Teşekkur Teşekkur:  0
Beğeni Beğeni:  0
Sayfa 5/9 İlkİlk 123456789 SonSon
81 sonuçtan 41 ile 50 arası

Konu: 15.12.2008 Sağlık Haberleri...

  1. #41

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart


    Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) Başkan Vekili Fatih Acar, sağlık alanındaki istismarları önlemek için "Akıllı Kart" uygulamasına geçileceğini söyledi.
    Acar, Topkapı Eresin Oteli'nde sosyal güvenlik reformunu tanıtmak amacıyla düzenlenen akşam yemeğinde basın mensuplarıyla bir araya geldi.Sosyal güvenlik reformunun Türkiye'nin uzun süredir beklediği bir reform olduğunu dile getiren Acar, Türkiye'deki genç nüfusa rağmen aktif-pasif oranının çok düşük olduğunu belirtti.
    Acar, OECD kriterlerine göre dört çalışana bir emekli olması gerekirken, erken emeklilik ve kayıt dışı istihdam nedeniyle iki çalışana bir emekli oranının dahi tutturulamadığını ifade etti.
    Kanuna göre 2000 yılından sonra ilk defa işe giren kadın sigortalıların 58, erkeklerin ise 60 yaşında emekli olacağını anlatan Acar, 2036'ya kadar emeklilik yaşında bir değişikli olmayacağını, bu tarihten sonra emekli olacaklarda ise kademeli artış ile erkeklerde 2046, kadınlarda ise 2048 yılında 65 yaşın uygulanacağını kaydetti.
    Akıllı Kart uygulaması
    Acar, genel sağlık sigortası düzenlemeleri ile ülkedeki tüm vatandaşların sağlık güvencesine kavuşturulduğunu belirterek, 18 yaşından küçüklerin de otomatik olarak güvence altına alındığını anımsattı.
    Genel Sağlık Sigortası primini ödeme gücü olmayan vatandaşları primlerinin devlet tarafından karşılanacağını ifade eden Acar, amaçlarının etkin ve verimli çalışan bir sosyal güvenlik kurumu oluşturmak olduğunu belirtti.
    Acar, "Sağlık alanındaki istismarı önlemek için Akıllı Kart uygulamasına geçeceğiz. TÜBİTAK ile çalışmalara başladık. Aralık ayında Bolu'da pilot uygulamaya başlayacağız. Bolu'da 76 kart erişim cihazı kurduk" dedi.

  2. #42

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    BM tarafından yayımlanan bir araştırmaya göre bebeklere HIV testi yapılması, virüs taşıyan pek çok bebeğin hayatını kurtarıyor. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), BM Çocuk Fonu (UNICEF), BM AIDS Programı(UNAIDS) ve BM Nüfus Fonu tarafından hazırlanan araştırma, yeni doğan çocuklara bu testin yapılması gerektiğinine işaret ediyor.
    UNICEF Başkanı Ann Veneman raporla ilgili yaptığı açıklamada "HIV virüsü taşıyan çocukların yarısı maalesef gerekli tedaviyi göremedikleri için ikinci doğum günlerinde hayatta olmuyor" dedi. Veneman, HIV virüsüyle doğan çocukların virüsün teşhis edilmesi ve ilk 12 haftada tedaviye başlanması halinde hayatta kalma şanslarının yüzde 75'lere kadar çıktığını da belirtti.
    Raporda HIV virüsü taşıdıkları bilinmeyen 1 yaşın altındaki pek çok bebeğin AIDS'in yol açtığı hastalıklardan dolayı öldüğü belirtilerek özellikle Afrika'daki ülkelerde bebeklere HIV testi yapılmasının yaygınlaştığı, bunun son derece olumlu olduğu belirtildi.
    BM verilerine göre, dünyada halen 33 milyon civarında insan AIDS hastalığına yol açan HIV virüsü taşıyor ve bugüne dek 25 milyon kişi AIDS'ten dolayı hayatını kaybetti.

  3. #43

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Aralarında Pozitif Yaşam Derneği, TOG ve UNIAIDS'in de bulunduğu çeşitli kurumlar 1 Aralık Dünya AIDS Günü'nde ilk kez sokağa çıktı. "Hangimiz HIV+ ne farkeder deyip, kol kola yürüyeceğiz" diyen kurumlara sanatçılar da destek verdi.
    “Biz HIV pozitif kişiler ve yakınları, biz HIV/AIDS alanında çalışan aktivistler, biz kadın örgütleri, biz gençlik örgütleri, biz doktorlar, biz sanatçılar, biz özel sektör temsilcileri, biz Beyoğlu halkı, biz gönüllüler… Hepimiz 1 Aralık Günü HIV/AIDS; kadınların, erkeklerin, gençlerin, orta yaşlıların, bakkalın, öğretmenin, polisin, işadamının, ev kadınının yani bizim meselemizdir demek için sokağa çıkıyoruz.”
    1 Aralık Dünya AIDS’le Mücadele Günü vesilesiyle çeşitli etkinlikler düzenleyen AIDS/HIV Pozitif’le mücadele dernekleri Ankara ve İstanbul’da sokağa çıktı.
    30 Kasım Pazar günü Ankara’da, 1 Aralık Pazartesi günü İstanbul’da yapılacak yürüyüşlere sivil toplum örgütlerinin yanı sıra Buket Uzuner, Harun Tekin , Mehmet Ali Alabora, Murat Daltaban ve Mustafa Alabora’nın da aralarında bulunduğu sanatçılar da katıldı.
    Pozitif Yaşam Derneği (PYD), Türk Tıp Öğrencileri Birliği (TurkMSIC) , Toplum Gönüllüleri Vakfı (TOG), Gilead İlaç, İletişim Ünitesi Reklam Hizmetleri, GfK Türkiye ve Birleşmiş Milletler Tema Grubu/UNAIDS’in birlikte organize ettikleri etkinlikler arasında sanat atölyeleri ve partiler var.
    İşte Ankara ve İstanbul’daki HIV Pozitif etkinliklerini destekleyen kurumlar:
    Beyoğlu Belediyesi, Uluslararası Af Örgütü (UAÖ), Lamdaistanbul, Pozitifler Derneği, AIDS Savaşım Derneği, HIV/AIDS STK Platformu, Hangar Sanat Derneği, İnsan Kaynağını Geliştirme Vakfı (İKGV), Fotoğraf Vakfı, Pembe Hayat LGBTT Dayanışma Derneği, Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklarla Savaşım Derneği, Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK), Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıkları Önleme Derneği (Kadın Kapısı), Kaos GL.

  4. #44

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Fast-food tarzı beslenme alışkanlığının Alzheimer hastalığına yakalanma riskini artırabileceği bildirildi.

    Stockholm’deki Karolinska Araştırma Enstitüsünden bilim adamları, önce insanlarda Alzheimer hastalığı riskini arttıran ve kolesterolü taşıyan APOE4 geninin etkisini görmek için farelerin genleriyle oynadı, daha sonra 9 ay boyunca yağ, şeker ve kolesterol bakımından zengin yiyecekler verilen bu farelerin davranışlarını inceledi.

    Araştırmaya imza atanlardan Susanne Akterin, farelerin beynini incelerken Alzheimer hastalarının beynindekine benzer kimyasal bir değişime rastladıklarını belirtti. Fosfat miktarının arttığını, bunun da bazı hücrelerin normal işlevlerini yerine getirmesini engellediğini vurgulayan araştırmacılar, yiyecekteki kolesterolün büyük bir bölümünün, hafızanın depolanması süreciyle ilgili, beyindeki “Arc” adı verilen proteinin oluşumunu azalttığına dikkati çekti.

    Araştırmacı Akterin, fazla miktarda yağ ve kolesterolün, APOE4 geni gibi başka etkenlerle birleştiğinde beyindeki birçok maddeyi etkileyebileceğini, bunun da Alzheimer hastalığına yakalanma nedenlerinden biri olabileceğini ifade etti.
    Daha önce yapılan araştırmalar, beslenme biçimi ve Alzheimer hastalığı arasında bağlantı olabileceğini göstermişti.

  5. #45

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Türk Kardiyoloji Derneği, Türkiye’deki ölümlerin birinci sebebi olan kalp ve damar hastalıklarına dikkat çekmek için bir kampanya başlattı. ‘Kalbini Sev Kırmızı Giy’ kampanyasına destek olabilir, kırmızı giyerek kalp hastalıklarına dikkat çekebilirsiniz.

    Türkiye’de her 2,5 dakikada bir kişi kalp ve damar hastalıkları nedeniyle yaşamını yitiriyor. Dünyada en ölümcül hastalıkların başında gelen kalp hastalıklarından korunmanız mümkün. Yaşamınızda yapacağınız ufak değişikliklerle; mesela dengeli beslenip, egzersiz yaparak veya sigara içmeyerek kalp ve damar hastalıkları riskini yüzde 80 oranında azaltabilirsiniz.

    Bireysel anlamda hastalıklardan nasıl korunmanız gerektiği konusunda daha fazla bilgi almak istiyorsanız, kampanya kapsamında oluşturulan Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir. sitesini ziyaret edebilirsiniz.

    Web sitesinde sağlıklı bir kalp için neler yapmanız gerektiği ile ilgili ayrıntılı bilgiler sizleri bekliyor. Türk Kardiyoloji Derneği uzmanlarına kalbinizle ilgili merak ettikleriniz sorabilir, aynı zamanda biyolojik yaşınıza kıyasla kalp yaşınızı da öğrenebilirsiniz.

  6. #46

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Türkiye’nin protein haritasını ortaya koyan araştırmaya göre, halkın yüzde 30’u protein konusunda bilgi sahibi değilken, yüzde 80’i bitkisel protein kaynaklarını yanlış biliyor ve ıspanağı bir protein kaynağı olarak görüyor.
    Sağlıklı Tavuk Bilgi Platformu (STBP) tarafından ERA Araştırma ve Danışmanlık şirketine yaptırılan “Türkiye’de Protein Bilgi Düzeyi ve Tüketimi Araştırması”nın sonuçları açıklandı. Türkiye’de protein konusundaki bilinç düzeyini ve protein tüketimine ilişkin mevcut durumu ortaya koyan araştırma, toplam 22 ilde 3 bin 692 hane ile görüşülerek gerçekleştirildi. Araştırma kapsamında, 1-16 yaş arası çocukların yaşadığı hanelerde yemek alışverişini yapan veya ne alınacağına karar veren aile fertleriyle yüz yüze ve telefonla görüşme yapıldı.
    100 kişiden yalnızca 4’ü ‘tavuk’ dedi
    Araştırmanın sonuçlarını değerlendiren STBP Yönetim Kurulu Başkanı Zuhal Daştan, “Halkımızın üçte biri proteinin ne olduğunu, ne işe yaradığını bilmiyor. Toplumun sağlıklı ve dengeli beslenme konusunda eğitimi için her kurum üzerine düşen görevi yerine getirmeli” diye konuştu.
    STBP olarak halkın protein konusunda bilinçlendirilmesi ve hayvansal protein tüketiminin artırılması amacıyla ‘Sağlıklı Büyüyen Türkiye İçin Daha Çok Protein!’ adlı sosyal sorumluluk projesini başlattıklarını dile getiren Daştan, “Proje kapsamında çocuklara sağlıklı beslenmenin önemini ***ifli bir dille anlatan masal serisi ile anne-babalara çocuk beslenmesinde proteinin önemini aktaran kitapçık dizisi yayımlıyoruz” diye konuştu. Daştan, iki ayrı seri halinde hazırlanan kitapların 100’er bin adet basılarak yurt genelinde ücretsiz olarak dağıtıldığını, yıl sonuna kadar 200 bin haneye ulaşılmasının hedeflendiğini belirtti.
    “Eğitim seviyesi arttıkça bilinç de yükseliyor”
    Türkiye’nin protein haritasını ortaya koyan araştırmanın danışmanlığını yürüten Beslenme ve Diyet Uzmanı Dilara Koçak, yüksek protein içeren besinlerin en çok Ege Bölgesi’nde bilindiğini belirterek, “Bu oranın en düşük olduğu yerler ise Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgeleri. Öte yandan kişilerin eğitim seviyesi arttıkça proteinin hangi gıdalarda bulunduğuna dair bilincin de yükseldiğini görüyoruz” dedi.
    Proteinlerin vücutta hücrelerde meydana gelen bütün biyolojik olayların anahtar noktası olduğunun altını çizen Koçak, “Hayvansal proteinin hangi gıdalarda bulunduğunu biliyoruz ama ne işe yaradığını bilmiyoruz. Görüşülen kişilerin yüzde 80’i de bitkisel protein konusunda yanlış cevap vermiş. Maalesef sebzelerden özellikle ıspanak, bitkisel protein kaynağı olarak düşünülüyor. Ispanak hem her mevsim bulunmayan hem de protein içermeyen bir gıdadır. Tavuk ise hem ucuz, hem lezzetli, hem sağlıklı, hem de iyi kalite protein içeren bir besindir” dedi.
    Tavuk, en ekonomik ve sağlıklı protein kaynaklarından biri
    Tavuk etinin yağsız, proteince zengin ve kısa lifli oluşu nedeniyle çiğnenmesi ve hazmı kolay bir gıda olduğunu kaydeden Dilara Koçak, sözlerini şöyle sürdürdü:
    “Tavuk, ekonomik oluşu sayesinde de bol miktarda tüketilebilecek en önemli protein kaynaklarından biridir. Protein ve yağ içerikleri açısından önemli avantaja sahip olan tavuk eti özellikle demir, fosfor ve B grubu vitaminlerinin de iyi kaynağıdır. Tavuktaki but eti, göğüs etine göre daha fazla B2 ve B1 vitamini, daha az da niasin vitamini içerir. Tavuk but etinde, göğüs etine kıyasla demir, çinko ve sodyum içerikleri de daha fazladır. Tavuk etinin, dana ve koyun etine göre protein değeri daha yüksek olmasına rağmen yağ oranı daha düşüktür. Günümüzde koroner kalp hastalıklarından korunmanın en önemli yolu doymuş yağ miktarını azaltmaktır. Düşük miktarda yağ alımını hedefleyen beslenme biçiminde tavuk eti tüketimi son derece doğru ve sağlıklı bir tercihtir. Beslenme değerinin yüksekliği yanında kırmızı ete kıyasla daha düşük fiyatla tüketime sunulması, tavuk etini cazip kılan diğer önemli özelliktir.”
    Araştırmadan çarpıcı sonuçlar
    Türkiye’de Protein Bilgi Düzeyi ve Tüketimi Araştırması’ndan çıkan önemli sonuçlar şöyle:
    -Araştırma, görüşülen kişilerin % 30’unun protein konusunda bilgi sahibi olmadığını veya yanlış bilgi sahibi olduğunu ortaya koyuyor.
    -Hayvansal protein denince halkın aklına ilk olarak kırmızı et (% 53,7), süt (% 46,5) ve yumurta (% 37,4) geliyor. Beyaz et/tavuk yanıtını verenler % 17,8 ile altıncı sırada. Protein içermeyen tereyağı ve zeytinyağını hayvansal protein kaynağı zannedenlerin oranı ise %8.
    -“Bitkisel protein denince ilk aklınıza gelen gıdalar hangileri?” sorusuna yanlış cevap verenlerin oranı % 80,1. “Bitkisel protein” denince akla ilk gelen gıdalar sırasıyla sebzeler (% 55,8), ıspanak (% 35,9), kuru baklagiller (% 19,9) ve meyveler (% 10,9). Oysa sadece kuru baklagiller protein içeriyor.
    -En çok protein içeren 3 gıda maddesi sorusuna en fazla verilen yanıtlar sırasıyla süt (% 21,5), kırmızı et (% 17,7) ve yumurta (% 16,3). Beyaz et/tavuk, % 1,3 ile son sırada.
    - Et, tavuk ve balığı haftada bir ve daha sık tüketen çocukların oranı Marmara’da %88 ile ilk sırada, % 69,8 ile de Doğu Anadolu’da son sırada.
    - Tavuk ve kırmızı et haftada 1-2 kez tüketilirken, balık haftada 1’den seyrek tüketiliyor.
    - Eğitim durumu düştükçe hayvansal protein konusunda fikri olmayanların oranı artıyor. Tavuk, bölgeler bazında en çok Marmara’da, en az Güneydoğu Anadolu’da, kırmızı et en çok Marmara’da, en az Güneydoğu Anadolu’da, balık en çok Ege’de, en az Güneydoğu Anadolu’da, kuru baklagiller ise en çok Doğu Anadolu’da, en az Marmara’da tüketiliyor.
    - Kuru baklagiller en çok akşam yemeklerinde tercih edilirken, öğle yemeklerinde en çok patates tüketiliyor. Özellikle yağlar ve şekerli gıdaların tüketimi, sabah kahvaltısında oldukça yüksek. Patatesi sabah kahvaltısında tüketenler arasında çoğunluğu Marmara, Orta Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yaşayanlar oluşturuyor.
    HÜCRELERİN YAPITAŞI PROTEİN
    Protein, Hücre büyümesi ve gelişmesi için büyük öneme sahiptir. Bağışıklık sistemimizi korur, güçlendirir. Metabolizmamızı çalıştırır. Kas, kemik ve kan hücrelerini oluşturur. Hücrelerin, enzimlerin ve hormonların yapıtaşıdır. Hücrelerin yenilenmesini sağlar.
    Ne kadar proteine ihtiyacımız var?
    Beslenmede, enerjinin yaklaşık olarak yüzde 12- 15’inin proteinden gelmesi tercih edilir.
    Sağlıklı yetişkin bir bireyin, ağırlığı oranında, kilogram başına günde ortalama 1 gram proteini alması gereklidir.
    Çocuklarda protein ihtiyacı
    Çocuklarda protein gereksinimi, erişkinlerdeki gibi sadece dokuların tamiri ve yeniden yapılanması için değil, vücudun büyümesi ve gelişmesi için de gereklidir. Çocuklarda vücut dokularının büyümesi için sürekli protein sentezi gereklidir. Bu nedenle çocuklara iyi kaliteli protein verilmelidir. Hayvansal kaynaklı protein iyi kaliteli proteindir.


  7. #47

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    ABD’li bilim adamları, bazı sporcuların performanslarını artırmak için ****** kullandıkları haberleri üzerine, Dünya Dopingle Mücadele Kurumunun (WADA) isteğiyle, bu küçük mavi hapın sportif alanda doping etkisi bulunup bulunmadığını araştıracak.

    ABD’nin Florida eyaletindeki Miami Üniversitesi ve Pennsylvania eyaletindeki Marywood Üniversitesi tarafından yapılacak araştırmanın sonucuna göre, ******’nın 2010’da doping etkisi yaratan yasak ürünler listesine girmesi muhtemel olacak.

    Bazı sporcuların ****** kullandıklarının aşikar olduğunu belirten WADA bilimsel direktörü Olivier Rabin, “Bunun sosyal amaçlı mı, yoksa sportif performansı artırmak için mi kullanıldığını anlamak önemli. Sporcuların özel yaşamlarında olduğu kadar sportif yaşamlarında da performanslarını artırmak için bu bu hapı aldıkları göz ardı edilemez” dedi.

    Projeleri WADA tarafından finanse edilen Amerikalı araştırmacılar, özellikle ******’nın yüksek rakımlı veya havası kirli kentlerdeki müsabakalarda kullanımı sırasında sporcuların oksijen kullanma kapasitelerine olası etkilerine odaklanacaklar.
    NEFES DARLIĞI AÇIĞINI KAPATABİLİR
    Daha önce yapılan tüm araştırmaların ******’nın deniz seviyesinde işe yaramadığını, ancak yüksek rakımlarda etkili olduğunu belirten Rabin, 3500-4000 metre irtifada insanların yüzde 30 ila yüzde 40’ının nefes darlığı çekebileceğini ve bu açığın da ****** ile kapatılabileceğini kaydetti.
    Rabin, bunun aslında performans artırmak değil, akciğer kapasitesinin yeniden oluşturulması anlamına geldiğini belirterek, “Sorun, ortalama 1500 ila 2000 metre yükseklikteki etkisini anlamak” dedi.
    Bu yüksekliklerde başta kayak olmak üzere çok sayıda spor müsabakası düzenleniyor.
    Yüksek rakımların dışında, ******’nın ayrıca Pekin gibi havası kirli kentlerde oksijen kullanma kapasitesini artırdığı düşünülüyor.
    WADA’nın bilimsel komisyonu bu iki araştırmanın sonuçlarını gelecek yıl değerlendirdikten sonra, kurumun yürütme kuruluna ******’nın 2010’da doping etkisi yaratan yasak ürünler listesine girip girmeyeceği konusunda tavsiyede bulunacak.

  8. #48

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Artık erkekler 'Bu gece olmaz' diyor!Yapılan bir araştırmaya göre karısına "Bu gece olmaz" diyen erkeklerin sayısında yüzde 40 artış var.

    İngiltere’nin en büyük evlilik danışmanlık şirketi "Relate"e göre erkekler giderek ****ten soğuyorlar.
    "Bu gece olmaz" diyen erkekler, fiziksel olarak **** yapmalarına bir engel bulunmadığı halde canlarının istemediğini itiraf ediyorlar.
    Relate yetkililerinden Peter Bell, "Eskiden erkekler iktidarsızlık şikayetiyle bize gelirlerdi. Artık bunu ****** çözmüş durumda. Şimdi ise birçok erkek eskiden kadınların yaptığı gibi, ’**** yapabiliyorum ama canım yapmak istemiyor. Zevk almıyorum’ diye geliyor" dedi.
    Bell, bu erkeklerin yarısının libido eksikliği yaşadığını, 10 yıl önce bu tür şikayetlerin var olmadığını belirtti. Bell, bunun nedenlerinden bir kısmının kadınların artık ****te ne istediklerini daha iyi bilmelerinden ve bunu erkeklerden talep etmelerinden kaynaklandığını öne sürdü.

  9. #49

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Rize'de yaşayan Koto ailesinin 3.5 yaşındaki kızları Seda, doğuştan yakalandığı metabolik protein parçalayamama hastalığı nedeniyle gelişemeyerek, 6 aylık bir bebek gibi görünüyor.
    Alınan bilgiye göre, Şenol ve Gül Koto çiftinin ikinci çocukları olarak dünyaya gelen Seda, doğumdan yarım saat sonra komaya girdi. Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi Farabi Hastanesi'nde yaklaşık 3 ay boyunca solunum cihazına bağlı kalan Sedanın, ''protein parçalayamama hastalığı'' olduğu belirlendi. Bunun üzerine Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi'ne gönderilen küçük Seda, burada da yaklaşık 1 yıl tedavi gördü. Birçok ameliyat geçiren Seda, daha sonra Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde tedavi görmeye başladı. Seda, bugün 3.5 yaşında olmasına rağmen hastalığı nedeniyle 6 aylık bir bebek görünümünde.
    Gül Koto, Seda'nın hastalığı nedeniyle protein içeren gıdaları tüketemediğini, bu nedenle yurt dışından getirtilen özel mamalarla beslendiğini söyledi.
    Çocuğunun hastalığı nedeniyle bugüne kadar birçok kez ameliyat geçirdiğini belirten Koto, ''Seda'nın hastalığı nedeniyle epilepsi, astım, kronik karaciğer rahatsızlığı, görme bozukluğu, gelişme ve büyüyememe sorunları var. 3.5 yaşında ama 6 aylık gibi duruyor. Yürüyemiyor, konuşamıyor. Sadece kollarında biraz hareket var'' diye konuştu.
    Sosyal güvence olarak yeşil kartlarının bulunduğu ifade eden Koto, şunları anlattı:
    ''Seda'nın gezip konuşabilmesi için İstanbul'da özel bir hastanede 'oksijen terapi tedavisi' denilen bir tedavi alması lazım. Ama bunu yaptırmaya gücümüz yok. Ayda 2 bin YTL tutan özel mamaları kullanması gerekiyor. Bunu yeşil kart karşılıyor. Ama bunun dışında kullanması gereken mamalar var. Bunları karşılamadığı için kendi imkanlarımla almam gerekiyor. Şu anda su çiçeği hastalığına yakalandı. Bundan kolayı komaya bile girebilir. Ne zaman ne olacağı hiç belli olmuyor. Evde oksijen tüpü var. Bazen havale geçiriyor. Her an başında bekliyorum.''
    'HAYIRSEVERLERDEN YARDIM BEKLİYORUZ'
    Gül Koto, eşinin evin ihtiyaçlarını güçlükle karşılayabildiğini belirterek, ''Bugüne kadar valilik bize yardımda bulundu. Ancak onların yardımları da bir yere kadar. Çocuğumun özel bir hastanede tedavi olması için hayırseverlerin yardımına ihtiyacımız var. Hayırseverlerin bize yardımcı olmalarını bekliyoruz'' diye konuştu.

  10. #50

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Prag'taki Charles Üniversitesi'nde 2 bin 300 kadın üzerinde yapılan araştırma, kadınların ön sevişmeden aslında o kadar da haz duymadıklarını kanıtlıyor. Öyle ki araştırmanın sonuçları kadınların, ön sevişme sonrasından daha zevk aldığını gösteriyor.
    Yapılan ankete göre birçok kadın, ön sevişmeyi sıkıcı ve ****e girmeden önceki 'uzatma' olarak değerlendirirken, orgazm olmak için ön sevişmeye gerek duymadıklarını belirtti.
    Çek Cumhuriyeti'nden kadınların katıldığı araştırma aynı zamanda ön sevişme ve ön sevişme sonrası ****in süreleri hakkında da bilgi verdi. Buna göre ön sevişmenin gerçek süresi tam olarak 15 dakika 4 saniye olarak ifade edilirken, ön sevişme sonrası ****in süresinin 16 dakika 2 saniye olduğu tespit edildi.
    **** TERAPİSTLERİ AYNI DÜŞÜNCEDE DEĞİL
    Ancak görünen o ki, kadınların sevişme öncesinden hoşnut kaldığını söyleyen **** terapistleri, araştırmanın gerçeği yansıtmadığı görüşünden hareketle geleneksel bilginin doğru olduğunu savunuyor.

Sayfa 5/9 İlkİlk 123456789 SonSon

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an Bu Konuyu Gorunteleyen 1 Kullanıcı var. (0 Uye ve 1 Misafir)

Bu Konudaki Etiketler

Yer imleri

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •