Teşekkur Teşekkur:  0
Beğeni Beğeni:  0
9 sonuçtan 1 ile 9 arası

Konu: 29 aralık 2008 sağlık haberleri...

Hybrid View

önceki Mesaj önceki Mesaj   sonraki Mesaj sonraki Mesaj
  1. #1

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Icon2 29 aralık 2008 sağlık haberleri...

    Et tüketenlere sebze-meyve ve sıvı önerisi

    Salih GÜNER/KIRŞEHİR, (DHA)

    .hurriyet2008-detailbox-newslink { font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size:13px; font-weight:bold; text-decoration:none; color:#000000;}.hurriyet2008-detailbox-newslink:hover { font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size:13px; font-weight:bold; text-decoration:underline; color:#990000;}KIRŞEHİR'de dahiliye uzmanı Dr. Murat Varlı, Kurban Bayramı sonrası artan et tüketiminin kabızlığa yol açmaması için meyve-sebze ağırlıklı beslenilmesini önerirken günde en az 2 litre su tüketilmesini istedi.

    Dahiliye uzmanı Dr. Murat Varlı, kurban etinin, ‘Yılda bir defa yiyoruz' mantığıyla abartılarak değil, ihtiyaç duyulduğu kadar tüketilmesi gerektiğini vurguladı. Sindirimi zor olan etin gereğinden fazla tüketiminin midede şişkinlik, hazımsızlık gibi sıkıntılara neden olabileceğini hatırlatan Dr. Varlı, şöyle dedi:

    “Kırmızı etten uzak duramayanlar, kabızlık sorunuyla karşı karşıya kalabilir. Fazla et tüketiminin kabızlık problemi yaratmaması için et ile birlikte meyve- sebze ağırlıklı beslenilmeli. Günde en az 2 litre su tüketilmeli. Ayrıca, kırmızı et pişirilirken yanmamasına dikkat edilmeli. Et iyice çiğnendikten sonra yutulmalı.”

    Uzman Dr. Murat varlı, fazla miktarda et tüketmenin, kolestrol, kalp ve karaciğer rahatsızlığı bulunanlar için sağlık sorunlarına yol açabileceğini kaydetti. Dr. Varlı, şöyle konuştu:

    “Alınan fazla kalori nedeniyle şeker hastalarında kan şekeri kontrolü bozulabilir. Ayrıca, aşırı et tüketimi, gut hastalarının rahatsızlığını aktif hale getirebilir. Soğuk hava nedeniyle fiziksel aktivitenin azalması, metabolizma hızının yavaşlaması, bayram ile yılbaşı kutlamalarının yakın tarihlere denk gelmesi nedeniyle kilo artışı yaşanabilir. Bunlar sağlık açısından risk faktörleridir. Hayvansal proteinlerle beslenenlerde kalın bağırsak kanseri riski yüksektir. Bu nedenle kırmızı et tüketmenin faydaları yanında zararlarının da olabileceği düşünülmeli. Et diğer tüm besinler gibi dengeli tüketilmeli.”

  2. #2

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Bağışıklık sistemine etkili mantar



    .hurriyet2008-detailbox-newslink { font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size:13px; font-weight:bold; text-decoration:none; color:#000000;}.hurriyet2008-detailbox-newslink:hover { font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size:13px; font-weight:bold; text-decoration:underline; color:#990000;}Çukurova Üniversitesinde 6 yıl önce deneme üretimine başlanan ve bağışıklık sistemini kuvvetlendirici etkisi olduğu belirtilen “Ganoderma Lucidum (Reishi)”, “Kırmızı Reishi” olarak da bilinen mantar türünün seri üretimine başlandı.

    Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Fen-Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ömer Çolak, Latince adı “Ganoderma Lucidum” olan ve “ölümsüzlük mantarı” olarak tanınan mantar türünün Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir. , Tayvan, Japonya ve Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir. 'de üretildiğini belirterek, mantarın üretim koşullarının dünya genelinde sır gibi saklandığını ifade etti.

    Prof. Dr. Çolak, Reishi'yi ÇÜ bünyesinde 6 yıl önce laboratuvar ortamında yetiştirmeye başladıklarını, araştırma sonuçlarının başarılı olması nedeniyle yurt içi ve yurt dışında da ilgi odağı olduklarını söyledi.

    Reishi ile yıllar önce Manyas Gölü'nün kirliliğinin yok edilmesi amacıyla yürütülen çalışmalarda karşılaştığını belirten Çolak, şöyle devam etti:
    “Araştırmalarım sonunda dünyada bir iki tane mantar türünün tıbbi açıdan diğer yenebilen mantarlara göre çok daha değerli olduğunu öğrendim ve bu mantarları araştırmaya yöneldim. Bu arada bunların doğada yetişenlerine ulaşmak da nasip oldu. Çukurova Üniversitesinin kampüsünde, Kapıdağ Yarımadası'nda, Bursa'da bu mantarlara ulaştım. Mantarlardan yola çıkarak laboratuvar koşullarında üretilen ve literatüre de giren çalışmalarımla bunların profesyonel olarak üretilebilirliğini ortaya koydum. Bu gelişmeden sonra 6 yıldır bu mantarla ilgili çeşitli biyoteknolojik çalışmalar yürütüyorum.”

    Mantarlarla ilgili araştırmalarını doktora ve yüksek lisans öğrencileriyle birlikte sürdürdüğünü dile getiren Çolak, amaçlarının “mantarın sağlıklı yaşam için ülke genelinde kullanılması” olduğunu söyledi.

    Mantarın dünya genelinde 1985'ten bu yana sağlık üzerindeki etkisinin yoğun şekilde araştırılan en önemli bitki olduğunu söyleyen Çolak, mantarla ilgili yapılan uluslararası çalışmaların bulgularıyla ilgili “Sonuçlar, mantarın bağışıklık sistemini kuvvetlendirici etkisinin bulunması nedeniyle sağlıklı bireyler tarafından kullanıldığında pek çok hastalıktan koruyucu etkisinin olduğu yönünde” diye konuştu.
    Geçen yıl Tayvan'da mantar üzerinde 4 yıl süren bir çalışmanın sonuçları yayınlandığını, bunların bilinen yararlarla örtüştüğünü dile getiren Çolak, mantarın Japonya'da sağlık bakanlığından alınan ruhsatlarının bulunduğunu vurguladı.

    DİĞER HASTALIKLAR

    Ömer Çolak, Reishi'nin kanser, bazı kalp rahatsızlıkları, hipertansiyon, yüksek kolestrol, alzaimer, diyabet, hepatit gibi hastalıklarda da bağışıklık sistemini kuvvetlendirici etkisinin bulunduğunu savundu.

    Çolak, “Bu konuda çok ciddi araştırmalar var. Bu konuda bilgi edinmek isteyenlerin internette özellikle yabancı sitelerde arama yapmalarını tavsiye ediyorum. Tıbbi dergilerde çok iyi bilgiler edinecekler. Türkçe sitelerde ise pek çok firma genellikle benim daha önce verdiğim beyanlardan veya tercümelerden yararlanıyor. Ancak yabancı sitelerde araştırmalara ulaşmak çok kolay” dedi.

    Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir. , Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir. ve Japonya'da mantarın genellikle kendisinin satılmadığını, mantarın toz ya da hap şeklindeki sentezlerinin piyasada olduğunu belirten Çolak, şunları söyledi:

    “Bu mantarın en iyi şekilde etki etmesi için meyvelerinin son derece iyi gelişmiş ve olgun meyveler olması lazım. Haplarda meyvenin hangi bölümünden yapıldığını bilemeyebilirsiniz. Siz farketmeden toz haline getirildiğinde bunun mantarın sapından mı meyvesinden mi yapıldığı kestirilemeyebilir. Ben, mantarın çayının hazırlanamadığı durumlarda hapların kullanımında sakınca görmüyorum ancak mümkünse mantarın kendisini alsınlar.”

    YERLİ MANTARLAR ÇIKTI

    ÇÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Çolak, bu mantarların tohumlarından ürün elde edilmesi için bir firmaya danışmanlık yapmaya başladığını bildirerek, bu firmanın kurutulmuş mantarları “Ganoturk” adıyla bazı şehirlerde satışa sunduğunu aktardı.

    Çolak, danışmanlığını yaptığı şirketin uluslararası “lucidium ganoderma” lisansına sahip olduğunu ve bu nedenle diğer ülkelerde üretilen mantarlardan herhangi bir farkının bulunmadığını söyledi.

    Tarım ve Köyişleri Bakanlığından ürünün tüm resmi izinlerinin alındığını belirten Çolak, mantarı sağlıklı insanların da rahatlıkla kullanabileceğini, mantarın en iyi etkisinin de 2 saat kaynatılıp suyunun içilmesi yoluyla sağlanacağını kaydetti.

    Çolak, mantarların mutlaka tıbbi tedavinin yanında doktorların da görüşünün alınarak kullanılması gerektiğinin altını çizdi.

    Ürünün ticarileşmesine katkı veren firmanın sahibi Mehmet Yüce de Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji bölümünden mezun olduğunu, yıllardır Reishi Mantarı konusunda araştırmalar yaptığını dile getirdi.

    Yüce, ürünün özellikle bağışıklık sistemini güçlendirmesi nedeniyle tercih edildiğini ifade etti.

  3. #3

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Kötü haber hiç yoktan iyidir

    Kaynak:nytimes - Çeviri: Ayda Çayır/ NP GRUP

    .hurriyet2008-detailbox-newslink { font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size:13px; font-weight:bold; text-decoration:none; color:#000000;}.hurriyet2008-detailbox-newslink:hover { font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size:13px; font-weight:bold; text-decoration:underline; color:#990000;}Belirsizlikten çok kötü haber almanın insanlar için daha yararlı olduğu ortaya çıktı.


    Kötü haber almayı hiç kimse istemez, fakat bazıları için hiç haber alamamak çok daha kötü. Yeni bir çalışmada, belirsizliğin hafif düzeyde nörotik kişileri daha fazla strese soktuğu ortaya çıktı.
    Kötü haberin dikkati çektiği, iyi haberinse beyinde çok önemli bir değişikliğe yol açmadığı psikiyatristlerce açıklandı. Bilim adamları bu fenomeni beynin tehlikelere karşı geliştirdiği bir sağ kalım mekanizması olarak açıklıyorlar.
    Toronto Üniversitesi'nden araştırmacılar insanların belirsizliğe, yani yetersiz bilgi veya iyi anlaşılmamış bilgiye nasıl tepkiler verdiklerini araştırdılar. 41 genç kadın ve erkek nörotik açıdan değerlendirildikleri bir teste tabi tutuldular. Stres takibinde, araştırmacılar beynin çatışma ve belirsizlikten sorumlu kısmı olan, ön singülat korteksteki nöral aktiviteyi izlediler.
    Nörotizm skorları yüksek çıkan deneklerde, olumsuz geribildirimle kıyaslandığında, belirsiz geri bildirim karşısında daha yoğun beyin aktivitesi gözlendi.

  4. #4

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Yılbaşında reflü sizi üzmesin

    hurriyet.com.tr

    .hurriyet2008-detailbox-newslink { font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size:13px; font-weight:bold; text-decoration:none; color:#000000;}.hurriyet2008-detailbox-newslink:hover { font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size:13px; font-weight:bold; text-decoration:underline; color:#990000;}Yılbaşı gecesi yeni bir yıla girmenin heyecanı ile alkolün fazla miktarda tüketilmesi, sınırların zorlanmasına ve dolayısıyla da sağlığın bozulmasına neden oluyor.


    Aynı şekilde üst üste çok yemek yemek, kuruyemiş, çikolata gibi yiyecekleri fazla tüketmek de sağlığa zararlı etkiler yaratabiliyor. Yılbaşı gecesinde de sağlığı korumanın önemine değinen International Hospital Beslenme ve Diyet Uzmanı Dilem İrkin, alkol, yiyecekler, çikolata ve kuruyemişler hakkında şu önerilerde bulundu:
    Kırmızı Şarabın Kalorisi Daha Az
    En masum her zaman için şaraptır. Uygun miktarlarda tüketildiği sürece antioksidan özelliği ile sağlımız için faydaları da söz konusudur.
    Kırmızı şarap beyaz şaraba oranla daha fazla antioksidan özelliği taşısa da ertesi gün yarattığı olumsuz etkileri daha fazladır.
    125 ml beyaz şarap ile aynı miktardaki kırmızı şarap arasında çok fazla kalori farkı olmasa da kırmızı şarap daha az kalori içermektedir.
    125ml beyaz şarap 93 kalori, 125ml kırmızı şarap 85 kaloridir.
    Şampanya Reflü Yaratabilir
    - Özel günlerin, kutlamaların içkisi olan şampanya ise düşük kalori içermekle
    birlikte yaratacağı etkiler de göz ardı edilmemelidir. Köpüklü olduğundan
    dolayı kana daha çabuk karışır.
    - Baş dönmesine neden olur.
    - İçerdiği köpükten ötürü reflü, mide yanması gibi şikayetlere yol açar.
    - Ama yine de 125 ml şampanyada 95 kalori bulunmaktadır.
    Diğer İçkilerin Kalori Tablosu
    - Bir su bardağı normal bira 144 kalori.
    - Bir su bardağı light bira 108 kalori.
    - Bir kadeh rakı, viski ve votka 250-300 kalori.
    - 40 ml. meyve likörü yaklaşık 140-160 kalori içerir.
    - Votkanın 25 ml'si ise 55 kaloridir.
    Alkol Almadan Önce Mutlaka Bir Şeyler Yenilmeli !
    Alkol almadan önce mutlaka bir şeyler yemeli, aç karnına boş mideye alkol almamaya özen gösterilmelidir. Yılbaşı akşamlarının özel yemeği olan hindi bu akşam tüketilecek alkol miktarı da göz önünde bulundurulursa, et grubu olarak düşük doymuş yağ içeriği ile iyi bir tercih olacaktır.
    Bununla birlikte etin pişirme şekli ve tüketim miktarına da dikkat etmeli, ızgara ya da fırında pişirmeli ve aşırı miktarda yemekten kaçınılmalıdır.
    Yılbaşına Özel Sağlıklı Öneriler
    - Mide sağlığımızı korumak ve kilo almak istemiyorsak tatlı ve çikolata tüketimine dikkat etmeliyiz.
    - Ağır tatlılardan uzak durmalı tatlı tercihi olarak
    sütlü ya da meyve tatlılarını tercih etmeliyiz.
    - Çikolata tüketimi olarak içeriğinde yüksek doymuş yağ miktarını unutmamalı ,mümkünse yüksek oranda kakao yağı bulunan çikolataları aşırıya kaçmamak kaydıyla tüketmeliyiz.
    - Yılbaşı yemeğimizde mutlaka sebze yemeklerine ve salatalara yer vermeli, mümkün olduğunca ekmek, pilav, makarna gibi karbonhidrat grubundan besinleri tüketmeyerek bu gece alacağımız fazla kalorileri dengelemeye
    çalışmalıyız.
    - Ertesi gün tüketeceğimizi rezene, papatya çayları midemizi rahatlatmaya yardımcı olacaktır.
    - En önemlisi yılbaşı günü içeceğimiz bol su ile alkolün yarattığı diüretik etkiden kaynaklanan baş ağrısı ve bitkinlik gibi etkileri azaltabiliriz. Toksinlerin vücudumuzdan atılmasını sağlayabiliriz.

  5. #5

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Şekerden korunmanın 7 yolu



    .hurriyet2008-detailbox-newslink { font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size:13px; font-weight:bold; text-decoration:none; color:#000000;}.hurriyet2008-detailbox-newslink:hover { font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size:13px; font-weight:bold; text-decoration:underline; color:#990000;}Son dönemin en yaygın hastalıklarından biri olan şekerden korunmak mümkün.İşte önemli ipuçları...


    Şeker hastalığı, birçok hastalığı da beraberinde getiriyor. Kalp krizi, yüksek tansiyon ve böbrek yetmezliği bunlardan sadece birkaçı. Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nden İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Mehmet Ali Tarım, bu konu hakkında önemli bigliler verdi:

    “Organları bozuyor”

    “Halk arasında şeker hastalığı olarak bilinen ‘diabetes mellitus”, pankreastan salgılanan ve kanda şeker seviyesini düzenleyen insülin adlı hormonun hiç yapılamaması veya kullanılamaması sonucu gelişen bir hastalıktır. Bu hastalıkta kanda şeker seviyesi yükselmekte ve sonuçta bir çok organda bozulmalar oluşmakta; eğer yapılan tedavi ve önerilere uyulmazsa ölümle sonuçlanmaktadır. Şeker hastalığında kalp krizi, yüksek tansiyon, böbrek yetmezliği, felçler, körlük ve daha birçok hastalık gelişmektedir.

    “Çok ciddi sağlık sorunu”

    Şeker hastalığı çok ciddi bir sağlık sorunu olup hastanın yaşam kalitesini kötüleştirmekte ve hatta ölümlere yol açmaktadır. Ayrıca hastayla beraber etrafındaki insanları da, kendisi ile birlikte moral ve ekonomik olarak yıkmaktadır.
    Günümüz dünyasında şeker hastalığının görülme sıklığı her geçen gün artmaktadır. Bundan nasibini ülkemizde almaktadır. Bunun sebepleri arasında şehir yaşamının getirdiği stres, hareketsizlik, dengesiz beslenme (yağlı ve katkı maddeli hazır gıdalarla beslenme, taze sebze ve meyvenin azalan seviyede yenmesi, ayrıca bunların üretiminde suni kimyasal maddeler kullanılması), alkol ve sigara içiminin her geçen gün artması, uyku problemleri ve sonuçta şişmanlığın gelişmesi gösterilebilir.

    Şeker hastalığından korunabilmek için neler yapmalıyız?

    1 ) Günümüz yaşamının getirdiği stresten mümkün olduğu kadar etkilenmemeye çalışmak. Burada herkes kendi ruhsal yapısını iyi tanımak ve buna göre tedbirini geliştirmek zorundadır.
    2 ) İdeal kiloya gelmek ve şişmanlıktan kaçınmak
    3 ) Sigara, alkol ve kötü alışkanlıklardan uzak durmak
    4 ) Dengeli ve doğal beslenmek. Suni kimyasal madde katkılı yiyeceklerden uzak dur mak. (özellikle halk arasında abur cubur denilen hazır gıdalardan)
    5 ) Düzenli uyumak.
    6 ) Düzenli spor yapmak (özelikle doğada yürüyüşler)
    7 ) Kendi merak ve yapısına uygun hobi tarzında uğraşlarla ilgilenmek.

    Yukarıdaki öneriler aslında kaliteli ve sağlıklı bir yaşamın sırları olup şeker hastalığının dışında da bir çok hastalığın önlemini oluşturmaktadır. Ayrıca şeker hastalığında genetik yatkınlık olup önümüzdeki yıllarda gelişen gen tedavisi bir umut ışığı gibi görünmektedir.”

  6. #6

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Cildinizin ilacı ılık duş



    .hurriyet2008-detailbox-newslink { font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size:13px; font-weight:bold; text-decoration:none; color:#000000;}.hurriyet2008-detailbox-newslink:hover { font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size:13px; font-weight:bold; text-decoration:underline; color:#990000;}Günde bir kez alınacak ılık duşun vücudun yorgunluğunu alarak cildin daha sağlıklı olmasını sağladığı, cilt kurumasına karşı ise nötr sabun ve jel kullanılması gerektiği bildirildi.Cildiniz ılık duş her şeyden daha etkili ve kolay. İşte öneriler...


    ''Aşırı duş almanın cilde zararlı olduğu'' yönündeki açıklamaların gerçeği yansıtmadığını belirten Uzmanlar, ''Günde bir kez alınacak ılık duş, vücudun yorgunluğunu alarak cildi temizler. Ayrıca kan dolaşımını düzenleyerek, daha güzel ve sağlıklı olmasına yol açar'' dedi.

    Duş sonrasında cildin kurumamasına özen gösterilmesi gerektiğini bildiren Uzmanlar, asitli sabunların deriye zarar vereceğini kaydetti.

    Duş sırasında, asitlerden arındırılmış, nötr sabunlar ve jeller kullanılmasını öneren Uzmanlar, şöyle konuştu:

    ''Deriye rahat bir nefes aldırmanın en kolay yolu, günde bir kez alınacak duştur. Ancak bunu yaparken, ona zarar verecek etkenlerden uzak durmak gerekir.

    Sağlıklı bir cilt istiyorsak, nötr sabun ve jel dışında ürünler kullanılmamalı.
    Bunun yanı sıra duş sonrasında, cildin kurumasını önlemek için deriye mutlaka nemlendirici kremler uygulanmalı.''

    Lif Ve Keseden Uzak Durun

    Deri üzerinde, zararlı maddelerin içeriye nüfuz etmesini engelleyen bir katman (manto) bulunduğunu belirten Uzmanlar, bu katmanın tahriş edilmesinin bazı deri hastalıklarına davetiye çıkaracağını bildirdi.

    Geleneksel Türk aile yapısında yoğun olarak kullanılan lif ve kesenin deriye büyük zarar verdiğini bildiren Uzmanlar, ''Banyo ve duş sırasında kullanılan kese, deriyi soyar, yağını alır ve deri kuruluğu oluşturur. Derinin sağlıklı bir şekilde görevini yürütmesi için bunlardan vazgeçilmesi gerek'' dedi.

  7. #7

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Artık doktorlar da içini döküyor

    Kaynak: smh.com.au Çeviri: Ayda Çayır / NP GRUP

    .hurriyet2008-detailbox-newslink { font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size:13px; font-weight:bold; text-decoration:none; color:#000000;}.hurriyet2008-detailbox-newslink:hover { font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size:13px; font-weight:bold; text-decoration:underline; color:#990000;}Yapılan bir araştırma hasta-doktor arasındaki ilginç ilişkiyi ortaya çıkardı.


    Amerika'da yapılan bir çalışmada doktorların şahsi mevzulara çok fazla girdikleri, sağlıkla ilgili sorunları göz ardı ettikleri ve konsültasyon süresini boşa harcadıkları ortaya çıktı.
    New Yorklu pratisyen hekimlere yapılan vizit konuşmaları kaydedildi. Kayıtların üçte birinden fazlası doktorların aile üyeleri, yaşam koşulları, sağlık problemleri, politik kanaatleri ve mesleki etkileşimleri hakkında en az bir yorumu içeriyordu.
    Çalışmada ayrıca doktor bildirimlerinin %85'inin hastaya yarar sağlamadığı ve %11'inin konsültasyona ters düştüğü görüldü.
    Araştırmacılara göre, doktorların yorumları mantığa dayanmıyordu, vizit gündeminden kopuk, hastadan çok doktorun ihtiyaçlarına odaklıydı.
    Vakaların sadece %14'ünde doktorun açıklaması hastanın sorusuna cevap niteliğindeydi. Konuşmanın akışı içerisinde hastanın sorunu bir daha ele alınmıyordu.
    NSW Üniversitesi'nden Nick Zwar'a göre, doktorlar çoğu zaman başka çıkış yolu bulamadıkları için, içlerini hastalarına döküyor olabilirler.
    Uzmanlara göre pratisyen hekimler güçlü iletişim becerilerine sahip olmalı ve her vakayı kendi özgün şartları içerisinde değerlendirmeli. Sağlık hizmetlerinin kalitesi açısından hastalar üzerinden deşarj olmak yerine, mesleğe odaklanmak gerçekten önem taşıyor.

  8. #8

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Uyku apnesi beyne zarar veriyor

    Kaynak: Bu Linki Görmeniz İçin SupersatForuma Uye Olmanız Gerekmektedir. - Çeviri: Ayda Çayır - NP GRUP

    .hurriyet2008-detailbox-newslink { font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size:13px; font-weight:bold; text-decoration:none; color:#000000;}.hurriyet2008-detailbox-newslink:hover { font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size:13px; font-weight:bold; text-decoration:underline; color:#990000;}Uyku apnesinin düşünce ve hafızayı bozan, ciddi bir beyin hasarına yol açabildiği kanıtlandı.


    Beyin taramaları, uyku apneli hastalara ait mamiler cisimciklerin sağlıklı kontrol deneklerinden daha küçük olduğunu ortaya koydu.
    Yapılan çalışmada uyku apnesi olan kişilerde hafıza depolayan beyin bölümünün küçülmüş olduğu görüldü. Bu bulguyla uyku ve solunum bozukluğunun sağlık açısından ciddi bir tehdit oluşturduğu ileri düzeyde kanıtlanmış oldu.
    Los Angeles, Californiya Üniversitesi'ndeki araştırmacıların yürüttüğü beyin tarama çalışmalarından edinilen bulgular, ilk defa uyku apnesinin hafıza depolayan beyin bölgelerindeki doku kaybı ile ilişkili olduğunu ortaya koydu. Uyku apneli hastaların düşünme ve odaklanma problemleri çoğu zaman uyku yoksunluğuna atfedilirken, taramalar çok daha gizli seyreden bir başka oluşuma işaret etti.
    Araştırma lideri, David Geffen Tıp Okulu'ndan Ronald Harper'in bu konudaki görüşleri şöyle; "Edindiğimiz bulgular uykuda yaşanan solunum bozukluğunun düşünce ve hafızayı bozan, ciddi bir beyin hasarına yol açabildiğini ispatlıyor. Araştırma verileri Neuroscience Letters dergisinin 27. Haziran sayısında yer alıyor.
    UYKU APNESİ NEDİR?
    Uyku apnesi uykuda boğaz, yumuşak damak ve dildeki kaslar gevşediğinde meydana gelir. Bu kaslar sarkıp, havayolunu daralttığında, dil ağzın gerisine doğru kayar, nefes borusunu bloke ederek oksijenin akciğerlere geçişini engeller. Uyuyan kişi solunum güçlüğü yaşar ve uykusu kısa süreli bölünür. Bu döngü gece boyunca defalarca tekrarlanır. Sonuçta hastada yüksek sesli horlama ve gün içerisinde kronik bitkinlik görülür. Bu bozukluk aynı zamanda artmış strok, kalp hastalığı ve diyabet riski ile ilişkilendirilir. 20 milyon Amerikalının uyku apnesinden muzdarip olduğu tahmin edilmektedir.
    Çalışmada mamiler cisimcikler olarak adlandırılan, beynin alt kısmındaki yapılara odaklanıldı. Araştırmacılar manyetik rezonans görüntüleme tekniği ile uyku apneli 43 hastanın beynini taradılar. Kontrol deneklerinin görüntüleri ile karşılaştırıldığında, uyku apneli hastaların beyinlerinde özellikle sol tarafta, hacimleri %20 oranında küçülmüş, mamiler cisimcikler görüldü.
    Uyku bozukluğunun beyin dokusunu etkileme sebebi bilinmese de, araştırmacıların teorisine göre bu tekrarlanan oksijen düşüşleriyle ilişkili. Apne epizodu esnasında, beyindeki kan damarlarının daralmasıyla, dokularda oksijen açığı oluşuyor. Bu durum hücre ölümüne yol açıyor. Kalp hastalığı ve strokla da ilişkilendirilen bu enflamatuar süreç ileri doku hasarına sebep oluyor.
    Dr. Harper'in bu konudaki yorumu şöyle: " Mamiler cisimciklerin hacmindeki küçülme, çok miktarda hücre kaybıyla sonuçlanan, hasar verici bir olaya maruz kaldıklarını düşündürmekte. Uyku bozukluğu tedavisi görmelerine rağmen, hastaların hafıza problemlerinin devam ettiği göz önüne alınırsa, bu olay kalıcı beyin hasarı şeklinde yorumlanabilir."

  9. #9

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Sıcak su vücuda yararlı mı?



    .hurriyet2008-detailbox-newslink { font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size:13px; font-weight:bold; text-decoration:none; color:#000000;}.hurriyet2008-detailbox-newslink:hover { font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size:13px; font-weight:bold; text-decoration:underline; color:#990000;}Su içmenin faydalarını bilmeyen yoktur. Peki ya sıcak su vücut için yararlı mı?


    Peki, su içmekten daha faydalı bir şey yok mu? Var! Hemen söyleyelim, sıcak su içmek...
    Sıcak su mide yüzeyinde kanda direkt olarak emilen birkaç maddeden biri. Beden suyu diğer bileşenlerden ayırmak zorunda kalmaz.
    Çinliler, 40 yasından sonra oda sıcaklığından daha soğuk olan hiçbir şeyin bedene alınmaması gerektiğine inanırlar. Çünkü normal yaslanma fiziksel değişimler getirir.
    Sıcak su vücudu nasıl etkiler?
    Kan damarları daha az elastik olur ve içindeki birikim nedeni ile çapı küçülebilir, bu nedenle yüksek kan basıncı oluşabilir ve kan dolaşımı problemleri ortaya çıkabilir.
    Sindirim sistemi de daha az elastik olur, kabızlığa yol açar. Çinliler soğuk içip yemenin içsel organları daha çok büzdüğüne, problemleri daha da kötüleştirdiğine inanır.
    Yağlı bir tavayı soğuk suda yıkamaya çalısın. Yağlar donar ve yapışır. Ama ayni tavayı sıcak suda yıkarsanız, yağı çözer ve uzaklaştırır. Bedenimiz yağları içerir. Sıcak su sistemimizi temizler.
    Sıcak su neden yararlı?
    *Bedenin doğal serinletme sistemini çalıştırır. Bu kan dolaşımında artışa neden olur.
    *İç organları ve kaburga kafesinin etrafındaki kasları gevşetir, daha derin nefes almanızı sağlar.
    *Mide asidi etkilerini rahatlatır ve asit ruflu semptomlarını rahatlatır.
    *Sulanmayı ve besinlerin emilimini artırarak sindirime yardımcı olur.
    *Kabızlığı giderir.
    *Yemeklerden yârim saat önce içilen sıcak su iştahı azaltır ve kilo vermeyi hızlandırır.

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an Bu Konuyu Gorunteleyen 1 Kullanıcı var. (0 Uye ve 1 Misafir)

Bu Konudaki Etiketler

Yer imleri

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •