Bir hikaye anlatacağım size, bir aşk. Anlatması en kolay ama anlaşılması en zor bir aşk bu. Ya da anlaşılması en kolay ama anlatması en zor bir hikaye bu..

Bazen bir yalana inanmak gerçeğine inanmaktan daha iyidir bu aşkta. Bazen bir yalan, gerçeğinden daha az acı veriyor. Yalan bir gerçeklikle yaşamak, gerçek bir yalanla yüzleşmekten daha çekici kılıyor yaşanılanı. Her yalan, kaçınılmaz sonu hazırlıyor ve her yalan o sonu erteliyor. İki tarafında gerçekler yerine yalanlarına inanmayı tercih ettiği, her ertelemede sonsuzluğa ulaştığını sandığı bir öykü bu.

Ama artık olmuyor...
Yalanlar gerçekleri saklayamıyor...
Hikayenin sonu yalanlarla ertelenemiyor ve sonu gördükçe yeniden başlamak da çare etmiyor...
Resim hızla flulaşıyor...
Her yalan bir kurşun daha atıyor içime...
Her söz biraz daha yaralıyor...
Her gün bir yaşam hücresi daha ölüyor...
Gerçekleri unutup yalana inanmak da çare olmuyor parçalanan bedenime...
Derinleşen yaralar kalbimi ve beynimi her saniye biraz daha teslim alıyor...
Beyin ölümünden önce kalp ölümü gerçekleşiyor...
Ve geri kalan organlar hiçbir işe yaramıyor...

İster yalanına ister gerçeğine inan; 'içimde ölen biri var'. Ve yazmaya elim varmıyor- !