Teþekkur Teþekkur:  0
Beðeni Beðeni:  0
Sayfa 1/5 12345 SonSon
45 sonuçtan 1 ile 10 arasý

Konu: Evcil Hayvan Hastalýklarý ile Ýlgili Bilmediklerimiz

  1. #1

    Kullanýcý Bilgi Menüsü

    Icon12 Evcil Hayvan Hastalýklarý ile Ýlgili Bilmediklerimiz

    KEDÝLERDE ÜREME DAVRANIÞLARI Kedilerin anöstruslarý gün ýþýðýnýn mevsimsel deðiþimi ile ilgilidir. Bu olaya “fotoperiyodizm” denmektedir. Çiftleþme olmadýðý taktirde diþi kediler reprodüktif mevsim müddedince her 2-3 haftada bir östrus göstermektedirler.

    Kuzey yarým kürede bu üreme mevsimi genellikle Ocak’ta dünlerin uzamasý ile baþlayarak Eylül ayýna kadar devam etmektedir. Bu mevsim süresince östrusun süresi ve uzunluðu fertlere göre deðiþiklik göstermektedir. Çiftleþmesine izin verilen kedilerde her üreme mevsiminde sadece iki östrus periyodu ve bunun sonucu olarak iki yavrulama görülmektedir.

    Puberta be ****üel olgunluk Diþi kediler yaklaþýk 8 ile 13 aylýk iken ****üel olgunluða ulaþmalarýna raðmen, ýrklar arasýnda bu süre oldukça deðiþkendir. Bazý kedi ýrklarýnda östrus görülme yaþý 3 aylýða kadar görülebilmektedir. Ayrýca uzun tüylü kedi ýrklarýnda 11 aylýk iken ( Ýran kedileri 12-18 aylýk yaþa kadar) gözlenen puberta yaþý, kýsa tüylü bazý kedi ýrklarýnda ile 9 ayda (siyam kedilerinde ortalama 9 aylýk iken) gözenebilir. Diþi kediler en erken 5 aylýk, en geç ise 18 aylýk yaþta cinsel olgunluða ulaþmýþ olmalarý gereklidir.

    Çevresel faktörler evcil kedilerde puberta yaþýna etki etmektedir. Serbest yaþayan kediler saf ýrk kedilerden daha erken cinsel olgunluða ulaþýrlar. Kedi yavrularý büyük çoðunluðu ilk östruslarýný 2.3-2.5 kg vücut aðýrlýðýna ulaþtýklarýnda (ort. 7 aylýk) gösterirler. Puberta’nýn baþlangýcý yavrunun yaþýndan çok, çiftleþme sezonu ve yavru kedilerin doðduklarý zaman ile yakýndan iliþkilidir. Ekim ile Aralýk aylarýnda doðan yavru kediler birkaç ay sonra baþlayacak çiftleþme mevsiminde ****üel olgunluða ulaþamamýþ olabilirler.

    Erkek kedilerde yaklaþýk diþi kediler ile ayný yaþta puberta’ye ulaþýrlar. Erkek kedilerde diþilere ilgi, atlama, pelvik itme hareketleri gibi cinsel davranýþlar 4 aylýkta baþlar iken, spermatogenezis 5 aylýða kadar baþlamaz. ****üel olgunluk yaþý, erkek kedilerde 9 aylýk iken (yaklaþýk 3.5 kg vücut aðýrlýðý) gerçekleþir reprodüktif aktivite 14 yaþýn üzerinde de devam eder, fakat yetiþtirmede kullanýlan erkek kediler yanlýzca 4-6 yaþa deðin kullanýlmalýdýrlar.

    Çiftleþme mevsimi Kuzey yarým kürede, evcil kediler yýlda iki kez üreme mevsimi gösterirler. Bunlardan ilki bahar (Ocak ile Mart aylarý) diperi ise geç yaz yada erken sonbahar (aðustos ile Ekim) mevsimleridir. Östruslarýn en yoðun olduðu dönem, kuzey yarým kürede Þubat Mart aylarýdýr. Uygun iklim þartlarýnda yýl boyunca çiftleþmeler gözlenebilir.

    Gün ýþýðýnýn azalmaya baþlamasý ile beraber gelecek östrusun baþlangýcýna kadar anöstrus periyoduna girerler. Bazý durumlarda özellikle evde ve sun’i ýþýk altýnda bulundurulan kedilerde yýl boyu süren poliöstrik bir aktivite söz konusudur. Bu durum özellikle kýsa tüylü kedi ýrklarýnda (özellikle siyam), uzun tüylü kedi ýrklarýna nazaran daha sýk gözlenir. Östrus siklusu Diþi kediler mevsime baðlý poliöstrik ve uyarýlmýþ ovulasyon yapan hayvanlardýr. Bunun sonucu olarak reprodüktif sikluslarýný büyük ölçüde çiftleþme etkilenmektedir.

    Çiftleþmemiþ kediler her biri ortalama 7 gün süren, bir seri ovulasyonsuz siklus gösterirler. Kedilerde östrus siklusunun dönemleri genellikle; proöstrus, östrus, metaöstrus ve anöstrus olarak bildirilmektedir.

    Metaöstrus, çiftleþme olmadýðý taktirde iki östrus periyodu arasýndaki “interöstrus” dönemdir. Çiftleþmemiþ diþi kediler kontrollü ýþýk ve ýsý altýnda bir yýlda ortalama 13 östrus (4-25 östrus) gösterebilimektedir.

    Klink bulgular Proöstrus döneminde; Kedilerde proöstrüs erkek kedi olmazsa anlaþýlamaz. Bu dönem klink olarak, diþinin erkeðe cazip geldiði fakat erkeði kabul etmediði bir dönemdir. Diþi kedi baþýný veya boynunu herþey sürmek eðilimi gösterir ve bu hareketi ilgi artmasý olarak yorumlanabilir. Bu hareket diþi kedilerin ****üel olarak kabul edici döneme girmesinden önce, 1-3 gün devam eder. Bununla beraber proöstrus çoðu zaman östrus öncesinde fark edilemeyebilir. Bu dönemde idrar yapma sýklýðýnda artýþ ve erkek kedilerde görülen idrar püskürtme hareketine benzer davranýþlar gözenebilir.

    Sürekli ses çýkartan diþi kedi lordoz pozisyonundadýr. Vulvada ödem yoktur ve köpeklerde gözlenen viginal akýntý görülmez. Östrus döneminde; Kedilerde östrus, çiftleþe dönemi olarak tanýmlanýr. Diþinin erkeði kabul etmesi ile baþlar, çiftleþmeyi reddi ile biter.

    Kedilerde östrüs davranýþlarý aniden baþlar. Diþinin baðýrmalarý çok sýklaþýr (vokalizasyon) ve sýk sýk pelvisini yukarýya kaldýrarak çiftleþme pozisyonu alýr. Bu erkek kedi varlýðýnda daha belirgin görülür. Devamlý gerilme, anorexi gözlenir. Diþi kedi lordoz pozisyonu aldýðý zaman kuyruðunu yana atýp arka bacaklar üzerinde durur. Bu durumda erkek kedi diþinin üzerine çýkar ve diþleri ile ensesinden yakalayarak pelvik ileri geri hareketlerle vulvayý arar.

    Aþýmýn baþlamasýndan ortalama ½-7 dakika sonra pelvisinvaginaya girmesi ve ejakulasyon meydana gelir. Ejakulasyon anýnda diþi kedi yüksek bir sesle baðýrmaktadýr. Bu baðýrmanýn vagina duvarý ile serviksin penis üzerindeki çýkýntýlar tarafýndan uyarýlmasý sonucu meydana gelmektedir. Daha sonra diþi erkeði hemen uzaklaþtýrýr ve vulvasýný yalayarak kendi çevresinde yuvarlanýr. Ortalama 5-20 dakika sonra diþi tekrar çiftleþme pozisyonu alýr ve erkeðin aþmasýna izin verir. Eðer çift rahatsýz edilmez ise 1-2 saat içerisinde 5-7 kez çiftleþme olur.

    Bu devrede diþi kedinin perineal bölgesi yavaþça ovulur ve boyun bölgesinden kuyruk köüne kadar sývazlanýrsa kedi sternum üzerine oturur, pelvis yukarý kalkýk pozisyonda kuyruðunu yana ve yukarý yönlendirir. Arka ayaklarýný uzatýr ve pelvik bölge üzerine elle bastýrýldýðýnda arka ayaklarýný geriye doðru hareket ettirir.

    Metaöstrus döneminde; ovulasyon þekillenmeyen (çiftleþme olmamýþ) bir östrus dönemi sonrasý follikuler regresyon periyodudur. Ortalama 21 gðn (14-28 gün) sürer. ****üel davranýþlar kaybolmuþtur. Ovulasyonun olduðu fakat gebeliðin oluþmadýðý durumlarda yalaný gebelik gözlemlenir ve korpus luteum þekillenir.

    Gebe olmayan kedilerde luteal dönem gebelik süresinin ortalama yarýsý kadar sürer ve yaklaþýk 7-10 gün içerisinde ovaryumlar aktif hale geçebilir. Bu sebeple diþi kedilerde bir çiftleþme sezonu boyunca 4-5 defa hayali gebelik (pseudoregnacy) görülebilir. Anöstrus dönemi; ****üel dinlenme dönemidir. Diþi kediler erkek kedileri yanlarýna yaklaþtýrmazlar ve ****üel istekleri kaybolmuþtur. Ovaryumlar küçüktür ve folleküller ortalama 0.5 mm büyüklüktedir.

    Anöstrus Eylül ayýnda baþlayýð Aralýk ayýnda sona erer (kýþýn sonunda günlerin uzamasýnabaðlý olarak son bulur.) Anöstrusun baþlamasýnda gün ýþýðýnýn kýsalmasý ve yaz ýsýsýnýn yükselmesi önemli ise de bireysel farklýlýklar oldukça fazladýr. Günde 10 saatten fazla sun’i ýþýk alan diþi kedilerde anöstrus dönemi gecikebilir ve hatta yýlar boyu bu diþiler kýzgýnlýk gösterebilirler.

    Anöstrus dönemindeki diþi kedilerde serum östrojen ve progesteron deðerleri bazal düzeydedir. Çiftleþme Çiftleþme sýrasýnda erkek kedi diþinin boyun bölgesinden kuvvetli þekilde ýsýrýr. Erkek kedide penis arka tarafa dönük pozisyondadýr ve bu aþamada kýsmen erektil halde alt kýsma horizontal 20-30 derecelik bir açýdadýr.

    Penis itme hareketlerini takiben ejakulasyon gerçekleþir. Erkek kedi penisi geri çekerken diþi çiftleþme çýðlýðý çýkararak (erkek kedinin penisindeki kornifiye papillalardan dolayý) ileri yönde hareket eder. Erkek kedi diþinin sinirli davranýþlarýndan kaçmaya çalýþýr. diþi kedi kendi etrafýnda döner ve vulva bölgesini yalarken erkek kedi güvenli mesafeden bunu seyreder.çiftleþme birkaç dakika ie bir saat arasýnda sürer ve tekrarlanýr.

    Yaklaþýk 7 kez ejakülasyonlu çiftleþme gerçekleþir. Çiftleþme sýklýðý ve aralýklarý bireyler arasýnda farklýlýklar gösterir. Çiftleþme öncesi dönem 10 saniye ile 5 dakika arasýnda, çiftleþme 1-3 dakika, çiftleþme sonrasý dönem ise 1 dakikadan azdýr.

  2. #2

    Kullanýcý Bilgi Menüsü

    Standart

    KOALA'NIN FÝZYOLOJÝSÝBir koala gören kiþilerin (daha doðrusu bir koala resmi gören kiþilerin; çünkü bu hayvanlar Avustralya dýþýnda yalnýzca San Diego Hayvanat Bahçesi’nde yaþýyorlar) ortak tepkisi bu hayvaný canlý bir oyuncak ayýymýþ gibi düþünmek oluyor ve evlerinde besleyip besleyemeyeceklerini soruyorlar. Koala elbette ki bir ayý deðil ve evde beslenemez. Koala keseli bir hayvan; yavrular henüz cenin aþamasýndayken doðuyorlar ve yaþamlarýnýn ilk aylarýný annenin memelerini örten kesesi içinde geçiriyorlar. Önceleri koalalarý evde besleyebilmek mümkündü, fakat sonralarý Avustralya’da katý koruyucu yasalar yürürlüðe kondu, çünkü hayvaný postu için avlamaya baþlamýþlardý.
    Koalanýn bilimsel ismi Phascolarctos cinereus; Yunanca’da keseli ayý ve kül grisi anlamýna gelen sözcüklerden türetilmiþ. Bu hayvan bilimsel olarak bir “arboreal folivore”; yani, aðaçlarda yaþar ve yaprak yer. Avustralyada yetiþen Eucalyptus cinsinin 600’den fazla türü içinden özellikle 35 kadarý koalanýn aðacýdýr. Yetiþkin bir koala hemen hemen yalnýzca okaliptus yapraklarý yiyerek beslenir. Bu yapraklarýn yaðlarý diðer memelilerin çoðu için zehirleyicidir. Koalanýn okaliptüs yapraklarýyla beslenebilmesini saðlayan uyum biçimlerinin neler olduklarýný merak etmemek mümkün deðil. Geliþmiþ bir koala ortalama dokuz kilogram aðýrlýðýnda ve en fazla 62 santimetre boyundadýr. Postu kalýn ve yünsüdür; bacaklarý uzundur ve parmaklarý iyice pençeleþmiþtir. Ön ayaklarýnda içteki iki parmak ve arka ayaklarýnda içteki bir parmak diðerleriyle, týpký bizim elimizdeki baþparmaklar gibi, belirli bir açý yapar. Ýþte koalanýn iyi bir týrmanýcý olmasýný saðlayan da bu yapýdýr. Yalnýzca bir aðaçtan diðerine gitmek için aþaðýya inen koala, yerde dört ayak üstünde yürür. Zamanýnýn çoðunu, aðacýn üstünde, gece ve gündüz ya uyuyarak ya da yaprak yiyerek geçirir. Koalalar genellikle iki senede bir çiftleþirler. Çiftleþme mevsimi ilkbaharýn baþlarýndan yazýn ortalarýna kadar uzanýr; gebelik süresi ise 35 gün kadardýr. Yeni doðmuþ bir koala (genelde her batýnda bir tane yavrular) yaklaþýk 19 milimetre boyunda ve 5,5 gram aðýrlýðýndadýr. Bu minik yaratýk hiç yardýmsýz keseye týrmanýr -koalanýn kesesinin olaðandýþý bir özelliði var; arkaya açýlýyor- ve memelerden birine yapýþýr. Aradan yaklaþýk altý ay geçip de boyu 20 santimetreye ulaþtýktan ve kürkü iyice geliþtikten sonra genç koala keseden çýkar. Ancak, bir altý ay daha ana sýrtýnda taþýnacaktýr. Altý aylýk koala memeden kesilmiþtir; artýk okaliptüs yapraklarýndan oluþan beslenme biçimi için hazýrdýr. Memeli hayvanlar için yapraklardan oluþan bir beslenme biçimi birçok besin çeþidine kýyasla çok zayýf bir enerji kaynaðý saðlar. Bunun da ötesinde, yapraklarýn sindirilmesi konusunda, memeliler diðer hayvanlardan daha beceriksizdirler. Bu yüzden de, aðaçlarda yaþayýp yaprak yiyen birçok memeli enerji bütçelerinin sýnýrlarýnda yaþar. Böylece, biyolojik açýdan baþarýlý olmasýna karþýn, koalanýn bu baþarýsý oldukça güvenilmez temeller üzerine kurulmuþtur. Okaliptüs yapraklarýndaki uçucu yaðlarýn, koalanýn beslenme davranýþýndaki rolünün ne olduðu sorusunu yanýtlayabilmek için çok çaba ve zaman harcanmýþtýr. Hayvanýn tercihinin bir okaliptüs türünden diðerine ve hatta ayný tür içinde bir aðaçtan diðerine deðiþtiðinin gözlenmesi, koalanýn yapraklarý yað içeriklerine göre seçtiði ve böyle yapmak için belirli bir nedeni olduðu yolunda yaygýn bir kanýya yol açmýþtýr. Bu seçim için öne sürülen nedenler, yaðlarýn koalanýn körbaðýrsaðýnda (voluminous cecum) gösterdiði mikrop öldürücü etki ve yaðlarýn vücut sýcaklýðýnýn korunmasý için ýsý üretme iþlevi olmuþtur.
    Sydney'de Uygulamalý Bilimler Müzesi’nden Ian Southwell yakýn zamanda koala üzerine yaptýðý bir araþtýrmada okaliptüs yapraklarýndaki uçucu yaðlarýn bileþimini araþtýrdý. Southwell bu yaðlarýn yaprak içindeki miktarý ile koalanýn beslenme düzeyi arasýnda bir baðlantý bulamadý. Bu sonuç, koalanýn yaþam ortamýndaki baþarýsýnýn baþka hayvanlar için zararlý olan yaðlarýn zehirini etkinsizleþtirme yeteneðine baðlý olduðuna iþaret ediyor. Diðer bir deyiþle, koala, okaliptüs aðaçlarýnýn kimyasal savunma mekanizmasýný yenebilmiþ bir keselidir. Koala bu yolla bol bulunan bir kaynaða ulaþabilmiþtir. Peki, bu kaynaðý nasýl kullanýyor? Okaliptüs nasýl besin, su ve sýðýnak saðlayabiliyor? Bu sorularý yanýtlarken atacaðýmýz ilk adým koalanýn sindirim sisteminin anatomisini ve fizyolojisini göz önüne almak olmalýdýr. Týpký diðer otçul memliler gibi koala da selülozu sindiremez ve bu yüzden de selülozu sindirebilen mikroorganizmalara baðýmlýdýr. Mikrooraganizmalarýn sindirim sistemindeki yerleþim yerleri, otçul memelilerin mide öncesi ve mide sonrasý sindiriciler olarak sýnýflandýrýlabilmeleri için bir temel saðlar. Mide öncesi kategoride sýðýr benzeri döleþli (plasentalý) memeliler ile kanguru ve vallabi gibi keseliler vardýr. Mide sonrasý grup ise at ve tavþan gibi döleþli memeliler ile fýrça kuyruklu kuskus ve koala gibi keselileri içerir. Mide sonrasý sindiricilerde mikroorganizmalarýn en sýk görüldüðü yer, ince ve kalýn baðýrsaklarýn birleþtiði yerde baðýrsak sisteminin arka uzantýsý olan körbaðýrsaktýr. Körbaðýrsak koalanýn sindirim sisteminin en ilginç parçasýdýr; yapýlan son gözlemler mide sonrasýndaki baðýrsaðýn toplam uzunluðunun yaklaþýk %20’sini oluþturduðunu göstermiþtir. Bu bölme yapraklarýn geçiþi geciktirilerek mikroplarýn selülozu sindirmesinin saðlandýðý bir fermentasyon odacýðý iþlevini görür. Böylesine büyük bir körbaðýrsaða sahip olmak, koalanýn karbonhidrat gereksiniminin tümüyle mikroplarýn selülozu sindirmesiyle karþýlandýðý anlamýna gelir. Hayvanýn azot –yani protein- karþýsýndaki durumu daha da güvencesizdir. Koalanýn pozitif azot dengesini koruyabilme yeteneðini ölçmek için, Avustralya, Yeni Güney Galler Üniversitesi’nde, çalýþma arkadaþlarýmla birlikte kafeslerde tuttuðumuz bir grup koalayý yalnýzca taze Eucalyptus punctata yapraklarý ile besledik (Bu bitki koalalarýn yapraklarýný yedikleri bir aðaç olarak biliniyor). Hem yaz hem de kýþ boyunca azot alýmýný ve salýmýný ölçtük. Bekleneceði gibi, böyle bir beslenmeyle koalanýn tüm yýl boyunca pozitif azot dengesini koruyabildiðini bulduk. Ancak bu dengeye ulaþma yolu pek tahmin ediebilir deðildi. Sindirilebilir azot girdisi her zaman ayný olduðu halde, besin alýmý kýþýn çok daha fazlaydý. Baþka bir deyiþle, koalalar kýþýn azot dengelerini koruyabilmek için daha fazla yaprak tüketiyolardý. Bunun açýklamasý muhtemelen yapraklarýn kalitesindeki mevsimsel deðiþimlerde yatýyor. Eucalyptus punctata benzeri okaliptüsler ilkbaharda ve yaz baþlarýnda hýzla büyürler, fakat çiçeklendikten sonra büyümeleri yavaþlar. Bu yüzden de, kýþýn yapraklar daha yaþlý ve daha lifli olur; sindirilebilir azot içerikleri de daha azdýr. Ýþte bu, aðaçlarda yaþayýp yaprak yiyen memeli hayvanlarýn enerji bütçelerinin sýnýrlarýnda yaþadýklarýna iliþkin bir kanýt. “Harcama hastalýðý” olarak bilinen bir olgu koalanýn enerji bütçesinin kuþkulu doðasýný daha da vurguluyor. Kýtlýk zamanlarýnda koalalarýn komaya girdikleri ve dolu midelerle öldükleri olmuþtur. Ben, azot azlýðýnýn ana unsur olduðunu düþünüyorum, çünkü kýtlýk sýrasýnda okaliptüslerde pek az yaprak oluyor ya da hiç olmuyor. Var olan yapraklarsa yaþlý oluyor ve çok az sindirilebilir azot içeriyorlar. Yapraklarýn niteliðindeki bir deðiþim karþýsýnda koalanýn tepkisi büyük olasýlýkla daha fazla yaprak yemek olacaktýr. Yapraklarýn niteliði iyice bozulduðunda, gereken yaprak miktarý ve hatta koalanýn sindirim sisteminin kapasitesi sýnýrlayýcý unsurlar haline gelebilir. Bu koþullarda, koalanýn beslenme gereksinimlerini karþýlayabilmesi fiziksel olarak imkansýz olabilir. Koalanýn çok ender su içme ya da hiç içmeme gibi bir özelliði de var. Bu, Avustralya yerlileri arasýnda koala hakkýnda anlatýlan çeþitli söylencelerin ortak temasýdýr. Bu hayvan için kullanýlan yerel isimlerin bazýlarý –koobor gibi- “su içmez” anlamýna gelir. Ancak, Sydney yakýnýndaki Hawkesbury Irmaðý bölgesindeki yerel isimden türemiþ koala ismi böyle bir anlam içermemektedir. Eldeki kanýtlar koalanýn normal koþullar altýnda gereksinimi olan suyu çiðden ve okaliptüs yapraklarýndan elde ettiðini gösteriyor. Genel olarak canlýlarda su kaybý idrarla, dýþkýyla (ya serbest su olarak ya da besin parçalanmasýyla elde edilebilecek metabolik su olarak) ve buharlaþma yoluyla gerçekleþir. Ýdrarla su kaybý böbrekler tarafýndan kontrol edilir. Dýþkýdaki serbest su içeriði ise kalýn baðýrsaklar tarafýndan ayarlanýr; metabolik su içeriði ise sindirimin verimliliðine baðlýdýr. Buharlaþma yoluyla su kaybý hayvanýn vücut sýcaklýðýný düzenleme mekanizmalarý ile yakýndan iliþkilidir. Koalada su dengesine nasýl ulaþýlýrsa ulaþýlsýn, devir hýzý suyun hem bulunabilirliðinin hem de kullanýmýnýn bir göstergesi olarak yararlý olacaktýr. Bu hýz (ve ayný zamanda vücuttaki toplam su içeriði), hidrojenin radyoaktif bir izotopu olan trityumla iþaretlenmiþ suyun yok olma hýzý ve seyrelmesi gözlenerek saptanabilir. Birbirinden oldukça uzak üç koala popülasyonundaki hayvanlarýn su metabolizmalarýný inceledik: Biri koalalarýn yaþadýðý bölgenin kuzey sýnýrlarýna yakýn Mýknatýs Adasý’nda; biri bu bölgenin merkezine yakýn Sydney’de; ve biri de koala bölgesinin güney sýnýrýndaki Phillip Adasý’nda. Vücut suyu toplam miktarýnda ve devir hýzýnda kayda deðer bir fark görülmedi. Bu bulgu koalanýn mikro düzeydeki yaþam ortamýnýn su gereksinimi ve su giriþi açýlarýndan hayvan nerede yaþarsa yaþasýn, bir örnek sayýlabileceðini gösteriyor. E. punctata yapraklarýnýn serbest su içeriði %40 (yaþlý ve lifli yapraklar) ile %65 (genç yapraklar) arasýnda deðiþir. Diðer okaliptüs türlerinin yapraklarý da en az bu kadar su içerecektir, çünkü su içeriði %40’ýn altýna düþen yapraklar kuruyarak ölür. Böylece, normal koþullar altýnda, okaliptüs aðacýnýn yapraklarýnýn koalaya yeterli miktarda besin ve su saðladýðý sonucuna varabiliriz. Koalanýn vücut suyu içeriði görece yüksektir (hayvan aðýrlýðýnýn %77,4’ü). Bu rakam herhangi bir memeli gövdesinin yað dýþýndaki bileþeninin su içeriðine yakýndýr; incelediðim tüm koala gövdelerinde yað birikimleri olmamasýnýn koalaya özgü olduðuna iþaret eden bir ilinti bu. Vücutta yað olmamasý koalanýn kararsýz beslenme dengesinin bir sonucu olabilir. Ayrýca, hayvanýn bu denli yüksek bir vücut suyu oranýna sahip olmasýný saðlayan da budur (suyun çoðu, büyük miktarda ýslak yiyecek taþýyabilen körbaðýrsaktadýr). Koalanýn su devir hýzýný yakýndan incelediðimizde, dikkat çekici miktarlarda su taþýmanýn yararý açýkça görülebilir. Bu hýzý vücut aðýrlýðýnýn 4/5’i cinsinden ifade edersek, deðiþen vücut aðýrlýðýnýn etkisi giderilmiþ olur ve bir tür içerisinde ya da türler arasýnda kýyaslamalar yapabiliriz. Koala ile omurgasýzlarla beslenen , toprak üstünde yaþayan, sýçan büyüklüðünde keseli bir hayvan olan kýsa burunlu keseli porsuðu (Isodon macrourus) kýyasladýk. Ýçme suyu olmayan bir adada yaþayan kýsa burunlu keseli porsuðun su devir hýzý koalanýnkine yakýndýr (0.8 kilogram vücut aðýrlýðý baþýna günlük 179 gram). Bol su bulunan anakarada yaþayan keseli porsuklarda bu oran çok daha yüksektir (243,8 gram). Bu kýyaslama, koalanýn yiyeceðinin su gereksinimini de karþýladýðý ve bu hayvanýn normalde su içemediði düþüncesini destekliyor. Koalanýn basit bir böbreði olmasý ve bu böbreðin yüksek oranda su tutabilme yeteneðinin olmayýþý, fikrimizi daha da güçlendiriyor. Vücuda az miktrada su alarak yaþayabilecek biçimde evrimleþmiþ hayvanlarda, yüksek deriþimli idrar üreten tipik böbrekler vardýr; öyle ki, vücuda giren suyun büyük bir bölümü vücut içinde tutulur. Koalanýn su dengesini nasýl saðladýðýný inceleme amacýyla, ayrý ayrý kafeslerde tutulan koalalar üzerinde ölçümler yaptýk. Koalalara her gün yeni kesilmiþ E. punctata yapraklarý verdik. Ýçme sularýný yazýn hep bol tuttuk, fakat kýþýn zaman zaman kýsýtladýk. Hayvanýn aðýrlýðýndaki deðiþimlerin yaný sýra, su giriþ ve çýkýþlarýný da ölçtük. Kafesteki koalalarýn su devir hýzý, özgür yaþayan koalalardaki hýzýn yarýsýndan fazla deðildi. Bu farkýn en olasý nedeni kafeste olmanýn sonucu olarak etkinliklerinin kýsýtlanmasýydý. Aðaçlarda yaþayan bir memelide bekleneceði gibi, yapraklar ana su kaynaklarýydý. Koalalarýn kýþýn daha fazla yiyecek ve su tüketmelerine karþýn, hem yaz hem de kýþ mevsiminde içtikleri su, toplam alýmýn yalnýzca dörtte birine karþýlýk geliyordu. Öyleyse, kýþýn su alýnýmýnýn artmasýnýn nedeni besin deðeri düþük yapraklardan daha fazla su tüketme gereksinimi duymalarý olabilir. Diðer bir deyiþle, su alýmý seviyesini beslenme gereksinimleri belirleyecektir. Herþeye karþýn, yiyeceðe iliþkin su alýmý, bir kilogram baþýna günlük 40 ile 50 gram arasýnda sabit kalýr. Sonuç olarak, yediði yapraklar beslenme açýsýndan yeterli olduðu sürece, koala aldýðý besinden gereksinimi olan suyu da saðlamýþ olur. Koalanýn baþlýca su kaybý, solunum yüzeylerinden buharlaþma yoluyla olur. Ýdrarla su kaybý en önemsiz bileþendir. Buharlaþma yoluyla kaybedilen su ve idrar üretimi bir mevsimden diðerine ve hatta içme suyu bulunmadýðý zamanlarda bile oldukça az deðiþim gösterir. Ýçme suyu olmadýðý zamanlarda idrar çýkýþýnda görülen hafif bir azalma, koalanýn böbreðinin domuzda ve kunduzda bulunan böbrek cinsine benzediðini akla getiriyor. Domuz ve kunduzun böbrekleri, içme suyu kýsýtlý olduðunda idrarý geri soðurur. Ancak koalada idrar miktarýnýn azalmasý o denli düþüktür ki, ürenin geri emilmesinin asýl nedeninin su tutabilme deðil de beslenme ile ilgili olduðundan kuþkulanýyorum. Dýþký yoluyla su kaybý büyük olasýlýkla koalanýn su dengesini ayaralamak için kullandýðý en etkin yöntem. Koalanýn dýþkýsý her zaman kuruduur. Ýçme suyu bulunamadýðý zamanlarda, dýþkýdaki su miktarý %52’den %43’e düþer. Bu da susuz kalmýþ bir devenin dýþkýsýndaki su içeriði ile aynýdýr. Koalanýn, çok bol olmayan fakat düzenli olarak bulunabilen bir su kaynaðý ile gayet iyi idare edebileceði çok açýk. Solunum yüzeylerinden buharlaþma yoluyla kaybedilen su oranýnýn fazla olmasý, su dengesi ile ýsýl denge arasýndaki iliþkinin önemine iþaret eden bir göstergedir. Koalanýn vücut sýcaklýðýný nasýl ayarladýðýný incelediðimizde bu iliþki daha da belirginleþecek. Koalanýn aðaçlarda yaþayan keseliler arasýnda olaðan olmayan bir özelliði vardýr: Herhangi bir barýnak aramaz. Bu davranýþ biçiminde (ya da barýnak arama davranýþýnýn olmamasýna) yalnýzca tek bir aðaçta yaþayan keseli grubunda daha rastlýyoruz: Aðaç kangurularý (Sýðýnak arama davranýþý, aðaç üzerinde yaþayan döleþli memelilerde çok yaygýndýr). Bu, insaný koalanýn kürkünün uç çevre koþullarý karþýsýnda ne gibi bir koruma saðladýðýný düþünmeye yöneltiyor. Yoðunluðu en fazla mm2 baþýna 54,4 kýl olabilen sýrt kürkü, hayvanýn vücut yüzeyinin %77’sini kaplar. Karýn kýllarý ise sýrt kürkünün ancak yarýsý kadar yoðundur ve vücut yüzeyinin %13’ünü kaplar. Bu yoðunluk deðiþiklikleri kýl uzunluðundaki farklýlýklar ile paralellik göstermez; uzun koruyucu kýllar da, daha kýsa olan post da tüm vücutta benzerdir. Bununla birlikte kýl uzunluðunda mevsimlere baðlý farklýlýklar oluþur. Yaz aylarýnda uzun kýllarla kýsalar arasýndaki fark daha fazladýr. Kalýn sýrt kürkü seyrek karýn bölgesi kýllarýndan daha koyudur; bu yüzden de, güneþ ýsýsýný soðurmaya ve yalýtým saðlamaya daha yatkýndýr. Seyrek karýn kýllarý dikleþtirilebilir; böylece de karýn kýllarýnýn yalýtým derecesi ayarlanabilir. Bu türden bir örtü, koalaya, guanakonun çevresel denetimini anýmsatan bir denetim olanaðý veriyor (Guanako, lama benzeri bir Güney Amerika hayvaný, toplam alanýnýn %40’ýna karþýlýk gelen yoðun kýllý bir sýrt yüzeyinde ve karýn yüzeyinde kesin çizgilerle belirlenmiþ hemen hemen çýplak alanlara sahiptir). Guanako, duruþunu deðiþtirerek ýsý yalýtýmýný durgun havada beþ misli, rüzgarlý hava da ise on misli artýrabilir. Rüzgarlý günlerde aðaç üzerindeki koalalar gözlendiðinde, rüzgar hýzý arttýkça hayvanýn yalnýzca orta-sýrt bölgesini rüzgara karþý verebilmek için gittikçe daha fazla büzülerek yusyuvarlak bir top halini aldýðý görülüyor. Koalalar bunu hava sýcaklýðý yüksek olduðunda bile yapýyorlar. Rüzgarýn hýzý daha da arttýðýnda, kulaklarýný da öne doðru kývýrýyorlar ve hava akýmýna açýk hemen hiçbir yerleri kalmýyor. Koalalarýn portatif bir barýnaklarý olmasý düþüncesi, koala postunun yalýtým özelliklerine iliþkin yaptýðýmýz ölçümlerce de desteklendi (örneðimiz küçüktü ve raslantýsal seçildiði için yaz kýllarýndan daha fazla içeriyordu ancak yaz ve kýþ postlarý arasýnda pek bir fark da yoktu). Bugüne kadar incelenen 12 keseli hayvan arasýnda koalanýn sýrt kürkünün en yüksek yalýtým deðerine sahip olduðu saptanmýþtýr. Bu deðer kuzey kutbu hayvanlarý için bulgulanan deðerlerin alt sýnýrýndadýr. Rüzgarýn bu yoðun, þilte benzeri sýrt kürkü üzerindeki etkisi azdýr. Bunun da ötesinde, çok sayýda baþka hayvanla karþýlaþtýrýldýðýnda, artan rüzgar hýzý karþýsýnda –en azýndan 15 kilometreye kadar- koala kürkünün yalýtým deðerindeki azalmanýn en alt düzeyde olduðu görülür. Yalýtým deðerindeki ortalama azalma %14, minimum ise %3 gibi þaþýrtýcý bir deðerdir. Bu veriler, kürkün çok daha yüksek rüzgar hýzlarýnda bile önemli bir yalýtým düzeyi sergileyeceðine ve ormanda aðaç tepelerinde yaþayan bir hayvan için mükemmel bir ýsýl korunma saðlayacaðýna iþaret ediyor. Metabolik etkinlik de koala kürkünün ýsý düzenleme etkisini tamamlar. Koalanýn ana metabolizma hýzý, genelde keseli hayvanlar için öngörülen hýzýn %74’ü kadardýr (Döleþli memeliler arasýnda yakalý tembel hayvan ve potto gibi yaprak yiyenlerde de, öngörülen hýzdan benzer düzeyde bir sapma olduðu görülür). Koalanýn yüksek çevre sýcaklýklarýna tepkisi hýzlý solumaktýr. Düþük çevre sýcaklýklarýnda, düþük metabolizma hýzý ve yüksek vücut yalýtým düzeyi eþit etki de bulunurlar –yani, kürk için %50; bu oldukça yüksek bir oran. Öyle görünüyor ki, koalanýn metabolizma yalýtým mekanizmasý aðaçta yaþayan birçok tropik memelinin sergilediði bir özellik; belki de aðaçta yaþayan memelilerde yerde yaþayan memelileri ayýran genel özellik budur. Su dengesiyle ýsý dengesi arasýndaki iliþkiyi incelerken, iþe kürkle baþladým ve ýsýl-düzenleme mekanizmalarýna geçtim. Þimdi buharlaþmayla su kaybý (bir ýsýl-düzenleme özelliði) ve metabolizmanýn su üretimi (su dengesinin bir yönü) arasýndaki iliþkiyi ele alarak bu döngüyü tamamlamak istiyorum. Yapraklarýn ve dýþkýnýn besin bileþimleri temel alýnarak, tüketilen bir gram oksijen için metabolizmanýn ürettiði ýsý miktarý hesaplanabilir. Sonra da, bu süreçlerle oksijen tüketimi arasýndaki iliþkiden metabolizmanýn ürettiði suyun buharlaþmayla kaybedilen suya oraný türetilebilir. Bu türden hesaplamalar, 30ºC’lik (86ºF) bir çevre sýcaklýðýna kadar koalanýn buharlaþmayla soðuma gereksiniminin yeterince karþýlanabildiðini gösterir; koalanýn çevresindeki sýcaklýk ise bu deðeri ancak kýsa sürelerle aþacaktýr.
    Özet olarak, koala, ekolojik niþi Eucalyptus cinsine ait aðaçlarýn bulunduðu çevre olan bir hayvan olarak tanýmlanabilir (en genel anlamda). Bu aðaçlar hayvana yiyecek, su ve yaþayabileceði bir yer saðlar. Özelleþmiþ sindirim sistemiyle, koala, okaliptüs yaðlarýnýn zehirleyici etkilerini yenebilir ve okaliptüs yapraklarýndan yeterince besin ve su özütleyebilir. Koalanýn ýsýl-düzenleme mekanizmasý su alýmý ile uyumlu olarak çalýþýr. Diðer unsurlar bir tarafa býrakýlýrsa bu hayvan potansiyel olarak Avustralya ormanlarýnýn çoðunda yaþayýp çoðalabilecek kapasitededir.

  3. #3

    Kullanýcý Bilgi Menüsü

    Standart

    KÖPEKLERÝN KALITSAL ÝMMUN SÝSTEM HASTALIKLARI1. ATOPÝ (ATOPY) : Atopi, saman nezlesi ile eþdeðer bir hastalýktýr. Oldukça yaygýndýr ve köpeklerin onda birinde görülür. Hayvanlar solunum veya deri ile aldýklarý çevresel allerjenlere karþý duyarlýdýrlar. Allerjik reaksiyon sonucu pruritis gibi belirtiler gözlemlenir. Reaksiyon oluþturan ana allerjenler ev maytlarý, toz, cilt döküntüleri, tüy, küf, aðaç ve ot polenleridir. Atopik hayvanlar seboreye, bakteriyel deri hastalýklarýna ve mantar/maya (malassezia) infeksiyonlarýna yatkýndýrlar. Hastalýk genellikle 1-3 yaþ arasý gözlenmesine raðmen geç geliþip gösterip 6-7 yaþlarýnda da görülebilmektedir. Atopi, mevsimsel olmasýna karþýn çoðu hasta hayvanda tüm yýl boyunca oluþabilmektedir. Hasta hayvanlarda yüz, ayak, eklemler, kasýk ve daha az olarak da kulak ve gözlerde aþýrý kaþýntý vardýr. Ayaklarýyla, aðzýyla ve saða sola sürtünerek kendini kaþýmaya çalýþýr. Genellikle kaþýnan bölgede kýzarýklýk dýþýnda bir lezyon gözlenmez. Ancak kaþýma, sekonder infeksiyon (staphylococcal pyoderma, Malassezia dermatitis, allerjik otitis eksterna) ve sebore ile lezyonlar geliþelerek spesifik bir koku ortaya çýkar. Lezyonlar ilerledikçe kýzarýklýk artar, deride hiperpigmentasyon, erozyon, kalýnlaþma, kývrýlma, tüy dökülmesi ve salivasyondan kaynaklanan koyulaþma oluþur. Atopik hayvanlarda genellikle birden fazla allerjene karþý duyarlýlýk vardýr.
    Predispoze Irklar : BOSTON TERRIER, BOXER, CAIRN TERRIER, CHINESE SHAR-PEI, DALMATIAN, ENGLISH SETTER, GOLDEN RETRIEVER, IRISH SETTER, LABRADOR RETRIEVER, LHASA APSO, MINIATURE POODLE, MINIATURE SCHNAUZER, PUG, SCOTTISH TERRIER, WEST HIGHLAND WHITE TERRIER, WIRE-HAIRED FOX TERRIER, SHIH TZU

    2. OTOÝMMUN HEMOLÝTÝK ANEMÝ (AUTOIMMUNE HEMOLYTIC ANEMIA) : Bu hastalýkta immun sistem, eritrositleri olgunlaþmasýndan ve yeni hücrelerin oluþumundan daha hýzlý bir þekilde parçalar. Bu durum, hayvanýn kendi immun sistemi tarafýndan oluþturulan ve hemolizin neden olduðu bir anemi þeklidir. Ýlaç, toksin, kan parazitleri, neoplazi veya viruslar eritrositlere baðlanarak immun sistemin yabancý hücre gibi algýlamasýna yol açabilirler. Hemoliz, intra veya ekstravasküler gözlenir ki ekstravasküler (dalak, karaciðer, kemikiliði) þekli daha çok görülmektedir. Diþilerde erkeklerden daha sýk gözlemlenir. Her yaþta oluþabilmesine raðmen daha çok orta yaþlarda ortaya çýkan bir hastalýktýr. Klinik belirti olarak iþtah kaybý, düþkünlük, isteksizlik gözlenir. Ekstremitelerde, kuyrukda, kulaklarda soðukluk ve siyanotik görünüm, solunum ve kalp atýmýnda artýþ meydana gelir. Kusma ve abdominal aðrý görülebilir. Daha ileri ki aþamalarda böbrek, karaciðer, kalp yetmezliði ve kanama problemleri ortaya çýkar.
    Predispoze Irklar : OLD ENGLISH SHEEP DOG, COCKER SPANIEL, POODLE, BASENJI, WEST HIGHLAND WHITE TERRIER, ALASKAN MALAMUTE

    3. BULLÖZ PEMFÝGOÝD (BULLOUS PEMPHIGOID) : Vücudun kendi yapýlarýna karþý oluþturduðu immun yanýt sonucunda bu hastalýk oluþur. Deride yaygýn bir þekilde görülmesine raðmen özellikle kasýk bölgesi derisinde ve aðýz mukozasýnda vezikül, bulla ve ülserasyon odaklarýnýn geliþimi vardýr. Pati ve týrnak çevrelerinde ülseratif odaklar mevcuttur. Lezyonlar yanýk ile karýþabilir. Bullalar subepidermal yerleþim göstermektedir ve içleri eozinofiller ile doludur. Klinik belirti olarak kaþýntý, aðrý, iþtah kaybý, ateþ, depresyon gözlenmekte ve sekonder bakteriyel infeksiyon (pyoderma) geliþimi sýk gözlenmektedir. Ýnsanlardaki bullous pemphigoid ile benzerlik göstermektedir.
    Predispoze Irklar : COLLIE, DOBERMAN PINSCHER

    4. KOMPLEMENT EKSÝKLÝÐÝ (COMPLEMENT DEFICIENCY) : Komplementler immun sistemin önemli bir parçasýný oluþturan enzimatik proteinlerdir. Bunlardan C3 komplementinin eksikliði köpekler için önemlidir. Tipik belirtiler immun sistem yetmezliði ile beraber geliþen ve sürekli tekrarlayan bakteriyel infeksiyonlardýr. Bu infeksiyonlar sonucu genellikle deri hastalýklarý ve pnömoni oluþur. Tedavi edilmezse septisemi ve ölüm gerçekleþir. Klostridiyal ve gram negatif bakteri infeksiyonlarý sýklýkla gözlemlenmektedir. C3 eksikliði bakteriyel infeksiyonlara olan duyarlýlýðý artýrdýðý gibi immun sistem iliþkili böbrek hastalýklarýna olan duyarlýlýðý da artýrmaktadýr.
    Predispoze Irklar : BRITTANY SPANIEL

    5. SÝKLÝK HEMATOPOÝEZÝS (CYCLIC HEMATOPOIESIS) : Hastalýk kemik iliðindeki kök hücrelerin abnormalitesi ile oluþmaktadýr. Kan hücre sayýlarýnda periyodik bir dalgalanma meydana gelir ve her 10-12 günde bir nötrofil sayýsýnda ciddi bir düþüþ olur. Nötrofil sayýsýnýn azalmasýyla birlikte infeksiyonlara duyarlýlýk artar. Sayýnýn azalmasýyla, nötrofil fonksiyonlarýnda da aksamalar gözlenir. Yavrular doðumdan hemen sonra, bir hafta sonra veya genellikle yaþýný doldurmadan ölür. Hayatta kalan yavrular ise yaþýtlarýndan daha küçük ve daha zayýftýrlar. Çoðunlukla 8-12 haftalýk yaþta ateþ, ishal, eklem aðrýsý, göz, solunum, sindirim, böbrek ve deri infeksiyonlarýyla iliþkili belirtiler ortaya çýkmaya baþlar. Hasta hayvanlarda tüy rengindeki deðiþiklik dikkat çekicidir. Koyu renkli tüy yapýsýna sahip olmasý gereken hayvanlarýn tüyleri bej ile karýþýk açýk gümüþtür ve burunlarý da açýk renklidir. Trombosit sayýlarýnýn da düþmesiyle hayvanlar kanamalara karþý duyarlý hale gelir. Böbrek hastalýklarý ve koagulopatiler sonucu, karaciðer ve böbrek gibi organlarda amiloidozis geliþir.
    Predispoze ýrklar : GRAY COLLIE

    6. GERMAN SHEPHERD PYODERMA : Spesifik sellüler immunite (özellikle T lenfosit) yetersizliði German Shepherd ýrký köpeklerde pyodermanýn 3 formundan biri olan derin pyodermanýn ortaya çýkmasýna neden olur. Derin pyoderma, furunkulozis, sellülitis, follikülitis, interdigital pyoderma kompleksi gibi alt formlarda belirti gösterir. Hastalýk infeksiyöz veya infeksiyöz olmayan bir geliþim gösterebilir ki ektoparazitler, allerji, hipotiroidizm gibi sekonder faktörler de zaten yatkýn olan hayvanlarda hastalýða zemin hazýrlar. Klinik belirti olarak, özellikle arka bacaklarda kaþýntý, aðrý ve lezyonlarla kendini gösterir. Püstül, erozyon ve çapaklanma sýk ve uzun tüy yapýsýndan dolayý gizli kalsa da bir süre sonra tüy dökülmesi ve ülseratif odaklarýn oluþumuyla hastalýk belirgin hale gelir. Orta yaþlý köpeklerde sýk görülen pyoderma, tekrarlayan tarzdadýr ve lezyonlarýn dýþýnda hayvan saðlýklýdýr.
    Predispoze Irklar : GERMAN SHEPHERD

    7. ÝMMUN SÝSTEM ÝLÝÞKÝLÝ TROMBOSÝTOPENÝ (IMMUNE-MEDIATED THROMBOCYTOPENIA) : Trombosit sayýsýndaki azalmaya trombositopeni denilir. Trombositopeni, kanamalarýn artmasýna ve kanamanýn durdurulmasýnýn zorlaþmasýna neden olur. Bu hastalýkta kemik iliði tarafýndan üretilen trombositlerin immun sistem hücreleri tarafýndan yýkýmý, yapýmýndan hýzlý þekillenmektedir. Trombositopeni, primer olarak meydana gelebildiði gibi infeksiyon, tümör veya ilaç kullanýmý sonucunda da oluþabilir. Hastalýk tek baþýna veya sistemik lupus eritematozus ve otoimmun hemolitik anemilerle beraber oluþabilir. Diþilerde daha sýk gözlemlenir. Klinik belirti olarak burun kanamasý, diþ eti ve/veya deride morarma, dýþký ve/veya idrar renginde koyulaþma gözlemlenir. Hasta hayvanlar düþkün veya letarjiktir.
    Predispoze Irklar : ENGLISH SHEEP DOG, COCKER SPANIEL, POODLE

    8. LUPUS ERÝTEMATOZUS (LUPUS ERYTHEMATOSUS) : Ýnsanlarda birçok formu olan lupus eritematozusun köpeklerde sistemik ve kutanöz (diskoid) olmak üzere iki formu görülmektedir. Sistemik lupus eritematozus az görülmesine raðmen ciddi ve organizmada yaygýn olarak seyreden bir hastalýktýr. Artrit, böbrek hastalýklarý, anemi ve deri hastalýklarýna neden olabilmektedir. Kutanöz (diskoid) eritematozus ise deride gözlenen, sistemikden daha sýk görülen ancak hafif seyreden bir formdur. Sistemik form daha çok eklem, kas, deri, kan ve/veya böbreklerde gözlenir. Belirtiler aniden baþlar ve söner. Deðiþen derecelerde topallýk, düþkünlük, diþ etlerinde solgunluk (anemiye baðlý), böbrek hastalýklarýna baðlý polidipsi, poliüri meydana gelir. Yüz ve ayaklarda da hastalýk görülür ki burunda ülseratif odaklarla ile birlikte pigment kaybý, ayaklarda ise ülserasyonlar ve renkte koyulaþma gözlemlenir. Bunlar dýþýnda trombositopeni, ateþ, lenfadenopati, myokardit, perikardit, nörolojik olarak nöbet, psikoz ve polinöropati, oral ülserler, pnömoni veya plörit, tiroidit, splenomegali de klinik belirtileri oluþturmaktadýr. Kutanöz (diskoid) formda ise yüzde kýrmýzý yangýsal alanlar, burunda pigment kaybý, kulaklarda lezyonlar ve patilerde renk koyulaþmasý, alopesi, sellülit, furunkulozis, pannikulitis, sebore gibi belirtiler gözlemlenir ki bunlar dýþýnda köpek saðlýklýdýr. Burundaki lezyonlar hem sistemik hem de kutanöz formda görülmektedir. Yazýn ve güneþ ýþýnlarýna daha fazla maruz kalan bölgelerdeki hayvanlarda kutanöz form daha yaygýndýr ve ultraviyole ýþýnlar hastalýðý tetiklemektedir.
    Predispoze Irklar : ROUGH COLLIE, SHETLAND SHEEP DOG, GERMAN SHEPHERD, AFGHAN HOUND, BEAGLE, IRISH SETTER, OLD ENGLÝSH SHEEP DOG, POODLE

    9. PEMFÝGUS (PEMPHIGUS) : Ýmmunolojik bir deri hastalýðý olan ve insanlarda da görülen pemfigusun p. foliaceus, p. erythematosus, p. vulgaris ve p. vegetans olmak üzere 4 formu vardýr. Köpeklerde bunlardan yalnýzca pemphigus foliaceus ve pemphigus erythematosus’a karþý predispozisyonluk söz konusudur. Hastalýkta vücudun kendi deri ve mukoz membran hücreleri antijen olarak algýlanarak immun sistem bunlara karþý otoantikor üretir ve özellikle bu hücreleri bir arada tutan yapýlarý hedef alýr. Bunun sonucu olarak da akantolizis denilen epidermal hücrelerde ayrýlma ile birlikte püstül/vezikül/eroziv yapýlar meydana gelir. Hastalýk spontan, ilaç uygulamalarýna ve kronik deri hastalýklarýna baðlý geliþim gösterebilir. Pemphigus foliaceus ve Pemphigus erythematosus ortalama 4 yaþ civarýnda yüz ve kulaklarda lezyonlarýn belirmesiyle ortaya çýkar. Nikolsky belirtisi (hafif basý veya sürtme ile epidermisin kolaylýkla ayrýlmasý) mevcuttur. Pemphigus erythematosus, pemphigus foliaceus’un daha hafif formudur ve sadece yüz bölgesinde görülür. Pemphigus foliaceus ise yüz ve kulaklarda baþladýktan sonra ayak ve kasýk gibi geniþ bir bölgeye yayýlýr. Ýlk lezyonlar göz, burun, kulakda depigmentasyon ve çapaklanma þeklinde ortaya çýkar. Sonrasýnda aniden oluþan ve sönen püstüller meydana gelir. Kaþýntý, aðrý, ateþ, iþtah kaybý, letarji, ayaklarda hiperkeratozis diðer belirtilerdir.
    Predispoze Irklar : Pemphigus foliaceus: BEARDED COLLIE, AKITA, DOBERMAN PINSCHER, NEWFOUNDLAND, SCHIPPERKE Pemphigus erythematosus: COLLIE, GERMAN SHEPHERD, GERMAN SHEPHERD MELEZLERÝ

    10. SELEKTÝF IgA EKSÝKLÝÐÝ (SELECTIVE IgA DEFICIENCY) : IgA, cilt, solunum, sindirim ve üreme sistemlerinin dahil olduðu vücut yüzeylerinin korunmasýnda görevli olan bir immunoproteindir ve gözyaþýnda da bulunmaktadýr. Ýmmun sistemden kaynaklanan sorunlar nedeniyle yeterince IgA üretilmemesi, vücudun antijenlere ve toksinlere karþý savunmasýz kalmasýna neden olur. IgA eksikliði görülen köpekler, kronik, tekrarlayan solunum sistemi infeksiyonlarýna, sindirim sistem hastalýklarýna, dermatitlere ve allerjilere duyarlý hale gelir. Alman kurtlarýnda IgA eksikliði aspergillosis, otitis eksterna ve follikülitis’e neden olur. Hastalýk genç yaþlarda ortaya çýkar ve etkilenen hayvanlar genellikle yaþýtlarýndan küçük kalýrlar. Klinik belirtiler, püstüller ile birlikte kaþýntý, hapþýrýk, burun akýntýsý, uzun süreli ve tekrarlayan ishal, sýk ve/veya aðrýlý ürinasyondur.
    Predispoze Irklar : CHINESE SHAR-PEI, BEAGLE, GERMAN SHEPHERD, IRISH SETTER

    11. KOMBÝNE ÝMMUN YETERSÝZLÝK (SEVERE COMBINED IMMUNODEFICIENCY SCID) : SCID, immun sisteme ait yapýlarýn geliþimsel bozukluðuna (dysplastic thymus, lymphoid hypoplasia) ait bir hastalýktýr. Savunmada görevli olan T ve B lenfositlerin eksikliði ya da görevlerini yapamamalarý söz konusudur. Yavrular 3 haftalýk yaþtan itibaren etkilenmeye baþlarlar. Ýshal, deri ve kulak infeksiyonlarý ve solunum yolu infeksiyonlarý görülür. Yaþýtlarýna göre geliþim gerilemiþtir ve her türlü etkene karþý duyarlýdýrlar. Genellikle 3-4 aylýða kadar olanlarda ölüm oraný yüksektir. Rutinde yapýlan aþýlamalar (özellikle distemper) bile hayvanýn ölümüne neden olabilir.
    Predispoze Irklar : BASSET HOUND, PEMBROKE WELSH CORGI, DASCHUND

    12. WEÝMARANER ÝMMUN SÝSTEM YETERSÝZLÝÐÝ (WEIMARANER IMMUNODEFICIENCY) : Ýmmun sistemce yeteri kadar IgG üretilememesi sonucu oluþan bir hastalýktýr. IgG ile birlikte IgA ve IgM’nin eksikliði de görülebilir. Sistemik yangýsal reaksiyonlarla tekrarlayan ateþ söz konusudur. Genç hayvanlarda, özellikle 15 haftalýk yaþ öncesinde gözlemlenir. Klinik belirtiler sindirim sistemi, eklemler, lenf nodlarý, merkezi sinir sistemi, deri ve gözlerin etkilenmesiyle ortaya çýkar. Kusma, yüksek ateþ, ishal, hipertrofik osteodistrofi, aseptik menenjit, aþýlama sonrasý reaksiyonlar ve nodüler deri hastalýklarý weimaraner immun sistem yetersizliðinde görülmektedir.
    Predispoze Irklar : WEIMARANER

    Kaynak : Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir.
    Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir.
    Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir.
    Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir.
    Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir.
    Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir.
    Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir.
    Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir.
    Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir.

  4. #4

    Kullanýcý Bilgi Menüsü

    Standart

    KÖPEKLERÝN KALITSAL SOLUNUM SÝSTEMÝ HASTALIKLARI1. BRAKÝSEFALÝK SENDROM (BRACHYCEPHALÝC SYNDROME) : Brakisefalik ýrk köpekler diðer ýrklardan daha kýsa bir kafatasýna sahiptirler. Nazal pasajdaki abnormalite ve basý, solunum yolu direncinin artmasýna neden olur. Burun deliklerindeki darlýk, uzun yumuþak damak, larengeal kese dokularýnda abnormalite ve larengeal kollaps brakisefalik havayolu sendromunu oluþturmaktadýr. Bu tip ýrklarda hipoplastik trachea yatkýnlýðý da fazladýr. Primer abnormalite burun deliklerinin darlýðý ve uzun yumuþak damaktýr. Sekonder abnormalite ise larengeal kese abnormalitesi ve larengeal kollapsdýr. Burun deliklerinin darlýðý inspirasyonda oluþan negatif basýncýn artýþýna neden olur. Yumuþak dokularda yangý ve gerginlik þekillenir ki bunun sonucunda da sekonder abnormaliteler gerçekleþir. Ayný zamanda burun deliklerinin darlýðý ve týkanýklýðý akciðer mekanizmasýna etkir ve nazal mukoz membranlardaki dejeneratif deðiþikliði tetikler. Ciddi üst solunum yolu týkanýklýðý intratorasik basýncýn azalmasýna neden olarak pulmoner ödem geliþimine neden olur. Parsiyal bilateral nazal obstruksiyon ve yüksek nazal direnç solunumu önemli derecede etkiler. Yetersiz pulmoner ventilasyon arteriyel oksijen içeriðinin de azalmasýna sebeptir. Geliþen hipoksi pulmoner vazokonstruksiyon ve pulmoner hipertansiyonla birlikte kor pulmonale ve kalp yetmezliðine neden olur. Hasta hayvanlarda gürültülü güç solunum, yutma-kusma hareketi (gag refleks), kusma, egzersiz intolerans mevcuttur. Yemek yeme sýrasýnda aspirasyon pnömonisi oluþabilir ve fazla hava yutulmasýndan gastrointestinal problemler de þekillenebilir. Çevre sýcaklýðýnýn artýþý ve egzersiz güç solunumun artmasýna neden olur. Brakisefalik sendroma sahip English Bulldoglarda hiatal herni görülme olasýlýðý da fazladýr.
    Predispoze Irklar : ENGLISH BULLDOG, PUG, BOSTON TERRIER, PEKINGESE, CAVALIER KING CHARLES SPANIEL, CHINESE SHAR-PEI, FRENCH BULLDOG, LHASA APSO, SHIH TZU

    2. HÝPOPLASTÝK TRACHEA (HYPOPLASTIC TRACHEA) : Tracheal hipoplazi, kollapsýn kongenital formudur. Tracheal kýkýrdaklar abnormal bir yapýya sahip ve küçüktürler. Kýkýrdak halkalarýnýn uçlarý C þeklinde bir yapýya sahip olmasý gerekirken sirküler biçimdedir ve uçlar birbirinin üzerine binmiþtir. Bu yapýda solunum yolu darlýðýna neden olmaktadýr. Dorsal tracheal membran ise ya dardýr ya da mevcut deðildir. Hasta hayvanlarda burun deliklerinde darlýk, uzun yumuþak damak ve megaözafagus gibi diðer kongenital abnormaliteler de görülebilir. Klinik belirtiler olan respiratorik distress, öksürük, tracheitis sürekli ya da tekrarlayan þekilde gözlenebilir. Genellikle abnormalite varlýðý 5-6 aylýk yaþlarda ortaya çýkmakta ve bronkopnömoni ile de kendini gösterebilmektedir. Hastalýk ayný zamanda kalp abnormaliteleri ile birlikte de görülebilir. Tracheal kollaps ile radyolojik olarak rahatlýkla ayýrtedilebilir.
    Predispoze Irklar : ENGLISH BULLDOG, BOSTON TERRIER

    3. LARENGEAL PARALÝZ (LARYNGEAL PARALYSIS) : Larengeal kaslarýn fonksiyonlarýný kaybetmesi sonucu oluþur. Tek veya çift taraflý oluþabilir. Solunumda görevli sinirlerin dejenerasyonu sözkonusudur. Kongenital paralizde, larengeal sinirlerde Wallerian dejenerasyonu (myelin kýlýf dejenerasyonu) ve nucleus ambiguus abnormalitesi söz konusudur. Genellikle bir yaþýndan önce klinik belirtiler gözlemlenir. Sonradan geliþen (kazanýlmýþ) larengeal paraliz ise hastalýk ve travma gibi nedenlere baðlýdýr. Belirtiler iki formda da ayný olmakla birlikte erken belirti olarak, seste deðiþiklik, yutma-kusma hareketi (gag refleks) mevcuttur. Ýlerleyen durumlarda solunum yolu týkanýklýðý ile birlikte dayanýklýlýkta azalma ve inspirasyon sýrasýnda horultu oluþur. Daha ciddi vakalarda dispne, siyanoz ve senkop meydana gelir. Erkek köpeklerde daha sýk gözlenmektedir. Dalmaçyalýlarda bu hastalýk sinir sisteminde yaygýn bir þekilde ortaya çýkar ve bu duruma larengeal paraliz-polinöropatik kompleks denilmektedir.
    Predispoze Irklar : Kongenital Laryngeal Paraliz: BOUVIER DES FLANDRES, BULL TERRIER, ROTTWEILER SIBERIAN HUSKY, DALMATIAN Kazanýlmýþ Laryngeal Paraliz: LABRADOR RETRIEVER, ST BERNARD, IRISH SETTER

    4. TRACHEAL KOLLAPS (TRACHEAL COLLAPSE) : Hastalýkta, trachea çapýnýn daralmasý söz konusudur ve solunum siklusu sýrasýnda dalgalanmalar gözlemlenir. Genetik ve beslenme faktörleri, nörolojik abnormaliteler ve kýkýrdak matriks dejenerasyonu gibi nedenler etiyolojide önem taþýr. Bu hastalýða sahip hayvanlarda genellikle kýkýrdak kollapsý dorsoventral doðrultuda gerçekleþir, servikal trachea inspirasyon sýrasýnda kollabe olurken, torasik trachea ekspirasyon sýrasýnda kollabe olur. Klinik belirtiler yaþýn ilerlemesiyle ortaya çýkar ve belirti olarak abnormal solunum sesleri, dispne, egzersiz intolerans, siyanoz ve senkop gözlemlenir. Obez hayvanlarda klinik belirtiler daha þiddetli seyreder. Bazý hayvanlarda abnormal solunum sesi görülmezken bazýlarýnda hýrýltýlý, sürtünme sesi tarzýnda, kuru öksürüklü bir solunum görülür. Öksürürken kaz sesi gibi ses çýkar ki bu ya siklik þekilde gerçekleþir ya da ani þiddetli öksürük þeklinde ortaya çýkar. Bu hastalýk, kronik öksürükden ve respiratorik distress’e neden olan brakisefalik sendrom, tonsillitis, laryngeal kollaps, laryngeal paraliz veya parezis, bronþitis, tracheobronþitis, allerji, heartworm, pulmoner hastalýklar, kronik mitral valvular hastalýk, hipoplastik trachea, tracheal stenoz ve tracheal neoplazi gibi hastalýklardan ayýrtedilmelidir. Tracheal kollaps 4 aþamada sýnýflandýrýlýrki aþamalar arttýkça lümenin darlýðý, kaslarýn gerginliði, kýkýrdaklarýn yayvanlaþmasý da artar. Tracheanýn halkalarý özellik ve yapýlarýný kaybetmiþtir, nefes alýrken kollabe olurlar ve yerini sert bir öksürük alýr. Orta yaþ toy ve miniature ýrklarda gözlenir. Kronik solunum yolu hastalýklarý, obesite, kalp hastalýklarý durumun geliþimine neden olabilir.
    Predispoze Irklar : YORKSHIRE TERRIER, POMERANIAN, TOY POODLE, MALTESE, CHIHUAHUA


    Kaynak : Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir.
    Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir.
    Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir.
    Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir.

  5. #5

    Kullanýcý Bilgi Menüsü

    Standart

    KÖPEKLERÝN KALITSAL ENDOKRÝN SÝSTEM HASTALIKLARI1. DÝABETES MELLÝTUS (DIABETES MELLITUS) : Normalde pankreastan salgýlanan ve hücrelere þeker alýnýmýný düzenleyen insülin hormonuna baðlý, karbonhidrat/þeker kullanýmýnýn bozulmasýyla karakterize bir hastalýktýr. Hastalýðýn çeþitli formlarý olmakla birlikte bir kýsmýnda insülin üretimi yokken, bir kýsmýnda üretildiði halde yeterli cevap alýnamamaktadýr. Bunun yanýsýra genetik olarak hastalýk nedeni, immun sistemin insülin üreten hücreleri parçalamasý veya hücrelerde genetik bazda obesite ve ilaçlarla iliþkili bazý deðiþikliklerin olmasýdýr. Diabetik yavrularda hastalýk 6 aylýk yaþtan itibaren ciddi bir þekilde ortaya çýkmakta ve polidipsi, poliüri, polifajiye (normalden fazla yeme) karþýn kilo alamama ve yumuþak dýþký gibi klinik belirtiler görülmektedir. Orta yaþlardan sonra diabet geliþen hayvanlarda ise net diabet bulgularý görülmekle birlikte ilerlemiþ durumlarda katarakt, bakteriyel enfeksiyonlara duyarlýlýk, karaciðer ve pankreas hastalýklarý gözlemlenir. Nörolojik belirtiler ketoasidozis ve nonketotik hiperozmolar hiperglisemi ile iliþkilidir. Bu iki hiperglisemi tablosu serebellar dehidrasyona ve bunun neticesinde depresyon, düþkünlük, kusma ve düzensiz solunuma neden olmaktadýr.
    Predispoze Irklar : KEESHOND, ALASKAN MALAMUTE, CHOW CHOW, DOBERMAN PINSCHER, ENGLISH SPRINGER SPANIEL, FINNISH SPITZ, GOLDEN RETRIEVER, LABRADOR RETRIEVER, MINIATURE SCHNAUZER, OLD ENGLISH SHEEPDOG, POODLE, SCHIPPERKE, WEST HIGHLAND WHITE TERRIER

    2. GROWTH HORMON YETMEZLÝÐÝNE BAÐLI DERMATOZÝS (GROWTH-HORMONE RESPONSIVE & ADRENAL ***-HORMONE DERMATOSES) : Bu hastalýkta growth hormon (somatotropin) yetmezliðine baðlý olarak ciltte lezyonlar oluþur. Bu hormon pitüiter (hipofiz) bezden salgýlanýr ve tüylerin geliþimi ile cildin elastikiyeti için gereklidir. Etkilenen köpeklerde deðiþen derecelerde tüy dökülmesi (alopesi) ve ciltte siyahlaþma vardýr ki bunun dýþýnda hayvan saðlýklý görünür. Adrenal **** hormonuna baðlý dermatozis, adrenal bezlerde neoplazi veya adrenal hiperplazi benzeri sendrom (adrenal 21-hidroksilaz enzim yetersizliði) sonucu abnormal **** hormonu üretimine baðlý oluþur ve ikincil olarak da growth hormon seviyesinde deðiþiklik yapar. Hastalýk 1-5 yaþ arasý erkek köpeklerde gözlemlenir ve pubertaya ulaþmasýyla birlikte alopesi baþlar. Adrenal **** hormon dermatozu kýsýrlaþtýrýlmýþ veya kýsýrlaþtýrýlmamýþ diþi ve erkeklerde gözlemlenmektedir. Alopesi simetriktir ve hiperpigmentasyonla birlikte baþ ve ayaklar dýþýnda vücudun her yerinde görülür.
    Predispoze Irklar : POMERANIAN, CHOW CHOW, AMERICAN WATER SPANIEL, KEESHOND, MINIATURE & TOY POODLE, SAMOYED

    3. HÝPERADRENOKORTÝSÝZM (HYPERADRENOCORTICISM CUSHING’S SYNDROME) : Yaygýn bir endokrin hastalýktýr ve klinik belirtiler kortizoldeki aþýrý artýþ sonucu ortaya çýkar. Hastalýk ya beyindeki pitüiter (hipofiz) bezin abnormalitesine cevap olarak kortizol sekresyonunda artýþ ile ya da adrenal glandlarýn kendisinde tümör oluþumuyla meydana gelir. Orta yaþtan sonra görülmektedir. Hiperadrenokortisizm glukokortikoid tedavisi gören köpeklerde de meydana gelebilmektedir. Yaygýn görülen klinik belirti olarak polidipsi, poliüri, polifaji, abdomende geniþleme ve sarkma, alopesi, piyoderma, yüzeysel solunum, kas güçsüzlüðüdür. Hiperpigmentasyon, testis atrofisi, hepatomegalide fiziksel muayenede tespit edilebilir. Ektopik kalsifikasyon (calcinosis cutis), klitoral hipertrofi, deride hassasiyet ve yaralarda geç iyileþme daha az görülen klinik belirtilerdir. Hastalarda belirtilerden bir tanesi baskýn þekilde veya hepsi gözlenebilir.
    Predispoze Irklar : POODLE, DACHSHUND, GERMAN SHEPHERD, SMALL TERRIERS, BOXER, BOSTON TERRIER, LABRADOR RETRIEVER, AUSTRALIAN SHEPHERD, MALTESE, COCKER SPANIEL, BEAGLE

    4. HÝPOADRENOKORTÝSÝZM (HYPOADRENOCORTICISM ADDISON’S DISEASE) : Seyrek görülen ancak ciddi bir endokrin hastalýktýr. Genellikle vücut immun sisteminin adrenal bezin korteksinde yaptýðý aþamalý yýkým sonucu oluþmaktadýr. Bu yýkým kanser, hemoraji, ilaçlar nedeniyle de olabilmektedir. Adrenokortikal yýkým sonucu glukokortikoid ve mineralokortikoidlerin üretimi azalmaktadýr. Özellikle hipokortizolemi oluþumu ve aldosteron seviyesindeki azalýþ ile birlikte geliþen hiponatremi ve hiperkalemi metabolizmayý ciddi þekilde aksatmaktadýr. Klinik belirti olarak iþtah kaybý, kilo kaybý, kusma, depresyon, kas güçsüzlüðü, letarji gözlenmektedir. Polidipsi ve poliüri daha seyrek gözlenen klinik belirtilerdendir. Hastalýk en çok genç diþi köpeklerde görülmektedir.
    Predispoze Irklar : POODLE, LABRADOR RETRIEVER, NOVA SCOTIA DUCK TOLLING RETRIEVER, PORTUGUESE WATER SPANIEL, GREAT DANE, ROTTWEILER, SOFT-COATED WHEATEN TERRIER, WEST HIGHLAND WHITE TERRIER

    5. HÝPOTÝROÝDÝZM (HYPOTHYROIDISM) : Lenfositik tiroiditis, idiopatik atrofi, neoplazi gibi birincil nedenlerden, TSH sekresyonunun azalmasý, kongenital malformasyon gibi ikincil nedenlerden, TRH sekresyonunun azalmasý gibi üçüncül nedenlerden ve iyodin yetersizliði, T4-T3 dönüþümünün aksamasý gibi muhtelif nedenlerden kaynaklanabilir. Klinik belirtiler normal tiroid hormon aktivitesinin düþmesiyle ortaya çýkar. Hastalýk genellikle 4-6 yaþ arasý ortaya çýkmakta ve büyük ýrklarda risk daha fazla olmakla birlikte daha erken yaþlarda da görülmektedir. Klinik belirti olarak letarji, egzersiz intolerans, polifaji görülmeksizin kilo artýþý, bilateral simetrik alopesi, donuk ve kuru tüy yapýsý, hiperkeratoz, hiperpigmentasyon, diþilerde düzensiz siklus, bradikardi, aritmi, keratokonjuktivitis, korneal ülserasyon, düþkünlük, fasiyal sinir paralizi, periferal polinöropati görülmektedir. Kongenital hipotiroidizm nadir gözlenmekle birlikte dwarfizm, anoreksi, letarji, dental geliþim geriliði, alopesi, epifiziyal displazi gibi klinik belirtiler vermektedir.
    Predispoze Irklar : AFGHAN HOUND, AIREDALE TERRIER, BOXER, CHINESE SHAR PEI, CHOW CHOW, COCKER SPANIEL, DACHSHUND, DOBERMAN PINSCHER, ENGLISH BULLDOG, GOLDEN RETRIEVER, GREAT DANE, IRISH SETTER, MINIATURE SCHNAUZER, BOBTAIL, BEAGLE

    6. HÝPERPARATÝROÝDÝSM (HYPERPARATHYROIDISM) : Vücut kalsiyum ve fosfor metabolizmasýnda görev alan paratiroid bezlerinin aktivitesinin abnormal bir þekilde artmasýyla oluþmaktadýr. Primer hiperparatiroidizm adenom, hiperplazi veya kanser nedeniyle oluþur. Osteoklastik aktivite ileri derecede artmýþtýr. Hücredýþý sývýlarda kalsiyum konsantrasyonu yükselirken böbreklerden fosfat atýlýmý artar ve sonuçta hiperkalsemi ile hipofosfatemi görülür. Klinik belirti olarak osteoklastik aktivitenin artýþýna baðlý olarak kemiklerde incelme, kýrýlganlýðýn artmasý, vertebra gövdelerinin incelmesi sonucu sinir sisteminde hasarlar, topallýk, diþlerde dökülme görülür. Sekonder hiperparatiroidizm beslenme ve kronik böbrek hastalýklarýna baðlý olarak geliþebilir. Paratiroid bezinde primer bozukluk yerine hipokalseminin kompanzasyonu sonucu ortaya çýkar. Hiperfosfatemi sonucu önce hipokalsemi geliþir sonrasýnda kan kalsiyum düzeyi normale döner. Klinik belirti olarak kusma, geliþim geriliði, kaslarda güçsüzlük, polidipsi, poliüri, depresyon ile birlikte özellikle maksilla ve mandibulada demineralizasyon, diþlerde dökülme, iskelet deformiteleri ve yüzde þiþkinlik gözlemlenir. Primer paratiroidizm yaþlýlarda, sekonder paratiroidizm ise genellikle yavrularda görülür.
    Predispoze Irklar : GERMAN SHEPHERD

    7. HÝPOPÝTÜÝTERÝZM (PITUITARY DWARFISM/HYPOPITUITARISM) : Beynin tabanýnda yer alan pitüiter bezden (hipofiz) yetersiz growth hormon salgýlanýmý sonucu oluþan bir hastalýktýr. Bezin doðmasal yetersizliði ile beraber sonradan kist, infeksiyöz hastalýk ya da tümörler sonucunda da geliþebilmektedir. Hasta hayvanlar yaþýtlarýndan küçük yapýlýdýrlar, mental, fiziksel, diþ ve tüy yapý geliþimleri yavaþ meydana gelmektedir.
    Predispoze Irklar : GERMAN SHEPHERD, CARNELIAN/KARELIAN BEAR DOG, WEIMARANER, SPITZ


    Kaynak : Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir.
    Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir.
    Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir.
    Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir.
    Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir.
    Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir.
    Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir.
    Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir.
    Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir.

  6. #6

    Kullanýcý Bilgi Menüsü

    Standart

    KÖPEKLERÝN KALITSAL GASTROÝNTESTÝNAL SÝSTEM HASTALIKLARI1. KRONÝK HEPATÝT (CHRONIC HEPATITIS):
    Karaciðerin yangý ve doku ölümü ile karakterize bir hastalýðýdýr. Etkilenen hayvanlarda yavaþ ilerleyen bir karaciðer hastalýk tablosu vardýr. Kronik hepatit’in virus, bakteri ve ilaç gibi birçok nedeni olmasýna karþýn bazý ýrklarda bakýr metabolizmasýnda genetik olarak varolan bir defekt kronik hepatite yol açar. Bu ýrklardaki köpeklerin %25’i bu hastalýða yakalanýrken %50’si taþýyýcý olarak kalmaktadýr. Bu hayvanlarda hepatositlerdeki bakýr birikimi sentrolobuler bölgelerde baþlar ve hepatosellüler nekroz, bakýr yüklü makrofaja baðlý yangý, kronik hepatit ve sonunda da siroz ile sonuçlanýr. Bedlington terrier, West Highland white terrier, Skye terrier ve Dalmatian ýrklarýnda bu hastalýk primer olarak kalýtsal olmasýna raðmen diðer belirtilen ýrklarda mutlaka ikincil bir nedene baðlý olup olmadýðý araþtýrýlmalýdýr.

    Predispoze Irklar: BEDLINGTON TERRIER, WEST HIGHLAND WHITE TERRIER, SKYE TERRIER, DALMATIAN, DOBERMAN PINSCHER (özellikle diþiler), AMERICAN & ENGLISH COCKER SPANIEL, LABRADOR RETRIEVER



    2. DAMAK/DUDAK YARIÐI (CLEFT LIP/PALATE):
    Dudak veya üst damakta yarýk tarzýnda, embriyonal geliþim sýrasýnda oluþan bir geliþme eksikliðidir. Sadece dudak veya damakta olabildiði gibi ikisi beraberde gerçekleþebilir. Yine tek taraflý olabildiði gibi çift taraflý yarýklar da olabilmektedir. Dudak yarýðý ilk zamanlardan itibaren dikkat çekici olabileceði gibi damak yarýðýnýn da en belirgin ilk bulgusu yavrunun annesini emerken süt baloncuklarýnýn burnundan çýkmasýdýr.

    Predispoze Irklar: ENGLISH & FRENCH BULLDOG, POINTER, SHIH TZU, BOSTON TERRIER, BRITTANY SPANIEL, COCKER SPANIEL, DACHSHUND, GERMAN SHEPHERD, LABRADOR RETRIEVER, MINIATURE SCHNAZUER, PEKINGESE



    3. EKZOKRÝN PANREATÝK YETMEZLÝK (EXOCRINE PANCREATIC INSUFFICIENCY):
    Pankreasýn ekzokrin kýsmý asini hücrelerinden meydana gelmiþtir ve incebaðýrsakta protein sindirimi için gerekli enzimlerin üretim ve sekresyonunu saðlarlar. Ekzokrin pankreatik yetmezlik, asini hücrelerinin kademeli atrofisi, pankreasýn hipoplazisi veya kronik pankreatit sonucu oluþan bir hastalýktýr ve genellikle bu hücrelerin tamamýna yakýný ortadan kalkmadan klinik belirtiler ortaya çýkmaz. Pankreas hipoplazisi 6 aylýk yaþtan önce ortaya çýkarken, asini atrofisi ise 6 ay ile 6 yaþ arasýnda görülmektedir. Proteinlerin sindirilme yeteneði kaybedildiðinden dolayý iþtahlý bir þekilde yemek yemesine raðmen kilo kaybý meydana gelir.

    Predispoze Irklar: GERMAN SHEPHERD ýrkýnda daha çok rastlanmasýna raðmen asiner atrofi ROUGH COLLIE, TERRIER, CAVALIER KING CHARLES SPANIEL, CHOW CHOW ýrklarýnda da görülmektedir.


    4. GASTRÝK DÝLATASYON/VOLVULUS (GASTRIC DILATATION GDV):
    Bu hastalýkta mide hava ile gerginleþir, dilate olur ve torsiyon/volvulus geliþir. Bu geliþim köpeðin kusmasýný ve geðirmesini de engeller. Mide ve diðer organlarýn kan akýmý bozulur, yiyecek pasajlarý engellenir ve gittikçe artan bir þiþkinlik þekillenir. Mide torsiyonuyla beraber dalak ve ana damarlar da torsiyona uðrayabilir. Midedeki bu geniþleme kanýn kalbe geri dönüþünü de aksatarak, kardiyak output’un azalmasýna ve kan basýncýnýn düþmesine neden olur. Bunun sonucu oluþan oksijensizlik dokularýn ölümüne yol açar, kandan toksinler atýlamaz ve kardiyak aritmi geliþerek ani ölüme dahi neden olur. Basit gastrik dilatasyon ise volvulusa neden olmaz. Geniþ, derin göðüslü köpekler GDV’a daha duyarlýdýrlar ve yaþ ilerledikçe risk artar. GDV geliþiminin önlenmesi amacýyla halen tartýþmalý olmasýna raðmen gastropexy operasyonlarý da yapýlmaktadýr. Bunlarýn dýþýnda GDV’yi tetikleyen nedenler, aþýrý yemek yeme, hýzlý yeme, tek öðün, fazla su tüketimi, stress ve yemek sonrasý egzersizdir.

    Predispoze Irklar: GREAT DANE, ST.BERNARD, WEIMARANER, IRISH SETTER, IRISH WOLFHOUND, BORZOI, BLOODHOUND, GORDON SETTER, SCOTTISH DEERHOUND, STANDARD POODLE, GOLDEN RETRIEVER, GERMAN SHEPHERD, AKITA


    5. GLUTENE DUYARLI ENTEROPATÝ (GLUTEN SENSITIVE ENTEROPATHY):
    Ýnce baðýrsaklarýn bu hastalýðý buðdayda bulunan bir protein olan glutene karþý oluþan duyarlýlýk veya tolare edememe sonucu oluþmaktadýr. Hastalýk parsiyal villus atrofisi, intraepiteliyal lenfosit infiltrasyonu ve spesifik biyokimyasal abnormaliteler ile karakterizedir. Barsak hasarý ve klinik belirtiler daha hafif gözlemlensede insanlardaki celiac hastalýðýna benzemektedir. Ýþtah kaybý, kilo kaybý veya aðýrlýk artýþýnda azalýþ ve kronik intermittent ishal tablosu gözlenir. Glutensiz gýdalar verilerek bu hastalýk kontrol altýna alýnabilir.

    Predispoze Irklar: IRISH SETTER


    6. HÝSTÝYOSÝTÝK ÜLSERATÝF KOLÝT (HISTIOCYTIC ULCERATIVE COLITIS):
    Kolit kalýnbarsaðýn yangýsýdýr. Bu hastalýk yangýsal bowl hastalýðýnýn bir çeþitidir ki baðýþýklýk sistemindeki sorun nedeniyle yangý hücrelerinin (histiosit) barsak duvarýna (lamina propria) infiltre olmasýyla ortaya çýkar. Sonuçta kronik kalýn barsak ishali oluþmaktadýr. Klinik belirti olarak ishal, tenesmus, kanlý ve mukuslu gaita görülmektedir. Hastalýk insanlardaki Crohn’s hastalýðý ile benzerlik göstermektedir. Deri lezyonlarý ve lenfadenopati ile de kombine olabilmektedir.

    Predispoze Irklar: BOXER, FRENCH BULLDOG


    7. HÝPERLÝPOPROTEÝNEMÝ (HYPERLIPOPROTEINEMIA):
    Lipoprotein metabolizmasýndaki bozukluk sonucu yað ve yað benzeri maddelerin (lipoprotein) kanda artýþý ile oluþmaktadýr. Lipaz aktivitesinde bir defekt veya yüzey apoprotein CII yokluðu sonucu meydana gelmektedir. Özellikle 4 yaþ üstü hayvanlarda gözlemlenir. Hiperþilomikronemi mevcuttur. Ýnsanlardaki ailesel hipertrigliseridemi ile benzerlik göstermektedir.

    Predispoze Irklar: MINIATURE SCHNAUZER


    8. ÝMMUNOPROLÝFERATÝF ENTEROPATÝ/LENFOSÝTÝK-PLAZMASÝTÝK ENTERÝT (IMMUNOPROLIFERATIVE ENTEROPATHY/LYMPHOCYTIC-PLASMACYTIC ENTERITIS):
    Kusma ve kronik ishale neden olan bir hastalýktýr. Mide, kalýnbarsak ve incebarsaðýn iç yüzeyine yangýsal hücreler infiltre olur ve bu da normal sindirim ve absorbsiyon fonksiyonlarýnýn engellenmesine yol açar. Baðýþýklýk sistemiyle iliþkili olarak da parazit, bakteriyel infeksiyon, besinsel duyarlýlýk veya barsak kanseri sonucunda da oluþabilmektedir. Basenjilerde identifiye edilen bu hastalýk ciddi malabsorbsiyona ve protein kaybýna neden olmaktadýr. Klinik belirti olarak inatçý bir ishal ve aþýrý zayýflýk gözlemlenir. Ödem ve asites yaygýn olmamasýna raðmen hipoalbuminemi mevcuttur. Bu ýrklarda ileriki dönemlerde lenfoma görülme olasýlýðý fazladýr.

    Predispoze Irklar: BASENJI


    9. ÝNTESTÝNAL LENFANJÝEKTAZÝ (INTESTINAL LYMPHANGIECTASIA):
    Lenf sývýsý normalde sirkulasyona karýþmasý gerekirken bu hastalýkta drenajdaki engellenme sonucu barsak içerisine sýzar. Bunun sonucu olarak proteinler, lenfositler, lipid veya yaðlar dýþkýyla kaybedilir. Hastalýk kongenital veya diðer hastalýklar nedeniyle oluþabilir.

    Predispoze Irklar: BASENJI, SOFT-COATED WHEATEN TERRIER, NORWEGIAN LUNDEHUND, YORKSHIRE TERRIER, MALTESE, ROTTWEILER


    10. ÖZAFAGUS DÝLATASYONU (MEGAESOPHAGUS):
    Normal peristaltiðini kaybetmesiyle dilate olur. Yemekten dakikalar veya saaatler sonra regurgitasyonla sindirilmemiþ yiyecekler çýkarýlýr. Bu hastalýðýn görüldüðü köpekler ya bu özefagusla doðarlar veya yaþamlarýnda geliþir. Klinik belirti olarak regurgitasyon, malnutrisyon, aspirasyon pnömonisi, salivasyon artýþý, kaþeksi, öksürük, pulmoner hýrýltý gözlemlenebilir. Patogenez tam anlaþýlamamasýna karþýn özafagusun vagal afferent innervasyonunda defekt oluþumuyla ilgili olabileceðine dikkat çekilmiþtir. Myasthenia gravis ve peripheral neuropathies gibi hastalýklarla da iliþkili olabilir.

    Predispoze Irklar: NEWFOUNDLAND, LABRADOR RETRIEVER, CHINESE SHAR PEI, GERMAN SHEPHERD, GREAT DANE, GREYHOUND, IRISH SETTER, MINIATURE SCHNAUZER, WIRE-HAIRED FOX TERRIER


    11. PANKREATÝT (PANCREATITIS):
    Pankreas hücrelerinden salgýlanan enzimler daha hücre içindeyken aktive olurlar ve pankreas kendini sindirmeye baþlar. Sonuçta da panreas dokusunun ve çevre dokularýn ölümü geliþir. Doku hasarý toksik faktörlerin sirkulasyona salgýlanmasý gibi kendiliðinden devam eder. Panreatiti baþlatan spesifik neden bilinmemesine raðmen bununla ilgili kandaki yað miktarýnýn artmasý, ilaçlar, pankreastaki kan akýmýnýn aksamasý, toksinler, diabetes mellitus ve hipotiroidizm gibi birçok faktör identifiye edilmiþtir. Pankreatit genellikle 6 yaþýndan sonra gözlemlenir. Klinik belirti olarak önce iþtah kaybý, kusma ve ishal oluþur daha sonra abdominal aðrý, þok ve kollaps geliþir.

    Predispoze Irklar: MINIATURE SCHNAUZER, MINIATURE POODLE.


    12. PERÝANAL FÝSTÜL (PERIANAL FISTULA):
    Anüs civarýndaki dokularda oluþan, aðrý verici, kronik, tek veya çoklu ülseratif odaklardýr. Geniþ kuyruk tabaný, alçak kuyruk duruþu, anal bezlerin yoðunluðunun artmasý gibi bazý faktörler geliþimine zemin hazýrlar. Anal bezlerin yangýlanmasý ve infekte olmasý sinus yoluyla direne olmasýna neden olur. Klinik belirti olarak aðrýlý defekasyon, kanama, konstupasyon, bazen istemsiz dýþkýlama, bölgeyi yalama, kokulu anorektal akýntý gözlemlenir.

    Predispoze Irklar: GERMAN SHEPHERD, IRISH SETTER


    13. PORTOSÝSTEMÝK ÞANT (PORTOSYSTEMIC SHUNT PSS):
    Karaciðerdeki abnormal kan akýmýdýr. Kan sindirim sisteminden karaciðere portal damarlar sayesinde ulaþýr ve caudal vena cava ile de kullanýlmýþ kaný kalbe taþýr. PSS da portal kan direkt olarak venaya baðlanýr. Karaciðerin görevi toksinleri temizlemek ve sindirimle elde edilen proteinleri kana taþýmakdýr. PSS da toksinler kandan temizlenmez ve sirkulasyonda kalýr. Klinik belirtiler nörolojik yöndedir. Hepatik ensefalopati olarak adlandýrýlan karaciðer yetmezliði nörolojik ve davranýþsal belirtilere neden olmaktadýr. Kongenital þant embriyonik dönem geliþiminde bir damarýn kalýntýsý olarak da meydana gelebilir. Kan damarýnýn yerleþimine ve karaciðerle iliþkisine baðlý olarak intrahepatik veya ekstrahepatik olarak adlandýrýlmakta ve ekstrahepatik þant daha sýk gözlemlenmektedir. Bir çok hayvan 6 aylýk yaþtan önce belirti göstermektedir.

    Predispoze Irklar: Ekstrahepatik PSS: Küçük ýrklarda görülür.YORKSHIRE TERRIER, MINIATURE SCHNAUZER, CAIRN TERRIER, MALTESE. Ýntrahepatik PSS: Büyük ýrklarda görülür. IRISH WOLFHOUND, AUSTRALIAN CATTLE DOG, GOLDEN RETRIEVER, LABRADOR RETRIEVER


    14. PROTEIN KAYIPLI ENTEROPATÝ VE NEFROPATI (PROTEIN-LOSING ENTEROPATHY & NEPHROPATHY):
    Plazma ve proteinlerin gastrointestinal sistemden kaybýna protein-losing enteropati denilmektedir. Gastrointestinal sistemin iç yüzeyindeki hasarlardan dolayý oluþan bir hastalýktýr. Genetik olarak protein-losing enteropati ve nefropati birlikte Soft-coated wheaten terrierlerde, lymphangiectasia ve protein-losing enteropathy birlikte Norwegian lundehund da görülmektedir. Albumin ve globulin eþit derecede eksilir ve hypoproteinemi oluþur. Klinik belirti olarak kusma ve ishalle birlikte protein seviyesi belirli miktarýn altýna düþünce ödem, asites ve plöral efuzyona baðlý dispne görülmektedir. Sonuçta besin reaksiyonlarý ve böbreklerden protein kaybý ile iliþkili bir durum da ortaya çýkmaktadýr.

    Predispoze Irklar: SOFT-COATED WHEATEN TERRIER, NORWEGIAN LUNDEHUND


    15. PÝLORÝK STENOZ (PYLORIC STENOSIS):
    Besin ve sývýlarýn incebarsaða geçtiði pilorik kanalda oluþan daralma bu hastalýðý tarif etmektedir. Gastrointestinal kanalda sfinkter ve anti-reflü organ olarak rol oynayan pilorusun sirküler kas katmanýnda hipertrofi gözlemlenir. Etkilenen hayvanlar yemekten hemen sonra kusarlar. Brachycephalic ýrklar bu hastalýða yatkýndýrlar.

    Predispoze Irklar: BOSTON TERRIER, BOXER


    16. ÝNCE BARSAK BAKTERÝ ARTIÞI (SMALL INTESTINAL BACTERIAL OVERGROWTH SIBO):
    Bu hastalýkta incebarsaktaki bakterilerin sayýsý aþýrý ölçüde artmýþtýr ve besinlerin sindirimine zarar vermektedirler. Sayý artýþý ile birlikte florada anaerobik bakterilerden birinin de oraný artýþ göstermektedir. Sonuçta kronik intermittent bir ishal, kilo kaybý ve aðýrlýk kazanýmýnda sorun ortaya çýkmaktadýr. German shepherdlarda incebarsakta immun savunmada birincil görevi olan IgA’nýn eksikliði de bu hastalýkla iliþkilidir. SIBO, ekzokrin pankreatik yetmezlik ve yangýsal barsak hastalýðýyla iliþkili olarak da geliþebilir ancak hangisinin önce geliþtiði saptanamayabilir.

    Pred ispoze Irklar: GERMAN SHEPHERD

    Kaynak:

    Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir. Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir.
    Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir. Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir. Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir.
    Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir. Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir.
    Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir.
    Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir.
    Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir.
    Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir.

  7. #7

    Kullanýcý Bilgi Menüsü

    Standart

    KÖPEKLERÝN KALITSAL ÜRÝNER VE ÜREME SÝSTEMÝ HASTALIKLARIKÖPEKLERÝN KALITSAL ÜRÝNER VE ÜREME SÝSTEMÝ HASTALIKLARI

    1. KRÝPTORÞÝZM (CRYPTORCHÝDÝSM) : Doðumdan sonra testislerin skrotuma inmesi yaklaþýk 10 günde tamamlanýr. Kriptorþizm teþhisinin konulabilmesi için ise 6 aylýk yaþa kadar beklenilmesi uygundur. Kriptorþit görülen köpeklerde inguinal ve umblikal fýtýk, patellar luksasyon, prepusyal ve penil problemler gibi kongenital defektlerin görülme olasýlýðý da fazladýr. Ýnmeyen testiste neoplazik deðiþiklikler görülme olasýlýðý da daha fazla olmaktadýr. Kriptorþizm tek veya çift taraflý olabilir. Tek taraflý olgularda sperm üretimi olabilmektedir. Küçük ýrklarda daha sýk gözlemlenmektedir.
    Predispoze ýrklar : TOY & MINIATURE POODLE, POMERANIAN, YORKSHIRE & CAIRN TERRIER, DACHSHUND, CHIHUAHUA, MALTESE, BOXER, PEKINGESE, ENGLISH BULLDOG, MINIATURE SCHNAUZER ve SHETLAND SHEEPDOG

    2. ****ÜEL ZITLIK (***UAL REVERSAL) : ***ual reversal, kromozomal ve gonadal **** farklýlýðýný tanýmlar. Kromozomlarýn farklýlaþmasý, kromozomlarýn doðru olup gonadlarda abnormalite oluþmasý veya ikisinin de normal olup genital kanallarda abnormalite olmasý bu duruma neden olmaktadýr. Köpeklerde yalnýzca XX kromozomuna sahip olanlarda meydana gelir. Diþi kromozomlarý ovaryum ve testislerle beraber olabilir (XX hermafrodit) veya diþi kromozomlarý testislerle beraber olabilir (XX erkek).
    Predispoze Irklar : AMERICAN COCKER SPANIEL, GERMAN SHORT-HAIRED POINTER, BEAGLE, BASSET HOUND, PUG, KERRY BLUE TERRIER, WEIMARANER

    3. AÝLEVÝ BÖBREK HASTALIKLARI (FAMILIAL RENAL DISEASE) : Genetik yatkýnlýk ile ailevi yatkýnlýk farklý þeylerdir ve ailevi olanlarda hastalýðýn oluþma þansý daha yüksektir. Bir çok böbrek hastalýðý bir yaþýndan önce oluþabilmekte ve böbrek yetmezlikleri ise 5 yaþýndan itibaren görülebilmektedir. Genellikle böbrek hastalýklarý membranöz glomerulopati, membranoproliferatif glomerulonefrit ve hýzlý geliþen glomerulonefrit olarak üç ana gruba ayrýlmakta ve bunlarda bölgesel, hücresel, akut, kronik ve eksudatif karakterli olmasýna göre alt gruplara ayrýlmaktadýr.
    Predispoze Irklar ve Hastalýklarý : BERNESE MOUNTAIN DOG: Ailevi glomerulonefritis, membranoproliferatif karakterli ve immun sistemle iliþkilidir. BULL TERRIER: Hereditary nefritis görülür ve glomeruler membranýn yapýsýnda defekt oluþur. CAIRN TERRIER: Polikistik böbrek hastalýðý görülür ve böbrek dokusu kademeli olarak içi sývý dolu kistlerle dolar. DOBERMAN PINSCHER: Ailevi glomerulonefropati görülür ve glomeruler membran yapýsýnda düzensizlik oluþur. ENGLISH COCKER SPANIEL: Herediter nefritis görülür ve glomeruler membranda abnormalite vardýr. NORWEGIAN ELKHOUND: Ailevi nefropati görülür ve tubulo-interstisyal nefropati mevcuttur. PEMBROKE WELSH CORGI: Renal telanjiektazi (dilatasyonla karakterize damarsal lezyon) görülür ve çok sayýda geniþlemiþ renal damar mevcuttur. SAMOYED: Herediter nefritis görülür ve glomeruler membranda abnormalite mevcuttur. CHINESE SHAR PEI: Renal amiloidozis görülür ve amiloid birikimi nedeniyle organlarda yapý bozukluðu oluþur. Klinik belirti olarak intermittent ateþ ve eklem þiþkinliði gözlenir. SOFT-COATED WHEATEN TERRIER: Renal displazi görülür ve böbrek dokusunda abnormal farklýlaþma vardýr. Protein kayýplý enteropati de görülür ve nefropati ile birlikte seyreder. LHASA APSO, SHIH TZU, ALASKAN MALAMUTE, CHOW CHOW, GOLDEN RETRIEVER, MINIATURE SCHNAUZER & STANDARD POODLE: Renal displazi görülür ve böbrek dokusunda abnormal farklýlaþma vardýr.

    4. FANCONÝ SENDROM : Resorbsiyonun meydana geldiði böbrek tubulunde defekt oluþur. Emilim bozulduðundan dolayý elektrolit dengesizliði, dehidrasyon ve diðer problemler oluþur.
    Predispoze Irklar : BASENJI, NORWEGIAN ELKHOUND, SHETLAND SHEEPDOG, SCHNAUZER

    5. NODULER DERMATOFÝBROZÝS VE RENAL KÝSTADENOKARSÝNOM (NODULAR DERMATOFIBROSIS & CYSTADENOCARCINOMA) : Baþ ve bacak derisinde noduller oluþumu ile karakterize bir hastalýktýr. Bu noduller böbreklerdeki veya kýsýrlaþtýrýlmamýþ diþilerin uterusunda (renal/uterus kistadenokarsinom) meydana gelen kanserlerle de iliþkilidir. Predispoze Irklar : GERMAN SHEPHERD

    6. ÜROLÝTÝYAZÝS (UROLITHIASIS) : Üriner sistemin herhangi bir yerinde bulunabilen calculi, uroliths de denilen taþ kývamýnda ürin kristallerinin bulunmasý durumuna ürolitiyazis denilmektedir. Ýrritasyona ve sekonder infeksiyona neden olurlar. Bir çoðu sidik kesesi veya uretrada kalýr. Strüvat taþlarý (magnezyum amonyum fosfat) Dalmaçyalýlar dýþýnda oldukça sýk gözlemlenir ve oraný diþilerde erkeklerden daha fazladýr. Her ýrkta urolitler görülür ancak kristallerin taþa dönüþmesi tamamýyle genetik predispozisyona baðlýdýr. Protein sindirimi sonucu oluþan ürat kristallerinin yýkýmlanmasý olayýnda Dalmaçyalýlar defekte predispozedirler. Bu da diðer ýrklara oranla 4-8 kat daha fazla ürat ekskresyonuna ve sonuçta bu predispoziyonlukta taþ oluþumuna neden olmaktadýr. Diðer bazý ýrklarda ise üriner sistemde oluþan ve sistein aminoasitinin ekskresyonu sonucu meydana gelen sistin kristallerini etkileyen defekt de taþ oluþumuna neden olmaktadýr.
    Predispoze Irklar : Strüvat (triple phosphate, MAP): COCKER SPANIEL, MINIATURE SCHNAUZER, BICHON FRISE Ürat: DALMATIAN, ENGLISH BULLDOG Kalsium oksalat: LHASA APSO, MINIATURE POODLE, MINIATURE SCHNAUZER, YORKSHIRE TERRIER Sistein: ENGLISH BULLDOG, DACHSHUND, NEWFOUNDLAND, IRISH, SCOTTISH TERRIER Ksantin: CAVALIER KING CHARLES SPANIEL

    Kaynaklar : Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir.
    Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir.
    Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir.
    Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir.
    Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir.

  8. #8

    Kullanýcý Bilgi Menüsü

    Standart

    KÖPEKLERÝN KALITSAL KALP DAMAR HASTALIKLARIKÖPEKLERÝN KALITSAL KALP DAMAR HASTALIKLARI


    1. AORTÝK STENOZÝS (AORTIC STENOSIS) : Aortun kýsmi týkanýklýðýna baðlý bir hastalýktýr. Bu týkanma küçük nodüllerden fibröz bantlara kadar varan deðiþik þekillerde olabilir. Stenotik lezyonlar subvalvular, valvular veya supravalvular pozisyonda gerçekleþebilir. En sýk görülen þekli ise subvalvular aortik stenozdur. Týkanýklýða baðlý olarak yeterli kan volümünü pompalamak için kalp daha fazla çalýþmak zorundadýr. Büyük ýrklarda daha fazla görülmektedir.
    Predispoze Irklar : NEWFOUNDLAND, GOLDEN RETRIEVER, ROTTWEILER, BOXER, GERMAN SHEPHERD, GERMAN SHORT-HAIRED POINTER, GREAT DANE, SAMOYED, BULLDOG, BULL TERRIER, BOUVIER DE FLANDER, BERNESE MOUNTAIN DOG


    2. ATRÝYAL SEPTAL DEFEKT (ATRIAL SEPTAL DEFECT ASD) : Atriyumlarý birbirinden ayýran ve doðumdan sonra kapanmasý gereken septumda delik veya defekt oluþumu ve buna baðlý abnormal kan akýmý nedeniyle geliþen bir hastalýktýr. Küçük defektler herhangi bir olumsuzluða neden olmazken büyük defektler ani ölümlere varan etkilere yol açabilir.
    Predispoze Irklar : BOXER, DOBERMAN PINSCHER, SAMOYED, OLD ENGLISH SHEEP DOG


    3. KARDÝYOMÝYOPATÝ (CARDIOMYOPATHY) : Kardiyomiyopati, kalpte veya kapakçýklarýnda herhangi bir malformasyon olmaksýzýn kalp kasýnda görülen bir hastalýktýr. Toksinlerin alýnmasý veya infeksiyonlar sonucunda da kardiyomiyopati geliþebilir. Köpeklerde bildirilen iki tipi vardýr: a. Dilated kardiyomiyopati: en sýk görülen tipidir. Kalp kas hacminde artýþla birlikte ventriküller geniþler (dilatasyon) ve normal kontraksiyonu yerine getiremezler. Sistolik disfonksiyon mevcuttur. b. Hipertrofik kardiyomiyopati: bu formda kalp kas hacmi aþýrý derecede artmýþtýr. Özellikle erkeklerde gözlemlenmesine raðmen predispoze bir ýrk bildirilmemiþtir. Diyastolik disfonksiyon mevcuttur. Kardiyomiyopatili kalp kontraktilitesini kaybettiðinden daha zor çalýþýr ve konjestif kalp yetmezliðine zemin hazýrlar. Kalp kasý hücrelerinin bu abnormalitesi düzensiz kalp ritmine ve ani ölümlere neden olmaktadýr. Erkek köpeklerde daha fazla gözlemlenmektedir.
    Predispoze Irklar : DOBERMAN PINSCHER, GREAT DANE, ST. BERNARD, IRISH WOLFHOUND, SCOTTISH TERRIER, BOXER, ENGLISH COCKER SPANIEL


    4. MÝTRAL KAPAK DÝSPLAZÝSÝ (MITRAL VALVE DISEASE) : Mitral kapaktaki (sol atrioventriküler kapak) defekt kanýn sol atriuma geri kaçmasýna veya mitral regurgitasyona neden olur. Daha az olarak da kapakta daralma ve stenoz görülebilir. Zayýf kapakta kalbin yetersiz kan pompalamasýna neden olmaktadýr. Mitral kapak yetmezliði yaþlý köpeklerde en sýk rastlanan kalp hastalýðýdýr ki 10 yaþýn üzerindeki 3 köpekten birinden gözlemlenmektedir. Bazý ýrklarda ise genç yaþlarda geliþmeye baþlamaktadýr. Diðer bazý ýrklarda ise kapak displazisi embriyo yaþamýnda da tanýmlanmýþtýr. Küçük ýrklar daha duyarlýdýr ve erkeklerde daha çok gözlemlenmektedir.
    Predispoze Irklar : CAVALIER KING CHARLES SPANIEL, CAIRN TERRIER, MINIATURE POODLE, BULL TERRIER, MINIATURE PINSCHER, TOY & STANDARD POODLE, BOSTON TERRIER, WHIPPET, CHIHUAHUA, PEKINGESE, DACHSHUND, BEAGLE, PAPILLON, GREAT DANE, GERMAN SHEPHERD


    5. PATENT DUKTUS ARTERÝOSUS (PATENT DUCTUS ARTERIOSUS PDA) : Doðumdan önce yavrular akciðerlerini kullanamadýklarýndan oksijen alýþveriþi duktus arteriozus yardýmýyla olmaktadýr. Pulmoner arter ve aort arasýnda baðlantýyý saðlayan bu küçük kan damarýdýr. Doðumla birlikte yavru kendisi nefes almaya baþlar ve duktus arteriozus geriler ve birkaç gün içerisinde tamamýyla kapanýr. Eðer duktus arteriozus kapanmazsa PDA oluþur ki köpeði etkileme derecesi, patolojisine, açýklýðýna ve ductusa baðlý olarak deðiþir.Genellikle 6-12 haftalýk yaþlarda ortaya çýkar. Klasik olan soldan saða þantda aorta basýncý pulmoner arter basýncýndan daha yüksektir. Saðdan sola þant formunda ise pulmoner arter basýncý aort basýncýndan daha fazladýr. Bu hastalýk diþilerde daha sýklýkla gözlemlenmektedir.
    Predispoze Irklar : MALTESE, POMERANIAN, SHETLAND SHEEPDOG, KERRY BLUE TERRIER, KEESHOND, MINIATURE & TOY POODLE, BICHON FRISE, YORKSHIRE TERRIER, ENGLISH SPRINGER SPANIEL, COLLIE, COCKER SPANIEL, GERMAN SHEPHERD, IRISH SETTER, CHIHUAHUA


    6. VASKULER RÝNG ANOMALÝSÝ (VASCULAR RING ANOMALY) : Vascular ring anomalisi, fötusdaki aortik kemerden köken alan kan damarlarýndaki anormal geliþimdir. Normalde ana damarlarýn kalpten çýkýþ yapabilmesi için kalýcý aorta olarak geliþenin sol aortik kemer olmasý gerekir. Bu hastalýkta ise en yaygýn abnormalite kalýcý sað aortik kemerdir. Bu anomalite köpeklerde çok sýk görülmektedir. Kardiyovasküler problemlere neden olmazlar. Yalnýz abnormal kan damarlarý yüzük þeklini alarak trachea ve özafagusu içlerine alabilirler ki bu da regurgitasyona, geliþim geriliðine ve aspirasyon pnömonisine yol açabilir.
    Predispoze Irklar : GREAT DANE, GERMAN SHEPHERD, IRISH SETTER


    7. PORTOSÝSTEMÝK ÞANT (PORTOSYSTEMIC SHUNT PSS) : Karaciðerdeki abnormal kan akýmýdýr. Kan sindirim sisteminden karaciðere portal damarlar sayesinde ulaþýr ve caudal vena cava ile de kullanýlmýþ kaný kalbe taþýr. PSS da portal kan direkt olarak venaya baðlanýr. Karaciðerin görevi toksinleri temizlemek ve sindirimle elde edilen proteinleri kana taþýmakdýr. PSS da toksinler kandan temizlenmez ve sirkulasyonda kalýr. Klinik belirtiler nörolojik yöndedir. Hepatik ensefalopati olarak adlandýrýlan karaciðer yetmezliði nörolojik ve davranýþsal belirtilere neden olmaktadýr. Kongenital þant embriyonik dönem geliþiminde bir damarýn kalýntýsý olarak da meydana gelebilir. Kan damarýnýn yerleþimine ve karaciðerle iliþkisine baðlý olarak intrahepatik veya ekstrahepatik olarak adlandýrýlmakta ve ekstrahepatik þant daha sýk gözlemlenmektedir. Bir çok hayvan 6 aylýk yaþtan önce belirti gösterir.
    Predispoze Irklar : Ekstrahepatik PSS: Küçük ýrklarda görülür.YORKSHIRE TERRIER, MINIATURE SCHNAUZER, CAIRN TERRIER, MALTESE. Ýntrahepatik PSS: Büyük ýrklarda görülür. IRISH WOLFHOUND, AUSTRALIAN CATTLE DOG, GOLDEN RETRIEVER, LABRADOR RETRIEVER


    8. PULMONÝK STENOZÝS (PULMONIC STENOSIS) : Sað ventrikülden çýkýþ yapan pulmoner arter içerisinde pulmonik kapak bulunur. Pulmonik stenozla kan akýmýnda kýsmi týkanýklýk oluþmakla birlite neden genellikle pulmonik kapak malformasyonudur. Bunun yanýsýra abnormalite kapaðýn alt veya üst bölgesinde de geliþebilir. Kýsmi týkanýklýk akciðerlere kan pompalamak için kalbin daha fazla çalýþmasýna neden olur. Canlýnýn etkilenmesi daralmanýn derecesine baðlý olarak deðiþir. Ciddi stenozlar konjestif kalp yetmezliði geliþimine dahi neden olabilmektedir.
    Predispoze Irklar : ENGLISH BULLDOG, MASTIFF riskin en fazla olduðu ýrklardýr. English bulldoglarda pulmonik stenoz genelde abnormal sol ana koroner arter geliþimiyle beraber gözlemlenir ve hastalýða daha yatkýndýr. Diðer ýrklar, BEAGLE, WIRE-HAIRED FOX TERRIER, CHIHUAHUA, MINIATURE SCHNAUZER, SAMOYED, BOYKIN SPANIEL, WEST HIGHLAND WHITE TERRIER, COCKER SPANIEL, AIREDALE TERRIER, SCOTTISH TERRIER


    9. HASTA SÝNUS SENDROMU (SICK SINUS SYNDROME) : Bu sendrom kalpdeki sinoatrial düðümün abnormal fonksiyonu sonucu oluþan aritmilere verilen isimdir. Klinik olarak aritmiler düþkünlüðe neden olur. Özellikle diþilerde gözlemlenir.
    Predispoze Irklar : SCHNAUZER, POMERANIAN, DACHSHUND, PUG, BOXER, COCKER SPANIEL


    10. FALLOT TETRALOJÝSÝ (TETRALOGY OF FALLOT) : Çok sýk görülmeyen, ancak ciddi defektler kombinasyonu olarak kalpte ve ana damarlarda embriyonal geliþimde ortaya çýkan bir hastalýktýr. Bu hastalýk 4 defektden meydana gelmektedir. Bunlar pulmonik stenoz, ventrikular septal defekt, aorta dispozisyonu ve pulmonik stenoz sonucu oluþan sað ventrikular hipertrofisidir. Bu defektler beraber genetik olarak geliþebileceði gibi birinin genetik olarak oluþumu diðerlerinin de sonradan geliþimine neden olabilmektedir. Pulmonik stenozda, kan akýmýnda, pulmonik kapaktan köken alan kýsmi bir týkanýklýk vardýr. Bunun sonucunda kalbin kas hacmi artar veya sað ventriküler hipertrofi geliþebilir. Ventriküler septal defektte, ventriküller arasýndaki kalp duvarýnda defekt veya delik oluþumu mevcuttur. Aorta dispozisyonunda ise aort kalbin sol tarafýndan çýkarken deðiþen derecelerde pozisyon farklýlýðý gösterebilir. Sonuç olarak Fallot tetralojisinde tüm bu defektler nedeniyle kan son derece az oksijenlenmiþtir. Bunun sonucu olarak da siyanoz veya dokularda pembe yerine gri bir renk oluþur.
    Predispoze Irklar : KEESHOND, ENGLISH BULLDOG


    11. TRÝKÜSPÝT KAPAK DÝSPLAZÝSÝ (TRICUSPID VALVE DYSPLASIA) : Sað atrioventriküler (tricuspid) kapakta meydana gelen malformasyon (displazi) kanýn sað atriuma kaçmasýna veya tricuspid regurgitasyona neden olur. Daha çok kapaðýn daralmasýyla meydana gelen bir durumdur. Displazi sonucu kapak daha az verimle çalýþýr. Erkeklerde diþilerden daha sýk gözlemlenen bir hastalýktýr.
    Predispoze Irklar : BORZOI, BOXER, GERMAN SHEPHERD, GREAT DANE, GREAT PYRENEES, IRISH SETTER, LABRADOR RETRIEVER, NEWFOUNDLAND, OLD ENGLISH SHEEP DOG, WEIMARANER


    12. VENTRÝKÜLER SEPTAL DEFEKT (VENTRICULAR SEPTAL DEFECT VSD) : Ýki ventrikül arasý kalp duvarýnýn defekte veya deliðe sahip olduðu bir hastalýktýr. Defektin büyüklüðüne ve yerine göre abnormal kan akýmý oluþmakta ve köpek deðiþen derecelerde etkilenmektedir.
    Predispoze Irklar : ENGLISH BULLDOG, KEESHOND


    Kaynak : Fox P.R.(1999). Textbook of Canine and Feline Cardiology. 2nd Ed.
    Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir.
    Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir.

  9. #9

    Kullanýcý Bilgi Menüsü

    Standart

    LERÝN KALITSAL KAN HASTALIKLARIKÖPEKLERÝN KALITSAL KAN HASTALIKLARI


    1. OTOÝMMUN HEMOLÝTÝK ANEMÝ (AUTOIMMUNE HEMOLYTIC ANEMÝA-AIHA) : Ýmmun sistem olgunlaþmamýþ hücreler de dahil olmak üzere eritrositleri üretimden daha hýzlý bir þekilde parçalar. Hemolize baðlý eritrosit sayýsýnýn azalmasýyla da hemolitik anemi meydana gelir. Diþilerde daha sýk görülmektedir.
    Predispoze Irklar : OLD ENGLISH SHEEP DOG, COCKER SPANIEL, POODLE



    2. BASSET HOUND TROMBOPATÝ (BASSET HOUND THROMBOPATHIA) : Trombositler kan damarý hasarýnda görev almalarý gereken reaksiyonlara cevap vermezler. Trombosit agregasyonu gerçekleþmez ve canlý travmaya baðlý hemorajiye duyarlý hale gelir.
    Predispoze Irklar : BASSET HOUND



    3. PIHTILAÞMA BOZUKLUÐU (COAGULATION DISORDER) : Trombosit fonksiyonunda oluþan herhangi bir abnormalite veya pýhtýlaþmada görev alan faktörlerden birinin veya birkaçýnýn eksikliði pýhtýlaþma prosedürünün aksamasýna yol açar. Köpeklerde hemofili (faktör VII veya IX eksikliði) ve von Willebrand’s hastalýðý (von Willebrand faktör eksikliði) gibi ciddi ve yaygýn pýhtýlaþma bozukluðu görülen hastalýklar vardýr. Bunun yanýsýra faktör I (fibrinojen), faktör II (protrombin), faktör VII (prokonvertin), faktör X (stuart faktör), faktör XI (PTA), ve faktör XII (hageman faktör) gibi pýhtýlaþmada rol oynayan faktörlerin de eksikliði görülebilir. Saf ýrklarda daha fazla görülmektedir.
    Predispoze Irklar : Faktör I: SAINT BERNARD Faktör II: BOXER Faktör VII: BEAGLE, ALASKAN MALAMUTE Faktör X: COCKER SPANIEL Faktör XI: KERRY BLUE TERRIER, SPRINGER SPANIEL Faktör XII: MINIATURE POODLE



    4. SÝKLÝK HEMATOPOEZÝS (GRAY COLLIE SYNDROME, CANINE CYCLIC NEUTROPENIA) : Bu hastalýk kemik iliðindeki kök hücre abnormalitesi nedeniyle meydana gelir ve dolaþýmdaki kan hücresi sayýsýnda iniþ çýkýþlar oluþur. Her 10-12 günde bir nötrofil sayýsý ciddi derecede düþer ve yeniden yükselir. Nötrofil sayýsýndaki deðiþim infeksiyonlara karþý hassasiyet geliþtirmekle birlikte nötrofillerin normal aktiviteleri de zayýflar. Trombosit sayýsýndaki azalmayla beraberde bu hayvanlar hemorajik olaylara duyarlý hale gelirler. Yavrular yaþýtlarýndan daha küçük ve zayýftýrlar. 8-12 haftalýk yaþta klinik belirtiler ateþ, ishal veya eklem aðrýlarýyla ortaya çýkmaya baþlar. Diðer belirtiler göz, solunum ve deri infeksiyonlarýyla iliþkilenir. Predispoze Irklar: GRAY COLLIE 5. HEMOFÝLÝ (HEMOPHILIA): Pýhtýlaþmada görev alan faktörlerden bir veya birkaçýnýn yoksunluðuna baðlý olarak geliþen pýhtýlaþma bozukluðu hastalýðýdýr. Hemofili A, faktör VIII eksikliðinde, Hemofili B ise faktör IX eksikliðinde oluþur. Hemofili A daha sýk görülür ve derecesi faktör VIII’in aktivite seviyesine göre deðiþir. Hemofili B ise daha nadir ancak daha ciddi bir þekilde ortaya çýkan bir hastalýktýr.
    Predispoze Irklar : GERMAN SHEPHERD



    6. HÝSTÝYOSÝTOMA (HISTIOCYTOMA) : Histiyositomalar genç köpeklerde yaygýn görülen invaziv ve nüks edici olmayan iyi huylu tümörlerdir.
    Predispoze Irklar : BOXER, DACHSHUND, GREAT DANE, COCKER SPANIEL



    7. HÝSTÝYOSÝTOZÝS (HISTIOCYTOSIS) : Abnormal histiositlerin (bir tip makrofaj) hýzlý ve invaziv yayýlýmýyla karakterize kötü huylu ve sistemik bir kanser türüdür.
    Predispoze Irklar : BERNESE MOUNTAIN DOG



    8. ÝMMUN SÝSTEM ÝLÝÞKÝLÝ TROMBOSÝTOPENÝ (IMMUNE-MEDIATED THROMBOCYTOPENIA : Trombosit sayýsýndaki azalmaya trombositopeni denilir. Trombositopeni kanamalarýn artmasýna ve durmasýnýn zorlaþmasýna neden olur. Bu hastalýkta kemik iliði tarafýndan üretilen trombositlerin immun sistem hücreleri tarafýndan yýkýmý yapýmýndan hýzlý þekillenmektedir. Hastalýk tek baþýna veya sistemik lupus eritematozus ve otoimmun hemolitik anemilerle beraber oluþabilir. Diþilerde daha sýk gözlemlenir.
    Predispoze Irklar : OLD ENGLISH SHEEP DOG, COCKER SPANIEL, POODLE



    9. LENFÖDEM (LYMPHEDEMA) : Lenf akýmýnda abnormalite vardýr. Lenf sývýlarý dokularda birikir ve þiþkinliðe yol açar. Lenfödem birincil olarak lenf damar ve nodlarýndaki abnormal geliþime baðlýdýr. Ýkincil olaraksa tümör, yangý veya cerrahiye baðlý olarak lenf damarlarýndaki týkanýklýðýna baðlý oluþabilir.
    Predispoze Irklar : BELGIAN TERVUREN, BORZOI, ENGLISH BULLDOG, GERMAN SHEPHERD, GERMAN SHORT-HAIRED POINTER, GREAT DANE, LABRADOR RETRIEVER, OLD ENGLISH SHEEP DOG, POODLE, ROTTWEILER



    10. FOSFOFRUKTOKÝNAZ EKSÝKLÝÐÝ (PHOSPHOFRUCTOKINASE DEFICIENCY) : Fosfofruktokinaz enzimi eritrositlerdeki enerji metabolizmasýnda ve iskelet kaslarýndaki kuvvetli egzersizde görev almaktadýr. PFK eksikliði eritrositlerin erken hemolizine neden olur ve egzersiz toleransý da azalýr. Hasta hayvanlarda orta þiddette anemi ile birlikte iniþ çýkýþlý bir hemoliz tablosu oluþturur ki bu durum aþýrý egzersiz ve aktivasyonla iliþkilidir.
    Predispoze Irklar : ENGLISH SPRINGER SPANIEL, AMERICAN COCKER SPANIEL



    11. PÝRÜVATKÝNAZ EKSÝKLÝÐÝ (PYRUVATE KINASE DEFICIENCY) : Pirüvatkinaz eritrositlerdeki enerji metabolizmasýnda rol oynayan önemli bir enzimdir. Eksikliði eritrositlerin kýsa ömürlü olmasýna ve hemolitik anemiye neden olur.
    Predispoze Irklar : BASENJI, WEST HIGHLAND WHITE TERRIER, CAIRN TERRIER, BEAGLE



    12. TROMBASTENÝK TROMBOPATÝ (THROMBASTHENIC THROMBOPATHIA) : Trombosit membran proteinlerinin azalmasýna veya yokluðuna baðlý bir hastalýktýr ki trombositler normal fonksiyonlarýný yerine getiremezler.
    Predispoze Irklar : OTTERHOUND



    13. VON WÝLLEBRAND HASTALIÐI (VON WILLEBRAND’S DISEASE) : Ýnsanlarda ve köpeklerde gözlemlenen bu hastalýk, pýhtýlaþmada rol oynayan von Willebrand (vWD) faktörünün eksikliðinden kaynaklanmaktadýr. Bu faktörün azlýðý abnormal trombosit aktivitesine yol açar ve kanama süresinin uzamasýna neden olur. Faktörün konsantrasyon ve fonksiyon deðiþimine göre hastalýk 3 tipe ayrýlýr. Sýk gözlemlenen 1. tip hafif derecede kanama abnormalitelerine neden olurken, 3. tip az görülür ancak daha ciddi kanamaya neden olmaktadýr. 2. tip ise en nadir görülen çeþitidir.
    Predispoze Irklar : Tip I vWD: DOBERMAN PINSCHER, SCOTTISH TERRIER, SHETLAND SHEEP DOG, GOLDEN RETRIEVER, STANDARD & MINIATURE POODLE, WELSH PEMBROKE CORGI, MINIATURE SCHNAUZER, BASSET HOUND, GERMAN SHEPHERD, ROTTWEILER, MANCCHESTER TERRIER, KEESHOND TERRIER, STANDARD & MINIATURE DACHSHUND Tip II vWD: GERMAN SHORT-HAIRED POINTER Tip III vWD: SCOTTISH TERRIER, SHETLAND SHEEP DOG, CHASEPEAKE BAY RETRIEVER



    14. GLUKOZ-6-FOSFAT DEHÝDROGENAZ EKSÝKLÝÐÝ (GLUCOSE-6-PHOSPHATE DEHYDROGENASE DEFICIENCY) : Eritrosit abnormalitesi ile iliþkili bir hastalýktýr. G6PD aktivitesi azalmýþtýr. Klinik belirti görülmez.
    Predispoze Irklar : WEÝMARANER



    15. YÜKSEK POTASYUM ERÝTROSÝTLERÝ (HIGH POTASSIUM ERYTHROCYTES) : Eritrosit abnormalitesi ile iliþkili bir hastalýktýr. Eritrosit miktarýnda ve serum potasyum düzeyinde artýþ vardýr. Klinik belirti vermez veya pseudohiperkalemi olarak saptanabilir.
    Predispoze Irklar : AKITA



    16. AÝLEVÝ MÝKROSÝTOZÝS (FAMÝLÝAL MICROCYTOSIS) : Eritrosit abnormalitesi ile iliþkili bir hastalýktýr. Mikrositozis görülür. Klinik belirti vermez.
    P redispoze Irklar : JAPANESE BREEDS



    17. AÝLEVÝ MAKROSÝTOZÝS VE DÝSHEMATOPOEZÝS (FAMILIAL MACROCYTOSIS & DYSHEMATOPOESIS) : Eritrosit abnormalitesi ile iliþkili bir hastalýktýr. Makrositozis görülür. Klinik belirti vermez veya nadir olarak gingivitis gözlemlenebilir.
    Predispoze Irklar : MINIATURE & TOY POODLE



    18. AÝLEVÝ NONSÝFEROSÝTÝK HEMOLÝTÝK ANEMÝ (FAMILIAL NONSPHEROCYTIC HEMOLYTIC ANEMIA) : Eritrosit abnormalitesi ile iliþkili bir hastalýktýr. Retikulositozis görülür. Klinik belirti vermez veya orta þiddette bir anemi gözlemlenebilir.
    Predispoze Irklar : BEAGLE



    19. KONGENÝTAL METHEMOGLOBÝNEMÝ (CONGENITAL METHEMOGLOBÝNEMIA) : Eritrosit abnormalitesi ile iliþkili bir hastalýktýr. Kanda methemoglobin tespit edilebilir. Klinik belirti vermez veya dil ve mukoz membranlarda siyanoz gözlemlenebilir.
    Predispoze Irklar : BÝRÇOK IRK



    20. SELEKTÝF KOBALAMÝN MALABSORBSÝYONU (SELECTIVE COBALAMIN MALABSORPTION) : Eritrosit abnormalitesi ile iliþkili bir hastalýktýr. Serum kobalamin (B12) seviyesinde düþüþ gözlemlenir. Klinik belirti olarak anemi, kaþeksi, irritabl davranýþlar ve B12 tedavisine olumlu yanýt görülür.
    Predispoze Irklar : POODLE, GIANT SCHNAUZER, BEAGLE, BORDER COLLIE, AUST. SHEPHERD



    21. STOMATOSÝTOZÝS (STOMATOCYTOSIS) : Eritrosit abnormalitesi ile iliþkili bir hastalýktýr. Stomatositlerin kýrýlganlýðý artmýþtýr. Klinik belirti olarak yalnýzca malamutlarda kondrodisplazi gözlemlenir.
    Predispoze Irklar : ALASKAN MALAMUTE, MINIATURE SCHNAUZER







    Kaynaklar : Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir.
    Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir.
    Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir.
    Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir.
    Bu Linki Görmeniz Ýçin SupersatForuma Uye Olmanýz Gerekmektedir.

  10. #10

    Kullanýcý Bilgi Menüsü

    Standart

    Dondurulmuþ Boða Spermasý Nasýl Çözdürülür?Dondurulmuþ boða spermalarý su banyosunda, +38 C'de, 25-30 saniye bekletilerek ve payet suyun içerisinde biraz hareket ettirilerek çözdürülür. Çözdürme süresi ile, suyun sýcaklýðý arasýnda ters orantý vardýr. Yani; suyun sýcaklýðý arttýkça çözdürme süresi kýsalýr.

    Bu konuda birçok çalýþma yapýlmýþ, en az risk taþýyan sýcaklýk ve süre saptanmýþtýr. Çalýþmalara göre; yüksek sýcaklýkta kýsa süreli tutmanýn, düþük sýcaklýkta uzun süreli tutmaktan daha iyi sonuçlar verdiði görülmüþtür. Yine çalýþmalarda, toplu suni tohumlama yapýlacaðý durumlarda kullanýlmak üzere 38 C’ de çözdürülen payetlerin 10 dakika kadar risksiz bir þekilde çözme kabýnda tutulabileceði ortaya konulmuþtur. Boðalarda normal rektal ýsý 38.5 C, diþilerde ise bu deðer 38.8 C'dir.
    Bilimsel temeller ve sahadan alýnan sonuçlar ýþýðýnda dondurulmuþ boða spermasýnýn çözündürülmesinde kullanýlan su banyosunun sýcaklýðýnýn 38 C ve süresinin 25-30 saniye olmasýnýn en uygun yöntem olduðu kanaatine varýlmýþtýr.

    Ancak; ana eksen bu deðerler olacak þekilde aþaðý ya da yukarý hafif sapmalar spermayý tehli***e atmaz.

    KAYNAK: EGEVET

Sayfa 1/5 12345 SonSon

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Þu an Bu Konuyu Gorunteleyen 1 Kullanýcý var. (0 Uye ve 1 Misafir)

Bu Konudaki Etiketler

Yer imleri

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajýnýzý Deðiþtirme Yetkiniz Yok
  •