PANİK ATAK NEDİR?
Bilindiği gibi panik atak tüm dünyada giderek artan bir önemi ve dikkati üzerinde toplamaktadır. Bu önemi hak etmesinin birinci nedeni, giderek yaygınlaşması, toplum sağlığını tehdit eder boyuta ulaşmasıdır. Yakın zamanda yapılan bir araştırma sonucuna göre ABD de her beş kişiden birinin panik atak geçirdiği belirlenmiştir. Ülkemizde de her yüz kişiden 4'nün tedavi gerektirecek düzeyde panik atak problemiyle karşı karşıya olduğu sanılmaktadır. Her yüz kişiden 10' u da panik atak için sırada beklemektedir Hastalığı önemli kılan en önemli etken budur. Diğeri de sanıldığı gibi kolay tedavi edilemediğinin, beklenmedik zamanlarda tekrar ortaya çıkabildiğinin anlaşılmasıdır.
Panik atak fiziksel belirtilerle seyreden bir psikolojik sendrom olarak basitçe tarif edilebilir. Ancak hastaların da söylediği gibi yaşananlar hiçte basit değildir. Kimilerine göre hissedilenlerin tarifi mümkün değildir. Bu fiziksel belirtiler alelade değildir. Çok şiddetli ve sarsıcı olarak yaşanır. Örneğin çok şiddetli bir kalp atımı, sanki kalbiniz yerinden fırlayacakmış gibi, buna eşlik eden beyninde uğultu, basınç, sanki tansiyonu çok yükselmiş gibi bir his. Bu arada düşüncelerde bulanıklaşma giderek benliği saran ölüm korkusu ve
-sonum geldi- düşünceleri ile bazen nefes düzensizliği ile başlar, nöbet şiddetlenir, dilinizin boğazınıza kaçtığını düşünür nefes alamaz ( aslında alırsınız )hale gelir. bayılma hissi acil yardım arama ve yine ölüm korkusu hissedebilirsiniz.
Fiziksel belirtiler çok çeşitli olabilir. Belirtiler çoğu kez korkulan bir hastalığın taklididir. Kalp krizi,tansiyon yükselmesi,beyin kanaması ya da felç geçiriyor olma gibi. Ama gerçekte bunların hiçbiri olmuyordur. Üstelik bu belirtiler yukarıdaki hastalıkların herhangi birini yaşıyor olsanız bu kadar kuvvetli ve korkutucu olamaz. Bu noktadan bakınca panik atak aslında uyanıkken görülen bir kabusa benzer. Örneğin kalp krizi geçirdiği kabusu gibi ve hastalar bir kabustaki gibi Çaresizdirler.
Hastaları bu yaşadıklarının gerçekte olmadığına inandırmak pek güçtür. O yüzden başlangıçta psikiyatrik tedavi ye pek yanaşmazlar. Bir dönemi acil servislerde ya da kardiyoloji servislerinde çare arayarak geçirebilirler. Panik atağı tanımak, kabullenmek ve tedavisine başlamak ilk ve önemli adımdır. Ama tedavi bununla bitmez. Bu belirtilerin psikolojik olduğu kabul edilse bile, her gelişi korkutmaya devam edebilir.
Bu nöbetler ya da ataklar gelmeye devam ettikçe, hastalarda iki temel belirti daha ortaya çıkar. Bunlardan birincisi beklenti anksiyetesi denen bu atakların tekrarlayacağı korkusudur. Hastaların beyni 'ya bunu tekrar geçirirsem' korkusuyla çok fazla meşgul olabilir. Bu durum hastayı depresyona sürükleyebilir.
İkinci temel belirti de kaçınmalardır. Bu nöbetler yaşandıkça kişi bazı ortam ve durumlarda bulunmaktan kaçınır. Örneğin çarpıntısı olacağı korkusuyla spor yapmaktan, havasız kalacağı korkusuyla kapalı ortamlardan, herkesin içinde düşüp bayılabileceği korkusu ile kalabalık ortamlarda bulunmaktan, asansörlerden, toplu taşama araçlarından, toplantılardan vs. vs. kaçınmaya başlar.
Kaçınmanın bir diğer görünümü de yalnız kalamamaya başlama ya da bazı koşullarda yalnız bulunmama çabasıdır. Hasta başına bir şey geleceği korkusu ile hep yanında birini bulundurma - hatta küçük bir çocuk bile olabilir - eğiliminde olabilir. Bazı hastalar evden çıkamaz hale gelebilir. Kuaföre gidemez, Giysi almak için mağaza görevlisini eve çağırır.
Kaçınmalar değişik boyutlarda olabilir, silik, hafif ya da şiddetli, ya da sadece bazı durumlarda ortaya çıkabilir. Örneğin tatile çıkacağında orada tam teşekküllü bir hastane olmadığını öğrenip gitmekten vazgeçme gibi.
Panik atakta görülebilen fiziksel belirtilerden bazıları:
- Mideye bir şey çöküyor hissi
- Avuç içlerinde terleme
- Her tarafta sıcaklık hissetmek
- Hızlı ve şiddetli kalp atışları
- Ellerde titreme
- Diz ve bacaklarda güçsüzlük veya esneklik
- İç titremesi, titreme duygusu
- Ağız kuruluğu
- Boğazda yumruk hissi
- Göğüste basınç
- Hızlı nefes alıp verme
- Bulantı veya ishal
- Baş dönmesi, sersemlik, göz kararması
- Gerçek dışılık hissi (rüyada gibiyim)
- Açık olarak (net olarak) düşünememe
- Bulanık görme
- Kısmen felce uğramışlık duygusu
- Ayrılma yada hayal gibi hareket etme duygusu
- Çarpıntılar veya düzensiz kalp atışları
- Ellerde, ayaklarda ve yüzde karıncalanma
- Göğüs ağrısı
- Bayılma hissi
- Midede titreme heyecan
- Soğuk ve ıslak eller
Bunlara da şu korkular ya da negatif düşünceler eşlik edebilir:
- Ölmek üzereyim
- Kalp krizi geçiriyorum
- Aklımı yitirmek üzereyim
- Kendimden geçmek üzereyim
- Tıkanmadan öleceğim
- Nefes almam mümkün olmayacak
- İnme inecek,felç olabilirim
- Kontrolümü kaybediyorum
- Tansiyonum çok yükseldi ve beyin kanaması geçirmek üzereyim
Panik atağın tedavisine gelecek olursak, önce şunu belirtmekte yarar var. Panik atak sadece ve sadece psikiyatristlerin tedavi etmesi gereken bir hastalıktır. Tedavi bir çok yöntemin kombine uygulanması ile daha çabuk sonuş verir. Sadece ilaçla ya da sadece terapi ile iyileşmesi nadirdir. En önemlisi de belirttiğimiz gibi hastalık hakkında bilinçlenmedir. Örneğin alıştığımız bir panik nöbet türü birden başka bir görünüme bürünebilir. Onun için olabilecekleri bilmek hazırlıklı olmak çok önemlidir. Evde kendi kendini tedavi etmeye çalışmanın kendi kendine apandisit ameliyatı yapmaktan farkı yoktur. Mutlaka bir uzmandan yardım alınmalıdır. hastalığın nüks edebileceği unutulmamalıdır.
Tedaviye hastanın katılımı da sağlandığında 4 - 6 ay içinde tümüyle iyileşme şansı %95 dir. Hasta, hastalığı yenmesini öğrenmediyse nüks etme riski hep vardır. Panik atağı iyi tanımak, tedaviden kaçınmamak,tedavi için doğru adresi bulmak önemlidir. Hipnoz, akupunktur, üfürükçü tedavileri zarar verebilir.
Geçerli tedavi yöntemleri:
- Psikoterapi
- İlaç kullanımı
- Relaksasyon teknikleri
- Nefes egzersizleri
- Spor ve egzersiz
- Biofeedback
- İmajinasyon
- Üstüne gitme teknikleri
KALP KRİZİ GEÇİRME KORKUSU
Panik atağın semptomlarından bazıları kalp krizi sırasında da görülmektedir ( örneğin göğüs ağrısı) . Bu nedenle panik atak geçiren kişinin kalp krizi geçirdiğini düşünmesi anlaşılabilir bir durumdur. Eğer göğüs ağrısı uzun süren ve tekrarlayıcı bir ağrı ise kalp hastalığı riskini ekarte etmek için detaylı bir araştırma yapılması akıllı bir davranış olacaktır. Eğer herhangi bir hastalık bulunmaz ise göğüsteki ağrının nedenin kalp krizi kaynaklı olması çok küçük bir ihtimaldir.
Aşağıdaki bilgiler Kalp Krizi ile panik atak arasında ayrım yapmanıza yardımcı olmak amacıyla verilmiştir.
İskemik kalp hastalıkları genç kadınlarda çok nadir görülmektedir, genç kadınlar panik atak yaşama eğilimindedirler. Kalp Krizi Panik atağa YOL AÇMAZ, Panik Atak da kalp krizine neden OLMAZ.
Panik atağa eğilimli olan kişiler genellikle başka benzer ataklar yaşamaya devam ederler. Böyle bir atakla yaşayanların sakin bir şekilde oturup beş on dakika kadar yavaş nefes alma eksersizleri yapmasında büyük fayda vardır. Bu esnada " daha önce de bunu yaşadım ve kalp krizi geçirmedim, bu kez de geçirmeyeceğim" diyerek kendilerine telkinde bulunmaları da işe yarayabilir.
Ancak , beş on dakika kadar süren yavaş nefes alma eksersizlerinden sonra göğüs ağrısı hala mevcutsa tıbbı araştırma yapmakta fayda vardır.
Kalp Krizi ile panik atağı birbirinden nasıl ayırt ederiz?
KALP KRİZİ
PANİK ATAKAĞRI
- Ağrı olmayabilir
- Ağrı var ise genellikle baskı şeklinde hissedilir ( sanki biri göğsünüze oturmuş gibi )
- Genellikle göğüs merkezinde olmaktadır , sol kola, boyuna ve sırta yayılabilir.
- Ağrı nefes alırken ya da göğse bastırıldığında artmaz.
- Ağrı inatçıdır ve 5-10 dakikadan uzun sürer.
- Genellikle keskin bir ağrı şeklinde tarif edilir. )
- Ağrı genellikle kalp üzerinde olma eğilimindedir. )
- Nefes alıp verirken ve, göğüse bastırıldığında artar
UYUŞMA
- Mevcutsa genellikle sol koldadır
- Genellikle tüm bedende bulunur
KUSMA
- Sıklıkla görülür
- Mide bulunması olabilir ancak kusmaya az rastlanır.
EGZERSİZLER
SOLUNUM EGZERSİZLERİ
Bedeni Kontrol Etme Yolunda Birinci Basamak: Solunum Kontrolu
" nefes almayı öğrenmek "
Otonom ( kendi kendine çalışan ) organlarımız olduğunu biliyoruz. Kalbimizin vuruşları , kan basıncımız , beden sıcaklığımız bu sisteme örnektir. Bu organlar veya fonksiyonlar bizim doğrudan denetim ve isteğimiz dışında çalışır .Ancak , eğitim ve egzersizle bu organ ve fonksiyonları kısmen veya bütünüyle kontrol altına almak mümkündür.
Bedeni konrol etme yolundaki ilk adım solunumu kontrol etmektir. Çünkü solunum bir yönüyle , istediğimiz zaman nefes aldığımız , istediğimiz zaman nefesimizi tuttuğumuz için , irademizle yönlendirdiğimiz bir faaliyettir. Ancak diğer taraftan solunum , beyin sapındaki bir merkez tarafından kandaki oksijen ve karbondioksit dengesine göre bütünüyle otonom ( kendi kendine ) olarak yürüyen bir faaliyettir. Otonom faaliyetleri kontrol etmeye , " solunumu kontrol etmekten " başlamak gerekir. Aynı zamanda doğru ve derin nefes almayı öğrenmek , gevşemeyi öğrenmek yolunda atılan en önemli adımdır.
Nefes almanın kendisi bir gevşeme yolu olduğu gibi, bütün gevşeme egzersizleri içinde , egzersizin bir parçası olarak da kullanılmaktadır. Ayrıca nefes egzersizleri günlük hayatın akışı içinde uygulanması en kolay egzersizdir.
Derin nefes almanın önemi nedir ?
Doğru ve derin nefes almanın kendisinin doğrudan damarları genişletme ve kanın ( dolayısıyla oksijenin ) bedenin en uç ve en derin noktalarına kadar ulaşmasını sağlama özelliği vardır.Panik atak sırasında kan beden yüzeyinden içeri çekilir ve yüzey sıcaklığı düşer ( el ve ayaklarda soğuma) . , hem stres tepkisinin biyokimyasal maddeleri , hem de gevşemenin biyokimyasal maddeleri bir arada bulunamaz. Bu sebeple doğru ve derin nefes alarak sağlanan değişiklik, özellikle kaygının da dahil olduğu birçok durumda başlayacak olan ( veya başlamış olan ) tepki zincirini kırmakta veya kaygının şiddetini azaltmaktadır.
İyi nefesin özellikleri
İyi nefes ağır , derin ve sessiz olmalıdır. Bunun içinde denge , ölçü ve uyum gerekir. İyi bir nefes yavaş olarak burundan alınır, sessiz olur ve akciğerin bütününü doldurarak diyaframı aşağı iter.
Endüstrileşmiş ve şehirleşmiş toplumlarda yaşayan insanların büyük çoğunluğunun ciğerlerinin dörtte birini veya beşte birini kullandıkları saptanmıştır. Nefes egzersizlerinden amaç , akciğerin bütününü kullanmaktır.
Akciğerinizin üçe bölünmüş olduğunu düşünün . Derin , tam bir nefes , diyaframın aşağı hareket etmesi ve akciğerin en alt bölümünün havayla dolmasıyla başlar .Daha sonra orta bölüm havayla dolar ve göğüs genişler.Son olarak da akciğerin üst bölümü dolar ve omuzlar hafifçe kalkabilir.
- Nefes alma egzersizine başlamadan önce sağ avucunuzu göbeğinizin hemen altına , sol elinizi göğsünüzün üstüne (göğüs hizasına) koyun ve gözlerinizi kapatın.
- Nefes almadan önce ciğerinizi iyice boşaltın .( nefesi verirken ciğerler zorlanmamalı ve nefes itilmeden kendiliğinden çıkmalı. )
- Ciğer kapasitenizi hayali olarak ikiye bölün ve "biir" , "ikii" diye içinizden sayarak ciğerinizin bütününü doldurun.... Kısa bir süre bekleyin , "bir-iki" diye diye sayarak, nefesinizi aldığınızın iki katı sürede boşaltın. Sağ eliniz göğüs kemikleinizin , hareketli bir köprü gibi , yana doğru açıldığını hissetmeli ...Yine bir nefes almadan iki saniye bekleyin .
İkinci ve üçüncü maddede yazılanları tekrarlayarak bir derin nefes daha alın ve verin . Egzersizi bir kere daha tekrarlayıncaya kadar mutlaka en az 4-5 normal nefes alın. Eğer derin nefes almaya devam ederseniz bir başdönmesi hissedebilirsiniz.
RELAKSASYON (GEVŞEME ) EGZERSİZLERİ
Gevşeme bedeninizdeki gerilimden sistematik bir şekilde, kurtulmaktır. Derinlemesine gevşediğinizde, motivasyonunuzu ve dikkatinizi yoğunlaştırmayı yitirmeyeceksiniz. Tam tersine bedeninizin neresinde en çok gerilim taşıdığınızın farkına varıp, bu kasları nasıl gevşetebileceğinizi öğreneceksiniz. Hatta, derinlemesine gevşeme için yapılan düzenli alıştırmalar enerjinizi ve üretkenliğinizi artıracaktır.
UYGULAMA
Şimdi yerinize iyice ve rahatça yerleşin ve herhangi bir tedirginlik hali varsa bir kenara bırakın. Kendinizi gevşetebilme yeteneğini kazandıkça tedirginliğiniz azalıp, yerini gevşemeye bırakacaktır.
Gözlerinizi kapatın ve dikkatinizi önce kollarınıza ve özellikle ellerinize çevirin. Şimdi ellerinizi yumruk yapın ve bunu yaparken el ve kollarınızdaki gerilime iyice dikkat edin…
Şimdi her iki elinizi de bileklerden, parmak uçları tavanı gösterecek şekilde bükün. Ellerinizin üst kaslarını ve kolunuzun üst tarafını kasarak iyice gerin. Gerilimi hissedin…ve şimdi gevşeyin kollarınızı eski pozisyonuna getirin. Gerginlik ve gevşeme arasındaki farkı hissedin.
Aynı alıştırmaları şu bölgelerde de tekrarlayın.
Kafa:
- Alnınızı kırıştırın.
- Gözlerinizi sıkıca kapayın.
- Ağzınızı iyice açın, dilinizi damağınıza doğru itin, çenenizi kuvvetlice sıkın.
Boyun:
- Kafanızı geriye itin.
- Kafanızı göğsünüze değecekmiş gibi öne eğin.
- Kafanızı sağ omuzunuza doğru döndürün.
- Kafanızı sol omuzunuza doğru döndürün.
Omuzlar:
- Omuzlarınızı kulaklarınıza çekecekmiş gibi yukarı çekin.
- Sağ omuzunuzu kulağınıza değecekmiş gibi yukarı çekin.
- Sol omuzunuzu kulağınıza değecekmiş gibi yukarı çekin.
Bu alıştırmalar da bazı kasları belli bir süre gergin hale getirme, gergin tutma ve yavaş yavaş gevşeterek, gerginlik ve gevşeklik arasındaki farkı hissetmek amaçlıdır. Kaslarınızı gergin halden gevşetirken aynı zamanda içinizden "rahatla ve bırak" deyin. Derin soluk alın. Nefesinizi yavaş yavaş verirken sessizce rahatla ve bırak deyin.
Yer imleri