Teşekkur Teşekkur:  0
Beğeni Beğeni:  0
Sayfa 5/7 İlkİlk 1234567 SonSon
62 sonuçtan 41 ile 50 arası

Konu: Yusuf HAYALOĞLU Şiirleri..

  1. #41

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Kalan Kalir
    Vur sirtina, vur sirtina
    Dostun oldum vur sirtina
    Madem ki ben kaldiramam
    Derdimi al vur sirtina

    Duman kalir, duman kalir
    Ocak tüter duman kalir
    Ben yanarim hic tükenmem
    Benden sonra duman kalir

    Ah ne fayda, ah ne fayda
    Kefen beyaz ha ne fayda
    Bir hayina yas dökersin
    Kadrin bilmez ah ne fayda

    Kalan kalir, kalan kalir
    Giden gider kalan kalir
    Ben giderim geri gelmem
    Benden sonra kalan kalir

    Meydan kalir, meydan kalir
    Yigit ölmez meydan kalir
    Yere vurma hatirimi
    Sana kahpe meydan kalir
    Yusuf Hayaloğlu

  2. #42

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Kavgamın Çiçeği
    Seni düşünüyorum seni
    Sen ey kavgamın çiçeği

    Toprağa su yürürken
    Dağlar yeşerirken
    Şafağın kızıl okları
    Gecenin kalbine dalarken

    Seni düşünüyorum seni
    Sen ey kavgamın çiçeği
    Bana sen öğrettin kavgayı

    Seni özlüyorum seni
    Sen ey kavgamın çiçeği

    Sulara ay düşerken
    Dalgalar öpüşürken
    Sokağın titrek lambası
    Islanan yüzüme düşerken

    Seni özlüyorum seni
    Sen ey kavgamın çiçeği
    Bana sen öğrettin gülmeyi

    Seni seviyorum seni
    Sen ey kavgamın çiçeği

    Seni düşünüyorum seni
    Sen ey kavgamın çiçeği
    Bana sen öğrettin gerçeği
    Yusuf Hayaloğlu

  3. #43

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Kızın Adı Özgürlük
    Minnacık bir kız vardı
    Bir ormanda yaşardı
    Karanlıkta kaybolsak
    Elimizden tutardı


    Yürüdüğü kırlarda
    Papatyalar açardı
    Omuzundan güvercinler uçardı

    Öldürdüler yarım kaldı
    Dudağında son gülücük
    Yalnızca bir adı kaldı
    Kızın adı özgürlük

    Minnacık bir kız vardı
    Göğsüne gül takardı
    Beyaz bir at üstünde
    Bulutlara konardı

    Irmağın aynasında
    Saçlarını tarardı
    Yüzünü ay ışığıyla
    Yıkardı

    Minnacık bir kız vardı
    Yüreği kuş kadardı
    Tutunca rüzgar olur
    Bir su gibi kayardı

    Geciken şafaklarda
    Yıldızları yakardı
    Uyanınca seher yeli
    Kokardı

    Öldürdüler yarım kaldı
    Dudağında son gülücüK
    Yalnızca bir adı kaldı
    Kızın adı özgürlük
    Yusuf Hayaloğlu

  4. #44

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Kim Susturabilir Bizim Türkümüzü
    Kim susturabilir bizim türkümüzü kim
    Biz ki bu hasreti semahların seyrinden alıp gelmişiz
    Biz ki onu sitemkar anaların kirpiğinden derlemişiz
    Süzülsün de acının derin izler bıraktığı gül yanaklardan
    Yere dökülsün istememişiz
    Bizim türkümüzü rüzgar söyler her gece
    Ay vurdukça parıldar gün doğdukça hız alır
    Nevroz ateşleriyle sağaltarak çırpınan yarasını
    Can havliyle kardaş
    Kan içinde bir kartal gibi vadilere saldırır
    Türkülere ilişmeyin
    Türküler nehirdir gecenin bağrına akar
    Fazla eşelemeyin kardaş
    Taşınca ne siperler kalır ne dev barikatlar
    Deşmeyin diyorum deşmeyin
    Kim susturabilir bizim türkümüzü kim
    Biz ki nice amansız badirelerde serden geçmişiz
    Biz ki ilmikler boynumuza takılıyken bile türkü söylemişiz
    Sonra ırmak boylarında göğertip körpe otların serinliğinde
    Dağlara emanet etmişiz
    Biz ki her yangının külünden diri canlar yaratmışız
    Bizki mazlumların defterine kanlı resimlerle sıralanmışız
    Banaz yaylasından kerbelaya kar götürsün turnalar
    Ölürüz sanma kardaş
    Dostun attığı gülden yaralanmışız
    Türküleri dövmeyin
    Türküler gökyüzüdür karanlığa yıldızlar çakar
    Üstümüze gelmeyin kardaş
    Namuslu bir devrimcinin alnında kavga ışıldar
    İncitmeyin diyorum incitmeyin
    Kim susturabilir bizim türkümüzü kim
    Bizki karacaoğlanı aşkla veyseli toprakla yüceltmişiz
    Bizki köroğlunun narasıyla nice beyleri yere çökertmişiz
    Yine de masum bir bebek gibi avuç avuç sevdamızı
    Kalanlara vasiyet etmişiz
    Adam dediğin sapına kadar yiğit olmalı
    Ne karıncayı incitmeli ne ozanları yakmalı
    Öyle sansar gibi punduna getirmek de neymiş
    Adam dediğin kardaş
    Yüreği varsa eğer getirip ortaya koymalı
    Türküleri yakmayın
    Türküler çiçektir en umutsuz zamanlarda açar
    Kavgayı uzatmayın kardaş
    Yüzyıllardır tuz döke döke çürüdü bu yaralar
    Kanatmayın diyorum kanatmayın
    Yusuf Hayaloğlu

  5. #45

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Mülayim
    Yıldızları senmi yaktın Mülayim
    Ozanlara senmi kıydın Mülayim
    Bir dikili ağacın bile olmadı
    Herkes yedi senmi doydun Mülayim

    Sert oldunda ne değişti Mülayim
    Mert oldunda ne değişti Mülayim
    Cart curt edip biraz nutuk atsaydın
    Hırt olsaydın yaşardın be Mülayim

    Ormanları senmi yaktın Mülayim
    Çetelere senmi taktın mülayim
    Düşüneni yazanı ve çizeni
    Zindanlara sen mi tıktın Mülayim

    Sert oldunda ne değişti Mülayim
    Mert oldunda ne değişti Mülayim
    Cart curt edip biraz nutuk atsaydın
    Hırt olsaydın yaşardın be Mülayim
    Mülayim Mülayim
    Alem adamsın be Mülayim

    Köprülerden azmı geçtin Mülayim
    Zemzemlerden azmı içtin Mülayim
    Böyle susmak yakışırmı hiç sana
    Hayatından vazmı geçtin Mülayim
    Yusuf Hayaloğlu

  6. #46

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Nalân
    Merhaba Nalân... bu sen misin,
    Yoksa sen mi sandım;
    Biri çimdiklesin beni...
    Şöyle ışığa gel de göreyim,
    Beni dümdüz eden,
    O yalandan da yalan gözlerini...

    Merhaba Nalân...
    Amortiden mi çıktın güzelim?
    Bak yine şapşal ettin bizi...
    Oysa ne güzel unutmuştuk
    Ve ne güzel sona ermişti,
    O gerzek pembe dizi! ..

    Hani, son bölümde sen yamuk yapıp
    Fabrikatör Nubar Bey'in
    Tarabya köşküne gitmiştin...
    Hani, arkadaşım Halit Akçatepe'nin yanında
    Beni acayip refüze etmiştin...
    Ve işte o an gözümde,
    Eskicinin bile almadığı
    Bir eski eşya gibi, bitmiştin! ..

    Merhaba Nâlan..
    Pişmanlıklar denizinin biletsiz yolcusu...
    Merhaba, artist olma hayallerinin
    İkinci sınıf karakter oyuncusu! ..

    Vay anasını sayın seyirciler,
    Vay anasını be... vay anasını! ..
    Bak, şimdi ağlarım ha,
    Tez kapatsın biri,
    Gözlerimin bozuk vanasını! ..

    Oysa, o zehir kusan fabrika yolunda
    Beraber ıslanmıştık biz, nice yağmurda.
    Ve o gün, Nubar Bey'in çarpıp kaçtığı
    Bir hayvancağızdı inleyen,
    Yol kenarı çamurunda.

    Ve hep kendine ayırdığın
    O bencil yüreğin,
    Bir de o gariban köpeğe sızlamıştı.
    Ve ben, ilk defa seni böyle bilmiştim,
    Ve damarlarım ilk defa böyle cızlamıştı! ..

    Merhaba Nâlan... merhaba!
    Yoksul mahallemizin en havalı kızı.
    Merhaba, yanlış ağlara takılmış
    Muhteşem deniz yıldızı! ..

    Ben sana bakınca, dolardım bulut gibi
    Dolardım da bir türlü yağamazdım...
    Sen bana bakınca,
    Bir ağlamak düğümlenir boğazımda,
    Gurur yapar, ağlamazdım...

    Ne düşkündüm sana be!
    Hani hayvanlar yavrusunu yalarmış,
    Aynen öyle...
    Ne tutkuydu bizimkisi be!
    Hani Ferhat dağları nasıl delermiş,
    Aynen öyle...
    Ve o nasıl gidişti be!
    Hani bir tren gelir de üzerinden geçermiş,
    Aynen öyle...

    Of Nâlan of! ..
    Sen benim neler çektiğimi bilsen,
    Bunu bilmekten ölürdün...
    Şu kadarını söyleyeyim:
    Hani taş olsan,
    Yani taş olsan;
    Ortadan ikiye bölünürdün...

    Gitme Nâlan, dur!
    Tekrar gitme ne olur! ..
    Aldırış etme saçma sapan sözlerime.
    Yoo... hayır, ağlamıyorum,
    Galiba cıgaranın dumanı kaçtı gözlerime.

    Belki de sen haklıydın,
    Bu mahallede ne bahtın açılır,
    Ne de boyun uzardı.
    Üstelik annen ölmüştü
    Ve sokağınız,
    Acını kaldıramayacak kadar dardı...

    Terso gidiyordu herşey...
    Milllet işi-gücü bırakmış,
    Aklını bize takıyordu.
    Altımızda çul yoktu,
    Üstümüzde dam akıyordu.
    Arap kızı camdan bakıyordu...

    Sen gittikten sonra ben,
    Hiç sorma...
    El attığım her işi, çok geçmedi batırdım.
    Çünkü seni unutmanın tek yoluydu;
    Bütün kazancımı şaraba yatırdım.

    Ama gelinliğin duruyor.
    Baba yadigarı cumbalı evi de satmadım.
    Yalanım varsa kalkmayayım şuradan:
    Ben seni bir tek gün,
    Bir tek gün bile unutmadım! ..

    Merhaba Nâlan,
    Merhaba üzgün melek.
    Merhaba kadersizim, talihsizim.
    Merhaba titreyen elim, sancıyan belim,
    Ağrıyan dizim, vazgeçilmezim! ..

    Ama Necdet Tosun öldü Nâlan,
    Artık yemekleri sen,
    Salatayı da ben yapacağım.
    Sami Hazinses kadar olmasa da
    Bahçeyi sevdiğin çiçeklerle donatacağım.

    Kemal Sunal da öldü Nâlan,
    İyi kalpli amcaları birer-birer uğurladık.
    Ve dünya kirlendi,
    Filmler bozuldu
    O masum sevdalar yaşanmıyor artık...

    Sen varsın, ben varım.
    Bir de, acımasız bir dünya var dışarıda...
    Esas film şimdi başlıyor,
    Ve bütün koltuklar bomboş bu sinemada! ..

    Merhaba Nâlan, merhaba! ..
    Sen ortada sıçan, ben şaşkın körebe...
    Ulan seviyorum seni be! ..
    Ulan, nereden inceldiyse,
    Oradan kopsun be! ..
    Yusuf Hayaloğlu

  7. #47

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart


    Ne Demeli Şimdi

    Ne demeli şimdi
    bir çiğdemin toprağı yırtışını seyredişim
    göğe mi dokunmalı
    ucuna mı körpe filizin
    öyleyse karanlık sokaklarda koştuğumu düşün
    ay yine bir kadın gibi sarkıyorken denize
    dirseklerimle böğrüme gömdüğüm titremeyi düşün
    oradan gövdemi kaplayışını soğuk bir terin
    vay perçemle günün huysuzluğu dolaşan kısrak
    vay acemi öpüşlerden gövdeme boşalan acımtırak has
    telaş, kıvranış, parıltılı gözlerdeki atılganlık
    ya görevin ne senin görevin
    oynaşmak değil mi içimdeki savaşmak duygusuyla
    ve benim nevresimim kararmışsa kirden
    rutubetten
    sarhoşsam gülümseyiş ağlayışlardan
    ve kaynak sularıyla üzerime yağan aydınlık hülyaları
    senden gelen ısıyla koruyorsam...
    Ne demeli şimdi
    ey serçelerin sabahlarla bölüştüğü cıvıltı
    ey bir romanın olur olmaz yerinde dikkati çeken hayal
    acıyış, şevkat, umursayış, hırçınlık seli...
    beni düşün öyleyse
    beni hayretin ve karanlığın eşiğinde
    beni fitillerde başlayan bir fısıltı anında
    ilk satırını yazarken bir bildirinin
    kulaktan kulağa dolaşan haberlerin bağraında
    beni dar camlarda değil
    bir bulutun seyrinde düşün
    burada
    ortasında
    sıçraya sıçraya kabaran alevlerin.
    Yusuf Hayaloğlu

  8. #48

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Nerden Bileceksiniz
    Üstüm başım toz içinde
    Önüm arkam pus içinde
    Sakallarım pas içinde
    Siz benim nasıl yandığımı
    Nerden bileceksiniz.

    Bir fidandım deriildim
    Fırtınaydım duruldum
    Yoruldum çok yoruldum
    Siz benim neler cektiğimi
    Nerden bileceksiniz.

    Taş duvarlar yıkıp geldim
    Demirleri söküp geldim
    Hayatımı yıkıp geldim
    Siz benim neden kaçtığımı
    Nerden bileceksiniz.

    Gökte yıldız kayar şimdi
    Annem beni anar simdi
    Sevdiğim var kanar şimdi
    Siz benim niye içtiğimi
    Nerden bileceksiniz.

    Bir pınardım kan oldum
    Yol kenarı han oldum
    Yanıldım ah ziyan oldum
    Siz benim neden sustuğumu
    Nerden bileceksiniz.

    Ben ardımda yas bıraktım
    Ağlayan bir eş bıraktım
    Sol yanımı boş bıraktım
    Siz benim kime küstüğümü
    Nerden bileceksiniz.

    (Almanya 13.02.2001)
    Yusuf Hayaloğlu

  9. #49

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Neylersin
    Bazen acı dinmez, bazen de yağmur
    Sevgilim gülümse, her şey unutulur
    Suskunuz bu akşam üstü
    Hasrete yanmışız, neylersin

    Bir gün, bu mahzun sevdadan geriye
    Kalırsa, sadece o hüzün kalır..
    Sen de anladın ki yapa-yalnızız...
    Buluşmamız yasak,
    Görüşmemiz uzak...
    Devrilmiş kadehler gibi, dönüyor başımız,
    Neylersin...

    Ah güzelim,
    İncinmiş bir sesi vardır yağmurun;
    Yanaklarına vurduğunda hissedersin.
    Ve bir veda sözcüğü, saçlarına,
    Titreyen bir öpücükle dokunduğunda;
    Bu anı dondurmaya yetmez nefesin.
    Bir film sahnesi gibi
    Akar gider ayrılık,
    Neylersin...

    Biz zaten hiçbir romanda
    Kendi hayatımıza rastlamadık.
    Bütün şarkılar bizi yanlış anlatmıştı.
    Ve bütün bulmacalar yarım bırakılmıştı.
    Tenha sokaklarda üşüyüp durdu sırtımız.
    Oysa tuttuğumuz balıkları bile
    Yeniden denize bağışlamıştık.
    Biz, hayata dair
    Hiçbir yanlış yapmamıştık...
    Neylersin...

    Biz bu sonucu haketmedik,
    Hayır, etmedik...
    Ömrümüz bu talana lâyık değildi.

    Bazen acı vurdu, bazen de yağmur
    Hiç gülmedi yüzümüz,
    Hiç büyümedi gülümüz...
    Bizi yalnızca akşamlar kucakladı,
    Biliyorsun,
    Sabaha çıkmayan bir yoldu yürüdüğümüz...

    Bir gün, bu öykünün sonuna gelince
    Ansızın desem ki: hoşça kal canım!
    Unutursun,
    Mecburen unutursun...
    Yıldızlar söner, bu aşk da biter!
    Bazı gün hatırlayınca, sessizce ağlarız.
    Neylersin...

    Ah bebeğim, ah..
    Kekremsi bir tadı vardır gözyaşının,
    Dudaklarına sızınca farkedersin.
    İçindeki vurgun aşklar mezarlığında,
    Ayrılık, ölümden üste yazılınca,
    Gideni durdurmaya yetişmez sesin...
    Bir inme gibi dolaşır bedeninde pişmanlıklar,
    Neylersin...

    Biz zaten hiçbir sinemaya
    Tam vaktinde yetişemedik.
    Bütün vapurlar bizden önce kalkmıştı.
    Ve bütün biletler biz gelmeden satılmıştı.
    Boşuna telaşlarda yorduk günlerimizi.
    Oysa Nuh'un Gemisi'nde bile
    Bize yer kalmamıştı.
    Ve hiçbir mutluluğa adımız kaydolmamıştı.
    Neylersin...

    Biz bu aşkı sürdüremezdik,
    İnan, sürdüremezdik...
    Kalbimiz bu heyecana müsait değildi.

    Bize hep acılar kaldı, bize hep yağmur...
    Unutmasan bile artık
    Unutur gibi yapacaksın.
    Ve buruşturup-buruşturup attığım kağıtlarda,
    Hiç bitiremediğim
    Bir şiir olarak kalacaksın...
    Yusuf Hayaloğlu

  10. #50

    Kullanıcı Bilgi Menüsü

    Standart

    Ödedim mi Bedelini
    Ödedim mi bedelini
    Ödedim mi yaşamanın
    Ayışığı oynaşırken
    Yar elini okşamanın

    Açtıysa menekşe bil ki
    Duyduysa karınca bil ki
    Senden önce birileri
    Ödemiştir bedelini

    Sokak sokak vuruşarak
    Adım adım yaklaşarak
    Hey hey hey
    Hey hey hey
    Gözyaşıyla kanla terle
    Tarihle hesaplaşarak

    Ödedim mi sebebini
    Ödedim mi var olmanın
    Heybetli bir dağ misali
    Dimdik ayakta durmanın

    Öldüyse civanlar bil ki
    Dolduysa zindanlar bil ki
    Kimseyi vurmasın
    Çözülsün diye çelişki

    Sokak sokak vuruşarak
    Adım adım yaklaşarak
    Hey hey hey
    Hey hey hey
    Gözyaşıyla kanla terle
    Tarihle hesaplaşarak
    Yusuf Hayaloğlu

Sayfa 5/7 İlkİlk 1234567 SonSon

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an Bu Konuyu Gorunteleyen 1 Kullanıcı var. (0 Uye ve 1 Misafir)

Bu Konudaki Etiketler

Yer imleri

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •