Balkanlar’dan Batý Çin’e Türkiye’nin Yeni Jeopolitik Konumu-kitap özeti



Balkanlar’dan Batý Çin’e Türkiye’nin Yeni Jeopolitik Konumu kitap özeti

Son üç yýlda Türkiye sýnýrlarýndaki dünya, köklü bir þekilde deðiþmiþtir. Kuzeyde eski ve yeni ülkeler komünizmden pazar ekonomisine geçmeye çalýþmaktadýr. Güneyde, Orta Doðu, artýk soðuk savaþ husumetlerine sahne olmasa da, halen kökten dinci, otoriter ve militarist rejimlerden oluþan bir karýþým olmaya devam etmektedir. Doðuda Sovyetler Birliði’nin enkazýndan doðan ve yirmi birinci yüzyýla girerken her biri kendi yolunu çizmeye çalýþan yeni ülkeler bulunmaktadýr. Tüm bunlarýn ortasýnda ise bu deðiþimlerle baþ etmeye çalýþan “Türkiye”. Bu kitabý oluþturan beþ makale, son yýllarda yaþanan geliþmelerin, Türkiye üzerindeki etkileri ve Türkiye’nin yeni oluþan dünya içindeki rolünü açýklamaktadýr.
Kitap beþ ana bölümden oluþmaktadýr.
Kitabýn birinci bölümünde “Türkiye; 21 nci Yüzyýla Doðru” baþlýðý altýnda Türkiye’deki sosyo-ekonomik ve siyasal eðilimler incelenmektedir. Türkiye’nin iç politikasýnda, çok partili demokrasi uygulanmaktadýr. Sürekli bölünerek çoðalan ve deðiþerek sayýlarý artan parti bolluðu ile koltuða baðlýlýðý, partisine baðlýlýðýndan daha güçlü olan çok sayýda siyasi lider tipi mevcuttur.
Türkiye, dýþ politikada önemli fýrsat ve risklerle karþý karþýyadýr. Özellikle, Orta Asya Cumhuriyetleri için ideal bir kalkýnma modeli ve kuvvetli bir çekim alaný oluþturmaktadýr. Ekonomik gücün artýrýlmasý için özelleþtirme, Türk Lirasý’nýn konvertible olmasý ve açýklýk gibi bir dizi önlem alýnmýþtýr. Dýþ politikada ve güvenlik konularýnda ise sorunlar devam etmektedir. Kýbrýs sorununda Türkiye de Yunanistan da taviz verecek ölçüde konuya yaklaþmamaktadýr. Nüfusun 2025 yýlý itibariyle 92 milyona ulaþacaðý tahmin edilmektedir. Bu hýzlý artýþýn getirdiði sorunlarý karþýlayabilmek için ekonomik büyüme oranýnýn pozitif yönde saðlanmasý gerekmektedir.
Kitabýn ikinci bölümünde “Türkiye’nin Yeni Doðu Politikasý” üzerinde durulmaktadýr. Türkiye’nin sýnýrlarýný saran ülkelerle sorunlarý ve bu sorunlarýn Türkiye için sonuçlarý deðerlendirilmektedir. Türkiye-Suriye iliþkileri Hatay ili üzerindeki uyuþmazlýktan dolayý uzun zamandýr bozuktur. Su sorunu konunun diðer bir boyutunu oluþturmaktadýr. Ayrýca, Suriye, Türkiye’ye baský aracý olarak PKK desteðini periyodik biçimde kullanmýþ, bu destek siyasal ortamla birlikte sürüp gitmiþtir. Burada üzerinde durulan konu; Türkiye-Suriye iliþkilerinde Kürt sorunu, kötü iliþkilerin nedeni deðil, belirtisidir. Türkiye’nin Kuzey Irak’taki Türkmen halklarýna iliþkin kaygýlarý bulunmaktadýr. Yine, Kürt konusu bu ülke ile yoðun sürtüþmeler yaratabilmektedir. Irak’ýn bölünme potansiyeli Türkiye’yi endiþelendirmektedir. Ýran’ýn Ýslam Devrimi’ni ihraç etme çabalarý iki ülke arasýnda sorun teþkil etmektedir.
Orta Asya’da etkili olma konusunda da Ýran ile rekabet yaþanmaktadýr. Gürcistan, Ermenistan, Azerbaycan, Türkiye’nin doðusunda dolaysýz iliþki kurabildiði üç yeni cumhuriyet olarak sahneye çýkmýþtýr. Jeopolitik açýdan kritik bir noktada olan Türkiye, bulunduðu konumda partileri düzenli olarak seçim yoluyla iktidardan indirebilen ve yeni galip partileri yumuþak bir þekilde iktidara getirebilen tek Müslüman ülkedir.
Kitabýn üçüncü bölümünde “Köprü Mü, Engel Mi ? Soðuk Savaþýn Ardýndan Türkiye ve Batý” baþlýðý altýnda Türkiye’nin Batý ile iliþkileri genel olarak incelenmektedir. Türkiye Asya ile Avrupa’yý birbirine baðlamaktadýr. Kültürel açýdan hem Doðu, hem de Batý etkilerinin bir ürünüdür. Geniþ sahalara sahip Osmanlý Ýmparatorluðu’nun mirasý olan Türkiye Cumhuriyeti’nin Balkanlar, Kafkasya ve Orta Doðu ile geçmiþten baðlarý bulunmaktadýr. Türkiye Orta Doðu’daki güvenlik sorunlarý açýsýndan Avrupa dýþýndaki karmaþa ve askeri tehditlerin önündeki bir engel olmaktadýr. Basra Körfezi’ndeki geliþmelerin Türkiye’nin çýkarlarý ve jeopolitik yönelimleri açýsýndan uzun vadeli sonuçlarý pek net deðildir.
Siyasal, ekonomik ve güvenlik nedenleriyle Avrupa baðlantýsý Türkiye’nin çýkarlarý açýsýndan büyük önem taþýmaktadýr. Özellikle ekonomik açýdan, Türkiye, bu baðlantýda Avrupa pazarlarýna giriþ garantisini hedeflemektedir. Ayrýca, NATO’ya üyelik, Ankara’ya uluslararasý konularda aksi takdirde sahip olabileceðinden daha büyük söz hakký saðlamaktadýr.
Türkiye’nin Körfez Savaþý’ndaki rolü nedeniyle, Irak’ýn konvansiyonel ve konvansiyonel olmayan bir tehdidine maruz kalabileceði deðerlendirilmektedir. Türkiye’nin Avrupa’ya katýlma çabalarý baþarýsýz oldukça ABD ile iliþkileri daha büyük önem kazanacaktýr. ABD-Türkiye iliþkilerinde siyasal ve ekonomik baðlarýn güçlendirildiði daha olgun bir iliþki beklenmektedir. Ayrýca ABD’nin Türkiye’yi Kafkasya ve Orta Asya Cumhuriyetlerine yönelik daha dolaysýz yardým programlarý açýsýndan üs olarak kullanmasý mümkündür. Bu yeni yapýlanma ile Türkiye muhtemelen Avrupa’nýn dýþýnda kalacaktýr. Yani Avrupa’nýn güvenlik esaslarýna dahil edilmemektedir.
Kitabýn dördüncü bölümünde “Türkiye ; Yeniden Balkanlara mý ?” baþlýðý altýnda Balkanlar’daki Türk ve Müslüman azýnlýklarýn varlýðý incelenmektedir. Türklerin baðlarýný kuvvetlendirerek, Balkanlar’a yerleþme ihtimali üzerinde durulmaktadýr. Ýkinci Dünya Savaþý sonrasý Balkanlar, istikrarsýzlýða itilmiþtir. Türkiye’deki kamuoyu, Bosnalý Müslümanlarýn durumunu yakýndan takip etmiþtir. Batýnýn konuya ciddi tepki göstermemesi Türkiye’yi olumsuz etkilemiþtir. Müslüman olan halkýn tepkileri de Türkiye’nin sorunun çözümüne katkýda bulunmasýný saðlamýþtýr.
Sovyetler Birliði’nin çökmesinden sonra Karadeniz bölge ülkeleri ekonomik olarak yakýnlaþmýþlar ve bu yakýnlaþmalarda ilk ciddi adým Türkiye’den gelmiþtir. Projenin nihai hedefi Karadeniz Bölgesi’nin dünya ekonomisinin ayrýlmaz bir parçasý haline gelmesinin saðlanmasýdýr.
Kitabýn beþinci bölümünde “Sonuçlar; Dünyada Türkiye’nin Artan Rolü” üzerinde durulmaktadýr. Tarihsel olarak Türkiye’nin batý açýsýndan önemi; üç kýtanýn kesiþim noktasýnda bulunmasý, Sovyetler Birliði’nin güney komþusu olmasý ve Ýstanbul Boðazý ve Çanakkale Boðazý’ný kontrol etmesinden kaynaklanmaktadýr.
Türkiye’nin uygulayacaðý politikalar pek çok konuda anahtar ve belirleyici olacaktýr. Yani bölgesel yapýda istikrarsýzlýðý ya da çözümü beraberinde getirebilecektir. Batý ile temaslar artacaktýr.
Kitabýn ana fikri; Türkiye’nin Soðuk Savaþ Dönemi’nden sonra yaþadýðý iç ve dýþ deðiþimleri ortaya koymaktýr. Bu maksatla ele alýnan faktörlerin ýþýðýnda kitapta ulaþýlan sonuçlar yazarlarýn görüþüne göre þöyledir.
1. Türk dýþ politikasý giderek artan bir þekilde Orta Asya, Balkanlar ve Orta Doðu üzerinde odaklanacaktýr. Türkiye’nin Orta Asya cumhuriyetleri arasýndaki rolü gerek Türkiye, gerekse Batý açýsýndan kritik ve önemli olacaktýr. Yeni ülkeler hem bir kalkýnma modeli olarak hem de maddi yardým saðlamasý için Türkiye’ye yöneleceklerdir. Türkiye de yeni açýlan bu piyasalardan yatýrým ve ticaret açýsýndan yararlanacak ve batý yatýrýmlarý için bir geçiþ yolu teþkil edebilecektir. Balkanlardaki yýkýcý milliyetçilik hareketlerinin ölmediði ve geçen yarým yüzyýl boyunca sadece uykuda beklediði görülmektedir. Bir yazarýn da belirttiði gibi þimdi Balkan tarihi “kaybedilen zamaný yeniden kazanmaktadýr”. Türkiye de dikkatini yeniden Balkanlara yöneltmekten kaçýnamayacaktýr. Bosna’nýn yaný sýra Kosova’daki 2 milyon ve Makedonya’daki 500.000 Müslüman’dan dolayý Türkiye’nin Yugoslavya’daki çatýþmalarýn içine çekilmesi mümkündür. Türkiye’nin yeni savunma politikasýný büyük ölçüde Araplar veya Ýran’ýn geliþmiþ silahlar edinmesinden kaynaklanan tehdit karþýsýnda kendisini koruma ihtiyacý yönlendirecektir. Türkiye, Körfez Savaþý sýrasýnda Müttefik Devletler Koalisyonu içindeki önemli rolünden dolayý Irak’ýn nihai olarak yeniden canlanmasýndan endiþe etmekte; Suriye ve Ýran ile PKK’yý desteklemeleri nedeniyle çatýþma riski bulunmakta ve Azerbaycan’daki amaçlarý konusunda Ýran ile rekabet etmektedir. Ayrýca su sorunu da Suriye ve Irak ile önemli bir çatýþma konusu teþkil etmektedir. Bu ihtilaflý konular sorun potansiyeli taþýmasýna raðmen Türkiye kendisini Batý’ nýn bölgedeki politikalarýnýn bir aracý gibi gösterecek ittifaklardan uzak durmak istemektedir.
2. Yeni Avrupa’dan dýþlanmaya devam etmesi halinde Türkiye’nin Amerika Birleþik Devletleri ile iliþkilerinin önemi artacaktýr. Ancak savunma ve dýþ yardým bütçelerindeki kesinti bu ülkedeki Amerikan kaynaklarýný azaltacak ve dolayýsýyla da ABD’nin Türkiye ile ilgili stratejik çýkarlarýnýn yeniden gözden geçirilmesi sürecini hýzlandýracaktýr. Körfez Savaþý Amerika’daki bazý çevrelerin güçlü savunma iliþkilerine verdiði önemi artýrmýþ olsa da, bu konuda bizzat Türkler kararsýz bir durumdadýr. Sonraki hükümetler, ABD-Türkiye iliþkilerine Turgut Özal kadar aðýrlýk verme konusunda çekimser davranmaktadýr. Soðuk savaþ sonrasýnda ABD ve Türkiye iliþkilerinin savunmaya iliþkin boyutlarýnýn azalmasý ve ekonomik ve siyasal çýkarlarý kapsayan daha olgun bir niteliðe dönüþmesi ihtimali yüksektir.
3. Türkiye’nin en önemli iç sorunu Kürt milliyetçiliðinin artmasýdýr. Türkiye uzun bir süre boyunca bir Kürt sorununun var olduðunu yalanlamýþ; peþ peþe gelen hükümetler Kürtlerin mevcudiyetini kabul etmeyi reddetmiþ ve Türkiye’de Kürtçe konuþulmasý katý bir þekilde yasaklanmýþtýr. Türkiye’nin Güneydoðusu’nda PKK ile yürütülen kanlý mücadele bu durumu deðiþtirmiþ ve Türklerin Kürt sorununu açýkça ve ciddi bir þekilde tartýþmalarýna yol açmýþtýr. Ancak, Körfez Savaþý ve Irak’ta özerk bir Kürt eyaletinin oluþturulmasý Türkiye ‘deki Kürtlerin de taleplerini arttýracaðý endiþelerini doðurmuþtur. Bazý Türkler Saddam’sýz federe bir Irak yerine, Saddam’ýn yeniden güç kazanarak güçlü bir üniter devlet kurmasýný tercih etmektedir.
4. Türkiye’nin kökten dinci bir devlete dönüþmesi tehlikesi abartýlmaktadýr. Ýslam’ýn kültürel etkisi büyük olmakla birlikte Müslüman Türklerin dini baðlýlýðý büyük faklýlýklar göstermektedir. Bazýlarý son derece dine baðlýyken, bazýlarý da inançlarýný týpký Amerikalýlarýn Hýristiyanlýðý yaþamasý gibi yaþamaktadýr. Orta Asya’daki cumhuriyetlerle kurulan yeni baðlar ve Bosna konusunda batýnýn sergilediði hareketsizlik Türkiye’ de Ýslam’a yönelen dikkatleri artýrsa da, ülke laik bir devlet olarak kalacaktýr. Ancak Avrupa Topluluðu tarafýndan sürekli reddedilmek, Türkiye’nin dýþ politikasýný Ýslam ve Türk dünyasýndaki yeni fýrsatlara yöneltebilecektir.
Kitapta Türkiye’nin son yýllarda yaþadýðý iç ve dýþ deðiþimlerin yabancý gözüyle bir özeti yapýlmýþtýr. Yazarlar, Türkiye sahnesine, sempati içinde ve Türkiye’nin bölgesel bir lider olacaðýna inanarak yaklaþmaktadýrlar. Bu ülkenin coðrafi konumundan kaynaklanan uzun vadeli öneminin göz ardý edilmemesi gerektiðini de vurgulamaktadýrlar. Sovyetler Birliði’nin daðýlmasý sonucunda Türkiye’nin dünyadaki rolünün büyük ölçüde arttýðýný ve gelecek on yýlda Türkiye’nin etkilerinin Balkanlardan Çin Orta Asya’sýna yayýlacaðýný iddia etmektedirler. Batý ile daha fazla bütünleþilmesi Türkiye’nin öncelikler listesinin en önünde yer almakla birlikte, yazarlar Türkiye’nin Avrupa Birliði’ne kabul edileceðinden þüphe duymaktadýrlar. Ayrýca Varþova Paktý’nýn daðýlmasý, Birleþmiþ Milletlerin güçlenmesi ve Batý Avrupa Birliði gibi organizasyonlarýn kurulmasý NATO’nun inandýrýcýlýðýný bir ölçüde de olsa azaltmýþtýr. NATO yýprandýkça Türkiye’nin NATO ortaklarýyla baðlarý da zayýflamaktadýr. Bir zamanlar kontrol stratejisinin önemli bir unsurunu teþkil eden “Güney Cephesi” bugün belli boþluklar taþýmaktadýr. Dýþ politika ve Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir. politikasýný deðiþen dünyaya göre yeniden ayarlamaya çalýþan Türkiye, artýk NATO’ya savunma ihtiyacýndan ziyade, Batý ile olan tek kurumsal baðý teþkil etmesi niteliðinden kaynaklanan psikolojik öneminden dolayý sýkýca tutunmaktadýr. Türk dýþ ve savunma politikasýnda görülen yeni dönem konusunda hýzlý, etkin ve yararlý açýklamalar getiren bu makaleler büyük önem taþýmaktadýr.