KENDİ GERÇEĞİNİ YOK SAYMAK ÜSTÜNE
Yeni bir şey yaratmak. Zaman yaratmak ya da mekan, yeni insanlar. Umut
yaratmak. Bugün sanki her şey güzel. Ve sanki bu dünyanın en garip duygusu.
Aynada kendime bakıyorum. Yadsıyorum orada gördüğüm şeyi. Ya ruhum bedenime
uymuyor ya bedenim ruhuma. Garip işte bu, gerçekten garip; hissetmiyorum
galiba.
Hiçbir şey anlamıyorum hiçbir şey görmüyorum.Yapmak istediklerini yapıyorlar
sanki bana. Engellemiyorum.
Aslında çok şey düşünüyorum. Bu ya korkaklık ya hayatı anlama. Çünkü
eylemsiz ve yalnızım. Bir başka zamana kalıyor her şey hep. Zaman mekan
oluyor sanki. Ben bir başka boyuta geçiyorum. Hep duruyor, bekliyor hiç
gitmiyor sanki zaman.
Takvim yapraklarının değişmediğini düşünüyorum. Hergün yeni bir gökyüzünün
kararıp aydınlanmadığını. Aynı gökyüzünün ışık oyunları oynadığını bize.
Bizimle dalga geçtiğini.
Hep bir başkasını düşlüyor bir başkasını seviyorum. Aslında hayal kuruyorum
ben.
Yaşamıyorum. Kendi gerçeğini yok saymak üstüne çevirebileceğim binlerce
geyikten biri bu. Bir başka hayat düşleyip onu yaşamak ve gerçeği yok
saymak. Düşün "gerçek" düşmanı olduğunu olduğunu bilen kaç kişidir acaba?
Gezdiğimiz sokakların yaşadığımız bu şehrin başkalarına ait olduğunu bilmek.
Eski zamanların ruhunu yok etmeye çalışmak. Yaşamımızın şimdiki anlamı bu.
Hayatta bu kadar kolay erişilebilinecek bir şey var mı acaba yoketmek
dışında
Yaşadıklarımız ve gördüklerimiz. Bize ait olmayan bizim dışımızda kalan bir
şeyi yaşayarak daha ne kadar devam ederiz, kimbilir?
Kendi içimizdeki denizler, o denizleri aydınlatan fenerler ve çağımızın
birkaç garip söylemi.
Yabancı kelimelerle çevrili hayatımızda neyi tam olarak 'bizim' kılıyoruz
acaba? Beklediğimiz başka hayatların dışında belki de inanmayıp da
benimsemek zorunda kaldığımız öteki taraf.
Birçoğumuz onu bekleyecek kadar sabırlı değiliz haklı olarak. O kadar uzun
zaman beklemek yerine burada yaşamak istiyoruz hakettiğimizi.
Ama daha güzel ve çekici olarak. Daha akıllı, daha mutlu. Her şeyin dahasını
isteyerek. Tek bir amaca yönelik hayatlar sürüyoruz. Para bütün tarihimizi
satın alıyor bir anda.
Para lüks otomobillere dünüşüyor, çok katlı evlere. Ağaçsızlığa,
kedisizliğe... Robotlaşarak yaşıyoruz kendi mahpushanemizde. Daha iyi bir
eğitim değil, daha çok para kazandıracak daha iyi bir eğitim arıyoruz.
Daha iyi bir araba değil,daha çok prestij kazandıracak daha pahalı bir araba
arıyoruz. Kimliksiziz. Satın aldıklarımızla bir kimlik ediniyoruz.
Sahip olduğumuzu sanarak unutuyoruz acımızı. Varolmanın acısını, zamanı.
Zamanı unutturuyoruz kendimize; olmak isteyip de olamadıklarımızı. Rolümüz
çocuğu oynamak. Tanrının oyuncaklarıyız biz. Çocuk oyuncaklar.
Hep olmak, hep yapmak isterken tek sahip olduğumuz sahip olmaya çalışmak.
Her şeyin dahasını isteyerek. Küçük çocuklar gibi tutturarak. Ben onun
hayatını istiyorum! Bu vitrindeki hayat benim olmalı! Oysa ki vitrinlere
yansıyan suretimizi es geçiyoruz.
Bu biziz işte neden anlamıyoruz.


Teşekkur:
Beğeni: 

Alıntı

Yer imleri