Teşekkur Teşekkur:  0
Beğeni Beğeni:  0
50 sonuçtan 1 ile 10 arası

Konu: Sağlıklı Yaşam Önerileri

Hybrid View

önceki Mesaj önceki Mesaj   sonraki Mesaj sonraki Mesaj
  1. #1

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    KOMPLİKASYONLARI


    Akciğer tümörlerinin yayılım olasılığını belirleyen en az dört etken vardır;

    - bölgede çok sayıda damar bulunması;

    - akciğer lenf ağının geniş olması;

    - tümörün hızlı gelişen tip olması (mikrositom denen küçük hücreli akciğer kanseri gibi);

    - göğsün sürekli hareket ederek yayılmayı kolaylaştırması. Tümör lenf dolaşımı yoluyla göğüs boşluğu ve soluk borusu yanlarındaki lenf bezlerine yayılır. Aynı yolla diyaframı aşarak yemek borusu, aort ve böbrek çevresindeki lenf bezlerine de yayılabilir. Tek taraflı akciğer tümörleri genellikle aynı yandaki böbreküstü bezine de sıçrar. Otopsi sonuçlan bu tümörlerin uzaklık ayrımı olmaksızın geniş bir alana yayıldığını göstermektedir. Yayılımdan etkilenen başlıca organlar beyin (yüzde 45), karaciğer (yüzde 45), böbrek üstü bezleri (yüzde 35), kemikler (yüzde 30), böbrek (yüzde 25), pankreas (yüz de 10), dalak (yüzde 10), tiroit ve deridir (yüzde 3).

    Çeşitli tümör tipleri arasında en geniş yayılım küçük hücreli akciğer kanserinde (mikrositom) görülür. Mikrositom olgularında yapılan otopsilerin yüzde 99 unda yayılım saptanmıştır. Bunun ardından sırasıyla büyük hücreli karsinom, adenokarsinom ve iğne hücreli karsinom gelir. Bronşçuk-hava keseciği (bronşiyol-alveol) tümörleri daha çok akciğer göbeğine yayılır. Bu olguların yüzde 10 unda tümör lenf bezleri, karaciğer ve kemiklere de sıçrar. Bronş-akciğer tümörlerinin yerinde büyümesi ve uzak organlara yayılabilmesi bir dizi önemli komplikasyona yol açar.

    • Pancoast sendromu

    Akciğer tepesinde yerleşen en tipik tümördür. Tümör aynı zamanda göğüs duvarındaki yapılarda, yani akciğer zarında, üzerindeki yumuşak dokularda, altındaki iskelet ve kemiklerde de gelişir. Aşınma ve baskı yapması nedeniyle bir dizi tipik belirtiye yol açar. Kürekkemiği ile omuz başı arasındaki bölgede, köprücükkemiğinin üstünde, boyunda ve aynı taraftaki kolda gittikçe şiddetlenen İnatçı ağrılar ortaya çıkar. Benzer belirtiler tümörün köprücükkemiği üstü ve boyun alt yanındaki lenf bezlerine yayılması durumunda da görülür.

    • Metastaz

    Bronş-akciğer kanseri vücudun birçok yerine yayılabilir. Yayılımdan en çok göğüs boşluğundaki ve köprücükkemiği üzerindeki lenf düğümleri etkilenir. Böylece kansere bağlı lenf daman iltihabı (karsinomatöz lenfanjit) gelişebilir. Tümörün karaciğer ve kemiklere yayıldığı durumlara da rastlanır. En çok küçük hücreli kanser türünde görülen beyin metastazları bazen tümörün ilk belirtilerini oluşturur. Akciğer tümörü tedavisi gören hastanın genel durumunun bîrden bozulması, konuşma bozukluklan, felç gibi belirtilerin ortaya çıkması tümörün beyne sıçradığının en açık işaretidir.

    • Tümör dışı sendrom

    Akciğer tümörünün ilk belirtileri vermeden geliştiği durumlarda bu gelişmeye tümör dışı sendrom eşlik edebilir. Sinir, iç salgı ve metabolizma sistemlerini ilgilendiren klinik belirtilerle ortaya çıkan bu sendrom tümör tanışma yardımcı olduğu için çok önemlidir.

    • Üst anatoplardamar tıkanması

    Bronş-akciğer kanseri akciğerler arasındaki bölgeyi kaplayarak üst anatoplar-damarın sıkışmasına ya da tıkanmasına neden olur. Bunun sonucunda tipik bir hastalık tablosu ortaya çıkar:

    - Boyun, kollar ve yüzde morarma ve ödem görülür.

    - Kollarda toplardamar tansiyonu yükselir.

    - Göğüs kafesinin ön yüzünde yüzeysel toplardamarlar genişler.

    • iltihaplı komplikasyonlar

    Bronş tıkanıklığına bağlı zatürree sık görülen bir komplikasyondur. Akciğer apsesi de tıkanıklık ötesinde gelişen enfeksiyonlara ya da tümör çıkarıldıktan sonraki doku ölümüne bağlı olarak ortaya çıkar.

    • Akciğer zarında (plevra) sıvı toplanması

    Genellikle tümörün doğrudan akciğer zarında geliştiği olgularda görülür. Zar boşluğunda biriken sıvı çoğunlukla kanlıdır ve içinde kötü huylu hücreler bulunur. Tekrarlanan tahlillerle kötü huylu hücre içerdiği saptanmayan, ama çok uzun süren sıvı toplanması da çoğu kez bronş-akciğer tümörü belirtisidir.

    • Kalp dış zarında sıvı toplanması

    Tümörün kalp dış zanna doğrudan yerleşmesi ya da akciğerler arası bölgedeki lenf düğümlerine yayılarak dolaylı yoldan buraya ulaşması sonucunda gelişir.

    • Diyafram siniri felci

    Tümörün akciğer göbeği lenf düğümlerine yayılması sonucunda diyafram siniri felce uğrar.

    BEKLENEN GİDİŞİ (PROGNOZ)

    Tedavi edilmeyen bronş-akciğer kanseri çok hızlı ilerler. Kanser türüne göre ortalama yaşam beklentisi 6 ile 13 hafta arasında değişir. Bu süre farklılaşmamış hücreli karsinomlarda en kısa, adenokarsinom ve yassı hücreli karsinomlarda biraz daha uzundur. Hastalığın gidişini belirleyen çeşitli etkenler vardır. Ama günümüzdeki tedavi olanaklarıyla akciğer tümörünün gidişinde önemli bir iyileşme sağlanamamaktadır. Son on yıl içinde de hastalığın gidişiyle ilgili beklentiler değişmemiştir. Bununla birlikte araştırmalar sürdürülmekte ve tedavi yöntemlerinin bulunmasına çalışılmaktadır. Bronş-akciğer kanserinde erken tanı ve tedavi zordur. Bu nedenle ölüm oranının azaltılması, hastalığın kanser yapıcı çevresel etkenlerin ortadan kaldırılmasıyla Önlenmesine bağlıdır.

  2. #2

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    ALKOL REKTUM KANSERİNE NEDEN OLUYOR


    Haftalık içilen toplam alkolün üçte birini şarap olarak tüketenlerdeyse bu riskin bir miktar azalabildiği gözlendi.

    Danimarka da, yaş ortalaması 23-95 olan 29 bin kadın ve erkek denek üzerinde araştırma yapıldı.

    Deneklerin haftada tükettiği bira ve şarabı belirleyen uzmanlar, ayrıca deneklerdeki bağırsak kanseri riskini araştırdı. Bu riskler, sigara tüketimi, kilo durumu ve deneklerin egzersiz alışkanlığı göz önüne alınarak değerlendirildi.

    15 yıl izlenen denekler arasında 114 kalın bağırsak, 202 rektum kanseri vakası belirlendi.

    Haftada 41 bardaktan fazla bira veya alkollü içki tüketen deneklerde, içki tüketmeyen deneklere göre, rektum kanseri oluşumunun 3 buçuk kat artabildiği saptandı.
    Aynı oranda alkolün haftada üçte birini şarap olarak tüketen deneklerdeyse bu risk içki tüketmeyen deneklere göre, iki kattan biraz daha az bulundu.

  3. #3

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    ASPİRİN BAĞIRSAK KANSERİNDEN KORUYOR


    İngiliz bilim adamları, uzun süreli aspirin kullanımının bağırsak kanserini önleyebildiğini tespit etti.

    Oxford üniversitesi bilim adamları, sonuçlarını tıp dergisi The Lancet’de yayımladıkları araştırmalarında, beş yıl süreyle günde 300 miligramlık doz aspirin kullanımının, bu süreyi takip eden 15 yılda bağırsak kanserine yakalanma ihtimalini yüzde 74 oranında azalttığını gördü.

    Mide rahatsızlıkları ve hatta mide kanamasına kadar varan yan etkilerinden dolayı uzun süreli aspirin kullanımının ancak bağırsak kanserine yakalanma riski yüksek olan kişilere tavsiye edilebileceğini belirten bilim adamları, araştırmalarını 7500 kişi üzerinde yaptı.

    1970’li ve 80’li yıllarda başlayan araştırmaya katılanlara, günlük 300, 500, 1200 miligramlık doz olarak aspirin ve bir gruba placebo verildi. Araştırmaya katılanlara aspirin beş ve yedi yıl süreyle kullandırıldı. Daha sonra katılımcıların sağlık durumu 20 yıl süreyle izlendi.

  4. #4

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    ATEŞTE PİŞİRİLEN ET KANSERE NEDEN OLABİLİYOR


    Araştırmacılar, mangalda olduğu gibi yüksek ateşte ızgara yapılan etlerde oluşan bir bileşimin, farelerde prostat kanserinin ilerlemesine yardımcı olduğunu öne sürdüler.

    Baltimore daki Johns Hopkins Üniversitesi nden doktor Angelo De Marzo ve meslektaşları, yaptıkları açıklamada, PhIP adlı bu bileşimin, etin çok yüksek ateşte kızartılması sırasında oluştuğunu bildirdiler.

    Bu bileşimin, farelerdeki prostat kanserini hem başlattığı, hem de ilerlettiğinin üzerinde durulduğunu belirten De Marzo, farelerde pişmiş etin hazmedilmesiyle kanser arasında olası bir etkileşime rastladıklarını ifade etti.

    De Marzo, etin pişirilmesi sırasında değişik miktarlarda PhIP oluştuğu için insanlarda bu bileşimin ne kadarının hazmedildiğini söylemenin çok zor olduğunu belirtti.

    De Marzo ve ekibinin 8 hafta süren araştırmalarında, farelere PhIP karıştırılmış gıda verildi. Daha sonra farelerin prostatları, bağırsakları ve dalakları incelendi. Ekip, bu incelemenin sonunda, 4 haftadan sonra farelerin tüm organlarında genetik mutasyon olduğunu tespit ettiler.

    Amerikan Kanser Araştırmaları Derneği ne sunulan bu araştırmanın, et tüketimiyle yüksek prostat kanseri riski arasındaki bağlantının açıklanmasına yardımcı olabileceği belirtildi.

    Bu araştırmanın ayrıca, kızartılırken kömürleşen etin kansere neden olabileceğine ilişkin diğer araştırmaları desteklediği kaydedildi.

  5. #5

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    BEBEK ANNESİNİ MEME KANSERİNDEN KORUYOR


    ABD de yapılan bir araştırma, doğum yapan kadınların, bebekten anneye geçen ve koruyucu etkisi olan hücreler sayesinde meme kanserine yakalanma riskinin daha az olabileceğini ortaya koydu.

    Washington Eyalet Üniversitesi Kanserle Mücadele Araştırma Merkezi ndeki bilim adamlarının yaptığı araştırmanın başındaki V. K. Gadi, doğumdan sonra bile kimerizmin (hamilelik sırasında fetüse ait kök hücrelerin göbek bağı bariyerini geçerek annenin kanına karışması) meme kanserine karşı koruyup koruyamayacağını inceledi.

    Bu hücelerin vücudu kanser hücrelerinden arındırıp arındırmadığını ya da diğer bir olasılık olarak kimerizmin hücrelerin yeniden oluşumuna katkıda bulunup bulunmadığını araştıran Gadi, Benim varsayımım fetüs hücrelerinin annenin vücuduna yerleşebileceği ve kansere dönüşebilecek hücreleri aktif olmadan önce tanıyabildikleri yönünde. Araştırma bunu gösteriyor dedi. Araştırma Cancer Research adlı derginin 2007 - Ekim ayı sayısında yer alıyor.

  6. #6

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    BİRA İÇENLERDE KANSER DAHA SIK


    1980 li ve 1990 lı yıllarda elde edilen veriler ışığında yapılan araştırmaya göre, haftada 6 adet ya da daha fazla bira içen kişilerin akciğer kanserine yakalanma riski, içmeyenlere göre yüzde 20 ila 50 oranında artıyor.

    McGill Üniversitesi nden araştırmacıların, araştırmaya katılanların tütün alışkanlığı hakkında kesin bilgi edinmeleri sayesinde, tütüne bağlı akciğer kanserinin gelişimine neden olan faktörleri alkol tüketiminin neden olduğu faktörlerden ayrı tutmayı başardıkları ve bu sonuca ulaştıkları belirtildi.

    Alkol kullananların genellikle sigara da içtiğini söyleyen araştırmacılar, alkol ve akciğer kanseri konusunda daha önce yapılan araştırmalarda karşılaşılan en önemli sorunun tütünün oynadığı rolü belirlemek olduğunu ifade etti.

  7. #7

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    BÖBREK KANSERİ


    Erken saptanabilen böbrek kanserlerinde cerrahi ile tam tedavi sağlama şansı oldukça yüksek. Bu nedenle hastalığın belirtileri ile ilgili bilgi sahibi olmak büyük önem taşıyor.

    Böbrekler, karın üst bölgesinde bulunan ve idrarı oluşturan bir çift organdır. Oluşan idrar üreter adı verilen iki ince borucuk aracılığıyla idrar kesesine aktarılır. Böbrekler sırtta göğüs kafesinin iki yanında yer alırlar ve kuvvetli sırt adaleleri ve alt kaburga kemiklerince dış etkilere karşı korunurlar. Etrafında Gerota kılıfı adı verilen kalınca bir kılıfla kaplı olup ayrıca da üst yüzeyi tıpkı bir elmanın dış kırmızı kabuğu gibi bir zarla kaplıdır.

    Ana atardamar (Aorta)dan gelen bir damarla kanlanırken, toplayıcı damarı ana toplar damarlara (Vena Kava) boşalır. Vücutta metabolizma sonrası oluşan zararlı maddeleri ve fazla suyu idrar yoluyla uzaklaştırmak ana görevidir. Bunun yanısıra kan basıncını (tansiyon) ayarlamada ve kan yapımında da rol oynarlar.

    Böbrek kanseri genellikle 50-70 yaşları arasında ortaya çıkar. Erkekte kadına göre 2-3 kat daha fazla görülür. Böbrek kanserinin nedeni henüz tam olarak bilinmemektedir. Böbrek kanseri türlerini iyi huylu ve kötü huylu olmak üzere 2 guruba ayırırız. Böbrekte en sık görülen kitle basit böbrek kistleridir. Böbrek kisti iyi huylu bir kitle olup kanserden tamamen farklıdır. Çoğu zaman raslantısal olarak ortaya çıkan böbrek kistleri insan yaşamını hiçbir zaman tehdit etmez. Böbrek kisti saptanan hastalar gereksiz yere paniğe kapılırlar ve tedavi arayışı içine girerler. Gerçekte böbrek kistleri çoğu zaman tedaviyi bile gerektirmezler, yalnızca izlemek hemen daima yeterli olur. Böbrek kanseri ise kötü huylu bir kitle olup, böbrek kistlerinin aksine insan yaşamı için tehdit oluşturabilmektedir. Renal hücreli kanser, böbrekte kanı süzen ve idrar oluşturan dokulardan köken alır. Böbrek kanseri büyüdükçe etrafında yer alan lenf bezeleri, karaciğer, kalın barsak ve pankreasa yayılabilir. Bunun yanında, ana tümörden kopan tümör parçaları vüCudun diğer uzak taraflarına giderek yerleşebilir (metastaz).

    Böbrek kanserinin bilinen risk faktörleri:

    Sigara

    Aile öyküsü

    Diet

    Yüksek tansiyon

    Şişmanlık

    Mesleki risk faktörleri: Çelik endüstrisi, petrol, kadmiyum, kurşun endüstrisi çalışanları ve asbestoza maruz kalanlarda böbrek kanseri riski artmaktadır.

    Radyasyon

    Diyaliz: Kronik böbrek yetmezliği nedeniyle uzun süreli hemodiyaliz programında olan hastalarda böbrek kisti ve böbrek kanseri riski daha fazladır.

    Genetik: Von Hippel-Lindau hastalığı genetik geçişli bir hastalık olup beraberinde iki taraflı böbrek ve diğer bazı organlarda kanser ortaya çıkması söz konusu olabilir. Bu hastalar ve ailesi yakından izlenmelidir.

    BELİRTİLERİ NELER?

    Böbrek kanserleri erken dönemlerinde sıklıkla herhangi bir belirti veya şikayet oluşturmaz. Böbrek kanserinin büyümesi ile birlikte bazı belirtiler ortaya çıkabilir.Bunlar;

    İdrarda kan varlığı, gözle görülebilen kanama veya sadece idrar tahlilinde görülebilen mikroskobik kanama şeklinde olabilir.

    Böbrek bölgesinde muayenede ele gelen kitle

    İştahsızlık

    Kilo kaybı

    Tekrarlayan ateş

    Devamlı olabilen yan ağrısı

    Genel halsizlik ve kendini kötü hissetme

    Tansiyon yükselmesi, kan değerlerinde normalin altına inme (kansızlık) de böbrek kanserlerinde görülebilir.Yukarda bahsedilen belirtiler böbrek kanseri dışındaki hastalıklarda da gözlenebilir. Bu belirtileri olan kişiler doğru teşhis ve tedavi için en kısa zamanda bir üroloji uzmanına başvurmalıdır.

    Ancak unutulmamalıdır ki erken dönem böbrek kanserlerinde hiçbir belirti olmayabilir. Bu nedenle doktora başvurmak için yukarda bahsi geçen belirtilerin ortaya çıkması beklenmemelidir. Zira erken dönemde yakalanan böbrek kanserlerinin tedavi başarısı ve buna paralel olarak da tedavi sonrası yaşam süresi çok daha yüz güldürücü olur.

    TANI NASIL KONULMAKTADIR?

    Doktorunuz ile görüşmenizde genel sağlık durumunuz hakkında sorular sorulacak, takiben fizik inceleme yapılacaktır. Ardından, genel sağlık durumunuzu değerlendirmek amacıyla sizden kan ve idrar örnekleri alınacaktır. Böbrek ve çevre organların değerlendirilmesi amacıyla da çeşitli radyolojik tetkiklerden faydalanılmaktadır. Bunlar arasında ultrasonografi, İVP, bilgisayarlı tomografi, MRI vb. tetkikler yer alır.

    Bir kez böbrek kanseri ön tanısı konulduktan sonra hastalığın yayılım derecesini anlamak amacıyla doktorunuz ek tetkikler isteyebilir.

    BÖBREK KANSERLERİNDE TEDAVİ

    Böbrek tümörünün tedavisi hastanın yaşı, genel sağlık durumu ve kanserin yayılım derecesine (evre) göre belirlenir. Böbrek kanserlerinde birinci basamak tedavi cerrahi yöntemle mevcut kanserli dokunun tamamen çıkarılmasıdır. Ancak unutulmamalıdır ki cerrahi ile tam tedavinin sağlanabilmesinde kanserin derecesi ve evresi çok önemlidir.

    Erken saptanabilen böbrek kanserlerinde cerrahi ile tam tedavi sağlama şansı oldukça yüksektir. Kanserin evresi, büyüklüğü ve sayısına göre değişmek üzere ya radikal operasyon ile böbrek, böbrek üstü bezi ve etrafındaki zar ve yağ tabakaları ile birlikte tamamen çıkartılır (radikal nefrektomi) yada kısmi olarak yalnızca tümörün çıkarılması (parsiyel nefrektomi) söz konusu olabilir. Cerrahi teknik cerrah tarafından belirlenmek üzere açık operasyon yada laparoskopik denilen kapalı yöntemle olabilir. Kalan böbrek normal ise, hastalıklı böbreğin alınması böbrek fonksiyonları açısından her hangi bir sorun yaratmaz. Cerrahi tekniğe bağlı olmak üzere hasta genellikle ameliyattan sonra 3-4 günde hastaneden çıkarılabilir. Hastaneden çıktıktan sonra rahatlıkla normal günlük aktiviteye geçilebilir. Çıkarılan örnekler histopatoloji yöntemiyle incelenir ve tümörün cinsi, karakteri ve yayılım derecesi belirlenir. Bu, hem tanıyı kesinleştirir hem de yayılım hakkında bilgi verir. Kanser Gerota kılıfı içinde ise hastaların büyük kısmında başka ek bir tedaviye gerek kalmaz. Eğer tümör kılıfın dışına çıkmışsa yada başka yerde de mevcutsa cerrahi sonrası ek bir tedavi gerekecektir.

    Ameliyattan sonra hastalığın derecesine göre gerekirse immünoterapi denilen ek bir tedavi yöntemine başvurulabilir.

    Biyolojik tedavi (immunoterapi):

    Aslında vücutta da doğal olarak üretilen savunma sisteminin silahları olarak nitelendirilebilecek maddelerin Dışarıdan vücuda verilmesi suretiyle biyolojik yapının daha iyi kullanılması ve güçlendirilmesi amaçlanmaktadır. Bu maddelerin uygulanması doktor tarafından belirlenen bir program dahilinde olmaktadır. Yan etkileri nedeniyle son derece dikkatli ve deneyimli merkezlerde uygulanması uygundur. Biyolojik tedavi sırasında hasta yan etkilerinin izlenebilmesi için çoğu kez hastanede kalır. Bu tedaviler yan etki olarak kas ağrısı, halsizlik, dikkat kaybı, ateş, kusma ve ishale neden olabilir. Hastalar genelde kendilerini çok yorgun hissederler. Bazılarında deri dökülmesi olur. Bu problemler çok ciddi olabilir ama tedavi bitince bu etkiler kaybolur.

    Kemik tutulumu olan hastalarda bölgesel ışın tedavisinden de (Radyoterapi) faydalanılır. Radyasyon tedavisi:

    Radyasyon tedavisi vücut dışındaki radyoaktif bir kaynaktan gelen yüksek enerji içeren ışınların kanser hücrelerini öldürmek için kullanılmasına dayanır.

    Kemoterapi:

    Kemoterapi kanserli hücreleri öldürmek için ilaç kullanılmasıdır. Diğer bir çok kanserde etkili olmasına rağmen böbrek kanserinde çok sınırlı bir etki gösterir. Buna rağmen araştırmacılar yeni ilaç ve ilaç kombinasyonlarını denemektedirler.

    Hormon tedavisi:

    Hormonlarla hücrenin büyümesi kontrol altına alınmaya çalışılır. Hormon tedavisi ilerlemiş böbrek kanserlerinde kullanılır.

    Akılda tutulması gereken önemli bir nokta da böbrek kanserlerinde cerrahi tedavi sonrası uzun yıllar boyunca düzenli takiplerin hastalığın kontrolü açısından önemli olduğudur.

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an Bu Konuyu Gorunteleyen 1 Kullanıcı var. (0 Uye ve 1 Misafir)

Bu Konudaki Etiketler

Yer imleri

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •