REKLAM

Teşekkur Teşekkur:  0
Beğeni Beğeni:  0
54 sonuçtan 1 ile 10 arası

Konu: Şair ve Yazarların Biyografileri...

Hybrid View

önceki Mesaj önceki Mesaj   sonraki Mesaj sonraki Mesaj
  1. #1

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
    23 Nisan 1952'de, Sivas'ın Hafik İlçesi'nde doğdu. İlkokula Ankara'da başladı. Sincan Lisesi'ni bitirdi. 1994 yılında devlet memurluğundan emekli olarak Ankara'ya yerleşti. İlk şiiri, Mayıs 1970 tarihli Defne Dergisi'nde yayımlandı. Kayseri'de bulunduğu yıllarda, şair arkadaşlarıyla birlikte Ozanca ve Hakimiyet Sanat dergilerini çıkardı. 2000 yılında, 12 sayı çıkan Şiir Odası Dergisi'nin yayın yönetmenliğini yaptı. Şiirleri ve şiir üzerine yazılarıyla Yazko Edebiyat, Yeni Biçem, Adam Sanat, Varlık, Pencere v.b. dergilerde yer aldı.

  2. #2

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
    Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir. Kadir Karaman 1956 yılında Sivas ilinin, Şarkışla ilçesine bağlı, Cemel beldesinde doğdu.
    1979 yılında, Üniversiteyi inşaat Mühendisi olarak bitirdi.
    Şiirleri çeşitli dergi ve gazetelerde ve web sitelerinde yayınlanmış, ve yayınlanmaya devam ediyor. Bazı şiirleri bestelenmiş 'Külli Aşk' isimli kasete Dr. Hakan BAYRAKTAR TARAFINDAN okunmuştur.
    Üç adet şiir kitabı yayınlanmıştır:
    İlk kitabı olan 'KANIMA CEMRE DÜŞTÜ' 1997 yılında,
    İkinci kitabı olan 'GÖÇMEN KUŞLAR DÖNMEDİ' 2001 yılında
    Üçüncü kitabı olan 'GÖNLÜMÜN GÜZ MEVSİMİ' 2003 yılında
    Kayseri'de yayınlanmıştır.

    Gurbete doğdu yaşamak için bir imtihanı dönemeye yükümlü olarak sılaya...
    İnşallah yüzü ak, kalbi pak varır Mevla'ya...

    ( Abdulkadir Karaman tarafından gönderilmiştir. )

  3. #3

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
    İlk ve orta öğrenimini Malatya'da tamamladı.Daha sonra İstanbul tıp Fakültesi'nin bitirdi. 1946'dan itibaren şiirleri Yedigün,Hergün,Büyük Doğu, Çınaraltı, Türk Yurdu, Türk Dili, Hisar Milli Kültür dergilerinde yayımlandı.Günümüzde aruz ölçüsünü ustalıkla kullanan şairlerimizden biridir.

  4. #4

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
    Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir. 1932 yılının Nisan ayında Kahramanmaraş ili, Elbistan ilçesine bağlı Ekinözü(Cela) köyünde dünyaya geldi. Küçük yaşlarda şiire merak sardı. Bu, aileden gelme bir merak diyebilriz. Çünkü dedesi, babası ve kardeşleri de şairdirler.

    İlk yazdığı şiirleri 2 kitap oIacak hacimde iken beğenmeyip yaktı ve 1958 yılından itibaren yazdıklarını 'Hasana Mektuplar' ismi altında 1964 yılında 10.000 adet bastırdı. FEDAİ yayınları arasında çıkan bu eser kısa zamanda tükendi ve 2. baskısını yine 10.000 adet bastırdı.

    1958 yılında buIunduğu kasabada belediye mesul muhasibi olarak memuriyete girdi.1981 yılı Mart ayında emekli oldu.

    Mücadeleci şiirlerinin çokluğu şartlardan kaynakIanmaktadır.27 Mayıs darbesi, zinde güçler, demokrasi maskaraIığı ve haksızlıklar hiciv şiirlerini besledi.30'a yakın mahkemeye verildi, hepsinden beraat etti. Avukat tutmadı, hep kendi kendini savundu. Hiçbir iktidarla barışık olmadı. Çünkü,o, insana ve İslâm'a yapılanların zulüm olduğuna inanmıştı. Şiirlerinde esas unsur insandır.

    Serdengeçti, Töre-Devlet, Ocak, Yeni Düşünce, Yenisey,Alperen yayınları oIarak şimdiye kadar 12 şiir kitabı, bir tane de makalelerinden derlenen nesir kitabı çıktı.

    1985 yılından beri gazetecilik yapmaktadır. Bir ara politikaya girdi ve ayrıldı. Niçin girip, niçin ayrıldığını bir röportajda şöyle cevaplandırdı:

    'Allah rızası için girmiştim, Allah rızası için ayrıldım'

    30 yılı aşkın bir zaman içinde kitapları baskı üstüne baskı yenilemektedir. Bilhassa VUR EMRI adlı kitap günümüz şairlerinin hiç birisine nasip olmayan kabulü görmüştür.

    KENDİ DİLİNDEN, KENDİ TARİFİ

    'Ebedî kudretin tek sahibinden alınan emir üzerine 1932 yılında dünyaya gelmişim. Çocukluğum şöyle-böyle geçti. Kıt imkânlara, kıtlık yıllarına rağmen hâlâ o günleri özlerim. Birçok kimseye o yılları anlatsam, 'Özlenecek neresi var? ' diyebilirler, amma ben hep çocukluk yıllarımı sevdim. Şiir yazmaya küçük yaşlarda başladım. Zaten bizim oralarda her genç şiir yazar. Bu tutku başka bir meşgalenin veya işin olmayışından kaynaklanıyor gibime geliyor. Ben de avareydim, boşluğumu şiirle doldurmaya çalıstım.

    Benimle şiire başlayanlar yalnızlıktan, yardımsızlıktan dökülüp gittiler.

    Bana gelince:

    Sağolsunlar, iktidarların ve muhalefetin irikıyım politikacıları, ihtilal cuntacıları, 'bilimsel' cüppeliler, entellektüel züppeler, millî soyguncular, sosyete parazitleri, sermaye sülükleri, zulüm-işkence makineleri, adalet katleden hukukçular, dalkavuklar, pezevenkler, üçkağıtçılar v.s. hep bana yardımcı oldular. Şiir malzememi veren onlar, öfkemi bileyen onlar oldular. Yardımlarını inkâr etmiyorum, fakat teşekkür de etmiyorum.

    Dinsizlerin değil, din düşmanlarının, yani İslâm düşmanlarının da az yardımı olmadı. Bir bakıma dinî duygularımın kuvvetlenmesine vesile oldular.

    En uygun zamanda yaşadığıma inanıyorum. Yardımcılarım (!) var oldukları sürece yazmaya devam edeceğim.
    Allah (cc) kısmet ederse...'

    Evli ve 3 çocuk babasıdır.1984 Ekim ayından bu yana Ankara'da ikamet ediyor. Şu anda hiç bir siyasi kuruluş, hiçbir mesleki dernek üyesi değildir. Hakkın yanında olanları sözleriyle desteklese de, şahısları övmek, beğenmeyince sövmek gibi basitliği kabul etmemektedir.

    Yemini var, yazabildiği müddetçe yazacak. kimbilir nereye ve ne zamana kadar...

    Yayıncı'dan:

    Halk şiirimizin en büyük üstadı Abdurrahim Karakoç, yaşayan canlı şiirleriyle, tatlı üslubuyla hep bizim sesimiz oldu; düşündüklerimizi, söylediklerimizi şiirleştirdi; hislerimizin tercümanı oldu..O bir söyleşide bunu şöyle dile getiriyor:
    'Galip Erdem bey'in dediği gibi,inandığımız her şeyi söylemesek bile, söylediğimiz her söz işimizin ve inancımızın aynası olmalı.'
    Karacaoğlan, Emrah, Aşık Ömer, Kayıkçı Kul Mustafa, Pir Sultan Abdal, Ruhsati, Köroğlu, Dadaloğlu, Seyrani, Bayburtlu Zihni, Çıldırlı Aşık Şenlik, Şarkışlalı Aşık Veysel Şatıroğlu gibi şahikadaki isimlerden sonra, günümüzde halk şiirinin en doruktaki ismi hiç şüphesiz Abdurrahim Karakoç'tur.

    O kendini şöyle tanıtmaktadır:

    'İman kaynağımdır, tevhid havuzum
    İslam'ın dışında arama beni
    Muhammed-ül Emin tek kılavuzum
    Putların peşinde arama beni.

    Hak kelâm duyduğum kitap Kur'an'dır
    Başka yok! . Uyduğum kitap Kur'an'dır
    Dolduğum, doyduğum kitap Kur'an'dır.
    Beşerin 'boş'unda arama beni'

    Abdurrahim Karakoç, şahsiyet abidesi bir yiğit,bir bilge, bir alperen olarak hayatımıza giren en tatlı, en güzel şairlerimizden birisidir. İşte o güzel, o yiğit dostun şiir kitaplarını 'Alperen Yayınları' olarak yayınlamaktan gurur ve mutluluk duyuyoruz. Alperen


    ESERLERİ
    Şiir kitapları: Hasan'a Mektuplar (1965) , El Kulakta (1969) , Vur Emri (1973) , Kan Yazısı (1978) , Suları Islatamadım(1983) , Beşinci Mevsim(1985) , Dosta Doğru, Akıl Karaya Vurdu(1994) , Yasaklı Rüyalar(2000) , Gökçekimi(2000) , Gerdanlık-I(2000) , Gerdanlık-II(2002) , Gerdanlık-III(2005) ,Parmak İzi(2002) ,
    Düşünce Yazıları, Çobandan Mektuplar(Deneme)

  5. #5

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
    1825'te İstanbul'da doğdu, 1898'de yaşamını yitirdi. Sultan II. Mahmut ile eşlerinden Zernigar Sultan'ın kızı, Sultan Abdülmecit'in kız kardeşi. Sarayda özel eğitim gördü. Kaptan-ı Derya ve sonradan Sadrazam olan Mehmet Ali Paşa ile evlendi. Önce üç çocuğunu, sonra kocasını ve ardından da genç kızı Hayriye Sultan'ı kaybedince acıya boğuldu. Nakşîbendi tarikatına girdi. Şiirleri 1996'da 'Adile Sultan Dîvânı' adıyla yayınlandı. Şiirleri genellikle çocukları, eşi ve kızı Hayriye Sultan'ın ölümlerinden duyduğu derin üzüntüyü yansıtan manzumelerden oluşur. Çağdaşı olan Leylâ ve Fıtnat Hanımlardan daha az başarılı bir şair sayılır. Aruzun yanı sıra hece ölçüsüyle de şiirler yazdı. Türbesi İstanbul Eyüp'te Bostan İskelesi yakınında. İstanbul'da pek çok hayır eseri bıraktı, ayrıca babası onun adına birçok eser yaptırdı. Muhibbî (Kanuni Sultan Süleyman) Divanı’nın basılmasını sağladı.

  6. #6

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
    Dünyaya 1447 yılında Dimetoka’da gelen II. Bayezid, 1481'de Fatih'in ölümü üzerine Osmanlı tahtına XIII. padişah olarak geçmiştir. Rakibi olan şehzade Cem'in saltanat arzusuna, yeniçerilerin kendisine taraftar olmaları ve vali bulunduğu Amasya'dan merkeze Cem'den önce varışı ile set çekti. Bu rekabet bilinen gelişmelerle 1495'e kadar devam etti. 10 Haziran 1512 tarihinde Çorlu’da vefat etmiştir.

    Kendisi de âlim ve şair olan II. Bayezid kendi devrini âlimler, şairler devri haline getirmiş, bir kısım isim ve işleri ile Künhü'l-Ahbar'da kaydedilmiş olan yüzlerce kabiliyeti şöhret haline getirmiştir, birçok yönden babası Fatih'i aratmamıştır.

    II. Bayezid, şiirlerinde mütevekkil ve şükredicidir, bazen de bir hak ve adalet arayıcısıdır.

    Adlî, Ahmed Paşa’yı üstad tanıyarak gazel söylemiş, Necatî'den aldığı ilham ve feyzi de ilk tesirle birleştirerek devrinde vasat kudret ve kabiliyette bir şair olmuştur.

  7. #7

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
    H A Y A T I

    Ne önemi var yaşam öykümün? Hangi yaşam, tek sayfada anlatılır;
    ve insanlık tarihi içinde bir toz zerresinden daha büyüktür. İnsanın
    kaç penceresi var yüreğinde, içini ışıkla doldurmak, dışarıya ışıklar
    salmak için; sen ona bak. Hem her yerli, hem de hiç bir yerlisin; eğer
    şairsen, insanın vatanı insan bellemişsen...

    Yazıp çizmek, serüvencilik değilmi; yani keşfetmek. Bazan
    doğduğun bozkırın çileli çatlaklarında ararsın güzellikleri; bazan
    otuzunda görür görmez vurulduğun denizin çığlığında.. Gün olur,
    bozkırın en kıraç yerinde, bir derin kuyu olursun; gün olur, artık
    hiç bir geminin uğramadığı ıssız adadaki yosunlu deniz feneri...
    Bazan da sonsuz gökyüzünde gidecek yer bulamayan, göçmen bir kuş.
    Yalnızlığında, sevincinde, hasretinde tanımlanamaz. Ama güzellik,
    kendi içinde yoksa, oluşturamamışsan, aramakla bulunmaz; bilirsin...

    <<>>

    Küskünlüklerini,değerli taşlar,kutsal sayfalar ve dede
    yadigarı eşyalar gibi; boyunlarında muska, parmaklarında yüzük,
    yüreklerinde aşk gibi saklayanlara sözümüz yok... Kötü ve yanlış
    yanlarımız, dostlarımızın sınav sorularıdır... Biz insanları
    yanlışlarıyla sevmesini sizlerden öğrendik.. Çok bağışladınız beni,
    çok... Bir gün ölüp gittiğimde- ki hepimiz, bir gün bizi dünyaya
    mahkum eden hırslarımızı falan soyunup, bir yerlerde toprağa ve
    sonsuza karışacağız- ki bir gün ölüp gittiğimde, söylenmemiş
    aşklarımın pişmanlığı olacak en çok ah ettiğim...

    İngiliz serüvenci Davit Livingstine, Zambezi’de, Rauma Irmağı
    boylarından, Afrika içlerine, üç kez sefer düzenlemiş bir gezgindi.
    Gittiği yerlerde, köleliğe ve cehalete karşı mücadele veren bu
    adam, 1864 yılında öldüğünde, arkadaşlarının isteği üzerine, onu
    taparcasına seven yerliler, cesedini kayıklara yükleyerek,
    İngiltere’ye gitmesine hiç ses etmeyince, herkes çok şaşırmıştı.
    Ancak Londra’da anlaşıldı ki, o Afrika yerlileri, kendilerine
    ait bir şeyi söküp almışlardı: Livingstine’in yüreğini... Şimdi
    yıllar sonra yeniden aranızda bulunuşum, Livingstine’ ın milyonda
    biri kadar bile önemi olmayan bu insana sizin gerçekten hak
    ettiğinden çok fazla değer verdiğinizi ve yüreğimi çoktan almış
    olduğunuzu gösteriyor... Aklıma bir çizgi roman kahramanı geldi:
    Corlto Maltese; Çingene falcıya elini uzatıp, falına bakmasını
    istemişti. Falcı, şaşkınlık içinde kader çizgisinin olmadığını
    söyleyince, cebinde sakladığı babasının usturasıyla avucunun
    ortasına bir kader çizgisi kesip, artık bakabilirsin demişti.
    Kader çizgimizi avucumuzun ortasına usturayla açmadık, ancak
    nereli olduğum gibi bir soruya vereceğim yanıt, yerim sizlerin
    dostluğudur, nereliyseniz, nerede yaşıyorsanız, orayı seçtim...
    sizlerin arasını baba evim seçtim, nerede olursam olayım,
    buranın damgasını taşıyacağım.

    Herkesin, aşkların olmadığına inandığı, aşklarını çağın dayatılan
    değerlerine göre günlük yaşayan, bir dönem bu. Hatta hormonal bir
    olay olarak, insan kimyasıyla açıklıyorlar artık... Onlara sormak
    gerekir, onurun, namusun da bir kimyası var mı? İnsan kişiliğinden
    haberi olmayan bu söylemler, bize göre değil. Diyeceğim, aşkların
    böylesine yozlaştığı bir dönemde, dostlukların çatıları yıkılıyor
    arkadaşlıkların duvarlarını, zaman yelleri, selleri almış almış
    götürmüş. Ancak biz hala ayaktayız... Hiç çıkarsızca bir şeyler,
    bizi yeniden derleyip bir araya getirdi işte. Yakından bakınca
    iğrenç, uzaktan hoş görünen insanlar vardır. Uzaktan anlaşılmayan
    , yaklaştıkça güzelleşen insanlar vardır. Ne güzel, biz yakından da
    baktık birbirimize, uzaktan da... Her iki halde de güzeldik,
    mesafelerin önemi yok... Zaten ayrılmamıştık... Suçluluk duyduğum
    bir şey var: Söylenmemiş duygularım ,ki onlar aşk ve sevda
    üzerinedir Kendimi ihbar ediyorum...( Adnan Durmaz 02-06-2001
    İzmir)

    Not : Bu yazı şairin internetteki bir yazısından ve Fsıltılarla da
    Olsa Söyle adlı şiir kitabının arka kapağından aynen alınmıştır.

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an Bu Konuyu Gorunteleyen 1 Kullanıcı var. (0 Uye ve 1 Misafir)

Bu Konudaki Etiketler

Yer imleri

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •