Teşekkur Teşekkur:  0
Beğeni Beğeni:  0
Sayfa 10/17 İlkİlk 1234567891011121314151617 SonSon
162 sonuçtan 91 ile 100 arası

Konu: GaMze GaMze DoLmuyoR YüzüM.. Bak Acı! Bak Ya$! Bak SoğuK !

  1. #91
    Users Awaiting Email

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Efsunlu saatlerde sıcaklığı vardı ellerinin,
    Ben seni seçtim sevgilim,
    Matemi olmayan bir bedenden,
    Aşkına aşkımı katarak geçtim,
    Gördüm ellerinde hüzün,
    Bir tutam sevda ile gülen yüzün vardı,
    Çocukluğun vardı,çocukluğum gibi,
    O masumluğun bana hep yüreğini anlatırdı,
    Ve ben özledim seni durmadan sevgilim,
    Yokluğuna yağan her yağmurda kendimi,
    Aşkına karışan sensizlik bildim,

    Durduğum yerde ıslanıyor şimdi gözlerim,
    Ben seni seçtim sevgilim,ki sen,
    Hasret çeken gecelerimde yüreğime bir büyüsün,
    Aç perdelerini aşk'ın,kaldır gökyüzünü,
    Seni sevdiğimi koskoca bir şehir görsün,
    Ve duy ama inanma,
    Ne dostunu dost,ne düşmanını düşman bilir bu dünya,
    Aşkla başlar hayat,aşkla biter her düşen gibi sevdaya,
    Ben seni sevdim sevgilim,seni seçtim,
    Ve yazacak aşkı olmayan bir şair gibi değil,
    Yüreğim bilerek başladım şiirlerce seni anlatmaya,
    Suskunluğu tanımazsın sen benim bildiğim,bu yüzden,
    Sen kalacaksın hayatım boyunca değer verdiğim.....


  2. #92
    Users Awaiting Email

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Aşkı simsiyah giydin!!!
    Mükemmel biri değildim mutlaka... Allah kuluyum çünkü... Hatalarım vardı benim de; her insan gibi.

    Yaptığım en ufak hata, seni biraz incitse beni yıkardı...Benim sevdamı taşımak kolay değildi, yorardı seni, belki de yıkardı..Aşkın yarını yoktu, kabul ediyorum... Ama bizim beklediğimiz yarındı... O yarın hiç yaşanmadı Kabul etmelisin ki vefasız senin sevdan daha da ağırdı...

    Seni sana rağmen yaşadım ben... Bir tarafını tamamlasam, bir tarafın hep yarım kaldı... Oysa nasıl da umut doluydum başlarken... Ben beyaz atlı prens, sen prenses olacaktın... Ben tutunacak dal olacaktım sana; sen bende yeşeren yaprak... Sonbaharı yaşamayacaktık biz... Sevdamız İlkbahar olacaktı, çocuklarımız bu baharda açmış çiçekler... Yıllarımı, kendimi, hayatımı sana adamaya hazırdım oysa...

    İhanet tuzağına hiç düşmeyecekti bizim aşkımız... Buna ilk gün karar vermiştim ben; ve kendimden emindim Ağaç ağaç gezmeyecekti benim yaprağım... Sonbahara yenik düşmeyecekti Başka coğrafyalara göçmeyecekti bizim aşkımız...

    Çok ani oldu gidişin... Hiç beklemediğim bir anda, zamansız bir yalnızlıkla karşı karşıya kaldı yüreğim...

    Ama gittin... Yaşanmış tüm güzellikleri ardında bırakırken, yaşanmamış ne varsa alıp gittin...Öylece gittin Bense arkandan bakakaldım çaresiz...Bir yıkım gibiydi gidişin...Nereye gittiğin önemli değildi aslında..Önemli olan giderken içimde ki umut dolu çocuğuda benden alıp götürmendi...Sen gittin, o çocukta gitti
    Ne kadar zamandır yoksun; ne kadar zamandır karanlıktayım; ne zamandır yıldızlar yok gökyüzünde hatırlamıyorum...Çünkü ben her an seni yaşadım Geldiğin gün doğmuştum çünkü ben; gelişinle var olmuştum... Gri bulutları söküp atmıştım üzerimden, güneş hergün seninle doğuyordu hayatıma...Karda çiçekler açtırırdım artık... Çünkü sen vardın... Sen aşktın,hayattın,umuttun,candın...
    Sen hayatın tadı, gülüşlerimin adı... Sen umut kaynağımdın...

    Oysa gittin...

    En acı yalnızlığın sensizlik olduğunu öğrendim gidişinle... Bu sabah beni uyandıran sesin yoktu... Ve ben bunun etkisiyle olsa gerek biraz daha inandım gidişine... Elimde kalan son birkaç umut kırıntısıyla bekledim bugün seni... Bu günde bende bir bahar günüydü oysa...Yüreğim gidişini kabul etmedi bir türlü... Ama nedense sen Kış mevsimini yaşamayı seçtin kendince... VE GİTTİN...

    Bilseydim gideceğini; tutardım ellerinden, bırakmazdım seni... O da olmadı; yollarına sererdim kır çiçeklerini... Bilirim basamazdın çiçeklerin üstüne de yine kalırdın benimle... Bensiz kalamazdın ki sen hem... Beni koyup gidemezdin ki... Canım derdin her seferinde... Cansız yaşayamazdın ki

    Oysa gittin be vefasız... Şimdi yarımım... Yokluğunu kabul etmek öylesine zor ki... Hiç olmamanı düşünemiyorum bile... Elimde yalnızlık var...Böylesine severken gitmen akıl alacak şey değil... Bir anlayabilsem... Kalbim nasıl ağrıyor, içim nasıl acıyor bir anlatabilsem...

    Hayatın bana verdiği kaçıncı ders bu bilmiyorum.. Ama vazgeçmedim senden.. Bekleyeceğim...Şimdi kimin sevdasını yaşıyorsun ya da yaşatıyorsun bilmiyorum ama; İYİ BAK YÜREĞİNE... İyi bak çünkü bekleyişlerimin içine hapsettiğim özlemlerim o yüreğe ait....

    Devam ediyordum hayatıma,seni hiç tanımıyordum.Renksiz ve belki de sürekli aynı şeyleri yaparak yaşayıp gidiyordum, gri rengi benimseyerek hayatımda.

    Ve başka renkler katmıyordum hayatıma.

    Kırmızının acısını yaşamak korkutuyordu yüreğimi.Kan kırmızıya boyamak istemiyordum bedenimi.Bu nedenle çekici geliyordu bana ve hergün aynı yerlerden geçip, aynı şeyleri yapan aynılaşmış yaşamları izlemek sıkmıyordu canımı asla.

    Yada şöyle demeli...

    Biraz sıkıcı ama az acılı...

    Gördüğüm mutsuz yaşamları kaleme alırdım çoğu zaman.
    Çoğu zaman onların acısı bin parça ederdi yüreğimi.
    Sen en çok bu yanımı severdin benim.
    En çok bu yanım etkilerdi yüreğini.
    Ben senin etkileneceğini bilmeden devam ederdim siyah-beyaz yolumda ilerlemeye elimde kağıt kalem bilinçsizce.

    kimi zaman arkadaşımın gözyaşına karışırdı yanağımdan süzülen damlalar.Kimi zaman ölü yavrusunun başında miyavlayan bir anne kedi etkilerdi beni derinden.

    Ve ben düzelmesini ümit ederdim çoğu kez kaleme alırken yaşananları...

    Ve sen en çok bu yanımdan etkilenirdin.
    Ve ben seni o zamanlar hiç bilmezdim.

    Keşke hiç bilmeseydim..
    Keşke hiç görmeseydim..
    Keşke hiç bakmasaydım gözlerine sevdiğim...

    Söyler misin bana?
    Ne yaptım sana,seni çok sevmekten başka...
    Söyler misin bana?
    Neydi suçum, seni çok sevmek dışında...

    Griydi benim hayatım;renksiz ama acısız aynı zamanda.
    Sen çıktığında karşıma direndim...
    Evet direndim gözlerinden fışkıran renkli hayata...
    Evet sevdiğim;siyah-beyaz yolumda, grimsi hayatıma devam etmek için çok direndi yüreğim.

    Ama olmadı...
    Olamadı....

    Sen ısrarcıydın...Ben korkak...
    Sen mavi-kırmızı...Ben siyah-beyaz...
    Sen gündüz hareketliliği...Ben gece dinginliği...

    Dedim ya...

    Sen ısrarcı... Ben korkak...

    Önce maviyi sundun önüme;deniz mavisini,gökyüzünün özgürlüğünü...
    Kanat çırpmayı öğrettin yüreğime...
    Derinliklerindeki mutluluğu sundun mavinin bana,bana ve ruhuma...

    Sonra kanatlarımı kırdın,güneşin batarken bıraktığı kızıllığı soktun yaşantıma...

    Renklerin en göz alıcısı ve can yakıcısını tattırdın ruhuma...

    Ne yapmıştı sana benim grim...
    Ne yapmıştı benim siyahım ve benim beyazım...

    Ne yapmıştı da kalemim kırdın onu, koyu kırmızının içinde yok ettin harflerimi...
    Neden katlettin onları birer birer...

    Neden düşlerimi yok ettin, umursamazca öldürdün onları karıştırdın karanlıklara?

    Neden kana buladın ruhumu durup dururken,
    Durup dururken yüreğimi yıktın...
    Neden?

    Önce mavinin çekiciliğini gösterip bana neden soktun kırmızının acısını hayatıma?

    Neden yaptın bunu bana?
    Söyler misin ne yaptım sana?
    Seni çok sevmekten başka...

    Grimi geri ver şimdi bana...
    Siyah-beyaz dünyamı sun yaşantıma...
    Al kırmızını ,geri ver bana gözyaşlarımı dökülen yoluna...
    Gülümsememi ver geri ey sevgili...
    Seninle giden ve bir daha dönmeyen!
    Geri ver düşlerimi,
    Kanat çırpan kuşlarımı,
    En önemlisi de gecemi,gecenin dinginliği ver geri bana...
    Kalemimden damlayan kırmızılarını al..
    Al ve canlandır harflerimi...
    Ver baharımı, al kışını geri...
    Kan kırmızı karlarını al, gecenin siyahına yayılan beyaz karımı istiyorum, iade et onları bana...

    Hepsini istiyorum..
    Hepsini vermelisin bana...
    Alıp kan kırmızını yüreğimden,grimin renksiz ama acısız tonunu vermelisin bana.

    Hem söyler misin niçin girdin hayatıma?
    Ne yaptım sana seni çok secmekten başka..

    Gökyüzünün mavisinden koparıyorum harflerin en güzellerini...
    Öyle kör ki gözlerim çiçekler var sanıyorum ,sanıyorum ki mevsimlerden bahar.

    Ve ben artık sustum...

    gün,
    gülsün yüzüne!
    gülsün,
    kıyamıyorum dokunmaya özüne!

    yine aynı mısralar dökülüyor kalemimden sana varmaya çalıştıkça...
    yoksun...
    yoksun...
    yoksun...

    yok oluyorum ben de artık...

    bir avuntu sadece
    bakıyorum hala iskeleye inenlere...
    yaşlanmışım,
    seçemiyorum artık belli belirsiz yüzleri.

    yaşlanmak ne zormuş, görmemek (yar) yüzünü (kendi) gözlerinde...

    bir umut sadece
    çekmeceyi açıyorum...
    yıllar eskitemezmiş ya anıları,
    fotoğraflar arıyorum...

    yırtık bir fotoğrafta, yanına yakışmıyorum...

    başımı kaldırınca,
    göz göze geliyorum aynada kendimle,
    arkamda bir siluet,
    dokunmaya çalışırken tenime...

    yoksun, ben sadece hayal kırıklığı olduğunu anlıyorum halisülasyonların...____seni benim yazdığımı, aslında olmadığını fısıldıyorum yüreğime en ağır şekilde...____

    yırtık
    eski
    renkleri silinmiş
    üzerine su damlamış bir fotoğrafım...

    sığmıyorum albümlere... parçalara bölünüp atılasım geliyor, kıyamıyorum olur da dönersen, beni yitirdiğini anladığın anki haline...

    sadece senin eserin olan, senin için rengi solan, eski, yırtık bir fotoğrafım... yanına yakışamadığım...
    senin için yıprandığım...
    parçalarım yüreğinde mi hala?

    Anladım...!
    Biz olamayacağız seninle,lûgatımıza oturmamış bu kelime
    Sen kendi hayatına,ben kendi acıma kaldığımız yerden devam edeceğiz...
    Kendi kader yolunda ilerlerken sen an be an ; ben o yola çıkan kestirmeler arıyacağım bulana dek...
    Bulamam diye umutsuzluğa kapılmadan,hayıflanmadan,yorulmadan hiç...gittiği yere kadar,yüreklerimiz denk düşene kadar...

    Anladım...!
    Sen hâlâ bakarken gözlerimin içine sevgiyle,masumane...gitmez böyle!
    Ben savaş verirken içten içe seni bitirmek üzere,senin bu yaptığın ne,söylesene?

    Arama beni,çıkma karşıma,rüyalarım ardına düş artık...n`ôlur anla!

    Sana bakarken içime düşen o kimliksiz,o çaresiz yaşları,her seslenişinin bahar olduğunu senden saklama çabamı,unutmaya çalıştığımı varlığını...ve başaramadığımı...anla

    Sen yaralarımdan usul usul akarken,canım nasıl yanıyor bi bilsen...
    Nerden bilebilirsin ki...Sen beni gerçekten sevmedin ki...

    Peki öyle olsun,anlama işide yine bu yürekte son bulsun
    Tıpkı gidişinle son bulan hayallerim gibi,
    Tıpkı gidişinle çıkmaz sokaklarda kalışım gibi,
    Tıpkı gidişinle...aslında hiç gitmediğin gibi...ben anlayayım herşeyi...

    Anladım artık anlamsızlığımızı!
    Bir senin gözlerinden,benimse yüreğimden gitmeyen bu karabulutları...bu çıkmaz sokakların nedenini anladım...
    Ben seni unutamadım...!

    Sevgili ;
    Senin mutluluğun mutluluğum olur çoğu zaman
    Acılarınsa acımdır...bilirsin
    Ya verdiğim değer boşaysa,kederin kederimken,ben bir hiçsem gözünde...?
    O zaman söylenecek söz kalmamıştır,yapacağımsa tek şey var:
    Arkama bakmaksızın kaybolmak karanlıklarda,karışmak kalabalığa...yapayalnız

    Sonunu biliyorum bu yolun,sonumu biliyorum sevgili...
    Öylece kalakalmak,yitmek gitgide gözleren öteye
    Sana kırgın mektuplar yazmak,ama göndermemek asla...
    Her rüzgarda kokunu duymak,her şarkıda seni hatırlamak

    Ve ağlamak gecelerce,
    ağlamak öylesine...kaderime
    ağlamak;
    hasretinden deliye döndüğüm için,aklımdan biran bile gitmediğin için,sensiz yaşayamadığım için...

    Daha bitmedi düşlerim sevgili...
    Ben hâlâ seninle nefes alıyorum,hâlâ sana kıyamıyorum ve en önemlisi;
    hâlâ seni seviyorum!!!

    Bu yüzden,tüm bu hissettiklerim yüzünden;

    vazgeçmek için çok erken...

    Yaşadığım en acı,
    Yaşadığım en derin,
    Yaşadığım en büyük "aşk" sın sen!!!

    nehirler akıyor... yeşil yeşil akıyorlar sanki... bir taş atıp suya atıyorum. su bulanmıyor. eğilip bakıyorum suya. kendimi görüyorum suda.

    dalıyorum...

    yok öyle ıslanmak değil. kendime bakıp iç geçiriyorum. içim geçiyor. bakmışım ki gökteyim. yeşile maviden bakıyorum. küçük bir kelebek eğiliyor.kelebeliği de görüyorum suda. sahi kelebekler su içer mi? içsinler ya, onlar da varsın suyun doyumsuzluğuna...

    kendimi seyre dalışım devam ediyor. inceliyor hayallerim gökyüzünde. süzülüyorlar güneşe doğru. bir bulut olmuşum şimdi. beyaz bir yürek olmuşum. gördünüz mü beni? hadi pencereden dışarı bakın... belki hala ordayımdır. hava karardıysa, sabah bakarsın. geceleri görünmüyorum...

    güneşe yaklaşıyorum git gide. hayır hayır, güneşe engel olmaz bu yürek bulut. güneşler lazım içerlerimize. evet yaklaştım güneşe. artık ben de güneşim. bak benimle aydınlandı her yer. bencil olayım azcık da, güneşi sen görsen yeter...

    güneş batacak...

    akşam olmak üzere. çiçekler küsüyor güneşe. yaprakları kapanıyor. bulutlar küsüyor gökyüzünden dağılıyorlar. anneler, çocuklarını evlerine alıyorlar güneş gidiyor diye.

    ben ne olacağım şimdi...?

    batacağım güneşle...
    dağların ardında kaybolacağım.
    güneşin kefili ay,
    güneş doğacak yarın...
    benim kefilim sensin!
    gelmezsen ne olacağım?

    nehir kenarında çıktığım yolculuk dağların ardında son buluyor. kimseler bilmiyor kaf dağının ardını...
    ayrılık gaiba bu... sabah güneşe barışacak çiçeklerle, sen de güne barış bana rağmen...

    benle kalamadın ama... düşlerimizden ayrılma... ben olamayan yanına yenilerini al...

    gitmeliyim. uyku vakti...

    ağlamaklıyım... ne olur izin ver de dökülsün gözyaşlarım.. hem belli mi olur belki gözyaşlarımla seni de atarım...

    ağlamaklıyım... ne olur izin ver de dökülsün gözyaşlarım... hem belli mi olur belki gözyaşlarımda ben sana varırım...

    gülsem, güneşe benzerdi ya gözlerim,
    ağladım... yosun koktum.
    bir yaramaz çocuktum,
    çok koştum, çok yoruldum...
    ebe oldum, sobeleyemedim!!!

    yalnızdım
    ...
    sense oyunda yoktun!!!

    ağlasam, uzak ülkelerdeki çöllere değerdi gözyaşlarım,
    güldüm... nem koktum,
    bir kör kuyuydum,
    çok doldum, çok zordum,
    taştım, kurumadım!!!

    yoktun
    ...
    bense ne çoktum sensiz!!!

    ağlamaklıyım... ne olur izin ver de dökülsün gözyaşlarım.. hem belli mi olur belki gözyaşlarımla seni de atarım...

    ağlamaklıyım... ne olur izin ver de dökülsün gözyaşlarım... hem belli mi olur belki gözyaşlarımda ben sana varırım...

    sana bir sır vereyim mi?

    ben seni ararken oyunlarda, senin bana yerini söyledğini unuttum.

    sahi hala içimde misin?

    bundan mı çokluğum?.

    Umudumu yitireli hayli zaman geçti...
    Yeniden sevebilmek zor..
    Ellerimin arasından kayıp giden sen..
    Yeniden doğarmısın karanlık sabahlarıma?..

    Aşk..seni tarif edebilmek imkansız mükemmelsin,mekemmelliğin ayrıntılarında gizli..
    Bir elin mutluluk veriyor,diğer elinse acı..
    Ve mutluluğu almadan acıyı almak o kadar zor ki..?

    Kelimelerimi dizdin boğazıma dar ağacında asılı kaldım..kalbime bir kuşunda ben sıkıyım dedim olmadı yapamadım,yapamazdım..
    Eyyy...Kalbimi saran muamma.. Bende bir kurşunluk can var Amma vurulursun diye aklım çıkıyor..
    İşte tek nedeni bu..! sen..

    Aşk senin ezip geçeceğin kum taneleri değil..
    Üstüme bastığın yeter,ezip geçtiğin yeter..
    Her an kaybederim korkusuyla hayatımı zindana çevirdiğin yeter..
    istediğin bir değil bin çiçekse
    istediğin başka bir ten,başka bir bedense..
    istediğin ben değilsem eğer peki..

    Azat kuşunu yüreğine bıraktım geçmişi gömeriz en dipsiz kuyulara,sevda şarkılarını yok ederiz..
    Bir sen birde ben vardık evvel zaman içinde...
    Masallara devrediriz yitik sevdamızı bir varmış bir yokmuş oluruz
    unutursun... unutulursun belki...
    Şimdi.. Bırakıyorum seni..
    Gözyaşlarım işkencelerde,kelimeler kifayetsiz umutlar yitirilmiş.. Ne yeni doğacak gün için can kalmış bedende ne de geçmişi unutacak kadar kalpsiz bir yürek..

    Hadi..al git ne varsa..
    Topla yüreğimin kırıntılarını..
    Hadi.. bir tekmede sen at savur..
    Hadi..hiç yaşanmamış say beni..
    Hadi..git ne olur göm diri diri beni..

    Şimdi ne desem de rastık kavgaların dile gelse, yatağına kokumu bırakıp giderken ne çok şey alacağım nefesinden.
    Teninde var olan yaşamın basamaklarını ezberlemek istiyorum sevgili, olur da bir gün bırakıp gidersen, olur da bir gün nefesim nefesinden uzak kalırsa, bilki toza toprağa seslenecek sesim, seni seviyorum.

    seni seviyorum, çünkü sevmek için her şey var sende. Seni seviyorum, çünkü anlamlar buluyorum sende yudumlarken en masum nefesi. Seni seviyorum, çünkü sevdikçe biliyorum mavinin deniz, kırmızının gülde daha da güzel olduğunu. Seni seviyorum, çünkü sen kokuyorum... Seni seviyorum, çünkü seviliyorum…

    Mahremi kilitli bir yan var içimde, dudaklarının tazeliğini bana veren, dilindeki aşkı bana kusan sebepler var içimde, sen varsın, sesin var, damağına akan dudaklarım var…
    seni seviyorum
    öptüğün dudaklarımdan iniyor sesim, dinle,
    sana söyleniyor bütün hayatlar, sana akıyor yağmurlar
    ben ben değilim, ben sendeyim
    sen bana verene kadar
    sen beni bir sokak köşesine bırakıp gidişini gözlerime kazıyana kadar…
    Ama o gün gelene kadar seni koklayacağım dağların eteğinde
    seni bileceğim göremediğim yerlerde senin de olduğunun
    ağlayacaksak bileceğim biz için yanıyor bu ateş
    ağlayacaksak bileceğim, sana akıyor bu nefes
    ağlayacaksak bileceğim, yalnızca senden bana doğacak güneş...

    "-sen hayatımsın"

    yok sevgili, hayat nedir
    hayat ellerinde masum bir çocuk sesidir
    ben sana tanrı gibi bakar oldum sen geleli
    sana tapar gibiyim
    sanadır secdedeki dua yüklü cümleler
    sanadır sevgili, sanadır bir nefes yüklü günahla ölmeler
    seni seviyorum
    hepsi bu

    sendendir bu
    aşka yüz tutan tenindendir
    seni sevmelerdir sana seni söylemeler…

    nehir olup sana gelmek istiyorum
    serçe kanadında uyumak
    ömrümün en vahşi bakireliğinde sana sarılmak istiyorum
    sen olmak istiyorum belki de
    seninle olmak…

    Ne bileyim sevgili,
    seni seviyorum ya, dilime takılıdır adın
    seni seviyorum ya, sanadır kahırlı yalnızlıkta başkaldırışım
    seni seviyorum ya sevgili,
    yalnızca sanadır
    senindir bu yürek…
    anla sevgili,
    anla
    ve sadece sarıl bana

    dilindeki tipiye tutuldum, al beni göğsündeki en korunaklı yere...

    -"oradasın
    en kuytusunda"

    özlemek nicedir seni sorar bana
    özlenir olmuş sesin
    nefesin
    gözlerin
    hasret olmuş yaban gülüm, göğümdeki kanat çırpan güzelliğin...

  3. #93
    Users Awaiting Email

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Ben seni sevdim,
    Senin yokluğunda her gün
    Sana kavuşmanın hayallerini içimde büyüttüm.
    Sensiz geçen her geceye,
    Bin kahır binbir sitem ilettim.
    Ruyalarımda her an seninle yatıp,
    Seninle sabaha günaydın dedim.

    İçimde büyüttüm sevgimi,
    Sabrımı, umudumu,
    Sensiz ne yaşayabildim,
    Ne de ölebildim.
    Her gün,
    Sensiz geçen bir günün eksilmesine sevindim,
    Öyle ya sensiz bir hayattan bir gün daha bitiyordu,

    Hep bunu düşündüm,
    Sana kavuşmanın sevincini içime hapsettim.
    Geceler; o kapkara geceler,
    Hastalıkların ve sevdaların yüreğimize,
    Acısının en derinlere işlediği geceler,
    Sensizlikte binlerce kez ölüp ölüp,
    Tekrar sabaha seninle baştan yaratıldığım geceler.

    Bir onlar şahit kanlı gözyaşlarıma,
    Bir onlar en sırdaş kanayan yaralarıma,
    Bir onlar şahit yüreğimde yamalı sevdana..
    Sensizlikmiş bu kadar canımı yakan,
    Acıtan, parçalayan,
    Bir sen vardın içimde...
    Bir de o vefasız sevdan...

    Gelişinle aydınlanacaktı dört duvar,
    Geceler an kadar kısalacaktı gülüşünle,
    Ne şafaklar doğacaktı günle kucaklaşan,
    Nice akşamlar paylaşılacaktı gecelere uzayan,
    Ne umutlar yeşerekti yüreğimizdeki topraktan,
    Bunca acıya, bunca ayrılığa, bunca kahıra,
    Dile gelecekti zaman..

    Uzayıp giden yollardan gelmişsin,
    Bizi, bizden çalan gönüllere girmişsin,
    Emanet kalbimi yerlere sermişsin,
    Beni soranlara, o kim? demişsin,
    Meğer sen, benden çoktan gitmişsin,
    Bir sen vardın içimde...
    Bir de o vefasız sevdan...

  4. #94
    Users Awaiting Email

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    bir yoL kenarında bekLiyorum seni,
    anLat bana kendini..
    anLat ki ; senin yoLuna doqru ko$ayım doLu doLu..
    ya da sus qeri döneyim uSuLca bakmadan ardıma..


    RasqeLe ya$anıLan hayatLarın içinden çıkmı$tın kar$ıma ansızın..
    Ansızın bitivermi$tin qönLümün topraqına dört yaprakLı yonca misaLi sevqiLim…..



    Ah,yazık…
    SevqiLim(din)
    Sevdiqim(sin)




    En korkunç karanLıkLarın ortasında ı$ık oLmu$tun ruhuma..
    Cevapsız soruLarLa kaLakaLmı$Lıqımın, eskimi$ yüreqimin sıqınaqıydı qözLerim,
    adın a$ktı ve a$k yüreqine sakLanmı$tı qeçmi$ zaman yoLcuLukLarımın birinde benden habersiz…
    Sen çıkmadan önce yaLnızLıqından bunaLmı$ benLiqim intihar eyLeminin dü$ünce safhasında can çeki$iyordu durmaksızın oysa..


    Oysa sesin…


    Sesin ta$ pLaktan dinLediqim eski zaman $arkıLarı qibi ho$ qeLirdi ruhuma..


    Sahi, vakitLerden neydi iLk çıktıqında kar$ıma?



    Nisan da kaLma bir bahar ak$amı oLabiLir mi çıkı$ına denk qeLen o iLk qünLer acaba?
    $aka qibi ba$Lamı$tı ya hani her $ey, hani $aka qibi diyerek,
    sevqi doLu bakı$Larımız utanqaç qüLücükLer e$Liqinde kucakLa$ırdı ya zamansız…

    Nisan mıydı nedeni?
    SuçLu nisan mıydı qerçekten?
    A$k suç muydu yada?
    A$kın suçu, yürekLerimize ektiqi heyecan mıydı ki, tek hataLı onu qörürdük ayrıLıkLarın ardından?



    SöyLesene ne vakit ekmi$tin tohumLarını yüreqime de, ne vakit kök saLmı$tın toprakLarıma?
    Hanqi zaman diLiminde sevmi$tim ve ben seni?
    Ve hanqi anda kaybetmi$tim de seni, umarsızca çöLe dönmü$tü yüreqim sevqiLim?



    Unuttum…
    SevqiLim(din)
    Sevdiqim(sin)



    RasqeLe ya$anıLan hayatLarın içinden, ansızın bitivermi$tin qönLümün topraqına dört yaprakLı yonca misaLi oysa..
    En korkunç karanLıkLarın ortasında ı$ıktın sen ruhuma..
    Cevapsız soruLarLa kaLakaLmı$ benLiqimin,
    Eskimi$ yüreqimin sıqınaqıydı qözLerin hatta…
    PLakçıdan aLdıqım eski bir ta$ pLaktan dinLediqim $arkı qibi huzur verirdi sesin bana..


    Ne zaman hayatıma qirmeye çaLı$ırken, hayatım oLup çıkmı$tın sevqiLi?
    KorkuLarımı bir bir anLatırken sana ve qeLme, qideceksen eqer derken; ne çabukta kurmu$tun yüreqime eqemenLiqini..
    Ve ben fethediLmi$ bir üLke misaLi hanqi ara açmı$tım tüm kapıLarımı da tesLim oLmu$tum sana?

    Apansız nasıLda qerçekLe$iverdi her $ey,
    Her $ey $aka qibi aniden hanqi ara diziLdi yamacıma?

    Nisan’dan kaLma bir qündü ya hani iLk çıkı$ın kar$ıma..

    Nisanda mıydı her $eyin suçu?
    SuçLu Nisan mıydı; yoksa ben yine suçLu buLamadıqımdan ona mı atmı$tım tüm hataLarı..

    SöyLesene bana yar,
    Susmadan, qözLerimin içine bakıp anLatsana bir bir her $eyi…

    Ne vakit ekmi$tin tohumLarını yüreqime de, ne vakit kök saLmı$tın toprakLarıma?
    Hanqi zaman diLiminde sevmi$tim ve ben seni?
    Ve hanqi anda kaybetmi$ti yüreqim eLLerini de, çöLe dönmü$tü yazın ortasında kaLmı$ toprak misaLi sevqiLim?


    SevqiLim…
    Unutmu$um,
    Yazık!
    SevqiLim(din)
    Sevdiqim(sin




    Ansız qeLi$Lerinin birinde sunduqun sonsuz sevqiyi aLıp qiderken sen sevqiLi,
    sonu beLLi oLmayan bir hüzün kapLıyor yüreqimi ve ben terkediyorum yüreqini...

    Yüreqim, yüreqinde qizLi uzakLa$ıyorum biLinmez sınırLara senin aniden qeLi$in qibi, aniden qidiyorum uzakLara

  5. #95
    Users Awaiting Email

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Bir şey var içimde…
    Ya da biri…
    Bazen bildiklerini fısıldıyor bana, ama genellikle susuyor. O susunca ben konuşuyorum, ben susunca da ilginç, melankolik bir havaya sokuyor beni gerçeklerini paylaşarak.
    Kimsin sen diye sormak aklıma gelmedi hiç. Çok “ben”imsediğimden olsa gerek… bazen öyle birileri çıkıyor ki karşımıza, benliğimiz gibi… “Kimsin sen?” diye sormak anlamsız geliyor. Neyse karşımıza çıkanları, gidenleri, kalanları karıştırmayalım. Ben karıştırmak istemedim aslında, içimdeki fısıldadı.
    İçimdeki, ufukları seyrederken melankolik takılmayı seviyor. en sevdiği şey ise kaçmak.
    Çoğu zaman korktuğu için kaçıyor; bazen de dayanamıyor “ben”im kuruntularıma, saklanıveriyor bir yerlere. Ben mi? Onu geri getirmek için çaba sarf etmiyorum, biliyorum gelecek!

    Bir şey var içimde…
    Ya da biri…
    Tavsiyelerini dikkate almıyorum bazen; çünkü o hala masallara inanıyor. İnce bir hüzün türküsü ona “yalan” söylemiyordur belki de kim bilir? Ya bilmediğinden “ben”i ya da görmek istemediğinden “ben”im dünyamı, ufak tefek, şirin masallar fısıldıyor; ne yalan söyleyeyim çok seviyorum masallarını... Masallarındaki adil dünya, gülen mutlu çocuklar, bitmeyen aşklar, kocaman yüreklerin taşıdığı kutsal sevgiler hep içimde kalsın ve ben bunları hissedeyim istiyorum. Ama sadece o kadar! İnanmalı mıyım, bilmiyorum…
    Bir şey var içimde…
    Ya da biri…
    Onun “zaman”ı başka!
    Belki bir yıl 1000 gün, belki daha fazla. Hızla büyümüyor “ben” gibi. Alınganlığı hafif çocuksuluğunun mirası. Elinden oyuncağı alınmış bir çocuk tavrıyla boşuna akıtıyor gözyaşlarını bazen. Bazen de en “büyümüş” haliyle gitmek istiyor uzaklara. Ama içimin en kuytusundan başka gidecek yeri yok, bilmiyor…Çoğu zaman susmayı tercih etse de, fazla suskun kalınca ufuklara çeviriyor gözlerimi. İkimiz birlikte susuyoruz…
    Bana benziyorsa eğer, bu kadar deşifre olmak hoşuna gitmemiştir. Onu anlatmayı bıraksam da, adi bir paparazzi tavrıyla en gizli yanlarını ortaya çıkarsam da o hep benim, biliyorum…
    Terk edemez beni!
    Ama küstürmek istemem. İstediğim tek şey şimdiye kadar sormadığım bir sorunun cevabını duymak…
    Kimsin sen?
    “ben” misin?
    Sen “ben”sen ben kimim?

  6. #96
    Users Awaiting Email

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Özledim seni bugün sebep yokken

    Uzansam hayallere dokunurum sandım bak
    Yıllar geçmiş üstümüzden
    Hala ilk günkü gibi aklımdasın



    Söyleyecek çok sözüm vardı

    Hepsi yarım kaldı
    Neler ummuştum hayattan
    Elimde ne kaldı



    Kırılan kalbim miydi yoksa?

    Karnımdaki bu sancıyla
    Küflenmiş ruhum unutmadı
    Unutmadı seni hala



    Özledim seni bugün sebep yokken

    Uzansam hayallere dokunurum sandım bak
    Yıllar geçmiş üstümüzden
    Hala ilk günkü gibi aklımdasın
    Özledim seni, özledim seni, özledim seni..

  7. #97
    Users Awaiting Email

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Gücüm yok... Ey sevgili tükendim artık! Çek ipimi öleyim...

    Aşk Olur Adı

    Sen!
    Ey yalnızlığımın adı, sevdanın adresi, sonsuz ahı hasretimin. Tükenmeyen hülyalarımın sahibi dil-i
    Benim bitmeyen yanlızlığım, yanlızlığımın bitmeyen umutışığı. Ruhumun sahibi, yüreğimin canyoldaşı.

    Beni diyar diyar süren gurbet ellere, seyyah edip gezdiren, hasretini çektiren ölümüne... Sonsuz acılara gark edip kanlı yaşlar döktüren gözlerimden... Gözlerindeki aşka mahkum kılan ve azat etmeyen bir ömür...

    Çıkıp gitme zamanı şimdi yine ey yar, uzaklar düşünce bir kez yüreğe, sen düşünce hayale, ruhumu zaptetmek mümkün müdür?... Ki, gittiğim her yerde senden izler ararım, hiç bir yerde olmadığını bile bile. Olmadık zamanlarda aklıma düşersin, yaralanırım...

    Dilimin ucuna her geldiğinde dilimi ısırırım, seni sevdiğimi haykırmamak için. Seni sevdiğimi yalnız sana söylemek için bir gün kavuştuğumda. Ne varki her yaklaştıkça uzaklaşıyorsun…

    Ama artık anlıyorumki sana kavuşmak sonsuz bir hayal, yine de sevdamı yükleyip yüreğime, seni bulmak, sana söylemek için sevdiğimi. her sabah düşerim yollara yeniden...

    Şimdi her seher çıkıp dağlara ismini haykırırım yankılı kayalara...

    İlan-ı aşk ederim, dinlemeselerde beni! Duymasalarda!
    “Ey dağlar, ey nehirler, ey rüzgar, ey bulutlar, ey insanlar duyduk- duymadık demeyin, ben onu seviyorum,” derim...

    Sensiz hayat yok benim için, yaşam yok. Söz vermiştim sevdama, yaşarsam aşk için yaşarım yalnız, aşkım için... Ölürsem aşk için...
    “Gönül her zaman gelmeyeni beklermiş” derler, sevdası saklı duran sevgiliyi. Gelmese de bir ömür yine beklenirmiş o sevgili…

    Sen benim bir ömür hasretini çektiğimsin, beklediğimsin ey yar. Bütün boşluklarını seninle doldurdum ömrümün… Yazdığım bütün şiirlerde, söylediğim bütün şarkılarda sen vardın yüreğimde. Aşka dair ettiğim bütün yeminlerde sen vardın yanımda. Gelmesende bekleyeceğim...

    …../Düşlerim dağınık şimdi, kara bulutlar kümelenip durur usuma, acılar çöreklenip yüreğime, yerden yere vurur beni olmadık zamanlarda. Ben seni sevdiğimden beri, ilmek ilmek hasret dokur ömrümün gergefine zaman... Seni ne zaman özleyip ağlasam güzelleşir yeryüzü, güzelleşir gökyüzü, ışık dolar gözlerime... Sevgiyi damıtır en derin yerinden gözlerim... Aşk olur adı...

    Ey yar yıldızım yitikse şimdi, doğmuyorsa ve ışımıyorsa gecelerime ay. Beni terkedip başka ufuklarda parlıyorsa, almıyorsa beni kucağına bir vefalı dost gibi ve gelmiyorsa beklediğim sabah. Özlediğimde yanımda yoksan eğer, uzaklar acımasızca vuruyorsa.
    Ben yine de hep seni düşlerim ışıl ışıl, seni özlerim zifiri gecelerde de olsa...

    Şimdi her gece bir tren kalkıyorsa gönlümün istasyonundan sana doğru, elim kalkmıyorsa ve sallayamıyorsam verdiğin mendili ardından. Gözyaşlarım ateş olup düşüyorsa ve hüzün olup yakıyorsa düştüğü yeri sebep sensin.

    Meğer ki aşk imiş beni bağlayan hayata bu güne kadar. Her soluk aldığımda sevdayı hissettiğim içinmiş, sevdayı yüreğimde ölümüne taşıdığım içinmiş ki yaşamışım... Ve savunmşum yaralı kalbimi, hicranlar içinde de olsa, savunmuşum gözyaşımı kimseye aldırmadan.

    Bilki, tomurcuklar açmadan kuruyorsa dalımda, her bahar bir tek kan gülleri açıyorsa gülşende, ey aşk, ey sevdiğim sensin sebep...

    Şimdi ölüme hüküm giyiyorsam her yargılandığım yerde, hüznün acılı ırmaklarında kalıyorsa hayallerim ve sonunda kırılıyorsa kalem. Bil ki sebep sensin ey aşk, ey sevgili.

    Ben sefilliği, garipliği, çölü, kimsesizliği, sahrayı, sahrada derviş olmayı, aşka mahkum olmayı senin için seçmişim ey yar...

    İstersen sev beni! istersen kır! Acıt, ez, öğüt, paramparça et.
    Gücüm yok tükendim ey yar! Çek ipimi...

    Söyle, ne desem son sözüm sorulup, zülfün boynuma dolandığında, Söyle ne etsem, nereye gitsem...

    Ah! etsem, delinir mi kara bağrım? Yaralı geyikleri kurtulur mu canevimin?

    Söyle, son sözüm sorulduğunda, tutar mı elimi aşk? Toplar mı yerlere savrulan hayallerimi? yaşatır mı anılarda?

    Gücüm yok... Ey sevgili tükendim artık! Çek ipimi öleyim...

  8. #98
    Users Awaiting Email

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Derin rüyalarda saklı umutlarım, güllerin yapraklarını solup toprağa düştüğü gibi acılarla dolu hayatım, kin, öfke kaplı duygularım… Hayatlarda bir diken, bende kaplı bin diken… Gerçekleri aradım gece gündüz hayallerde, akıbetimle karşılaştım sadece, komadaki düşüncelerimle, istediğim her şey terkedilmiş şehirler, içlerine dikilmiş çöllerdeki cehennem meleğinin bayraklarıyla yabani eller… Kalbimdeki çocukta yaş dolu gözler, duyarsız sözler, gerçekleşmeyecek dilekler…
    Yürüyorum yalnızlıkla yan yana, sağımda solumda kırık dökük duygularla, geleceğimden umutsuzca, arkamda bıraktığım leş dolu hatıralarla. Stagflasyonda olan günahlar, spekülatif düşüncelerle yüklendi sırtıma, sürç-i lisanla… Suçlu yokmuş zamanda, suçlu olan zamansa… Elimden alınan Tanrı’dan intikal edilen duygulara karşılık bırakıldı iç karartan karamsarlıklarla, zamanda yorgun asırlık ruhlar, ruhuma. Unutulmuşluğun minik evinin odalarında yalnızlıktan üşümekteyim, hatırlanmamaktan, vefasızlıktan buz kesiyor yazın sıcağında bile halim. Yıldızlarım yavaş yavaş parlaklığını yitirmekte unutulup gitmekte halim… Şimdi gidiyorum, her şeye rağmen öyle ki hayallerimin peşinde sırtı dönük cehennem ateşi, suskun gönlüm pişmanlığın elinde çığlıklar gevezesi, karanlık karamsar yolunda ki kör izleyici kader sözlerinin içinde intiharda gizlice ve sessizce… Derin arbedeler geçirdim kendi kendime intiharda çocuksu duygularım gecenin karanlığında, dualarımsa derinlerde… Fecir’i beklerken karanlığımda konuşuyorum evimde, odamın eşyalarının arkasında saklanan hayaletlerle… Söyledikleri söyleceklerini tasdiklercesine. Günah ve kader asla birlikte olmaz diye, herkes ihanette yaşama ve eğer böyle giderse olmayacak asla unutulan ruhlara derd-i deva. Kalpler karşılıklı atıyor son zamanlarda solan yaşama hevesi kaçan acılarla dolu pişmanlıklarla. Canlar sonbaharda solan güller gibi solmakta. İnsanoğlu hayat oyununun sahnesinde sudan sebebiyetten kavga çıkartıyor evcil arzularla, dillerine batan dikenlerle umuda duyulan susuzlukla... Kaldırımlara ezilen ayaklarla pembe gezegenlerde yürümek isteyenler, hayatlarında tek gidişlik, tek vagonlu trenlerle, tutuklu baytiyarla, bir kalemde silinmiş yadigar umutlarla, bekleniyor karamsar umutsuzlukla. Suçlu duyulan aflara af aranmakta, hakimiyet gücü kalmamış padişahların karşısında kendimi ona bıraktım artık dayanacak gücüm kalmayınca. Unutulmuşluğun minik evine böylece karıştım, yerleştim yalnızlığımla tanıştım. Ebediyete intikalle, sessiz çığlıklar atan ruhuma olacaktır bu derdi deva…

  9. #99
    Users Awaiting Email

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart



    TEK KİSİLİK GÖSTERİ

    Tek kişilik gösterim var bu akşam
    Kimse gelmesin izlemeye ne gam
    Tek kişi olmam gerek


    Bu yalnızlık bilerek isteyerek
    Yalnızları oynuyorum tüm roller bende
    Çabuk benimsedim bu rolü sayende ]
    Dekorda bir ayna var bir kâğıt bir kalem
    Konu hüzün konu keder konu elem
    Şarkılar mırıldanıyorum kendi halimde






    Camsız bir ayna var işte elimde
    Kendimi görürsem bozulur hikâyem

    .Selamda alkış istemem
    Derin bir ah olsun size hediyem




    Tek kişilik gösterim var yine
    Bu kez hiç sevinmedim geldiğine .





    .Yazan ben yöneten ben oynayan ben
    Yoksun senaryomun hiçbir yerinde sen
    Yalnızları oynuyorum .



    Huzurlarınızda tek kişilik bir gala
    Başlama vakti; yarına bugün kala .



  10. #100
    Users Awaiting Email

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart



    Her sözün
    Bir öncekinden daha anlamlı,
    Her bakışın
    Öncekinden daha sıcak,
    Ve her dokunuşun
    Daha yakıcı.
    Doğuştan yazılmışım sana
    Sen de bana
    Öyleyse neden?
    Bu koskoca aşk,
    Hem bu kadar bize hak,
    Hem bu kadar yasak!

Sayfa 10/17 İlkİlk 1234567891011121314151617 SonSon

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an Bu Konuyu Gorunteleyen 1 Kullanıcı var. (0 Uye ve 1 Misafir)

Bu Konudaki Etiketler

Yer imleri

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •