıncığın kan atım kapasitesindeki artma ile birlikte sağ karıncığın atım (ya da kanı fırlatma, püskürtme) zamanı, yani kasılma süresi de uzamıştır. Yukarıda anlatılan aşın çalışma sürecinin yanı sıra kasılma süresinin uzaması sağ karıncık boşluğunu bütünüyle boşaltmaya yöneliktir.

    Kısa ya da uzun sürebilen bir dönemden sonra, sağ karıncığın kası yorulmaya başlar, gücü giderek zayıflar, kasılma yeteneği azalır ve sağ karıncık boşluğunda daha çok kan birikmeye başlar. Böylece önce basit bir genişleme, ardından da karıncık duvarlarında güçsüzlük görülür. Sağ karıncık boşluğunun da genişlemesiyle sağ karıncık hacmi önemli ölçüde artar.

    Sağ karıncığın aşın büyümesi kalbin kendi ekseni çevresinde saat yönünde dönmesine neden olur ve kalp yalnız bu hastalıkta görülen di*** bir görünüm alır.

    • Sağ kulakçıkta. Sağ karıncıktaki kan göllenmesi ve basınç artışı geriye doğru etki yaparak Önce sağ kulakçığa yansır. Oldukça şiddetli olan bu yansıma sağ kulakçıkla sağ karıncığı ayıran deliğin aşırı genişlemesine neden olur ve üç kanatlı kapak artık bu deliği örtemez hale gelir. Sonuçta üç kanatlı kapakta, işlevsel yetersizlik görülür. Bu aşamaya gelindiğinde, sağ karıncığın her kasılmasında, içinde biriken kanın bir bölümü sağ kulakçığa kaçar. Sağ kulakçık bir süre sonra genişler, aşın kalınlaşır ve sağ karıncıkla birlikte büyümeye başlar. Son aşamada kalbin tüm sağ yarısının hacmi artar. Kalp kateterizasyonu ile sağ kulakçıkta, tıpkı sağ karıncıkta olduğu gibi basınç artışı saptanır.

    • Akciğer atardamarındaki darlığın altında. En önemli sonuç akciğer atar damarı basıncının azalması dır. Artan sağ karıncık basıncı ile azalan akciğer atardamarı basıncı arasındaki fark, akciğer atar damarındaki darlığın düzeyini gösterir. Buna darlık endeksi ya da darlık düzeyi endeksi adı verilir; basınç farkı ne kadar fazlaysa darlığın o ölçüde ciddi olduğu anlaşılır.

    Belirtileri

    Hastalık belirtileri darlığın derecesiyle ilgilidir. Darlık orta derecedeyse hasta normal gelişimini sürdürebilir. Yalnızca dinlemede akciğer odağında bir üfürüm ile ikinci kalp sesinde sönme tek oluşum bozukluğu belirtisi olarak saptanabilir. Darlık ileri düzeydeyse, gelişme geriliği, güç harcandığında görülen nefes darlığı ve morarma ile sağ kalp yetmezliği bulguları ortaya çıkar. Bu belirtiler yaşamın İlk aylarında ya da yıllarında başlar ve giderek ağırlaşır.

    Özellikle sağ kalp yetmezliği oluştuktan sonra sağ kulakçığın gerisindeki tüm toplardamar sisteminde kan göllenmesi ve buna bağlı belirtiler görülür:

    • Morarma. Hastalığın ileri devrelerinde son derece ağırlaşabilir, özellikle yüz, dudaklar, burun, kulaklar ve ellerde belirgindir. Öksürme, titreme ve vücut hareketleriyle artar. Hastalık uzun sürdüğünde seyrek olarak polisitemi (kandaki alyuvarlar sayısının aşırı artması), el ve ayaklarda soğuma ve parmaklarda çomaklaşma (hipokrat parmağı) gibi belirtiler de görülebilir.

    • Karaciğer büyümesi. Toplardamar sistemindeki kan göllenmesinin karaciğerde yoğunlaşması bu organın büyümesine yol açar.

    • Kan basıncı düşmesi ve nabzın zayıflaması. Genel dolaşıma atılan kan miktarının azalmasına bağlıdır.

    Komplikasyonlar

    Akciğer atardamarı darlığının gidişi sırasında görülebilen başlıca komplikasyonlar şunlardır:

    • Emboli (pıhtı parçalarının ana pıhtıdan koparak kan akımıyla başka organlara sürüklenmesi). Sağ karıncık ya da akciğer atardamarından kopan pıhtı parçaları akciğer enfarktüsüne neden olabilir.

    • Tekrarlayan bronşit. Bu durum, solunum sisteminin yeterli kan almaması sonucunda kötü beslenmesine bağlıdır. Akciğer tüberkülozu. Akciğerin aynı koşullar nedeniyle yeterince kan alamamasına bağlıdır.

    • Kalp iç zarının (endokart) bakteri kökenli subakut iltihabı. Bir kapak lezyonu varsa, mikropların yerleşmesi ve üremesi için elverişli bir ortam yaratılmış olur.

    Gidişi

    Hastalığın gidişine göre iki tip darlık ayırt edilir. Birinci tip darlıkta hastalık oldukça ağır gidişlidir. Kısa sürede ölümcül sonuçlar ortaya çıkabilir ya da erken bir dönemde düzeltilmesi olanaksız dolaşım bozuklukları görülür. İkinci darlık tipinde ise orta ağırlıkta bir tablo gözlenir. Hasta önceleri uzun süre iyi bir uyum gösterir, ama daha sonra hastalık aşağıda belirtilen evreleri izleyerek kötüleşir.

    • Birinci devre ya da düzenlenme devresi. Darlık çok ileri değilse, sağ karıncık kası genellikle sağlam olduğundan, kan dinamiği dengesi yukarıda tanımlanan düzenleme süreçleriyle (aktif genişleme, yüksek basınç ve kaslarda kalınlaşma) kısa ya da uzun bir süre korunur.

    • İkinci devre ya da yetmezlik devresi. İkinci devre bazı olgularda aniden, bazılarında ise aşamalı olarak gelişir.

    Bu devrede birinci devre belirtileri ağırlaşır ve genel toplardamar sisteminde kan göllenmesi belirtileri ortaya çıkar.

    İkinci devrenin klinik tablosunu sağ karıncık yetmezliği belirler. Hastanın ömrünü kısaltacak başka komplikasyonlar gelişmezse, akciğer atardamarı darlığının son devresini oluşturur.

    Tanı

    Akciğer atardamarı darlığı tanısı, belirtiler tam ve belirginse genellikle zor değildir.

    Elektrokardiyogramda, genellikle sağ karıncığın, bazen de sağ kulakçığın aşın büyümesine ilişkin belirtiler saptanır. Göğüs filminde, orta derecede darlık olan olgularda genellikle kalbin normal boyutlarda olduğu ya da biraz büyüdüğü saptanırken, kalp yetmezliği olgularında kalbin büyüdüğü gözlenir. Büyüme sağ karıncık ve sağ kulakçıkla sınırlıdır.

    Kapak darlıklarında sol kalbin oldukça özgün bir görünümü vardır. Akciğer atardamarı darlığının neden olduğu genişlemeye bağlı olarak akciğer atardamarı yayı belirginleşmiştir. Akciğer alanında havalanma artışı, damarlanmada ise azalma saptanır. Hastalığın ayırt edilmesinde kulakçıklar arası bağlantı önemli ipuçları verir. Çünkü kalbin sol yayındaki genişlemenin yanı sıra, kulakçıklar arası bağlantı çevresinde, akciğer alanında, kanlanma artışı görülür. Kesin tanı için sağ kalp kateterizasyonu oldukça önemlidir; sağ karıncıkta 100-200 mmHg ye varan basınç artışı olduğu saptanır, aynı anda akciğer atardamarı basıncı 15-20 mmHg olarak Ölçülür.

    Kalp kateterizasyonu aynca darlığın tipi konusunda da bilgi sağlar: Kateter akciğer atardamarından sağ karıncık içine çekildiğinde kapak tipi darlıkta ani, atardamarın köküne ait darlıkta ise aşamalı basınç artışı saptanır.

    Kalp boşluklarının kontrast madde verilerek görülebilir hale getirilmesi ilkesine dayanan anjiokardiyografi, bu hastalıkla birlikte görülebilen başka kalp bozukluklarını, örneğin, kulakçıklar ya da karıncıklar arası bölmede bir delik bulunup bulunmadığını, ayrıca darlığın yerini ve tipini belirlemede yardımcı olur.

    Beklenen Gidişi (Prognoz)

    Akciğer atardamarı darlığı ağır gidişli bir hastalıktır. Eskiden hastaların önemli bir bölümü, 50 yaşma varmadan görece kısa bir sürede yaşamlarını yitiriyordu. Gene de iyi koşullarda daha uzun yaşayan hastalar görülmüştür. Ama oldukça iyi sonuçlar veren cerrahi yöntemlerin uygulanmasıyla hastalığın gidişinde önemli iyileşmeler sağlanmıştır.

    Tedavi

    1945 e değin akciğer atardamarı darlığım tedavi edebilecek etkin yöntemler bilinmiyordu. Yetmezlik belirtilerini geciktirecek bazı önlemler alınır (aşırı yorgunluk ve beslenme dengesizliklerini önlenme gibi) ve özellikle kalp iç zarının bakteri kökenli subakut iltihabı başta olmak üzere enfeksiyonların önlenmesine çalışılırdı,

    1945 ten sonra, kanın akciğerlere akımını artırmaya yönelik, oldukça iyi sonuç veren bir cerrahi girişim yöntemi uygulanmaya başladı.

    Cerrahi girişimin bazen hemen uygulanması gerekir. Nefes darlığı, morarma ve kalp yetmezliği bulgulan ile hekime başvuran küçük çocuklarda, hastanın yaşamını sürdürmesi ancak cerrahi girişimle sağlanabilmektedir.

    Ayrıca belirtilerin çok ağır olduğu, sağ karıncık ile akciğer atardamarı arasındaki basınç farkının 50 mmHg den, ya da sağ karıncık içi basıncın 80 mmHg den yüksek olduğu tüm olgularda kesinlikle cerrahi girişim uygulanmalıdır. Klinik belirtilerin çok hafif olduğu orta derecede darlıklarda cerrahi girişim için en uygun zaman 5 yaş dolayıdır.

    KULAKÇIKLAR ARASI BÖLMEDE DELİKLE BİRLİKTE BULUNAN AKCİĞER ATARDAMARI DARLIĞI

    Akciğer atardamar kapağı darlığı ile kulakçıklar arası bölme deliğinin bir arada bulunmasına oldukça sık rastlanır. Eskiden ayrı bir hastalık olarak kabul edilen bu tabloya Fallot üçlemesi adı verilmişti, ama günümüzde bu kavram artık kullanılmamaktadır. Buna karşın Fallot dörtlemesi kavramı hâlâ kullanılmaktadır. Hastalığın anatomik özellikleri:

    • Kapak düzeyinde akciğer atardamarı darlığı tek başına görülen bir akciğer atardamarı darlığıdır; Fallot dörtlemesindeki akciğer atardamarı kökü darlığından farklıdır.

    • Kulakçıklar arası bağlantı: Kulakçıklar arasındaki deliğin büyüklüğüne göre bağlantı az ya da çok olabilir.

    • Bazen önemli boyutlara varabilen akciğer atardamarı darlığı sonucunda sağ karıncık aşın biçimde büyüyebilir.

    Yukarıda tanımladığımız anatomik bozuklukların neden olduğu kan dinamiği bozukluktan ise şunlardır:

    • Akciğer atardamarı kapağının darlığı, tek başına görülen akciğer atardamarı darlığı bölümünde geniş olarak açıklanan aynı yapısal-işlev sel bozukluklara neden olur.

    • Kulakçıklar arası bağlantı iki kulakçık arasında bir kısa devre (kan geçişi) yaratır; bu kısa devre her zaman aynı yönde değildir:

    • Atardamar-toplardamar kısa devresi. Sol kulakçıktan sağ kulakçığa doğrudur, genellikle Önemsizdir, hafif derecede akciğer atardamar darlığı bulunan ya da başlangıç dönemindeki hastalarda görülür. İki yönlü kısa devre. Kan hem sağ kulakçıktan sol kulakçığa hem de ters yönde geçiş yapar; darlığın daha belirgin olduğu ya da hastalığın ileri aşamaya geldiği hastalarda görülür.

    • Toplardamar- atardamar kısa devresi. Kan sağ kulakçıktan sol kulakçığa kaçar. Nedeni sağ karıncıkta kan göllenmesi ve basınç artışı sonucunda sağ kulakçıkta da basıncın artmasıdır. Ergenlik döneminden sonra sağdan sola kısa devre akışı oldukça süt görülür.

    Belirtileri

    Belirtiler, tek başına görülen akciğer atardamar darlığında anlatılanlarla aynıdır; vücut gelişiminde gerilik, güç harcanırken nefes darlığı, kolay yorulma gözlenir. Dinleme ile muayenede, akciğer odağında emici tipte atım (sistol) sırasında duyulan üfurüm saptanır. Bu olgularda morarma daha kolay ortaya çıkar.

    Göğüs filmi ve elektrokardiyogram bulguları da aynıdır. Anjiyokardiyografi ve kalp kateterizasyonuyîa kulakçıklar arası bölmede delik bulunduğu anlaşılır.

    Gidişi

    Hastalığın gidişi anatomik lezyonların ve özellikle atardamar darlığının yapısına göre farklı özellikler gösterir. Fallot üçlemesi olgularının büyük bir bölümünde hastalar uzun süre iyi uyum gösterirler. Önemli bir bozukluk görülmez; hafif morarma ve zorlanma sırasında orta derecede bir nefes darlığı dışında belirti yoktur. Ama genel olarak hastalığın sonunda oldukça ağır bir tablo ortaya çıkar.

    Ani morarma nöbetleri, bazen de ölümcül bayılmalar görülebilir.

    Olguların bir bölümünde morarma ve nefes darlığı giderek belirginleşir ve zamanla sağ karıncığa bağlı yetmezlik belirtileri ortaya çıkar.

    Tedavi

    Akciğer atardamarındaki darlığın düzeltilmesi ve kulakçıklar arası bölmedeki deliğin kapatılması kalp ameliyatı ile sağlanır. Ameliyat sırasında kan dolaşımı, kalp-akciğer makinesi ile sürdürülür.

  4. #4

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    ALIŞVERİŞ VE ÇOCUKLAR


    Dünyanın en büyük pazar araştırması şirketinden Millward Brown tarafından yapılan araştırmada, çocukların, ebeveynlerinin yaptığı alışverişi yönlendirdiği ortaya çıktı.

    Millward Brown Türkiye’den yapılan açıklamada, şirketin BRANDchild adlı kitap için yaptığı araştırmaya göre çocukların, ebeveynlerinin hangi markaları satın almaları gerektiği konusunda fikirlerini aileleriyle paylaştıklarının görüldüğü belirtildi.

    Araştırma kapsamında, ABD, Brezilya, Almanya, İspanya, Hindistan, Çin ve Japonya’da 1920 kentli çocukla yüzyüze görüşüldü. Araştırmaya göre, 9-14 yaş arasındaki her 3 çocuktan 2’si, anne ve babalarının otomobil, moda markaları, cep telefonları gibi pahada ağır alışverişlerini etkiliyor.

    İlginç sonuçlardan birisi de, çocukların yarısının son modayı takip etmeyi sevdikleri ve giyimlerinin kimliklerini yansıttığını söylemeleri. Erkeklerin yüzde 45’inin, kızların da yüzde 55’inin moda tutkunu olduğu belirlenmiş.

    Millward Brown Grubu Stratejik Planlama ve Gelişim Direktörü Nigel Hollis, çocukların hane alışverişi üzerinde belli oranda etkileri olduğunu tahmin ettiklerini, ancak etkinin bu kadar büyük olmasının kendilerini şaşırttığını belirtti.
    Millward Brown Türkiye Genel Müdürü Betül Khan yaptığı değerlendirmede, araştırma sonuçlarının, yerel ve uluslararası markaları pazarlama anlayışını geliştirmeye zorlayacağını vurguladı.

  5. #5

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    ALTINI ISLATMA (ÇOCUKLARDA)


    Geceleri altını ıslatan çocuklar psikolojik olarak içe dönük ve eziklik hissine kapılırken, bu sorun ailelere bıkkınlık veriyor. Yatağını ıslatan çocuğun kişilik gelişimi olumsuz etkileniyor. Çocuk bunu bir sır gibi saklıyor, arkadaş evinde kalamıyor, yaz kampları, okul gezileri, spor turnuvalarına katılamıyor ve ülkemizdeki her 7 çocuktan birisi geceleri yatağını ıslatıyor.
    Çocuklarda gece işemeleri konusunda bugüne kadar sayısız araştırmaları bulunan Danimarka Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Norgaard dün ülkemize bir ziyarette bulundu. Çocuklarda uykuda işeme durumunun 2-3 yaşlarına kadar normal olduğunu, ondan sonra gece işemelerinin mutlaka tedavi edilmesi gerektiğini ve bu durumun çocukların kendilerine olan güvenlerini azalttığını söyledi;" Yaptığımız araştırmalar çocuklardaki bu rahatsızlığın psikolojik herhangi bir yönünün bulunmadığını, tamamiyle fizyolojik bir rahatsızlık olduğunu gösteriyor. Çocuklarda "ADH" adı verilen bir tür su tutucu hormon, geceleri gündüze nazaran iki misli seviyeye çıkar. Bu da idrar kesesinde biriken sıvı miktarını azaltır. Ancak çocukta bu hormon eksik olduğunda çocuk idrarını kontrol edemez ve gece tam işeme yapar. Çoğu aile bunu bilmiyor, çocuğun sorununu psikolojik zannediyor, halbuki basit bir ilaç tedavisi ile sorun kolayca hallolur" dedi. Ülkemizde ilkokul çağındaki 7 çocuktan birisi "enüretik" yani geceleri altı işiyor. Bazen bu durum yetişkin çağı dediğimiz 17-18 yaşlarına kadar devam edebiliyor. Yine araştırmalar daha çok erkek çocukların gece altlarına işediğini gösteriyor. Burundan günde 1 kez kullanılan sprey ise, hormon eksikliğine bağlı gece işeme sorunu olan çocuklara çare oluyor. 6 ay düzenli olarak kullanılması tavsiye ediliyor, ilk kullanımından itibaren yatak kuruluğunu sağlıyor.

  6. #6

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    ANİ BEBEK ÖLÜMÜ RİSKİNİN AZALTILMASI


    İngiltere’de ani bebek ölümü sendromu vakaları konusunda yapılan bir araştırmada, son yıllarda, ailelerin bebekleriyle kanepede uyumalarıyla meydana gelen bebek ölümlerinde dört kat artış tespit edildi. İngiliz tıp dergisi The Lancet’te de yayımlanan makalede, doktorlar, ailelerden bu uygulamadan vazgeçmeleri çağrısında bulundular.

    Ani bebek ölümü sendromu (SIDS) vakalarında, erkek, prematüre, düşük kiloyla doğan ve yan veya yüzükoyun uyuyan bebekler için riskin daha yüksek olduğu belirtildi.

    İngiltere’nin Avon bölgesinde 1984 ile 2003 yılları arasındaki verileri inceleyen araştırmacılar, ana baba yatağında uyuyan bebeklerin ölümlerindeki düşüşe karşın, kanepede ana babalarıyla uyurken meydana gelen bebek ölümü vakalarında önemli artış olduğunu tespit ettiler.

    Dergideki makalede, ayrıca gebelik döneminde sigara içmek veya doğumdan sonra duman altında kalmanın da ani bebek ölümü sendromu vakalarını artırdığı kaydedildi.

    SIRTÜSTÜ UYUTUN

    İngiltere’de 1991’de “Sırtüstü Uyku” kampanyası sırasında aileler bebeklerini sırtüstü uyutmaya çağrılmış, kampanya sonrasında ani bebek ölümü sendromu vakalarında düşüş görülmüştü.

    Doktorlar araştırmalarında, ayrıca ani bebek ölümü vakaları oranının, yoksul ailelerde yüzde 47’den yüzde 74’e ve evlerde gebelik sırasında sigara içilmesinden kaynaklanan ölümlerin yüzde 57’den yüzde 86’ya yükseldiğini belirlediler.

    Ayrıca, prematüre bebeklerin ölüm oranının da yüzde 12’den yüzde 34’e yükseldiği ve anne sütüyle beslenen bebeklerin ölüm oranı da yüzde 50’den yüzde 26’ya düştüğü belirtildi.

  7. #7

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    ANNE BABANIN DEPRESYONU ÇOCUĞA GEÇİYOR


    Anne ve babanın yaratacağı huzurlu ortam çocuğun gelişmesinde beslenme kadar önemli...
    Amerikalı bilim adamları, depresyonun, anne ve babadan çocuklara geçebildiğini belirlediler.
    Massachusetts hastanesinde yapılan araştırmada, 380 çocuk denek olarak ele alındı. Araştırmada, anne veya babası depresyon içinde olan çocuklarda aynı sorun, diğer çocuklara göre dokuz kez daha fazla bulundu. Sonuçları American Journal of Psychiatry dergisinde yayımlanan araştırmanın, hastalıkla ilgili klinik tedavisi konusunda doktorlara yeni ipuçları verdiği belirtildi.

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an Bu Konuyu Gorunteleyen 1 Kullanıcı var. (0 Uye ve 1 Misafir)

Bu Konudaki Etiketler

Yer imleri

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •