Teşekkur Teşekkur:  0
Beğeni Beğeni:  0
Sayfa 2/9 İlkİlk 123456789 SonSon
81 sonuçtan 11 ile 20 arası

Konu: 15.12.2008 Sağlık Haberleri...

Hybrid View

önceki Mesaj önceki Mesaj   sonraki Mesaj sonraki Mesaj
  1. #1

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Hangisini seçerdiniz? İşte erkeklerin **** ve futbola bakışı... 15.12.2008 14:01:40
    Kadınlar yıllardır erkeklerin futbola ****ten fazla önem vermesinden şikayet etti. Bilim adamları ise nedenini araştırdı.
    Nöroloji uzmanlarına göre erkekleri için tuttuğu takımın gol atmasını izlemek **** yapmaya benzer bir duygu.
    Glasgow'daki McLean Nörolojik Bilimler Enstitüsü tarafından yürütülen araştırmada uzmanlar futbol taraftarlarının beyinlerini inceledi. Buna göre erkeklerin tuttuğu takımı gol attığında beynin cinsel uyarım ve tatmin duygusuyla ilişkilendirilen kısmı akif hale geçiyor. Ancak gol kaçırıldığında ya da top orta sahada olduğunda beynin ayrı kısımları hareket geçiyor. Çalışma 9 fanatik Glasgow Rangers taraftarı ile yürütüldü.

  2. #2

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Özlem Evren, bilgisayar başında çalışanlarda gözlerde yorgunluk hissi, yanma, batma, kızarıklık, bulanık görme ve baş ağrısı gibi şikayetler ortaya çıkabildiğini belirterek, "Bilgisayarda 20 dakika çalıştıktan sonra, gözleri kapatarak ya da uzağa bakarak 20 saniye dinlenmek gözleri korur" uyarısında bulundu.
    Evren, uzun süreli bilgisayar kullanımından kaynaklanan, "Ekrana Bakma Sendromu" olarak adlandırılan sorunların, göz sağlığını tehdit ettiğini
    vurguladı. Günde 6 saatten fazla bilgisayar başında çalışanların yüzde 75'inde, zaman içinde gözlerde yorgunluk, yanma, batma, kızarıklık, bulanık görme ve baş ağrısı gibi şikayetler görüldüğünü anlatan Evren, "Buradaki dikkat çekici nokta, bu sorunların daha önce göz sağlığı yerinde olanlarda ortaya çıkması" dedi.
    Bilgisayar başındaki işlerin göz sağlığına olumsuz etkisinin masa başındaki diğer işlerden daha fazla olduğunu kaydeden Evren, şöyle konuştu:
    "Kitap okurken gözler aşağıya doğru baktığı için, yakına bakmak ve gözün uyum sağlaması daha kolaydır. Gözleri yormaz. Oysa, bilgisayar ekranı karşısında yazıları, gözlerimiz düz karşıya bakarken okuruz. Bu, gözleri zorlayan bir durumdur. Ayrıca, bilgisayar ekranına düz baktığımız için göz kapaklarımız daha aralıktır. Bu durum, gözyaşının daha çok buharlaşmasına ve gözün kurumasına neden olur. Ayrıca, bilgisayar başında yoğun çalışırken göz kırpma sayımız yarı yarıya düşer. Bu durum da gözlerde kuruluğa neden olur."
    IŞIK YANSIMASI VE ÇÖZÜNÜRLÜK
    Bilgisayar ekranından ışık yansıması ve çözünürlüğün de göz sağlığı üzerinde önemli etkileri olduğuna dikkati çeken Evren, ekrandan yansıyan ışığın
    gözü yorduğunu bildirdi. Bilgisayar ekranına doğru direkt aydınlatma yapılmaması gerektiğini anlatan Evren, "Bu, bilgisayar ekranının üzerine bir ayna konularak test edilebilir. Oturduğunuz noktadan aynada bir ışık kaynağı görüp görmediğinize bakın. Aynada ışık kaynağı görüyorsanız, ekrana direkt yoğun ışık düşüyor ve yansıyor demektir" şeklinde konuştu.
    Ekranın çözünürlüğü arttıkça, yazıların daha kolay okunduğunu ve göz yorgunluğunun azaldığını belirten Evren, "Bilgisayar başındaki göz yorgunluğunun nedenlerinden birisi de teşhis edilmemiş kırma kusurlarıdır. Özellikle gizli, yani teşhis edilmemiş hipermetropisi olanlarda bu şikayetler daha çabuk ortaya çıkar" diye konuştu.
    Evren, "Ekrana Bakma Sendromu"nun sağlıklı bireylerde bile problem olduğu düşünüldüğünde; kuru göz sorunu olan, göz yaşı miktarını azaltan ve
    vücuttan su atmaya yönelik diüretik grubu tansiyon ilacı, alerji için antihistaminik, doğum kontrol hapı ya da kontakt lens kullananlarda bu sorunun
    daha belirgin ve hızlı ortaya çıkacağı uyarısını dile getirdi.
    ÇOCUKLAR VE BİLGİSAYAR
    Çocukların bilgisayar kullanımına yönelik açıklamalar da yapan Evren, şunlara dikkati çekti: "Çocuklar bilgisayar oyunlarına kendilerini çok kaptırırlar ve genellikle yorulduklarını fark etmeden gözlerini son noktaya kadar zorlarlar. Çocukların mükemmel uyum mekanizmaları olduğu için, gözleri ağrısa da kızarsa da bundan şikayetçi olmazlar. Bu da olumsuz durumun farkına varılmasını zorlaştırabilir. Göz kızarıklığı ve gözlerini ovuşturma, böyle bir durumda ortaya çıkan sorunların başındadır."
    Çocuklar için önemli başka bir durumun da bilgisayarların yetişkinlere göre ayarlanması olduğunu kaydeden Evren, çocukların bilgisayar karşısında ekrana bakmak için başlarını daha fazla kaldırmak zorunda olduklarını bildirdi. Evren, bunun, çocukların göz kaslarının daha çok yorulmasına, gözlerinin kurumasına ve duruş bozukluklarından dolayı olumsuz beden gelişimine neden olduğuna dikkati çekti.
    NELER YAPILMALI
    Evren, bilgisayar kullanan çocukların gözlerini korumak için şu önlemlerin alınması gerektiğini bildirdi:
    -Kırma kusurunu araştırmak için mutlaka göz muayenesi olmaları gerekir.
    -Bilgisayar kullanım süreleri günde en fazla 3-4 saat ile sınırlandırılmalıdır. Her saat başında en az 10 dakika ara vermeleri, oturdukları yerden kalkarak hareket etmeleri sağlanmalıdır.
    -Bilgisayar ekranının yüksekliği boylarına uygun olmalıdır.
    -Ortam aşırı aydınlatılmamalıdır.
    -Bilgisayar ekranının çözünürlüğü yüksek ve mümkünse yansıma yapmayan cinsten olmalıdır.
    Evren, erişkinlere yönelik de şu tavsiyelerde bulundu:
    -Teşhis edilmemiş bir kırma kusuru açısından göz muayenesinden geçmeleri yararlı olur.
    -"20-20" kuralına uymak yararlıdır. Bilgisayarda 20 dakika çalıştıktan sonra, gözleri kapatarak ya da uzağa bakarak 20 saniye dinlenmek gözleri korur.
    -Bilinçli olarak gözleri kırpmak göz yaşı kaybını azaltır.
    -Bilgisayar ekranı göz hizasının altında olmalıdır. İdeali, bilgisayar ekranının orta noktasının, göz hizamızın 8-10 santimetre altında olmasıdır.
    -Fazla yansımaya neden olacağı için bilgisayar ekranı pencereye dönük olmamalıdır. Daha ideali yansıma yapmayan ekran kullanmaktır.
    -Çalışma ortamı fazla aydınlatılmamalıdır. Aşırı aydınlatma yapan masa lambalarından kaçınmak gerekir.
    -Ekrandaki yazıların netliği ve rengi önemlidir. Görüntü yenileme frekansı yüksek ekranlar daha kolay okunabilir görüntü sağlar. Ayrıca beyaz zemin
    üzerine siyah yazı karakterleri, siyah zemin üzerine olanlardan daha az yorucudur.
    -Çalışma ortamındaki havanın fazla kurumasını önlemek ve nemlendirmek çalışma konforunu artırır.
    -45 yaş üzerinde ve yakın gözlüğü takma ihtiyacı olanlarda yakın gözlüğü dışında, bir de bilgisayar ekranına odaklanan 'Bilgisayar Gözlüğü' kullanılması, ekrana aşırı yaklaşma gerekliliğini azaltır, okuma kolaylığı sağlar.
    -Tüm bu önlemlere rağmen gözlerde kızarıklık, batma, yanma şikayetleri oluyorsa, koruyucu içermeyen yapay göz yaşı damlaları kullanılabilir.
    -Sorunlar erken dönemde fark edilir ve gerekli basit önlemler alınırsa, kalıcı hale dönüşmesi önlenir.

  3. #3

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Türk-İş tarafından yapılan çalışmada, uzun çalışma saatleri, kısa zamanda aşırı iş, ayrımcılık, düşük iş tatmini, düşük ücret, kötü çalışma atmosferi, sosyal güvence ve iş güvencesinden yoksunluk gibi nedenlerin akıl sağlığı problemlerini artırdığı belirtildi.

    Çalışmada, "Kimi ulusal ve uluslararası örgütlerin Türkiye'ye sundukları, kıdem tazminatını kaldırma, esnek çalışma, işten çıkarmayı kolaylaştırma, bölgesel asgari ücret gibi reçetelerin, yol açacağı sonuçlar düşünüldüğünde akıllara zarar olduğu gözden kaçırılmamalıdır" denildi. Türk-İş Uluslararası İlişkiler Uzmanı Uğraş Gök, OECD'nin, 2008'de üye ülkelerdeki istihdamın genel durumuna ilişkin verilerinden yararlanarak, istihdam koşullarının akıl sağlığına etkilerine ilişkin bir çalışma yaptı. Buna göre, OECD üyesi ülkelerde hastalık izinlerine, maluliyete nedenolan ve kamunun sağlık yükünü artıran ana hastalıklardan birini akıl sağlığı problemleri oluşturuyor. Meslek hastalıkları içerisinde dünya çapında ilk sırada kas ve iskelet rahatsızlıkları gelirken, bunu akıl sağlığı problemleri izliyor.

    Akıl sağlığı problemlerinin tedavi maliyeti ve üretimde neden olduğu dolaylı kayıpların İngiltere'de Gayri Safi Milli Hasılanın yüzde 2'sinden ve Kanada'da yüzde 1,7'sinden fazla olduğu tahmin ediliyor. Çalışan nüfustaki demografik değişimlerin, sosyal güvenceden yoksun ve düşük ücretli işler gibi yapısal değişikliklerin işle ilgili stresi ve dolayısıyla bahsedilen maliyetleri daha da artıracağı öngörülüyor.

    "TÜRKİYE'DE YETERİNCE ÖNEM VERİLMİYOR"
    Bu arada, Türkiye'de akıl sağlığı problemleri, iş yerinde stres gibi konulara yeterince önem verilmiyor. Çalışanların büyük bölümü yaşadıkları iş yeri kaynaklı stres ve akıl sağlığı problemlerini istenmeyen sonuçlarla karşılaşmamak için gizliyor. Başta işsizlik olmak üzere patron baskısı, iş yerinde kötü ve sağlıksız fiziki koşullar, işini sevmeme, düşük tatmin, yetersiz ücret, işinden olma korkusu, gelecekle ilgili endişe gibi daha pek çok nedenle stres ve psikolojik rahatsızlıklar yaşanıyor. Bu durum, Türk çalışanlarının aile yaşantılarını ve sosyal yaşamlarını da olumsuz yönde etkiliyor. Öte yandan, işsizler ve aktif olmayanlar, çalışanlardan daha yaygın şekilde akıl sağlığı problemleri yaşıyor. İşsizlikle gelen mali ve psikolojik sorunlar akıl sağlığı problemlerini daha da artırıyor. Ayrıca, işsizliğin, yeteneklerin aşınmasından ve işsiz kalan kişinin becerilerini kaybetmesinden dolayı ileride daha düşük ücretlerle çalışmak zorunda kalınmasına neden olacağı belirtiliyor. İşsizlerin akıl sağlığında, işe yerleştirilmelerinin ardından kayda değer iyileşme gözlemleniyor. Türkiye'de de yaşanan uzun süreli yüksek işsizlik oranları dikkate alındığında, iş arayan pek çok işçinin sadece akıl sağlığının değil, becerilerinin de bu durumdan olumsuz etkilendiği ifade ediliyor.

    "SUNULAN REÇETELER AKILLARA ZARAR"
    Çalışmaya göre, özellikle uzun çalışma saatleri, kısa zamanda aşırı iş, karmaşık görevler, yardım alacak meslektaştan yoksunluk, ayrımcılık, düşük iştatmini, düşük ücret, kötü çalışma atmosferi, sosyal güvence ve iş güvencesinden yoksunluk gibi nedenler akıl sağlığı problemlerini artırıyor. Ayrıca işten atılanların ve uzun süreli işsiz kalanların akıl sağlığı zarar görüyor. İşçinin iş yeri ile yaptığı sözleşmenin biçimi, çalışma saatleri, vardiyalı çalışma, düşük iş güvencesi gibi faktörler de akıl sağlığını olumsuz etkiliyor. Örneğin, uzun süreli sözleşme yapanların ve iş güvencesine sahip olanlar daha az akıl sağlığı sorunları yaşıyor. Geçici işte çalışanların akıl sağlığı,sürekli bir işte çalışanlarınkinden daha çok zarar görüyor. Tam zamanlı çalışan bir kişinin geçici ya da part-time çalışmaya başlaması veya normal standartlara sahip bir işte çalışırken daha düşük standartlarda çalışmak durumunda kalması halinde akıl sağlığının bozulabileceği belirtiliyor.

    Türk-İş'in çalışmasında, Türkiye'de bu sorunları yoğun şekilde yaşayan kesimler arasında, sendikal faaliyetleri nedeniyle veya özelleştirme sonrasında işten çıkarılan on binlerce işçinin de yer aldığı ifade ediliyor. Çalışmada, Türkiye'nin özellikle ekonomik alanda yaşadığı sorunlara çeşitli kesimlerin öneriler sunduklarına işaret edilerek, "Kayıt dışı ile mücadele, işsizliği azaltma, rekabet koşullarını geliştirme konularında, kimi ulusal ve uluslararası örgütlerin Türkiye'ye sundukları, kıdem tazminatını kaldırma, esnek çalışma, işten çıkarmayı kolaylaştırma, bölgesel asgari ücret gibi reçetelerin, yol açacağı sonuçlar düşünüldüğünde akıllara zarar olduğu gözden kaçırılmamalıdır" denildi.

  4. #4

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Funda Elmacıoğlu, çocuklarda obezitenin, ortaya çıkmasından önce veya başlangıç döneminde önlenmesinin önemli olduğunu bildirdi.

    Doç. Dr. Elmacıoğlu, anne sütüyle beslenen bebeklerde obezitenin nadir görüldüğünü söyledi. Mamayla (formüla) beslenen bebeklerin şişman olma olasılığının çok daha yüksek olduğunu belirten Doç. Dr. Elmacıoğlu, "Bunun nedeni bebeğe gerektiğinden fazla mama verilmesi, mamanın verilen miktardan daha fazla yoğunlukta hazırlanması, mamaya bebe bisküvisi, ekmek içi, mısır gevreği gibi gıdaların konulmasıdır" dedi.

    Bebeğin her ağlamasının, acıktığını göstermediğini vurgulayan Doç. Dr.Elmacıoğlu, şöyle devam etti: "Bu nedenle bebek her ağladığında beslenmemelidir. Eğer bebek mamayla besleniyorsa buna başka bir şey ilave edilmemeli ve mama suyla hazırlanmalıdır. Mama hazırlanırken bebeğin ayına uygun ölçüde toz konmalıdır. Ek gıdalara erken başlanmamalı, bu konuda mutlaka bir beslenme uzmanına danışılmalıdır. Ek gıdalara başlandıktan sonra ise mama azaltılmalıdır. Biberonla beslenen bebeklerin bir yaşından sonra biberonu bırakmasını sağlamak gerekir. Hazırlanan taze meyve suları, su ve yoğurta asla şeker ilave edilmemelidir."

    Doç. Dr. Elmacıoğlu, 5 yaşın altındaki çocuklara kalori hesabıyla diyetin asla önerilmediğini bu dönemde ailelerin yüksek kalorili gıdalardan kaçınması gerektiğini bildirerek, şöyle konuştu:

    "Bu yaş çocuklarına kızarmış patates, cips, köfte, börek gibi gıdalar verilmemeli. Çocuklara mümkün olduğunca yağsız kırmızı etle yemekler hazırlanmalı. Ödül amacıyla çikolata, pasta ve kekler verilmemeli. Bu yoğun şekerve yağ karışımları yerine çocuk, kitap, boya, çocuk tiyatrosu, aktiviteyi artıracak oyuncakla ödüllendirilmeli. Çocuğa ana öğünler öğretilmeli ve bu öğünlerde taze salata, yoğurt ve sebze yemeklerinin olması sağlanmalıdır."

    Şişmanlığa eğilimli ve sütü seven çocuklar için yarım yağlı süt alınmasıve bu tüketimin günde 2 su bardağını geçmemesi gerektiğine dikkati çeken Doç. Dr. Elmacıoğlu, "Tam yağlı peynir çeşitleri yerine de az yağlı veya yağsız peynirler tercih edilmeli. Piyasada çocuklar için mevcut olan büyüme süt veya büyüme peynirlerinin, gereksiz kalori kaynağı olduğu, çocuğu obeziteye götürebileceği unutulmamalıdır" dedi.

    Fast food restoranlarının da çocuklar için uygun yerler olmadığını vurgulayan Doç. Dr. Elmacıoğlu, çocuğu ödüllendirmek adına bu tür menülerin arasıra (ayda bir) tüketilebileceğini ifade etti. İleriki yaşlarda fazla kilolardan kurtulmak için yapılan tıbbi mücadelenin genellikle sonuçsuz kaldığını, bu nedenle çocuklarda obezitenin ortaya çıkmasından önce veya başlangıç döneminde önlenmesinin önemli olduğunu bildiren Doç. Dr. Elmacıoğlu, verdiği bilgiler doğrultusunda ailelerden yemekyeme, yemek pişirme alışkanlıklarını yeniden gözden geçirmelerini önerdi. Doç. Dr. Elmacıoğlu, ayrıca 3-4 yaşındaki çocuğu, çocuk arabasına bindirmenin uygun olmadığını, çocuğa düzenli fizik aktivite alışkanlığı kazandırılması gerektiğini söyledi.

  5. #5

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    İngiltere’de yapılan bir araştırma erkek cinsinin zayıfladığını hatta geçmişe göre daha kadınsı özellikler taşıdığını ortaya koydu.

    Erkeklerin kadınsılaşmasının en önemli nedeni çevre kirliliği ve hayatın her alanına giren kimyasallar. Kimyasallar, üremeyi etkiliyor, erkeklerin çocuk sahibi olma kapasitesini düşürüyor.

    Chemtrust Vakfı’nın 250’den fazla bilimsel araştırmayı derlediği çalışmaya göre, çevre kirliliği ve son yıllarda hayatın her alanına giren kimyasallar, erkekleri giderek daha kadınsı bir hale getiriyor.
    Araştırmada, omurgalı hayvanların her temel sınıfındaki erkek türlerinin çevredeki kimyasallardan etkilendiği, birçok omurgalı türünün erkeklerinde feminen özellikler yaygın şekilde görüldüğü ortaya çıktı.
    Gıda ambalajı, kozmetikler, bebek pudraları, mobilya ve elektrikli eşyalar gibi birçok ürün bu kimyasalları içeriyor.
    2 KAT FAZLA KIZ ÇOCUĞU
    Kanada, Rusya ve İtalya’da bu tür kimyasallarla yoğun biçimde kirlenen bölgelerde yaşayan topluluklarda erkeklerden 2 kat fazla kız çocuğu doğduğu gözlendi. Amerika Birleşik Devletleri ile Japonya’da ise kız bebek sayısı erkek bebekleri 250 bin geçti. Ayrıca 20 ülkede, erkeklerin sperm sayısının son 50 yıl içinde önemli ölçüde düştüğü de belirlendi. Bilim adamları, yetkilileri, çevre kirliliğiyle mücadelede acil önlem almaya çağırdı.

  6. #6

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Dermatoloji uzmanlarına danıştık ve sizi daima sağlıklı, pürüzsüz ve pırıl pırıl bir cilde kavuşturacak 10 sırrı derledik.
    Sürekli en iyi enstitülerde cilt bakımına gitmek mi yoksa en pahalı kozmetik ürünleri kullanmak mı? Hayır, sağlıklı ve güzel bir cilde sahip olmanın sırrı tüm bunlardan çok daha basit. Yapmanız gereken sadece biraz durmak ve cildinizi dinlemek, sonra da onun ihtiyaçlarına vakit ayırmak. İşte bunun için size yardımcı olacak çok önemli 10 sır:
    1- Su, su, su! İşte birinci ve en basit kural. Tam iki litre olmasa bile, günde en az 5-6 bardak su içmelisiniz. Bunu yapmak zaman zaman size çok kolay gelmeyebilir ama su, sağlığınız için olduğu kadar güzelliğiniz için de son derece önemli.
    2- Unutmayın ki, yağlı cilt, kirli cilt demek değil! Bu birikim bazılarımızda fazlayken, bazılarımızda daha az oluyor sadece... Az olduğunda cilt kuruyor ve pul pul dökülebiliyor. Bu yüzden önce cilt tipinizi bir uzmanın yardımıyla öğrenmeli ve cildinize uygun ürünler kullanmalısınız.
    3- En yaygın problemlerden biri siyah noktalar ve ne yazık ki bunlar hepimizde var. Küçücük olmalarına rağmen bizi çok üzen bu noktacıkların oluşması cildimizin nefes almasını da engelliyor aynı zamanda. Haftada bir gün peeling yaparak yani ölü derilerinizi yok ederek cildininizin nefes almasını sağlayabilirsiniz. Bunun dışında 1 litre kadar suyu kaynattıktan sonra bir kaba boşaltın, içine birkaç tutam papatya kurusu ekleyin ve başınıza bir havluyla örterek kabın içine eğilin. Bir müddet böyle bekleyin. Bu da gözeneklerin açılmasını sağlar ve siyah noktaların atılmasını kolaylaştırır.
    4- Cilt temizliğinizde doğal malzemeleri seviyorsanız işte size harika bir tarif daha: Ananas suyu ve yulafı karıştırabilir ve yüzünü bu karışımla temizleyebilirsiniz. Çünkü ananas ölü cilt hücrelerini eriten enzimler içeriyor. Yulafsa cilt yüzeyinin yeniden canlanmasına yardımcı oluyor.
    5- Eğer cildiniz makyaj yaptıktan ya da duş aldıktan sonra kaşınıyorsa, bu hassas olduğu anlamına geliyor. Bu durumda yapmanız gereken; cilt tipine göre hazırlanmış bir tonikle yüzünüzü temizlemeniz. En iyi toniğin doğal bir gül suyu olduğunu da hemen hatırlatalım.
    6- Stresli olduğunuz ve sürekli geç yattığınız günler çoğunluktaysa, bunun cildinizi etkilemesi kaçınılmaz. Stresle başa çıkmak biraz zor olabilir ama yorgunluğunuzu atmak için dinlenmeye ve stresten arınmaya mutlaka zaman ayırmalısınız. Bunu yapmak da en az kaliteli cilt bakım ürünleri kullanmak kadar önemli.
    7- Soğuk kış günlerinde bile güneş cildimize zarar verebiliyor. Güneşin en büyük zararı ise cildi kurutmak. İşte bu nedenle güneş kreminin sadece yaz aylarında kullanılan bir ürün olduğunu düşünmeyin ve kış mevsimine uygun bir koruyucuyu mutlaka çantanızda bulundurun.
    8- Cildiniz yağlıysa, mat görünümlü fondötenleri, kuruysa nem veren kapatıcıları tercih etmelisiniz. Çok pürüzsüz bir görünüm için de, fondöteninizi sıvı bronzlaştırıcı veya nemlendiriciyle karıştırarak sürebilirsiniz. Bu oldukça iyi bir sonuç verecektir.
    9- Cildiniz kuruysa, donuk ve mat görünüyorsa işte size anında etki edecek özel bir tarif. Bunu, önemli günlerde, makyaj yapmadan hemen önce uygulayabilirsiniz. Bir şeftaliyi ezin, balla karıştırın ve yüzünüze sürün. 10 dakika bekledikten sonra durulayın. Cildiniz kesinlikle ipek gibi olacak...
    10- Ve son olarak harika bir öneri daha: Cildinizin güzelliğiyle dikkat çekmesini istiyorsanız yaptığınız makyajın doğal olmasına dikkat etmelisiniz. Pastel tonlarda bir far, şeffaf bir rimel, tatlı pembe bir allık ve parlatıcı bir ruj... Bu yumuşak renkler cildinizi her zaman olduğundan çok daha doğal, taze ve güzel gösterecektir.(Milliyet)

  7. #7

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Medical Park Göztepe Hastane Kompleksi Kanser Hastanesi Onkoloji Direktörü Prof. Dr. Erkan Topuz, 2020 yılında dünyada 25 milyon insanın kanser hastası olacağının tahmin edildiğini belirterek, "Kanser olmamak için bugünden tedbir alın" dedi.
    Topuz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, dünyadaki kanser vakası sayısının her geçen gün arttığını, sağlıksız beslenme ve kullanılan ürünlerin
    hastalığı tetiklediğini ifade etti.

    Kanser denilince akla hemen ölüm geldiğini ama kanserin tedavisini bulma yolunda önemli adımlar atıldığını anlatan Topuz, şöyle konuştu:
    "Kalp hastası olacağına kanser ol. Kanser çaresiz bir hastalık değildir. Esas olan bilimdir. Tedavi aşamasında alternatif tedavi yöntemleri de gündeme
    geliyor. Hiçbir zaman şarlatanlar bilimsel tıbbın önüne geçemez. Şarlatanların icat ettiği bazı bitkiler hastalığı geciktirmekte ve ölüme neden olmaktadır.

    Kemoterapi sırasında bazı bitkiler vardır ki hastayı zehirler. Alternatif tıp diye bir şey yoktur, tamamlayıcı tıp vardır. 15 maydanoz koy, 20 dereotu koy, sakın 10 dakika değil, 8 dakika kaynat... Bunlar halkı kandırmaya yönelik tarifler. Bunu diyenler tıp doktoru bile değil, ziraat mühendisi falan."
    Dünyada 2020 yılında 25 milyon insanın kansere yakalanacağının tahmin edildiğini anımsatan Topuz, "Hemen kanser olmayı beklemeyin. Kanser olmamak
    için bugünden tedbir alın" dedi.

    Kanserle mücadelenin anne karnında başladığını dile getiren Topuz, iyi beslenen annenin çocuğunda kanser çıkma riskinin 5 kat daha az olduğunu
    söyledi.

    Tarım ilacına maruz kalan köylülerin şehirde yaşayanlara göre beyin, lenf ve lösemiye 7 kat daha fazla yakalanma riski bulunduğunu dile getiren Topuz,
    "bilinçsiz köylü kansere bizden daha yakın" görüşünü dile getirdi.

    -TAMAMLAYICI TIP-
    Topuz, kanserden koruyan ve kanser tedavisinde hastalara destek olan tamamlayıcı tıbbın "ruhsal ve bedensel yaklaşımlar" ile "bitkiler" şeklinde
    ikiye ayrılabileceğini ifade ederek, tamamlayıcı tıp hakkında şu bilgileri verdi:

    "- Dünyada bilinçli kişiler tarafından uygulanan hipnozun kanser ağrılarını azalttığı kabul edilmiştir.
    - Bir yerde namaz da Hristiyanların, Musevilerin ibadeti de yoga da meditasyondur. Yani doğrudan doğruya yaratana odaklanarak iyi şeyler dilemek,
    güzel düşünmek...

    - Kemoterapi ve ilaç tedavisi olan hastalarda önerilmeyen akupunktur, ehil kişiler tarafından uygulanınca bulantı ve kusmayı engelleyebiliyor, kronik
    ağları yüzde 36'ya kadar azaltabiliyor, kemoterapi sonrası el ve ayak uyuşukluğunu gideriyor.

    - Çin yakın dövüş sanatlarından olan taichi egzersizleri kan ve enerji sirkülasyonunu olumlu etkilediğinden hastalıklara karşı direncin artmasına
    yardımcı oluyor, kemik kaybını geciktiriyor.

    - Masaj bilinçli kişiler tarafından yapılırsa hastayı rahatlatıyor.
    - Acılı arabesk değil, huzur veren müzikler, Mozart, Haydn, Schubert, Beethoven, Brahms dinleyin. Kaos oluşturan gürültülü müzikler dinletilen
    farelerin kanser olduğu görüldü. Dans edin.

    - Son 10 senede yapılan araştırmalar, ailesinden birini, yakınını kaybedenlerde kanserin daha hızlı çıktığını gösterdi. Stresin kanser üzerindeki
    olumsuz etkisi ispat edildi. Mutlu olun, devamlı gülmeye çalışın. 3-4 bin yıl önce Mezopotamya'da çaresiz hastalığa yakalanan insanlar maskların önünden
    geçirilir ve güldürmeye çalışılırmış. Eskiler 'Bir kahkaha bir kilogram pirzolaya bedel' der. İnsan neşeli ve mutlu olduğu zaman vücudu potansiyel zararlı maddelere karşı koruyan immun sistemi güçleniyor. Günde 5-6 kez içten kahkaha atın.

    - Sevgi-inanç tedavisi önemli. İster Müslüman, ister Hristiyan, ister Musevi ol, seni yaratana inan. Seni yaratana inandığında ve güvendiğinde, sana
    destek olacağına inan. Güveneceğiniz bir doktor seçin. Aile sevgisi de çok önemli. Hastayı, ailesi, arkadaşları, komşuları, dostları hayata bağlar.
    - Spor yapın. Her 8 kadından birinin meme kanserine yakalanma riski var. Bu nedenle her gün yarım saat yürüyün, aletsiz jimnastik yapın ya da yüzün.
    Vücudunuzdaki yağı yakmaya bakın aynı zamanda spor yapınca insan stresten uzak kalır."

    -EN UCUZ ANTİOKSİDAN BİBERİYE-
    Erkan Topuz, Türkiye'nin yiyecek açısından dünyanın en zengin ülkelerinden biri olduğunu belirterek, doğal olması şartıyla kanser tedavisinde
    olumlu etkileri olan yiyecekleri şöyle sıraladı:

    "- D-limoen: Limon ve mandalina kabuğunda olan D-limoen kanser tümörünü eritiyor ve çoğalmasını durduruyor. Limon ve mandalina kabuklarını atmayın.
    Sirkeli su ile iyice yıkadıktan sonra yiyin.

    - Nar: Meme kanserinde nar suyu çok faydalı. Kabuğunda ve çekirdeğinde de büyük şifa var. Meyve ve sebzeleri mevsiminde tüketin. Meyveleri posasıyla
    yiyin.

    - Mantar: Çeşitli terapötik özellikleri olduğu bilinen en azından 270 mantar türü mevcuttur. Japonya, Çin ve Kore'de yürütülen çok sayıda bilimsel
    çalışma mantarların sağlığa yararlı yeni uygulamalarını ortaya koymuştur. Draje halinde satılan bu mantar haplarını eczanelerden bulabilirsiniz. Ayrıca kültür mantarlarından beyaz olanları değil, esmer olanları yiyin. Çünkü mantarlar kanserojen madde ile beyazlatılıyor.

    - Kansere karşı etkili olan ellagıc asit, bütün kırmızılarda bulunan bir antioksidandır. Ahududu, çilek, böğürtleni mevsiminde bol bol yiyin.
    Yapraklarından çay yapın. Bunlar kemik iliğini harekete geçirir, immun sistemini güçlendirir, tümörlerin erimesine neden olur.

    - En ucuz antioksidan olan biberiye tüketin. Çok arsız bir bitkidir, saksıda bile yetişir. Her türlü tümörde etkili olan biberiyeyi aktardan almak
    yerine balkonunuzda yetiştirin. Yaşını salatalarınıza atın, kurusunun da çayını yapın. Karahindiba, kuzu kulağı, tere, ökse otu da tüketin.

    - En çok havuçta bulunan A vitamini cilt, lenfoma, böbrek, kolon, meme kanserinde çok faydalı.
    - Uzun ömrün sırrı domates, erkeklerde prostat, kadınlarda meme kanserinde çok faydalıdır. Ama mevsimlik domates... İyi ev hanımları, 1 Temmuz
    ile Eylül sonu arasında üretilen domatesi kışın kullanmak için salça yapar. Ev salçası ve ketçapı kullanın.

    - E vitamini için selenyum açısından zengin ananas, yoğurt, enginar, brokoli, karnabahar, kırmızı ve beyaz lahana, semizotu çok tüketin. Bunlar
    memedeki ödemi alır."

    -YEŞİL ÇAY İÇİN-
    Topuz, kanser tedavisinde olumlu etkileri olan yiyecekleri sıralarken, şöyle devam etti:
    "- Hücre bölünmesini yavaşlattığı için yeşil çay için. Koyu çay, mide kanseri riski oluşturur. Çayı, açık ve şekersiz olarak tüketin. Günde 2 kupa,
    8-10 dakika demlenen yeşil çay için. Her gün papatya ve zencefil çayı için.

    - Güçlü bir antioksidan olan indol-3-karbinol, en çok brokoli, karnabahar, kırmızı ve beyaz lahana, semizotu ve turunçgillerde bulunuyor.
    Bunlar, meme kanserini önleyen en önemli gıdalar. Dünyadaki en ucuz ve şifalı bitki olan lahanayı haftada bir kez yiyin. Lahana, bağırsak ve karaciğerdeki zehirleri bloke ediyor, tümörlerin bilinçsizce çoğalmasını durduruyor.

    - Soya keten tohumu ile birlikte fibrokistlerde, meme kanserinde ve prostat kanserinde çok faydalı. Yemeklerde kullanacağınız yarı zeytinyağı, yarı soya yağı sizi meme kanserinden belli ölçüde koruyacaktır. Soya ayrıca kemik yoğunluğunu da artırıyor. Menopoz döneminde de sıkıntıyı gideren bir özelliği
    vardır.

    - Antikansorejen olan meyan kökü ülseri kapatır ve ağız yaralarına iyi gelir. Tansiyon ve diyabeti olmayanlar 2 ay meyan kökü içsin, 3 ay ara versin.
    - Yoğurt, probiyotik yoğurt kullanılarak evde yapılmalı. Günde 300 gram yoğurt tüketmek meme, kolon, mide, yumurtalık, endometriyoz kanserinde
    koruyucu."

    - Acı biber, Arnavut biberi mide kanserinden koruyor. Çok şifalı. İmmun sistemini güçlendiriyor. Ancak Gaziantep, Şanlıurfa gibi yerlerde damda
    yetiştirilmiş, kurutulmuş biberler aflatoksin denen bir madde ihtiva eder ki karaciğer kanseri yapar. Siz biberinizi saksıda yetiştirin, sonra blender ile çekin ve yemeğinizin üzerine atın.

    - Bağışıklık sistemini güçlendiren beta glukan arpa, maya, nişasta, mantar, esmer pirinç ve ekmekte bulunuyor. Özellikle meme kanserine karşı
    koruyucu özelliği var.

    - D vitamini kanseri önler, belli dozda tüketilmeli.
    - At kestanesi. Özellikle hemoroid tedaivisinde iyi. 4-5 tane atkestanesini alın, içine biraz da krem koyarak blendarda ezin, hemoroid tedevisinde kullanın. Ayrıca varis, hemoroid ve meme kanserine bağlı ödem oluşan kollarda kullanılır.
    - Karadut hormon atılmayan tek ağaç. mevsiminde bol bol tüketin.
    - Kanserden koruyucu etkisi olan melatonin salgısı açısından mutlaka karanlıkta uyuyun. Kanser hücresi aydınlıkta çoğalır, karanlığı sevmez. Saat
    22.30-23.00 gibi yatın. Işıksız ve rahat bir uyku, güneşin doğuşuyla kalkmak sağlıklı yaşam tarzınız olsun. Gece vardiyasında çalışanlarda ve aydınlıkta
    uyuyanlarda meme kanserine yakalanma riski 5 kat artıyor."

    -KORUNMA YOLLARI-
    Topuz, kanserden korunmak için yapılması gerekenleri de şöyle sıraladı:
    "- Çikolata, kola ve kahveden sakının. Salam, sosis, sucuk, hazır meyve suyu, mayonez, ketçap, konserve tüketmeyin. Yamuk yumuk elma alın.
    - Hayvanlara büyüme hormonu verilince süt ve eti artıyor. Bunlar insana da geçiyor. Akciğer kanseri hastalarında aşırı süt tüketenlerde ömür daha da
    kısalıyor. Kırmızı ette kuzu eti tercih edin, genellikle kuzular zehirlenmemiştir. Kırmızı et yerine beyaz et tercih edin. Kümes hayvanlarından
    köyde yetişenleri yemeye çalışın. Marketlerden aldığınız kümes hayvanlarının derisini yemeyin.

    - Beyaz un, şeker ve tuzu hayatınızdan çıkarın.
    - Daima bebe şampuanı, defne sabunu ve saf sabun kullanın. Oda spreyi, ter önleyici koltuk altı kremi, deodorant kullanmayın. Organik denilen saç
    boyaları bile kanserojendir, kullanmayın, kına yakın.

    - Küçük balık tercih edin, dip balığı yemeyin. Balık yaşlandıkça kanserojen etkisi artar. Haftada en fazla bir kilo balık tüketin. En ucuz balığı
    tüketin.

    - Fast-food'tan uzak durun. Haftada 3 kezden fazla fast-food yiyenlerde kanser riski daha fazla.
    - Alkolü kısıtlı kullanın. Sigara içmeyin.
    - Stresten uzak durun, pozitif olun.
    - Kanserden korunmak bebeklikte başlar. Çocuğunuza gülmeye alıştırın, onu mutlu edecek şeyler yapın. 12 yaşından önce cep telefonu kullanmasına izin
    vermeyin. Cep telefonunu kendinizden uzakta şarj edin. Çocuk odasında şarj etmeyin. 30-45 saniyeden fazla konuşmayın. Uzun yolculukta kapatın.

    - Televizyonu 5 metre uzaktan izleyin.
    - Sprey şeklindeki böcek ilacı kullanmayın.
    - Badana yapılan eve 15-20 gün girmeyin. Mobilya cilası kanserojendir. Eski mobilyalarınıza sahip çıkın.
    - Sentetik halıdan uzak durun.
    - Çocuklarınızın plastik çim bahçelerinde oynamasına izin vermeyin.
    - Çocuk bahçelerini ilaçlamayın.
    - Mutfakta plastik, bakır, alüminyum kullanmayın.
    - Bulaşık makinenizin parlatıcı gözüne sirke koyun. Makineden çıkardıklarınızı sirkeli sudan geçirin. Ne kadar durulansa da üzerinde deterjan
    kalır.

    - Çamaşır makinesinde zeytinyağlı sabun kullanın."
    -ZAYIFLAMA İLAÇLARI KANSEROJEN-
    Bütün zayıflama ilaçlarının kanserojen olduğunu vurgulayan Topuz, "Hızlı kilo vermek kanserojendir. Bir ayda 1-1,5 kilo verilir. Kısa sürede aşırı kilo
    verenlerde kanser olma riski daha yüksek" dedi.

    Prof. Dr. Erkan Topuz, vatandaşları mangal konusunda da uyararak, "Fazla mangal yapmayın. Yaparsanız da fazla pişirmeyin, yakmayın. En ufak yanık
    kanserojen riskini artırır. Mangal yerine fırın haşlama, buğulama tercih edin" diye konuştu.

  8. #8

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart


    Gıda Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Atakan Güney, ülkedeki illerin yarısında laboratuvar bulunmadığını, yapılan denetimlerde alınan örneklerin diğer illere gönderilip analiz edildiğini bildirdi.
    Güney, AB yolundaki Türkiye'de gıda güvenliğinin istenilen düzeyde sağlanamadığını, halen sağlıksız gıda tüketiminin yaygın olduğunu savundu. Özellikle gıda denetimi ve kontrolüne yönelik görevlendirilen Tarım ve Köyişleri Bakanlığının aradan geçen 13 yılda bunu başaramadığının görüldüğünü iddia eden Güney, gıda için ayrı bir bakanlık, başkanlık ya da müsteşarlık oluşturulması, bakanlığın diğer asli görevlerini yürütmesi gerektiğini söyledi.
    Gıda konusunda sorunların giderek büyüdüğünü ve içinden çıkılmaz halegeldiğini öne süren Güney, şunları kaydetti: "Ülkede 30 binden fazla üretim, 500 bin civarında da gıda satış yeri bulunuyor. Bakanlığın elindeki personel 5 bin 500. Bu kadar personelle üretim ve satış yerlerinin etkin denetimi çok zor, hatta imkansız. Özellikle yaz aylarında et, süt ve ürünleri, meyve suları ve meşrubatların soğuk zinciri korunmalıdır. Bunlar birkaç saat içinde bozulabilir. Bu gıdalar uygun koşullar sağlanmazsa ölümlere yol açabilecek enfeksiyonlar yaratabiliyor. Buna rağmen denetimler yeterli düzeyde olmadığı için toplum sağlığı risk altına sokuluyor."
    'HER İLE LABORATUVAR ŞART'
    Bunun yanı sıra 13 yıl önce laboratuvar sayısının 38 olduğunu belirten Güney, şöyle dedi:
    "Bugün sayı 40 olmadı. Yani bir iyileşme, gelişme yok. Ülkedeki 81 ilin yarısında laboratuvar yok. Yapılan denetimlerde alınan örnekler diğer illere gönderilip analiz ediliyor. Gelişen Türkiye'de bu kabul edilemez bir durum. Her ile laboratuvar kurulmalı, böylece denetim etkin yürütülmeli. Bu tür aksaklıklar toplum sağlığını tehdit ediyor."

    Halk sağlığında en önemli halkanın gıda mühendisleri olduğunu vurgulayan Güney, yapılacak düzenlemelerle gıda güvenliğinin etkin şekilde sağlanması için, gıda mühendislerinin istihdamına ağırlık verilmesi, denetimlerin bilirkişiler tarafından yapılması gerektiğini kaydetti. Güney, denetimlerin özel bir kuruluş tarafından bile yapılabileceğini ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
    "Gıda konusu bütün bileşenleriyle, özel sektörü, üniversiteleri, meslek odalarıyla birlikte ele alınmalı. Mutfaktaki yemekte herkesin katkısı olmalı. İşin içinden ancak bu şekilde çıkabiliriz. Bu konuda en önemli köprü olduğumuzu biliyoruz. Biz her zaman göreve, ülkedeki gıdayla ilgili sorunların çözümüne katkıya hazırız."

  9. #9

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Medical Park Göztepe Hastane Kompleksi Kanser Hastanesi Onkoloji Direktörü Prof. Dr. Erkan Topuz, 2020 yılında dünyada 25 milyon insanın kanser hastası olacağının tahmin edildiğini belirterek, "Kanser olmamak için bugünden tedbir alın" dedi.
    Topuz, yaptığı açıklamada, dünyadaki kanser vakası sayısının her geçen gün arttığını, sağlıksız beslenme ve kullanılan ürünlerin hastalığı tetiklediğini ifade etti. Kanser denilince akla hemen ölüm geldiğini ama kanserin tedavisini bulma yolunda önemli adımlar atıldığını anlatan Topuz, şöyle konuştu:
    "Kalp hastası olacağına kanser ol. Kanser çaresiz bir hastalık değildir. Esas olan bilimdir. Tedavi aşamasında alternatif tedavi yöntemleri de gündeme geliyor. Hiçbir zaman şarlatanlar bilimsel tıbbın önüne geçemez. Şarlatanların icat ettiği bazı bitkiler hastalığı geciktirmekte ve ölüme neden olmaktadır. Kemoterapi sırasında bazı bitkiler vardır ki hastayı zehirler. Alternatif tıpdiye bir şey yoktur, tamamlayıcı tıp vardır. 15 maydanoz koy, 20 dereotu koy,sakın 10 dakika değil, 8 dakika kaynat... Bunlar halkı kandırmaya yöneliktarifler. Bunu diyenler tıp doktoru bile değil, ziraat mühendisi falan."Dünyada 2020 yılında 25 milyon insanın kansere yakalanacağının tahminedildiğini anımsatan Topuz, "Hemen kanser olmayı beklemeyin. Kanser olmamakiçin bugünden tedbir alın" dedi. Kanserle mücadelenin anne karnında başladığını dile getiren Topuz, iyi beslenen annenin çocuğunda kanser çıkma riskinin 5 kat daha az olduğunu söyledi.Tarım ilacına maruz kalan köylülerin şehirde yaşayanlara göre beyin, lenfve lösemiye 7 kat daha fazla yakalanma riski bulunduğunu dile getiren Topuz,"bilinçsiz köylü kansere bizden daha yakın" görüşünü dile getirdi.
    TAMAMLAYICI TIP
    Topuz, kanserden koruyan ve kanser tedavisinde hastalara destek olantamamlayıcı tıbbın "ruhsal ve bedensel yaklaşımlar" ile "bitkiler" şeklindeikiye ayrılabileceğini ifade ederek, tamamlayıcı tıp hakkında şu bilgileri verdi:"

    - Dünyada bilinçli kişiler tarafından uygulanan hipnozun kanser ağrılarını azalttığı kabul edilmiştir.
    - Bir yerde namaz da Hristiyanların, Musevilerin ibadeti de yoga da meditasyondur. Yani doğrudan doğruya yaratana odaklanarak iyi şeyler dilemek,güzel düşünmek...
    - Kemoterapi ve ilaç tedavisi olan hastalarda önerilmeyen akupunktur,ehil kişiler tarafından uygulanınca bulantı ve kusmayı engelleyebiliyor, kronikağları yüzde 36'ya kadar azaltabiliyor, kemoterapi sonrası el ve ayakuyuşukluğunu gideriyor.
    - Çin yakın dövüş sanatlarından olan taichi egzersizleri kan ve enerji sirkülasyonunu olumlu etkilediğinden hastalıklara karşı direncin artmasına yardımcı oluyor, kemik kaybını geciktiriyor.
    - Masaj bilinçli kişiler tarafından yapılırsa hastayı rahatlatıyor.
    - Acılı arabesk değil, huzur veren müzikler, Mozart, Haydn, Schubert,Beethoven, Brahms dinleyin. Kaos oluşturan gürültülü müzikler dinletilen farelerin kanser olduğu görüldü. Dans edin.
    - Son 10 senede yapılan araştırmalar, ailesinden birini, yakınını kaybedenlerde kanserin daha hızlı çıktığını gösterdi. Stresin kanser üzerindekiolumsuz etkisi ispat edildi. Mutlu olun, devamlı gülmeye çalışın. 3-4 bin yılönce Mezopotamya'da çaresiz hastalığa yakalanan insanlar maskların önündengeçirilir ve güldürmeye çalışılırmış. Eskiler 'Bir kahkaha bir kilogram pirzolayabedel' der. İnsan neşeli ve mutlu olduğu zaman vücudu potansiyel zararlımaddelere karşı koruyan immun sistemi güçleniyor. Günde 5-6 kez içten kahkahaatın.- Sevgi-inanç tedavisi önemli. İster Müslüman, ister Hristiyan, isterMusevi ol, seni yaratana inan. Seni yaratana inandığında ve güvendiğinde, sanadestek olacağına inan. Güveneceğiniz bir doktor seçin. Aile sevgisi de çokönemli. Hastayı, ailesi, arkadaşları, komşuları, dostları hayata bağlar.- Spor yapın. Her 8 kadından birinin meme kanserine yakalanma riski var.Bu nedenle her gün yarım saat yürüyün, aletsiz jimnastik yapın ya da yüzün.Vücudunuzdaki yağı yakmaya bakın aynı zamanda spor yapınca insan stresten uzakkalır."

    EN UCUZ
    ANTİOKSİDAN BİBERİYE
    Erkan Topuz, Türkiye'nin yiyecek açısından dünyanın en zenginülkelerinden biri olduğunu belirterek, doğal olması şartıyla kanser tedavisindeolumlu etkileri olan yiyecekleri şöyle sıraladı:

    - D-limoen: Limon ve mandalina kabuğunda olan D-limoen kanser tümörünü eritiyor ve çoğalmasını durduruyor. Limon ve mandalina kabuklarını atmayın.Sirkeli su ile iyice yıkadıktan sonra yiyin.

    - Nar: Meme kanserinde nar suyu çok faydalı. Kabuğunda ve çekirdeğinde debüyük şifa var. Meyve ve sebzeleri mevsiminde tüketin. Meyveleri posasıyla yiyin.

    - Mantar: Çeşitli terapötik özellikleri olduğu bilinen en azından 270 mantar türü mevcuttur. Japonya, Çin ve Kore'de yürütülen çok sayıda bilimsel çalışma mantarların sağlığa yararlı yeni uygulamalarını ortaya koymuştur. Drajehalinde satılan bu mantar haplarını eczanelerden bulabilirsiniz. Ayrıca kültürmantarlarından beyaz olanları değil, esmer olanları yiyin. Çünkü mantarlarkanserojen madde ile beyazlatılıyor.

    - Kansere karşı etkili olan ellagıc asit, bütün kırmızılarda bulunan bir antioksidandır. Ahududu, çilek, böğürtleni mevsiminde bol bol yiyin. Yapraklarından çay yapın. Bunlar kemik iliğini harekete geçirir, immun sisteminigüçlendirir, tümörlerin erimesine neden olur.

    - En ucuz antioksidan olan biberiye tüketin. Çok arsız bir bitkidir,saksıda bile yetişir. Her türlü tümörde etkili olan biberiyeyi aktardan almakyerine balkonunuzda yetiştirin. Yaşını salatalarınıza atın, kurusunun da çayını yapın. Karahindiba, kuzu kulağı, tere, ökse otu da tüketin.

    - En çok havuçta bulunan A vitamini cilt, lenfoma, böbrek, kolon, memekanserinde çok faydalı.

    - Uzun ömrün sırrı domates, erkeklerde prostat, kadınlarda memekanserinde çok faydalıdır. Ama mevsimlik domates... İyi ev hanımları, 1 Temmuzile Eylül sonu arasında üretilen domatesi kışın kullanmak için salça yapar. Evsalçası ve ketçapı kullanın.

    - E vitamini için selenyum açısından zengin ananas, yoğurt, enginar, brokoli, karnabahar, kırmızı ve beyaz lahana, semizotu çok tüketin. Bunlar memedeki ödemi alır."

    YEŞİL ÇAY İÇİN
    Topuz, kanser tedavisinde olumlu etkileri olan yiyecekleri sıralarken, şöyle devam etti:
    - Hücre bölünmesini yavaşlattığı için yeşil çay için. Koyu çay, midekanseri riski oluşturur. Çayı, açık ve şekersiz olarak tüketin. Günde 2 kupa, 8-10 dakika demlenen yeşil çay için. Her gün papatya ve zencefil çayı için.
    - Güçlü bir antioksidan olan indol-3-karbinol, en çok brokoli, karnıbahar, kırmızı ve beyaz lahana, semizotu ve turunçgillerde bulunuyor. Bunlar, meme kanserini önleyen en önemli gıdalar. Dünyadaki en ucuz ve şifalı bitki olan lahanayı haftada bir kez yiyin. Lahana, bağırsak ve karaciğerdeki zehirleri bloke ediyor, tümörlerin bilinçsizce çoğalmasını durduruyor.
    - Soya keten tohumu ile birlikte fibrokistlerde, meme kanserinde veprostat kanserinde çok faydalı. Yemeklerde kullanacağınız yarı zeytinyağı, yarısoya yağı sizi meme kanserinden belli ölçüde koruyacaktır. Soya ayrıca kemik yoğunluğunu da artırıyor. Menopoz döneminde de sıkıntıyı gideren bir özelliği vardır.
    - Antikansorejen olan meyan kökü ülseri kapatır ve ağız yaralarına iyigelir. Tansiyon ve diyabeti olmayanlar 2 ay meyan kökü içsin, 3 ay ara versin.
    - Yoğurt, probiyotik yoğurt kullanılarak evde yapılmalı. Günde 300 gramyoğurt tüketmek meme, kolon, mide, yumurtalık, endometriyoz kanserinde koruyucu.
    - Acı biber, Arnavut biberi mide kanserinden koruyor. Çok şifalı. İmmunsistemini güçlendiriyor. Ancak Gaziantep, Şanlıurfa gibi yerlerde damda yetiştirilmiş, kurutulmuş biberler aflatoksin denen bir madde ihtiva eder kikaraciğer kanseri yapar. Siz biberinizi saksıda yetiştirin, sonra blender ileçekin ve yemeğinizin üzerine atın.
    - Bağışıklık sistemini güçlendiren beta glukan arpa, maya, nişasta,mantar, esmer pirinç ve ekmekte bulunuyor. Özellikle meme kanserine karşıkoruyucu özelliği var.
    - D vitamini kanseri önler, belli dozda tüketilmeli.
    - At kestanesi. Özellikle hemoroid tedaivisinde iyi. 4-5 tane atkestanesini alın, içine biraz da krem koyarak blendarda ezin, hemoroidtedevisinde kullanın. Ayrıca varis, hemoroid ve meme kanserine bağlı ödem oluşankollarda kullanılır.
    - Karadut hormon atılmayan tek ağaç. mevsiminde bol bol tüketin.
    - Kanserden koruyucu etkisi olan melatonin salgısı açısından mutlakakaranlıkta uyuyun. Kanser hücresi aydınlıkta çoğalır, karanlığı sevmez. Saat 22.30-23.00 gibi yatın. Işıksız ve rahat bir uyku, güneşin doğuşuyla kalkmak sağlıklı yaşam tarzınız olsun. Gece vardiyasında çalışanlarda ve aydınlıkta uyuyanlarda meme kanserine yakalanma riski 5 kat artıyor."
    KORUNMA YOLLARI
    Topuz, kanserden korunmak için yapılması gerekenleri de şöyle sıraladı:

    - Çikolata, kola ve kahveden sakının. Salam, sosis, sucuk, hazır meyvesuyu, mayonez, ketçap, konserve tüketmeyin. Yamuk yumuk elma alın.
    - Hayvanlara büyüme hormonu verilince süt ve eti artıyor. Bunlar insanada geçiyor. Akciğer kanseri hastalarında aşırı süt tüketenlerde ömür daha dakısalıyor. Kırmızı ette kuzu eti tercih edin, genellikle kuzularzehirlenmemiştir. Kırmızı et yerine beyaz et tercih edin. Kümes hayvanlarındanköyde yetişenleri yemeye çalışın. Marketlerden aldığınız kümes hayvanlarınınderisini yemeyin.
    - Beyaz un, şeker ve tuzu hayatınızdan çıkarın.
    - Daima bebe şampuanı, defne sabunu ve saf sabun kullanın. Oda spreyi,ter önleyici koltuk altı kremi, deodorant kullanmayın. Organik denilen saçboyaları bile kanserojendir, kullanmayın, kına yakın.- Küçük balık tercih edin, dip balığı yemeyin. Balık yaşlandıkçakanserojen etkisi artar. Haftada en fazla bir kilo balık tüketin. En ucuz balığıtüketin.
    - Fast-food'tan uzak durun. Haftada 3 kezden fazla fast-food yiyenlerdekanser riski daha fazla.
    - Alkolü kısıtlı kullanın. Sigara içmeyin.
    - Stresten uzak durun, pozitif olun.
    - Kanserden korunmak bebeklikte başlar. Çocuğunuza gülmeye alıştırın, onumutlu edecek şeyler yapın. 12 yaşından önce cep telefonu kullanmasına izinvermeyin. Cep telefonunu kendinizden uzakta şarj edin. Çocuk odasında şarjetmeyin. 30-45 saniyeden fazla konuşmayın. Uzun yolculukta kapatın.
    - Televizyonu 5 metre uzaktan izleyin.
    - Sprey şeklindeki böcek ilacı kullanmayın.
    - Badana yapılan eve 15-20 gün girmeyin. Mobilya cilası kanserojendir.Eski mobilyalarınıza sahip çıkın.
    - Sentetik halıdan uzak durun.
    - Çocuklarınızın plastik çim bahçelerinde oynamasına izin vermeyin.
    - Çocuk bahçelerini ilaçlamayın.
    - Mutfakta plastik, bakır, alüminyum kullanmayın.
    - Bulaşık makinenizin parlatıcı gözüne sirke koyun. Makinedençıkardıklarınızı sirkeli sudan geçirin. Ne kadar durulansa da üzerinde deterjankalır.
    - Çamaşır makinesinde zeytinyağlı sabun kullanın.
    ZAYIFLAMA İLAÇLARI KANSEROJEN
    Bütün zayıflama ilaçlarının kanserojen olduğunu vurgulayan Topuz, "Hızlı kilo vermek kanserojendir. Bir ayda 1-1,5 kilo verilir. Kısa sürede aşırı kilo verenlerde kanser olma riski daha yüksek" dedi. Prof. Dr. Erkan Topuz, vatandaşları mangal konusunda da uyararak, "Fazla mangal yapmayın. Yaparsanız da fazla pişirmeyin, yakmayın. En ufak yanık kanserojen riskini artırır. Mangal yerine fırın haşlama, buğulama tercih edin" diye konuştu.

  10. #10

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Obezite, diyabet, kalp-damar gibi hastalıklarda tedaviye yardımcı olması açısından yapay tatlandırıcılar kullanılabilir. Ancak ‘light’, ‘diyet’, ‘şekersiz’, ‘kalorisiz’ veya ‘diyabetik’ ibareleri besinlerin sınırsız tüketilebileceği anlamına gelmez.

    İnsan sağlığını önemli ölçüde tehdit eden hastalıklarda medikal tedavinin yanı sıra en etkin yol diyet tedavisidir. Bu hastalıkların tedavisi için diyetlerinde şeker ve şekerli yiyeceklerin tüketimi kısıtlanır. Kısıtlamanın yanı sıra; diyabetli hastalarda tatlı algılama duyusunun azalması ve tatlı yiyeceklerin genelde sevilmesinden dolayı tatlı yeme isteği artmaktadır. Bu ihtiyaçtan dolayı; şeker yerine kullanılabilecek, aynı tadı veren ancak sağlık açısından sakıncası olmayan düşük kalorili veya kalori içermeyen bazı yapay tatlandırıcılar kullanılmaktadır.

    Yapay tatlandırıcılar ile hazırlanmış ürünlerin dikkatli tüketilmesi gerektiğini belirten Ataşehir Memorial Tıp Merkezi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Diyetisyen Şefika Aydın, yapay tatlandırıcıların genel olarak 2 gruba ayrıldığını söyleyerek şu bilgileri verdi:

    ENERJİ İÇEREN YAPAY TATLANDIRICILAR
    Sükroz: Sofra şekeri olarak da bilinen şeker pancarı ve kamışından elde edilen bir disakkarittir. Bal, mısır şurubu ve esmer şekerin yapısındadır.

    Fruktoz: Fruktoz meyvelerde ve balda doğal olarak bulunmaktadır. Diyabetik ürünlerin yapımında da kullanılmaktadır.
    Sorbitol: Sebze ve meyvelerde doğal olarak bulunmaktadır. Günlük alım miktarı 30 gramı geçtiğinde hazımsızlığa ve ishale yol açabilir.
    Mannitol: Tatlılık derecesi glikoz kadardır. Gıda sanayinde, çiklet ve şeker üretiminde tatlandırıcı olarak kullanılmaktadır.
    Ksilitol: Meyve ve sebzelerde (Çilek, malta eriği, karnabahar) bulunmaktadır. Diş çürüklerine karşı koruyucu etkisi bulunmaktadır.
    ENERJİ İÇERMEYEN YAPAY TATLANDIRICILAR
    Aspartam: Ülkemizde diyabetik baklavada, diyet içeceklerde, kahvaltılık tahıllarda, süt, yoğurt, tatlı, çay ve kahvede kullanılabilmektedir.

    Asesülfam-K (Asesülfam potasyum): Çay, kahve, kahvaltılık tahıl, tatlı, çiklet, meyve ve diğer yiyeceklerde kullanılabilir.
    Sakkarin: Çay şekerinden 300-400 kat daha fazla tatlıdır. Yüksek dozda sakarin alımının hayvanlarda üriner sistem tümörlerine neden olduğu ortaya çıkınca insanlarda sakarin kullanımının kanser ile ilişkisi olabileceği riski nedeniyle kullanımı yasaklamıştır.
    Siklamat: Sukroza göre 30 kere daha tatlıdır. Aşırı siklamat alımı ishale neden olmaktadır.
    İDEAL BİR TATLANDIRICI NASIL OLMALIDIR?
    Sağlık Bakanlığı’nın “özel beslenme amaçlı gıdalar” tebliğinde kullanılmasına izin verilen yapay tatlandırıcılar belirlenmiştir. İdeal bir tatlandırıcı; şekerin duyusal özelliklerini içeren, çözelti halindeyken renksiz, kokusuz, suda çabuk eriyebilen, ekonomik, fonksiyonel, ısıya dayanıklı, düşük kalorili, ağızda acı ve metalik tat bırakmayan hoş bir tada sahip olmalıdır. Toksik ve kanserojenik olmamalıdır.

    TÜKETİM SIKLIĞI VE MİKTARINA DİKKAT
    Daha çok tercih edilen yapay tatlandırıcılar enerji içermeyenler olup tablet formu sıkça kullanılmaktadır. Özellikle tablet formu yüksek ısıda acı tat bırakmasından dolayı kaynamakta olan besinin içerisine atılmamalıdır. Diyabetliler, obezler, ve kilolarını korumak isteyen kişiler için enerji içermeyen tatlandırıcılarla yapılan hazır yiyecek ve içeceklerin tüketimi sıklığına ve miktarına dikkat edilirse sağlığa zararlı olmaz. Özellikle piyasada bulunan tatlandırıcı ile yapılmış bu hazır gıdaların etiket bilgisi ve beslenme programında yer alması için değişim ölçümlerinin bilinmesi ve bilinçli tüketilmesi gerekmektedir. Çünkü besinlerde; “light”, “diyet”, “şekersiz”, “kalorisiz” veya “diyabetik” ibarelerinin olması bu besinleri herkesin rahatça, sınırsız tüketeceği anlamına gelmez.

    HAMİLELER YAPAY TATLANDIRICI KULLANMASIN
    Gebelikte kullanımı sakıncalı çünkü; laboratuvar hayvanlarında plasentayı geçerek fetüste biriktiği görülmüş ve bebek için sakıncalı hale gelmiştir. Bu nedenle de hamile kadınların tatlandırıcı kullanması yasaklanmıştır. Hazır gıda tüketimlerinin de mümkün olduğunca sınırlandırılması gerekmektedir.

    GÜNDE 10 ADET KULLANILMASINDA SAKINCA YOK
    Sağlığa zararı olmadığı bilinen aspartam, sakkarin ve asesulfam-K gibi enerji içermeyen tatlandırıcılar yeterli ve dengeli bir beslenme kapsamında yiyecek ve içeceklerin tatlandırılmasında belirli ölçülerde tüketilebilir. Bu miktarı Dünya Sağlık Örgütü ve besin ilaç örgütü günde 10 adete kadar kullanımının sakıncalı olmadığını bildirmişlerdir. Özellikle diyabetlilerde en yüksek günlük dozun öğretilmesi gerekir. Amerikan Tıp Konseyi bu miktarı 2,5 mg/kg/gün olarak alımı sağlık olarak güvenli miktar olarak belirlemiştir.

Sayfa 2/9 İlkİlk 123456789 SonSon

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an Bu Konuyu Gorunteleyen 1 Kullanıcı var. (0 Uye ve 1 Misafir)

Bu Konudaki Etiketler

Yer imleri

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •