Teþekkur Teþekkur:  0
Beðeni Beðeni:  0
50 sonuçtan 1 ile 10 arasý

Konu: Saðlýklý Yaþam Önerileri

Hybrid View

önceki Mesaj önceki Mesaj   sonraki Mesaj sonraki Mesaj
  1. #1

    Kullanýcý Bilgi Menüsü

    Standart

    KOMPLÝKASYONLARI


    Akciðer tümörlerinin yayýlým olasýlýðýný belirleyen en az dört etken vardýr;

    - bölgede çok sayýda damar bulunmasý;

    - akciðer lenf aðýnýn geniþ olmasý;

    - tümörün hýzlý geliþen tip olmasý (mikrositom denen küçük hücreli akciðer kanseri gibi);

    - göðsün sürekli hareket ederek yayýlmayý kolaylaþtýrmasý. Tümör lenf dolaþýmý yoluyla göðüs boþluðu ve soluk borusu yanlarýndaki lenf bezlerine yayýlýr. Ayný yolla diyaframý aþarak yemek borusu, aort ve böbrek çevresindeki lenf bezlerine de yayýlabilir. Tek taraflý akciðer tümörleri genellikle ayný yandaki böbreküstü bezine de sýçrar. Otopsi sonuçlan bu tümörlerin uzaklýk ayrýmý olmaksýzýn geniþ bir alana yayýldýðýný göstermektedir. Yayýlýmdan etkilenen baþlýca organlar beyin (yüzde 45), karaciðer (yüzde 45), böbrek üstü bezleri (yüzde 35), kemikler (yüzde 30), böbrek (yüzde 25), pankreas (yüz de 10), dalak (yüzde 10), tiroit ve deridir (yüzde 3).

    Çeþitli tümör tipleri arasýnda en geniþ yayýlým küçük hücreli akciðer kanserinde (mikrositom) görülür. Mikrositom olgularýnda yapýlan otopsilerin yüzde 99 unda yayýlým saptanmýþtýr. Bunun ardýndan sýrasýyla büyük hücreli karsinom, adenokarsinom ve iðne hücreli karsinom gelir. Bronþçuk-hava keseciði (bronþiyol-alveol) tümörleri daha çok akciðer göbeðine yayýlýr. Bu olgularýn yüzde 10 unda tümör lenf bezleri, karaciðer ve kemiklere de sýçrar. Bronþ-akciðer tümörlerinin yerinde büyümesi ve uzak organlara yayýlabilmesi bir dizi önemli komplikasyona yol açar.

    • Pancoast sendromu

    Akciðer tepesinde yerleþen en tipik tümördür. Tümör ayný zamanda göðüs duvarýndaki yapýlarda, yani akciðer zarýnda, üzerindeki yumuþak dokularda, altýndaki iskelet ve kemiklerde de geliþir. Aþýnma ve baský yapmasý nedeniyle bir dizi tipik belirtiye yol açar. Kürekkemiði ile omuz baþý arasýndaki bölgede, köprücükkemiðinin üstünde, boyunda ve ayný taraftaki kolda gittikçe þiddetlenen Ýnatçý aðrýlar ortaya çýkar. Benzer belirtiler tümörün köprücükkemiði üstü ve boyun alt yanýndaki lenf bezlerine yayýlmasý durumunda da görülür.

    • Metastaz

    Bronþ-akciðer kanseri vücudun birçok yerine yayýlabilir. Yayýlýmdan en çok göðüs boþluðundaki ve köprücükkemiði üzerindeki lenf düðümleri etkilenir. Böylece kansere baðlý lenf daman iltihabý (karsinomatöz lenfanjit) geliþebilir. Tümörün karaciðer ve kemiklere yayýldýðý durumlara da rastlanýr. En çok küçük hücreli kanser türünde görülen beyin metastazlarý bazen tümörün ilk belirtilerini oluþturur. Akciðer tümörü tedavisi gören hastanýn genel durumunun bîrden bozulmasý, konuþma bozukluklan, felç gibi belirtilerin ortaya çýkmasý tümörün beyne sýçradýðýnýn en açýk iþaretidir.

    • Tümör dýþý sendrom

    Akciðer tümörünün ilk belirtileri vermeden geliþtiði durumlarda bu geliþmeye tümör dýþý sendrom eþlik edebilir. Sinir, iç salgý ve metabolizma sistemlerini ilgilendiren klinik belirtilerle ortaya çýkan bu sendrom tümör tanýþma yardýmcý olduðu için çok önemlidir.

    • Üst anatoplardamar týkanmasý

    Bronþ-akciðer kanseri akciðerler arasýndaki bölgeyi kaplayarak üst anatoplar-damarýn sýkýþmasýna ya da týkanmasýna neden olur. Bunun sonucunda tipik bir hastalýk tablosu ortaya çýkar:

    - Boyun, kollar ve yüzde morarma ve ödem görülür.

    - Kollarda toplardamar tansiyonu yükselir.

    - Göðüs kafesinin ön yüzünde yüzeysel toplardamarlar geniþler.

    • iltihaplý komplikasyonlar

    Bronþ týkanýklýðýna baðlý zatürree sýk görülen bir komplikasyondur. Akciðer apsesi de týkanýklýk ötesinde geliþen enfeksiyonlara ya da tümör çýkarýldýktan sonraki doku ölümüne baðlý olarak ortaya çýkar.

    • Akciðer zarýnda (plevra) sývý toplanmasý

    Genellikle tümörün doðrudan akciðer zarýnda geliþtiði olgularda görülür. Zar boþluðunda biriken sývý çoðunlukla kanlýdýr ve içinde kötü huylu hücreler bulunur. Tekrarlanan tahlillerle kötü huylu hücre içerdiði saptanmayan, ama çok uzun süren sývý toplanmasý da çoðu kez bronþ-akciðer tümörü belirtisidir.

    • Kalp dýþ zarýnda sývý toplanmasý

    Tümörün kalp dýþ zanna doðrudan yerleþmesi ya da akciðerler arasý bölgedeki lenf düðümlerine yayýlarak dolaylý yoldan buraya ulaþmasý sonucunda geliþir.

    • Diyafram siniri felci

    Tümörün akciðer göbeði lenf düðümlerine yayýlmasý sonucunda diyafram siniri felce uðrar.

    BEKLENEN GÝDÝÞÝ (PROGNOZ)

    Tedavi edilmeyen bronþ-akciðer kanseri çok hýzlý ilerler. Kanser türüne göre ortalama yaþam beklentisi 6 ile 13 hafta arasýnda deðiþir. Bu süre farklýlaþmamýþ hücreli karsinomlarda en kýsa, adenokarsinom ve yassý hücreli karsinomlarda biraz daha uzundur. Hastalýðýn gidiþini belirleyen çeþitli etkenler vardýr. Ama günümüzdeki tedavi olanaklarýyla akciðer tümörünün gidiþinde önemli bir iyileþme saðlanamamaktadýr. Son on yýl içinde de hastalýðýn gidiþiyle ilgili beklentiler deðiþmemiþtir. Bununla birlikte araþtýrmalar sürdürülmekte ve tedavi yöntemlerinin bulunmasýna çalýþýlmaktadýr. Bronþ-akciðer kanserinde erken taný ve tedavi zordur. Bu nedenle ölüm oranýnýn azaltýlmasý, hastalýðýn kanser yapýcý çevresel etkenlerin ortadan kaldýrýlmasýyla Önlenmesine baðlýdýr.

  2. #2

    Kullanýcý Bilgi Menüsü

    Standart

    ALKOL REKTUM KANSERÝNE NEDEN OLUYOR


    Haftalýk içilen toplam alkolün üçte birini þarap olarak tüketenlerdeyse bu riskin bir miktar azalabildiði gözlendi.

    Danimarka da, yaþ ortalamasý 23-95 olan 29 bin kadýn ve erkek denek üzerinde araþtýrma yapýldý.

    Deneklerin haftada tükettiði bira ve þarabý belirleyen uzmanlar, ayrýca deneklerdeki baðýrsak kanseri riskini araþtýrdý. Bu riskler, sigara tüketimi, kilo durumu ve deneklerin egzersiz alýþkanlýðý göz önüne alýnarak deðerlendirildi.

    15 yýl izlenen denekler arasýnda 114 kalýn baðýrsak, 202 rektum kanseri vakasý belirlendi.

    Haftada 41 bardaktan fazla bira veya alkollü içki tüketen deneklerde, içki tüketmeyen deneklere göre, rektum kanseri oluþumunun 3 buçuk kat artabildiði saptandý.
    Ayný oranda alkolün haftada üçte birini þarap olarak tüketen deneklerdeyse bu risk içki tüketmeyen deneklere göre, iki kattan biraz daha az bulundu.

  3. #3

    Kullanýcý Bilgi Menüsü

    Standart

    ASPÝRÝN BAÐIRSAK KANSERÝNDEN KORUYOR


    Ýngiliz bilim adamlarý, uzun süreli aspirin kullanýmýnýn baðýrsak kanserini önleyebildiðini tespit etti.

    Oxford üniversitesi bilim adamlarý, sonuçlarýný týp dergisi The Lancet’de yayýmladýklarý araþtýrmalarýnda, beþ yýl süreyle günde 300 miligramlýk doz aspirin kullanýmýnýn, bu süreyi takip eden 15 yýlda baðýrsak kanserine yakalanma ihtimalini yüzde 74 oranýnda azalttýðýný gördü.

    Mide rahatsýzlýklarý ve hatta mide kanamasýna kadar varan yan etkilerinden dolayý uzun süreli aspirin kullanýmýnýn ancak baðýrsak kanserine yakalanma riski yüksek olan kiþilere tavsiye edilebileceðini belirten bilim adamlarý, araþtýrmalarýný 7500 kiþi üzerinde yaptý.

    1970’li ve 80’li yýllarda baþlayan araþtýrmaya katýlanlara, günlük 300, 500, 1200 miligramlýk doz olarak aspirin ve bir gruba placebo verildi. Araþtýrmaya katýlanlara aspirin beþ ve yedi yýl süreyle kullandýrýldý. Daha sonra katýlýmcýlarýn saðlýk durumu 20 yýl süreyle izlendi.

  4. #4

    Kullanýcý Bilgi Menüsü

    Standart

    ATEÞTE PÝÞÝRÝLEN ET KANSERE NEDEN OLABÝLÝYOR


    Araþtýrmacýlar, mangalda olduðu gibi yüksek ateþte ýzgara yapýlan etlerde oluþan bir bileþimin, farelerde prostat kanserinin ilerlemesine yardýmcý olduðunu öne sürdüler.

    Baltimore daki Johns Hopkins Üniversitesi nden doktor Angelo De Marzo ve meslektaþlarý, yaptýklarý açýklamada, PhIP adlý bu bileþimin, etin çok yüksek ateþte kýzartýlmasý sýrasýnda oluþtuðunu bildirdiler.

    Bu bileþimin, farelerdeki prostat kanserini hem baþlattýðý, hem de ilerlettiðinin üzerinde durulduðunu belirten De Marzo, farelerde piþmiþ etin hazmedilmesiyle kanser arasýnda olasý bir etkileþime rastladýklarýný ifade etti.

    De Marzo, etin piþirilmesi sýrasýnda deðiþik miktarlarda PhIP oluþtuðu için insanlarda bu bileþimin ne kadarýnýn hazmedildiðini söylemenin çok zor olduðunu belirtti.

    De Marzo ve ekibinin 8 hafta süren araþtýrmalarýnda, farelere PhIP karýþtýrýlmýþ gýda verildi. Daha sonra farelerin prostatlarý, baðýrsaklarý ve dalaklarý incelendi. Ekip, bu incelemenin sonunda, 4 haftadan sonra farelerin tüm organlarýnda genetik mutasyon olduðunu tespit ettiler.

    Amerikan Kanser Araþtýrmalarý Derneði ne sunulan bu araþtýrmanýn, et tüketimiyle yüksek prostat kanseri riski arasýndaki baðlantýnýn açýklanmasýna yardýmcý olabileceði belirtildi.

    Bu araþtýrmanýn ayrýca, kýzartýlýrken kömürleþen etin kansere neden olabileceðine iliþkin diðer araþtýrmalarý desteklediði kaydedildi.

  5. #5

    Kullanýcý Bilgi Menüsü

    Standart

    BEBEK ANNESÝNÝ MEME KANSERÝNDEN KORUYOR


    ABD de yapýlan bir araþtýrma, doðum yapan kadýnlarýn, bebekten anneye geçen ve koruyucu etkisi olan hücreler sayesinde meme kanserine yakalanma riskinin daha az olabileceðini ortaya koydu.

    Washington Eyalet Üniversitesi Kanserle Mücadele Araþtýrma Merkezi ndeki bilim adamlarýnýn yaptýðý araþtýrmanýn baþýndaki V. K. Gadi, doðumdan sonra bile kimerizmin (hamilelik sýrasýnda fetüse ait kök hücrelerin göbek baðý bariyerini geçerek annenin kanýna karýþmasý) meme kanserine karþý koruyup koruyamayacaðýný inceledi.

    Bu hücelerin vücudu kanser hücrelerinden arýndýrýp arýndýrmadýðýný ya da diðer bir olasýlýk olarak kimerizmin hücrelerin yeniden oluþumuna katkýda bulunup bulunmadýðýný araþtýran Gadi, Benim varsayýmým fetüs hücrelerinin annenin vücuduna yerleþebileceði ve kansere dönüþebilecek hücreleri aktif olmadan önce tanýyabildikleri yönünde. Araþtýrma bunu gösteriyor dedi. Araþtýrma Cancer Research adlý derginin 2007 - Ekim ayý sayýsýnda yer alýyor.

  6. #6

    Kullanýcý Bilgi Menüsü

    Standart

    BÝRA ÝÇENLERDE KANSER DAHA SIK


    1980 li ve 1990 lý yýllarda elde edilen veriler ýþýðýnda yapýlan araþtýrmaya göre, haftada 6 adet ya da daha fazla bira içen kiþilerin akciðer kanserine yakalanma riski, içmeyenlere göre yüzde 20 ila 50 oranýnda artýyor.

    McGill Üniversitesi nden araþtýrmacýlarýn, araþtýrmaya katýlanlarýn tütün alýþkanlýðý hakkýnda kesin bilgi edinmeleri sayesinde, tütüne baðlý akciðer kanserinin geliþimine neden olan faktörleri alkol tüketiminin neden olduðu faktörlerden ayrý tutmayý baþardýklarý ve bu sonuca ulaþtýklarý belirtildi.

    Alkol kullananlarýn genellikle sigara da içtiðini söyleyen araþtýrmacýlar, alkol ve akciðer kanseri konusunda daha önce yapýlan araþtýrmalarda karþýlaþýlan en önemli sorunun tütünün oynadýðý rolü belirlemek olduðunu ifade etti.

  7. #7

    Kullanýcý Bilgi Menüsü

    Standart

    BÖBREK KANSERÝ


    Erken saptanabilen böbrek kanserlerinde cerrahi ile tam tedavi saðlama þansý oldukça yüksek. Bu nedenle hastalýðýn belirtileri ile ilgili bilgi sahibi olmak büyük önem taþýyor.

    Böbrekler, karýn üst bölgesinde bulunan ve idrarý oluþturan bir çift organdýr. Oluþan idrar üreter adý verilen iki ince borucuk aracýlýðýyla idrar kesesine aktarýlýr. Böbrekler sýrtta göðüs kafesinin iki yanýnda yer alýrlar ve kuvvetli sýrt adaleleri ve alt kaburga kemiklerince dýþ etkilere karþý korunurlar. Etrafýnda Gerota kýlýfý adý verilen kalýnca bir kýlýfla kaplý olup ayrýca da üst yüzeyi týpký bir elmanýn dýþ kýrmýzý kabuðu gibi bir zarla kaplýdýr.

    Ana atardamar (Aorta)dan gelen bir damarla kanlanýrken, toplayýcý damarý ana toplar damarlara (Vena Kava) boþalýr. Vücutta metabolizma sonrasý oluþan zararlý maddeleri ve fazla suyu idrar yoluyla uzaklaþtýrmak ana görevidir. Bunun yanýsýra kan basýncýný (tansiyon) ayarlamada ve kan yapýmýnda da rol oynarlar.

    Böbrek kanseri genellikle 50-70 yaþlarý arasýnda ortaya çýkar. Erkekte kadýna göre 2-3 kat daha fazla görülür. Böbrek kanserinin nedeni henüz tam olarak bilinmemektedir. Böbrek kanseri türlerini iyi huylu ve kötü huylu olmak üzere 2 guruba ayýrýrýz. Böbrekte en sýk görülen kitle basit böbrek kistleridir. Böbrek kisti iyi huylu bir kitle olup kanserden tamamen farklýdýr. Çoðu zaman raslantýsal olarak ortaya çýkan böbrek kistleri insan yaþamýný hiçbir zaman tehdit etmez. Böbrek kisti saptanan hastalar gereksiz yere paniðe kapýlýrlar ve tedavi arayýþý içine girerler. Gerçekte böbrek kistleri çoðu zaman tedaviyi bile gerektirmezler, yalnýzca izlemek hemen daima yeterli olur. Böbrek kanseri ise kötü huylu bir kitle olup, böbrek kistlerinin aksine insan yaþamý için tehdit oluþturabilmektedir. Renal hücreli kanser, böbrekte kaný süzen ve idrar oluþturan dokulardan köken alýr. Böbrek kanseri büyüdükçe etrafýnda yer alan lenf bezeleri, karaciðer, kalýn barsak ve pankreasa yayýlabilir. Bunun yanýnda, ana tümörden kopan tümör parçalarý vüCudun diðer uzak taraflarýna giderek yerleþebilir (metastaz).

    Böbrek kanserinin bilinen risk faktörleri:

    Sigara

    Aile öyküsü

    Diet

    Yüksek tansiyon

    Þiþmanlýk

    Mesleki risk faktörleri: Çelik endüstrisi, petrol, kadmiyum, kurþun endüstrisi çalýþanlarý ve asbestoza maruz kalanlarda böbrek kanseri riski artmaktadýr.

    Radyasyon

    Diyaliz: Kronik böbrek yetmezliði nedeniyle uzun süreli hemodiyaliz programýnda olan hastalarda böbrek kisti ve böbrek kanseri riski daha fazladýr.

    Genetik: Von Hippel-Lindau hastalýðý genetik geçiþli bir hastalýk olup beraberinde iki taraflý böbrek ve diðer bazý organlarda kanser ortaya çýkmasý söz konusu olabilir. Bu hastalar ve ailesi yakýndan izlenmelidir.

    BELÝRTÝLERÝ NELER?

    Böbrek kanserleri erken dönemlerinde sýklýkla herhangi bir belirti veya þikayet oluþturmaz. Böbrek kanserinin büyümesi ile birlikte bazý belirtiler ortaya çýkabilir.Bunlar;

    Ýdrarda kan varlýðý, gözle görülebilen kanama veya sadece idrar tahlilinde görülebilen mikroskobik kanama þeklinde olabilir.

    Böbrek bölgesinde muayenede ele gelen kitle

    Ýþtahsýzlýk

    Kilo kaybý

    Tekrarlayan ateþ

    Devamlý olabilen yan aðrýsý

    Genel halsizlik ve kendini kötü hissetme

    Tansiyon yükselmesi, kan deðerlerinde normalin altýna inme (kansýzlýk) de böbrek kanserlerinde görülebilir.Yukarda bahsedilen belirtiler böbrek kanseri dýþýndaki hastalýklarda da gözlenebilir. Bu belirtileri olan kiþiler doðru teþhis ve tedavi için en kýsa zamanda bir üroloji uzmanýna baþvurmalýdýr.

    Ancak unutulmamalýdýr ki erken dönem böbrek kanserlerinde hiçbir belirti olmayabilir. Bu nedenle doktora baþvurmak için yukarda bahsi geçen belirtilerin ortaya çýkmasý beklenmemelidir. Zira erken dönemde yakalanan böbrek kanserlerinin tedavi baþarýsý ve buna paralel olarak da tedavi sonrasý yaþam süresi çok daha yüz güldürücü olur.

    TANI NASIL KONULMAKTADIR?

    Doktorunuz ile görüþmenizde genel saðlýk durumunuz hakkýnda sorular sorulacak, takiben fizik inceleme yapýlacaktýr. Ardýndan, genel saðlýk durumunuzu deðerlendirmek amacýyla sizden kan ve idrar örnekleri alýnacaktýr. Böbrek ve çevre organlarýn deðerlendirilmesi amacýyla da çeþitli radyolojik tetkiklerden faydalanýlmaktadýr. Bunlar arasýnda ultrasonografi, ÝVP, bilgisayarlý tomografi, MRI vb. tetkikler yer alýr.

    Bir kez böbrek kanseri ön tanýsý konulduktan sonra hastalýðýn yayýlým derecesini anlamak amacýyla doktorunuz ek tetkikler isteyebilir.

    BÖBREK KANSERLERÝNDE TEDAVÝ

    Böbrek tümörünün tedavisi hastanýn yaþý, genel saðlýk durumu ve kanserin yayýlým derecesine (evre) göre belirlenir. Böbrek kanserlerinde birinci basamak tedavi cerrahi yöntemle mevcut kanserli dokunun tamamen çýkarýlmasýdýr. Ancak unutulmamalýdýr ki cerrahi ile tam tedavinin saðlanabilmesinde kanserin derecesi ve evresi çok önemlidir.

    Erken saptanabilen böbrek kanserlerinde cerrahi ile tam tedavi saðlama þansý oldukça yüksektir. Kanserin evresi, büyüklüðü ve sayýsýna göre deðiþmek üzere ya radikal operasyon ile böbrek, böbrek üstü bezi ve etrafýndaki zar ve yað tabakalarý ile birlikte tamamen çýkartýlýr (radikal nefrektomi) yada kýsmi olarak yalnýzca tümörün çýkarýlmasý (parsiyel nefrektomi) söz konusu olabilir. Cerrahi teknik cerrah tarafýndan belirlenmek üzere açýk operasyon yada laparoskopik denilen kapalý yöntemle olabilir. Kalan böbrek normal ise, hastalýklý böbreðin alýnmasý böbrek fonksiyonlarý açýsýndan her hangi bir sorun yaratmaz. Cerrahi tekniðe baðlý olmak üzere hasta genellikle ameliyattan sonra 3-4 günde hastaneden çýkarýlabilir. Hastaneden çýktýktan sonra rahatlýkla normal günlük aktiviteye geçilebilir. Çýkarýlan örnekler histopatoloji yöntemiyle incelenir ve tümörün cinsi, karakteri ve yayýlým derecesi belirlenir. Bu, hem tanýyý kesinleþtirir hem de yayýlým hakkýnda bilgi verir. Kanser Gerota kýlýfý içinde ise hastalarýn büyük kýsmýnda baþka ek bir tedaviye gerek kalmaz. Eðer tümör kýlýfýn dýþýna çýkmýþsa yada baþka yerde de mevcutsa cerrahi sonrasý ek bir tedavi gerekecektir.

    Ameliyattan sonra hastalýðýn derecesine göre gerekirse immünoterapi denilen ek bir tedavi yöntemine baþvurulabilir.

    Biyolojik tedavi (immunoterapi):

    Aslýnda vücutta da doðal olarak üretilen savunma sisteminin silahlarý olarak nitelendirilebilecek maddelerin Dýþarýdan vücuda verilmesi suretiyle biyolojik yapýnýn daha iyi kullanýlmasý ve güçlendirilmesi amaçlanmaktadýr. Bu maddelerin uygulanmasý doktor tarafýndan belirlenen bir program dahilinde olmaktadýr. Yan etkileri nedeniyle son derece dikkatli ve deneyimli merkezlerde uygulanmasý uygundur. Biyolojik tedavi sýrasýnda hasta yan etkilerinin izlenebilmesi için çoðu kez hastanede kalýr. Bu tedaviler yan etki olarak kas aðrýsý, halsizlik, dikkat kaybý, ateþ, kusma ve ishale neden olabilir. Hastalar genelde kendilerini çok yorgun hissederler. Bazýlarýnda deri dökülmesi olur. Bu problemler çok ciddi olabilir ama tedavi bitince bu etkiler kaybolur.

    Kemik tutulumu olan hastalarda bölgesel ýþýn tedavisinden de (Radyoterapi) faydalanýlýr. Radyasyon tedavisi:

    Radyasyon tedavisi vücut dýþýndaki radyoaktif bir kaynaktan gelen yüksek enerji içeren ýþýnlarýn kanser hücrelerini öldürmek için kullanýlmasýna dayanýr.

    Kemoterapi:

    Kemoterapi kanserli hücreleri öldürmek için ilaç kullanýlmasýdýr. Diðer bir çok kanserde etkili olmasýna raðmen böbrek kanserinde çok sýnýrlý bir etki gösterir. Buna raðmen araþtýrmacýlar yeni ilaç ve ilaç kombinasyonlarýný denemektedirler.

    Hormon tedavisi:

    Hormonlarla hücrenin büyümesi kontrol altýna alýnmaya çalýþýlýr. Hormon tedavisi ilerlemiþ böbrek kanserlerinde kullanýlýr.

    Akýlda tutulmasý gereken önemli bir nokta da böbrek kanserlerinde cerrahi tedavi sonrasý uzun yýllar boyunca düzenli takiplerin hastalýðýn kontrolü açýsýndan önemli olduðudur.

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Þu an Bu Konuyu Gorunteleyen 1 Kullanýcý var. (0 Uye ve 1 Misafir)

Bu Konudaki Etiketler

Yer imleri

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajýnýzý Deðiþtirme Yetkiniz Yok
  •