Bu tertibe ancak bu isim yakışır. "HERYEREKON"
1- Bu tertip ABD ve AB tarafından tezgahlanıp yerli işbirlikçiler eliyle uygulamaya konulmuştur.
Çünkü; 2006-2007 yıllarında ABD ve AB'ye karşıtlığın doruk noktasına çıktığı yıllar. Ne demişlerdi o zamnalar ABD ve AB öyneticileri bizimkilere? Bu karşıtlığın önüne geçin. Emir büyük yerden olunca yerli circolar (yerli işbirlikçiler), hemen harekete geçtiler. Ve Ümraniyede bir eve hala kimin koyduğu belli olmayan sayısı hergün değişen elbombaları koyuldu. Polisimizde bunları eliyle koymuş gibi buldu. Bu ihbarı yapan şahıs, bir zamanlar fetonun (Fetullah Gülen'in) en birinci adamı (ismi şu an aklımda değil); şimdilerde yanılmıyorsam Kanada'da papazlık yapan birisi. İhbarı yaptığının ertesi günü tüyüyor dışarıya. Savcılık iki gün sonra imha kararı aldırıp, bombaları yani en önemli ve birinci derecedeki delilleri ortan kaldırıyor. Şimdi insanın aklına şu sorular geliyor. Bir savcı neden en önemli delillerini ortan kaldırtır? Yarın sanık avukatları bu bombaları mahkemeye getirmesini isterlerse ki isteyeceklerdir, sayın savcı ozaman ne yapacak acaba? O bombaların üzerlerinde kimlerin parmak izleri vardı? Anayasa ve yasalarımızda bu tür delilleri mahkeme sonuna kadar ya polis saklar ya da polis saklayamıyorsa jandarmanın saklamasını yazar. Savcı burda bu yasaları ihlal etmiştir. ABD ve AB karşıtlığını kimler körüklüyor, vatanını, milletini ve Atatürk'ü sevenler. Tvlerde ülkenin gidişatıyla ilgili konuşan emekli paşalar filan. Kimi bulursanız toplayıp doldurun, "HERYEREKON TORBASINA". Şimdi sadece bunları toplarlarsa körgözüm parmağına olacağından aralarına birazda sos olsun diye mafya artıklarını koyalım ki birşeye benzesin di mi ama? Bu günlere geldik.
2- Sanki bu davaya bakabilecek başka bir savcı yokmuş gibi Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulundan meslekten ihraçtan bir önceki ceza olan sürgünü yemiş bir savcıya verilmesi ne anlama geliyor acaba? Kendi savcını kendin bul mu oluyor? Tıpkı Van'da, Şemdinli'de olduğu gibi. Görevden alınan o sayın savcı şimdilerde ABD'de ke.yf çatıyor. Sacıların emanetinde olması gereken gereken tüm dinleme kayıtları, savcılık soruşturmaları sahibinin sesi medya kuruluşlarına servis yapılırken, sayın savcımız bunları izlemekle yetiniyor. Bunları yayınlayan medya yöneticilerini çağırıp kardeşim gel bakalım bu bilgileri sizlere kimveya kimler sızdırıyor diye sorma gereği bile duymuyor. Hani soruşturma aşaması gizliydi? Hani kimse konuşmayacaktı, yazmayacaktı. Bu gizlilik ve konuşmama tek yönlü oluyor bu davada.
3- Tutuklamalarda bir garip. Tutuklanacak kişileri önce bu sahiplerinin sesi medya çarşaf çarşaf yayınlıyor ve bir gün sonra adı geçenler toplanıp dolduruluyor "HERYEREKON TORBASINA". Hatta o kadar pervazsızlaşıyorlarki bu tetikçiler, şunuda alın, bunuda alın, suçu olsun olmasın alın sorgulayın diyecek kadar işi şirazesinden çıkarıyorlar. Hatta bunlardan biri (Tayyar Şafak) Ergenekon ve.... isimli kitap bile yazıyor içerden sızdırılan bilgilerle. Bu bilgileri sanık avukatlarına bile göstermeyen sayın savcı bunlara gözünü kapatıyor.
4- Dikkatleri çeken bir durumda Irak'ta kaybolan ABD silahları ne hikmetse bu davanın belirli yerlerinde yerlerini alıyor. Birde dün ölü ele geçirilen çakal sürüsü elemanında bulundu. Ve kimseden bir ses seda yok. Bu dav kapsamında tutklanan ATO bşk.ı Sinan Aygün'ün özel banyosuna kimler koydu bu "GLOK" marka silahı? Yoksa kazaen bulunmasaydı, bugünlerin bir tezgahı mıydı? Bakın Nisan'ın 10'undan bu yana en ufak bir açıklama duydunuz mu? Yok, ben duymadımda.
5- 1999 yılı Şubat ayında teslim edilen bebek katilinin iddanamesi haziran sonuna kadar hazırlanıp mahkemeye başlandı. Sözünü ettiğimiz bu dava gibi ik-üç yıllık bir dava değil 20 yılın tüm bilgi ve belgeleri, kayıtları incelenerek hazırlanmıştı. Ve 450 sayfaya yakın tutmuştu bunlar.Bu davada ise henüz iddaname bile hazırlanmadı. Hazırladıklarını söyledikleri iddaname ise 2500 sayfa. Bu ne demektir? "Ey tutuklular sizleri ömrünüz yettiği sürece içerde tutacağım demektir. Tabi bazılarının ne yazık ki ömürleri yetmedi bile. Hatta ne ile suçlandığını bile bilmeden bugün çekip gitti bu dünyadan. Buda savcının art niyetli olduğunu göstermez mi? Eğer sonradan ortaya çıkan bir durum veya durumlar oldumu bunu savcıların her zaman ek iddaname olarak mahkemeye sunmalrı olanaklı iken. Sen adamları bir yılı aşkın içerde tutup iddaname bile hazırlamayacaksın. Ve işin en ilginç yanıda tutuklanalara ne ile suçlandıkları poliste bile söylenmiyor. Sorgulananların anlatımı: Polis: Anlat bakalım. Sorgulanan: Neden içeri alındığımı, neyle suçlandığımı bilmiyorum ki anlatayım. Ve buralardaki sorgu tutanakları ertesi gün malum sahibinin sesi medya organlarında çarşaf çarşaf yayınlanıyor. Gizliymiş! Yesinler sizin gizliliğinizi.
6- Elbette hepimizin yüce yargıya saygımız sonsuz ama bu uygulamalar malesef kabile devletlerinde bile görülmeyecek uygulamalardır. Bizi yaralayan da bunlardır. Birde bu davalar nedeniyle insanların nasıl iki yüzlü olduklarını gördük. Bu davada yargıya kimse karışmayacak ama kapatma davasında yargıya hakaret ve sövmeye varan atışlar, hedef göstermeler serbest. Öyle o davayı yürüten hakim savcılar Patagonya'dan geldiler. Unutmayınki adalet ve yargı bir herkese lazım olur.
7- İşin garip bir yanı da 1 Temmuz'dan önce ortalıkta fol yok, yumurta yokken ve durup dururken Türkiye'nin çeşitli illerinde "Darbeye Hayır" mitingleri düzenleniyor ve akabinde de bildiğimiz tutuklamalar gerçekleşiyor. Bu tezgah kimin?
Ben burada olayların akış sürecini kronolojik olarak vermeye çalıştım. Yorum sizlere.
Saygılar.:49:


Teşekkur:
Beğeni:
Alıntı


Yer imleri