Teşekkur Teşekkur:  0
Beğeni Beğeni:  0
Sayfa 1/2 12 SonSon
11 sonuçtan 1 ile 10 arası

Konu: Adenit Nedir? Tedavisinde Hangi Bitkiler Kullanılır?

  1. #1

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    New41 Kısa Kısa Sağlıkla Ilgili Bilgiler

    ADENİT - Boyundaki Lenf damarlarının şişmesi sonucu meydana gelen iltihabli şişliğe “Adenit” denir. Telaşlanmaya lüzum yoktur! Ancak, tedbir almayı da ihmal etmemek gerekir.
    Adenit, patlayıp içindeki cerahat akmadıkça, el sürülmemesi gerekir. Aşağıda tavsiye edilen ilaclar hazırlanıp, kullanılabilir.
    Reçete: 1 Malzeme: Karaçam kozalağı, Su.
    Hazırlanışı: 4 bardak suya; ince ince kıyilmış 4 çorba kaşığı Karaçam kozalağı konur, Kaynatıldıktan sonra süzülür. Yemeklerden sonra, birer kahve fincan’, yudum yudum içilir.
    Reçete: 2 Malzeme: Soğan, sarımsak.
    Uygulanışı: Öğle ve akşam yemeklerinde yarımşar kuru soğan ile ikişer diş sarmısak yenir.
    *2 -3 gün içinde iyileşmezse, doktora başvurmak gerekir.
    Reçete: 3 Malzeme: Bitkisel krem, Mersin yağı, Biberiye yağı, Reçine yağı, Portakal yağı
    Hazırlanışı: Şişlik olan yere günde 3 kere bitkisel krem sürülüp, ovulur. Üzeri, yünlü bir kumaşla hafifçe sarılır.
    * AYRICA; yemeklerden yarım saat önce, yarım çay bardağı suya 10 damla mersin yağı, 10 damla biberiye yağı, 10 damla reçine yağı ve 10 damla da portakal yağı konulup içilir.
    Konu sarıkanarya_41 tarafından (12-11-2008 Saat 14:40 ) değiştirilmiştir.

  2. #2

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
    İçi cerahat (irin) dolu şişliklere “Abse” denir. Vücüdun her tarafında orta-
    ya çıkabilir. Sebebi: Vücüda giren mikroplardır.
    “Soğuk Abse” ve “Sıcak Abse” olmak üzere iki tip abse vardır.
    Bazen dayanılmaz derecede ağn yapan abselerden kurtulmanırı çaresi,
    vakit geçirmeden doktora başvurmak veya aşağıdaki ilaçlardan birini hemen hazırlayıp absenin üzerine koymaktır.
    recete: 1
    Malzeme: Soğan, Tuzsuz tereyağı, Pudra şekeri.
    Hazırlanışı; Bir adet soğan, soymadan külde pişirilir. Sonra ortasmdan
    kesilip, iki parçaya ayrılır, üzerine, bir çorba kaşığı tuzsuz tereyağı ile bir
    tatlı kaşığı pudra şekeri konur. Sonra, absenin bulunduğu yeri kurcalamadan, üstüne kapatılır.
    * Sıkmadan, temiz bir tülbentle veya sargı beri ile sarılır. 12 saat beklenir.
    * Bu süre içinde, abse olgunlaşıp içindeki cerahat akmaya başlamadıysa;
    aynı terkib bir kere daha uygulanır.
    Dikkat! Abse patlayıp, içindeki cerahat akmaya başladıktan sonra, temizliğe aşırı dikkat göstermek gerekir. Bunun için; cerahat, oksijenli su
    ile temizlenir. Temizleme işlemini yaparken, pamuk yerine gazlı bez kullanılır.

    Reçete: 2
    Malzeme: Lahana.
    Uygulanışı: Soğuk su ile yıkanan bir lahana yaprağı, absenin üzerine dolanır. Yarım saatte bir, yenisi ile değiştirilir.
    Reçete: 3
    Malzeme: Taze incir.
    Uygulanışı: Bir adet taze incir, ortasından kesilerek olmamış absenin üzerine konur.
    * Temiz bir tülbentle, fazla sıkmadan sarılır. Abse içindeki cerahat boşalıncaya kadar, bu işleme her gün devam edilir.
    Reçete: 4— Malzeme: Marul, Zeytinyağı.
    Hazırlanışı; Tavanın içine; 2 kahve fincanı zeytinyağı ve bir tek marul
    yaprağı konur.
    * Hafif ateşte pişirilir. ılıdıktan sonra absenin üzerine temiz bir tülbentle
    sarılır.

    *
    Bu işleme, abse olgunlaşıncaya kadar devam edilir

  3. #3

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    TRT 1de yayınlanan GÜNBEGÜN programına katılan op.dr. feridun kunak ayak bakımıyla ilgili bilgiler verdi. bunlardan biride topuklarda oluşmuş olan çatkalar için yapılacak bir karışım. bunun için;
    * 1 çay bardağı kına
    *1 çay bardağı elma sirkesi
    *5 bardak su
    Bu malzemelri karıştırın ve 5 bardak suyun içinde 5 dakika kadar kaynatın.
    ve çatlak kısımlara sürün.biraz beklettikten sonra yıkayın ve limonla ovun.1 hafta içinde çatlaklar iyileşecektir.

  4. #4

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    suna dumankaya TRT 1 de yayınlanan GÜNBEGÜN programında her hafta olduğu gibi evde yapılabilecek güzellik maskeleri ve bakım maskeleri tarifi verdi. Bu tariflerden biride kış aylarında sıkça yakalandığımız grip hastalığını iyileştirmek için hazırlanna ilça tarifiydi. bunun için;
    MALZEMELER:
    *3 adet aspirin
    *1 çorba kaşığı çörekotu
    *1 tutam kekik
    *1 tutam nane
    *4 dilim limon
    *3 çorba kaşığı üzüm pekmezi
    *3 çorba kaşığı elma sirkesi
    *200 gr. su
    kekik ,nane, çörekotu ve limonu suyun içine koyun ve bir kaç dakika kaynatın ve indirip demlenmeye bırakın.daha sonra aspirini ezin ve içine ilave edin. elma sirkesini ve pekmezide ileve edin ve bu karışımı için. göreceksiniz grip şikayetleriniz çok kısa bir sürede ortadan kalkacaktır.

  5. #5

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    suna dumankaya TRT 1 de yayınlanan GÜNBEGÜN programında her hafta olduğu gibi evde yapılabilecek güzellik maskeleri ve bakım maskeleri tarifi verdi. bu tariflerden biride boyadan dolayı yıpranmış ve kırılmış saçlar içindi.bunun için
    MALZEMELR:
    *1 adet olgun muz
    *1 çorba kaşığı bal
    *1 çorba kaşığı adaçayı yağı
    *yarım kahve fincanı kaliteli bal
    Muzu iyice ezin ve içine diğer malzemelri ilave edin. bu karışımı saçınıza sürün sabahtan akşama kadar yada geceden sabaha kadar streç filme sarılı halde bekletin.haftada 1-2 defa uygulayabilirsiniz.

  6. #6

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    • MEYANKÖKÜ / <SPAN style="FONT-SIZE: 12pt; FONT-FAMILY: 'Times New Roman'; mso-fareast-font-family: 'Times New Roman'; mso-ansi-language: TR; mso-fareast-language: TR; mso-bidi-language: AR-SA">Piyon, Boyan, Bıyan, Miyan, Tatlıkök, Glycyrr-hiza, Licorice, Rglisse /
    Baklagillerden kalın rizomlu bir ağaççıktır. Yaprakları tüysü; yaprakçıkları pek çoktur. Çiçekleri beyaz, morumsu veya mavimsidir. Başak biçimindedirler. Yurdumuzda ‘Glycyrrhiza glabra’ denilen türü; Batı, Güney ve Güneydoğu Anadolu’da yetişir. Boyu

  7. #7

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Papatya...

    Bahçelerde, tarlalarda, yol kenarlarında ve çayırlarda bol miktarda bulunan, Mayıs ve Ağustos ayları arasında çiçek açan papatya, halk arasında “koyun gözü” diye de biliniyor. Papatyanın ateş düşürücü, ishal önleyici, diş ağlarını dindirici, mide ve bağırsak gazlarını giderici, mesane rahatsızlıklarını tedavi edici ve sinir sistemlerini kuvvetlendirici etkisi yüzyıllardır biliniyor. Kırların bu altın gözlü süsünün etkisi bunlarla da sınırlı değil.

    Papatyadan elde edilen yağ, çeşitli ağrılarda, mikropları öldürmede, sinirleri yatıştırmada kullanılır.

    En iyi cinsi, çiçeğinin bütününün rengi sarı olanıdır. Mayıs-Haziran aylarında toplanıp kurutularak, bütün yıl boyunca bu bitkinin şifasından faydalanabilinir.

    Papatya kaynatılarak bol bol suyu içilirse, karındaki suları akıtıp kökünden temizler. Migren, nevralji (sinir ağrısı) ve romatizmaya karşı da çok etkilidir. Papatya suyu ile yıkanan saç, zamanla kumrallaşır

    Cörek otu

    Çörek otu, Haziran ve Temmuz aylarında çiçek açan, düğün çiçeğigillerden bir bitkidir. Ekin tarlalarında ve yol kenarlarında görülebilen çörek otu, yurdumuzun başta Trakya olmak üzere birçok bölgesinde yetişir. Birçok hastalığa şifa olduğu bilinen bu bitkinin tohumlarından faydalanılır.

    Çörek otu, sarılık, hazım bozukluğu, böbrek ve mesanedeki kumlar, yüz felci, iltihaplanmalar, nefes darlığı, öksürük, basur, baş ve diş ağrısı, sedef hastalığı, nezle, unutkanlık ve mantara karşı faydalıdır. Ayrıca tansiyonu düşürme, iştah açma, anne sütünün artırılması, bağırsak parazitlerinin düşürülmesi, balgam ve idrar
    söktürmede yardımcıdır. Bugünlerde çörek otunun kemik iliğini artırdığı da anlaşılmıştır.

    Ayva,pek çok hastalığa şifadır!

    Ordu Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölüm Başkanı Prof. Dr. Turan Karadeniz, ayva yemenin büyük yararları olduğunu belirti.

    Meyvesinde pektin, tanen, şeker, organik asit, A ve C vitamini ve mineral tuzlardan bol miktarda bulunduğunu, tohumlarında ise yüzde 14-18 oranında tutkal maddeler, yüzde 16-20 oranında yağ, tanen, renkli maddeler ve yüksek oranda protein, az miktarda amygdalin ve emülsin olduğunu belirten Prof. Dr. Karadeniz, ayvanın kalp, akciğer, boğaz, mide, böbrek, göz, bağırsak, ağız rahatsızlıkları ve adet kanamalarına oldukça faydalı olduğunu dile getirdi.

    Prof.Dr. Karadeniz, ayvanın yararlarını şöyle açıklıyor:

    "Meyvelerinden hazırlanan şurup ve kompostolar çocuk ishallerine karşı çok etkilidir. Ayva meyveleri kalbe kuvvet verir ve rahatlatır. Kalpteki sıkıntıyı, çarpıntıyı ve ağız kokusunu giderir. Harareti ve ishali keser. Hazımsızlığı giderir, mideyi ve bağırsağı kuvvetlendirir, ince bağırsak iltihabını giderir. Vücudun gelişmesine yardım eder. Ayva damar sertliğine, karaciğer tembelliğine iyi gelir, tansiyonu düşürür, safrayı düzene sokar. Yapraklarının çayı kalp ağrılarına iyi gelmekte, sakinleştirici özelliği bulunmaktadır.

    Meyvesinden yapılan reçel, sindirim sistemi rahatsızlıklarında tedavi edici olarak görev üstlenmekte, cinsel arzuyu kuvvetlendirmektedir. Tereyağında pişirilen ayva; nefes yolu hastalıklarına, müzmin öksürüğe, bronşite ve tüberküloz hastalığına iyi gelmektedir. Ayva çiçeği bal ile macun yapılıp yutulursa, baş ağrısını keser. Ayva çiçeği kaynatılıp içilirse, kalp çarpıntısını keser, kalbi kuvvetlendirir, annenin sütünü artırır. Ayva kokusu kalp ve dimağı kuvvetlendirir. Ayva hoşafı yaşlıların ayaklarının tutukluk yapmasını giderir. Ayva varise karşı iyidir, yorgunluğu, bitkinliği giderir."

    Ayva hoşafının ağız yaralarına, akciğer veremine iyi geldiğini, gece uyurken ağızdan salya gelmesini önlediğini de belirten Prof.Dr. Karadeniz, şöyle devam ediyor:

    "Yaprağı kaynatılıp içilirse ishali keser. Ayva yaprağı kaynatılır, suyu ile gargara yapılır, pişmiş yaprakları ile de lapa yapılıp boğaza konursa boğaz ağrısını ve şişliğini giderir. Burun kanamasını önlemek için buruna ayva suyu çekilmelidir. Ayva suyu aşırı adet kanamasını önler, bağırsak kanamalarını keser, dizanteriye karşı çok faydalıdır. Doğumu kolaylaştırmak için ayva suyu ve ayva çekirdeği kaynatılıp içilmelidir.

    Ayva kabuğu veya ayva çekirdeği kaynatılıp içilirse, idrar yolu iltihaplarına iyi gelir. Ayva suyu iştah açar, böbrek ve sidik torbası iltihaplarını iyileştirir. Grip ve nezle olanlar bol bol yemelidirler. Ayva suyu vücudu terletmek için çok etkilidir. Ayva böbrek zafiyetine, mide zafiyetine, karaciğer zafiyetine, mide bulantısına, deniz tutmasına, mide gevşemesi ve mide düşmesine, çok faydalıdır. Pişirilmiş ayva iyi gelir.

    Ayva suyu vesveseye ve mide ülserine iyi gelmekte, dimağı kuvvetlendirmektedir. Göz beyazı, göz kapak ve kirpiklerinin iltihaplanmasında ayva yaprağı kaynatılıp soğutulduktan sonra gözler günde birkaç kez yıkanır. Ayva meyvesi üzerindeki tüyler kanayan yere konursa kanamayı durdurur. Beyaz akıntıya karşı ayva yaprağı kaynatılıp aç karnına içilmeli ve haricen yıkanılmalıdır. Ağız içi yaraları ve boğaz iltihapları için kurutulmuş ayvanın suda bekletilmesi ile elde edilen şurup gargara olarak kullanılırsa şifa verir"

    Narın faydaları saymakla bitmiyor. İster tek tek tanelerini yiyerek tüketin, ister suyunu sıkarak için nar, pek çok derdin devası. Örneğin narda 10 bardak yeşil çaya ve 4 bardak kızılcık suyuna eşdeğer antioksidan madde bulunuyor. Narın bilinen bazı faydaları:

    Tansiyonumuzu olumlu bir şekilde düzenler
    Kalbimizi korur düzenli çalışmasına destek olur
    Enfeksiyona karşı vücut direncini korur ve artırır
    Enerji verir, yorgunluğu giderir
    İdrar söktürücü etkisiyle toksin atımını sağlar
    Bağışıklık sistemini güçlendirir hastalıklara karşı korur
    Kolesterol ve kan şekerimizi regüle eder artmasını engeller
    Bağırsak parazitlerinin düşmanıdır, iyi bakterilerin artmasını sağlar
    İshali (diare) önler tedavide destek sağlar
    Ciltte olumlu katkısı vardır, pürüzsüz görünüm sağlar
    Cilt enfeksiyonlarında olumlu katkısı vardır

    Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.


    Cevizin faydaları saymakla bitmez


    İçerdiği B6 vitamini, bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi ve damar sertliğini önleme açısından yardımcıdır. Kansere karşı bağışıklık kazanmada rol oynar.

    Damar dostu, antioksidan ve yaşlılık engelleyici bir besindir. İçerdiği E vitamini şeker hastalığının gelişimini engeller; kalp, damar, beyin ve sinir fonksiyonlarını düzenler, yaraların iyileşmesine faydalı olur.

    Cevizde bulunan arginin isimli aminoasit kan damarlarını gevşeterek tıkanmasını önler.

    Cevizde bulunan kalsiyum: ruhsal durum değişiklikleri, baş ağrısı, şekerli ve tatlı besinlere aşırı istek, uykusuzluk, yorgunluk, baş dönmesi gibi belirtilerin azalmasına yardımcı olur; kemik erimesini önler.

    Haftada en az 5 adet ceviz içi yiyenlerde koroner kalp rahatsızlığının daha az ortaya çıktığı belirtilmektedir.

    Verem hastalığında hem besleyici hem de tedavi edici özellik gösterdiğini söyleyen uzmanlar, her sabah kahvaltıda bir miktar ceviz içi yenmesinin zekayı geliştirdiğini belirtiyor. Nasırlar üzerine konulan ceviz yağı zamanla bunların yok olmasını sağlıyor. Ceviz yapraklarından yapılan çay iştah açıyor. Mideyi kuvvetlendirip boğaz hastalıklarına iyi geliyor. Ceviz yağı yüz lekelerinin üzerine sürülüp masaj yapılırsa lekeler yok oluyor.

    Bahçelerde, hatta saksilarda bile kolayca yetistirilebilen ve uzun müddet kullanilabilen nane, hos kokusu yaninda, çorbalara, dolmalara ve salatalara baharat olarak katilir ve mideyi çalistirarak hazmi kolaylastirir. Kaynatilip, çay gibi içilince, sinirleri teskin eder, kalb çarpintilarini önler. Limonla kaynatilip içilirse bulanti, agri, ishal ve sindirim bozukluklarina iyi gelir.

    Naftalin kokusundan rahatsiz olanlar, naftalin yerine çamasirlari arasina nane doldurulmus bez torbalar koyarsa elbiseler daha güzel kokar, hem de güve kaçirmak hususunda naftalin kadar etkilidir.

    Arabistan’da eskiden merkeplerin sirtina yüklenmis küfelerde nane demetleri satilir, bütün çarsi mis gibi kokardi. Çok sicak günlerde çarsi ve pazarlarda, insanlar ellerinde bir demet taze nane, burunlarina tutup gezerlerdi.

    Bal ve tarçının faydalarını biliyor musunuz?

    Bal ve Tarçın karışımının birçok hastalıklara iyi geldiği saptanmıştır.

    Eski Yunan tıbbında olduğu kadar Ayurvedik tıpta da Bal,asırlarca hayati ilaç olarak kullanılmıştır.

    Bugünün bilim adamları birçok hastalıkların tedavisinde Balı çok etkili bir ilaç olarak kabul etmişlerdir.

    Bal hertürlü hastalıkta herhangi bir yan etkiye sebep olmaksızın kullanılabilmektedir.

    Bugünün tıp ilmi,balın tatlı olmasına karşın doğru dozlarda alındığında şeker hastaları için tehlikeli olmadığını kabul etmektedir.

    Kanada da yayımlanan ünlü Weekly World News dergisinin 17 OCAK 1995 tarihli sayısında batılı araştırmacılar tarafından bal ve tarçınla tedavi edilen hastalıkların listesini yayınlamıştır.

    ARTRİT
    Bir kısım Balı 2 kısım ılık su içerisine koyup üzerine bir çay kaşığı toz Tarçın ilave ederek bir krem elde edilir. Bununla vücudun ağrıyan yerlerine masaj yapılır. 1-2 dakika içerisinde ağrının azaldığını göreceksiniz.


    Artritli hastalar,bir bardak sıcak su içerisinde 2 kaşık Bal ve bir çay kaşığı toz Tarçını eritip sabah ,akşam alabilirler. Eğer düzenli olarak alırlarsa Kronik Artriti olan hastalar bile tedavi olabilirler.

    Kopenhag Üniversitesinde yapılan bir araştırmada ;kahvaltıdan önce Bir yemek kaşığı Bal ve ½ çay kaşığı toz Tarçını alan 200 hastadan 73 ü bir hafta içerisinde şifa bulmuşlar, geri kalan yürüyemeyen ve hareket edemiyen hastalar da bir ay içerisinde şifa bulmuşlardır.

    BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ
    Hergün kullanılan Bal ve Tarçın bağışıklık sistemini kuvvetlendirir ve vücudu bakteri ve virus saldırılarına karşı korur.

    Araştırmacılara göre Bal,birçok Vitamin ve büyük miktarda demir içermektedir.

    Balın düzenli kullanılması, Akyuvarlar içerisindeki, bakteriler ve viruslarla savaşan,korpuskülleri de kuvvetlendirir.

    DİŞ AĞRISI
    Bir kaşık toz Tarçın ve 5 tatlı kaşığı Bal karışımı ağrıyan dişe tatbil edilir.

    Ağrı kesilene kadar günde üç defa tatbik edilir.

    HAZIMSIZLIK ve GRİP
    Toz Tarçın 2 kaşık bal üzerine serpilip yemekten önce alındığında asit oluşumunu ve hazımsızlığı önler

    İspanya da yapılan bir araştırmada bal içerisindeki bir maddenin grip mikroplarını öldürdüğü ve hastaları gripten koruduğu saptanmıştır.

    İDRAR KESESİ ENFEKSİYONLARI
    İki kaşık toz Tarçın,bir tatlı kaşığı Bal, ılık su içerisinde eritilip içilir.

    İdrar kesesindeki mikroorganizmalar üzerinde etkilidir.


    KANSER
    Japonya ve Avustralya da yapılan bir araştırmada ,mide ve kemik kanserleri üzerinde başarılı olunmuştur.

    Bu tür kanserlere yakalanan hastalar günde bir kaşık bal ve bir kaşık Tarçını bir ay süreyle günde üç defa almalıdırlar.

    KALP HASTALIKLARI
    Bal ve Tarçınla bir karışım yap ve bunu her sabah kahvaltıda reçel veya marmelat yerine ekmek üzerine sür.

    Bu uygulama arterlerdeki kolesterolleri eriterek hastaları kalp krizinden korur.

    Bu uygulama ile, daha önce kalp krizi geçirmiş kişiler, ikinci krizden kilometrelerce uzakta olacaklardır.

    Bu uygulamayı düzenli olarak yapan kişilerde solunum güçlüğü ortadan kalkacak ve kalp atışları kuvvetlenecektir.

    KISIRLIK
    Eski Yunan ve Ayurvedikler Balı, yıllardır, erkeklerin spermalarını kuvvetlendirmek için kullanmışlardır.

    Eğer kudretsiz bir erkek düzenli olarak uyumadan önce 2 kaşık bal yerse problemleri çözülecektir.

    Çin,Japon ve uzakdoğu ülkelerinde ,gebe kalamıyan ve uterusunu kuvvetlendirmek isteyen kadınlar asırlardır toz Tarçın kullanmaktadırlar

    Gebe kalamıyan kadınlar bir tutam toz Tarçın ve yarım tatlı kaşığı balı gün boyunca bir bir sakız üzerine koyup çığnediklerinde tükürükle karışarak yavaş yavaş emilerek etkili olmaktadır.

    Amerika Meryland'da evli bir çiftin 14 yıldır çocuğu olmamış ve ümitlerini de kaybetmişlerdir.Bu uygulamalar kendilerine anlatılmış ve yukarıda belirtilen kürün uygulamasına başlandıktan birkaç ay sonra ikiz çocuklarının olacağı tesbit edilmiştir.

    KOLESTEROL
    İki kaşık Bal, Üç tatlı kaşığı Toz Tarçın,450 gr.demlenmiş çay içerisinde eritilerek içildiğinde kan kolesterol seviyesi 2 saat içerisinde % 10 düşecektir.


    Artrit hastalarına tavsiye edilen kür de günde 3 defa kolesterol hastaları i,çin uygulanabilir.

    Adı geçen dergideki bilgilere göre günlük gıda ile alınan bal bile kolesterolün düşmesine yardımcı olabilir.

    MİDE AĞRILARI
    Bal ve Tarçın kürlerinin ,mide ağrıları için olduğu kadar mide ülserleri için de yararlı olduğu saptanmıştır.

    GAZ
    Hindistan ve Japonyada yapılan araştırmalar Bal ve Tarçının midedeki gazı giderdiğini göstermiştir.

    SAÇ DÖKÜLMESİ
    Saçı dökülenlerle tepesi açılanlar sıcak zeytinyağı içerisine bir kaşık bal,bir tatlı kaşığı toz Tarçın ilacesiyle elde edilen krem banyodan önce başa sürülür ve taklaşık 15 dakika bekledikten sonra yıkanır.

    5 dakikalık bir uygulama dahi etkili olabilir.

    SİVİLCELER VE DERİ
    3 kısım bal, 1 kısım Tarçın ile bir krem yapılır. Bu krem uykudan önce sivilceler üzerine sürülür.Sabahleyin ılık su ile yıkanır.

    Eğer 2 hafta süreyle her gün uygulanırsa sivilceleri kökünden çıkarır.

    Egzama,mantar ve diğer deri infeksiyonlarında eşit miktardaki Bal ve Tarçın karışımı uygulanır.

    SOĞUK ALGINLIĞI
    Bir kaşık ılıtılmış Bal,1/4 tatlı kaşığı toz Tarçın günde üç defa yenir.

    Bu uygulama birçok kronik öksürük,soğuk algınlığı ve sinüslerin temizlenmesi için de geçerlidir.


    YAŞLILIK
    Bal ve Tarçınla hazırlanan çay,düzenli alındığında yaşlılık harabiyetini önler.

    4 kaşık bal,1 kaşık toz Tarçın , 3 bardak su içerisinde kaynatılarak bir içecek hazırlanır. Günde 3-4 defa ¼ bardak miktarında içilir. Deriyi diri,taze ve yumşak tutar, yıpranmasını durdurur.

    YORGUNLUK
    Araştırmayı yapan Dr.MİLTON, bir bardak su içerisinde ½ kaşık bal ve biraz toz tarçının hergün kuşluk vakti ve vücut direncinin düşmeye başladığı takriben saat 15.00 te alındığında bir hafta içerisinde canlılığın arttığını tesbit etmiştir.

    ZAYIFLAMA
    Bir bardak su içerisine eşit miktarda Bal ve Tarçın konup kaynatılır.Hergün kahvaltıdan yarım saat önce aç karnına ve yatmadan önce içilir.

    Düzenli uygulanırsa kilo verilir.

    Ayrıca bu karışım düzenli olarak içildiğinde ,yüksek kalorili diyet alınsa bile, vücutta yağın birikmesine engel olur.
    --Kırmızı pancar şifa kaynağı
    Bitki ve meyvelerle tedaviyi tavsiye eden alternatif tıp uzmanlarının tespitlerine göre kırmızı pancar mucize kaynağı. Kansere karşı birebir faydalı olduğu ileri sürülen kırmızı pancar, vücudu tümörlerden koruyan önemli maddeler içeriyor. Folik asit, potasyum, mangan ve magnezyum içeren kırmızı pancarın içeriğindeki demir ve bakır, kan yapımına katkı sağlıyor. Kırmızı pancar besin değerini yitirmemesi için taze olarak tüketilmeli.

    --Pirincin faydaları
    Vücuda gerekli olan kaloriyi pirinçten alabiliriz. Yüksek tansiyonu ve fazla üre miktarını dengelediği, ishali kestiği bilinmektedir. Unu, yaraları kurutmak ve temizlemek için kullanılır.

    mide ağrısına ılık ballı şerbet iyi gelir,papatya çayı hem mideye hemde bağırsaktaki sinririme yardımcı olur.

    _şekerli yiyecekler yenildiğinde içindeki asitler dişlere 20 dakkada bir saldırır.Ekmek dişleri koro.günde bir kaç dilim ekmek yemek gerek.

    _tansiyon yüksekliğine karşı sarmısak yada limon iyi gelir.düşüklüğüne tuzlu ayran.sarmısak aynı zamanda 10 tane antibiyotiğe bedel.

    __kansızlık için bir pardak portakal suyuna üzüm pekmezi konuldumu etkisi daha çabul olur.

    balla dilimlenmiş kuru soğan bir müddet bekletilip şurup gibi içildiği takdirde boğaz enfeksiyonuna ve öksürüğe çok iyi geliyor.

    umarım yardımcı olurlar..

  8. #8

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.

    SOĞANIN FAYDALARI

    Soğan; A, B1, B2, P ve C vitaminlerince zengindir. Kükürt, iyot, silis ve şeker ihtiva eder. Şeker hastaları soğanı orta karar yemelidirler.

    Soğan, bedenen ve zihnen çalışanlara çok faydalıdır. Hazmı kolaylaştırır. Bilhassa nişastası bol yemeklerde (Fasulye, nohut, patates, hamur işleri) soğan uyku verir. Gelişmekte olan çocuklar ve ihtiyarlar için çok faydalıdır. Yemekten önce yenen soğan iştah açar. Kanı temizler, nefes yollarındaki enfeksiyonu önler. Çiğ olarak yenen soğan astım ve bronşit gibi nefes yolları hastalıklarının şiddetini hafifletir. Soğanın kükürdü, sinirlerin düzelmesini, cildin tazeliğini sağlar, saçların kuvvetli sürmesini temin eder.

    Dokuz hayati besin

    Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
    Süt: Kemikleri güçlendirir. İçindeki kalsiyum ve D vitamini vücudu yeniler.
    Tansiyonu ve böbrek taşı riskini düşürür. 50 yaşını geçen erkek ve 65 yaşını
    geçen kadınlar günde en az 3 bardak yağsız süt içmelidir.

    Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
    Balık: Her balık faydalıdır. Balık yağı kalp krizini önler,
    kalsiyum ve sodyum ihtiyacını karşılar. Balık, romatizma yanmalarına iyi gelir.
    Haftada bir defa balık yenmelidir.

    Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
    Sarımsak: Kolesterolü düşürür, antibakteriyel tesire sahiptir.
    Bağırsak ve göğüs kanseri riskini azaltır. Her gün bir diş sarımsak yemek gerekir.
    Çiğ yemek daha faydalıdır.

    Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
    Portakal: Soğuk algınlığına iyi gelir, kolesterol seviyesini düşürür,
    kemikleri güçlendirir, böbrek taşı meydana gelmesini ve bağırsak kanseri riskini azaltır.

    Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
    Kuru fasulye: Bakliyatların en sağlıklısıdır. 2.8 gramında dahi kolesterol düşürücü tesiri vardır.
    Kalp hastalıkları, felç ve kolon kanseri riskini en aza indirir. En az 2 günde bir yemek yerinde olur.

    Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
    Domates: Başta prostat olmak üzere, mide ve bağırsak
    kanserine karşı koruyucu etkiye sahiptir. Yaşlılığın etkilerini geciktirir.
    Kanserin yayılmasını engeller. Haftada 4-5 defa çiğ olarak yemelidir.

    Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
    Tofu: Soya fasulyesi sütüyle hazırlanan tofu (Peynire benzer bir yiyecek), kalbi korur.
    Kolesterolü düşürücü tesire sahiptir. Böbrekleri korur. Günde 35-50 gram arasında yemelidir.

    Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
    Su: Yorgunluğu alır, kasları rahatlatır. Vücut ısısını normal seviyede tutar,
    böbrek taşı hâsıl olmasını önler. Günde 5 bardaktan fazla su içmek gerekir.

    Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.
    Brokoli: C vitamini bakımından çok zengindir. Kanseri önleyici besin değeri vardır.
    Vücudun hormon üretimini artırır. Göğüs kanseri, romatizma,
    diyabet ve kalp hastalıkları riskini azaltır. Bağışıklık sistemini güçlendirir.
    Haftada 3-4 defa, yarım kâse yenmesi çok faydalıdır.




    Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir.

    Meyveler içerdikleri A, C, E vitaminleri ile vücudumuzdaki hayati fonksiyonların zarar görmesini engelleyen antioksidan görevi görürler.

    Birçok meyvede bulunan C vitamini demir emilimini kolaylaştırırken, hastalıklara karşı vücut direncini de artırmaktadır.

    Portakal, greyfurt, kivi, şeftali, mandalina, armut, çilek, siyah üzüm gibi meyvelerde bulunan C vitamini bağışıklık sistemini güçlendirir ve soğuk algınlığına karşı vücudu korur.

    Kansere karşı kırmızı üzüm
    Kırmızı üzümde bol miktarda bulunan ‘likopen’ antioksidan özelliği ile kanser ve kalp hastalıklarından koruyucu görev görmektedir.

    Nar, C-vitamini, demir, potasyum ve çeşitli antioksidanlar içermektedir. Kolesterolü düşürürken kalp hastalıklarına karşı vücudu korumaktadır.

    Ayva, elma gibi liften zengin meyveler sindirimi kolaylaştırırken, kan şekerini düzenlemektedir.

    Ananas, C vitamini deposudur, ayrıca zararlı toksinlerin vücuttan atılmasını sağlamaktadır.

    Avakado, içerdiği doymamış yağ asitleri ile kalp damar hastalıklarından vücudu korumakta ve toksinlerin atılmasını sağlamaktadır.

  9. #9

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Parmaklarımız niçin çıtlar?

    Bazı insanlar her iki elinin parmaklarını birbirine geçirerek ve onları gererek ses çıkartırlar, yani çıtlatırlar. Çoğumuz buradan gelen sesin kemiklerden geldiğini sanırız, hatta rahatsız oluruz ama nedense bunu yapanlar hallerinden memnun görünürler. En çok ve kolaylıkla çıtlattığımız yerler vücudumuzda en çok bulunan sürtünmeli eklem yerleridir.

    Bu tip eklem yerlerinde, meselâ, parmaklarınızda, iki kemiğin birleştiği yerde bir bağlantı kapsülü vardır. Bu kapsülün içinde, kemiklerin hareketleri sırasında, buraları yağlayan bir sıvı vardır. Bu sıvının içinde erimiş halde oksijen, nitrojen ve karbondioksit gazları bulunur.

    Vücudumuzda en kolay çıtlatabileceğimiz eklem yerlerimiz parmaklarımızdır. Parmaklarımız gerilince ve eklem yerlerimiz düzleşince bu kapsül de gerilir. içindeki sıvının basıncı azalır ve gaz kabarcıkları patlamaya baslar. iste kulağımıza gelenler bu seslerdir. Patlayan kabarcıklar neticesinde gazlar bu sıvıyı terk eder, sıvı daha da genlesir ve eklem yerinin hareket kabiliyetini arttırır. şüphesiz ki eklem yerinin gerilmesi, bu kapsülün boyu ile sinirlidir.

    Eğer parmaklarınızı çıtlattığınız anda röntgenini de çekmiş olsanız, eklem içinde oluşan gaz kabarcıklarını görebilirsiniz. Bu olay eklem yerindeki hacmi yaklaşık yüzde 15-20 arttırır. Ayni parmağınızı arka arkaya çıtlatamazsınız. Bir süre beklemeniz gerekir, çünkü gaz kabarcıklarının sıvı içerisinde tekrar oluşması biraz zaman alır. Tüm bu açıklamalar, deneylerle ispatlanmasına rağmen, yine de bu kadar küçük gazin, bu kadar büyük bir ses çıkartabilmesinin nedeni hâlâ anlaşılmış değildir. Bu sorunun tatmin edici bir cevabi da henüz yoktur.

    Ayrıca detaylı çalışmalar göstermiştir ki, çıtırdama sırasında iki ayrı ses duyulmaktadır. Birincisinin gaz kabarcıklarının patlaması olduğu biliniyor.ikinci sesin ise kapsülün uzama sınırına vardığında çıktığı sanılıyor.

    Parmaklarımızı çıtlatmak vücudumuz için zararlı midir?
    Sürekli olarak bunu yapanlarda ve bunu alışkanlık haline getirenlerde, eklemler etrafındaki yumuşak doku zarar görmekte, parmaklar şişmekte, dolayısı ile elin kavrama gücü azalmaktadır.


    Bunlara ek olarak, sürekli parmak çıtlatıldığında, yaşlandığımızda görülen el titremeleri, erken nüksediyormuş.. 30'lu 40'lı yaşlarda ellerinizin titrediğini düşünsenize..

  10. #10

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Yumurta, anne sütünden sonra insanın ihtiyacı olan tüm besin öğelerini bulunduran tek besindir. Yeni bir yaşamın özü olduğu düşünülecek olursa, besleyici değerinin yüksek olması hiç de şaşırtıcı değildir

    PROTEİN DEĞERİ

    Yumurta tüm besinler içerisinde en kaliteli proteini içermektedir. Çünkü yumurta proteinin de insan vücudunda sentezlenemeyen ve kesinlikle besinler ile dışarıdan alınması gerekli olan "elzem amino asitleri" bulunmaktadır. Sindirilebilirliği yüksektir, tamamına yakını vücut tarafından kullanılmakta ve vücut proteinlerine dönüşebilmektedir.

    Uzmanlar; yeterli ve dengeli beslenmede, hızlı bir büyüme ve gelişme döneminde olan çocukların, protein tüketimlerinin en az yarısının hayvansal kaynaklı olması önermektedirler. Bu nedenle çocuk beslenmesinde protein kaynağı olan yumurtaya gereken önem mutlaka verilmelidir.


    VİTAMİN DEĞERİ

    Yumurta başlıca A, D, E ve B grubu vitaminleri olmak üzere diğer vitaminleri de önemli oranda içermektedir. Yumurta sarısındaki A vitamini gözün iyi görmesini sağlar, kemik gelişimi ve sağlıklı dişler için de gereklidir. Vücut hücrelerinin gelişmesine yardım eder. Solunum ve sindirim sisteminin sağlıklı olmasını ve enfeksiyonlara karşı korunmasını sağlar.

    D vitamini, insan vücudunda kalsiyumun kullanılmasına yardımcı olur. Yumurta sarısı, D vitamini sağlayan birkaç besinden biridir ve güneş ışınlarından da yeterince faydalanıldığı takdirde yumurta özellikle çocuklarda D vitamini eksikliğine bağlı kemik bozukluğu oluşmasını engeller.

    Yumurta E vitamini yönünden de oldukça zengindir. E vitamini oksidasyonu önleyici etkisinden dolayı, vücudumuzu zararlı maddelere karşı korur.

    B grubu vitaminleri bazı besin öğelerinin vücutta enerjiye çevrilmesi için gereklidir. Yumurta özellikle B2 vitamini açısından çok zengindir. Bu vitamin deri ve göz sağlığı için de gereklidir.

    Ayrıca yumurta da bulunan kolin, beyin fonksiyonlarının yerine getirilmesinde önemli rol oynamaktadır.


    MİNERAL DEĞERİ

    Yumurta, demir ve çinko gibi sağlığımız için çok önemli olan mineralleri de içermektedir. Demir, kan yapımı için gereklidir. Demir yetersiz alındığında anemi (kansızlık) oluşur. Ayrıca demirin büyüme, gelişme ve hastalıklardan koruma rolü vardır. Yetersizliğinde çocukların öğrenme yeteneği ve okul başarısı azalır.
    Yumurtada C vitamini bulunmamasına rağmen C vitamini açısından zengin bir besinle tüketilirse yapısındaki demirin emilimini artırmış olursunuz.
    Yumurtadaki çinko minerali özellikle büyüme-gelişme ve bağışıklık sisteminde rolü olduğu için çok önemlidir.

    YUMURTANIN YAĞ İÇERİĞİ

    Yumurtanın yağ içeriği düşüktür. Büyük bir yumurtada 4.5 gram civarında yağ bulunur. Bunun 1.5 gramı doymuş yağ asitleri, kalan kısmı ise, doymamış yağ asitleridir.

    YUMURTA KOLESTEROLÜ ARTTIRIR MI?

    Bir adet yumurtanın beyazında, kolesterol ve yağ yoktur ancak sarısında 213 mg kolesterol bulunur. Besinlerdeki yüksek kolesterolün, kan kolesterolünde direkt artışa neden olduğu düşünülmüş ve bu nedenle yumurta tüm diyetlerden uzak tutulmuş ve az tüketilmiştir.

    Gerçekte kan kolesterolünün büyük bir kısmı vücut tarafından yapılır. Kolesterol; insanlar ve tüm hayvanlarda vücutta sentezlenen yağ benzeri bir maddedir. Sinir liflerinin yalıtımı, hücre duvarının bütünlüğünün sağlanması, D vitamini sentezi, çeşitli hormonların ve sindirim salgılarının oluşumu için gereklidir.

    Yapılan bilimsel çalışmalar ile kan kolesterol seviyesinin düzenlenmesinde; beslenme şeklinin, genetik özelliklerin ve yaşam biçiminin önemli olduğu ortaya çıkmıştır.

    Eğer kolesterol metabolizması bozukluğunuz yoksa, yeterli ve dengeli olarak tüm besin gruplarını tüketiyorsanız, vücudunuz ideal ağırlığında ise, fiziksel olarak aktifseniz ve sigara kullanmıyorsanız, yumurtanın yüksek kolesterol içeriğinden dolayı endişe duyulmasına gerek yoktur.

    BUNLARA DİKKAT EDİYOR MUSUNUZ?

    • Yumurtanın marketlerde soğuk bölümlerde muhafaza ediliyor olmasına dikkat edilmelidir.
    • Çatlak ve kırık yumurtalar satın alınmamalıdır; çünkü bu yumurtalar çok çabuk bozulur ve ayrıca mikroorganizmaların oluşmasına meydan verirler. Yumurtanın kabuğu temiz, düzgün görünüşlü, yeterli kalınlıkta ve az pürüzlü olmalıdır.
    • Yumurta evde buzdolabında ve alınan orijinal karton kutusu içerisinde, yıkanmadan saklanmalıdır. Yıkandığında doğal koruyucu tabakasını kaybeder. Bu nedenle yumurta kullanılacağı zaman yıkanmalıdır.
    • Yumurta buzdolabında güçlü kokusu olan besinlerin yakınında saklanmamalıdır. Çünkü yumurtanın kabuğu gözeneklidir ve yumurta güçlü kokuları emebilmektedir.
    • Yumurtaların, iyi kaliteli olma özelliğini kaybetmeden önce yani 3-4 hafta içerisinde tüketilmesi gerekir.


    BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ?

    • Yumurta kabuğunda 17.000 adet küçük delik bulunur.
    • Buzdolabında bir hafta bekletilmiş yumurta, oda ısısında bir gün bekletilmiş

    yumurtadan daha tazedir.
    • Yumurta uzun süre bekletilirse su ve karbordioksit kaybı nedeniyle ağırlığı azalır. Taze ve bayat yumurtaları ağırlığından da test edebilirsiniz.
    • Yumurta %10 tuzlu suya (yarım litre suya 60 gr tuz) atılacak olursa taze yumurta dibe çökerken, bayat yumurta yüzeyde kalır.
    • Taze yumurta kırıldığında yumurta akı ve sarısı tamamıyla yayılmaz ve birbirine karışmaz. Ayrıca yumurta sarısı yüksek görünümdedir.
    • Yumurta hazırlanılan yiyeceklerin besleyici değerini arttırmada da kullanılabilir. Sebzelerin protein miktarı düşüktür. Bu nedenle sebzelere yumurta kırılması protein, vitamin ve mineral açısından dengeli karışımların oluşmasını sağlar.
    • Yumurta tahıl grubundaki besinler ile tüketildiğinde (örneğin; makarnaya kırılırsa, böreklerde kullanılırsa vb.) protein kalitesini arttırmış oluruz.
    • Yumurta akı proteinlerinin fom oluşturucu ve bu yolla kabarmayı sağlayıcı özelliği vardır. Bu nedenle kek hazırlamada doğal kabartıcı olarak tercih edilmektedir.
    • Yumurta proteinleri ısı ile katılaştığı için sütlü tatlılarda ve çorbalarda koyulaştırıcı ve kıvam sağlayıcı olarak kullanılır.

    YUMURTA PİŞİRİRKEN

    • Yumurtalı yemekler hazırlanmadan önce ve sonra eller, kullanılacak kaplar ve araçlar yıkanmalıdır.
    • Çiğ yumurtalar temiz kaplara kırılmalıdır.
    • Kullanılacak sayı kadar yumurta buzdolabından çıkartılmalıdır.
    • Yumurta içeren ve yumurtadan zengin yiyecekler hazırlanması sürelerinin haricinde iki saatten fazla buzdolabının dışında tutulmamalıdır.
    • Yumurta kabuklu olarak pişirildiğinde 4 dakikada beyazı, 12 dakikada tamamı katılaşır.
    • Yumurta içeren bütün tarifelere pişirilme işlemi uygulanmalıdır. Çiğ yumurtanın hem sindirimi güçtür hem de mikroorganizmaların bulaşma riski vardır. Salmonella enfeksiyonları en çok rastlanılanıdır.
    • Çiğ yumurtanın beyazındaki avidin, sarısında bulunan B grubu vitaminlerden biyotini bağlayarak kullanılmasını engeller. Pişirme ile bu olumsuz etki önlenir.
    • Yumurtanın pişirilme süresinin iyi ayarlanması gereklidir. Örneğin; yumurtayı haşlama süresi uzarsa ve yumurta bayatsa sarıdaki demir, beyazdaki sülfür ile birleşerek yumurta sarısının etrafında yeşil bir halka oluşur.
    • Uzun süre pişirilen yumurtaların sindirimi güçleşir ve uygulanan pişirme yöntemine göre B grubu vitaminlerde kayıplar oluşur. Kayıpları önlemek için yumurtayı yağa kırma yerine, diğer yöntemler ile pişirme tercih edilmelidir.

Sayfa 1/2 12 SonSon

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an Bu Konuyu Gorunteleyen 1 Kullanıcı var. (0 Uye ve 1 Misafir)

Bu Konudaki Etiketler

Yer imleri

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •