Teşekkur Teşekkur:  0
Beğeni Beğeni:  0
Sayfa 2/7 İlkİlk 1234567 SonSon
62 sonuçtan 11 ile 20 arası

Konu: Yusuf HAYALOĞLU Şiirleri..

  1. #11

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Beni Düşün, Unutma
    Ay doğarken bir söğüdün ardından
    Göl yüzünde sisli bir esinti ile
    Akşamın göğsüne hüzün serperek
    Ve Yağmurdan geceye çiçekli perdeler çekerek

    Beni düşün, Beni düşün, UNUTMA

    En umarsız en umutsuz günümde
    Bağrına bir yumruk çökeldiğinde
    Ve dağların mazlum ateşi
    O güzelim saçlarına cayır cayır yanıp ulaştığında

    Beni düşün, Beni düşün, UNUTMA

    Beni düşün bir kavganın içinde
    Helal bir ekmeğin peşinde
    Ve kurtlardan arta kalmış yüreğimin
    Can çekişen o son parçasınıda, sana sakladığımı bil
    Bil ki haykırırcasına bu esir gövdemi yakarcasına
    Kavuşmak için o serin bağrına
    Ateşten bir yol arıyorum


    Kar yağarken mor dağların ucundan
    Sol yerinde sessiz bir inilti ile
    Yastığın yüzüne yaşlar dökerek
    Ve Akşamdan gizlice bir ah çekerek

    Beni düşün, Beni düşün, UNUTMA

    Kan kızılı bir gelincik seherinde
    Sırtıma kahbe bir hançer indiğinde
    Ve bu gencecik ve bu hemencecik ölüm
    Çığırtken bir gazete başlığında
    Çığlık Çığlık sana kavuştuğunda

    Beni düşün, Beni düşün, UNUTMA

    Beni düşün şehre her yağmur yağdığında
    Islak ve kırılgan bir türkünün içinde
    Göğsünden dudaklarına, doğru sancılı bir isyan kabardığında
    Bastırarak kalbini avuçlarınla
    Sesini okşadığımı bil

    Bil ki yalvarırcasına, uzayan yollara dağılırcasına
    Sonsuz bir mahşerin ortasında
    Bir zemzem suyu gibi seni seni özlüyorum
    Yusuf Hayaloğlu

  2. #12

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart



    Beni Tutmayın

    Yağmurlu ve upuzun bir yolu düşe kalka yürümeye çalıştım.
    Ve inanılamayacak kadar duygusal bir geçmişimiz oldu seninle.
    Üstelik biz bunu bir ömür boyu sürüp gider sanmıştık.
    Beni tutma öyle sahnelere gelemem, beni tutma çok kötü yanılırsın.
    Yıllardır öyle biriktim, öyle gerildim ki,topyekün boşalır toz olur dağılırsın.



    Sen benim en ince dilimde türkümü çaldın
    Sen benim en ücra duygularımı talan ederek beslendin
    Her şeyin merkezi sendin ve her şey senin etrafında dönerdi.
    Bar köşelerinde tükenip kaldırımlarda ararken kendimi, Gelip sana sığınırdım.,umutlarım bir kez daha sönerdi.



    Beni tutma şantajlara boyun eğmem.
    Beni tutma hırsımdan çatlarım.
    Yıllardır öyle sabrettim öyle doldum ki,
    Şimdi yanardağlar gibi birden patlarım.



    Bir yavru serçe hayata bağlanır gibi ağzım açık bağlandım sana,
    Bir topal karınca yuvasına yaklaşır gibi, titredim ve heyecanlandım,
    Bu akşam çekip gitme adına bütün ömrümü ve seni sildim.
    Bir tuhaf senaryoydu ve bu senaryoda zavallı bir figürandın sadece, anlatamam
    Kumlara yazılmış sözcükler kadar kısacıktı ümidim.
    Ve anladım ki bir takım şeyleri ben ilk dalgada yitirmişim.



    Beni tutma ben senin dizlerine çökemem
    Beni tutma ellerinde kalırım, kırılırım



    Yıllardır öyle daraldım öyle bunaldım ki;
    Şimdi bir saniye bile oyalarsan çıldırırım.
    SEN, kalbimi emanet edecek kadar güvendiğim, dost bildiğim.
    SEN, bir lokmayı bile hazmedemeyip birlikte yediğim.
    Yatalak olsan altına yapsan bile iğrenmeden, alırdım dediğim
    Bu nasıl insanlıkmış, bu nasıl arkadaşlıkmış, bu nasıl vefaymış
    Bu nasıl acıymış ulan bu nasıl vicdansızlık, bu nasıl cefa


    Beni tutma gazabım yakar ellerini, beni tutma hurdahaş olursun.
    Yıllardır öyle kırıldım, öyle küstüm ki,bir ah ederim kaskatı kesilir taş olursun.



    Ben şimdi gözüne sokuyorum dünyaya,ama sen körsün ısrarla görmüyorsun
    Ben şimdi beynine sokuyorum hayatı, bir türlü algılamak istemiyorsun.
    Hala o aptal köşende oturup, beni öngörülerinle yargılamak ne kolaymış.
    Peki! gördüklerimi gördün, yaşadıklarımı yaşadın mı SEN!
    Peki devrik heykellerin önünde düşsüz yanılgıları o yüce gururlarıyla,
    Yoksul fakat dürüst bir mızrak gibi dimdik duranların acısını yaşadın mı SEN!
    Beni tutma gömleğim kan içinde, beni tutma darmadağın olursun
    Yıllardır öyle çok yedim öyle çok doydum ki
    Şimdi bir tükürürüm kaskatı olur rezil olursun




    Ey kir içinde yüzenler, herkesin atına binenler
    Ey sürünenler, ey bölenler, bölünenler,
    Herkesi birbirine düşürüp, sinsice sevinenler
    Ey gençliğimi harcayanlar, ey kağıttan kaplanlar, zavallı sıçanlar.
    Ey ciğeri beş para etmezler, ey sıkıyı gördü mü fellik fellik kaçanlar
    Ey darbe kaçkınları, orta yolcular, dönekler, sümüklü böcekler
    Ey ispiyoncular, bozguncular, medya çömezleri yüzü yırtılmış köçekler, ibneler




    Beni tutmayın ulan burama geldi dayandı.
    Beni tutmayın bozarım bu kirli numaranızı
    Yıllardır öyle çok sömürdünüz, öyle çok kan kusturdunuz ki
    Ulan bir şarjöre diz çöktürürüm ALAYINIZI! .......
    Yusuf Hayaloğlu

  3. #13

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Beyaz Sevda
    sen mapusta solan gülsün her yanın duvar
    SEN AĞLAMA KAN OLUR BANA O YAŞLAR
    sen hayatın küskünüsün acının suskunu

    sen yayalada bir baharsın, tarlada rüzgar
    içimde sana dair bembeyaz bir sevda var

    sen torosta yağan karsın tarlada rüzgar
    SAKIN ESME TOZ OLUR KAPANIR YOLLAR
    sen eylemin yangınısın hayatın cılgını
    tenimde sana dair ürpertiler var

    sen munzurda akan çaysın yaylada bahar
    SEN GÜLÜNCE GÜL AÇAR YİNE O DAĞLAR
    sen sevincin dudağısın sevdanın sapağı
    sazımda sana dair esintiler var
    Yusuf Hayaloğlu

  4. #14

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart



    Bir Acayip Adam

    Suphi suphi bir acayip adam
    Suphi suphi benim canım ciğerim

    Kimse bilmez nereli olduğunu

    Suphi suphi bir acayip adam
    Suphi suphi susar akşam oldumu

    Bir cebinde daskapital,
    Bir cebinde kenevir tohumu

    Suphi suphi bir acayip adam
    Suphi suphi benim canım ciğerim

    Fırtınadan artakalmış bir teknede tevekkül içinde
    Görkemli sakalı ve iğreti parkasıyla
    Gizlediği macerasıyla bir acayip adam yaşardı
    Akşamları susardı ben konuşsam kızardı
    Bir sürgün kasabasıydı bir eski zamandı
    Hazirandı, çocuktum, evden kaçmıştım
    Gelip ona sığınmıştım
    Küçücük bir koydu, sığdı
    Burayı keşfeden belki o oldu
    Uzaktan kasabanın ışıkları yanardı
    İçim anneyle dolardı ağlardım
    Suphi şöyle bir göz atardı
    Gizli bir cigara sarardı ağlardı
    Sonra barışırdık ben flüt çalardım
    Cigara sönerdi ağlardı
    Nerden geldiğini bilmezdim
    Kimsesizdi belki kimliksizdi
    Onun macerası onu ilgilendirirdi
    Kimseye ilişmezdi bir şeylere küfrederdi hep
    Tedirgin bir balık gibi uyurdu
    Bazen kaybolurdu arardım
    Yağmurun altında dururdu
    Bir kalın kitabı vardı cebinde dururdu
    Her gün okurdu ben bir şey anlamazdım
    Kapağını seyreder duymazdım
    Sakallı bir resimdi kimdi ne kadar mütebbessimdi
    Sordum bir gün Suphi’ye
    Söylediklerini niye anlamıyorum diye
    Bildiklerini dedi yüzleştir hayatla
    Ve sınamaktan korkma
    Doğruyla yanlışı o zaman ayırabilirsin
    Ve onu anlayabilirsin
    Sonra gülerdi
    Günlerim yüzlerce ayrıntıyı merak etmekle geçerdi
    Sonra yine akşam olurdu Suphi susardı
    Ben konuşsam kızardı
    Tekneye martılar konardı
    Yüreğim Suphi’ye yanardı ağlardım
    Suphi denize tükürürdü
    Gökyüzünü tarardı ağlardı
    Sonra barışırdık ben flüt çalardım
    Yıldız kayardı ağlardık

    Suphi suphi bir acayip adam
    Suphi suphi benim canım ciğerim

    Kimse bilmez nereli olduğunu

    Suphi suphi bir acayip adam
    Suphi suphi susar akşam oldumu

    Bir cebinde daskapital,
    Bir cebinde kenevir tohumu

    Suphi suphi bir acayip adam
    Suphi suphi benim canım ciğerim

    Bir sürgün kasabasıydı bir eski zamandı
    Hazirandı, çocuktum, evden kaçmıştım
    Gelip ona sığınmıştım
    Bir gün aksilik oldu annem beni buldu
    Suphi kaçıp kayboldu kasaba çalkalandı
    Olay oldu ben sustum kanım dondu
    Polisler onu bulduğunda tekti, felaketti
    Herkes meydanda birikti
    Karakoldan içeri girerken sanki mağrur bir tüfekti
    Ansızın dönüp bana baktı anladın mı dedi
    Anladım dedim anladım
    Ve o günden sonra hiçbir zaman
    Hiçbir yerde hiç ağlamadım
    Yusuf Hayaloğlu

  5. #15

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Bir Anka Kuşu
    Yüzlerce soğuk namlu üzerime çevrildi,
    Yüzlerce demir tetik aynı anda gerildi!
    Anne, beni söğüdün gölgesinde vurdular,
    Öpmeye kıyamadığın oğlun yere serildi.
    Üşüştü birer birer çakallar üzerime,
    Üşüştü her bir yandan göğsüme, ciğerime.
    Anne, beni leş gibi yiyip talan ettiler,
    Teşhis edilmek için savurdular önüne.
    'Yeryüzündeki acıların
    Hepsini, hepsini tattım!'
    Heder oldum, ekmeğime tütün kattım!
    Beni milyon kere yaktılar üstüste.
    Bir Anka kuşu gibi anne,
    Kendimi külümden yarattım.
    Geceler tanır beni; konarım göçerim ben.
    Geceler tanır beni; kan damlar içerim ben.
    Anne, sen beni unut. Karanlığın bağrında
    Kırmızılar ekerim, siyahlar biçerim ben.
    Suçüstü yakalandım bölüşürken kalbimi,
    Suçüstü, kelepçeyle yardılar bileğimi.
    Anne, ben diyar diyar umudun savaşçısı,
    Bir tutam sevgi için dağladım gözlerimi.
    Prometeus'tum, çiviyle çakılırken taşlara
    Ciğerimi kartallara yedirdim.
    Spartakus'tüm, köleliğin çığlığında.
    Aslanlara yem oldum, tükendim.
    Kör kuyuların dibinde Yusuf'tum,
    Kerbela çölünde Hüseyin.
    Zindanlarda Cem Sultan, sehpada Pir Sultan.
    Kaçıncı ölmem, kaçıncı dirilmem bu?
    'Tanrılardan ateş çaldım,'
    Yüzyıllarca tutuştum, üstüste yandım.
    Bir Anka kuşu gibi anne,
    Kendimi külümden yarattım.
    Yusuf Hayaloğlu

  6. #16

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Bir Veda Havası
    Vakit tamam, seni terk ediyorum.
    Bütün alışkanlıklardan öteye...
    Yorumsuz bir hayatı seçiyorum.
    Doymadım inan, kanmadım sevgine.
    Korkulu geceleri sayar gibi,
    Birden bire bir yıldız kayar gibi,
    Ellerim kurtulacak ellerinden
    Bir kuru dal ağaçtan kopar gibi.
    Aşk sa bitti, gül se hiç dermedik
    Bul kendini kuytularda hadi dal
    Sen bir suydun, sen bir ilaçtın.
    Hoşçakal iki gözüm hoşçakal.

    Vakit tamam seni terk ediyorum
    Bu incecik bir veda havasıdır
    Parmak uçlarına değen sıcaklık
    İncinen bir hayatın yarasıdır
    Kalacak tüm izlerin hayatımda
    Gözümden bir damla yaş aktığında
    Bir yer bulabilsem seni hatırlatmayan
    Kan tarlası gelincik şafağında
    Ölümse korktum savaşsa hep kaçtım
    Vur kendini korkularda hadi al
    Seninle bir bütün olabilirdik
    Hoşçakal iki gözüm hoşçakal
    Yusuf Hayaloğlu

  7. #17

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart



    Biz Üç Kişiydik

    Biz üç kişiydik;
    Bedirhan, Nazlıcan ve ben
    Üç ağız, üç yürek, üç yeminli fişek...
    Adımız bela diye yazılmıştı dağlara taşlara,
    Boynumuzda ağır vebal, koynumuzda çapraz tüfek...

    El tetikte kulak kirişte
    Ve sırtımız toprağa emanet...
    Baldıran acısıyla ovarak üşüyen ellerimizi,
    Yıldız yorgan altında birbirimize sarılırdık.
    Deniz çok uzaktaydı
    Ve dokunuyordu yalnızlık.
    Gece uçurum boylarında,
    Uzak çakal sesleri
    Yüzümüze, ekmeğimize,
    Türkümüze çarpar geçerdi.

    Göğsüne kekik süredi Nazlıcan,
    Tüterdi buram buram.
    Gizlice ona bakardık,
    Yüreğimiz göçerdi...

    Belki bir çoban kavalında yitirdik Nazlıcan'ı,
    Ateşböcekleriyle bir oldu kırpışarak tükendi.
    Bir narin kelebek ölüsü bırakıp tam ortamıza,
    Kurşun gibi, mayın gibi tutuşarak tükendi...

    Oy Nazlıcan vahşi bayırların maralı,
    Nazlıcan saçları fırtınayla taralı,
    Sen de gider miydin böyle yıldızlar ülkesine,
    Oy Nazlıcan oy can evinden yaralı...

    Nazlıcan serin yayla çiçeği
    Nazlıcan deli dolu heyecan
    Göğsümde bir sevda kelebeği
    Nazlıcan ah Nazlıcan...

    Artık yenilmiş ordular kadar
    Eziktik, sahipsizdik
    Geçip gittik, parka ve yürek paramparça,
    Gerisi ölüm duygusu, gerisi sağır sessizlik,
    Geçip gittik, Nazlıcan boşluğu aramızda...

    Bedirhan'ı bir geçitte sırtından vurdular...
    Yarıp çıkmışken nice büyük ablukaları,
    Omuzdan kayan bir tüfek gibi usulca,
    Titredi ve iki yana düştü kolları....
    Ölüm bir ısırgan otu gibi sarmıştı her yanını
    Devrilmiş bir ağaçtı ayışığında gölgesi
    Uzanıp bir damla yaş ile dokundum kirpiklerine
    Göğsümü çatlatırken nabzımın tükenmiş sesi...

    Sanki bir şakaydı bu, birazdan uyanacaktı,
    Birazdan ateşi karıştırıp bir sigara saracaktı
    Oysa ölüm sadık kalmıştı randevusuna ah
    O da Nazlıcan gibi bir daha olmayacaktı...

    Ey Bedirhan; Katran gecelerin heyulası,
    Ey Bedirhan; Kancık pusuların belası
    Sen de böyle düşecek adam mıydın konuşsana,
    Ey Bedirhan ey mezarı kartal yuvası...

    Bedirhan mor dağların kaçağı
    Bedirhan mavi gözleri şahan
    Zulamda suskun gece bıçağı
    Bedirhan ah Bedirhan...

    Biz üç kişiydik
    Üç intihar çiçeği
    Bedirhan, Nazlıcan ve ben
    Suphi...
    Yusuf Hayaloğlu

  8. #18

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    büyük acılar
    yüzümden firar etti gözlerim
    şimdi bir denize bakıyorlar
    dört duvar arasında kalmışım
    yanımdakiler öyle diyorlar

    kafamı çarptığım ranzanın demiri
    ciğerlerimi emen soğuk duvar
    saçımdaki karları çoğaltmışım
    yanımdakiler öyle diyorlar

    görüş günüm olmadı henüz
    daha yeni başlıyor büyük acılar
    ve daha epey ağrıyacakmışım
    yanımdakiler öyle diyorlar

    seni görmeyeceğim artık
    zaten tamamlanmıştı anılar
    ihtimal sabah alınırmışım
    yanımdakiler öyle diyorlar

    gözlerime iyi bakarsın umarım
    günde milyonlarca kez seni ararlar
    diğer tüm hisleri bırakmamışım
    yanımdakiler öyle diyorlar

    yanımdakiler öyle diyorlar
    Yusuf Hayaloğlu

  9. #19

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Can Dostum
    Dün gece düşümde can dostu gördüm
    Ulu bir çınardan dal verdi bana
    Uzandım yüzüne yüzümü sürdüm
    Ben zehir istedim bal verdi bana

    Dağ yanarsa yağmur çiser mi dedim
    Ten yanarsa rüzgar eser mi dedim
    Can yağarsa canan küser mi dedim
    Çağırdı yanına el verdi bana
    Can dostum dostum kül verdi bana

    Ben aşkı sırtıma vurdum da geldim
    Hasretin acısını çöl verdi bana
    Can dostu görünce eridim bittim
    Yüreğime ateş kül verdi bana
    Can dostum dostum kül verdi bana

    Aşk olmazsa kalem yazar mı dedim
    Dost olmazsa gönül tozar mı dedim
    Hayaloğlu sana kızar mı dedim
    Yanağımdan öptü gül verdi bana
    Can dostum dostum gül verdi bana
    Yusuf Hayaloğlu

  10. #20

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Ceylan Seni Vuramam
    Beni görünce kaçma ne olur
    Ceylan ben seni vuramam
    Saklananıp beni süzme ne olur
    Ceylan ben seni vuramam

    Tenhalarda bir gölgeyim
    Kimse bilmez ben nerdeyim
    Zalim bir avcı degilim
    Ceylan ben seni vuramam

    Dağlarda gezer dururum
    Akşam olur kaybolurum
    Belki bende vurulurum
    Ceylan ben seni vuramam

    Vuramam vuramam
    Ceylan ben seni vuramam
    Yusuf Hayaloğlu

Sayfa 2/7 İlkİlk 1234567 SonSon

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an Bu Konuyu Gorunteleyen 1 Kullanıcı var. (0 Uye ve 1 Misafir)

Bu Konudaki Etiketler

Yer imleri

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •