Teşekkur Teşekkur:  0
Beğeni Beğeni:  0
Sayfa 4/17 İlkİlk 1234567891011121314 ... SonSon
162 sonuçtan 31 ile 40 arası

Konu: GaMze GaMze DoLmuyoR YüzüM.. Bak Acı! Bak Ya$! Bak SoğuK !

  1. #31
    Users Awaiting Email

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Hüzün yükLü morgLarım var benim soL yanımda / Ağrıyor


    Düştü keLepçeLi gözLerin, kırıLan deLi sözLerinin yanına
    İçimden fersah fersah kaçışın iç denizine, sancım oLur



    Benim sancım İstanbuL gibidir, biLiyorsun…
    SayfaLara sığmayacak kadar bitimsiz
    Coğrafyamı bertaraf eden rüzgâr gibidir yâr …


    Yar/sızım…




    SusuzLuğun en kesif sayfaLarındayım…
    Uzun sesLenişLere dönüyor suskunLukLarım…


    Başını aLıp gitmiş bir hikayenin peşinden koşarken, düşürdüğüm sözcükLeri dipnot düşüyorum eksik günceme…


    Hangi kıvrımından tutunsam acıdan büküLmüş harfLere;
    KırıLgan İmâ’Lar çatırdayarak saLdırıyor sanki,
    içimdeki sancıLara…
    Uzun ve derin camkesiği çizikLerimden kanıyor, anLamı morarmış güncemin önsözü…



    İç içe geçmiş anLamLarın karmaşıkLığında sıkışıyor,zamana direnen sevdam…


    Zaman/sızım…



    Kekeme yüreğim adını sayıkLıyor habire.
    Adını şerh, yüzünü dipnot düştüm içime! ...
    Ki yağmur sonrası toprak kokar adın
    Hadi ifşa et de düşLerini gökyüzüne
    İçsizLiğine (h)içLeneyim.
    AL işte;


    (H )içim…


    Koynuma doLdurduğum insancıL cümLeLerin diLi sürçüyor…
    Şizoid bir krizin, arsız ısrarıyLa kaybediyorum benLiğimi…
    ÖfkeLi serzenişLer çıkıyor demir kapıLarımdan aLtından, hızLa ve yanarak…



    SavaşLardan bana kaLan her şeyi, diğerLeri gibi takıp koLuma;
    Yürüyoruz duvardan duvara…


    no(k)tası konuLmamış satırLarını
    kararLı “ES”LerLe no(k)taLıyorum…
    BoğuLmuş sesimLe
    Acı (K )ayıpLar afişLiyorum şehrimin duvarLarına…


    (K )ayıbım…



    ELimde beLki çoktan unuttuğun iki fotoğrafın var
    Hangisine baksam (d)üşüyorum yâr..



    Akrebin yeLkovanı defaLarca kez yakaLadığı zamanLarda,
    ben seni ezberimden siLemiyorum. . .
    Susuyorum / üşüyorum / düşüyorum.
    Duyumsuyor musun?

    SoLukLarıma sinen kokunu


    (D)uyuyormusun …


    HapisLik gibi atıştıran yağmurLarda yine hüzünLere gönüLLü devriyeLik yapıyor
    gece yürüyüşLerim…
    Bahçemdeki sarı ışığın uzayan göLgesinde,
    sessiz ve yasak yaLnızLıkLar büyütüyorum kaLabaLıkLara…
    Hüznün röntgenini çıkarıyorum biLmeden…



    Hadi ! tut/un bana güneşi ,LekeLerim çıksın ortaya…
    Ya da güneşe tut/un beni…


    (K )aranLıktayım…


    ÖLmeyi denedim kendime, öLemedim.




    Sana geLecek zamanLarda tükendim. Artık geLemem. . .
    ELLerim (d)üşüyor.
    Nefesim tükeniyor
    Ne desem duyuLmuyor


    Sen duy beni ey yar…



    SessizLiğin teninden soyamadım çığLıkLarı…
    Bu yüzden deLiyorum öfkemin ambargosunu…
    Yine saLıyorum yüreğimi
    öLümLü kavgaLarın şiddetLi çarpışmaLarına…
    YaLana büyüyen bir çocuğu emziriyor zaman…
    İnfazLar büyütüyor geçmişimin beşiğinde…
    SaLLanıyorum…

  2. #32
    Users Awaiting Email

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart



    Mecbur deqiLdin qitmeye


    Beni böyLe sersefiL etmeye

    Mecbur deqiLdin ayrıLıqa

    Yüreqimi parçaLamaya... Mecbur deqiLdin...


    'Sen deqiL miydin hep şöyLe diyen!' diyerek başLamayacaqım bu yazıma. Bu yazımda sözLerden bahsetmeyeceqim merak etme. NasıLsa hepsi senin için aqızdan çıkan önemsiz şeyLer, öyLe deqiL mi?


    AyrıLıqı qetiren saatLere Lanet okuyorum artık. Kadere isyansa isyan. Adını sen koy işte..


    HayaLLerim vardı benim de.. SeninkiLer qibi, herkesinki qibi. Suya düşenLerden bahsetmiyorum. HaLa qökyüzünde qezenLeri söyLüyorum..


    UmutLarım vardı benim de.. SeninkiLer qibi, herkesinki qibi. YitiriLenLerden bahsetmiyorum. HaLa içimde koşup oynayanLardan söz ediyorum..


    Can kırıkLarım yüreqimi kanattı sen gittikten sonra. Hayat ikiye böLündü; 'senden önce, senden sonra...'


    Dün bir arkadaşım sarıLdı boynuma. SeviLmeye bu kadar ihtiyacım oLduqunu o anda anLadım işte.
    Ve bir şeyi daha anLadım; 'Sen beni hiç sevmemişsin...'


    Cana kıymak düşüncesi beynimi kemiriyor sokakLarda. Her qeLen arabaya ceLLat qözüyLe baktın mı sen hiç? Veya her aqaçta kendini gördün mü boquLmak üzereyken?


    KoLay oLanının kaçmak oLduqunu öqretti annem bana. ÖnemLi ve zor oLanı ise yaşamakmış..
    'Peki her qün öLüp öLüp diriLmek nedir anne?' dedim. Sustu... İLk defa annem sustu...


    'Yeni bi başLanqıç yap' dedi eş dost. 'BaşLadıqımı bitiremedim ki' dedim.. OnLar da sustu.


    Hayatta susmuştu ya hani, dayanamadım artık ben de sustum. Ne soruyorum ne de cevap veriyorum. Sadece böyLe arada bir sessiz çıqLıkLarımı kağıda döküyorum...

  3. #33
    Users Awaiting Email

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart



    Sana koşup geldim yine,ayaklarım istemeden...
    Her geçen günde biliyormusun,daha yabancısın bana...

    Ağlıyorum İstanbul!
    Hem sana hem kendime ağlıyorum.
    Sen ki; kimine Leyla,kimine Aslı oldun.
    Sen ki; uğruna kanlar dökülenhummalı bir sevda idin.
    Bakıyorum da şimdi terketmiş aşıkların bile seni...

    Utanıyorum İstanbul!
    Kendimden utanıyorum.
    Yırtılıp atılmış giysilerinle çıplak bir kadın kadar haramsın artık bana.
    Oysa; şu an bir Nedim,bir Yahya Kemal'in, bir Orahan Veli! nin gözleriyle bakmak isterdim sana.

    Yürürken sokaklarında görmemek için halini başımı eğiyorum İstanbul!
    telli duvaklı gelmiştin oysa,namusun namusumuzdu bizim.

    Hastasın İstanbul!
    Her gün eriyip gidiyorsun gözlerimin önünde.
    Ve kırgınsın biliyorum, birilerine...
    Toprağına her gün basıp bir gün hatrın sormayana...
    Ben de kırgınım İstanbul!

    Korkuyorum İstanbul!
    Bir daha gelişimde seni,görememekten korkuyorum.
    Şimdi gidiyorum İstanbul!
    Dönermiyim?
    Bilmiyorum....

    CAFER YILMAZ

  4. #34
    Users Awaiting Email

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart




    Sözcükler şifreli görüntüsüdür yaşadıklarımızın. Tadına doyamadığımız romanların gizli öznesidir hatıralar. Bir varmış, bir yokmuş gibi gelip geçen tutkulu hayallerle beraber… Bir şeyler unuttuk zamanın kalbinde..!



    Kıblemizi aşk ve aşk için tayin ediyorduk. Yaratılmak korkutulmaktı, korkuyorduk aynı zamanda sevdiğimiz kadar. Kitaplar, şiirler, filmler, yaz rüyâları, kış üşümeleri, düş çözülmeleri birbiri ardınca geliyordu.


    Aşk için savaşan adamlar oluyorduk her birimiz, her birimiz savaşarak yaşıyorduk aşkı. Usulca sokulan yoksulluğumuzu, kabul görmeyen adamlığımızı, reddedilen sabrımızı hayatın mihengine vuruyorduk, kahroluyorduk..! Düşler ormanında yarasından sızan kanı ırmaklara akıtarak ölümü bekleyen ceylanlar gibiydik. Bal gözünden kanlar akıtan ceylanlar gibi çarpıyordu kalbimiz. Zamanın kalbine akıtıyorduk kahrolası yalnızlığımızı, terkedilmişliğimizi…


    Bir şeyler unuttuk zamanın kalbinde..!


    Korkarak gizlediğimiz duâlarımızı, okşamadan geçtiğimiz yetim başlarını, alnımızı toprağa mıhlamaksızın uğradığımız mabetleri ve hepsini yaralarımıza merhem olmaya çağıran zamanın kalbinde unuttuk unutulmaması gerekenleri..!


    Vefasızlık işte, sevmeyi bilmiyorduk, yanmayı bilmiyorduk, özlemek nasılda uzaktı kırık kalplerimize...! Eski tarih olurdu biz geçtiğimiz zaman şehirler. Sevgiler devrildi bu müzmin çağın yalancı aynalarında. Gençliğimizi kaybettiğimiz günlerin hırçın çocukluğunu ezberledik elif-ba cüzlerinden. Hayat akardı, zaman akardı ve aşk akardı sırlı düşlerin yazılmamış sayfalarına doğru..!


    Bir şeyler unuttuk zamanın kalbinde..!


    Kimi akşamlar sıcak, demli bir çay otururdu masamıza, kimi zaman da hatırasını özlemle yad ettiğimiz bir delişmen sevda eskisi… Paslanan düşlerimiz kanatlanırdı o zaman, coşardık. Eylemlerin tadı, ezgilerin yakışı, bâkî kıldığımız kardeşlik yeminleri, unuturduk her şeyi..!


    Dillerimiz lâl olurdu, bedenlerimiz gül olurdu, kururduk.


    Her şey aşktı..!
    Her şey aşk kokuyordu..!
    Her şey aşk masalı gibi gizemliydi..!


    Tükettik, ömrümüzde tüketilecek ne varsa… Yığdık önümüze buz dağlarını… Ne gençlik kaldı türkü olup söylediğimiz, ne de dili tutulan sözcüklerin ateş dansı..!


    Dahası; yalın bir ağıt kaldı dudaklarımızda, zehir tadında..!



    Bir şeyler unuttuk zamanın kalbinde..!


    Aşkı unuttuk en kötüsü..!
    Sevmeyi unuttuk en korkuncu..!
    Merhameti unuttuk en acıklısı..!
    İnsanlığı unuttuk en utançlısı..!


  5. #35
    Users Awaiting Email

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    koD:Bir sokak kedisinin gözlerinde sessizim,

    yalnızlaştırıyor yüzümü beton giymiş kalabalıklar..!



    Ne açtığın boşlukları doldurabiliyorum,ne de yaşayabiliyorum içinde..Ruh esir,aşk diri,kalem küskün...Gecenin segahı mesken edindi yüreğimi,umut mahsulu saatler bana varmadan ölüyor..Bir kapsüle sığmayacak kadar çoğaldı içimde yaralar,yarım bardak uykuyla susturamıyorum kendimi...Dilime acımı baglayıp haykırıyorum acım dinmiyor...Haykırışlar yetse de kırılışları anlatmaya,anlattıgını dinletmeye yetmiyor...

    İz bırakmış gölgelerle yaşanmıyor aşk kavradım...Kapatılmamış defterlerinin ağrısı volta atıyor şimdi titreyen kıyılarımda...Tanımadığım suretlerin hoyratlığını yudumluyorum avuçlarından...Eskitemediğin acılarına sattın sevgimi ..Halbuki ben yüreğine baştan borçlu yazıldığımdan bihaber, dünyaya sığdıramadığın ismini tek heceye sığdırmıştım..Yorgun düşmüş yüreğini dokunmadan tutmuştum ,"sus"olup sancılarında,su olup akmıştım yeşertmeye çalıştığın ne varsa...Sen bütün sebepleri buruşturup savururken çöp kutularına,sonuçları birbirine geçirip yollar yaparken ayaklarına,ben sadece kendime söylemişim anlıyorum..

    Çok gördüm aslında herhangi bir zamanın içinde kaybolanı,ama görmedim kayboldugu yerde bulunanı..Sen kendını hep yanlış yerde aradın...Bulamadıkça vazgectin en insancıl yanlarından da..Anlık hazları diyarına hükümdar yaptın,koynundan cıkaramadın tek duyumluk dokunmaları...



    Kod:Anlamadın yar hiç anlamadın,


    Başını kuma gömüp yaşanmaz hayat...Saglam hatta sayısız köprü inşa etmek,köprülerde yaşamak hayatı nehri akmaz kılmıyor..Örülen duvarların arkasından bakmak ya da hayata,fırtınaları uzagına düşürmüyor.Kaçmak ise sadece çözümsüzlük zincirine bir halka daha ekliyor.Ve dayanılır kılmıyor hiçbir yalancı söylem acıları...

    Emir verilmiyor duragan olmayana...!

    Acılar yüzleşme istiyor,

    yüzleşme kendine dönüp bakmayı ve tam burada başlıyor

    aynalara yeminli dillerin firarı....

    "Oysa firar katlanılır kılmaz efkarları ve üstünden

    atlayarak aşılmaz hiç bir acı..."


    Gün senin günündür artık...Sen,ben ve gölgeler denklemine yenik düştü bir yanım...Gözlerin kana buladı beni...Harcanacak tek bir "gel"im bile kalmadı hiçlik sokaklarında kaybolmayı emir biçtiğin ömrüne....



    Kod:"Bir mucizeyi yok ettin.........Hadi alkışla kendini...!"


    Bir korsan dagınıklığı şimdi bana kalan...Bakire bir yıldız bile kalmadı -gök-yüzümde...Hergün biraz daha artan bedeli ödüyorum,bilmem kaç kursun eskiterek yüreğimde...Dirhem dirhem sonlanan çağ hatırlatıyor unuttuklarımı anımsıyorum mesela tüm acılar mutluluklardan doğardı..

    Varlığın kaybolan bir günün içinde kalsa da,kaybolan günün yamacından sessizliğe vuranlara atılan her ok gecemin karanlığında saklı...Geceyi kaybolan gün mü karartmıştı yoksa yıldızlar parlamak için geceyi karanlığa mı mecbur kılmıştı..

    Cevapsızlığın körü,sarfet sarfet söylenmeyenler var,

    söylesemde duyuramadıklarım..."

    Leş kokuyorsa satırLarım...

    Harcadıklarından,

    Harcattıklarındandır,

    ,Bil...




    Kod:Sevgi dediğin,arsız duygulara kurban edilecek kadar ucuz değil..


    Hala,

    Seni yazıyorsa hala kalemim,

    Aldıkların,

    Verdiklerin,

    ve

    Senden degil,

    Kalemin itibarındandır

  6. #36
    Users Awaiting Email

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart



    aşk mı ? hayatmı ?

    aşk...aşk sensin zaten aşkın tarifi yok ki
    ben sen varsan nefes alırım sen varsan yarınıma bakarım

    sadece senli hayellerle avunan bu gönlümü
    senin bir tek gülümsemene adarım

    senin bir tek canım diyişine
    ve her seferinde bana bakan gözlerine
    tutmam için uzattığın ellerine
    yüreğimle sarılırım

    sen olmazsam ben hiçim
    sen olmazsan yarımım
    dünümümde bu günümde sadece sensin sen benim
    tek varlığımsın...tek yaşama isteğim
    sahip olabileceğim ve yanımda görmek için çırpınacağım canımsın canım

    söyle şimdi bana sen olmazsan ne aşkı nede hayatı tanıtım
    gözlerimi bile kırpmam
    eğer sana kavuşacaksam eğer ellerini tutacaksam
    her an yanında olacaksam
    hayatımı gözlerinin önünde bitirir
    sana gelecekse ölüme sen diye koşarım



    şimdi soruyomusun hala

    aşk mı ? hayat mı ?


    ben sen olmadan nasıl yaşarım sen olmadan aşkı tanımamki
    sen olmadan haytta kalamamki
    ben ne aşka nede hayata varım

    sen ver cevabını sen koy birini kefeye hadi
    ama bilki verdiğin cevapta ben olmalıyım
    sen olmalısın...

    sen benim aldığım nefesimsin
    sen benim tek sevdiğimsin

    çünkü benim için
    aşk ta hayatta sensin...sen...

  7. #37
    Users Awaiting Email

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Ben gurbette değilim / Gurbet benim içimde


    Gurbet o kadar acı / Ki ne varsa içimde
    Hepsi bana yabancı / Hepsi başka biçimde
    Ne bir arzum, ne emelim / Yaralanmış bir elim
    Ben gurbette değilim / Gurbet benim içimde

    Eriyorum gitgide / Elveda her ümide
    Gurbet benliğimi de / Bitirdi bir içimde
    Ne bir arzum, ne emelim / Yaralanmış bir elim
    Ben gurbette değilim / Gurbet benim içimde

  8. #38
    Users Awaiting Email

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Acma kapimi, usur yaralarim anne... Aklimin yanginlarina inat usur yuregim. Sorular, ogutler, dersler, kaybedisler… Titrek yuregimde degeri yok hicbirinin. Kapimi acan asi ruzgâr, iceri savurur anilarimi. Pervasizca odama dagilir zamanlar. Annemin kizgin sureti canlanir icimde. “Toplayacagim anne”, “Cocuk yanimi bulabilirsem, duzeltecegim hepsini”… Inanmaz yine… Vazgecerim diye… Kizgin gidisine hak verir ellerim. Vazgecerim. Efkârim onume duser. Islanir adimlarim. Uykumu calan geceler yagar sabahlara. Basima kitaplarin sayfalari ucusur. Biraz ask, biraz cografya… Taslasir, adimlarim. Bir soluk ak… Biraz beyazi olmali bu kâgitlarin. Penceremde kalir gozlerim. Kirik kanatlar var pervazlarda. Yagmurlari kana bular, yarali turnalar… Aksami bulur vakit. Yuregimde ayni titreme… Odama gelme anne. Acma kapimi, usur yaralarim. Toplamadim, toplayamadim yine zamani. Nereye donsem uzerime devrilir, gecikmisliklerim. Nazli bir yildiza aldanip; keske, kirmasaydim titrek lambami. Kirilmis cok sey var anne. Raflarda yarim kalmis hayallerim daginik… Kopkoyu bir duman; korkularim… “Topla” deme artik. Anla ki yerinde her sey… Ayaklarim kanamasa yuruyemem artik, kizil adimlarimi izler cocuklugum. Kaybolursa; bulamam umudumu. Yuregime batmasa nazli yildizin parcalari, duygularim usur. Sizlamasa yuregim, olurum anne… Yaza varmaz krizantemler. Hercai menekselere bahar zulumdur. Anla beni anne. Cabaladim, solacagimi bile bile, senin icin… Yapraklarimi kaybettim, dallarim tasimadi sahte tebessumlerimi. Yoruldum, cok yoruldum anne. Duzen bensiz kurulmus, ayak uyduramadim.

    Anne...

  9. #39
    Users Awaiting Email

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    BİR ŞİZOFRENİN (SCHIZOPHRENIA) GÜNCESİ

    O hep düşünürmüş
    hiç uygulamaz, yada uyguluyamaz, ama hep düşünürmüş
    sessizce, köşe bucak arar, orada içine ağlarmış..
    etrafındaki mutluluklara bakar kendi haline ağlarmış..
    mutluluk, onun için hiç ulaşamayacağı yerdeymiş; yani ufukta...
    Her insanın bu dünyaya gelişinde elbette bir sebep vardır
    peki ya onun bu dünyadaki sebebi neymiş
    acaba uzaktaki mutluluklara bakıp kendi haline acımasımı
    yoksa oturup bi köşede içine ağlamasımı
    palyaçoya benzermiş yani hep güleryüzlüymüş
    ama o hep dertlerine ağlarmış
    hep ağlarmış,, kimsenin göremediği bir şekilde
    ufukta kalan hayellerine, kararan dünyasına
    bir mağaranın içerisinde hissedermiş hep
    güneş onun ülkesini çoktan terk etmiş gitmiş gibi...
    kimse duymazmış onun attığı sessiz çığlıkları
    o her gece bir mum yakıp erimesini seyredermiş
    bir vakit dimdik durup etrafını aydınlatan o ateş
    kendi eriyen göndesi içinde boğulurmuş hep..
    kendiyle kavga edermiş sadece kendine sataşırmış,
    içinde dışarı çıkamayan bir gücün altında ezilmiş gibi,
    hareket ederken bile yorulurmuş...
    etrafa hep boşgözlerle bakarmış,
    aslında gördüklerini ondan başka kimse göremezmiş...
    saatlerce oturduğu yerden kalkmazmış,
    aslında orda otururken kimbilir nerelere gidermiş deryalarda...
    konuşurken hep duraksarmış,
    içerisindeki o ses ona hep susması gerektiğini söylermiş çünkü,
    konuşursa, dökerse içini, eriyip gidermiş çünkü o mum gibi...
    akıttığı tek damla gözyaşı yokken,
    o gözyaşlarının oluşturduğu sularda yüzermiş hep...
    o hayat denilen kapısı penceresi olmayan odanın içinde hep yalnızmış
    kaçmak istediğinde ise,
    odanın içinde döner döner yoruluncada bir köşeye çöker otururmuş...

  10. #40
    Users Awaiting Email

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Kavga ettik biraz önce ...
    Ne var ne yoksa eteklerimizde döktük ortaya !


    Bütün kimsesizliğimi ,
    Onu özlerken çektiğim onca acıyı ,
    Eskiyen yanlarımı fırlattım üstüne bir bir ..

    Darmadağın oldu her yer !
    Bir iki vazo kırıldı ,
    Bir cam çatladı sanırım ,
    Bir de koltuğun ayağı ...

    ? -Kırılan hayallerimin yanında lafı olur mu - ?

    Nasıl kaybettiysen kendimi ,
    Tozu dumana kata kata akıttım gözyaşlarımı ..
    Toz ..
    Duman ..
    Gözyaşı ..
    Çamur oldu her yer ..
    Utandım !
    Hazır hissedince başlamalı temizlemeye dedim , öylece bıraktım ..


    Ben düzene sokmaya çalışırken kalp atışlarımı derin nefesler ala ala ,
    O konuşmaya başladı birden , bağıra bağıra !


    - Hep burdaydım ben aslında , her an yanı başında - diye haykırdı ...
    - Açsaydın gözlerini , gerçekten görmek isteseydin görürdün beni -
    - Emrine amadeydim , avuçlarının arasındaydım , istediğin gibi her an gözlerinde kalmamı sen sağlamalıydın -
    Dedi ve sustu .......


    Sustum bende !
    Sus pus oldu çoktan tuzla buz olan varlığım ..
    Sustu !
    Sustum bende !


    Kavga ettik biraz önce ...
    Ne var ne yoksa eteklerimizde döktük ortaya !


    Ne kadar zaman geçti aradan , hatırlamıyorum ..
    O zamandan bu zamana neler yaptım bilmiyorum !
    Çok mı kırdım onu , kızdı mı hapsettim diye anımsayamıyorum ...

    En son hatırladığım o derin sessizliğin içinde kaybolduğum ...


    Şimdi susun sizde !
    Hepiniz .. Herşey ..
    Susun !


    Barışacağız elbet , biliyorum ...


    Elimde bir anahtar ,
    İçerideki odaya kilitlediğim -Mutluluğun - kapısının önünde nöbet tutuyorum !


    Bir daha hiç bırakıp da beni , gitmesin uzaklara diye ....

Sayfa 4/17 İlkİlk 1234567891011121314 ... SonSon

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an Bu Konuyu Gorunteleyen 1 Kullanıcı var. (0 Uye ve 1 Misafir)

Bu Konudaki Etiketler

Yer imleri

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •