Teşekkur Teşekkur:  0
Beğeni Beğeni:  0
Sayfa 3/9 İlkİlk 123456789 SonSon
81 sonuçtan 21 ile 30 arası

Konu: 15.12.2008 Sağlık Haberleri...

Hybrid View

önceki Mesaj önceki Mesaj   sonraki Mesaj sonraki Mesaj
  1. #1

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Eskişehir'de 31 yaşındaki bir kadının midesinden, ameliyatla 1.5 kilo ağırlığında saç çıkarıldı.

    Eskişehir'in Seyitgazi İlçesi'nde oturan bir aylık evli Ü.A., kusma ve iştahsızlık şikayetiyle yakınları tarafından Eskişehir Özel Anadolu Hastanesi'ne götürüldü. Yapılan tetkikler sonucunda ameliyata alınan Ü.A.'nın midesinden 1.5 kilo saç çıkarıldı.

    Özel Anadolu Hastanesi genel cerrahi uzmanlarından Op. Dr.İhsan Oruk, Ü.A.'nın psikolojik rahatsızlığı nedeniyle 3 yıldan bu yana saçlarını yediğinin anlaşıldığını belirterek şöyle konuştu:

    "Bu tip hastalar saçın yanı sıra metal, pamuk veya bitki artıklarını yutuyorlar. Saç yumakları mide çıkışını tıkadığı için hasta bize karın ağrısı, kusma ve yemek yiyememe şikayetiyle geldi. Yapılan tetkiklerde mide bölgesinde büyük bir kitlenin olduğunu tespit ettik. Yaptığımız ameliyatla hastanın midesinden bir buçuk kilo saç çıkarttık."

  2. #2

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    ABD'de yapılan bir araştırma, çocukluğunda ya da gençliğinde pasif içici olan kadınların kısırlık sorunu yaşamaya da düşük yapma ihtimallerinin oldukça yüksek olduğunu ortaya koydu.

    Araştırmaya göre, sigarada bulunan toksinler, üremeyle ilgili hormon faaliyetlerini etkileyerek, kadınların bünyelerinde kalıcı hasara yol açabiliyor. New York'ta bulunan Rochester Üniversitesinin öğretim üyesi Luke Pepponeve Roswell Park Kanser Enstitüsünde görevli Dr. Kenneth Piazza'nın öncülüğünde yapılan, 4 bin 800 kadının durumunun incelendiği çalışmada, sigara içen ya da pasif içici olan kadınlara, hamileliklerinin detayları, hamile kalma girişimlerive yaptıkları düşüklerle ilgili sorular soruldu.

    Sonuçları "Tobacco Control" dergisinde yer alan çalışmada, denek kadınların yüzde 11'inin hamile kalmakta zorlandığı, üçte birinin ise en az bir düşük yaptığı belirlendi. Araştırmaya göre, ebeveynleri sigara içen kadınlar, sigarasız ortamda büyüyen kadınlara göre yüzde 26 oranında daha zor hamile kalıyor ve düşük yapma oranları da söz konusu kadınlara kıyasla yüzde 39 daha fazla.

  3. #3

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    5 binden fazla kişi üzerinde yapılan bir araştırmaya göre, mutlululuk iş arkadaşları dışında, arkadaşlar ya da aile bireyleri arasında bulaşıcı.

    Harvard Tıp Okulu’ndan Nicholas Christakis ve Kaliforniya Üniversitesi’nden James Fowler, 5 binden fazla kişinin katıldığı araştırmanın sonucunda mutluluk ve mutsuzluğun sosyal ve coğrafi yakınlık kıstaslarına bağlı olduğu sonucuna vardı.

    Buna göre, örneğin bir kişinin arkadaşı kendisine 800 metreden az uzaklıkta yaşıyorsa bu kişinin mutluluğunun artma ihtimali yüzde 42. Arkadaşın 1,5 kilometreden az uzaklıkta yaşaması durumundaysa mutluluk yüzde 25 artıyor, uzaklık arttıkça mutluluk oranı azalıyor.
    1971-2003’te arasında yapılan, 21-70 yaş grubunda 5124 kişinin katıldığı araştırmaya göre, mutluluk şansı mutlu bir eşle beraber yaşama durumunda yüzde 8, yakında mutlu bir arkadaşın yaşaması durumunda yüzde 14, mutlu komşuların olması durumundaysa yüzde 34 artıyor.
    Mutluluğun sosyal gruplar arasında yayılabildiğine dikkati çeken araştırmacılar, ancak bu formülün iş yerinde geçerli olmadığını, burada duygusal durumun yayılmasının sınırlı kalabileceğini belirtti.
    Araştırma, İngiliz Tıp Dergisi’nde yayımlandı.

  4. #4

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    İstanbul İl Sağlık Müdürü Mehmet Bakar, korsan ambulansların polis telsizi dinleyerek 112 Ambulanslarından önce olay yerine gittiğini söyledi. Bakar, korsan ambulansların hasta ve yaralıları anlaşmalı oldukları hastaneye pazarladıklarını belirtti.

    Geçtiğimiz günlerde özel bir ambulansın trafik kazası geçiren yaralıyı karga tulumba taşıması ile ilgili görüntüler, özel ambulansların hasta kapma yarışını gündeme getirmişti. Hasta kapma yarışı yapan bazı özel ambulansların polis telsizi dinleyerek olay yerine 112 ambulanslarından önce gittikleri ortaya çıktı. Konuyla ilgili Cihan Haber Ajansı'nın sorularını cevaplayan İl Sağlık Müdürü Mehmet Bakar, özel ambulansları periyodik olarak denetlediklerini, şartlara uymayanların ruhsatlarının iptal edildiğini belirtti. Şartları uygun olan bazı ambulansların ise korsan olarak hasta ve yaralılara müdahalede bulunduğunu vurgulayan Bakar, "Zaten bu ambulanslar İstanbul'un her yerinde faaliyet göstermezler. Birkaç yerde kendilerini konumlandırmışlardır. Olay yerine hızlı gitmek için polis telsizi dinliyorlar. Asıl amaç hastaya erken ulaşmak değil orada. Ana mesele hastayı götürecekleri hastaneyle olan ilişkileridir. Ya o hastanenin ambulansıdır. Ya da bazı özel hastanelere hasta pazarlamak gibi bir iştir bu." diye konuştu. Emniyetin telsiz dinlemeyi engellemediğini söyleyen Bakar, "Biz de engelleyemeyiz." ifadesini kullandı.

    Korsan ambulansların yakalandıktan sonra ruhsatlarına el konulduğunu bildiren Bakar, hasta sahipleri şikayet etmediği için bir şey yapamadıklarını vurguladı. Bakar, "Ortada bir şikâyet söz konusu değilse biz bir şey yapamıyoruz. Burada amaç anlaşmış olduğu hastayı götürüp hasta üzerinden prim alması söz konusu olabilir." ifadesini kullandı.
    Korsan özel ambulansların vatandaşları fahiş fiyatlarla taşıdıklarını aktaran Bakar, şikayet gelmesi halinde işlem yapılacağını dile getirdi. Bakar, "Vatandaş farkında bile olmadığı için orada fahiş fiyatlarla taşınıyor. Eğer vatandaşımız, kendisini rahatsız edecek bir fiyat istendiği takdirde bunu ispat edebileceği bir fatura söz konusuysa müdürlüğümüze müracaat ettiğinde biz gereken işlemi yaparız." şeklinde konuştu.
    Yapılan yanlışların tüm özel ambulanslara mal edilemeyeceğine dikkat çeken Bakar, "Bunlar sadece birkaç ambulanstan ibarettir. Bunu çok geniş bir özel ambulans ağıyla karıştırmamak lazım." Şeklinde konuştu.
    "İSTANBUL HAVA AMBULANSARINA KAVUŞUYOR"
    İstanbul'da çok kısa bir süre içinde 2 helikopterin hava ambulansı olarak hizmete başlayacağını belirten Bakar, 1 hava ambulansının da kafileye ekleneceğini ifade etti. Hava ambulanslarının daha çok yakın illerden İstanbul'a getirilecek hastaları taşımak için kullanılacağının altını çizen Bakar, "Bütün altyapımızı hazırladık. Yakında helikopterlerimizi gelecek. Gelir gelmez İstanbul'a komşu vilayetlerden sürekli hasta nakli olur. Biz en kısa zamanda hava ambulansımızı aktif bir şekilde kullanmak istiyoruz. " dedi.
    Bu doğrultuda bazı hastanelerin bahçelerine helikopter pistleri yapıldı. İstanbul'da hizmet verecek 3 hava ambulansı yakın şehirlerden getirdiği acil vakaları kısa bir süre içinde ilgili hastaneye ulaştırabilecek.

  5. #5

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Çocuklarda daha çok 4 ila 12 yaşlarında nöbet biçiminde görülen “gece korkularının” (pavor nocturna) kalıtsal olabileceği belirtildi.

    Kanada’nın Montreal kentindeki Uyku Bozuklukları Merkezinden bir ekibin yaptığı araştırma, “gece korkularının” yüzde 40’ının soya çekimle açıklanabileceğini ortaya koydu.

    En büyüğü 30 aylık 390 tek ve çift yumurta ikizleri üzerinde yapılan araştırma, tek yumurta ikizlerinden biri böyle bir sorun yaşadığında diğerinde bu bozukluğun görülme ihtimalinin yaklaşık yüzde 68 olduğu görüldü. Çift yumurta ikizlerindeyse bu riskin yüzde 24’e düştüğü belirlendi.

    Araştırmacılar, ebeveynleri bu davranış bozukluğuna sahip çocuklarda “gece korkularının” görülme riskinin daha fazla olduğu sonucuna vardı.
    Önceki araştırmaların da kalıtsal etkenlerin, uyurgezerlik ya da uykuda konuşma vakaları gibi bazı uyku bozukluklarının nedeni olabileceğini gösterdiğini belirten araştırmacılar, ateş, uyumadan hemen önce yemek yemek, idrar torbasının dolu olması ya da ailede stresli bir olayın yaşanması gibi başka etkenlerin de “gece korkularına” yol açabileceğini vurguladılar.
    Tüm durumlarda gece korkularının (sık ve sürekli olduğu durumlar hariç) psikolojik veya sosyal sonuçlar doğurmadığına dikkati çeken araştırmacılar, bu bozukluğun yaş ilerledikçe kendiliğinden kaybolabileceğini belirttiler.
    Araştırma Pediatrics dergisi ve Fransız Nouvel Observateur gazetesinin internet sitesinde yayımlandı.
    PAVOR NOCTURNA NEDİR?
    “Gece korkuları” çocuklar uykuya daldıktan 1-2 saat sonra nöbet biçiminde görülen önemli bir bozukluk. “Gece korkuları” olan çocuk panik şekilde çığlık atarak uyanır, terlenir.
    Çocuğun yatakta derin soluk alıp verdiği ve kalbinin hızlı çarptığı gözlenir. Bu nöbet 10 dakika içinde kendiliğinden geçer. Bozukluk, genellikle, yaş ilerledikçe kendiliğinden kaybolabiliyor, ancak bazı durumlarda tedavi gerekebiliyor.

  6. #6

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Fareler üzerinde denenen yeni kök hücre tedavisi ile yıpranmış kalp onarılabilecek. Geliştirilen yeni kök hücresi tedavisiyle, gelecekte kalp nakilleri tarihe karışabilir.
    Zira, fareler üzerinde denenen yöntem, insanlarda da başarı sağlarsa, tespit edilen özel hücreler geliştirilerek yıpranmış kalp onarılabilecek.
    Her 1 milyon normal kalp hücresinde, sadece 300 tane bulunuyor. İşlevi, kalbi yıpranma ve aşınmalara karşı korumak. ABD’li Profesör Michael Schneider’ın kalp kasında tespit ettiği özel kök hücre, kalp nakillerini ortadan kaldırabilir.
    ABD’li profesör İngiliz meslektaşlarıyla fareler üzerinde denediği yöntemle özel hücreleri, kalpten ayırıp laboratuar ortamında klonladı ardından da hücreleri çoğaltıp farenin kalbine doku olarak yerleştirdi.
    Yöntem farelerde başarılı oldu. Bu sayede kalp onarıldı, kan pompalama gücü de arttı.
    Bilimadamları çalışmayı insanlara benzer bir anatomiye sahip domuzlar üzerinde denemeye hazırlanıyor. Bunu 2-3 yıl içinde insanlar üzerindeki deneyleri izleyecek.
    Yeni buluşlara verilen tıbbın Oscar’ı, The Medical Futures Innovation ödülüne layık görülen yöntemin, kalp hastalıklarının tedavisinde çok önemli kazanımlar sağlaması bekleniyor.

  7. #7

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Sezaryenle doğan bebeklerin astıma yakalanma riskinin normal doğanlardan daha fazla olabileceği bildirildi.

    Son yıllarda özellikle gelişmiş ülkelerde astıma yakalanan çocukların sayısı arttı. Hollanda'daki Sağlık ve Çevre Enstitüsünden Dr. Caroline Roduit ve ekibi, 8 yıl boyunca Hollanda'da Mayıs 1996 ile Aralık 1997'de dünyaya gelen, 247'si (yüzde 8,5) sezaryenle doğmuş 2 bin 917 çocuğun sağlık durumunu araştırdı.

    Bu çocuklardan yüzde 12,4'ünün 8 yaşından itibaren astıma yakalandığını gören bilim adamları, sezaryenle doğan çocukların astıma yakalanma riskinin daha fazla olduğu sonucuna vardı.
    Araştırmacılar, anne ya da babası alerjik bünyeye sahip çocukların astım riskinin iki kat, bu riskin anne ve babası da alerjik olanlarda üç kat arttığına dikkati çekiler.
    Thorax adlı dergide yayımlanan araştırmanın, çocuğun astıma yakalanmasında kalıtsal ve çevresel etkenlerin birleşmesinin önemini gösterdiğini belirten bilim adamları, sezaryen oranının artmasının tıbbı gereklilik olmadan, kısmen annelerin talebinden kaynaklandığını ifade ettiler.
    Son yıllarda özellikle gelişmiş ülkelerde astıma yakalanan çocukların sayısı arttı. Sezaryenle doğum oranı da gelişmiş ülkelerin çoğunda artış gösterdi. Sezaryenle doğum oranı 1970'lerde yüzde 5 iken bazı yerlerde 2000'de yüzde 30'un üzerine çıktı.

  8. #8

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Yoksa **** bağımlısı mısınız?Uzmanlar, **** bağımlılığının en çok çocukluğunda ihmal edilmiş kişilerde görüldüğü konusunda hemfikir.
    **** bağımlılığının pek çok nedeni olsa da uzmanlar, özellikle çocukluğunda ihmal edilmiş ya da cinsel istismara uğramış kişilerin ileride bağımlı olabileceklerini vurguluyorlar. **** bağımlılığının ne kadar yaygın olduğunu tam olarak bilemediklerini söyleyen uzmanlar, bunun cinsiyetle, eğitim seviyesiyle, sosyal ya da ekonomik durumla ilgili olmadığını belirtiyor.
    İnsanların bu konularda dürüstçe açıklama yapmamaları, sorunun toplumsal boyutunu tahmin etmeyi güçleştiriyor. Sıradan bir ev kadınından kıdemli bir yargıca kadar hemen herkes aslında bir **** bağımlısı olabilir.
    TERAPİ YÖNTEMİ
    Sorunun çözümü için bağımlının terapiye başvurması gerektiğini söyleyen uzmanlar, ilk adımın, kişinin kendine ve karşısındakilere zarar verdiğini kabul etmesi olduğunu belirtiyorlar. Pek çok terapist, bu tür hastaları için 'motivasyon artırma' yöntemini benimsiyor. Değişim için hastanın motive edilmesini temel alan bu yaklaşımda uzmanlar, hastaya bütün hayatlarıyla ilgili sorular sorarak, sorunun kaynağı olarak görülen alanlara ayna tutuyor.
    Hastanın değişmek için istekli olmasını sağlamaya çabalıyor. Bir sonraki aşamada da tedavi hedefleri belirleniyor. Kimi terapist hastalarına ****ten uzak durmayı öğütlerken, bazıları da bunun ters tepki yapabileceğini söylüyor. Her hastanın yaşamının ve deneyimlerinin ayrı birer vaka olarak ele alınıp, sapmaya yol açan nedenleri teker teker incemek gerektiği vurgulanıyor.
    SİZ DE BAĞIMLI MISINIZ?

    - **** ve aşk hayatınızı insanlardan saklar mısınız?
    - Çevrenize nereye gittiğiniz ve kimlerle görüştüğünüz kokusunda yalan söyler misiniz?
    - Cinsel ihtiyaçlarınız normalde tercih etmeyeceğiniz kişilerle beraber olmanıza neden oldu mu?
    - Kendinizi, **** isteğini arttıran dergilere ya da bir otel odasındaki ***** film kanallarına bakarken buluyor musunuz?
    - Partnerinizle **** yaptıktan sonra birlikte vakit geçirmek ve konuşmak yerine ondan uzaklaşıyor musunuz?
    - İnternette **** sitelerine ya da **** hakkında konuşmak için chat odaları giriyor musunuz?
    - Kendinizi sanal ****e kaptırıp zamanın nasıl geçtiğini unutuyor musunuz?
    - **** yapmak istemediğinizi düşünüyor ya da vücudunuzdan utanıyor musunuz?
    - **** yapmak eskiden olduğu kadar heyecanlanmanıza ve rahatlamanıza neden oluyor mu?
    - Hiç röntgencilik, teşhircilik, fuhuş, kendinden küçüklerle **** ya da açık saçık telefon görüşmeleri yaptınız mı? Yaptıysanız suçüstü yakalandınız mı?
    - **** yaparken, hastalık, hamile kalma, baskı ve şiddet riskini göze alıyor musunuz?
    - ****le ilgili davranışlarınız, kendinizi umutsuz, depresif, suçlu ya da dışlanmış hissetmenize sebep oldu mu?
    TEST DEĞERLENDİRMESİ
    Eğer sorulardan dört ya da daha fazlasına "Evet" yanıtı verdiyseniz, **** bağımlısı olma ihtimaliniz oldukça fazla. Bu durumda, terapi görmeniz etkili olabilir.

  9. #9

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Her kadın mükemmel bir ciltle doğuyor. Ancak zaman ilerledikçe sivilce, gözenek ve lekeler cildin güzelliğini tehdit ediyor. Bunlarla savaşın yolu ise bilinçli bakımdan geçiyor
    Cildinizle temas eden her şey, cildinizin yıpranmasına neden oluyor. Lekeler, sivilceler, gözenekler ve siyah noktalar cildimizin dış faktörlerden etkilendiğinin en büyük kanıtı. Birçok uzman, çevresel faktörlerin cildimizin yaşlanmasına sebep olduğunu söylüyor. Bu etkenlerin hiç olmadığı varsayıldığında, normal insan cildinin 40-50 yaşına gelene kadar kırışık, yıpranma gibi sorunlarla karşılaşmayacağı biliniyor. Yani bu bilgiye göre bu etkileri en aza indirmek ve cildimizin kaderini değiştirmek elimizde.
    Lekeler
    Uzun süre güneşe maruz kalan ciltler UVA ve UVB ışınlarından zarar görüyor ve deride güneşin olumsuz etkileri ortaya çıkıyor. Bu etkiler güneşe bağlı deri yaşlanması, ciltte ince veya kalın çizgilenme, kuruluk, ince kırmızı damarcıklar, renk bozukluğu, derinin esnekliğinin azalması, gözeneklerin ve siyah noktaların büyümesi şeklinde sıralanabilir. Her gün düzenli olarak güneş koruyucusu kullanırsanız, uzun yıllar sonra bile genç bir cilde sahip olabilirsiniz.

    Belirginleşen çiller
    Çiller açık ve daha koyu lekeler olarak en çok yanak, alın ve çene bölgesinde görülüyor. Genelde güneşli mevsimlerde artarken güneşsiz mevsimlerde azalma fark edilebiliyor. Açık renk tenli kişilerde özellikle de kızıl saçlı kişilerde daha çok çil oluyor.

    Kış aylarında derinin renk pigmenti olan melanin daha az üretilirken, güneşli havalarda üretim artıyor. Çiller yaz aylarında bu nedenle daha belirginleşiyor. Çiller için her zaman güneşten korumanın dışında bakıma gerek yok. Yüksek koruma faktörlü kremler devamlı ve dikkatli bir şekilde kullanılırsa çillerin rengi de solabiliyor. Ayrıca bazı leke giderici kremlerin düzenli kullanımı da fayda sağlıyor. Kimyasal peeling de, lazer ve ışın terapileri yenilenmeyi hızlandıracağından, çillerden kurtulmanızı da hızlandırabiliyor.
    Yetişkin akneleri
    Sivilceler yağ bezelerinin fazla çalışmasından, hormon veya metabolizma bozukluklarından kaynaklanıyor. Sivilcelerle oynamamak ve sıkmamak, yüzü günde 3-4 kez temizlemek gerekiyor.
    Ergenlik döneminden sonra sivilceler genellikle âdet döneminde yaşanan hormonal bozukluklar ve stresle ortaya çıkabiliyor. Stresli hissettiğimiz dönemlerde, böbrekler kortizol denen hormonları salgılıyor ve bu hormonlar cildin yağlanmasına neden oluyor. Bunun için sivilcelere karşı temizleyici bir ürün kullanarak hafif ovalamayla ciltteki ölü tabakaların atılması şart.

    Genişleyen gözenekler
    Gözeneklerin yağ üretme ve salgılama görevi cildi alerjiden ve çevre kirliliğinden korur. Gözeneksiz bir cilt yapısına sahip olsaydık, yağlar derinin altına iner, yüzde kistler oluşur ve deri altında enfeksiyonlar meydana gelirdi. Bu nedenle gözeneksiz bir cilt hayali kurmak pek doğru değil. Bazen gözenekler fazla yağlanma nedeniyle tıkanabilir. Gözenekleri kapatmaya çalışmak yerine, fazla yağlanmayı engellemek ya da dengelemek gerekiyor.
    35 yaşın altındaki dengeli ve genç ciltlerde gözeneklerin kapanması kolaydır. Ama 35 yaşın üzerinde biraz zorlaşır. Çünkü deri kalınlaşmış, çizgiler belirginleş-miştir. Gözenekleri kapatmak için mücadele vermek yerine, daha fazla büyümelerini önlemek gerekir. Cildi türüne göre süt ve tonikle temizlemek en doğrusudur. Ardından sürülecek bir nemlendirici kremle bakım tamamlanabilir./Nazlı Barantan-Milliyet


  10. #10

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Yapılan araştırmalarda bel ağrısının gelir düzeyi yüksek ülkelerde, gelir düzeyi düşük olan ülkelere göre 2-4 kat daha fazla görüldüğü tespit edilmiştir.
    Bel ağrıları, insanlık tarihinin en eski hastalıklarından biridir. Bel ağrıları hakkındaki ilk yazılı belgeler M.Ö. 1500 yıllarına kadar uzanır. Yapılan araştırmalarda bel ağrısının gelir düzeyi yüksek ülkelerde, gelir düzeyi düşük olan ülkelere göre 2-4 kat daha fazla görüldüğü tespit edilmiştir.Bel ağrısı pek çok ülkede iş gücü kaybında ikinci sırayı almaktadır. Bu da üretim azalmasını etkilemektedir.
    Bel ağrısı, tüm dünya nüfusunun yüzde 80’inde, hayatın herhangi bir döneminde ortaya çıkabilir. Bel ağrısının görülme sıklığı insanın yaşı ile de yakından ilgilidir. En sık 45-54 yaş grubunda görülür. 60 yaşından sonra görülme sıklığı azalır. Kadınlarda görülme sıklığı erkeklere göre daha fazladır. Burada etken kadınların yapısından ve daha duyarlı oluşlarındandır. Bel ağrısında uğraşılan meslekler risk faktörleridir.
    Kilo bel fıtığı sebebi mi?
    Yapılan çalışmalarda bel ağrısıyla vücut yapısı arasında anlamlı bir ilişki kurulamamıştır. Yani kilolu biri, bel ağrısı riski daha fazla olan bir insan değildir. Fakat mesleklerin rolü fazladır. Ağır bedensel iş gücüne ihtiyaç duyulan mesleklerde özellikle de bir ağırlığı dönerek kaldıranlarda bel ağrısı sık görülür. Uzun süreli oturanlarda ve devamlı araç kullananlarda da bel ağrısına sık rastlanır.
    Kadınlar ağır işçi
    Özellikle sağlık personeli, ağır vasıta sürücüleri, ağır sanayide çalışanlarda da risk yüksektir. Bu arada ülkemizdeki kadınları da ağır işçi kabul etmek durumundayız. Ağır iş yapanlarda bel ağrısı görülme sıklığı diğerlerine göre dört misli civarındadır.
    Bel ağrısının ana nedenlerinden biri de sosyo- psikolojik faktörlerdir. Stres, işi sevmeme, işten tatmin olmama ve hatta kötü bir yönetici de bel ağrısı nedenleri arasında sayılabilir. Devamlı egzersiz yapan kişilerde ve fiziksel aktiviteleri iyi olanlarda bel ağrısı daha az görülür. Bel ağrısı oluştuğu zaman bazen uzun süreli istirahatlar, ikinci bel ağrısı gelmemesi için korkularak davranılması da bel kaslarında güçsüzlüğe ve kısalmalara neden olacağından yine risk faktörleri arasında sayılabilir. Sigara içmek de bel ağrısı nedeni olarak bilinmektedir. Ayrıca uzun süreli devam eden öksürük ve kemik erimesinin (osteoporoz) de bel ağrısını artırdığı görülmüştür.
    Kişilerin bel ağrısı nedeniyle çevrelerinden gördükleri ilgi ve yardım etme gibi davranışlar da bel ağrılarını daha sık hale getirmektedir. Ayrıca ülkemizdeki ekonomik şartlar da insanların belini bükmektedir.
    Her “belim ağrıyor” dendiğinde bel fıtığı düşünmemek gerekir. Bel ağrısı yapan nedenler içinde kanserler, enfeksiyonlar, romatizmal hastalıklar, kas zorlanmaları, böbrek hastalıkları, damar anomalileri vb. sayabiliriz.
    Peki “Bu kadar çok bel ağrısı nedenleri arasında bel fıtığının oranı nedir?” diye sorarsak...
    Oldukça büyük bir orandır. Bel fıtığının belirti verenleri ve vermeyenleri de var. Bilimsel bir çalışmada 20-60 yaş gurubu insanlarında hiçbir bel sorunu olmayan kişilerde MR çekildiği zaman ortalama yüzde 30- 40 oranında bel fıtığı gözlemlenmiştir. Demek ki MR’ın hayatımıza, sağlık teknolojisine girmesiyle birlikte bel fıtığı olan hastalarda bir artma görülmüştür.

    Ayrıca bel fıtığında diskin sinire bası yaptığı yere göre de hastalardaki bulgular değişmektedir. Bazen ağrı sadece belde oluşur, bazen kasıklara, bazen de bacağa vurur. Fakat bizim burada korkacağımız bulgu ağrı değildir. Sinirdeki basılara bağlı oluşacak kas gücü kayıplarıdır, refleks ve ileri duyu kayıplarıdır.
    Otururken bele çok yük biner
    Hasta bir yana eğik yürüyorsa (kompansatuar scolyoz) burada vücudun kendi kendini savunması devreye girmiştir. O bölgedeki sinirin zedelenmemesi, fonksiyonlarında bir bozukluk olmaması için vücut kendi tedbirlerini almaktadır. Yine vücut hastaya bazen de oturma demektedir. Çünkü bele en çok yük bindiği pozisyondur oturma pozisyonu, yani hastanın kilosunun iki misli. Yani 70 kg’lık bir hasta ise otururken bele binen yük 140 kg’dir. Ayaktayken ise bu 20 kg daha eksiktir. Hasta uzandığı zaman ise bele sadece 20 kg yük biner. Vücut da 20 kg’lık yükü onaylar. Yatarken de o kendine göre en uygun pozisyonu bulur.

    Yattığı yerin ortopedik olması kaydıyla en uygun pozisyon da ana rahmindeki çocuğun pozisyonudur. Hasta ağrıyan bacağını karnına doğru topladığında daha rahat ettiğini görecektir.
    Ayrıca bel fıtığı hastalarının otururken ve ayaktayken balenli lumbostat korse kullanmaları şarttır, yatarken çıkarmak kaydıyla. Tabii ki korse kullanımı da hastalığın akut dönemleri için gereklidir. Çünkü uzun süreli korse kullanımı da hasta da bel kaslarının ve karın kaslarının zayıflamasına neden olur.
    Tedavinin başlangıcında hastalara ilaç tedavisi ve fizik tedavi programları uygulanır. Ayrıca istirahat tavsiye edilir. Fakat istirahat de uzun süreli olmamalıdır. Fizik tedavinin 10. gününden itibaren hastalara egzersiz ve rehabilitasyon programları uygulamaları başlanır.
    Yalnız bir şeyi unutmamak lazım, şayet hastanın ayak parmaklarında güç kaybı oluşmaya başlamışsa, tedavinin daha ilk gününden bu güç kaybına bağlı sorunu düzeltmek için kas kuvvetlendirici egzersizlere başlanmalıdır. Ciddi yapılan bir tedavide parmak-lardaki güç kaybı 12. veya 13. günlerde düzelebilmektedir.

Sayfa 3/9 İlkİlk 123456789 SonSon

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an Bu Konuyu Gorunteleyen 1 Kullanıcı var. (0 Uye ve 1 Misafir)

Bu Konudaki Etiketler

Yer imleri

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •