REKLAM

Teşekkur Teşekkur:  0
Beğeni Beğeni:  0
Sayfa 1/2 12 SonSon
12 sonuçtan 1 ile 10 arası

Konu: 03.02.2009 Sağlık Haberleri

  1. #1

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Muhahaha 03.02.2009 Sağlık Haberleri

    Hastaneye 4 bin yıllık ilaç! Milyonlarca lira böyle çöpe atılmış... 03.02.2009 15:17:33
    Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne 4 bin yıllık ihtiyacı karşılayacak ilaç alındığı tespit edildi. İlaç depoları yetmedi, bazı sınıf ve laboratuvarlar depoya çevrildi.

    Dicle Üniversitesi (DÜ) Tıp Fakültesi Hastanesi’nde önceki yönetimlerin döneminde ihtiyacı kat kat aşan ilaç alımı yapıldığı belirlendi. Hastane yönetimi, alınan ilaçlara depoların yetmemesi üzerine bazı laboratuvar ve derslikleri ilaç deposuna çevirdi. DÜ Rektörlüğüne Prof. Dr. Ayşegül Saraç’ın atanmasının ardından DÜ Tıp Fakültesi Hastanesi yönetimi de değiştirildi. Hastanenin yeni yönetimi, hastane depolarındaki ilaçları araştırınca ihtiyacı aşan çarpıcı alım rakamlarıyla karşılaştı.

    İncelemeler sonucunda depolarda yıllarca yetecek kadar ilaç bulunurken, tekrar ilaç alımı ihaleleri yapıldığı ve miadı geçmiş çok miktarda ilacın olduğu belirlendi. Hastane Başhekimi Doç. Dr. Sait Alan, göreve geldiklerinde hastanedeki ilaç depolarının dolu ve gelen ilaçları koyacak yer kalmadığını gördüklerini söyledi.

    Daha önce ihale edilmiş ilaçların gelmeye devam etmesi üzerine ilaçlara yer bulmak için tıp fakültesinin bazı dersliklerini ve laboratuvarlarını “depoya” çevirdiklerini anlatan Doç. Dr. Alan, şunları söyledi:
    “Önceki yönetimlerin aldığı ilaçları koymak için ondan fazla depomuz yetmeyince bazı laboratuvar ve derslikleri depoya çevirdik. Gelecek olan bazı alımlar için de firmalara ‘sizde kalsın daha sonra elimizdekiler bittikçe alırız’ dedik. Bazı firmalar ise teslim etmeleri gereken ilaçları çabucak bize vermek istiyor. Onlar da ‘nerede tutalım?’ diyorlar. Yani firma da bunları koyacak yer bulamıyor.”
    SAYIMI AYLAR SÜRDÜ
    Doç. Dr. Alan, depolarda yaptırdıkları ve aylar süren sayım ve inceleme sonucunda bazı ilaçların onlarca yıl yetecek ölçüde satın alındığını belirterek ancak ilaçların kullanım sürelerinin bu kadar uzun olmadığına dikkati çekti.
    Açık kalp ameliyatlarında anestezi olarak kullanılan ve hastanelerinde 2008 yılında sadece 1 adet kullanılmış olan bir ilacın 4 bin adet satın alındığına işaret eden Alan, şöyle konuştu:
    “Hastanede Bactrim ilacı bir yılda 74 adet kullanılmışken, 2 bin adet alınmış. Yani 27 yıl yetecek kadar alım yapılmış. Açık kalp ameliyatında kullanılan anestezi ilacı Rapifen 2008’de sadece 1 tane kullanılmışken, tam 4 bin adet alınmış. Yani 4 bin yıl yetecek kadar Rapifen ilacı alınmış. Steril 900 bin adet ve steril olmayan 1,5 milyon olmak üzere toplam 2 milyon 400 bin adet eldiven alınmış. Firmanın yetiştiremediği 1 milyon kadar eldiven teslimatını ise iptal ettik. 850 bin şişe serum alınmış. Tansiyon ilacı Karvezit ise 152 yıllık ihtiyacı karşılayacak miktarda alınmış.”
    BİNLERCE İLACIN SÜRESİ GEÇMİŞ
    Depodaki incelemelerde tek tek sayımı yapılan ilaçlardan kullanım süreleri geçenlerin de belirlendiğini kaydeden Başhekim Sait Alan, “Miadı geçenleri belirledik. Eldeki mevcut ilaçları gördük. Yıllık ihtiyacımızı bildiğimiz için fazla olanları belirledik. Şu anda miadı geçmiş 14 bin adet ilaç ile 8 bin 500 adet medikal malzemesi var. Bunlar çöpe gidecek. Bunların maliyetinin net rakamını çıkarmak zor ama milyonlarca TL’yi buluyor” diye konuştu.

  2. #2

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    İşte uzun yaşamın sırrı! 100 yaşını görmek artık hayal değil... 03.02.2009 13:00:30
    Bir gen mutasyonu ile 100 yaşına kadar yaşamak arasında bağlantı olduğu bildirildi.

    Kiel Üniversitesi'nden bilim adamları, 100 yaşındaki 388 Almanın DNA'sını, daha genç kişilerin DNA'sı ile karşılaştırdı.

    Araştırmacılar, 100 yaşındakilerdeki FOXO3A genindeki mutasyonla bu kişilerin bu kadar uzun süre yaşamaları arasında bağlantı olduğunu saptadı.
    Üniversiteden yapılan açıklamada, daha önce 100 yaşındaki Fransızların ve 95 yaşın üzerindeki Japon asıllı Amerikalıların katıldığı araştırmalarda da aynı bağlantının görüldüğü belirtildi.
    Araştırmayı yürütenlerden Almut Nebel, farklı toplumlarda benzer sonuçların elde edilmesinin dünya genelinde FOXO3A geninin uzun yaşamada rol oynadığını gösterdiğini ifade etti.
    Araştırma, Amerikan Bilimler Akademisi'nin yayın organı olan Proceedings of the National Academy of Sciences'da (PNAS) yayımlandı.

  3. #3

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Alzheimer'a karşı insülin! Hastalıkla mücadelenin anahtarı olabilir... 03.02.2009 12:15:07
    İnsülinin Alzheimer hastalığı ile mücadelenin anahtarı olabileceği öne sürüldü. Yapılan araştırmada, kandaki şeker oranını düzenleyen hormonun (insulin), Alzheimer hastalığının neden olduğu hafıza kaybını yavaşlatacağı ya da önleyebileceği ortaya çıktı.

    Diyabet ilaçlarının beyin üzerindeki etkilerini inceleyen araştırmacılar, bu ilaçların hafızanın formasyonundan sorumlu hücreleri koruduğunu bildirdi. Alzheimere, şeker hastalığının bir türünün sebep olabileceğini belirten uzmanlar, yeni buluşun, Alzheimer hastalığının tedavisinde büyük umut olduğunu belirtiyor.

    İnsulinin, Alzhemeir hastalarının beynine etki eden toksik proteinlerin sebebiyet verdiği hafıza kaybını yavaşlatabileceği ya da durdurabileceği hakkındaki bu son araştırma ünlü bilim dergisi 'Proceedings of the National Academy of Sciences' yayınlandı.

    Türkiye'deki son çalışmalar, 500 bin Alzheiemer hastası olduğunu ortaya koyarken, bu sayının, yaşlı nüfusun artışıyla birlikte 2050 yılına kadar 3 milyona ulaşmasının beklendiği belirtildi.

  4. #4

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Oyunla ameliyat terapisi! Çocuklar için yeni uygulama... 03.02.2009 11:57:34
    Sivas Numune Hastanesinde ameliyat olacakçocuklar, yeni uygulama kapsamında ameliyata eğlenerek giriyor. Hastanenin çeşitli servislerinde yatan çocuklar, çocuk gelişimci gözetiminde ameliyatları öncesinde çeşitli etkinlikler yaptırılarak ameliyat stresinden uzaklaştırılıyor.

    Hastanenin kulak-burun-boğaz servisinde yatan çocuklar, bugün girecekleri ameliyat öncesinde faaliyetlere katıldı. Çocuk gelişimci Arife Bozkurt gözetiminde hastane odasında boyama yapan,masal dinleyen çocuklar, çeşitli çocuk oyunlarını da oynama imkanı buldu. Çocuklarla tek tek ilgilenen Bozkurt, başlattıkları bu çalışmayla, ameliyat öncesi çocukları stresten ve ameliyat korkusundan uzaklaştırıldıklarını söyledi.

    Uygulamanın aileler ve çocuklardan ilgi gördüğünü, velilerin de faaliyetlere katıldığını belirten Bozkurt, "Sivas Numune Hastanesinde yatan çocukların ameliyat öncesinde streslerini azaltmak amacıyla sabah etkinlikler yapıyoruz, sonra çocuklar ameliyata giriyor" dedi. Hastanede uzun süre yatan çocukların da burada güzel zaman geçirmesi için çalışma yaptıklarını ifade eden Bozkurt, hem çocukların kaliteli zaman geçirmelerini hem de beyaz önlüğe ve hastaneye karşı fikirlerinin olumlu yönde oluşmasını sağladıklarını kaydetti.

    Bozkurt, çalışma nedeniyle olumlu tepkiler aldıklarını belirterek, "Çocuklar birbirleriyle kaynaşıp sohbet ediyor, kaliteli zaman geçiriyor. Ameliyat öncesi aileler gibi çocukların da kaygıları, korkuları oluşuyordu. Şimdi bunların azaldığını görüyoruz" diye konuştu.

  5. #5

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Şık ama tehlikeli! Uzun ve ağır küpe sağır ediyor... 03.02.2009 11:45:15
    İngiltere'de yapılan bir araştırmada çarpıcı bir tespiti ortaya koydu.

    Son zamanlara kulak iltihabı ve yırtık kulak memesi şikayetiyle doktora başvuranların sayısının arttığının belirtildiği araştırmada ağır küpelerin kulak memesini sarkıtmasına dikkat çekilerek büyük küpelerin ileride sağırlığa bile yol açabileceği kaydedildi.

    ABD'nin yeni First Lady'si Michell Obama, ünlü aktris Kate Winslet, büyük küpeleri tercih edenlerden ünlü isimlerden bazıları.

  6. #6

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Oyunla ameliyat terapisi! Çocuklar için yeni uygulama... 03.02.2009 11:57:34
    Sivas Numune Hastanesinde ameliyat olacakçocuklar, yeni uygulama kapsamında ameliyata eğlenerek giriyor. Hastanenin çeşitli servislerinde yatan çocuklar, çocuk gelişimci gözetiminde ameliyatları öncesinde çeşitli etkinlikler yaptırılarak ameliyat stresinden uzaklaştırılıyor.

    Hastanenin kulak-burun-boğaz servisinde yatan çocuklar, bugün girecekleri ameliyat öncesinde faaliyetlere katıldı. Çocuk gelişimci Arife Bozkurt gözetiminde hastane odasında boyama yapan,masal dinleyen çocuklar, çeşitli çocuk oyunlarını da oynama imkanı buldu. Çocuklarla tek tek ilgilenen Bozkurt, başlattıkları bu çalışmayla, ameliyat öncesi çocukları stresten ve ameliyat korkusundan uzaklaştırıldıklarını söyledi.

    Uygulamanın aileler ve çocuklardan ilgi gördüğünü, velilerin de faaliyetlere katıldığını belirten Bozkurt, "Sivas Numune Hastanesinde yatan çocukların ameliyat öncesinde streslerini azaltmak amacıyla sabah etkinlikler yapıyoruz, sonra çocuklar ameliyata giriyor" dedi. Hastanede uzun süre yatan çocukların da burada güzel zaman geçirmesi için çalışma yaptıklarını ifade eden Bozkurt, hem çocukların kaliteli zaman geçirmelerini hem de beyaz önlüğe ve hastaneye karşı fikirlerinin olumlu yönde oluşmasını sağladıklarını kaydetti.

    Bozkurt, çalışma nedeniyle olumlu tepkiler aldıklarını belirterek, "Çocuklar birbirleriyle kaynaşıp sohbet ediyor, kaliteli zaman geçiriyor. Ameliyat öncesi aileler gibi çocukların da kaygıları, korkuları oluşuyordu. Şimdi bunların azaldığını görüyoruz" diye konuştu

  7. #7

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Bebeğe ilk aşı anne sütü! Tüm besin gereksinimini karşılıyor... 03.02.2009 11:09:37
    Nevşehir Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi Çocuk Hastalıkları Uzmanı Dr. Abdurrahman Kayan, anne sütünün, ilk altı ayda bebeklerin tüm besin gereksinimini tek başına sağlayabildiğini söyledi.

    Doğumdan sonra gelen ilk sarı sütün çok değerli olduğunu ve bebekleri hastalıklara karşı koruyan ilk aşı değerini taşıdığını belirten Dr. Kayan, "Anne sütü, bebeklere gereksinimi olan tüm besin öğelerini tek başına ilk 6 ay sağlayabilen en iyi besindir. Anne sütü bebekler için yaşamsal öneme sahiptir. Ayrıca annesiyle sevgi bağı kurabilmesi için en iyi iletişim yolu emzirmedir" dedi.

    Dr. Kayan, anne sütünün zeka gelişimine katkıda bulunduğunu da belirterek, yararlarını şöyle sıraladı: "Anne sütü, bebeğin ilk altı ay ihtiyacı olan protein, yağ, demir, vitamin gibi her türlü besin değerini içeren ideal besin kaynağıdır. İçindeki koruyucu maddeler nedeniyle bebeği enfeksiyonlardan korur. Anne sütünün hazmı kolaydır, her zaman temiz ve mikropsuzdur, kaynatmak gerekmez. Daima taze, temiz ve bebeğe vermek üzere hazırdır. Her bebek için en iyi, en doğal ve en taze besindir. Anne sütü ile beslenen çocuklarda ishal, karın ağrısı ve kabızlık daha az görülür. Bağışıklık sistemini güçlendirir, enfeksiyonlardan korur. Bebeklerin daha zeki olmasını sağlar. Bebeğin su ihtiyacını tam olarak karşılar, ayrıca su verilmesine gerek yoktur. Doğumdan sonra gelen ağız sütü, bebeği hastalıklardan korur. Bebekle anne arasında özel sevgi bağı kurulmasını sağlar. Emzirme, annenin sağlığını korur, meme ve rahim kanseri olma riskini azaltır. Bebeğinizi ilk 6 ay sadece anne sütüyle besleyin."

  8. #8

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Üniversiteli aklını kaçırıyor! Sosyal ve politik bilimlerde okuyanlar tehlike altında... 03.02.2009 11:00:00
    Uludağ Üniversitesi (UÜ)öğretim üyelerince yapılan bir araştırmada, üniversite öğrencilerinin yüzde 27,1'inde depresyon, yüzde 47,1'inde anksiyete ve yüzde 27'sinde de stresin olduğu belirlendi.

    UÜ Tıp Fakültesi Aile Hekimliği Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. NazanBilgel ve UÜ İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi (İİBF) Ekonometri Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Nuran Bayram tarafından, üniversite öğrencilerinde depresyon, anksiyete, stres sıklığı ve bunu etkileyen sosyo-demografik etmenleri belirlemek için yapılan araştırmaya, UÜ'nün değişik fakültelerinde okuyan bin 617 öğrenci katıldı. Geçerliliği ve güvenilirliği yüksek olan "Depresyon Anksiyete Stres- 42 ölçeği"nin uygulandığı öğrencilere, depresyon, anksiyete ve stresi ölçen 42 soru yöneltildi. Sınav zamanlarının dışındaki bir süreçte gerçekleştirilen araştırmada,öğrencilerin yüzde 27,1'inde orta derece ve üstünde depresyon, yüzde 47,1'inde orta derece ve üstünde anksiyete (kaygı) ve yüzde 27'sinde ise orta derece ve üstünde stresin var olduğu belirlendi.

    Araştırmanın sonuçlarını değerlendiren Prof. Dr. Nazan Bilgel, üniversite öğrencilerinin akıl sağlığının, tüm dünyada giderek artan bir önem kazandığını, bu kapsamda UÜ'de üniversite öğrencilerinin depresyon, anksiyete ve stres durumlarını belirlemek için bu araştırmayı yaptıklarını söyledi.

    "KIZLARDA STRES VE ANKSİYETE DAHA YÜKSEK"
    Bilgel, araştırmada, anksiyete ve stres değerlerinin kız öğrencilerde erkek öğrencilere göre daha yüksek bulunduğunu dile getirerek, şöyle konuştu: "Aldıkları eğitimden memnun olduğunu söyleyen öğrencilerin, aldıkları eğitimden memnun olmadıklarını söyleyen öğrencilere göre daha düşük depresyon, anksiyete ve stres değerlerine sahip oldukları gözlenmiştir. Depresyon ve anksiyete değerleriyle, yaş arasında bir ilişki bulunmamıştır. Stres açısından ise 17-19 yaş grubundakilerin, 20-26 yaş grubundakilere göre daha yüksek stres değerlerine sahip oldukları saptanmıştır. Kızlarda stres ve anksiyete değerleri erkeklere göre daha yüksek bulunmuştur. Depresyon için ise cinsler arasında bir fark elde edilmemiştir. Depresyon ve anksiyete değerleri, sosyal ve politik bilimlerde eğitim alan öğrencilerde fen bilimleri, mühendislik ve tıp eğitimi alan öğrencilere göre daha yüksek bulunmuştur."

    Uluslararası "Social Psychiatry&Psychiatric Epidemiology" adlı tıp dergisinde de yayımlanan araştırmada, 1. ve 2. sınıf öğrencilerinin depresyon, anksiyete ve stres değerlerinin, üst sınıf öğrencilerine oranla yüksek bulunduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Nazan Bilgel, ayrıca ekonomik durumu kötü olan ailelere mensup öğrencilerin depresyon ve stres değerlerinin, ekonomik durumu orta ve iyi olan ailelere mensup öğrencilere göre daha yüksek olarak tespit edildiğini bildirdi. Köyden gelen öğrencilerin depresyon, anksiyete ve stres değerlerinin,şehir veya beldelerden gelen öğrencilere göre daha yüksek olduğunun saptandığınıda anlatan Bilgel, şunları kaydetti:

    "Çalışmada, üniversite öğrencileri arasında depresyon, anksiyete ve stresin görülme sıklığının yaygın olduğu belirlenmiştir. Özellikle 1. ve 2.sınıf öğrencileri, ekonomik durumu kötü olan ailelere mensup öğrenciler, köyden gelen öğrenciler, sosyal ve politik bilimlerde eğitim gören öğrenciler tehlike altındadır. Depresyon, anksiyete ve stres, ruh sağlığı kadar beden sağlığına da olumsuz etki eden durumlardır. Yükseköğretimdeki öğrencilerin sağlıklarının korunması için bu durumların erkenden tanınması ve tedavi edilmesi, koruyucu ruhsağlığı hizmetleri verebilecek bir destek biriminin acilen kurulması gerekmektedir."

  9. #9

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    10 milyon çocuk hiç yoktan ölüyor! Koruyucu tedbirlerle önlenebilir... 03.02.2009 10:52:22
    Dünya genelinde her yıl 5 yaşın altında yaklaşık 10 milyon çocuğun önlenebilir hastalıklardan dolayı yaşamını yitirdiği, bu çocukların en az yüzde 30'unun açlıktan dolayı öldüğü bildirildi.

    Dünya Halk Sağlığı Dernek ve Birlikleri Federasyonu Başkanı Prof. Dr.Paulo Buss, AA muhabirine yaptığı açıklamada, açlık, olumsuz çevre koşulları, boğmaca-difteri-verem-zatürre, çocuk felci, grip, hepatit, kabakulak, kızamık, kızamıkçık, kolera, menenjit, rahim ağzı kanseri ve çeşitli meslek hastalıklarının aşılamayla, obezitenin düzenli beslenme alışkanlığıyla, kalp ve damar hastalıklarının ise kilo kontrolü ve hareketli yaşam şeklinde koruyucu tedbirlerle önlenebileceğini söyledi.

    Sağlıklı bir toplum için koruyucu hekimliğin çok önemli olduğunu, bunun ülkelerin ulusal politikaları içinde yer alması gerektiğini ifade eden Buss, koruyucu sağlık hizmetlerinin yaygınlaştırılmasıyla başta çocuklar olmak üzere çok sayıda ölümün önüne geçilebileceğini vurguladı. Buss, Dünya Sağlık Örgütü'nün verilerine göre, dünya genelinde her yıl 5 yaşın altında yaklaşık 10 milyon çocuğun önlenebilir hastalıklardan dolayı yaşamını yitirdiğini belirterek, bunların çok basit ve önlenebilir hastalıklardan kaynaklandığını kaydetti. Yaşamını yitiren 5 yaşın altındaki çocukların en az yüzde 30'unun açlıktan öldüğüne dikkati çeken Buss, "Dünya genelinde 20 milyon çocuk şiddetli açlık çekiyor" dedi.

    Buss, kardiyovasküler hastalıkların kalp krizine neden olan en temel etken olduğunu vurgulayarak, "Prematüre ölümlerin en az yüzde 80'i kardiyovasküler hastalıklardan kaynaklanıyor. Bunun temelinde de sigara ve hareketsiz yaşam yatıyor" diye konuştu. Yaşam koşullarının zorlaşmasına bağlı olarak her geçen gün strese bağlı depresyonun da görülme sıklığının arttığını ifade eden Buss, "Dünya genelinde120 milyon insanın depresyondan etkilendiğini ve bu rakamın her geçen gün arttığını" söyledi. Buss, stresin başta ruh dengesini bozduğunu ve çeşitli hastalıkların oluşmasına zemin hazırladığı için çok önemli olduğunun altını çizdi. Dünya genelinde her gün 3 bin 500 insanın trafik kazalarına bağlı yaşamını yitirdiğini de dile getiren Buss, bu konuda eğitim sisteminin ve farkındalığın arttırılması gerektiğini söyledi.

    "HER SAAT BİN BEBEK ÖLÜYOR"
    Halk Sağlığı Uzmanları Derneği (HASUDER) Başkanı ve Uluslararası BilimselKomite Üyesi Prof. Dr. Hilal Özcebe de dünyada her yıl yaklaşık 57 milyon kişinin yaşamını yitirdiğini bildirdi. Ölümlerin, 10 milyon 904 binin enfeksiyon ve parazit hastalıklarından kaynaklandığını belirten Özcebe, şunları söyledi:

    "Bu ölümlerden 1 milyon 566 bini verem hastalığı nedeniyle olmaktadır. HIV/AIDS nedeniyle olan ölümler ise 2 milyon 777 bindir. 1 milyon 124 bin ölüm çocukluk çağı ve aşı ile önlenebilir hastalıklar nedeniyle olmaktadır. 1 milyon 272 bin ölüm sıtmadan kaynaklanmaktadır. 7 milyon 171 ölüm kanserler, 16 milyon133 bin kalp-damar hastalıkları, 3 milyon 702 bin ölüm solunum sistemi hastalıkları ve 5 milyon 168 ölüm yaralanmalar nedeniyle olmaktadır" Özcebe, 2006'da doğumdan sonraki 1 yıl içinde ölen bebek sayısının 9,5 milyon olduğunu ifade ederek, "Yaklaşık olarak her yıl 10 milyon çocuk ölmekte ve her saat bin bebek ölümü olmaktadır. Bunlar, ufak müdahaleler ile önlenebilir nedenlerden kaynaklanmaktadır. Müdahaleler arasında gebelik sırasında kaliteli bakım, sağlıklı ve temiz koşullarda doğum, doğumdan sonra iyi bir yeni doğan bakımı, bebeğe doğumdan sonra anne sütü verilmesi ve sıcak tutulması, temiz göbekve cilt bakımı, erken dönemde anne sütü verme gelmektedir" diye konuştu."

    Bugün 1 ay-5 yaş arasındaki çocuk ölümlerinin başında zatüree, ishalli hastalıklar, sıtma, kızamık ve HIV gelmektedir. Beslenme yetersizliği ise çocuk ölümlerinin üçte birinden fazlasına eşlik etmektedir" diyen Özcebe, "Zatüreenin de 5 yaşın altındaki bebeklerin en önemli ölüm nedenlerinin başında geldiğini, 15 ülkedeki 5 yaş altı çocuk ölümlerinin yaklaşık dörtte üçünden sorumlu" olduğunu söyledi. Özcebe, ishalli hastalıkların da çocuklardaki hastalık ve ölümlerin temel nedenleri arasında yer aldığını ifade ederek, şunları kaydetti:

    "Anne sütü, bebekleri ishalli hastalıklardan korumaktadır. Ağızdan sıvı tedavisinde kullanılan eriyik çinko ile desteklendiğinde, güvenilir, destekleyici ve maliyeti ucuz bir müdahale haline gelerek pek çok ölümü önlemektedir. Afrika'da 30 saniyede bir çocuk sıtma nedeniyle ölmektedir. İnsektisid emdirilmişcibinlikler çocuklara sıtma bulaşmasını önlemekte ve yaşamlarını kurtarmaktadır. HIV olan çocukların yüzde 90'nı bu hastalığı annelerinden almaktadırlar. Bu da antiviral ilaç tedavisi, güvenli ve temiz doğum ile önlenebilir."

    "YAŞLI NÜFUS ARTIYOR"
    Özcebe, sağlıkta teknolojinin kullanılması ve farkındalığın artırılmasıyla birlikte ortalama yaşam süresinin uzadığını, bunun da yaşlı nüfusta ortaya çıkan hastalıkların görülme sıklığında artışa neden olduğunu söyledi. Hipertansiyon, şeker, kalp ve damar hastalıkları, kemik erimesi gibi çeşitli hastalıkların özellikle yaşlı nüfusta görüldüğüne dikkati çeken Özcebe,"2050'de dünyada 2 milyar insan 60 yaşın üzerinde olacaktır. Bu nüfusun yüzde 85'i gelişmekte olan ülkelerdeki kentlerde yaşayacaklardır. Gelişmiş ülkelerin yanı sıra düşük ve orta gelirli ülkelerde de yaşlanma başlayacaktır. Gelişmiş ülkelerde 65-69 yaşındakilerin yüzde 25'i ve 80-84 yaşındakilerin yüzde 50'si en az iki kronik hastalığa sahiptir" dedi.

  10. #10

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    İtalya’nın Genova kentinde faaliyet gösteren Gaslini Hastanesi'nde, anne karnındayken nefes borusunda tıkanıklık olduğu anlaşılan kız bebek, doğumla eş zamanlı ameliyat edilerek kurtarıldı.
    Anneye sezeryan yapılırken, bebek plesantaya bağlı tutulup, soluk borusuna kısa süre için tek başına nefes almasını sağlayacak bir tüp takıldı. Yedi dakika süren operasyonun ardından bebek plesantadan ayrılarak, doğumu gerçekleştirildi. Doğumun hemen ardından bebeğin soluk alma sisteminin düzeltilmesini sağlayacak ameliyat yapıldı.
    İkinci operasyonun da başarılı geçtiği ve daha önce ailesine yaşamasının mümkün olmadığı söylenen minik bebeğin sağlık durumunun iyi olduğu bildirildi.

Sayfa 1/2 12 SonSon

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an Bu Konuyu Gorunteleyen 1 Kullanıcı var. (0 Uye ve 1 Misafir)

Bu Konudaki Etiketler

Yer imleri

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •