Kainat'a Besmele Ýle Seyahata Var Mýsýnýz ?
Bana öyle bir âyet indirildi ki, Dâvûd oðlu Süleyman’la Ben’den baþka kimseye indirilmedi. Bu Bismillâhirrahmânirrahim’dir (Heysemî, 7:86).
Bismillah her hayrýn baþýdýr, bizde öyle baþlayalým.
Besmeleye neden ihtiyacýmýz vardýr? Hiç düþündük mü?
Bunu anlayabilmemiz için Kainatta seyyah olup tefekkür gemisine binip seyahat etmeye var mýsýnýz?
Önceden aklýma takýlan sorulardan bir tanesi cansýz olarak gördüðümüz varlýklar niçin yaratýlmýþ, vazifeleri nelerdir?
Sonradan araþtýrýp öðrendikçe anladým ki ta zerreden þemse kadar yaratýlan bütün varlýklarýn lisaný halleriyle yaptýklarývird-i zebanidir.
Peki, bunlarý nasýl yapýyorlardý?
Þimdi bakalým! Çok küçük zerre hükmünde olan tohumcuklar ve çekirdekler kendilerinden kat kat büyük olan koca aðaçlarý taþýyorlar, dað gibi yükleri kaldýrýyorlar.
Bizlere hazine-i rahmet meyvelerinden tablacýlýk yapýyorlar ve hiç birinin rengi, þekli, kokusu ve tadý bir birine benzemiyor.
Hayvanlar alemine baktýðýmýzda görüyoruz ki Ýnek, Deve, Koyun gibi mubarek hayvanlarda Bismillah derler.Rabbimizin Rahmet feyzinden birer süt çeþmesi olur.
Bizlere Rezzak namýna en latif olan ab-ý hayat hükmündeki bir gýdayý bismillah diyerek takdim ederler.
Burada aklýmýza gelen bir hadiseyi nakledelim.
Sahâbîlerin önde gelen isimlerinden Abdullah b. Mesûd'un ( r.a): "Biz Hz. Peygamber'in yanýnda yemek yerken yemeðin Allah'ý tesbih ettiðini iþitirdik " (Buharî, "Menakýb", 25)
Buda açýk bir þekilde gösteriyor ki, yaratýlan bütün varlýklar Rabbimizi zikrediyorlar.
Sizinde dikkatinizi çekmiþtir.
Gezdiðiniz yerlerde çok ince ve nazik olan otlarýn veya aðaçlarýn yumuþacýk hatta ipek gibi olan kök ve damarlarý çok sert taþ ve topraðý nasýl delerler geçerler?
Bazen bir kayanýn üstünde bir aðaç görürüz yada narin bir bitki parmaðýmýzý kaya parçasýna ne kadar bastýrsak da girmediðini görürüz ve hayretle temaþa ederiz.
O, ipek gibi yumuþak kök ve damarlar
Allah namýna, Rahman namýna derler, sert olan taþ ve topraðý delerler geçerler.
Ve þu ayeti kerimeyi bize ihtar eder ( فَقُلْنَا اضْرِبْْ بِعَصَاكَ الْحَجَرَ )“Ey Musa asaný taþa vur”emrine imtisal ederek taþlarý þak ederler.
Yazýn 40 dereceye kadar çýkmýþ bir sýcaklýk düþünelim. Biz dýþarýya çýkmak þöyle dursun serin bir yer bulup kendimizi oraya atmak isteriz.
Hiçbir aðacýn veya bitkinin çok sýcak burasý deðip köklerini toplayýp serin gölge bir yere gittiðini gördünüz mü? Elbette hayýr dediðinizi duyar gibiyim!.
Sanki insana meydan okurcasýna buradayým ve ayaktayým bak ibret al! Derler.
Peki bunlarý bu kadar cesaretli tutan neydi? Hemen aklýmýza Ýbrahim(a.s.)kýssasý gelir يَا نَارُ كُونِى بَرْدًا وَ
سَلاَمً) ”Ey ateþ soðuk ve selametli ol” ayetini okuyorlar gibi ateþ saçan hararete karþý dayanabiliyorlar.
Peygamber Efendimiz bir hadisi þerifinde buyurur:
"Bilcümle semâvi kitâblarýn anahtarý "Rahman, rahîm Allah adý ile"dir; yani besmeledir." (1) Râmûzû'l-ehâdîs, 241.
Örneði çoðaltacak olursak ;
Besmeleye devam etmek ve ona karþý hürmet ve saygý göstermek, kiþinin dünyevî ve uhrevî yükselmesine vesiledir. Meselâ ilk devir sûfîlerinden olan ve yalýnayak
manâsýna gelen ismi kendisine, "O (Allah) yeryüzünü size bir döþek kýldý" (el-Bakara, 2/22) âyetinden hareketle "Allah tarafýndan döþenmiþ bir yerde ayakkabý ile
gezilmez" diyerek yalýnayak gezmeyi tercih etmesinden dolayý verildiði rivâyet olunan (Kara, "Biþr el-Hâfî" D.Ý.A. 6:221) Biþr el-Hâfî'nin (ö.227/841) seyr u sülûku ve seyr u
sülûktaki mertebesi þu hadiseye dayanmaktadýr: O, yolda bulduðu ve üzerinde "Besmele" yazýlý bir kâðýdý itina ile temizledikten sonra levha haline getirerek muhafaza
etmiþ, bunun üzerine rüyada bir ses kendisine, besmeleye karþý bu hürmetinden dolayý adýnýn dünya ve ahirette saygýn kýlýndýðýný bildirmiþ, böylece Biþr, zühd ve takvada
zirveye ulaþmýþtýr (Ebu Nuaym, 8:336).
19. asýrda Almanya'nýn yetiþtirdiði filozoflardan Fechner ( ö.1305/1887), mazhar olduðu nuranî bir müþahede ile tabiatýn hayat sahibi olduðunu söylemiþ ve ileride de herkesin bu fikri benimseyeceðini haber vermiþtir.
(Çantay, 2:506) Günümüzde de tüm varlýklarýn canlý olduðunu deneyle ispatlayan Japon bilim adamý Prof. Dr. Masaru Emoto'nun bu konudaki bir araþtýrmasý ise þöyledir: "Su cansýz bir madde deðil; canlý ve duygularý algýlayan kristallerden oluþmaktadýr.
Yanýnda güzel sözlerle dua edildiðinde su, berrak ve estetik bir yapýya bürünür. Kötü sözler veya þeytan ifadeleri kullanýldýðýnda kristaller kaotik ve karýþýk bir biçime dönüþmektedir."
Eski Evliyaullah’tan birçok veliden mervi rivayetlerde eþinin hiddetle piþirdiði yemekleri bana dokunuyor diye yememeleri günümüzdeki Emoton’un deneyinin asýrlar önceki bir versiyonu olsa gerektir.
Ondan dolayýdýr ki yeme, içmeden önceçekilmesinin önemi asrýmýzda daha iyi anlaþýlacaðý ümidindeyiz.
: Avrupa'nýn asr-ý âhirde en meþhur bir filozofu Prens Bismark diyor ki:
"Ben bütün kütüb-ü semaviyeyi tetkik ettim. Tahrif olmalarýna binaen, beþerin saadeti için aradýðým hakikî hikmeti bulamadým.
Fakat Muhammed'in (aleyhissalâtü vesselâm) Kur'ân'ný umum kütüplerin fevkinde gördüm. Her kelimesinde bir hikmet buldum.
Bunun gibi beþerin saadetine hizmet edecek bir eser yoktur. Böyle bir eser, beþerin sözü olamaz.
Bunu Muhammed'in (aleyhissalâtü vesselâm) sözüdür diyenler, ilmin zaruriyatýný inkâr etmiþ olurlar.
Yani, Kur'ân Allah kelâmý olduðu bedihidir."
Hasýlý kelam Bediüzzaman Hz.lerinin þu güzel sözüyle bitirelim:
Hazine-i rahmetin en kýymettar pýrlantasý ve kapýcýsý zât-ý Ahmediye Aleyhissalâtü Vesselâm olduðu gibi, en birinci anahtarý dahi Bismillâhirrahmânirrahîm'dir.
Ve en kolay bir anahtarý da salâvattýr.
alýntýdýr.


Teþekkur:
Beðeni: 


vird-i zebanidir.
Alýntý

Yer imleri